Ibnü'l-câRÛD; Tam adı Ebû Muhammed Abdullah b. Ali b el-Cârud en-Nisâbû-rî'dir. Hadis münekkitleri kendisinden övgüyle bahsetmektedir. Hadis hafızı ve fakihidir. Hicri 230 (845 m.) yılında Nişâbur'da doğdu



Yüklə 1,23 Mb.
səhifə22/22
tarix26.04.2018
ölçüsü1,23 Mb.
#49049
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   22

162- Fey Malının Sarf Yerleri
1111- Câbir (r.a)'den:

Resûlullah (s.a.v.) borçlu olarak ölen kimsenin cenaze namazını kılmazdı. Derken bir gün kendisine bir cenaze getirildi ve: "Borcu var mı?" diye sordu.

Yanındakiler: "Evet iki dinar borcu var" deyince,

"Ai"kadasınızm namazını kılın, ben kılmayacağım!" buyurdu.

punun üzerine Ebû Katâde: "O iki dinar borcu ben üzerime alıyorum Ya sllah!" deyince, namazını kıldı.

Sonra, Allah Resûlu'ne fetihler nasip olunca, Resûlullah: "Ben, her mümi­ne kendi nefsinden daha yakınım. Kim borçlu olarak ölürse, onu ödemek ba-na aittir. Kim de servet bırakarak ölürse, o mirasçılarına ait olur" buyurdu.



1112- Avf b. Mâlik (r.a)'ten:

Resûlullah (s.a.v) bir şey geldiği zaman hemen o gün onu müslümanlara dağıtır, evli olana iki pay, bekara bir pay verirdi. Ben çağrıldığım zaman, Am­mâr b. Yasir'den önce çağrılırdım. Çağrıldım ve Resûlullah (s.a.v.) bana iki pay verdi. Benim ailem vardı. Sonra Ammâr çağrıldı. Ona ise bir pay verdi.

Abdulmuttalib b. Rabi'a b. el-Hâris b. Abdulmuttalib'den: ik. abi'a b- el-Hâris ile Abbâs b. Abdulmuttalib biraya gelerek: "Vallahi şu ı oğlanı -bunu benimle Fadl b. Abbas'ı kastediyorlar- Resûlullah'a gönder-e On^arı şu sadakalar üzerine memur tayin etse" diye konuştular.

Bunun için ResûluUah (s.a.v.) ile konuşarak: "Ya ResûluUah, sana, bizi bu sadakalar üzerine memur tayin etmen için geldik" dedik.

ResûluUah (s.a.v.): "Dikkat edin, sadaka malı ne Muhammed'e ne de Mu-hammed'in ailesine yaraşmaz. Onlar ancak insanların kirleridir. Siz bana Mah-miye b. el-Cüz -ki öşür memuru idi- ile Ebû Sufyan b. Hâris'i çağırın!" dedi.

Onlar gelince ResûluUah (s.a.v.) Mahmiye'ye: "Bu gence - yani Fadl'a- kı­zını nikahla!" dedi. Mahmiye kızını ona nikahladı.

Ebû Süfyan'a da: "Şu gence kızını nikahla!" buyurdu. O da nikahladı.

Sonra Mahmiye'ye dönerek: "O iki kızın mehirlerini ganimetlerin beşte birlik payından (humus) ver!" buyurdu.



1114- Zeyd b. Eşlem babasından:

Muaviye (r.a) hacı olarak Medine'ye gelince, Abdullah b. Ömer (r.a) yanı­na vardı.

Muaviye kendisine: "ihtiyacın nedir ya Ebû Abdurrahman?" diye sordu.

Abdullah b. Ömer, ona: "Benim isteğim azadlıların hakkını vermendir. Zira ben, ResûluUah (s.a.v)'ın kendisine bir şey (ganimet v.s.) geldiği zaman ilk önce azadlılardan dağıtmaya başladığını gördüm" dedi.





1[1] Müslim, "Müsâfİrûn", 18; Ebû Dâvûd, "Salat", 316.

2[2] Bkz. Muhammed el-Hudarî, Târihu'l-teşrîi'l-islâmî, Mısır 1400/1980, s. 16-17.

3[3] Meselâ bkz. el-Bakara, 2/8, 62, 126, 228, 232: en-Nisâ, 4/59; el-Mâide 5/69 en-Nûr, 24/2; el-Ah-zâb, 33/21; el-Mücâdele, 58/22; et-Talâk, 65/2

4[4] Hûd, 11/112; eş-Şûrâ, 42/15; Fussilet, 41/6.

5[5] el-Bakara, 2/21; en-Nisâ, 4 /36; vb.

6[6] el-Mâide, 5/8; el-En'âm, 6/152; en-Nisâ, 4/58; en-Nahl, 16/90.

7[7] Ibn ManzÛr, iMnü'l-Arab, Beyrut ts. "hkm" md.

8[8] Sa'dî Ebû Ceyb, el-KAmûsu'l-pkhî, lügaten ve'shlâhen, Dımeşk, 1982, "hkm" md.; Muhammed Rev-vâs Kal'acî, Mıt'cemii lügati'l-fııkahâ, Beyrut 1985, "hkm" md.

9[9] Kur'ân'da hüküm koyma yöntemi hakkında geniş bilgi için bkz. Mustafa Muhammed, Menhecü'l-Kur'ân'i'l-kerhn fî takrîri'l-ahkâm, Libya 1403/1993.

10[10] Bkz. Çetiner, Bedreddin, "Ahkâmü'l-Kur'ân" DÎA, 1, 551

11[11] Tebbet, 111/3-5.

12[12] el-Ahkâf, 46/15.

13[13] Lokman, 31/14.

14[14] Zerkeşî, Ebû Abdullah Bedreddîn Muhammed b. Bahâdır el-Bürhân fi ulfımi'hKur'ân (thk. Muham­med Ebii'I-Fadl İbrahim), Beyrut 1376/1957, II, 4-5.

15[15] Ahmed Emin, Yevmii'l-lslâm, Beyrut 1952, s. 162.

16[16] Güngör, Mevlüt, Cessâs ve Ahkâmü'1'Kur'ân'i, Ankara 1989, s. 201-216.

17[17] Ansay, Sabri Şakir, Hukuk Tarihinde İslâm Hukuku, Ankara 1958, s. 13.

18[18] Suyûtî, Celaleddin es-Suyûtî, el-ltkân fi ulûmi'l-Kıir'ân (thk. Muhammed Ebü'I-Fadl İbrahim), Kâ-lıire 1405/1985, IV, 35; Hacevî, Muhammed b. Hasan el-Hacevî, el-Fikrii's-$âmî fi târihi'I-fıkhi'1-ls-lâmî, Beyrut 1416/1985,1, 84; Hudarî, Tarihu't-teşrri-islâmi, s. 40; Yüdırım, Celal, Kur'ân Ahkâmı, İstanbul 1971,1, 25.

19[19] Muhammed Yusuf Musa, el-Medlıal İi dirâsâtfl-ftkhi'l-İstâmî, Kahire 1961, s. 30; Keskioğlu, Osman, P'kıh Tarihi ve İslâm Hukuku, Ankara 1980, s. 22-23.

20[20] Suyûtî, a.g.e., IV, 35; Reşid Rıza, Ulamda Birlik ve Fıkıh Mezhepleri, Ankara 1974, s. 205; Karaman, Hayrettin, İslâm Hukuk Tarihi, İstanbul 1989, s. 60; Cerrahoglu, İsmail, Tefsir Tarihi, Ankara 1988, n, 40; Güngör, a.g.e., s. 17-18.

21[21] Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed b- Muhammed el-Gazzâlî, el-Müstesfâ min ilmi'l-usûl, Beyrut 1324/1906, II, 350; Suyûtî, a.g.e., IV, 35; Cerrahoglu, Tefsir Tarihi, II, 40.

22[22] Hacevî, a.g.e., I, 84.

23[23] Goitein, S. D., "Birth-Hour of Müslim Law" MW, 50 (1960), s. 24.

24[24] Abdülvehhab Hallâf, Umu ıısûli'i-fıkh, Kuveyt 1388/1968, s. 32-33.

25[25] Geniş bilgi için bkz. Tahir Mahnıood, "Law in the Qur'ân-a Draft Code" VII Islamk CLQ (1987), s. 1-32.

26[26] Schacht'm bu yöndeki iddiasının eleştirisi için bkz. Muhammed Mustafa el-A'zamî, On Sclıacht's Origİns of Mııhatnmadan Jıırisprudence, Riyad 1985, s. 15-18. Eserin Mustafa Ertürk tarafından ya­pılan Türkçe çevirisi İslâm Fıkhı ve Sünnet: Oryantalist j. Schacht'a Eleştiri adıyla yayınlanmıştır (İz Yayıncılık, İstanbul 1996).

27[27] Muhammed Mürtedâ el-Hüseynî ez-Zebîdî, Tâcu'l-arûs, "fkh" md.; Muhammed Ali b. Ali et-Te-hânevî, Keşşaftı isUlâMti'l-fiinûn, istanbul 1404/1984, "fkh" md.

28[28] Karaman, Hayreddin "Fıkıh" md. Di A, XIII, 1.

29[29] Sadm'ş-Şerî'a Ubeydullah b. Mes'ûd, Şerhu't-tevdîh li metni't-Tenkîh, Beyrut 1957, I, 10; Molla i^üv, Mir'âtuhısûl fi şerhi Mirkâti'I-vıısfıl, İstanbul \872A980,1,15-16.

30[30] Tehânevî, Keşşaf, I, 31; Karaman a.g.m., DÎA, XIII, 1.

31[31] İmam şafiî, Cessâs, Ibnü'l-Arabî ve Ilkiyâ el-Herrâsî'nİn Ahkâmü'i-Kıır' ân'lan gibi.

32[32] Muhammed Ali es-Sâyi'nin hazırladığı Tefsîrii âyâti'l-ahkâm gibi. I-II, Beyrut 1415/1994.

33[33] Şeltut'un Fikhu'I-Kıır'ân ve's-Siİmıe, el-Kısas'ı gibi.

34[34] el-Bakara, 2/213.

35[35] el-Mâide, 5/44.

36[36] el-Mâide, 5/45.

37[37] el-Mâide, 5/47.

38[38] el-Mâide, 5/1.

39[39] el-Mâide, 5/3.

40[40] el-En'âm, 6/145.

41[41] Muhammed Yusuf Musa, Tarihli'I-ftkh, s. 182-183.

42[42] Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, II, 49-50.

43[43] Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, ehCâmi' İiahkâmi'l-Kur'ân, Kahire 1386-87/1966-67,1,40.

44[44] Güngör, Fıkhî Tefsir, s 72-73

45[45] Geniş bilgi için bkz. Yerinde a.g.t.,s.13-14

46[46] Karaman, Hayrettin, îslâm Huh.k Tarihi, s. 172,175.

47[47] Geniş bilgi için bkz. Çetiner, "Ahkâmü'l-Kur'ân", Dİ A, I, 551.

48[48] Katib Çelebi, Keşfii'z-zumîn an esâma'l-külüb ve'l-fi'mûn (nşr. Kilisli Muallim Rifat-Şerafeddin Yalt-kaya) İstanbul 1360-62/1941-43,1, 20.

49[49] Bkz. Cerrahoğlu, İsmail, "Tefsirde Mııkâtil b. Süleyman ve Eseri", AÜİFD 1976, XXI, 1-35; a.mlf- Tef­sir Tarihi, II, 57-61.

50[50] Çetiner, a.g.m., DİA, I, 552. Fıkhı Tefsir geleneği ve bu lanlada yazılan eserler hakkmda geniş bil­gi için Mevlüt Güngör'ün, Fıkhı Tefsir Hareketi ve îlk Fıkhı Tefsir adlı eserme bakılabilir.

51[51] Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 367.

52[52] Ebu Dâvûd, "Ferâiz", 1; İbn Mâce, "Mukaddime", 8. Zehebî, yukarıda zikredilen hadisin müsned olarak sahih olmadığını, ancak mevkuf hadise benzediğini ifade etmiştir, bkz. Muhammed b. Ah-med ez-Zehebî, Tezkiretü'l-huffaz, Beyrut 1956,1, 808

53[53] Bkz. Ebû Süleyman Hamd b. Muhammed el-Hattâbî, Meâlimü's-sünen, 1391/1971, III, 306.

54[54] en-Nisâ, 4/12.

55[55] Muhammed b. Cerir et-Taberî, Camiu'l-beyan an te'vîli âyi'l-Kur'ân (nşr. Ahmed Muhammed Şa­kır), Kahire 1971-1979, VIII, 53-54; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakî, es-SimenÜ'i-kübra, Kahire 1353, VI, 223-224.

56[56] Geniş bilgi için bkz. Görmez, "Fıkhü'l-Hadis", DIA, XII, 547-549.

57[57] Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s. 65.

58[58] Muhammet! b. Idrîs eş-Şafiî, er-Risâle (nşr. A. Muhammed Şakir), Beyrut ts-, s. 21.

59[59] Bkz. Şafiî, er-Risâle, s. 212.

60[60] Bkz. Şafiî, er-Risâle, 93, 103.

61[61] Geniş bilgi için bkz. Adem Yerinde, Aiıkâm Âyetlerinin Tefsirinde Sünnet'in Yeri (Basılmamış dok­tora tezi), Marmara Ün. Sos. Bilm. Enst. Tefsir Ana Bilim Dalı, İstanbul 1997, s. 80-95.

62[62] el-Mâide 5/38.

63[63] Geniş bilgi ve örnekler için bkz. Yerinde, a.g.t.

64[64] Yerinde, a.g.t., s. 51 vd.

65[65] Geniş bügi için bkz. Yerinde a.g.t, s. 264-273.

66[66] Bkz. Yerinde, a.g.t, s. 5-6.

67[67] Bkz. îbn Kayyim el-Cevziyye, Tlamü'l-muvakh'în, Beyrut 1411/1991, II, 245; Hayreddin Karaman, "Fıkıh" md. DIA, XIII, 4.

68[68] Bu konuda verilen farklı rakamlar ve esas alınan kriterler hakkında bkz. Muhammed b. Ali eş-Şevkanî, îrşadü'l-fııhfit ilâ tahkiki ilmi'l-ıısûl

69[69] Schacht'ın ahkâm hadisleri ile ilgili İddiasının eleştirisi için bkz. Mustafa A'zamî, On Schacfa's Origins of Makamımdan Jıırİsprııdence, Riyad 1985, s. 115 vd. Ayrıca krş. Fazlurrahman, Islamic Metodology in History, İslâmabad 1984, s. 30-31.

70[70] Bkz. İbn Nedim, el-Fihrist (thk. Rıza Teceddüd), Tahran 1971, s. 281, 282.

71[71] Bkz. 1. Lütfü Çakan, "el-Asâr", DİA, III, 460.

72[72] Geniş bügi için bkz. Mehmet Görmez, "Fıkhu'l-hadis", DİA, XII, 547-549; Yaşar Kandemir, "Hadis" DÎA, XV, 50-51. Ayrıca ahkâm sünnetleri, şerhleri ve bu konuda Hint ulemasının kat­kıları hakkında bkz. Muhammed Zahid el-Kevserî, Makâlâtü'l-Kevserî, Kahire 1372/1954, s. 73 vd.

73[73] Hubs ve Habais alimler farkh şekillerde açıklamışlardır. Kimisi bundan muradın şeytanların er-zılar 6 ,Ş f"1 derken' bazıları da hubs'tan murad küfür, habais de şeytanlardır demişlerdir. Ba-nasına^6 M iy- Ve makbul olmayan fiiller, lıabâis ise bilcümle kötü fiiller ve çirkin huylar ma-dir Aİ1 1 "" ,ıemİşiertiİT- Bizce uygun olan, bu iki kelimeden murad, her türlü pislik ve şer haller-U a lem' Bk Müslim tercüme ve şerhi Ahmet Davutoglu Hayz, 122 (ç.n.).

74[74] Bu tabirden murad,az bir zamandır.Bir zât bir yere ineceğine yemin etse, yeminini yerine getir­ orada bulunması kâfidir. Arablar buna "tahilletü'l-kasem , derler (ç.n.).

75[75] Muhabere, gelirin üçte bir, dörtte bir gibi belli bir oranına mukabil toprağı kira­nıntv . uaveme; birkaç yıllığına satış yapmak. Ariye; (Nevevî diyorki) Ariye, bir rahminci-selâ " Üzerinde tahminde bulunarak bu ağaçlardaki hurma kuruduğu vakit me-ma "V-îîr demesi' hurma sahibinin de ağaçlardaki taze hurmayı birine üç yük kuru hur-retivlT h 6 Vermesi ve ° mecliste hesablaşarak alıcının kuru hurmayı satıomnda tahliye su-tıhk mal teslim ve tesellüm etmeleridir. Istisnâk satıştan murad; Akid esnasında sa­tım 3m. miktarmı pazarlıktan hâriç bırakıp satmamaktadır, ki, "Sana şu yığmı sat­tım ama bir kısmı müstesna." gibi sözlerle olur (ç.n.).

76[76] Satışlı borçlanma; bana bin dinar borç vermen şartı ile bu malı sana 50 dinara satıyorum ve benze­ri türde menfaat celbeden borç verme usulleri ile yapılan satışlar. İki şartlı satış; lek mal üzerin­de vadeli ve peşin iki fiyat uygulaması usulü ile yapılan satışlar (ç.n.)

77[77] Selem; Zimmette vasıflı olan bir mah peşin verilen bir bedelle satmaktır (ç.n.).

78[78] Şuf a bir kimsenin mülküne bitişik bir akar satılırken kararlaştırılan kıymetini ödemek şartıyla onu müşteriden cebren almasıdır (ç.n.).

79[79] Ariyye için 598 nolu hadise bak (ç.n.).

80[80] Bir vesk, 60 sâ kadardır (ç.n.).

81[81] Beni kızınla evlendirirsen seni kızımla evlendiririm diyerek tarafların mehirsiz olarak birbirlerine Kızlarını nikahlama usulü ile gerçekleşen evlilik türü ki, Cahiliye dönemine ait evlenme çeşitle-nndendır (ç.n.).

82[82] Unımu veled, efendisinden hamile kalıp doğum yapan cariyeye denir (ç.n.).

83[83] Kasânıe, lügatte yemin mânâsındadir. Şeriatta ise, öldürme hadiselerde, suçlanan ve suçlayanlara yaptırılan özel yemindir (ç.n.).

84[84] Sehl b. Hasme ve Râfİ b. Hadîc anlatmaktadır. Abdullah b. Sehl ve Muhayyıza b. Mesud bir ihti­yaçtan dolayı Hayber'e gider ve hurmalıklarına vardıklarında birbirlerinden ayrılırlar. Az sonra Abdullah b. Selh öldürülür. Bunun üzerine kardeşi Abdurrahman b. Sehl ve amcası oğullan Mu-hayyısa b. Mes'ud ile Huveyyısa b. Mesud. Rasûlullah (s.a.)'ın yanma varırlar. Abdurrahman sö­ze başlayıp konuşmak ister. Ancak Rasûlullah (s.a.v).

— Büyüğü büyük bil söze büyük olan başlar diyerek onu İkaz eder Abdurrahman en küçükleri idi

Bunun üzerine amcası oğulları söze başlayarak konuşurlar. Rasûlullah (s.a.v.):

— Sizden elli kişinin yemin vermesi ile maktulünüz ve arkadaşınızın kanını hakkedin buyurur.

— Biz olaya şahid olmadık ki nasıl yemin edelim? derler. O zaman Rasûlullah (s.a.v.);

— Öyleyse Yahudiler kendilerinden elli kişinin yeminleri ile sizi tebri'e ederler.



— Onlar kâfir bir kavimdir derler. Bundan sonra artık Rasûlullah (s.a.v) o zâtın diyetini verir. Sonra onların deve ağılında develerden dişi bir devenin yanma varmıştım da beni öyle bir tep­mişti ki.....

85[85] Baskı da şeklinde çıkmıştır ancak doğru olanıdır

86[86] Bakara, 225.

87[87] Nisa, 33.

88[88] Nisa, 11.

89[89] Umrî: Bir haneyi veya yeri birine ömrü boyunca vermektir ve "Evimi filâna ömrüm boyunca ver­dim" gibi sözlerle yapılır (ç.n.).

90[90] Hadisde geçen kelimesi, tavşan yaban kedisi gibi küçük hayvanlara itlâk olunduğu gibi dnğ-da bulunan her türlü haşereye de denir (ç.n.).

Yüklə 1,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   22




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin