Önce benim kutsal Kurtarıcıma ulaş;
Tanrının değerliliğini O’ndan uzaklaştır;
İsa’da tek bir günah olduğunu kanıtla,
Ondan sonra bana temiz olmadığımı söyle.
23 Ocak
“Büyük şeylerin peşinde mi koşuyorsun? Sakın koşma.” (Yeremya 45:5)
Hıristiyan hizmetinde bile, büyük olmak, adını dergilerde okumak ya da radyodan işitmek gibi sinsi bir ayartma mevcuttur. Ancak, ün peşinde olmak büyük bir günahtır. Mesih’in yüceliğinden çalmaktır. Bizden esenlik ve sevincimizi çalar. Ve bizi şeytanın kurşunlarının ilk hedefi haline getirir.
Ün peşinde olmak, Yücelik Mesihinden çalar. Bu konuda C.H.Macintosh’un neler söylediğine bakalım,”Bir insanın ya da işinin dikkat çekici olduğu durumlarda böyle bir tehlike her zaman söz konusudur. İmanlı, Rab İsa’nın Kendisinden başka bir şeye ya da kişiye dikkat çekildiği zaman, şeytanın amacına ulaştığından emin olabilir. Bir iş mümkün olan en iyi şekilde başlayabilir, ama işçinin kutsal uyanıklığı ve ruhsallığının eksikliği nedeni ile kendisinin ya da yaptığı işin sonuçları genel bir dikkat çekebilir ve bu yüzden kişi şeytanın tuzağına düşebilir. Şeytanın yaptığı en büyük ve kesintisiz süren işi Rab İsa’nın onuruna leke sürmektir. Ve eğer bunu Hıristiyan hizmeti gibi görünen bir iş aracılığı ile yapabilir ise, kazanacağı en büyük zafere ulaşmış olur. Bu konuda Denney’in söylediği şu sözler de doğrudur: “Hiç kimse kendisinin büyük ve Mesih’in harika olduğunu aynı anda kanıtlayamaz.”
Süreç içinde kendimizden çalarız. Biri şöyle demiştir: “Büyük olma hizmetimden vazgeçinceye kadar yaptığım hizmette gerçek esenliği ve sevinci asla bulamam.”
Ve işte bu büyük olma arzusu bizi şeytanın saldırılarında kolay ele geçirilebilen bir hedef yapar. İyi tanınan bir kişiliğin düşmesi ise, Mesih’in davasına daha büyük bir leke getirir.
Vaftizci Yahya kendi büyüklüğü hakkındaki tüm iddiaları geri çevirdi. Onun her zaman söylediği söz: “O büyümeli, ben ise küçülmeliyim” idi.
Bizlerin de, Rab bizi daha yükseklere çıkmaya çağırıncaya kadar en alçak yerde oturmamız gerekir. Her birimiz için en iyi dua şekli şudur, “Beni, yalnızca Mesih tarafından sevilen ve ödüllendirilen biri olarak önemsiz ve ünsüz şekilde muhafaza et.”
Nasıra küçük bir yerdi-
Ve Celile de öyle idi.
24 Ocak
“Hiç bir zaman hiç bir konuda kaygılanmayın.” (Filipeliler 4:6)
Bir insanın kaygılanabileceği o kadar çok şey vardır ki – kanser hastalığına yakalanma, kalp rahatsızlıkları ya da bir çok başka diğer hastalık olasılıkları; zararlı olduğu söylenen yiyecekler, kazalar sonucu ölümler, istenmeyen kötü bir yönetimin başa geçmesi, nükleer savaş, artan enflasyon, belirsiz bir gelecek ve böyle kötü bir dünyada yetişen çocukların asık suratlı görünümleri. Olasılıkların sayısı sınırsızdır.
Ama yine de Tanrının Sözünde bize şunlar söylenir, “Hiç bir zaman hiç bir konuda kaygılanmayın.” Tanrı bizlerin kaygılardan özgür yaşamlar sürmemizi ister. Ve iyi düşünceler ile yaşamımızı arzu eder!
Kaygı gereksizdir. Tanrı bize dikkat eder. O, bizi avuçlarının içinde tutar. O’nun izin veren iradesi dışında bize hiç bir şey yaşamayız. Bizler kör talih, kazalar ya da yazgının kurbanları değiliz. Yaşamlarımız planlanmış, düzenlenmiş ve yönlendirilmiştir.
Kaygı, işe yaramaz. Kaygı bir sorunu hiç bir zaman çözmez ya da bir krizi uzaklaştırmaz. Biri bu konu ile ilgili şu sözleri söylemiştir: “Kaygı, yarının üzüntüsünü asla çalmaz; yalnızca yarının gücünü tüketir.”
Kaygı zararlıdır. Doktorlar, hastalarının çoğunun hastalıklarına kaygı, gerginlik ve sinirliliğin neden olduğu konusunda hemfikirdirler. Ülser hastalıkları, kaygı ile ilişkili hastalıklar listesinin ilk sırasında yer alırlar.
Kaygı, günahtır. “Kaygı, Tanrının bilgeliğinden kuşku duymak demektir; kaygı, Tanrının yaptığı şeyi bilmediğini ima eder. Tanrının sevgisinden kuşku duyar. Tanrının bizimle ilgilenmediğini ifade eder. Tanrının gücünden kuşku duyar; kaygı, Tanrının, benim endişelenmeme neden olan koşulların üstesinden gelemeyeceğini söyler.”
Ne yazık ki, genellikle kaygılanmaktan gurur duyarız. Bir eş, karısını sürekli kaygılandığı için azarladığı zaman, karısı ona şöyle karşılık verdi:” Eğer ben kaygılanmasa idim, ortada yapılmış olan çok az şey olurdu.” Kaygının bir günah olduğunu itiraf etmediğimiz ve onu sonuna kadar azarlamaya devam etmedikçe kaygıdan asla kurtulamayacağız demektir. O zaman güvenle şöyle diyebiliriz:
Dostları ilə paylaş: |