Sekili Büyük Kentlerin Nüfusu
MiLYON
İSTANBUL1 ANKARA ' iZMiR ' ADANA
bazen büyükşehir belediyesi sınırları içindeki nüfus olarak, bazen il sınırları içindeki kentli nüfus olarak, bazen de il sınırları içinde yaşayanlar olarak tanımlanmaktadır. Hattâ Gebze ve Danca'yı İstanbul'a katarak metropoliten alan tanımı yapanlar da vardır. Tablo l'de çeşitli alan tanımlarına göre İstanbul nüfusu gösterilmektedir.
Fiziki Kapasite ve Yoğunluk
İstanbul nüfusunun büyüklüğü ve artışından söz edilirken hangi alan tanımının kullanıldığı önemlidir. Zira nüfus büyüdükçe ister istemez belirli bir fiziki kapasite sorunu ile karşılaşılmaktadır. Alan, idari nedenlerle sabit tutulduğunda, yani il sınırları değişmediği sürece, gelenlerin bir bölümü Kocaeli, Tekirdağ gibi komşu illere yerleşmektedir. Bu artış, İstanbul nüfusunda değil, o illerin nüfusunda gözükmektedir. Öte yandan, il sınırları içindeki boş alanların yerleşmeye açılması, çok katlı konutların ve konut başına düşen kişi sayısının artması ile de fiziki kapasite artmaktadır. Fiziki kapasite mutlak bir ölçü değildir. Bunu örneklemek için William van Loon, 1940'larda, 2 milyar olan dünya nüfusunun 800 m3'lük bir hacme sığabileceğini hesaplamıştır.
Kent plancıları yaşanılabilir fiziki kapasite hesaplarını yaparken yeşil alanları, meydan ve bulvarları, trafiğin kolayca akması, suyun yetmesi için gerekli kapasiteleri, kısaca kentin nefes almasını sağlayıcı önlemleri düşünmek zorundadır. Planlı kent, bu nedenle "kalabalık" kent değildir. Kent planlama, ulaştırma, altyapı ve konut ile ilgili devlet politikaları, nüfusun sosyoekonomik düzeyi ve kompozisyonu fiziki kapasiteyi belirleyen unsurlardır. Bu nedenle, sıkça kullanılmakla birlikte, km2 başına düşen nüfus (yoğunluk), fiziki kapasiteyi anlayabilmek için yeterli bir ölçüt olmamaktadır. İstanbul'un çeşitli ilçelerinin bile farklı fiziki kapasiteleri bulunmaktadır. Örneğin, 1985'te, Fatih'in nüfus yoğunluğu km2 başına 49.746 kişi idi. Bu tarihten sonra Fatih, nüfusu azalan bir ilçe haline dönüşmüştür. Buna karşılık, Beşiktaş İlçesi, Fatih kadar kalabalıklaşmadan nüfusunu azalmaya başlamıştır. Be-
NÜFUS
112
113
NÜFUS
İstanbul
|
1985
|
1990
|
Yılhk Artış Hızı (binde)
|
Anakent Nüfusu
|
5.475.982
|
6.620.241
|
37,95
|
Kentli Nüfusu
|
5.560.908
|
6.753.929
|
38,87
|
İl Nüfusu
|
5.842.985
|
7.309.190
|
44,78
|
Metropoliten Alan
|
5.966.704
|
7.521.866
|
46,32
|
Yıl
|
İstanbul
|
Türkiye
|
|
Nüfus
|
Artış
|
Yoğ.
|
Nüfus
|
Artış
|
Yog.
|
Oran
|
1950
|
1.166.477
|
-
|
204
|
20.947.188
|
-
|
27
|
5,57
|
1955
|
1.533.822
|
54,75
|
269
|
24.064.763
|
27,75
|
31
|
6,37
|
1960
|
1.882.092
|
40,92
|
329
|
27.754.820
|
28,53
|
36
|
6,78
|
1965
|
2.293.823
|
39,57
|
402
|
31.391.421
|
24,62
|
41
|
7,31
|
1970
|
3.019.032
|
54,94
|
529
|
35.605.176
|
25,19
|
46
|
8,48
|
1975
|
3.904.588
|
51,44
|
684
|
40.347.719
|
25,00
|
52
|
9,68
|
1980
|
4.741.890
|
38,86
|
830
|
44.736.957
|
20,65
|
58
|
10,60
|
1985
|
5.842.985
|
41,76
|
1.023
|
50.664.458
|
24,88
|
65
|
11,50
|
1990
|
7.309.190
|
44,78
|
1.280
|
56.473.035
|
21,71
|
73
|
12,94
|
Tablo I 1985 ve 1990'da Farklı Tanımlara Göre İstanbul Nüfusu ve Artış Hızı
Kaynak: DiE, 1985 ve 1990 Nüfus Sayımlan.
Tablo n
İstanbul İli ve Türkiye Toplam Nüfusları, Artış Hızları (Binde), Yoğunlukları
(km2) ve İstanbul Nüfusunun Türkiye Nüfusu İçindeki Payı
1950-1990
Kaynak: 1985 ve 1990 Genel Nüfus Sayımlan.
şiktaş'ın fiziki kapasitesinin Fatih'ten daha düşük olduğu görülmektedir.
İstanbul İli'nin yüzölçümü 5.712 km2 dir. Bu yüzölçümü uzunca bir süreden beri değişmememiştir. Nüfusu büyüdükçe doğal olarak km2 başına düşen nüfus artmaktadır. 1950 sayımında km2 başına 204 kişi düşerken, 1990 sayımında bu sayı 1.280'e ulaşmıştır. Aynı tarihte Türkiye ortalaması 73 kişi olarak belirlenmiştir (Tablo II). İstanbul, Türkiye'de nüfusun en yoğun yaşadığı ildir.
Nüfus Büyüklüğü ve Artış Hızı
Bu yazıda nüfus artışı ve büyüklüğü tartışılırken il sınırları içinde yaşayan (geceleyen) nüfus temel alınmıştır. Tablo I'de de görüldüğü gibi, bu ele alış, İstanbul gibi yaygmlaşarak büyüyen bir yerleşme hakkında oldukça tutucu tahminler vermektedir. Ancak fonksiyonel olarak İstanbul'un nerede başlayıp nerede bittiği kesin olarak belirlenememektedir. Ayrıca, İstanbul il sınırları içinde gecelemeyen fakat gündüz İstanbul'a gelen, orada çalışan, alışveriş yapan, eğlenen, okula, hastaneye giden nüfusun büyüklüğü, artışı ve özellikleri hakkında bilgi bulunmamaktadır. Gündüz nüfusunun gece nüfusundan (geceleyen nüfustan) fazla olduğunu söylemekle yetinmek zorundayız.
1990 sayımında İstanbul il nüfusu 7.309.190 olarak belirlenmişti ve Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 13'ünü oluşturmakta idi. O tarihten itibaren nüfusun aynı hızla arttığı varsayılırsa, İstanbul'un 1994'te 8.500.000 civarında bir nüfusu ba-
rındırdığı söylenebilir (bazı tahminlere göre 10.000.000). 1950'de kırdan göçün başladığı sıralarda İstanbul il nüfusu 1.166.477 ve İstanbul nüfusunun Türkiye içindeki oranı yüzde 5,6 idi. 1970'lere gelindiğinde nüfusu 3.000.000'a ulaşmış ve toplam nüfus içindeki payı da yüzde 8,5 olmuştur. İstanbul 40 yıl içinde nüfusunu 6 kat artırmış ve toplam nüfustan, giderek daha büyük bir pay almaya başlamıştır.
1985-1990 arasında İstanbul nüfusu binde 44,78 hızla artmıştır. Aynı dönemde Türkiye nüfusunun artış hızı binde 21,71' dir (Tablo II). Sadece bu sayılar bile, İstanbul nüfusunun hızlı artışının büyük ölçüde göçlerle olduğunu göstermeye yetmektedir. Şekil 2'de İstanbul nüfus artış hızındaki değişmeler, Türkiye ve toplam kentli nüfus artış hızları ile karşılaştırılmaktadır.
Şekil 2'de görüldüğü gibi, İstanbul nüfusunun artış hızındaki dalgalanmaların bir bölümü, Türkiye nüfus artış hızının dalgalanmalarından kaynaklanmaktadır. Bu dalgalanmalar, bir ölçüde, doğal artış hızındaki dalgalanmalardır.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında nüfus artış hızının yavaş olması, kalkınma açısından ciddi bir sorun olarak görülmüştür. Geniş çaplı sağlık hizmetleri ile ortalama ömür bir ölçüde uzarken "pro-natalist" politikalar, yani doğurganlığı teşvik edici programlar da geliştirilmiştir. Savaşların sona ermesi ile görece istikrarlı bir hayata da kavuşan nüfusta gerçekten de bir artış gözlenmiş, ancak bu ilk nüfus artışı, II. Dünya Savaşı sırasında, genel seferberlik do-
layısıyla yeniden düşmüştür. İkinci dalga savaş sonrasında görülmektedir. 1940' ların sonlarında başlayan tarımda modernizasyon ve eskisinden daha da etkili sağlık kampanyaları ile nüfus hızla artmaya başlamıştır. Bu dalgalanmalar, İstanbul'da da gözlenmektedir. Yine bu yıllarda başlayan doğurganlıktaki düşmeler nüfus artış hızında kendisini daha sonraları göstermiştir.
1950'lerden sonra nüfus artış hızındaki dalgalanmaların bir bölümü, ekonomideki dalgalanmalarla ilişkilidir. Kriz dönemlerinde evlenme ve doğumlar ertelenmekte, yurtdışına göçler artmaktadır. Örneğin, 1975-1985 arasında, politik ve ekonomik krizlerin nüfusun artış hızının azalmasında rol oynadığı düşünülebilir.
Kentsel nüfus artışı, Türkiye'den farklı olarak, iç göçlerle de biçimlenmektedir. 1950'den sonra hızlanan kırdan kente göç ve yüksek doğurganlık düzeyi, yalnız İstanbul'un değil, diğer bütün il ve ilçe merkezlerindeki nüfusun, yani kentsel kesim nüfusunun artmasına neden olmuştur. İlk patlama İstanbul'da, diğer kentlere göre daha çabuk sönmüştür. Burada Musevi ve Rum asıllı İstanbulluların yurtdışına gitmelerinin bir etkisi olabilir. Ayrıca İstanbul dışı kentsel kesimde doğurganlığın istanbul'dan daha yüksek olmasından kaynaklanan yüksek doğal artış da söz konusudur. Bu dönemde Ankara kent nüfusunun İstanbul'dan çok daha hızlı artmakta olduğunu da hatırlamakta yarar vardır. 1955-1965 arasında kentsel nüfusun artış hızında iç göçlere bağlı olarak gözlenen azalmaların, 1950'lerin sonundan 1960'ların başına kadar süren ekonomik durgunlukla ilişkili olduğu düşünülmelidir.
Diğer kentsel yörelerle karşılaştırdığımızda, 1965 öncesi dönemde, İstanbul'daki dalgalanmaların özgünlüğünden söz etmek zordur. İstanbul esas patlamasını 1960'ların ortalarında yapmıştır ve bu tarihten itibaren kentsel nüfustan farklı bir artış örüntüsü göstermeye başlamıştır. 1965' ten sonra İstanbul'da sanayi ciddi olarak gelişmiş, bir yandan nüfus artarken, öte yandan İstanbul diğer illerde görülmeyen ölçüde bir mekânsal yaygınlaşmaya sahne olmuştur. Öyle ki, il nüfusunun tamamı artık kent nüfusu haline dönüşmüş, hattâ yukarıda sözü edildiği gibi il sınırlarının dışına taşmıştır.
1985 sonrası, İstanbul'da hafif bir nüfus artışına karşın, kentsel kesimin bütününde azalma eğilimi gözlenmektedir. Son dönemdeki artış, İstanbul'un diğer kentlerden farklılaşmasının açık bir göstergesidir.
Dostları ilə paylaş: |