İBN GIZÂHUM
Alî b. Muhammed (ö. 1284/1867) Tunus'ta mahallî idareye karşı başlatılan halk isyanının lideri.
1818 yılına doğru dünyaya geldi. Batı kaynaklarında Ali ben Gedâhem olarak geçer. Babası Tehâle kazasında Mâcir kabilesinin bedevî kadısı ve tabibi idi. İbn Gızahum Câmi-i Kebîr" de Öğrenim gördü ve kabilesinin kâidi (vali) el-Arabî (Larbi) Bakkûş'ün kâtipliğini yaptı. Bir süre kadılıkta bulunduysa da daha sonra istifa etti. Tunus'ta 1857-1864 yılları arasında gerçekleştirilen bir dizi başarısız idarî, askeri, adlî ve malî reforma karşı çıkan, XIX. yüzyıl Tunus tarihinin en büyük halk ve bedevî ayaklanması sırasında önemli rol oynadı. Hazinedar Mustafa Paşa'nın ekonomik sıkıntıya çare olarak şahıs vergisi "mecba"yı iki katına çıkarma kararı üzerine patlak veren isyanın elebaşısı oldu. Ticâniyye tarikatına yakınlığı ve halka va-adleri sayesinde kabileler tarafından benimsendi. Onun liderliğinde Mart 1864'-te kuzey bölgelerde başlayan isyan kısa sürede bütün ülkeye yayıldı. İsyancılar taşra yönetiminden, ağır vergilerden, mahkemelerden, suistimal ve rüşvetten şikâyet ediyorlardı. Fransa konsolosu Be-auval'in de desteklediği âsilere karşı zor durumda kalan Tunus hükümeti zaman kazanmak için önce bir kısım istekleri yerine getirdi; umumi af ilân edildi, yeni mahkemeler, bazı kanunlar ve anayasa kaldırılıp vergiler azaltıldı. Fakat bir süre sonra hazırlıklarını tamamlayan hükümet kuvvetleri Şaban 1281 'de (Ocak 1865) âsileri bozguna uğrattı. İbn Gızâhum Cezayir'e kaçtı. Şaban 1282'ye (Ocak 1866) kadar orada kaldıktan sonra teminat alıp Tunus'a döndüyse de tutuklanarak hapsedildi ve hapiste öldü.96
İbn Gızâhum'un liderliğini yaptığı bu isyan, aynı zamanda Tunus'la ilgilenen devletlerin müdahalesine zemin hazırladığı gibi Osmanlı Devleti'nin Tunus'un idaresindeki rolünü de açıklığa kavuşturmuştu. Nitekim isyanın başlangıcından itibaren gelişmeleri dikkatle takip eden Fransa, İngiltere. İtalya ve Osmanlı Devleti donanmalarını Tunus'a göndererek müdahale etmişlerdi. Fransa, Tunus'ta hüküm süren Hüseynî ailesinin otoritesinin devrileceğini ümit ediyor ve pay kapmak istiyordu. İtalya, Tunus'ta en fazla tebaası olan ticarî menfaatleri yüksek bir devletti. İngiltere Tunus'taki statünün değişmesini. Fransa veya İtalya'nın hâkim olmasını istemiyordu. Osmanlı Devleti ise Tunus bir eyaleti olduğu için isyanın bastırılmasına aktif olarak yardım ediyor, Tunus ile olan bağları güçlendirmeye çalışıyordu. Bu sebeple isyanın patlak vermesi üzerine tecrübeli bir bürokrat olan Ali Haydar Efendi'yi düzeni yeniden kurmak için fevkalâde komiser olarak donanma ile birlikte Tunus'a gönderdi. 5 Zilhicce 1280'de (11 Mayıs 1864) Tunus'a varan Haydar Efendi, Hazinedar Mustafa Paşa'nın ve İngiltere konsolosu VVood'un desteğini de kazanıp ihtiyatlı bir siyaset sonucu Osmanlı padişahı ile Tunus valisi arasındaki ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesini sağlamış, Fransa ve İtalya'nın Tunus işlerine karışmasına fırsat vermemişti. Nitekim isyan bastırıldıktan sonra dört devletin donanmaları 22 Rebîülâhir 1281de (23 Eylü! 1864) Tunus'tan ayrılmış. Ali Haydar Efendi de aynı gün İstanbul'a dönmüştü.
Bu şekilde Tunus halkı arasında Osmanlı sultanının itibarı çok artmış, Tunuslu Hay-reddin Paşa. Receb 1281'de (Aralık 1864) İstanbul'a gönderilerek Babıâli'de yapılan görüşmeler sonucu Osmanlı -Tunus ilişkilerini düzenleyen "emr-i sâmî" hazırlanmıştı. Bunda Osmanlı sultanının Tunus üzerindeki hükümranlık hakları, Tunus valisinin Osmanlı Devleti'ne karşı görevleri Tunus'un idari muhtariyeti. Hüseynî ailesinin veraset hukuku belirlenmişti.
Bibliyografya :
Tunus ihtilâline Dair Makâtât, İÜ Ktp., TY, nr. 1074; İbn Ebü'd-Diyâf. İthâfü ehli'z-zamân (nşr. Ahmed Abdüsselâm). Tunus 1963, V, 112-133, 168-171; VI, 36 vd.; Lutfî, Târih,X, 108; P. Grandchamp, Documents relatifâ ta reuolution de 1864 en Tunisie, Tunis 1935, MI, tür.yer.; Bechir Slama, L'İnsurrection de 1864 en Tuni-sie, Tunis 1967; Abdurrahman Çaycı, "1864 Tunus İsyanında Osmanlı Komiserine Verilen Gizli Talimat", VII. TTK Bildiriler (1970(, s. 45; Kh. Chater, Insurrection et rĞpıession dans la Tunisie du X!Xf siecle: la Mahalla de Zarrouk auSahel (1864), Tunis 1978; K. J. Perkins, 7ii-nisia, Colorado 1986, s. 77-80; Abdeljelil Temimi, "Considerations nouvelles sur la revolution d'Ali ben Gadahem", Reuue de l'occtdent mu-sulman et de la MedtterranĞe, VII, Aix-en-Pro-vence 1970, s. 171-185; P. Shİnar, "ibn £hi-dhahum", El2 SuppL (İng.), s. 387.
İBN GURÂB
Sa'düddîn İbrâhîm b. Abdirrezzâk b. Şemsiddîn Gurâb el-Mısrî el-Kıbtî (ö. 808/1406) Sultan Berkuk ve oğlu Ferec döneminde önemli rol oynamış bir devlet adamı.
Yaklaşık779'da (1377-78) İskenderiye'de doğdu. Kıbtî asıllı bir aileye mensuptur. Bu aileden İslâmiyet'i kabul eden ilk şahıs olan dedesi Şemseddin Gurâb İskenderiye nâzın olarak görev yapmış, daha sonra bu göreve oğlu Abdürrezzâk tayin edilmiştir. İbn Gurâb babası Abdürrezzâk vefat ettiğinde (780/1378) çok küçüktü. Sultan Berkuk'un üstâdüddârı Cemâled-din Mahmûd b. Ali İskenderiye'ye gidince onu himayesine aldı ve Kahire'ye götürdü. Öğrenimi sırasında güzel yazı yazmayı ve Türkçe'yi öğrenen İbn Gurâb, 797'-de(1394-95) hâmisi Cemâleddin'in kâtipliğini yapmaya başladı. 798 (1395-96) yılında Cemâleddin'e isnat edilen hıyanet suçuyla Berkuk, Cemâleddin ile beraber onu da hapsettirdi. Sultanın huzurundaki duruşmada hamisinin aleyhinde tanıklıkta bulunarak cezalandırılmasına sebep olan İbn Gurâb bu sayede sultanın yakın adamları arasına girdi ve nâzırü'd-Dîvâ-ni'l-müfred tayin edildi. Daha sonra Nâ-zırü'1-hâs Sa'deddin Ebü'l-Ferec'in görevi de ona verildi 97 Kısa bir süre nâzıru beyti'1-mâl olarak da çalıştı. 800 (1397-98) yılında Şerefeddin ed-Demâmînî"nin yerine nâzırü'1-ceyş oldu. Sultan Berkuk, ölümünden kısa bir süre önce İbn Gurâb'ı veliaht Ferec'in vasileri arasında saydı. Berkuk öldüğü zaman İbn Gurâb nâzırü'd-Dîvâni'l-müfred. nâzırü'1-ceyş ve nâzırü'1-hâs gibi üç önemli görevi yürütüyordu.
İbn Gurâb yeni sultanın reşîd olmadığını, ülkeyi vasîsiz idare edemeyeceğini ileri süren Emîr Ayıtmış ve diğer büyük emirlere karşı çıkarak ona destek oldu. Emîr Ayıtmış ile Emîr Yeşbeg arasındaki mücadelede Yeşbeg'in yanında yer aldı. Yeşbeg mücadeleyi kazanınca İbn Gurâb İskenderiye'de bulunan ağabeyi Fahreddin Mâcid'i Kahire'ye çağırdı ve bir süre sonra vezir tayin ettirdi. İki kardeş "sâhibü'l-hal ve'l-akd" olarak devletin en önemli işlerini birlikte yürütmeye başladılar. İbn Gurâb, 19 Rebîülâhir 802'de (19 Aralık 1399) kardeşi Fahreddin ve kayınpederi üstâdüddâr Kutlubeg ile birlikte tutuklanarak mallarına el konuldu. Ancak tutuklular birkaç gün sonra görevlerine iade edildi. 803 (1400-1401) yılında üstâdüddâr tayin edilen İbn Gurâb. bu görevi sırasında Yelboğa ve Şehâbeddin Ahmed gibi nüfuzlu emirler hakkındaki yolsuzluk iddialarının soruşturmasını da yürüttü. Fakat bu yolsuzluklara onun adı da karışınca kardeşiyle birlikte bütün görevlerinden azledildi. Bir süre sonra iki kardeş affedilerek eski görevlerine iade edildi. 804'te (1401 -1402) eski görevlerine ilâveten emîrü meclis vazifesi de İbn Gurâb'a verildi. İbn Gurâb 805 (1402) ve 806 (1403-1404) yıllarında birkaç defa bu görevlerinden azledildiyse de tekrar yerine getirildi.
807'de (1404-1405) Emîr Yeşbeg ile Emîr İnal Bay arasındaki mücadelede İbn Gurâb yine Yeşbeg tarafında yer aldı. Sultan Ferec ise İnal Bay'ın tarafını tutuyordu. Yeşbeg mücadeleyi kaybedince azledilen İbn Gurâb kısa bir müddet sonra yeniden sultanın güvenini kazandı. Emîr Yeşbeg ve taraftarı diğer emirlerle sultanın arasını buldu, onların eski işlerine dönmelerini sağladı. İbn Gurâb bu defa kâ-tibü's-sır olarak görev yapan Fethüddin Fethullah et-Tebrîzî ile uğraşmaya başladı. Bir süre sonra onu hapsettirdi ve görevini de üzerine aldı. 808 Rebîülevvelin-de (Ağustos-Eylül 1405) büyük emirlerin Sultan Ferec'den hoşnutsuzluklarının giderek arttığı bir sırada sultanı kendi evinde gözaltına alıp yerine kardeşi Abdüla-zîz b. Berkuk'u el-Melikü'l-Mansûr lakabıyla tahta oturttu ve "müdebbirü'1-me-mâlik" unvanıyla devletin idaresini eline aldı. Ancak bu olayın üzerinden çok geçmeden emîrlerin yeni sultandan memnun olmadıklarını ve eski sultanı aradıklarını anlayınca Emîr Yeşbeg ile anlaşarak Ferec'i tekrar tahta çıkardı. Ferec bu ikinci saltanatı döneminde "emîrü mie mu-kaddemetü elf rütbesini vererek İbn Gurâb'a çok geniş yetkiler tanıdı. İbn Gurâb sultanın ve ümerânın giydiği resmî başlığı giydi, kılıç kuşandı, kapısında nevbet çalındı. Cemâleddin E bü'I-Men âsin, Kerî-müddin el-Kebîr, Cemâleddin Yûsuf el-Bîrî, Abdülbâsıt b. Halîl gibi Memlûk Dev-leti'nin büyük devlet adamları arasında sayılan İbn Gurâb 19 Ramazan 808'de {10 Mart 1406) vefat etti. Kahire'nin kuzeyindeki çölde bulunan, türbesi Türbetü'ş-Şeyh Gurâb olarak bilinir. On yıllık siyasî hayatında önemli hizmetlerde bulunan, ancak ülkeyi tek başına yönetmek istediği için eleştirilen İbn Gurâb cömert, hayır ve hasenatı bol bir insandı. Kıtlık zamanlarında fakirlere kendi malından yiyecek dağıtırdı. Yaptırdığı eserler arasında Ka-hire'deki bir hankah zikredilebilir.
Bibliyografya :
Makrîzî, el-Hdat, II, 42,62-63, 292, 396,419-420; İbn Hacer, İnbâ'ü'I-ğumr, III, 283, 294, 314-315, 378-379, 383; IV, 28, 107, 112, 120; V, 73-74.76, 130, 136-137, 199,202,220-221, 283, 287-288, 293, 307-310; İbn Tağrîberdî. el-Menhelü'ş-şâfi, 1, 104-112; a.mlf.. en-Nücû-mü'z-zâhire, XII, 62-64, 104, 119, 171, 182, 251-252, 278-280, 299, 301, 305, 326, 330, 341; Sehâvî, ed-Daıfü'l-lâmF, I, 65-67; Süyûtî, Hüsnü'l-mufıadara, 11, 235; İbn İyâs, Bedâ'i'ü'z-zühCır, 1/2, s. 755; W. M. Brinner. "IbnGhurâb", El2 (İng.), III, 773-774; Abdülmuhammed Rûh-bahşân, "İbn Ğurâb", DMBİ, IV, 359-360.
Dostları ilə paylaş: |