He2Lresiz şart muhayyerliğinin tıpkı hezl gibi akdi fâsid kılacağı ve her İki durumda da akdin fâsid olup kabz ile dahi mülkiyet ifa­de etmeyeceği söylenmiştir



Yüklə 0,99 Mb.
səhifə5/23
tarix11.09.2018
ölçüsü0,99 Mb.
#81073
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   23

el-Muhtaşar, Ebû Muhammed Ca'fer b. Ahmed es-Serrâc, Ebû Ca'fer Mekkî b. Muhammed b. Hübeyre ve ed-Dürre-tü'1-yetîme ve'1-mahaccetü'I-müstaki-me (GAS'ta "mahacce" yerine yanlış ola­rak "mahabbe" ifadesi yer almaktadır, Berlin Königlichen Bibliothek, nr. 4511) adıyla Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Yûsuf es-Sarsarî tarafından manzum hale getiril­miştir. Ebû Abdullah Muhammed b. Ah­med el-Mevsilî ise el-Muhtaşar'm sade­ce ibadetler kısmını nazmetmiştir.

Ebü'1-Fazl Ahmed b. Nasrullah el-Kir-mânî et-Tüsterî el-Bağdâdî el-Muhta­şar ı ihtisar etmiş, İbnü'l-Mibred de eş-Şeğârü '1-bâsim li-tahrîci ehâdîşi Muh­tasarı Ebi'l'Kâsım adlı eserinde kitap­taki hadislerin kaynaklarını göstermiştir. Ebü'l-Mehâsin Muhammed b. Abdülbâki el-Mecmaî el-Mevsılî Şerhu garibi elfâ-zi'1-Hırakîve İbnü'l-Mibred ed-Dürrü'n-nakî iî şerhi elfâzi'l-Hıraki (nşr. Rıdvan Muhtar b. Garbiyye, 1-111. Cidde 1411/ 1991) adlı eserlerinde el-Muhtaşar'öaki garip kelimeleri açıklamışlardır.

Muvaffakuddin İbn Kudâme, el-Muh­taşar üzerine ilâvelerini ihtiva eden el-Hâdî CUmdetü'l-hâzim fı'l-mesâmi'z-ze-uâ'id 'an Muhtasarı Ebİ't-Kâstm (Beyrut, ts.]. bazı kaynaklarda tümdetü't-tâzim fî telhîşi'l-mesâ'ili'l-hâriciuue can Muhtasa­rı Ebi't-Kasım] adıyla bir eser kaleme al­mıştır. Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Yûsuf es-Sarsari, İbn Kudâme'nin Zevâ'idü'1-kâfî Cale'l-Hıraki adındaki diğer bir eserini Vâsıtatü'l-^kdi'ş-şemîn ve 'umdetü'l-hâhzi'1-emîn adıyla manzum hale getir­miştir. Ebû Bekir b. Zeyd el-Cerâî de Gö-yetü'l-matlab iî ma'rifeti'l-mezheb'm-de (TSMK, 111. Ahmed, nr. 1131) el-Muh-taşar'a yapılan ilâveleri bir araya getir­miştir.

Fuat Sezgin. Hiraki'nin Fevâ'id adlı eserinden Ebü'l-Kasım el-Lâlekâî'nin (ö. 4İ8/1027) yaptığı seçmeleri ihtiva eden bir cüzün (Cüz3 fîhi feuâ'idü Ebi'l-Kasım 'Abdırrahman el-Hırakl) Zâhiriyye Kü-

tüphanesi'nde kayıtlı bulunduğunu (nr. 87/1) belirtir [GAS, I, 501}. Ancak klasik kaynaklarda böyle bir eserden söz edil­memesi bir yana, Hırakî'nin adı Ömer iken eserde müellifin adının Abdurrahman olarak verilmesi ve Lâlekârnin Şafiî mez­hebine mensup olması gibi hususlar bu bilginin yanlışlığını ortaya koymaktadır. M. îsâ Sâlihiyye tarafından Ebü'l-Kâsım el-Hırakî'ye nisbet edilen (et-Mu'cemü'ş-şâmil, 11, 270) Müntehe'l-idrâk fî tak-sîmi'l-eflâk (nşr. Carlo Nallino, Roma 1934), Bahâeddin Ebû Muhammed Ab-dülcebbâr b. Muhammed el-Harakİ es-Sâ-bitî'ye (ö. 527/1132) aittir (Brockelmann, GAL, 1,624; SuppL, I, 863).

BİBLİYOGRAFYA :

Hatîb. Târthu Bağdâd, XI, 234-235; İbnü'l-Bennâ el-Bağdâdî. el-Mukni' fi şerhi Muhtaşa-ri't-Htrak't (nşr. Abdülazîz b. Süleyman el-Baîmî). Rİyad 1414/1993, neşredenin mukaddimesi, I, 27-79, ayrıca bk. I, 185-186;Şîrâzî. Tabakâtü't-fukahâ', Beyrut, ts. (Dârül-Kalem), s. 173-174; ibn Ebû Ya'lâ. Tabakâtü'l-Hanâbile. II, 45-47, 75-118; SenTânî. et-Ensâb, V, 91-93; İbn Asâ-kir. Târihu Dımaşk, XII, 702-703; İbnü'l-Cevzî. et-Muntazam, XIV, 49;a.mlf.. Menâtfitıü'l-İmâm Atımed b. Hanbe! (nşr. Abdullah b. Abdülmuh-sin et-Türkî -Ali Muhammed Ömer), Kahire 1399/1979, s.622; İbn Kudâme. el-Muğnî (Her-râs). I, 3; İbn Hallikân. Vefeyât, İM, 441; ibn Tey-miyye. Der'ü te<âruzi't-'akl oe'n-nakl (nşr M. Reşâd Salim). |Riyad| 1978, VII, 148;Zerkeşî. Şerhu'z-Zerkeşî catâ Muhtaşari't-Htrakİ (nşr Ab­dullah b. Abdurrahman el-Cebrîn), Riyad 1413/ 1993, neşredenin mukaddimesi, I, 41-48, 69-76, 89; İbn Kesîr. et-Bidâye, XI, 214; Zehebî, A'tâmü'n-nübelâ', XV, 363-364; İbn Tağrîber-dî. en-Mücûmü'z-zâhire, III, 289; İbn Müflih el-Makdisî, el-Makşadü 't-erşed (nşr. Abdurrahman b. Süleyman el-Useymîn), Riyad 1410/1990, !, 98, 296, 345; II, 298, 445; III, 41, 114; İbnü'l-Mibred, ed-Dürril'n-naki fi şerhi elfâzi'l-Hırakî (nşr. Rıdvan Muhtar b. Garbiyye), Cidde 1411/ 1991, neşredenin mukaddimesi, I, 85-97, ayrı­ca bk. II!, 872-874; Ebü'l-Yümn el-Uleymî, et-Menhecü'l-ahmed (nşr. M. Muhyiddin Abdül-hamîd). Beyrut 1403/1983, II, 61-63; Keşfü'z-zunûn, II, 1286, 1626; İbnü'l-İmâd. Şezerât, II, 336-337; Muhammed b. Sattı. Muhtasara 7a-bakâtİ'l-Hanâbile (nşr. Fevvâz Ahmed ez-Ze-merlî), Beyrut 1406/1986, s. 31; Abdülkâdİr Bedrân, et-Medhat ilâ mezhebi't-İmâm Ahmed b. Hanbei, Beyrut 1405/1985, s. 203, 209, 214-217. 221; Brockelmann. GAL, 1, 194,503,624; Suppl., 1, 311, 863; Ziriklî, el-A'lâm, V, 202; Kehhâle, Mu'cema'İ-mtfcUlftn, VII. 282-283; Sezgin, GAS, I, 501, 512-513; a.e. (Ar.). 1/3, s. 212, 235-236; M. Ebû Zehre. İbn Hanbei, Ka­hire 1981, s. 196-198; Abdülvehhâb İbrahim Ebû Süleyman. KUâbetü'l-bahşi't-ıitmî, Cidde 1403/1983, s. 368, 395; Sâlihiyye. el-Mu'ce-mü'ş-şâmit, II, 270; H. Laoust, "Le hanbalisme sous le califat de Bagdad", REI, XXVII (1959). s. 84; a.mlf.. "al-Hhiraki", £/2(ing), V, 9-10; Abdullah b. Süleyman b. Menî", "el-Muğnî H'bn Kudâme", ed-Dâre, İH/2, Riyad 1397/1977, s. 352-361; Ahmet Özel, "Fıkıh (Literatür!", DİA,

XIII. 19. m

İRİ Şükrü Özen

323


HIRÂMÎ AHMED PASA MESCİDİ

"1

HIRAMI AHMED PAŞA MESClDl (bk. SAVAKLAR MESCİDİ).



r

L

HIRÂMÎ AHMED PAŞA MESCİDİ



İstanbul'da

XVI. yüzyıl sonunda

kiliseden çevrilen bir mescid.

J

Fatih'in Çarşamba semtinde Fethiye Camii'nin yakınında küçük bir Bizans ya­pısıdır. Fethiye caddesinin kenarında Kol-tukçu ve Beyceğiz sokakları ile sınırlanan ufak bir meydanın ortasındadır.



Bu hıristiyan mabedinin Bizans döne­mindeki Hagios (oannes Prodromos en to Trullo Kilisesi olduğu yolunda eskiden be­ri yerleşmiş bir görüş varsa da gerçek adı ve kesin yapım tarihi bilinmemektedir. İstanbul'un fethinin arkasından Fâtih Sultan Mehmed tarafından 1455'te Orto­doks patriğine Pammakaristos Manastır ve Kilisesi patrikhane olarak tahsis edil­diğinde o zamana kadar burada barınan rahibelere de bu kilise verilmiş, böylece herhalde etrafında bulunan bazı binalar­la burası bir kızlar manastırı kilisesi hali­ne gelmiştir. Buraya o sırada "kubbe" an­lamına gelen Trullos adının verilmesi, bi­nanın tarihlendirilmesi hususunda bazı yanlış görüşlerin ortaya çıkmasına yol aç­mıştır. Bizans döneminin erken yüzyılla­rında Quinisexte denilen büyük dinî top­lantının 691 "de Trullos adı verilen bir yer­de yapıldığı düşünülerek bu olay sonra­dan Ahmed Paşa Mescidi olan küçük kili­seye yakıştırılmak istenmiştir. Halbuki mevcut bina, mimari üslûbu bakımından fazla eski olmadığı gibi içinde yüzlerce metropolitin toplanmasına imkân ver­meyecek ölçüde küçük bir yapıdır. Ayrıca Trullos denilen yerin bir kilise değil Bi­zans imparatorlarının "Büyük Saray"ının kubbeli salonlarından biri olduğu da bi­linmektedir. Bu küçük kilisenin mimari

özellikleri yönünden XI-XII. yüzyıllarda inşa edilmiş olabileceği tahmin edilmek­tedir. Hagios loannes Prodromos en to Trullo adı da 1456'da burası bir kızlar ma­nastırının merkezi olduğunda ortaya çık­mıştır.

Hagios loannes Prodromos Manastır ve Kilisesi fetihten sonra yaklaşık 150 yıl Or-todokslar'ın elinde kalmış ve yakınında­ki Pammakaristos Manastırı'nın 1586'da patrikhâneliğine son verilip kilisesi Fethi­ye Camii olduğunda Hagios loannes Kili­sesi de Hırâmî Ahmed Paşa tarafından mescide dönüştürülmüştür. Lakabı "Ha-râmî" olarak da okunan Ahmed Paşa Ay-vansarâyî tarafından. "Yeniçeri ağalığın­dan defterdar olup ba'dehû vezâretle da­hi hidemât-ı Devlet-i Atiyye'de iken şeş-cihet. sene 1008 Şevvalinde yirmi sekizin­ci günü rihlet edip Taksim karşısında bina eylediği mescidin mihrabı Önünde def-nolunmuştur... İstanbul'da dahi Fethiye kurbünde kiliseden münkalib bir mes­cidi vardır" cümleleriyle tanıtılmaktadır. Ayvansarâyî, bu vesile ile paşanın mezar taşındaki kitabenin de kopyasını verir: "Hırâmî Vezir Ahmed Paşa / Mustafâ-hulk u Alî-sîret/ Yirmi sekizinci günü Şev­valin / Kıldı izz ile rihlet. sene 1008". Siya-vuş Paşa'nın damadı olan Hırâmî Ahmed Paşa 28 Şevval 1008'de (12 Mayıs 1600) vefat ettiğinde Edirnekapı dışında Ha­lic'e bakan yamaçta. İstanbul tarafı sula­rının taksim edildiği tesislere yakın bulun­duğundan Savaklar Mescidi olarak adlan­dırılan ikinci hayratının hazîresine gö­mülmüştür (bk. SAVAKLAR MESCİDİ). Bu duruma göre günümüzde adını taşıyan mescid 1586 ile 1600 yılları arasında ca­miye çevrilmiş olmalıdır.

Türk dönemi boyunca İstanbul'un ge­çirdiği zelzele ve yangın felâketleri Ah­med Paşa Mescidi'nin üzerinde göründü­ğü kadarıyla fazla etkili(olmamıştır. Fa­kat mescid 1930'larda kadro dışı bırakıl­dığı için hızla harap olmaya başlamıştı. 1946'da son cemaat yeri görevi yapan ön holü (narteks kısmı) kısmen yıkılmış du­rumda bulunuyordu. Vakıflar İdaresi'nce 1966-1968 yıllarında İlban Öz'e pek başa­rılı sayılamayacak şekilde tamir ettirile­rek yeniden ibadete açılmıştır.

Dıştan ön holü ve mihrap çıkıntısı ile uzunluğu 15 metreyi geçmeyen Hırâmî Ahmed Paşa Mescidi Bizans mimarisin­de "kapalı haç planlı" yapılar tipindedir. Üç çapraz tonozla örtülü olan narteks bö­lümünü takip eden esas mekânda dört beşik tonoz dört sütun tarafından taşını­yordu. Bina mescide dönüştürüldüğünde

güney duvarı köşesine şevli olarak yapı­lan mihraba daha fazla görüntü sağla­mak için bu sütunlar kaldırılmış ve bina­nın ana kubbesiyle bütün örtü sistemi uç­ları yan duvarlara saplanan, kalın ağaç kirişlere oturtulmuştu. Mescid yeniden onarılırken bu kirişler sökülmüş ve dört mermer sütunla korint üslûbunda başlık­lar yerleştirilerek binanın iç mimarisi C. Gurlitt'in kitabında görülen eski biçimine sokulmuştur.

Yüksek kasnağı pencereli olan kubbe­de Bizans yapı sanatının özellikleri korun­muştur. Binanın doğu tarafında yarım yu­varlak çıkıntı halinde dışarıya taşan orta­da bir büyük, iki yanda birer küçük apsis vardır. Mescid ihya edilirken evvelce örül­müş pencereler açılarak binanın aslî mi­marisi belirtilmeye çalışılmıştır. Ancak dış duvarların taş ve tuğla örgüleriyle malzemeleri aslına uygun değildir.

Ahmed Paşa Mescidi cami haline geti­rilirken nedense kagir bir minare yapıl­mamıştır. Gerek A. G. Paspatis'in 1877'-de basılan kitabında Galanakis tarafın­dan çizilen gravürden, gerekse C. Gurlitt ile A. van Millingen'in eserlerindeki fotoğ­raflardan anlaşıldığına göre narteksin gü­neybatı köşesinde şerefe çıkması olma­yan, ezanın dört küçük pencereden okun­duğu basit, ahşap minaresi mescid ha­rap olmaya bırakıldığında ortadan kalk­mıştır. Türk sanatı bakımından dikkate değer bir özellik, kubbenin iç yüzeyini di­limler halinde süsleyen yeşil ve kırmızı zemin üzerine işlenmiş bitki motiflerin­den meydana gelen malakârî tekniğin-deki nakışlardır. Günümüze pek az Örne­ği gelebilen ve dikkatle korunması gere­ken bu süslemeye bu derecede iddiasız bir mescidde rastlanması şaşırtıcıdır. Es­ki resimlerde görülen mescidin etrafım çeviren duvardan günümüzde hiçbir iz kalmamıştır.

324

HIRBETÜ'I-BEYZÂ



BİBLİYOGAFYA :

Ayvansarâyî. Hadîkatü'l-ceuâmV, I, 38; a.e.: Camilerimiz Ansiklopedisi (haz. İhsan Erzi), İs­tanbul 1987, I, 72;a.mlf.. Vefeyât-ı Selâtin, s. 30-31; Konstantios. Constantiniade (trc M. R.|, istanbul 1846, s. 108; A. G. Paspatis. Byzantinai Metetai, İstanbul 1877, s. 303-304; C. Gurlitt, Die Baukunst Konstantinopels, Berlin 1908-1912, s. 40; J. Ebersolt, "Rapport sommaire sur une mission â Constantinople", Nouueltes ar-chives des missions scienüfıques, Paris 1911, s. 14; A. van Millingen, Byzantine Churches in Constantinople, London 1912, s. 2Û1-206; A. M. Schneider. Byzanz, Berlin 1936, s. 60; R. Ja-nin. Eglises et monasteres, Paris 1969, s. 441 -442; a.mlf., "Les eglises byzantines du precur-seur â Constantinople", Echos d'Orient,XXXVII, Paris 1938, s. 340-341;Semavi Eyice, İstanbul, pet'ıt guide â travers ies monuments byaznüns et turcs, İstanbul 1955, s. 63-64; a.mlf., "Les eglises byzantines d'Istanbul", Corsi di Studi Bizantine e Ravennati,X]\, Ravenna 1963, s. 295-296; a.mlf .."İstanbul Minareleri", Türk Sa­natı Tarihi Araştırma oe incelemeleri, İstanbul 1963, 1, 163; a.mlf.. " Ahmed Paşa Mescidi", İSLA, I, 437-440; a.mlf.. "Hıramî Ahmed Paşa Mescidi", DBİst.A,N, 66-67;W. Müller-Wiener. Bitdtexİkon ztır Topographİe Istanbuls, Tübin-gen 1977, s. 144-146; Th. Mathevvs, The Byzan­tine Churches oflstanbui. A Photographİc Sur-ney, Pennsylvania 1976, s. 437-440.

İSİ Semavi Eyice

HIRÂŞ b. ÜMEYYE

L

Ebû Nadle



Hırâş b. Ümeyye

b. Rebîa el-Huzâî el-Kâ'bî

(ö. 60/680 [?])

Sahâbî.


J

Müreys? Gazvesi'nde, Hudeybiye Ant-laşması'nda, Hayber'in fethinde ve daha sonraki savaşlarda bulundu. Hz. Peygam­ber, Hudeybiye günü Hırâş'ı Sa'leb diye

bilinen devesine bindirip Mekke'ye elçi olarak gönderdi ve müslümanlann Mek­ke'ye umre için gelmekte olduklarını, yan­larında kurbanları bulunduğunu. Kabe'yi tavaf edip geri döneceklerini Mekkefiler'e bildirmesini söyledi. Ancak Kureyşliler [bir rivayette özellikle İkrime b. Ebû Ce­hil) ona çok kötü davrandılar. Devesini ke­sip kendisine eziyet ettiler; hatta onu öl­dürmek isteyenler olduysa da buna bir akrabası veya ehâbîş* engel oldu. Bunun üzerine Hırâş geri dönerek Resûl-i Ek­rem'e durumu anlattı ve Kureyşliler'e da­ha itibarlı bir kimseyi (bir rivayete göre Osman b. Affân) göndermesini söyledi.

Hırâş zaman zaman Hz. Peygamber'in berberliğini de yapardı. Nitekim Hudey-biye'de antlaşma sağlanarak Kureyş tem­silcileri ayrıldıktan sonra kurbanlar kesilip ihramdan çıkılacağı sırada Resûlullah'ı tıraş etmişti. Onun sadece umretü'l-ka-zâda Hz. Peygamber'in saçını kestiği de söylenmektedir. Mekke'nin fethinde bu­lunan Hırâş'ın fethin ikinci günü, kendi­sine eman verilmiş olan Cüneydib b. Ed-la'ı öldürmesine Resûl-i Ekrem çok üzül­dü ve Hırâş'ı kınadı. Bazı rivayetlere göre Mekke'de kan dökülmesini bu hadise do­layısıyla irat ettiği bir hutbe ile yasakla­mıştır. Hz. Peygamber'in, "Eğer bir kâfi­re karşılık bir mümini öldürecek olsaydım Hırâş'ı öldürürdüm" dediği nakledilmek­tedir (Vâkıdî, 11,845). Cüneydib'in diyeti Hırâş'ın kabilesi olan Huzâa'ya ödettiril­miştir.

Mekke ile Medine arasında Mekke'den bir konak uzaklıkta bulunan Bi'rü'l-Be-rûd'u Hırâş'ın kazdırıp etrafını çevirttiği belirtilmektedir. Medine'de yaşadığı bili-

nen Hırâş Muâviye'nin hilâfetinin sonla­rında (60/680) vefat etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Müsned, IV, 324; Vâkıdî, el-Meğâz\,\\, 600, 616, 737, 843-845; III, 959; İbn SaU et-Taba-kât, II, 96-98;TŞberî. TârîhlEbü'l-Fazl), II, 631, 637; III, 62-63; İbn Ebû Hatim, el-Cerh oe't-ta1-dil, IH, 392; İbn Abdülber, ei-İstVâb, I, 427-428; İbn Beşküvâl. (javâmizü't-esrnâ'i'l-mübheme (nşr. İzzeddin Ali es-Seyyid - M. Kemaleddin İz-zeddin). Beyrut 1407/1987, II, 843-844; İbnü'l-Esîr. Ösdü'l-ğâbe, II, 125-126;a.mlf., ei-Kâmil, II, 203; Safedî. el-Vafı, XIII, 301; İbn Hacer. e(-İşâbe, I, 421-422; Diyarbekri. Târîhu'l-hamîs,

i

Asri Çubuklu



r

HIRBETU'l-BEYZA

İslâm öncesi doneme ait bir Arap kasrı.

J

Şam'ın 100 km. güneydoğusunda Su­riye çölünün batısındaki bir vadinin yanın­dadır; Kasrü'l-ebyaz adıyla da tanınır. Mevcut kalıntılardan ve içinde yer aldığı mahal yönünden tahkimatlı bir şato oldu­ğu anlaşılan yapı, ilk bakışta Emevî kasır­larının planlarına sahipmiş gibi görün-mekteyse de dikkatli bir inceleme sonun­da onlardaki ihtişamın ve törenlere yö­nelik teşkilât Özelliklerinin bunda bulun­madığı ortaya çıkmaktadır. Emevî kasır-larındaki taht odası ve mescid gibi bölüm­lere rastlanmayan yapının bundan dolayı bir Emevî eseri olmadığı bellidir.



V veya VI. yüzyılda yapıldığı sanılan Hır-betü'l-beyzâ, 60 x 60 m. Ölçülerinde kare planlı bir yapı olup 43 x 43 m. ölçüsün-deki bir iç avlunun etrafına sıralanmış

525


HIRBETÜ'l-BEYZÂ

Hırbetü'l-beyzâ'nın duvarlarında kullanılmış olan bitki­sel desenli taslardan biri

Çeşitli mekânlardan meydana gelmiştir. Emevî kasırları gibi köşelerinde yuvarlak ve doğu cephesi hariç dış duvarlarının or­ta kısımlarında yarım daire kesitli takvi­ye kulelerine sahiptir. Doğu cephesinin ortasında giriş ve bunun iç taraftaki iki yanında nöbetçi odaları ve onların yanla­rında da depo olması muhtemel uzun dik­dörtgen salonlar yer almaktadır. Avlunun kuzey, batı ve güney taraflarında da çe­şitli odalar bulunmaktadır.

Emevî kasırlarının yanında daha mü­tevazı bir teşkilâta sahip olan binanın on­lardan daha uzun süreli iskâna ve gün­delik kullanıma tâbi tutulduğu anlaşıl­maktadır. Bu durumda binanın bulundu­ğu bölgeyi ve yakınındaki bereketli vadiyi hâkimiyeti altında tutan bir derebeyinin şatosu olduğu tahmin edilmekte, Kuzey Suriye'ye has özellikler gösteren sınırlı iç tezyinatının Emevî eserlerindekilerin ya­nında çok mahallî ve sönük kalması da bu görüşü desteklemektedir.

BİBLİYOGRAFYA :

H. Gaube, Ein arabischerPalast in Süd-syr-İen: Hirbet-el Baida, Beirut 1974;a.m!f., "Khir-batal-Baydâ1", £/2(İng.),V, 10; E. Herzfeld. "Mshattâ, HiraandBâdiya", Jahrbuch der Kö-nigliche Preusisches Kunstsammlungen, XLIl (1921), s. 104-146; J. Sauvaget, "Remarques sur les monuments omeyyades", JA, CCXXXI (1939), s. 1-59. ı—ı

İKİ A. Engin Beksaç

r

ı_



HIRBETU'l-MEFCER

Filistin'de Emevîler'e ait saray kompleksi harabeleri.

~l

J

ölüdeniz yakınlarındaki su kaynaklarıy­la ünlü Vâdinnüvey'ime'de yer alan ve bir­birine bitişik saray, cami, hamam binala­rından oluşan yapılar topluluğu VIII. yüz-



yılda İnşa edilmiş, fakat bazı yerleri ta­mamlanmadan yarım bırakılmıştır; taşı­dığı ad "kaynak harabesi" anlamına gelir. Yıkıntılar arasında üzerinde Hişâm ismi bulunan bir taşa rastlanmasından dolayı Halife Hişâm b. Abdülmelik zamanında (724-743) veya hamamın çok değişik mi­mari ve tezyini özellikler arzetmesinden dolayı sefahate aşırı düşkünlüğü ve alı­şılmışın dışındaki davranışlarıyla tanınan II. Velîd zamanında (743-744) yapılmış ol­duğu düşünülmektedir. İnşaatın yarım kalması sarayın, saltanatı bir yıldan az sü­ren ve isyan sonucu Öldürülen II. Velîd ta­rafından yaptırıldığı fikrini desteklemek­tedir.

Tarihî kaynaklarda hakkında herhangi bir bilgi bulunmayan harabeleri ilk tanı­tanlar, XIX. yüzyılın sonlarında Palestin Exploration Fund adına bölgede incele­meler yapan yüzbaşı Ch. VVarren ile F. J. Bliss'tir. Asıl ilmî tanıtım ise 1935'ten 1948'e kadar R. W. Hamilton ve D. C. Ba-ramki idaresinde yürütülen kazılar vası­tasıyla olmuştur (bk. bibi.}.

Hırbetü'l-mefcer, bütün Emevî devri kasır ve sarayları arasında özellikle, sade­ce Kusayru Amre İle yakınlık gösteren ha­mam binasının değişik planı, mimari teş­kilâtı ve eşine rastlanmayan zengin tez­yinatı sebebiyle istisnaî bir yere sahiptir. Binaların üslûbu mahallî Suriye, Bizans ve Sâsânî tesirlerinin bir karışımı olarak dikkat çeker. Bizans'ın sürdürdüğü Ro­ma geleneğine bağlanan mozaik tezyina­tın yanında alçı kabartma ve heykellerle duvar resimlerinde görülen Sâsânî tesiri. Araplar'ın Emevî devrinde ortaya çıkan yeni sanat anlayışıyla ele alınarak çok ih­tişamlı bir biçimde mimariye aksettiril­miştir.

Yapıların güney kısmında bulunan asıl saray, diğer Emevî saray ve kasırları gibi merkezî bir avlunun etrafına dizilmiş me­kânlardan oluşmaktadır. Dış duvarları, kulelerle desteklenmiş sur duvarı şeklin­de olan yaklaşık64 x 67 m. boyutlarında­ki bu müstahkem bina iki katlı planlan­mıştır; girişi doğuya açılan ve dışarıya doğru taşan bir taçkapıdandır. Güney ta­rafındaki beş odanın ortasına yerleştiri­len mihraplı mekânın saray personelinin mescidi olduğu anlaşılmaktadır. Batı ta­rafındaki birbiriyle irtibatlı oda grupları­nın önünde ve ortada merdivenle inilen serdâb {serinlik) bulunmaktadır.

Sarayın kuzeyinde yer alan ve bir ara kapıyla geçilen 23.60 x 17,10 m. boyut­larındaki caminin içinde yapılan kazılarda kemer sıralarına rastlanmıştır. Bina, ku-

zey tarafındaki yan yana yerleştirilmiş üç kapıyla dışarı açılmakta ve kapıların önün­de, daha kuzeydeki hamamın ana girişi­nin de açıldığı camiyle aynı büyüklükte bir avlu bulunmaktadır. Caminin batısında, etrafı duvarlarla çevrili büyük avludan ge­çen üstü kapalı dehliz şeklindeki bir yol vasıtasıyla saray ve hamam arasında doğ­rudan irtibat kurulmuştur.

Hırbetü'l-mefcer"in en değişik binası olan hamam, yaklaşık 30 x 30 m. boyut­larında kare planlı büyük bir eğlence salo­nu ile ona bağlanan özel halvet, sıcaklık. soğukluk ve helalardan oluşmaktadır. Sa­lonun batı ve kuzey duvarlarında içleri nişli apsis görünümünde üçer loca, doğu tarafında iki loca arasına yerleştirilen ve dışarıya ihtişamlı bir taçkapıyla açılan gi­riş, güneyde ise yine üç apsisin önüne ya­pılmış 20 m. uzunluğunda bir yüzme ha­vuzu bulunmaktadır. Bu geniş mekânın üstü on altı payenin taşıdığı, yüksek bir kasnak üzerine oturtulmuş merkezî bir kubbe ile çevresine yerleştirilmiş kabur­ga ve beşik tonozlardan meydana geldiği sanılan bir örtü sistemiyle kapatılmıştır. Salonun kuzeybatısında yer alan yarım daire apsisli ve kubbeyle örtülü küçük me­kânın halifenin özel halveti olduğu anla­şılmaktadır. Kuzeydoğu tarafında salon­la irtibat halindeki helalar, halvetle hela­lar arasındaki kısımda da salondan geçi­len ve dört ayrı bölümden oluşan asıl ha­mam yer almaktadır. Zengin tezyinatıyla göz alan salonun 8,45 m. genişliğinde­ki cümle kapısı, kemerle geçilen bir açık­lık içinde bulunan basamaklarla caminin önündeki avluya açılmaktadır: açıklığın üstü pandantifler üzerinde yükselen bir kubbeyle örtülüdür. Üç binanın doğusun­da, ortasında bir çeşme bulunan yaklaşık 135 m. uzunluğunda ve 53 m. eninde bü-

Hırbetü'l-mefcer'in planı

326

HIRBETÜ'l-MİNYE



Hırbetü'l-mefcer'in kus tasvirli frizinden bir detay

yük bir avlu yer almaktadır. Binaların in­şasında kullanılan malzeme kemerler ve taşıyıcı kısımlarda tuğla, diğer yerlerde mermer ve kireç taşıdır.

Hırbetü'l-mefcer'in diğer Emevî eser­leri dışında benzeri bulunmayan tezyina­tı İslâm sanatının en değişik örneklerini sergilemektedir. Camiden başka bütün mekânların mozaik, duvar resmi, stuko kabartma ve heykel gibi zengin süsleme­lerle bezendiği görülmektedir. Özellikle eğlence salonu ile ona bağlı halvetin ta­banındaki mozaikler bu sanat dalının en güzel örneklerindendir. Roma anlayışını aksettiren ve İslâm sanatında rakipsiz olan bu mozaikler Emevî sanatında da is­tisnaî bir yere sahiptir. Çok renkli mahal­lî malzemeyle yapılan mozaiklere geo­metrik ve bitkisel motifler hâkimdir. Sa­lonun giriş kapısının karşısındaki apsisin içinde ve halvette bulunan mozaik pano­lar diğerlerinden farklı olup orta apsiste-kilerde, görkemli bir yarım rozetle birlik­te svastikalar arasında yer alan bir meyve ve bıçak deseni, tamamen tasvirî bir an­layışla ele alınan halvettekinde ise mey­veli bir ağacın bir tarafında iki gazal, di­ğer tarafında bir gazale saldıran aslan fi­gürü ilgi çekmektedir. Salonun ortasına gelen kısımdaki mozaik rozet de bu tek­niğin güzel bir örneğidir.

Duvar resimleri hamamın salonunda ve saray kısmının doğu tarafında bulunmak­ta olup çok tahribat görmüştür. Anlaşıl­dığı kadarıyla hamamda Bizans, sarayda ise Sâsânî tesiri daha fazladır. Yapılarda­ki en önemli tezyinî elemanlarından biri olan stuko heykel ve kabartmalar, özellik­le eğlence salonunun değişik yerlerinde­ki kemer ve nişlerle cümle kapısının üze­rinde bulunmaktadır. Daha ziyade dağ keçileri, gazaller ve av kuşlarından oluşan bu süs unsurları içinde belden yukarısı çıplak, peştamallı erkek ve kadın, özellik-

le ellerinde çiçek tutan dansöz heykelleri hayli değişik bir İntiba bırakır. İslâm sana­tı için alışılmamış bir durum sergileyen bu heykellerle taçkapının üzerindeki or­ta nişte bulunan ve halifeyi temsil ettiği sanılan çift aslan kabartmalı bir kaideye basmış (eski Ön Asya tanrı heykelleri gi­bi ) kılıçlı ve uzun kaftanlı Sâsânî tarzı er­kek heykeli çok dikkat çekicidir.

BİBLİYOGRAFYA:

D. C. Baramki, Guide to the Palace at Khir­bat. al-Mafjar, Amman 1956; R. W. Hamilton, Khirbat al-Mafjar, Oxford 1959; a.mlf., "Wlıo Built Khirbat al-Mafjar?", Lcuante, I, Rome 1969, s. 61-67;C. Creswe!l, Early Muslini Ar-chitecture AD 622-750, Oxford 1969, s. 561-576; R. Ettinghausen, Fronı Byzantium to Sa-sanianlran and the. Islamic World, Leiden 1972, s. 17-65; G. Mitchell. Architecture of the Isia-nıic Wortd, London 1984, s. 236; Suut Kemal Yetkin. İslâm ülkelerinde Sanat, İstanbul 1984, s. 110-111; J. D. Hoag, İslam Weltgeschichte derArchitekture, Stuttgart 1986, s. 17-19; E. de Lorey, "L'hellenisme et l'orient dans les mo-sai'cjues des omaiyades". Al, I 11934], s. 23-45; D. C. Baramki, "Excavations at Khîrbet el-Mcf-jer", Quarterly Department of Antiçuities İn Palestine, V (I93V36), s. 132-138; VI (1936-37), s. 157-168; H. Stern. "Notes sur l'architecture des chateaux omeyyades", AI,X\-Xl\{ 1946), s. 72-96; O. Grabar, "The Umayyad Palace of Khirbat al-Mafjar", Archaeotogy, VIII/4, New York 1955, s. 228-235;R.W. Hamilton."Carved Stuccoes in Umayyad Architecrure", !raq, XV I!953}, s. 43-56; E. Baer, "Khirbat al-Mafdjar", E72(İng.].V, 10-17. m


Yüklə 0,99 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin