Okul Sosyal Hizmet Müdahalesi: Okul sistemi ile çocuk refah sistemi arasında var olan iş birliği eksikliğini ortadan kaldırmak amacı ile Amerika’da bazı topluluklar daha yakın ilişkiler oluşturmak ve evlatlık çocukların eğitimsel gereksinimlerini daha iyi karşılamak için yoğun çabalar göstermektedirler. Örneğin, New York ve Seattle’de, okul yetkilileri ve çocuk refah yetkilileri koruyucu bakımdaki çocukların okula devam durumlarını ve akademik ilerlemelerini, daha yakından takip etmek amacıyla bir veri tabanı oluşturmak için birlikte çalışmaktadırlar (Jacobson, 2000). Okul sosyal hizmet uzmanları bu türden programların desteklenmesi ve programın uygulanmasında yardım sunabilirler. Bazı araştırmacılar, içinde okul sosyal hizmet uzmanlarının da yer aldığı okul çalışanlarının, koruyucu aileden olan çocuklara yardımcı olmak için gerçekleştirebilecekleri bazı somut adımlar öne sürmüşlerdir.
17
Örneğin, okul sosyal hizmet uzmanları şunları yapabilirler:
• Kısa süre içinde evlatlık çocukları okula kayıt edecek ve entegre edecek özel planlar geliştirip uygulayın (Noble, 1997; Stahl, 1990; Stufft,1989).
• Evlatlık olan çocukların karşılaşabilecekleri özel problemleri, onların öğrenmelerini ve davranışlarını nasıl etkileyebileceği bilgi edinmeleri konusunda öğretmenlere yardımcı olun (Schwartz,1999).
• Okul başarılarını artırmak için evlatlık olan çocukların en tecrübeli öğretmenlerin sınıflarına yerleştirilmelerini destekleyin (Noble, 1997;Rothenberg, 1996).
• Geleneksel olmayan aile ortamı içinde yaşayan çocuklar ile ilgili olası duyarsızlıkların tespit edilmesi için kitapların ve müfredat materyallerinin dikkatli bir biçimde gözden geçirilmesi için öğretmen ve yöneticilere yardımcı olun (Schwartz, 1999).
• Evlatlık almış olan aileleri çocuklarının eğitimine ile anlamlı bir biçimde katılımda bulunmaları için davet edin (Altshuler,1997).
5.6 İhmal ve istismar
Tabipler odası genel sekreterliği tarafından yayımlanmış bir rapora göre (1999), fiziksel ve cinsel istismar sonucunda çocukta, "güvensiz bağlanma, travma sonrası stres bozukluğu, ilişki kurmada bozukluklar, hiperaktivite ile bağlantılı dikkat bozukluğu, depresyon, arkadaşlar ile düzgün olmayan sosyal ilişkiler" gibi zihinsel bir sürü sağlık problemi görülebilmektedir (Mental health: A report of the Surgeon General, 1999). Rapora göre psikolojik istismarın, fiziksel istismardan daha fazla gerçekleştiği düşünülmektedir (Mental health: A report of the Surgeon General, 1999). İstismar edilmiş çocukların, gelişim dönemine, istismarın türüne, istismar sıklığına ve süresine, istismar ortaya çıktığında ailenin verdiği desteğe bağlı olarak kısa ya da uzun süreli ruh sağlığı problemleri yaşayabilirler (Henggeler vd., 1998). Okul sosyal hizmet uzmanları fiziksel ve cinsel istismar ile ilgili işaret ve belirtiler hakkında okulda çalışanları bilgilendirme konusunda önemli bir role sahiptirler. Böylesi bir rol, özellikle öğretmenlerin bu bilgiden mahrum olabileceği için önemlidir. Örneğin, istismar çeşitleri hakkında öğretmenlerin bilgi düzeylerini inceleyen bir araştırma, öğretmenlerin sadece %4’ünün cinsel istismarın işaretlerini çok iyi bildikleri, %17’sinin "çok açık” olması durumunda işaretleri fark edebilecekleri ve %75’inin bu işaretleri fark edemeyecekleri ortaya çıkmıştır (Mclntyre, 1987). Fiziksel istismara ek olarak öğretmenler ve okul çalışanlarının ayrıca çocuk cinsel istismarının küçük işaretlerini de tanımaları sağlanmalıdır
Okul Sosyal Hizmet Müdahalesi: Okuldaki sosyal hizmet uzmanları birkaç biçimde çocuk istismarı konusunu ele alabilirler. Okul personeli ile çocuk koruma hizmetlileri arasında var olan iş birliği çok önemlidir (Lumsden, 1991); bu yüzden okuldaki sosyal hizmet uzmanları, hizmet verdikleri okul ile çocuk refahı kurumu arasında iş birliğini kurmak ve sürdürmek için çalışmalıdırlar. Okuldaki sosyal hizmet uzmanları ayrıca toplumdaki meslek sahiplerini (örneğin, . 18
eğitimciler, doktorlar, avukatlar, polisler ve diğer zihinsel sağlık ile ilgili meslek sahipleri) bir aya getiren çocuk koruma takımlarının önemli üyeleri olarak katılımda bulunabilir ve çocuk istismarları ile ilgili durumlar hakkında alınan kararlarda söz sahibi olabilirler (McEvoy, 1990).
Okuldaki sosyal çalışmacılar çeşitli çocuk istismarı biçiminin tanımlanması, şüphelenilen çocuk istismarı ile ilgili durumların bildirimle prosedürleri ve bu bildirimlerde bulunma ile ilgili yasal sorumluluklar hakkında öğretmenleri ve diğer okul çalışanlarını bilgilendirebilirler. Okuldaki sosyal hizmet uzmanları ayrıca istismar kurbanlarına doğrudan müdahale edebilirler ve istismardan sorumlu olanın kurban olduğu yönünde var olabilecek yanlış bir inanışı ortadan kaldırmak için yardım sunarlar. İstismar edilmiş olan çocuklar ve gençler için endişe yönetimi ve bilişsel tekniklerin bir tanımı için bknz. Henggeler vd. (1998).
5.7 Cinsel İstismarın İşaret ve Belirtileri
Yürümekte, oturmakta ve oyun oynamakta güçlük çekmek,elbise değiştirmekte ya da başkalarının olduğu bir ortamda vücudunun herhangi bir bölümünü göstermede aşırı isteksizlik,yabancı bir kişinin yaklaşması, dokunması ya da kendisini incelemesine karşı aşırı korku geliştirmek,eve okula, gündüz bakım evine, bir arkadaşın veya akrabanın evine gitmekten aşırı korkmak,ebeveynler, akrabalar ya da arkadaşların ebeveynleri ile seyahat etmekten aşırı korkmak,okuldan, gündüz bakım evinden, akrabanın ya da arkadaşın evinden kaçmak,Genç yaşta para karşılığı cinsel ilişki kurmak,çocuğun yaşı için alışılmış olmayan cinsel imalar ya da kelimeler kullanmak,bir çocuk için çok fazla olan cinsel bilgiye sahip olmak,çocuğun yaşı için uygun olmayan cinsel davranış göstermek,içe kapanma, bebeksi ya da fantezi dolu davranışlar göstermek,intihar girişimi ya da intihardan bahsetmek,okul performansında ve okul içi davranışlarda aşırı değişiklikler göstermek.kaynağı açıklanamayan para, nesne, elbise, şeker ya da diğer maddi nesnelere sahip olmak,dolaylı korku ve endişe işaretleri göstermektir.
5.8 Cinsel istismarın bir diğer işareti olan fiziksel işaretler:
Yırtılmış veya yırtılmamış kanlı ya da lekeli elbise ve iç çamaşır,kurbanın ağzında, makatında ya da cinsel organının etrafında kan ya da sperm,makatta ya da cinsel organda yabancı ya da cansız nesnelerin varlığı,şişmiş, iltihaplanmış, kanamış, morarmış, yırtılmış cinsel organ ya da makat,cinsel organ, kalça, ağız, göğüsler, boyun veya bacaklarda izler ya da kesikler,çocuklarda cinsel yolla bulaşan hastalıklar,cinsel organ etrafında kızarıklıklar ya da normal olmayan koku,gibi belirtiler durumunda öğretmen ya da diğer okul çalışanları tarafından hemen cinsel istismar yaşamış olduğu sonucuna varmamaları gerektiğidir. Genellikle belirtiler net değildir ve çocuğun hayatında var olan diğer stres yaratan durumlar da benzer belirtiler ortaya çıkarabilir (Lumsden, 1991). Fiziksel ve cinsel istismarın işaret ve belirtilerini fark edememenin yanı sıra okullarda çocuk . 18
istismarının bildirilmesini engelleyen bazı faktörler vardır. Öğretmenler "iyi niyet” ile rapor ederlerse herhangi bir yükümlülük altına girmeyeceklerinin farkında olmayabilirler. Okul yöneticisinin bu türden bildirimlere bakış açısı da çocuk istismarının bildirilmesinde önemli bir rol oynayabilir. Örneğin, eğer okul yöneticisi bunu desteklerse, öğretmenlerin bildirimde bulunmaları daha olası bir hâle gelecektir; yönetici ebeveynler ile iyi ilişkileri sürdürmek, iyi bir imajı sürdürmek için bu türden bildirimlere karşı isteksiz davranıyorsa, öğretmenlerin bildirimde bulunması daha az olasıdır (Lumsden, 1991). Okul sosyal hizmet uzmanlarının görevi, okul yöneticisinin bildirimde bulunmaya bakış açısı ne olursa olsun, öğretmenler ve diğer okul çalışanlarının yasalar tarafından bu tür vakaların bildirilmesi konusunda yükümlülüklerinin olduğunu anlatılarak farkındalık kazanmalarını sağlamaktır.
5. 9 Boşanma ve Ayrılma
Türkiye boşanma sayısı çok az olan, son otuz yılda onbinde 3-8 arasında boşanma oranı gösteren ülkelerden biri olarak görülmektedir. Ancak kırsal kesimdeki dini nikah ile olan evliliklerin sayısı ve bu sayıları bilinmeyen evliklerdeki çocukların durumlarının ne olduğu resmi kayıtlarda yansıtılmamaktadır. (YörükoğluA. 1983) son on yılda ise boşanma sayısında hızlı bir yükselme görülmektedir. İngiltere’de ilkokullarda yapılan bir çalışmada, çocukların %80’den fazlasının özana-babasının birinin ya da ikisinin de olmadığı görülmüştür. Bir başka çalışmada da Minnesota’da 1980’lerde yapıldı. Eyalet çapında tüm okul çocuklarının 1/8’den çoğu parçalanmış bir aile ortamında yaşadığı tespit edilmiştir. 1970’li yıllarda Wight adasında yaşayan 9-11 yaş arası çocukların %25’inin ana-babasından yoksun yaşadığı araştırmalarla belirlenmiştir. 1980 yılı verilerine göre tüm dünya çocuklarının 1/8’i yalnız anne ya da babasının bulunduğu ailelerde yaşamaktadır(www.bursapsikolog.org/bosanma-ve-cocuk/).
Son on yılda Amerikan aileleri dramatik bir biçimde değişmiştir. Çocukların evli olmayan çiftler, tek ebeveynli aileler ya da büyük anne ve/veya büyük babaları tarafından bakılmaları giderek artmaktadır. (D. Cohn&Cohen, 2001). Tek ebeveyn ile yaşayan çocukların oranı 1999 yılında %27’ye yükselmiştir ("America's Children:Key National Indicators ofwell Being," 2000) ve bunların yaklaşık %60’ı da babaları ile yeterince vakit geçirememektedirler (DADS of Tennessee, Inc., 2000). Bu durum oldukça sıkıntılıdır, çünkü yapılan araştırmalar göstermektedir ki babası olmadan büyüyen çocuklar, maddi durumları iyi olsa bile, muhtemelen daha endişeli, arkadaşları ile iyi geçinememekte, hiperaktivite gibi çeşitli sorunlar yaşamaktadırlar. Ayrıca %75’i profesyonel desteğe gereksinim duymaktadır ve okulda sınıf tekrarı yapma oranları iki kat daha fazladır (DADS of Tennessee, Inc., 2000).
Hapishanede bir ebeveynin olması önemli bir risk unsurudur; çünkü hapishanede ebeveyni olan çocukların suça karışma oranları beş kat daha fazladır (Sniffen, 2000). Gözlemler ve çalışmalar boşanmış ailelerde çocuklarda görülen değişiklikler pek çok bakımdan ayrılan veya boşanan ana
20
babalardaki değişikliklere koşut olduğunu göstermektedir.Genellikle ayrılığı izleyen dönemde duygusal, davranışsal bozukluklar artmış, fakat iki yıl sonraki denetimlerde yavaş yavaş bu bozuklukların düzeldiği görülmüştür.
Okul Sosyal Hizmet Müdahalesi: Boşanma Müdahale Programı Çocukları (CODIP) ve Çocuk Destek Grubu (CSG) boşanmış ebeveynlerin çocukları ile çalışmada etkinliklerini kanıtlamışlardır. CODIP okul temelli bir grup müdahale programıdır ve boşanmanın yol açmış olduğu davranışsal ve duygusal sorunları hafifletmek için dizayn edilmiştir (Greenberg vd., 2000). Greenberg vd. ve Alpert-Gillis, Pedro-Carroll ve Cowen (1989)’e göre CODIP ana okulundan başlayarak sekizinci sınıfa kadar olan öğrenci kitlesini hedef almaktadır ve boşanma ile alakalı duyguları ve tavırları, boşanma ile ilgili konuları ve boşanma olgusunu çevreleyen yanlış algılamaları tartışmayı kolaylaştıracak bir destek ağı yaratmak, kişinin kendisi ile ilgili ve aile ile ilgili pozitif algılamalar eleştirmesinin yanı sıra başa çıkma stratejileri geliştirmek ve boşanma ile ilgili olarak çocuğun kendisini suçlama eğilimini azaltmak için dizayn edilmiştir. CODIP’in çocuğun kendisinin bildirmiş olduğu endişeyi, ebeveynler tarafından bildirilen uyumluluğu ve programda öğrenci problem davranışları için öğretmen değerlendirmelerini geliştirdiği bulunmuştur (Greenberg vd., 2000). Çocuk Destek Grubu (CSG) boşanmış olan ebeveynlerin çocukları için 14 haftalık okul temelli bir programdır. Stolberg ve Mahler (1994) ve Greenberg vd. (2000)’a göre, CSG üç ana bileşenden oluşmaktadır: "Destek ya da özel konular", "beceri oluşturma" ve "beceri aktarımı". Destek ya da özel konular bileşeninde yer alan özel konuların tartışılması karikatürler, resimler, gazete makaleleri ve oyunlar vasıtası ile gerçekleştirilir. Beceri oluşturma bileşeni, çocuklara duyguları tanımlama ve bunları sıradan olaylar ile ilişkilendirme şeklindedir. Duygularını ve olayları ifadeler ile başkalarına anlatabilme öğretilir. Beceri aktarım bileşeni çocuklara boşanma ile alakalı olan problemlere kişisel kontrol ve problem çözme becerilerinin nasıl uygulanacağının öğretilmesinden oluşmaktadır.
5.10 Madde Bağımlılığı
Çocuk, ergen ve genç erişkinlerde görülen madde bağımlılığı sorunu ülkemizde ve dünyada yeni karşılaştığımız bir sorun değildir. Sanayileşme,modernleşme ve kentleşmenin dayattığı bireysel ve toplumsal refah kavramları; her zaman beklenen sonucu vermemiş ya da istenen sonucu verse de beraberinde bireyi yalnızlaştıran, baş etmek zorunda olduğu problemlerin sayısı artarken, baş etme becerilerini azaltan ve bu durumda “çözümü” sağlıklı olmayan desteklerle ve dengelerle sağlayan bireyler ve gruplar oluşumuna neden olmuştur (www.epsikiyatri.com/category/bagimlilik-tedavileri/genclerde-alkol-madde-kullanimi-vebagimliligi).
Günümüzde dünyanın pek çok ülkesi ve Türkiye’de yasa dışı madde kullanımı gençler
21
arasında yaygındır. Ülkemizde de genele ait kesin veriler olmamakla birlikte Emniyet Genel Müdürlüğünün verileri alkol ve madde kullanımının yaygınlaştığı ve kullanım yaşının düştüğüne ilişkin saptamaları mevcuttur.
Özellikle Amerika’da bulunan gençlerin yarısından fazlası liseyi bitirene kadar yasal olmayan maddeleri denemektedirler (Monitoring the future, 2000). Öğrencilerin % 80’i lise sona kadar alkol kullanmaya başlamakta ve on ikinci sınıf öğrencilerinin %62’si ve sekizinci sınıf öğrencilerinin de %25’i mezun olana kadar en az bir kez sarhoş olduklarını bildirmektedirler (Monitoring the future, 2000). Alkol kullanma oranı arttıkça yasal olmayan madde kullanım oranı da artmaktadır(Millennium Hangover: Keeping Score on Alcohol, 1999) ve bunların içinde de Marihuana ilk başta gelmektedir.
Lise son sınıf öğrencilerinin %38’i marihuanayı denediklerini bildirm (Monitoring the future, 2000). Bu istatistikler endişe vericidir. Çünkü alkol ve madde kullanımı, düşen okul notları, okula gitme oranları ve artan okul bırakma oranları ile bağlantılıdır (Crowe, 1998). Ayrıca, çocukların ve gençlerin %20-25’lik bir bölümünün, kendilerine bakım veren anne, baba veya akrabalarının da uyuşturucu ya da alkol problemlerinin olduğu ve çocukların bu durumdan etkilendikleri ancak bir alkolik ile birlikte yaşayan çocuk ve gençlerin % 95’inin okulda tespit edilemedikleri ve hiçbir yardım almadıkları tahmin edilmektedir.(Morey, 1999). Bu durum ise okul sosyal hizmet uzmanları tarafından ele alınması gereken önemli bir hizmet boşluğudur. Ayrıca, lise son sınıfta bulunanların yaklaşık 2/3' ünün sigara içme deneyiminde bulundukları ve bunların da yine üçte ikisinin şu anda sigara içmekte oldukları bildirilmektedir (Monitoring the future, 2000).
Sigara içmenin yol açtığı sağlık sorunlarına ilaveten, sigara içme ile alkol ve madde kullanma arasında bir ilişki bulunmaktadır. Özellikle, sigara içmiş olan 12 - 17 yaş arasındaki gençlerin, içmeyenlere göre 9 kat daha fazla yasal olmayan madde kullanma olasılığı ve 16 kat daha fazla da içki içme olasılığı bulunmaktadır. (Gfroerer,1997).
Okul Sosyal Hizmet Müdahalesi: Madde Bağımlılığı ve Zihinsel Sağlık Hizmetleri Yönetim (SAMHSA) Merkezi tarafından madde bağımlılığını tedavi etmek için bir dizi Tedavi Geliştirme Protokolü (TIP) oluşturulmuştur. TIP, madde bağımlısı gençlerin tedavisi için gerekli olan en iyi uygulama rehberini geliştirmeyi hedeflemektedir. Bu protokol genç madde bağımlılarının yetişkinlerden hangi yönleriyle farklı olduklarını ele almaktadır ve özellikle madde kullanımının genellikle gencin kimliğinin temel bir parçası olduğuna dikkat çekmektedir. Bu protokol ayrıca gençlere özgü tedavinin nasıl oluşturulabileceğini, değerlendirme ölçütlerini, personel ile ilgili konuları, program bileşenlerini, tedavi planlamasını ele almaktadır ve ayrıca 12 adım-temelli programları, terapi topluluklarını ve aile terapisinin detaylı bir tartışmasını içermektedir. Bu protokol ayrıca adalet sisteminde gençlerin farklı tedavi gereksinimlerini, evsiz gençleri, gey ve lezbiyen
22
gençleri ve fiziksel, davranışsal ve psikiyatrik bozuklukları bir arada yaşayan gençleri de ele almaktadır. Bu protokol gençlere madde bağımlılığı tedavisi sunma ile ilgili ahlaki ve hukuksal konuların tartışılması ile son bulmaktadır.
Okul sosyal hizmet uzmanları rolü ise , tedavinin okul ile ilgili olan kısmı ve tedavi programlarının okul sistemleri ile daha yakın ilişki içinde çalışması ve okul tedavi personeli ile bağlantı kurmaya çalışmasıdır.
5. 11 Gençlerde Cinsel Davranışlar/Hamilelik/Ebeveynlik
ABD ‘de, Alan Guttmacher Enstitüsüne göre (1999), beş gençten dördü gençlik döneminde cinsel ilişkide bulunmaktadır. Tüm ülke çapında 13 yaş öncesinde cinsel ilişkide bulunduğunu bildiren öğrencilerin oranı %7’dir.Görüşme yapılan gençlerin yarısından biraz fazlası en son cinsel ilişki tecrübelerinde prezervatif kullandıklarını bildirmişlerdir amerika’da gençlerde yaşanan hamilelik, gelişmiş ülkeler arasında en yüksek orandadır. Yaklaşık olarak bir milyon Amerikalı genç kız her yıl hamile kalmakta ve bu hamileliklerin %78’i istenmeyen hamilelikleri oluşturmaktadır (Alan Guttmacher Institute, 1999). Ortalama adet görme yaşında görülen küçülme (12-13 yaşlar),giderek artan sayıda genç kızın, önceki yıllara göre hamile kalma riskini artırmaktadır (Potts, 1990). Genç yaşta hamile kalmanın ve çocuk doğurmanın olumsuz sonuçları hem anneyi hem de çocuğu etkilemektedir. Örneğin, genç yaşta anne olanların liseden mezun olma oranları düşmekte ve yoksul bir hayat yaşama oranları artmaktadır (Annie E. Casey Foundation; 1998). Genç annelerin çocukları genellikle düşük kilolu olarak doğmakta; sağlık ve gelişim problemleri yaşamakta ve genellikle yoksul olmakta, istismar edilmekte ya da ilgisiz büyümektedirler (Annie E. Casey Foundation, 1998). Ayrıca, genç yaşta hamile kalma topluma büyük bir finansal yük getirmektedir. Toplamda yaklaşık 7 milyar dolarlık bir gelir ve vergi kaybına, kamusal yardım ihtiyacının çocuk sağlığı harcamalarının koruyucu ailelerin ve suç oranlarının yol açmaktadır (Annie E. Casey Foundation, 1998). Genç yaşta hamile kalmayı önlemede genç erkekleri hedef almak önemlidir. Çünkü genç yaşta baba olmanın, saldırganlık ya da diğer problemli davranışlar sergileme ile bağlantılı olduğu belirlenmiştir (Thornberry,wei, Stoutha- mer Loeber&VanDyke, 2000).
Okul Sosyal Hizmet Müdahalesi: Riskli cinsel davranışın içerisinde erken yaşta ve korunmasız cinsel ilişkiye girmek tanımlanmaktadır. Hangi yaşta cinsel ilişkiye girilmesi gerektiğine ilişkin alt sınırlar (cinsel ilişkiye girme yaşının erken olması) kültürden kültüre farklılık gösterebilir. Örneğin Türkiye’de evlenme yaşı yasal olarak 18 ve yukarısıdır. Ancak toplum ailesi tarafından kabul gören ya da ailenin rızası alınmış bazı birliktelikleri 18 yaşının çok altında dahi olsa meşru saymaktadır. Bugün “çocuk gelinler” diye bilinen 18 yaşının altında özellikle kız çocuklarının evlilikleri Türkiye’nin bir sosyal sorunu olarak hararetli bir tartışma konusunu oluşturmaktadır. ASPB ve
23
çeşitli sivil toplum kuruluşları bu olguyu engellemeye dönük çeşitli eğitim projeleri yapmaktadır. Erken yaşta ve korunmasız cinsel ilişkiye girme batıda da pek çok ülkede önemli bir sorundur. Aslında beraberinde var olan STD, HIV ve istenmeyen gebelik riskleri ile birlikte gençlerde cinsel faaliyetlerin boyutları dikkate alındığında cevaplanması gereken sorunun "Okullarda cinsel eğitim verilmeli mi?” değil de "Cinsel eğitim nasıl yapılmalı” olduğu ortaya çıkmaktadır (Kirby, 1994). Frost ve Forrest (1995)’ e göre, yaşları daha büyük olana kadar cinsel ilişkide bulunmayı ertelemeyi öğütleyen yöntemlerini öğretmeyi amaçlayan cinsellik eğitimi programlarının ilk cinsel ilişkiyi geciktirmede ve korunma yöntemlerinin kullanılmasında artış sağlamada etkili olduğu kanıtlanmıştır. İletişimde bulunmayı ve reddetme becerilerini öğreten; güvenli cinsel ilişki ve korunmadan yapılan ilişkilerin riskleri hakkında doğru bilgiler veren cinsel eğitim programlarının gençler arasında sekse başlama yaşını yüzde 15 artırdığı gösterilmiştir Klinikler, okul bağlantılı sağlık merkezleri vasıtasıyla aile planlaması hizmetlerine kolay ve gizli ulaşmanın da istenmeyen hamilelikleri önlemede faydalı olduğunu ortaya koymuştur.
Kaynakça
(Aykara, 2010). Aykara ACAR, 2010,Kaynaştırma Eğitim Sürecindeki bedensel engelli öğrencilerin sosyal uyumlarını etkileyen etmenler,.Yüksek lisans tezi.Hacettepe üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü Ankara
(Duyan ve Özbeşler,2009) Duyan V. ve Özbeşler C.(2009). Okul Ortamlarında Sosyal Hizmet Eğitim ve Bilim, Cilt 34, Sayı 154,s.4
(Dupper,2003) Davıd R.dupper (Nisan ,2013).Okul Sosyal Hizmeti Etkin uygulamal için beceri ve müdahaleler (Çev. Y.Özkan ).İstanbul Kapital yayınevi
(Özkan ve Kılıç, 2014) Özkan Y. ve Kılıç E.(2014,aralık) Çocuk ve aile odaklı sorunların çözümünde okul sosyal hizmet uzmanlarının önemi Tsa ,yıl 18,sayı 3,s.400
Yasemin .Ö (2012) Atatürk Üniversitesi A.Ö.F Okul Sosyal Hizmeti [Elektronik Sürüm] https://itunes.apple.com/us/itunes-u/okul-sosyal-hizmeti/id833489556?mt=10 04.06.2015
24
Dostları ilə paylaş: |