Başlığa çıkarılan bu iyimserlik pek güzel de, gelişmeler ve bizzat yazının içeriği bu konuda hiç de güven verici değil. Bir önceki sayının birliğin olumlu modelleri olarak sunduğu iki alanda yaşanan onca olumsuz gelişme orta yerde duruyorken, şu sözlerdeki “rahatlığa” şaşırmamak mümkün değil: “Birliğe duyulan ihtiyaç da büyümüştür, birliği mümkün kılan dinamikler de”.
Yazının tartıştığı sorunlara ilişkin olarak elbette söyleyebileceğimiz çok şey var. Fakat mevcut ciddiyet ve samimiyet bunalımı devam ederken bunları ortaya koymanın çok fazla da bir yararı olduğunu zannetmiyoruz. Bu nedenle sözkonusu yazıyı geçiyoruz. Bizi burada asıl ilgilendiren aynı sayıdaki imzasız başyazı. Zindan direnişinin tüm onurunu neredeyse tek başına “DHKP-C geleneği”ne çıkarmak kaygısının hakim olduğu bu yazıda, yine de dikkate değer bazı vurgular yok değil. “Zafer sarhoşluğu birliğimizin değerini kimsenin gözünde küçültmemeli” diyen yazının en anlamlı değerlendirmesi aşağıdaki şu sözlerde ifadesini bulmaktadır: