HELSİNKİ'DE NELER OLDU ?
Baskın Oran
İki haftadır yazılarımı, çok ama çok önem verdiğim bir konuya ayırıyorum: Türkiye Milleti'ni bölücü çabalar. Türkiye Milleti'ni bölmenin, Türkiye Devleti'ni bölmekten çok daha vahim bir olay olduğuna ve birincinin ikinciye mutlaka yol açacağına inanıyorum. Bu bağlamda, İstanbul'da önce Ermeni, sonra da Rum kökenli yurttaşlara yapılan ayrımcı resmî uygulamaları yazdım ve bu yüzden de başka güncel olayları kaçırdım.
Bu güncel olaylardan biri de, Helsinki toplantısı idi.
Helsinki deyince, tabii ki, Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de yapılan bir toplantı değil. Helsinki Yurttaşlar Meclisi (HYM) adlı uluslararası sivil toplum kuruluşunun bu ay başında Ankara'da yaptığı toplantı. Size bu hafta, bu toplantının Kürt Sorunu komisyonunda edindiğim önemli izlenimleri anlatmak istiyorum.
Önce, HYM'nin ne olduğuna iki kelimeyle değineyim.
2. Dünya Savaşı'ndan beri devam eden Soğuk Savaş'ın iki tarafa da yaramadığı anlaşılınca, taraflar 1973'te AGİK (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı) görüşmelerine başlamışlardı. Burada Sovyetlerin amacı, 2. Dünya Savaşı'nda kazandıklarını karşı tarafa tescil ettirmek, Batı'nın amacı da insan haklarına vurgu yaparak, Sovyetleri bu en zayıf noktasından vurmaktı. Görüşmeler, 1975'de Helsinki'de yapılan doruk toplantısında ilk meyvesini verdi: Helsinki Son Senedi. HYM'nin adı da buradan geldi.
AGİK görüşmeleri devam etti. 80'lerin sonunda Sovyet bloku çöküp de maç tek kaleye dönüşünce, insan ve azınlık haklarına olağanüstü bir vurgu başladı. Kasım 1990 Paris doruğunda Paris Yasası bu havada kabul edildi. İnsan hakları konusunu devletlerden ayrı olarak bir de sivil toplum girişimleriyle desteklemek için HYM'nin kurulması da Ekim 1990'dadır.
(Burada, bir ayraç açıyorum. Bizim gazetede, içten dostum Hasan (Yalçın) HYM'ye karşı yazılar yazdı. Temel nedeni, Batı'nın kazandığı Soğuk Savaş sonunda tüm dünyanın Batı değerlerince fethedilmesi (globalleşme-küreselleşme) ve HYM'nin de bu sürecin bir parçası olduğuydu.
Hasan temelde haklı. HYM, Batı'nın kurduğu yeni düzeni sağlamlaştıran örgütlerden biri. Ama, Batı'nın tüm değerleri de kötü mü? Hele hele, şu ortamda ucuz ekmekten çok, insan haklarına gereksinme duyan Türkiye'de. Bir sistemin beğendiğin taraflarını alır, beğenmediklerini itersin. Başında Murat Belge gibi tanıdığım ve tuttuğum bir kafa da bulunduktan sonra, insan haklarını ön plana çıkaran bir sivil toplum örgütünü, Terörle Mücadele Yasası'nın pusuda beklediği bir Türkiye'de niçin desteklemeyeyim?
Sonra, hiçbirimizi bağlamaz ve etkilemez ama, bir de şu var: Hasan'ın, düşündüğü ideal toplum açısından yerdiği HYM toplantısını, çok ilginçtir, gene kafasındaki model açısından beğenmeyen bir başkası daha vardı. Arkadaşlarım, cemiyetler masasından bir başkomiserin toplantı sürerken söylediği şu sözleri aktardılar: "Buranın derhal basılması lazım! Burada söylenen herşey, ama herşey yasadışı!" Ayracı kapıyorum.)
İşte bu HYM'nin 1993 genel kurulu Ankara'da Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin evsahipliğiyle yapıldı. 43 ülkeden yaklaşık 1000 bireyin katıldığı toplantıda HYM dört komisyon halinde çalıştı:
1) Çatışmalara Karşı Sivil Yaklaşımlar (Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'da saldırgan milliyetçilik, şovenlik, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, dinsel bağnazlık vb.)
2) Ekonomi ve Ekolojiye Sivil Yaklaşımlar (ekonomik demokrasi sorunları, birey ve ekonomik-ekolojik çevre)
3) Kadın ve Yurttaşlık (Her türlü kadın konuları)
4) Demokrasi ve Yurttaşlık (Her türlü insan hakları, demokrasi ve yurttaşlık konuları)
Benim izlediğim komisyon, Kürt Sorunu adlı bir çalışma grubunun bulunduğu sonuncu komisyon oldu.
Yarın: HYM'nin Kürt Sorunu oturumları
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Özür: Gazetenin teknik olanaklarının zayıflığı durmadan yanlışlıklara yol açıyor. Yoksulluğun gözü kör olsun. Bin işi bir kişi yapıyor. Geçen haftaki "Rum" yazılarımı birinci sayfadan anons ederken, ilk gün, hiç ilgisi yokken, "Dışişleri Bakanlığı, Türk-Ermeni bölücülüğü yapıyor" diye bir başlık atıldı. Yahu, Dışişleri'nin bununla ilgisi yok, tam tersine bu saçmalıkları önlemek isteyen Dışişleri'dir, dedik, ertesi gün de diziyi "İçişleri Bakanlığı Türk-Ermeni bölücülüğü yapıyor" diye anons ettiler. Oysa, İstanbul Ermenilerini hedef alan bölücü uygulamayı yapan Milli Eğitim Bakanlığı'ydı ve bu konuyu bir hafta önce yazmıştım. İçişleri Bakanlığı, Rumlar konusundaki saçma uygulamadan sorumlu bakanlıktı. İstanbul'daki arkadaşlar da çok fena üzüldüler ama, olan olmuştu. Neyse. Dinleyen, söyleyenden arif gerekmiş. Sizler arif insanlarsınız, doğrusunu anlamışsınızdır.
Dostları ilə paylaş: |