Oysa SHP’den CHP ve DSP’ye kadar Türkiye’nin halihazırda “sosyal-demokrat” kimlikleri salt taşıdıkları etiket üzerinden kabul gören partilerinin reformist bir program ve politik çizgi ile yakından uzaktan bir ilişkileri yoktur. Orta sınıf çıkarlarına denk düşen bir reformist eğilimin taşıyıcısı olan kadro ve üyelerin bu partilerin bünyesinde çok sayıda bulunduğu elbette bir gerçektir. Fakat bunun bu partilerin geçmişte ve bugün izledikleri çizgiyi belirleyen bir yana, etkileyen gücünden bile sözetmek olanaklı değildir. Fikri Sağlar benzeri şahsiyetler üzerinden halihazırda bu açıdan nispeten avantajlı partinin belki SHP olduğu söylenebilir. Fakat Karayalçın gibi bir şahsiyet ve onun net bir biçimde temsil ettiği çizgi üzerinden de bunun tersini söylemek aynı ölçüde olanaklıdır. Karayalçın’ın “cumhuriyetin kutsal üçlemesi” olarak nitelediği ve SHP programından aktardığı, taviz konusu etmek bir yana “asla tartıştırmayız” dediği, “Devletin tekliği, ulusun tümlüğü, yurdun bölünmez bütünlüğü” formülü, gerçekte başlıbaşına bir programdır. Böyle bir programdan ise doğal olarak herhangi bir demokratik reform projesi çıkarmak olanağı yoktur. Bugünün Türkiye’sinde güdük bir demokratik reform projesi bile, Kürtlerin hiç değilse ulusal varlığını dolaysız olarak kabul etmeyi gerektirir. Oysa Karayalçınlar bunun karşısına “ulusun tümlüğü” türünden 80 yıllık inkar rejiminden miras sağlam bir engel dikmekte, böylece de(147)mokratik nitelikteki her türlü siyasal reformu olanaksız kılmaktadırlar. Bu, bugünkü programı ve çizgisiyle, SHP’nin de herhangi bir gerici düzen partisinden farksız olduğunu gösterir. (Derin devletle bağlantılı olarak çalışan “düşünce kuruluşu” ASAM uzmanları, konuya ilişkin hayli uzun bir incelemede, mevcut güçbirliğini Kürt hareketi ve sorunu eksenli olarak şöyle değerlendiriyorlar: