İMAMET VE VASİYETİN ALLAHIN TAYİNİ İLE OLDUĞU VE ONUN BİR İMAMDAN DİĞERİNE EDÂ OLUNAN BİR EMANET OLDUĞUNA DAİR RİVAYETLER
1- …Amr bin Eş’as’dan:
İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın evinde yirmi kişi oturmuştuk. O bize dönerek şöyle buyurdu:
“Belki de siz imametin bizden birinin elinde olduğunda onu istediği birine bıraktığını zannediyorsunuz. Allah’a andolsun ki yüce Allah imamların adını Resulullah’a tek tek buyurmuştur ve sonunda imamet en son sahibine ulaşacaktır.”
2- …Ebu Basir’den:
“Allah sizlere emrediyor ki emanetleri ehline verin ve halkın arasında hükmettiğinizde adaletle hükmedin. Allah ne iyi şeylerle size öğüt verir.”[1] ayeti hakkında İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“O emanet, vasiliktir. Bizden olan imam bir sonrakine onu edâ eder.”
3- …Muaz bin Kesir’den:
İmam Cafer Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
Vasiyet, mühürlü bir mektup olarak gökten Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) nazil oldu. Ve Resulullah’a vasilik dışında hişbir şey mühürlü mektup olarak nazil olmadı. Cebrail aleyhisselam dedi ki:
Ey Muhammed! Bu, senin ümmetin hakkında Ehl-i Beyt’ine vasiyetindir. Resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki:
Hangi Ehl-i Beyt’im ey Cebrail? Deki ki:
Allahın Ehl-i Beytten seçtiği (Ali) ve onun evlatları ki tıpkı İbrahim’in varis olduğu nübüvvet ilmine varis olacaklardır. O vasiyetin mühürleri vardı. Ali aleyhisselam birinci mühürü açtı ve kendisine emrolunanı yaptı. İkinci mühürü Hasan aleyhisselam açtı ve kendisine emrolunanı yaptı. Sonra üçüncü mühürü Hüseyn aleyhisselam açtı ve onda şöyle yazdığını gördü: Savaş, öldür, sonunda öldürüleceksin. Kaviminle şehadet için çık. Onlar eğer seninle olurlarsa şehit sayılırlar. O da yazılanları uyguladı. Sonra onu Ali bin Hüseyn’e verdi. Sonra Ali bin Hüseyn dördüncü mühürü açtı. Ve onda şöyle yazıldığı gördü: İlim hicaba büründüğü için sus ve sessiz ol. Sonra mühürü Muhammed bin Ali’ye verdi. O, beşinci mühürü açtığında onda şöyle yazdığını gördü: Yüce Allah’ın kitabını tefsir et. Babanı tasdik et ve ilmini oğluna miras bırak, ümmete iyi davran. Korkulu ve güvenilir anlarda hakkı söyle. Allahtan başka kimseden korkma. O da bunu yaparak mührünü kendinden sonrakine teslim etti. Muaz bin Kesir der ki:
Ona şöyle arzettim: Ve sen o musun? Cevaben buyurdular: Sen ne yapacaksın ki bunu ey Muaz? Git benim bu sözümü başkalarına naklet. Evet o benim. Sonra bana on iki adın hepsini sayıp sustu. Dedim ki: Sonra kim?
Şöyle buyurdu: Artık yeter.”
4- …Yunus bin Yakûb’dan:
İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
Oniki mühürle mühürlenmiş bir sayfayı Resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) Ali aleyhisselam’a vererek şöyle buyurdu:
Birinci mühürü açarak yazılanlara amel et ve onu Hasan’a (aleyhisselam) ver. O da ikincisini açacak içinde yazılana amel etsin ve sonra Hüseyn’e (aleyhisselam) teslim etsin. O da üçüncüsünü açarak yazılanara amel etsin. Sonra Hüseyn’in evlatlarına teker teker verilsin.
5- …Zürâre’den: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a yüce Allah’ın şu ayetini sordum: “Doğrusu Allah sizlere emanetleri ehline edâ etmeği ve halkın arasında hükmederken adâletle hükmetmenizi emrediyor.” Buyurdu ki:
Allah bizden olan imâma, imâmeti kendinden sonraki imama edâ etmesini emrediyor. Ve (o) hakkını ona vermekten kaçınmaz. Allahın şu sözünü işitmiyor musun?
“Halkın arasında hükmederken adâletle hükmetmenizi emrediyor. Allah ne iyi şeylerle size öğüt veriyor.” Onlar hâkimlerdir. Onun hakim ve halifelere hitap ettiğini görmüyor musun?
6- …Yakup bin Şuayb der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu işittim: Hayır, Allah’a andolsun ki Allah bu (imameti) kıyamete kadar başıboş bırakmaz.”
7- …Ebu Abdurrahmân’dan: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“Doğrusu ismi yüce olan Allah her imama ahtini ve yapması gerekeni gökten indirmiştir. Onun bir mühürü vardır. Onu açar ve içinde yazılanlara amel eder.”
Ey Ehl-i Beyt dostları! Şüphesiz bu hadisler ibadet eden bir kavim için ve müminler için bir tebliğ ve açıklamadır. Yüce Allah birine hayır düşünürse onu oniki imam tasdikleyenlerden ve onlara teslim olanlardan karar kılar. Allah ona kerâmetler verir ve ona hayır ihsan eder. Çünkü Allah halifeliği başkalarına değil sadece Ehl-i Beyt’e vermiştir. Onlara itaatı da Allah’a itaat bilerek şöyle buyurmaktadır:
“Allah’a itaat edin ve resülüne ve içinizden olan emir sahiplerine itaat edin.” Ve buyuruyor ki: “Her kim Reslüle itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.”[2] Böylece Resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih), Allahın itaatı farz kıldığı evlatlarından olan imamları halka tanıtmış ve şöyle buyurmuştur:
“Doğrusu ben içinizde iki ağır emânet bırakıyorum: Allahın kitabı ve itretim, Ehl-i Beyt’im Allahla sizin aranızda uzatılmış bir iptir. Ona sarıldığınız sürece sapıtmazsınız.”
Ve Allah, halkın onlara itaat etmesini isteyerek onlara karşı isyan etmemeleri hakkında uyarmış ve şöyle buyurmuştur:
“Onun emrine karşı çıkanlar, kendilerine bir fitnenin bulaşmasından veya acı bir azâbın ulaşmasından korksunlar.”[3]
Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) muhalefet edilerek onun Ehl-i Beyt hakkındaki emirlerine uyulmayıp onların hakkı gaspedilince ve mirasları engellenerek kıskançlık, zulüm ve düşmanlıkları yüzünden işbirliği yapılınca; Allah onlara ve onların yaptıklarına razı olanlara fitneyi ve acı azâbı gönderdi.
Onlara dinde fitneyi hızlandırdı ve onlar Allahın yolunu görmemezlikten gelerek dini hükümlerde ve dünyalarında tefrika ve ayrılığa düştüler, reyleri birbirinden ayrıldı. Böylece onlara Kıyamet günü için acı bir azap hazırladı.
Allahın yüce kitabında onların azâbı hakkında neler buyurduğunu görüyoruz: “Allah’a ettikleri vaadı tutmadıklarından ve yalan söylediklerinden dolayı kendisine kavuşacakları güne kadar yüreklerine münafıklığı ilkâ etti.”[4] Ve Allah bu yaptıklarının cezası olarak onlara nifakı verdi ve onları münafık diye adlandırdı. Ve sonra kitabında buyurdu ki: “Şüphesiz münafıklar ateşin en alt katındadırlar.”[5]
Eğer onlar verdikleri söze uymadıkları için cehennemin dibine gidiyor ve münafık sıfatını alıyorlarsa, peki acaba Allah’a ve resülüne, Kur’an ve Ehl-i Beyt hakkında verdikleri sözü tutmadıkları için ne gibi bir cezâ çekecekler? Halbuki Allah; onlara itaatı emretmiş, onlara sarılmayı ve onlarla birlikte olmayı emredip şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Allahtan korkun ve doğrularla birlikte olun!”[6] Ve Ehl-i Beyt aleyhisselam; düşmana karşı cihâd, kendilerini Allah yolunda fedâ etme, peygambere yardım etme ve Allahın dinini aziz kılma yolunda yüce Allah’a verdikleri sözü tuttular. Yüce Allah buyuruyor ki:
“Müminlerde öyleleri vardır ki Allah’a verdikleri ahite sadakat gösterdiler. Onlardan bazıları adağını ödedi, bazıları da beklemekte. Ve onlar ahitlerini asla bozmazlar.”[7]
Böylece Allah’a verdiği sözü tutan, ahtine uyan, nefsini Allah yoluna adayan ve onun yolunda cihâd eden, dinini yücelten ve onun resülüne yardım eden ile Reslullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) muhalefet ve isyan eden, onun evlâtlarına zulmedenler birbirinden ayrılmıştır. Verdiği sözü tutmadığı için bir adam münafık olup da cehennemin dibine gidiyorsa, bundan daha büyük suçu olanın durumu ne olacak acaba? Bundan Allah’a sığınırız.
Ey Ehl-i Beyt dostları! İşte yüce Allah’ın seçtiği imamlarımızdan birini dahi kabul etmeyerek onun imametine karşı çıkan ve onun yerine başkasını koyan ve hakkın başkasına ait olduğunu iddia edenin durumu budur. Çünkü imamet ve vasilik Allahın ahtidir ve Allahın emri ile olur, halkın seçimiyle değil. İşte her kim Allahın seçtiğini seçmezse ve Allahın emrine karşı gelirse, Allahın vasfettiği zalim ve münafıkların cehennemdeki yerine gider.
Allah’a karşı çıkmaktan, onun gazabına uğramaktan ve azabından Allah’a sığınırız. Ve Allahın bizlere hediye ettiği yolda bizi sabit kılmasını dileriz. Bizlerin hidayet ettiği kalplerimizi sapıttırmasın.
[1]- Mübarek “Nisâ” suresi 58. ayet-i şerife.
[2]- Mübarek “Nisâ” suresi 80. ayet-i şerife.
[3]- Mübarek “Nûr” suresi 63. ayet-i şerife.
[4]- Mübarek “Tevbe” suresi 77. ayet-i şerife.
[5]- Mübarek “Nisâ” suresi 145. ayet-i şerife.
[6]- Mübarek “Tevbe” suresi 119. ayet-i şerife.
[7]- Mübarek “Ahzâb” suresi 23. ayet-i şerife.
Dostları ilə paylaş: |