Ibnü'l-câRÛD; Tam adı Ebû Muhammed Abdullah b. Ali b el-Cârud en-Nisâbû-rî'dir. Hadis münekkitleri kendisinden övgüyle bahsetmektedir. Hadis hafızı ve fakihidir. Hicri 230 (845 m.) yılında Nişâbur'da doğdu



Yüklə 1,23 Mb.
səhifə7/22
tarix26.04.2018
ölçüsü1,23 Mb.
#49049
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   22

217- Cabir b. Abdullah (r.a) anlatıyor:

Peygamber (s.a.v.) hastalandığı zaman, o oturduğu halde arkasında na­maz kıldık. Sonra bize döndü ve ayakta kıldığımızı görünce oturmamızı işa­ret etti, biz de oturduk.



218- Mu'aykıb (r.a) rivayet etmektedir:

"Peygamber (s.a.v.)'e namaz esnasında secde mahallindeki taşların gide­rilmesi hususu soruldu. O da:

"Eğer bunu yapacaksan, bir kere yap" buyurdu.

219- Ebu Zer (r.a) dan rivayet olundu ki: Peygamber (s.a.v.):

"Her hangi biriniz, namaza durduğu vakit secde mahalindeki çakılları te­mizlemesin! Zira yöneldiği şey rahmettir" buyurdu.



220- Ebu Hüreyre (r.a):

Peygamber (s.a.v.) namazda ellerin böğüre konmasını menetti, demektedir.



221- Ibn Ebi Said el-Hudrı, babasından naklen rivayet ettiğine göre: Peygamber (s.a.v.):

"Herhangi biriniz namazda esnediği zaman mümkün olduğu kadar ken-ıni tutsun. Eğer buna dayanamazsa, elini ağzına koysun!" buyurdu.



222- Âişe (r.a) rivayet etti ki:

Peygamber (s.a.v.):

"Her hangi birinizin namaz esnasında abdesti bozulursa, burnunu tuta­rak saftan ayrılsın" buyurdu.

223- Enes b. Malik (r.a) rivayet etmektedir ki: Peygamber (s.a.v.):

"Akşam yemeği hazır olur da namaz vakti gelmiş bulunursa, akşam na­mazına durmadan önce yemeği yiyiniz!" buyurdu.


40- Yolcu Namazı
224- Enes b. Mâlik (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) ile beraber hac farizasını eda etmek üzere yola çıktığı­mızda, Resulullah (s.a.v.) Medine'ye dönünceye kadar namazları iki rek'at olarak kıldı.

Yahya der ki:

"Enes'e Mekke'de kaç gün kaldınız?" diye sordum.

"On gün" dedi.

225- Ömer b. Abdulaziz'in, beraberinde oturanlara: "Mekke'de kalmakla ilgili olarak ne işittiniz?" diye sorduğunu işitmiş. Bunun üzerine Sâib b. Ye-zid şunu söyledi: "Bana Alâ b. el-Hadramî'nin bildirdiğine göre: Peygamber (s.a.v.):

'Muhacir olan kimse için hac ibadetlerini eda ettikten sonra Mekke'de kalma süresi üç gündür' buyurdu."



226- Salim, babasından naklen rivayet ettiğine göre: Peygamber (s.a.v.) yola acele çıkacağı vakit, akşam ile yatsıyı birlikte kılardı.

227- Cabir b. Abdullah (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) hangi yöne yönelirse yönelsin bineğinin sırtında nafi­le namazı kılardı. Farz namazı kılmak istediğinde ise, bineğinden iner ve kıb­leye yönelerek namazını kılardı.



228- (Yine) Cabir b. Abdullah (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.)'i bineği sırtında her yöne doğru nafile namaz kılarken gördüm. Fakat her rek'atm secdelerini eğilerek bir tür ima ederek ifa ederdi.


41- Oturarak Namaz Kılmak
229- Hnes b. Malik (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) bir attan düşüp sağ tarafı incindi. Bunun üzerine biz de, onu ziyaret için huzuruna girdik. Derken namaz vakti geldi. Peygamber (s.a.v.) bize oturarak namaz kıldırdı, biz de arkasında oturarak kıldık. Nama­zını bitirince şöyle buyurdu:

"imam ancak kendisine uyulmak için imam olmuştur. Tekbir aldığı za­man siz de tekbir alın, rukua vardığı zaman, siz de rukua varın. Ruku'dan başını kaldırdı mı siz de kaldırın. Semi'allahu limen hamiden dediğinde, siz iLJı^îûİj (Rabbimiz sana hamd olsun) deyin. İmam oturarak namazını kılarsa siz de hep birlikte oturarak kılın!"

230- îmran b. Husayn (r.a) Peygamber (s.a.v)'e oturarak namaz kılmanın hükmünü sordu. Nebi (s.a.v.)de şöyle buyurdu:

"Kim ayakta namazını kılarsa, bu daha faziletlidir.

Kim namazım oturarak kılarsa, buna ayakta kılanın aldığı sevabın yarısı kadar ecir vardır. Kim de yatakta ima ile namazını kılarsa, bu da oturarak kı­lanın yarısı kadar ecir kazanır."

231- Imrân b. Husayn (r.a) anlatmaktadır:

Bende bâsûr vardı. Peygamber (s.a.v.)'e namazı nasıl kılacağımı sordum. "Mümkünse ayakta namazını kıl, buna gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yanın üzerine yatarak namazını kıl!" buyurdu.


42- Korku Namazı
232- Ebu Ayyaş ez-Zurâkî (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) ile birlikte Usfân'da iken, müşrikler başlarında Hâlid b. Velid olduğu halde tam karşımızda, kıble ile aramızda bulunuyorlardı. Hâl böyle iken, Peygamber (s.a.v.) bize öğle namazını kıldırdı. Bunu gören müşrikler, çok uygun bir durumda idiler, keşke arkalarından vursaydık di­ye düşündüler. Sonra, şimdi kendi öz nefislerinden ve çocuklarından onlar için daha sevgili bir namazın vakti yaklaşmaktadır... dediler. Derken Cebra­il (a.s.) öğle ile ikindi vakitleri arasında şu âyet-i kerimeyi getirdi. "Sen içle­rinde bulunup kendilerine namaz kıldırdığın vakit, onlardan bir kısmı senin­le birlikte dursun, silahlarını yanlarına alsınlar..." (Nisâ-102)

Daha sonra, namaz vakti geldiğinde Nebi (s.a.v.)'nm emriyle cemaat silah­larını yanlarına aldılar. Peygamber (s.a.v.)'in arkasına iki saf olduk. Sonra, Pey­gamber (s.a.v.) rukuya vardığında, hep beraber biz de vardık. Başını rukudan kaldırdığında, hepimiz kaldırdık. Sonra Peygamber (s.a.v.) hemen arkasındaki safla birlikte secdeye vardı. Diğerleri ise ayakta onları koruyorlardı. Secdeleri­ni tamamlayıp ayağa kalakları zaman arkadakiler oturup oldukları yerde sec­delerini tamamladılar. Sonra saflar yer değiştirerek, Öndekiler arka, arkadaki­ler de ön safa geçtiler. Sonra Peygamber, (s.a.v.) tekrar rukua vardı hep birlik­te biz de vardık. Sonra rukudan başını kaldırdı, biz de kaldırdık. Ardından Peygamber (s.a.v.), arkasındaki ilk saf ile birlikte secdeye gitti. Diğerleri ise ayakta onları koruyordu. Ka'de-i ahire (son oturuş) için oturduklarında diğer­leri de oturup secdelerini ikmal ettiler ve sonra Peygamber (s.a.v.) selâm vere­rek (namazdan) ayrıldı Peygamber (s.a.v.) bu şekilde korku namazını biri Us­tan da diğeriyse Beni Süleym yurdunda olmak üzere, iki defa kıldı.

233- Ibn Ömer (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) korku namazını önce iki gruptan birine bir rek'at ola­rak kıldırdı. Bu arada Öteki grup düşmanın karşısında bulunuyordu. Sonra önceki grup namazdan ayrılıp, arkadaşlarının yerlerinde düşmana karşı dur­dular. Ötekiler geldi, Peygamber (s.a.v.) onlara da bir rek'at namaz kıldırdık­tan sonra selâm verdi. Sonra hem bunlar, hem de onlar, birer rek'at daha kı­larak namazlarını ikmal ettiler.



234- îbn Ömer (r.a) kendisine korku namazının nasıl kılınacağı soruldu­ğunda, şu şekilde izah ederdi:

İmam bir grup cemaatle ileri çıkarak, onlara bir rekat namaz kıldırır. Bu durumda diğer bir grup, imam ile düşman arasında namaz kılmayıp bekli­yor olurlar. îmamla namaza duranlar bir rekatı tamamlayınca, selâm ver­meksizin namaz kılmayan grubun yerine geçerler. Namaz kılmayan grup gelerek imamla birlikte bir rek'at namaz kılar. Sonra imam iki rekatı tamam­lamış olarak namazdan ayrılır. Bundan sonra her grup, imamın namazdan ayrılmasının ardından kalkıp kendi kendine birer rekat daha kılarak, namaz­larını iki rekata tamamlamış olurlar.

Eğer bundan daha şiddetli bir korku olursa, bu durumda ayakta veya bi­nekleri üzerinde: Kıbleye veya herhangi bir cihete yönelerek namazlarını kı­larlar.

Malik, diyor ki: "Nâfi', îbn Ömer (r.a)'in bunu ancak Peygamber (s.a.v.)'den öğrenip anlattığına kaniyim" dedi.



235- Salih b. Havvât, Zâtur'r-rıka'a harbi vuku bulduğu gün, Peygamber (s.a.v.) ile birlikte korku namazı kılan bir zâttan naklen rivayet ettiğine göre; korku namazı şu şekilde kılınmıştır:

Bir grup Hz. Peygamber ile saf olmuş, diğer bir grup da düşmanın karşı­sında saf olmuştu, Resûlullah (s.a.v.) beraberindekilere bir rek'at namaz kıl­dırmış. Sonra kendisi ayakta kalmış fakat cemaat kendi kendine namazı ta­mamlayıp ve namazdan çıkarak düşmanın karşısına saf olmuşlar. Bu defa diğer grup gelerek Peygamber (s.a.v.) ile diğer rekatı kılmışlar. Sonra Nebî (s.a.v.) oturarak beklemiş, cemaat kendi kendine namazı tamamladıktan son­ra onlarla birlikte selâm vermiştir.



236- Korku namazı kılınırken hazır bulunan Sehl b. Kbi Hasme, bunu şu şekilde anlatmaktadır:

Bir grup insan İmamın önüne, bir grup da arkasına saf dururlar, imam ar­kasında duranlara iki secdesi ile beraber bir rekat kıldırarak, diğer rekatı secdeleri ile birlikte kendi kendilerine tamamlayıncaya kadar oturup bekler. Sonra, bunlar arkadaşlarının, onlar da bunların yerlerine geqerler. imam bunlara diğer rekatı secdeleryle birlikte kıldırır ve onlar kendi kendilerine ilk rekatı iki secdesi ile beraber tamamlayıncaya kadar onlar yerinde oturup bekler sonra selâm verir.



237- Aynı hadisin başka bir tarifi

238- İbn Abbas (r.a)' dan rivayet olunmuştur:

"Eğer şiddetli yağmurdan zorluk çekiyor, veya hasta iseniz..." ki, Abdur-rahman b. Avf, yaralı idi...


43- Namaz Esnasında Uyumak
239- Enes b. Malik (r.a) rivayet etmektedir;

Peygamber (s.a.v.). "Her kim uyuya kalır veya unutur da bir namazı kıl­mazsa, onun kefareti, hatırladığı zaman kılmasıdır'' buyurdu.



240- Ebu Hureyre (r.a) anlatmaktadır:

Bir sefer esnasında Peygamber (s.a.v.) ile beraber mola verdi de sabah na­mazına uyanamadık. Öyle ki güneş doğup sıcağı bizi yaktı. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.):

"Herkes, hayvanının başından tutarak bu kamptan uzaklaşsm!" buyurdu. Sonra, su isteyerek abdest aldı. Ardından iki rekat namaz kıldı. Sonra na­maz için kamet getirildi ve sabah namazını kıldırdı.

241- Ebû Said el-Hudrî (r.a) rivayet etmektedir ki, Peygamber (s.a.v.) şöy­le buyurmuştur:

"Biriniz namaz kılarken üç rekat mı, dört rek'at mı kıldığında şüphe eder­se bir rek'at daha kılsın ki, kılıp kılmadığı hususunda olsun. Sonra selâm ver­mezden Önce, iki kere sehv secdesi eder ve eğer beş rek'at kılmışsa, bunlarla namazı çift rekatlı olur. Eğer dört rek'at kılmışsa, bu iki secde şeytanı kızgın­lıktan çatlatır."



242- İbn Buhayne (r.a) anlatmaktadır ki:

Bir defasında Peygamber (s.a.v) onlara namaz kıldırırken, iki rek'at kıl­dıktan sonra oturmaksızın kıyama kalktı. Ibn Buhayne diyor ki; Bunun üze­rine biz "Sübhanallah!" dedik. Nebi (s.a.v.) namazına devam ederek, sonun­da iki secde etti ve sonra selâm verdi.

Hadis Darimî'nin rivayetidir.

243- Ebu Hureyre (r.a) anlatmaktadır:

Bize, Resûlullah (s.a.v.) gün devrildikten (zevalden) sonra kılman iki namazdan ya öğleni ya da ikindiyi -zannedersem ikindi idi- kıldırdı ve iki rek'at kıldıktan sonra selam verdi. Sonra ileri çıkıp bir hurma kütüğüne'da­yanarak öfkeli bir tavırla oturdu.

Cemaatin aceleci takımı, kendi kendilerine, herhalde namaz kısaltıldı di­yerek çıkıp gitti. Derken, Zü'1-yedeyn ileri varıp.

"Ya Resûlullah! Namaz kısaltıldı mı yoksa unuttun mu?" diye sordu

Peygamber (s.a.v.) cemaate dönerek:

"Zül-yedeyn, doğru mu söylüyor?" dedi. Onlar da:

"Evet!" deyince, kalkıp iki rek'at namaz kıldı ve selâm verdi. Sonra tekbir alarak secde etti. Sonra yine tekbir alarak başını secdeden kaldırdı Sonra tek rar tekbir alarak secde etti. Sonra yine tekbir alarak başını secdeden kaldırdı.

244- Abdullah (r.a) anlatmaktadır:

245- îmran b. Husayn (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) ikindi namazını üç rek'at olarak kılıp selâm verince, bu kendisine hatırlatıldı. O da (s.a.v.) bunun üzerine bir rek'at daha kılarak selâm verdi. Sonra iki secde yapıp tekrar selâm verdi.



246- İbrahim îbn Suveyd anlatmaktadır:

Bir keresinde Alkame onlara namazı beş rek'at olarak kıldırınca, kendisine:

"Ya Ebâ Şibl! Namazı fazla kıldırdın" dediler.

Alkame:


"Hayır. Yapmadım" dedi. Cemaat:

"Evet, öyle yaptın!" dediler.

İbrahim diyor ki: Ben de, mescidin yan tarafından: "Evet öyle yaptın!" de­dim. Bana:

"Sen de mi bunu söylüyorsun şaşı gözlü?" dedi ve hemen kıbleye yöne­lerek cemaatle birlikte iki secde yaptı.

Sonra, Abdullah (r.a)'dan naklen onlara şöyle dedi. Bir gün Peygamber (s.a.v.) onlara namazı beş rek'at olarak kıldırmış ve ardından oturduğu yer­de cemaatle birlikte iki secde yapıp şöyle buyurmuş:

"Ben de ancak bir insanım. Sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum."

Burada adı geçen ibrahim, Îbn Suveyd en-Nehaî'dir, ibrahim b. Yezid en-Nehaî değildir.

247- Imran b. Husayn'den rivayet edildiğine göre:

Peygamber (s.a.v.) onlara namaz kıldırmış ve, namazında yanılmış. Ar­dından, iki kere sehiv secdesi yaparak,teşehhüd (Ettehiyyâtu lillahi) duasını okuyup selâm vermiş.


45- Güneş Tutulması (Kusuf)
248- Abdullah b. Abbas (r.a) anlatmaktadır:

Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında güneş tutuldu. Bunun üzerine Resûlul-lah (s.a.v.), cemaatla birlikte namaza durdu. Bakara sûresi gibi bir sureyi okuyacak kadar, oldukça uzun bir kıyam yaptı. Sonra tekbir alıp uzunca bir ruku'dan sonra başını kaldırdı ve öncekinden daha kısa olmakla birlikte, yine uzun bir müddet kıyamda kaldı. Sonra tekrar, uzun, fakat öncekinden da­ha kısa bir rüku yaptı. Sonra secde etti.

Râvi, Ibn Yahya, diyor ki: Mutarrıf, "Sonra başını kaldırdı" diye bir ifade kullandılar ya da kullanmadılar.

Kalkarak uzunca bir kıyam yaptı. Ancak bu da birinciden daha kısa idi. Sonra yine birinciden daha kısa bir rüku yaparak, başını kaldırdı ve yine ilk kıyamdan daha kısa olmak üzere aynı şekilde kıyamı uzattı. Sonra rüku etti ve ruku'u uzattı. Fakat bu rüku da birinciden daha kısa sürdü. Sonra secde­ye vardı sonra namazdan çıktı, ki güneş o zaman açılmıştı.

Dunun üzerine Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Şüphesiz güneş ve ay Allah'ın âyetlerinden iki âyettir. Hiç bir kimsenin hayatı veya ölümü için tutulmazlar. Siz bu olaya tanık olduğunuzda, hemen Allah'ı anın!"

Ashab:

"Ya Resûlullah! Seni şu makamında bir şey almak için el uzattığını, son­ra da geri geri çekildiğini gördük." dediler. Peygamber (s.a.v.):



"Bana Cennet gösterildi. Oradan bir salkım üzüm koparmak için elimi uzattım. Eğer o salkımı almış olsaydım, dünya durdukça siz o salkımdan yerdiniz.

Cehennemi de gördüm. Bugünkü gördüğüm manzara gibi şimdiye kadar hiçbir manzara görmedim. Cehennemliklerin ekserisinin kadınlar olduğunu gördüm" buyurdu. Ashab:

"Niçin ya Resûlullah?" diye sordular.

"inkar etmeleri sebebiyle" cevâbını verdi.

"Allah'ı mı inkar etmeleri sebebiyle?" diyenler oldu.

Peygamber (s.a.v.):

"Hayır, kocalarına karşı nankörlük ederler, iyiliği inkâr ederler. Onlardan birine ömür boyu iyilik etsen de, senden yanlış birşey gördü mü, hemen 'se­nin hiç bir hayrını görmedim' der."

Bana, Rebi' b. Süleyman, Şafii'den, o da Malik'den rivayetle bildirdiği ha­diste, Muhammed b. Yahya'nın şüphe ettiği yerde $p (sonra başını kaldır­dı)" ifadesini kullanmadı.



249- Hz. Peygamber'in eşi Âişe (r.a) rivayet etmektedir:

Allah Resûlu (s.a.v.) hayatta iken güneş tutulmuştu. Bunun üzerine Resû­lullah (s.a.v.) mescide gitti ve kıyama durarak tekbir aldı. Halk da onun arka­sına saf oldu. Derken Resûlullah (s.a.v.), uzun bir kıraatta bulundu. Sonra tek­bir alıp uzun bir rüku' yaptı. Sonra başım kaldırarak: " (Allah, kendisine hamd edenin hamdini işitir. Ey Rabbimiz, hamd ancak Sana­dır)" dedi.

Sonra ikinci rek'ata kalkarak, yine uzun, fakat öncekinden daha kısa bir kıraatta bulundu. Sonra tekbir alıp öncekinden daha kısa, fakat yine uzunca bir rüku yaptı. Sonra tekrar:

dedi. Bundan sonra, diğer rekatta da aynı şekilde yaptı. Sonra yine:

dedi. Sonra diğer rekatta da aynı şeyleri yaparak namazında dört rüku ve dört secdeyi tamamlamış oldu. Henüz namazdan çıkmadan güneş açıldı. Sonra ayağa kalkarak halka hitap etti ve Allah'a la­yık olduğu veçhile senada bulunduktan sonra:

"Şüphesiz ki güneş ve ay Allah'ın âyetlerinden iki âyettir.

Hİç kimsenin hayatı veya ölümü için tutulmazlar. Onları bu şekilde tutul­muş görürseniz, hemen namaza iltica ediniz!" buyurdu.

250- Yine Âişe (r.a) anlatmaktadır:

Allah Resûlu (s.a.v.)'nün zamanında güneş tutuldu. Bunun üzerine Resû-lullah (s.a.v.) namaza durdu. Fakat kıyamı pek uzattı. Sonra tekbir alıp rüku etti, ruku'u da çok uzattı. Sonra başını kaldırarak önceki kıyamdan daha kı­sa, ama yine de uzun bir kıyam yaptı. Sonra ilk rukudan daha kısa bir rüku daha etti. Sonra secdeye gitti.

Sonra, ayağa kalkarak yine uzunca bir kıyam yaptı, ancak bu da ilk kı­yamdan daha kısa idi. Sonra ruku'a vararak ilk ruku'dan daha kısa bir ruku-da bulundu. Sonra başını ruku'dan kaldırarak ilk kıyamdan daha kısa bir kı­yam yaptı. Sonra tekrar ilk ruku'dan daha kısa bir rüku etti. Sonra secdeye vardı ve namazdan çıktı. Güneş de o zaman açılmıştı. Ardından ayağa kal­karak halka hitab etti. Allaha hamd u sena ettikten sonra şunları söyledi:

"Şüphesiz ki, güneş ve ay, Allah'ın âyetlerinden iki âyettir. Bunlar hiç bir kimsenin hayatı veya ölümü için tutulmazlar. Siz bunları tutulmuş görürse­niz, namaz kılın, sadaka verin ve Allah'ı anın!"

"Ey Muhammed ümmeti! Erkek veya kadın kulunun zina etmesinden do­layı, Allah Teala'nın kıskandığı gibi hiçbir kimse kıskanç olamaz:

"Ey Muhammed ümmeti! Benim bildiğimi bilseniz, mutlaka çok ağlar az sülerdiniz."



251- Esma b. Ebi Bekr (r.a) bildirmektedir ki:

Peygamber (s.a.v.) güneş tutulması oldu mu köle azad etmeyi emrederdi



252- Esma (r.a) diyor ki:

"Güneş tutulması durumunda köle azad etmekle emrolunurduk," demektedir.


46- Yağmur Duası Namazı
253- İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir:

Peygamber (s.a.v.) yağmur duasına çıktı, fakat sizin şu hutbeniz gibi hut­be irad etmedi. O (s.a.v.) Allah'a karşı boynu eğik ve dağınık bir vaziyette yağmur duasına çıktı ve bayram namazı gibi iki rek'at namaz kıldı.



254- Abbâd b. Temim'in amcasından naklen rivayetine göre Nebi (s.a.v.) namazgaha giderek yağmur duası yaptı. Kıbleye dönerek, elbisesini ters çe­virip iki rek'at namaz kıldı.

255- Yine Abbâd b. Temim'in amcasından naklen rivayet ettiğine göre: Bir gün Peygamber (s.a.v.) halk ile birlikte yağmur duasına çıkarak onla­ra iki rek'at namaz kıldırdı, kıraati sesli okudu, elbisesini ters çevirdi, elleri­ni kaldırarak niyazda bulundu, yağmur duası yaptı; kıbleye döndü.

256- Enes b. Mâlik (r.a) anlatmaktadır:

lah ReSÛIıUİlah zamanında halk arasında kıtlık oldu. Bir cuma günü Al-1 Kesulu (s.a.v.) minberden halka hutbe okurken bir bedevi ayağa kalkarak:

"Ya Resülullah! Mallar helak oldu, çoluk çocuk aç kaldı, bizim için Al­lah'a dua et!" dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) ellerini semaya kaldır­dı ama o vakit gökte hiç bir bulut parçası görünmüyordu. Nefsim yed-i kud­retinde olana yemin ederim ki, dağlar misali bulutlar ortalığı kaplayana dek ellerini indirmedi. Sonra, Resülullah (s.a.v.) minberden inerken, yağmur damlalarının sakalına doğru indiğini gördüm. Böylece o gün, ertesi gün, da­ha ertesi gün, ondan sonraki gün, tâ ki diğer cumaya kadar yağmur yağdı. Yine o bedevi veya başka bir adam ayağa kalkarak, bu defa:

"Ya Resülullah! Evler, binalar yıkıldı, bizim için Allah'a dua et!" dedi. Bu­nun üzerine Peygamber (s.a.v.) ellerini semaya kaldırarak:

"Allahim! Üzerimize değil çevremize..." dedi. Peygamber (s.a.v.) mesci­din hangi yanına işaret ederse, o taraf hemen açılıyordu. Neticede o bölge­nin üstü açık bir alan gibi oldu. Kanat Vadisi bir ay boyunca sel olup aktı. Ne taraftan biri gelse, bol yağmur yağdığını haber veriyordu.
47- Bayram Namazları
257- Ümmü Atıyye el-Ensâriyye bildirmektedir:

Bize, Resülullah (s.a.v.) Ramazan ve Kurban bayramlarında kocaya git­memiş genç kızlarla, hayızlı kadınları ve evine kapanmış hanımları namaz­gaha çıkarmamızı emretti. Ama Hayızlı olanlar, mescidden biraz uzak du­rurlar, hayırda ve müslüinanların dualarında hazır bulunurlar" dedi. Ben:

"Ya Resülullah! Bazan kiminin elbisesi olmuyor" dedim.

"Ona din kardeşi, kendi elbiselerinden birini giyd iri versin" buyurdu.



258- Ibn Abbas (r.a) anlatmaktadır:

Bir defasında Peygamber (s.a.v.) ile beraber Ramazan veya Kurban bay­ramı günü namazgaha çıktım. Nebi (s.a.v.) önce namaz kıldı, sonra hutbe okudu, sonra da kadınlar bölümüne gelerek, onlara vaaz ü nasihatta buluna­rak sadaka vermelerini emretti.



259- Cabir (r.a) anlatmaktadır:

Resülullah (s.a.v.) ile birlikte Ramazan veya Kurban Bayramı namazını kıldım, Resülullah (s.a.v.) hutbeden önce ezansız ve kametsiz olarak Önce namazı kıldı.



260- îbn Ömer (r.a) bildirmektedir ki:

"Peygamber (s.a.v.) bayram namazını kılarken önüne mızrak dikilirdi. Ravi Ebu Said el-Eşec, bize ikinci defa bu hadisi rivayet ettiğinde "*^ (bayram günü) ifadesini zikretmedi.



261- Ibn Abbas (r.a) bildirmektedir ki:

Resülullah (s.a.v.) Ramazan bayramı günü namazgaha çıkarak iki rek'at na­maz kıldı. Bunun ne önünden ne de ardından herhangi bir namaz kılmadı.

b. Şuayb babasından, o da dedesinden naklen rivayet etmekte tekbİrİ harİÇ/ Ramazan Bayramı namazının bi- yedi, ikinci rekatın da beş kere tekbir getirdi.

263- Ibn Abbas (r.a) anlatmaktadır:

Ramazan Bayramı namazında Hz. Peygamber (s.a.v.) Ebu Bekr, Ömer ve Osman (r.a) ile birlikte bulundum. Hepsi de namazı hutbeden önce kılar, sonra hutbeyi okurlardı. Bir defa Resûlullah (s.a.v.) minberden indi. Eliyle erkekleri oturttuğunu hâlâ görür gibiyim— Sonra erkek saflarını yararak Bi­lâl de beraberinde, kadınların yanına geldi ve:

"Ey Peygamber, şayet mümin kadınlar Allah'a hiç bir şeyi ortak koşma­mak şartı ile sana biat etmeye gelirlerse..." âyetini sonuna kadar okudu. Ayeti bitirdiği zaman kadınlara hitaben:

"Siz bu âyette zikredilen şartlar üzere devam etmekte misiniz?" diye sor­du. İçlerinden sadece bir kadın:

"Evet, ya Nebiyyallah! dedi, başka cevap veren olmadı.

Râvi Hasan, o kadının kim olduğunu bilmemektedir.

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.):-

"O halde sadaka verin!" buyurdu. Bilal de elbisesini yere açarak: "Haydi buyurun! Anam babam size feda olsun..." dedi ve kadınlar kimi halkalarını, kimi yüzüklerini Bilal'in elbisesine atmaya başladılar...



264- Abdullah b. Sâib (r.a) anlatmaktadır:

"Bir bayram namazında Peygamber (s.a.v.) ile beraber bulundum. Na­mazdan sonra cemaate hitaben:

"Namazı eda etmiş bulunuyorsunuz; binaenaleyh, sizden dileyen, hutbe­yi dinlemek için otursun; gitmek isteyen de gitsin!" buyurdu.

265- Numan b. Beşir (r.a) bildirmektedir ki:

Peygamber (s.a.v.) bayram namazında su­relerini okurdu. Eğer bayram ve cuma namazları aynı güne rastlamışsa, her ikisinde de aynı sureleri okurdu.



266- Ebu Umeyr b. Enes, Hz. Peygamberin ashabından Ensarlı amcaları­na dayanarak rivayet etmektedir. Buna göre amcaları şunu anlatmışlardır:

Bir defa Şevval hilâli görünmedi ve oruçlu olarak sabahladık. Derken, gü­nün sonuna doğru bir kafile geldi ve Resûlullah (s.a.v.)'in huzurunda dün hi­lâli gördüklerini ifade ettiler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.), o gün halka oruçlarını bozmalarını, ertesi gün de Bayram namazına çıkmalarını emretti.


48- Vitir Namazı
267- Salim, babasından naklen rivayet etti ki:

Peygamber (s.a.v.):

"Gece namazı ikişer ikişerdir. Eğer sabah olacağından korkarsan, bir rek'at vitir kıl!" Ravilerden Mahmud: "Ki bu senin önceki kıldıklarını vitir yapar" ilâvesini de rivayetinde zikretmiştir.

268- Âişe (r.a): rivayet etmektedir. Gecenin her cüz'ünde Resûlullah (s.a.v.) vitir kıldı. Son olarak, vitri gecenin sonunda seher vaktinde kıldı.

269- Câbir b. Abdullah (r.a) rivayet etmektedir:

Peygamber (s.a.v.):

"Hanginiz gecenin sonunda kalkamayacağından korkarsa, vitri gecenin evvelinde kılıp yatsın. Hanginiz gecenin sonunda kalkabileceğine güveniyor­sa o da vitri gecenin sonunda kılsın. Zira gecenin sonunda kılınan namazda melekler de hazır bulunurlar. Dolayısıyla bu daha faziletlidir" buyurdu.
49- Binek Üzerinde Namaz Kılmak
270- Abdullah b. Ömer (r.a) anlatmaktadır:

"Hz. Peygamber (s.a.v.) hangi yöne yönelirse yönelsin, hayvanın üzerinde nafile namaz ve vitir kılardı, ancak hayvan üzerinde farz namazı kılmazdı."



Yüklə 1,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   22




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin