Bölgesel Eşitsizlik
Nüfus hareketleri, genellikle sosyal, ekonomik ve siyasal açıdan olumsuz olarak nitelenen yerleşmelerden, aynı ölçütlere göre daha iyi olarak nitelenen yerleşmelere doğru olmaktadır (bak. göç). Ancak, büyük çapta bir göç için terk edilen yerleşmenin değişmeye başlaması, hattâ önemli ölçüde gelişmesi gerektiği tezi yaygındır.
Türkiye için de bu, bir ölçüde geçerli bir tezdir. 1950'lerde, önce tarımsal yapıda dönüşümler gözlenmiş, daha sonra özellikle büyük kentlere kitle göçü başlamıştır. Kenttekiler için gelenler cahil ve fakir köylülerdir. Fakat ilk göç edenlerin kırsal nüfusun hiç de fakir kesimi olmadığı, aksine, kentte iş bulup yerleşene kadar köydeki ailenin yardımı ile ayakta kalabilenlerin yer değiştirmeye cesaret edebildiği gözlenmiştir.
Ancak, İstanbul ile Anadolu arasında gelişmişlik düzeyi farkı, göçü belirleyen temel unsurdur. Aradaki fark açıldıkça göç artmaktadır. Dolayısıyla, İstanbul'un ülkenin diğer yörelerine kıyasla daha hızlı gelişmesi de göçün süregelmesinde etken olmaktadır.
Kısaca, bölgeler arası eşitsizliklerden kaynaklanan göç, özellikle ekonominin iyiye doğru gittiği dönemlerde hızlanmaktadır. Bu dönemlerde bölgeler arası dengeli yatırımlar uzun dönemde İstanbul'a göçlerin hızım düşürecektir. Ancak etkili politikaların üretilmesi halinde bile İstanbul daha bir süre göç olgusu ile yaşamayı öğrenmek zorundadır.
İstanbul bölgesi çok da iyi tanımlanmamış ve zamanla değişen bir kavramdır. Burada İstanbul bölgesinin merkezi sayılan İstanbul İli'nin nüfus gelişmesine ağırlık verilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, gelecekte İstanbul bölgesi daha da genişleyecektir ve belki de il sınırları doğal gelişmeye uydurularak değiştirilecektir.
İstanbul'un nüfus büyüklüğü ve artışı hakkında çeşitli tahminlerin bulunması, bir ölçüde, İstanbul için farklı alan tanımlarının kullanılıyor olmasındandır. İstanbul
Dostları ilə paylaş: |