Fakat bunu salt Kürt hareketinin yörüngesinde politika yapmak zaafına bağlamak yine de yanıltıcıdır. Temelde sözkonusu olan bu partinin sol liberal ideolojik yaklaşımıdır. Bu yaklaşım özellikle de sosyal-demokrasinin ele alınışı alanında geçmişten kalma derin köklere de sahiptir. SDP, ‘70’li yıllarda Türkiye devrimci hareketinde CHP’nin yaygın biçimde “faşizmin koltuk değneği” olarak değerlendirildiği bir dönemde bu aynı partiyle ilgili kaba hayaller besleyen bir grupsal kökenden gelmektedir. Onun önceli durumundaki hareket (Kurtuluş) bu konuda dönemin devrimci akımlarından çok başta TKP olmak üzere dönemin revizyonist akımlarına yakındı. CHP ile ittifak politikası reformist TKP için temel önemde bir politikaydı, “ulusal demokratik cephe”nin esası bu ittifaka yönelikti ve bu politika dönemin devrimci hareketi içinde yankısını Kurtuluş şahsında buluyordu. Bu, Kurtuluş’un dönemin revizyonist-reformist hareketiyle ideolojik yakınlığının tek alanı da değildi. Tersine buradaki ideolojik zaafiyet belirgin biçimde genel bir nitelik taşımakta, tüm temel sorunlar üzerinden kendisini bir biçimde göstermekteydi. Eski TKP’li Veysi Sarısözen’in eski Kurtuluşçularla birlikte günümüz SDP’sinde buluşması bu açıdan rastlantı da değildir. Geçmişteki ideolojik ve duygusal yakınlığın günümüze sembolik bir uzantısı sayılmalıdır bu.