İÇİndekiler ithaf önsöz anne ve babanin görevlerİ 5


İş ve sorumluluğunu yerİne getİrme



Yüklə 0,96 Mb.
səhifə28/49
tarix29.07.2018
ölçüsü0,96 Mb.
#62254
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   49

İş ve sorumluluğunu yerİne getİrme


İnsan hayatının temeli iş ve çalışma üzerine kurulmuştur. O, çalışarak yiyecek, giyecek ve ev sorununu halleder. Çalışmakla yeryüzü canlanır, halkın refah ve huzuru için gerekli sebepler meydana gelir. Görmekte olduğumuz bu acayip keşifler ve sanatlar, insanların çalışma ve faaliyetlerinin ürünüdür. Günümüzdeki medeniyeti meydana getiren ve insanı bu azamete ulaştıran da bilim ve çalışmadan başka bir şey değildir. Bir ülkenin gelişme ve ilerlemesi, o ülkedeki fertlerin çalışma düzeyine bağlıdır. Bir ülkenin fertleri çeşitli bahaneler ile çalışmaktan, özellikle üretim alanındaki işlerden kaçındıkları takdirde, o ülke, saadetten mahrum olur ve halkı, sömürücü devletlerin tüketicisi olmaya mahkumdur. Bir insanın gelişme ve ilerlemesi de onun bilim ve çalışma ölçüsüne bağlıdır. Dünya iş ve çalışma alanıdır, tembellik ve yiyip yatma yeri değil. Allah Teâla Kur'an'da şöyle buyuruyor: "İnsana çalıştığından başka bir şey yoktur."[165]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Çalışmayan ve geçimini başkalarının boynuna yıkan kimse Allah'ın rahmetinden uzaktır."[166]

Resulullah (sallallahu aleyhi ve alihi) yine buyuruyor ki: "İbadet, yetmiş kısımdır. Onların en faziletlisi helal rızk elde etmek için çalışmaktır."[167]

İmam Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilir: "Benim dostlarıma ve Şiilerime selam söyleyin ve deyin ki, takvayı terket-mesinler ve kendi ahiretleri için azık hazırlasınlar. Allah'a andolsun ki ben, kendi amel ettiğimiz şeylerden başkasını size emretmiyorum. Ciddiyetle çalışın, sabah namazından sonra hemen işe koşun ve helal rızk elde edin. Çalışırsanız Allah da size rızk verir ve size yardım eder." [168]

İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurmaktadır: "Dünyevi işlerde tembellik eden kimseden nefret ederim. Kazanç ve iş hususunda tembellik eden kimse uhrevi işlerde daha çok tembellik eder."[169]

Bu konuda İmam Sadık (a.s) da şöyle buyuruyor: "Ailesinin rızkı için zahmete düşen kimseye cihad sevabı verilir."[170]

İmam Sadık (a.s) başka bir yerde ise şöyle buyuruyor: "Çiftçiler, Allah'ın insanlara vermiş olduğu hazinedir. İyi tohumları ekerler ve Allah Teâla onları topraktan çıkarır. Çiftçiler, kıyamette en üstün makama sahiptirler ve onlara "Mübarekler" ismiyle hitap olunur."[171]

Her İnsan başkalarının çalışmasından faydalanır ve onların zahmeti olmaksızın yaşantısını sürdüremez. Onun kendisi de elinden geldiği kadar çalışmalı ve başka insanlara faydalı olmalıdır. İşçiler, insanların en üstünü ve en şereflisidir. Çalışmaya gücü olduğu halde çalışmayan ve başkalarının alın teri ile elde ettiği şeylerden faydalanan kimseler, alemlerin rabbinin rahmetinden uzaktırlar. Çocuklarının saadet ve mutluluğunu ve ülkelerinin ilerleme ve gelişmesini isteyen baba ve anneler, çocuğun eğitim programında çalışmaya da yer verirler. Çocuklarını öyle bir şekilde eğitirler ki, çocukluktan çalışmayı sever ve bunu bir alışkanlık haline getirirler. Böyle bir eğitim görmüş olan çocuklar büyüdükleri zaman çalışmaktan utanmazlar; aksine, çalıştıkları için iftihar ederler.

Çoğu baba ve anneler, bu önemli mevzudan gafildirler. Dolayısıyla, uzun bir süre çocuğun bütün işlerini kendileri üstlenir ve ona hiç bir sorumluluk yüklemezler.

Onlar, bu hareketleri ile çocuğa hizmet ettiklerini zannederler. Halbuki bu hizmet değil, aksine hem çocuğa ve hem de topluma büyük bir hıyanettir. Bazen, "çalışmada acele etmeye gerek yoktur" şeklinde bahane getirir ve derler ki: "Çalışmak çocuk için zordur. Büyüdüğü zaman kendisi iş peşine gider ve çalışır." Bu çok yanlış bir zihniyettir. Çünkü, çocuğun yaşına ve kapasitesine uygun işler, çocukluk tabiatına aykırı değildir. Hatta bu gibi işler, onun içgüdü ve ihtiyaçlarını doyurur. Eğer insan, çocukluktan çalışmaya alışmazsa, büyüdüğü zaman kendisini çok geç ve çok zor işe verir. Eğer çocuk, doğru bir eğitim görürse, çalışmak onun için çok tatlı ve zevkli bir uğraş olur.

Bazen derler ki: Çocuk, kendi işlerini kendisi yapsın diye bu kadar vakit öldürmeye kim tahammül eder? Biz onun işlerini daha çabuk yapıp rahatlıyoruz. Büyüdüğünde ister istemez çalışacaktır. Bu cahil baba ve anneler, eğer gerçekten de evlatlarının iyiliğini isteseydiler bu yersiz bahaneler ile onları eğitmekten kaçmaz, kendilerinden geriye tembel ve topluma yük olan kişiler hatıra olarak bırakmazlardı.

Bilinçli ve sorumluluklarının farkında olan baba ve anneler, çocukların yaşını, fiziki yapısını ve düşünme kapasitesini göz önünde bulundurarak uygun işleri onlara yükler ve bu işlerde gerektiğinde onlara yardımda bulunurlar. Mesela, üç yaşındaki bir çocuktan, çorap ve ayakkabısını kendisi giyip çıkarması, pantolonunu giymesi, kaşık-çatal getirmesi vb. istenebilir. Biraz büyüdükten sonra yavaş yavaş kendi yatağını açıp-toplama, çöp kutusunu boşaltma, yemek pişirme, sofrayı açma ve toplama, sofraya su getirme, bulaşıkları yıkama, odaları temizleme, belirli saatlerde küçük kardeşlerine bakma, bahçedeki ağaç ve çiçekleri sulama, evcil hayvanlara su ve yem verme, alış-veriş yapma, oyuncakları düzenli bir şekilde yerine koyma vb. işlerden sorumlu tutulabilir. Biraz da büyüdüğü zaman onlara daha ağır işler bırakılabilir. Burada birkaç nükteyi hatırlatmakta yarar var:

1- Çocuğun yaşını, fiziki gücünü ve düşünce seviyesini dikkate alın. Herhangi bir işi yapmak için gerekli kapasiteye sahip olduğunu keşfedince çocukluktan itibaren çalışmaya alışması ve tembel biri olmaktan kurtulması için o işi ona bırakın; özellikle kendisi o işi yapmaya özenirse. Hele bu iş onun şahsi işlerinden biri olursa.

2- Çocuğun yetenek ve tahammül derecesini göz önünde bulundurun, ona çok zor ve yorucu işleri yüklemeyin. Aksi durumda, onda, işe karşı bir soğukluk meydana gelmesi, işten nefret etmesi ve gelecekteki yaşantısında işten kaçması kaçınılmazdır. Eğer iş çok ağır olursa çocuğun itaatsizlik etmesi ve baş kaldırması da mümkündür.

3- Çocuğa sorumluluk verirken onunla anlaşmaya çalışın. Onu, ev işlerinin kendiliğinden yapılmadığına ikna edin. Ona, babasının, evin ihtiyaçlarını temin etmek için zahmete katlandığını ve çalıştığını, annesinin ise ev içindeki işleri yerine getirdiğini, onun da bu ailenin bireylerinden biri olduğunu ve ev işlerinde elinden geldiği kadar yardımlaşması gerektiğini anlatın. Bu hususta çocuğa zorla bir işi yüklemekten mümkün olduğu kadar kaçının. Çünkü bu durumda yanlış ve körü körüne itaat etmeye alışabilir.

4- Sorumluluğu kabullenmede, mümkünse çocuğa seçme hakkı verin. Mesela ona, "Odayı temizlemeği mi istiyorsun yoksa bulaşıkları yıkamayı mı?" diyebilirsiniz.

5- Kendi vazifesini bilmesi ve tereddüt etmemesi için çocuğun sorumluluğuna giren işleri iyice belirtin.

6- Kendisine verilen işleri yapabilen çocuklara daimi sorumluluklar tayin edin. Böylece, dikkatlerini toplayabilmelerini ve sorumluluk hissetmelerini sağlayın. Mesela, evlatlarınızdan birine şöyle söyleyebilirsiniz: Soframızda daima sebze olmalı. Sebze almak bundan sonra senin görevin. Sabun, deterjan ve diş macunu almak da senin vazifen. Dikkat et ki evden sabun, deterjan ve diş macunu eksik olmasın.

7- Mümkün olduğu kadar çocuğunuza seveceği ve yapabileceği işler verin. Bu durumda, çocuk kendisine verilen işi seve seve yerine getirir. Ama bazı zaruri durumlarda sevmediği işleri bile itiraz etmeden yapmaya alışmalıdır. Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Evde çalışanların her biri için belirli bir iş tayin et ve o işin sorumluluğunu ona bırak. Kendi görevlerini bildikleri takdirde, diğerlerinin yapmasını ümit ederek işten kaçmazlar.[172]

8- Eğer evde birden fazla çocuk varsa tartışmamaları ve kendi işlerini isteyerek yapmaları için işleri bölme hususunda adalete uygun davranın.

9- Çocuklara çalışmayı sevdirmek için onlarla birlikte herhangi bir işi yapabilirsiniz. Zira çocuklar büyükler ile yardımlaşmayı ve birlikte bir iş yapmayı severler.

10- Baba ve anneler ev işlerinde yardımlaşacak olurlarsa çocukları için en güzel örnek olabilirler. Bu şekilde, çocukları sorumluluk kabullenmeye teşvik etmiş olurlar.

11- Çocuklar iyice büyüyüp maddi faydası olan bir iş yapabilecek duruma geldikleri zaman, tatil günlerinde mümkün olduğu durumda, üretim alanında bir iş bulun ve onları bu işe teşvik edin. Böylece hem çalışmaya alışırlar hem de ailenin bütçesine yardımcı olurlar. Ayrıca topluma ve ülkeye de hizmet etmiş olurlar. Onlara, çalışmanın ar olmadığını, tam aksine çalışmanın iftihar ve şeref kaynağı olduğunu anlatın. Ama onları haddinden fazla çalıştırmayın. Onların dinlenmesi ve eğlenmesi için de belirli saatler ayırın. Baba ve annenin "Maddi durumumuz iyidir. Çocuğumuzun çalışmasına gerek yok" demesi doğru değildir. Çünkü bu durumda, çocuğun başıboş ve başkalarının sırtından geçinen biri olması kaçınılmazdır. Son olarak yine şunu hatırlatayım ki, iş ve çalışmanın insan açısından normal bir durum kazanması için çalışma sevgisinin temeli çocuklukta atılmalıdır. Aksi durumda çalışmak onun için çok zor ve ağır olacaktır. Vazifelerini bilen baba ve anneler bu mevzuya gereken önemi verirler.

... Mektubunda şöyle yazıyor: Ben tembel, sabırsız ve inatçı biriyim. Istırap ve sıkıntı içerisindeyim. Mide rahatsızlığım var. Çalışma ve görevimi yerine getirmeye eriniyorum. Çalışmak bana zor geliyor. Geçimimi sağlamak ve yemek pişirmekten acizim. Bu yüzden kocam ve kayınvalidem ile daima tartışıyoruz. Bütün bu bedbahtlığın sebebi annemdir. O, cana yakın ve sabırlı bir kadındı. Ben, evin biricik kızıydım. Ama o bana hiç bir iş yaptırmıyordu. Evin bütün işlerini kendisi yapıyordu. Çalışmak ve evi idare etmeyi bana öğretmedi. O, benim yorulmamı istemiyor ve bana iyilik yaptığını sanıyordu. Ama benim gelecekte bir aileyi idare etmem gerektiğini unutuyordu.

... Mektubunda yazıyor ki: Ben ailemizin ilk çocuğuyum. Hayatımdan razıyım. Ve herhangi bir sıkıtım yok. Bencil ve kıskanç biri de değilim. Başkalarına karşı şefkatli ve fedakarım. Gözümde dünya malının bir değeri yok. Hemen hemen her işten az-çok anlıyorum. Hayatta gerekli olan işleri çok rahat bir şekilde yapabiliyorum. En ufak bir üzüntüm yok. Mutlu ve güzel bir hayatımız var. Ben, babam ve anneme teşekkür ediyorum. Çünkü, beni bu şekilde terbiye eden onların mantıklı ve makul davranışlarıdır. Babam eve geldiğinde beni çağırır ve ne getirmişse bana verirdi. Hatta fazla para getirdiğinde de sandığa koymam için bana verirdi. Elbisesini ütülemem veya düğmesini dikmem için bana veriyordu. Dediği işi yaptığım zaman beni teşvik ediyordu. Bir gün elbisesini iyi bir şekilde yamadım. Çok beğendi ve bana bir dikiş makinesi alacağını söyledi. Bir süre sonra sözünde durdu ve bana dikiş makinesi aldı. O günden sonra dikiş işlerini bana bıraktılar. Annem hatta pahalı kumaşları bile bana vererek, "Götür bunları dik. Bozulsa da önemli değil. Daha sonra öğrenip iyi dikersin" diyordu. Annemin bu davranışı bana güven veriyor ve kendime olan güvenimi artırıyordu. Ben de elimden geldiği kadar işimi güzel bir şekilde yapmaya çalışıyordum; herhangi bir kumaşı bozduğumu hatırlamıyorum. Kısacası ben, babam ve annemin dikkatleri ve teşvikleri sonucunda bütün işleri öğrendim. Çalışmaya ve sorumluluk üstlenmeye alıştım. Şimdi kendi çocuklarım için aynı programı uygulamaya kararlıyım.


Yüklə 0,96 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   49




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin