Saflık ve şehvet, çocukluk ve erişkin yaş arasındaki orta yolu temsil etmektedir. Kırmızı ile beyazın birleşiminden oluşmuştur. Kırmızıdan ete ait bir renk olduğundan şehvetlilik, mutluluk, kadınsılık sembolizmini almıştır. Beyazda ise, hassasiyet, saf aşk, sadakat, yumuşaklık, gençlik göndermelerini almaktadır. Bu sebeple pembe geçmişten beri kızların rengi olarak nitelendirilmiştir. Sıklıkla leylak rengi ile birleştirilen pembe yaygın olarak eşcinsellere atfedilen bir renktir.
Dönemlere Göre Şekillenen Moda İçerisinde Giyimin Yeri
Moda
Değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik. Belirli bir süre etkin olan toplumsal beğeni, bir şeye karşı gösterilen aşırı düşkünlüktür.
Giyim
Her türlü dış etkenlerden korunma, güzel ve çekici görünme, bağlı bulunduğu toplumsal sınıfı belirtme, yaşadığı ruhsal durumu dışa vurma, geleneklerin ve modanın etkisini yansıtma amacıyla giyilen, örtünülen, kuşanılan doğal ya da yapay nesnelerin tümü.
Sanayi Toplumu ve Kullanılan Giysiler
Sermayeyi elinde bulunduranlar, sahip oldukları hammaddeleri, kentlerin, kasabaların, enerji ve maden kaynaklarının yanında işleme yolunu seçtmişlerdir. Günlük ücretler karşılığında topladıkları işsiz ve topraksız kişileri çalıştırmaya başlamıştırlar. Mal yapımı, işliklerde, fabrikalarda giderek daha büyük oranda olmak üzere, emeğin verimliliğini arttırıp üretimi hızlandıran makineler ile desteklenmiştir. Üretim makineleşip “endüstri üretimi” halini almıştır. Bu şekilde bir üretim biçimi bir zaman sonra yalnızca Avrupa’nın değil tüm insanlığın toplumsal yapısını, yaşayış biçimini, düşünüş biçimini değiştirecektir.1 Sanayi Devrimi, yalnızca sanayi ile ilgili değil aynı zamanda tarımsal üretim biçimlerindeki ve ulaştırma araçlarında yaşanan köklü değişiklikleri de kapsamaktadır. Ortaçağ sonlarında doğan ve 19. yüzyılda Batı Avrupa’da egemen olan sınıf burjuva sınıfı olmuştur. Burjuva sınıfı, sanayiciler, tacirler ve serbest meslek sahiplerinden oluşmuştur. Burjuvanın karşısına dikilen bir diğer sınıf da proletarya olmuştur. Büyük çoğunluğu tarım köylülerinden oluşur, köylerinden ve kasabalarından gelerek kentlerin çevresine yerleşmişlerdir. Kentin asıl ahalisi ile bu sınıf arasında yaşayış bakımından büyük farklar bulunmaktadır.2
18. yüzyılda Büyük Britanya’da görülen olağanüstü teknolojik gelişmeler, özellikle dokumacılık alanında yoğunlaşmıştır. 19. yüzyılda gerçekleştirilen köklü teknolojik yenilikler, tüm yapım alanlarına yayılmış ve birçok yeni sanayi yaratıp yeni malların yapımına yol açmıştır.3 Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa genelinde, Yeni teknolojiler, büyük çiftliklere dayanan ekonomiyi varlıklı orta sınıfı oluşturan endüstriyel üretim yönünde değiştirmiştir. Ekonomik güce sahip olanlar, siyasal iktidar istemeye başlamışlardır. 19. yüzyılın sonunda pek çok Avrupa İmparatorluğu yerini bağımsız devletlere bırakmıştır. Büyük Britanya’da fabrika sistemleri geliştirilmiş ve Avrupa’nın geri kalanına yayılmıştır. Sanayileşme ile birlikte fabrikalar ve kentler büyümüş, orta ve işçi sınıf nüfusu da artmıştır. Genel olarak insanlar zenginleşmeye başlamış ve lükse daha fazla ulaşabilir olmuştur.4 Özellikle dokuma alanında meydana gelen gelişmeler dönemin giyim anlayışına da yansımıştır. Basın yolu ile moda yayılmıştır ve giyim uluslar arası eş biçim almaya yönelmiş, aşırılıklar yok olmuş ve kullanışlılık önem kazanmaya başlamıştır.5
Sanayi Devrimi’nin modayı etkileyen tarafı, gerçekleştirilen icatlar ile iplik ve kumaş üretiminin daha ucuza mal olması çok miktarda üretimin gerçekleşmesini sağlamıştır.6 19. yüzyıl boyunca giyim önemli ölçüde gelişim göstermiştir. Makinelerin gelişi, giyim yapılarını etkilemiştir. Dikiş makineleri, dokuma tezgahları, buhar gücü, elektrik, yeni boyama formülleri, diğer buluşlar giyimin imalat hızını arttırmıştır. Bu yeni buluşlar kadın giyiminde bezemeler için kullanılmıştır. Yüzyıl boyunca erkek giyimi daha ağırbaşlı ve ciddi olmuş, daha az gösterişli olmuştur. Yüzyılın başında, şık erkek kıyafetleri görülmüştür. George Brummell modayı süslü kıyafetler yerine düz koyu ceket, yüksek yakalı gömlek basit kravat, yelek ve pantolon kombinasyonu yönünde etkilemiştir. Bazı erkekler yüzyıl boyunca korse ve parlak kıyafetler giymişlerdir, dönemin sonuna doğru saygın erkek kıyafetleri, süslü takılar yerine temizlik ve kibarlıkla ilişkilendirilmiştir. Yüzyıl boyunca saygın kıyafet giyiminde siyah renk yaygın olmuştur, smokin ve koyu renk elbise günümüze kadar uzanmıştır.
Kadın modası yüzyıl boyunca önemli ölçüde değişim göstermiştir. Avrupa ve Amerika’da pek çok kadın figürünün ortaya çıkması ile yeni stiller başlamıştır, yüzyılın ortasına kadar kadınlar büyük kollu geniş elbiseler ve etekler ve abartılı süslemeler kullanılmıştır. Yüzyıl devam ederken eteğin arkasına dolgunluk veren tarlatan ile kadın modası tekrardan değişmiştir. Etek ve kol boyutları pek çok şekilde değişmesine rağmen korse çeşitleri yüzyıl boyunca kadınların bellerini sıkmaya devam etmiştir. Yüzyılın sonunda yer alan erkek stilleri gelecek yüzyıllardaki erkek giyimini etkilemiştir ama kadınların ki böyle bir başarı gösterememiştir. Kadın modası moda tasarımcıları tarafından etkilenmiştir. Gelen yüzyılda bu tecrübe ile kadın kıyafetleri daha özgür ve pek çok yeni stil ile şekillenmiştir.7
Sanayi Devrimi ile birlikte değişen toplumsal düzen giyimi de etkilemiştir. Köyden kente gelen yeni nüfus şehir yaşamının içine girmiş ve burada varolan kurallara uymak zorunda kalmıştır. Yeni toplumsal yapıya bağlı olarak erkek ve kadın kıyafetleri sadeleşme eğilimine girmiştir.
Örtünme olgusu yıllar içinde giyinme olgusu ile yer değiştirmiştir. Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi yeni bir kültürel ortamı oluşturmuştur. İklim ve yaşam koşullarına göre şekillenen giyim tarzı dışsal bir dürtü ile yönlendirilmeye başlamıştır. Kent merkezlerine taşınan bireyler “moda”nın rüzgarına kapılamadan yapamamışlardır.
Modern toplumda insan dahil her şey meta haline gelmiştir. Sanayi Devrimi ile birlikte imaj bağımsız koşullarda kendiliğinden oluşmamıştır. Örgütlü bir sistemin içinde oluşturulup diğer değerler gibi metaya dönüştürülmüştür.
MODERN ÇAĞ
1924-1940 Birinci Dünya Savaşı Sonu ve Ekonomik Bunalım
I. Dünya Savaşının bitmesinden sonra yaşanan zor ve ağır koşullar toplumsal yapıyı derinden sarsmıştır. Kapitalizm ile kentleşme ve zenginlik artmaya başlamıştır. Özgürlükçü enerjik yeni ruh hali giyimdeki eski formel yapıya geri dönüşü engellemiştir. Sanat da bu dönemde geleneksel yapısından sıyrılmıştır. Kübist akım (nesneleri geometrik biçimlerde gösteren bir sanat akımı) ortaya çıkmış ve giyim modalarını etkilemiştir. Giyimde geometrik form ve kesimler kullanılmaya başlamış kadının hareket özgürlüğü kıyafetler ile sağlanır hale gelmiştir. Erkek giyiminde pantolon askıları yerini fermuar ve kemere bırakmıştır.
Bu dönemde kadın erkeklerin dünyasında erkek gibi gözükerek var olma çabasına girmiştir. Saçlar “a la garson” (oğlan biçimi) olarak kesilmiştir. Etek boyları dize kadar yükselmiş ve göğüs ve bel hatlarını göstermeyen düz kesimli elbiseler giymeye başlamışlardır. Korse kadınların hayatlarından çıkmıştır. Kısa saçların üstüne “çan” şapkalar takılmaya başlamıştır.
1929 ekonomik bunalımdan sonra bir düş dünyası aralanmıştır. 1930’da yaşanan ekonomik kriz giyimde sadelik rüzgarı estirilmesini sağlamıştır. Dönemin moda kadını olgun ölçülü ve daha kadınsı, erkeği ise atletik görünümlü, sağlıklı erkeksidir. Yeni elbise modelleri kadınsı hatları ortaya çıkarmaya yönelmiştir. Uzun saçlı olmayı engelleyen “çan” şapka modası kalkmış ve saçlar uzamaya başlamıştır. Bu dönemde erkek vücudu bir sporcu kadar sağlıklı görünmeliydi.
Bu dönemde romantik ve şiirsel giysiler öne çıkmıştır. İdealize edilmiş kadın imgesi, modanın da etkisi ile sokağa taşınmıştır. 30’lu yıllarda kadınlar giysileri ile duruş ve bakışları ile Tanrıçaları çağrıştırmışlardır. Etkili bir kitle iletişim aracı olan sinemanın bu dönemde yarattığı Tanrıça Greta Garbo olmuştur. Hollywood ona gizem imgesini yükledi. Onu tapılacak bir aşk tanrıçası yaptı. Gary Cooper, Clark Gable, Cary Grant, Fred Astaire erkek giyiminde şıklık ve zarafetin sembolü oldular. Hollywood starları, izleyenleri macera, sağlık güzellik ve romansa davet ediyorlardı.
1940-1950 İkinci Dünya Savaşı Sonrası Moda
1940’lar İkinci Dünya Savaşı yılları ve dünyada darlık ve yoksulluk zamanıdır. Bu dönemde israfa karşı propaganda çalışmaları başlatılmış ve giyim ve kuşam başlıca müsriflik konusu sayılmıştır. Dünya modası 30’lu yılların giyim çeşitlemeleri ile yetinmeye başlamıştır. İngiliz ve Amerikan hükümetleri az kumaş, malzeme ve çalışma gücü gerektirecek giysilerin arayışlarına girmişler ve modacıları erkek ve kadın giysi prototipi oluşturmaya çağırmışladır. Bu doğrultuda köşegen vatkalı omuzlar, kalçaya ve bele hafifçe oturan düz kesimli ceket ve mantolar askeri üniformaların havasını taşımıştır. Halk eski kıyafetleri yeniden kullanmaya teşvik edilmiş ve ev kadınları usta birer terzi olmuştur. Bu dönemdeki sıkıntılardan hanımların çok beğenerek kullandıkları ipek çoraplar da nasibini almıştır. Karaborsadan ipek çorap alamayacak duruma gelen kadınlar, bacaklarının arkasına ipek çorabın dikişlerini taklit eden çizgiler çekerek o varmışçasına davranmışlardır. Naylon endüstrisi beraberinde naylon çorabı da getirmiş ve bu ucuz icat kadınları rahatlatmıştır. Savaş ekonomisi, yokluk yılları anti-modanın doğmasını sağlamıştır. Bobstil (Züppece giyiniş biçimi) modası gençler arasında yaygınlaşmıştır. Omuzları cepleri sarkık uzun ceketler, kısa paçalı boru pantolonlar, alna düşürülmüş bir perçem ve kalın tabanlı ayakkabılarla gelen züppe görünümlü bu akım okumuş aydın gençler arasında çok tutulmuştur. Genç kesim, yetişkinlerin giyim kalıplarından sıyrılıp kendi dünyasını kurmayı başarmıştır.
1947 yılında Fransa’da New Look adında bir koleksiyon tasarlanmıştır. Kadın giyimine yeni ve radikal bir görünüş getirmiştir. Köşeli ve keskin hatlar yuvarlanmıştır. Beller korseler aracılığı ile sıkılmış ayak bileklerine kadar inen geniş etekler giyilmiştir.
1950-1960 Modası
Bu dönemde Amerika’da kitleler giderek basının ve yeni iletişim aracı olarak televizyonun baskın kültürel etkisi altına girmiştir. Kadın modası açısından, yeni ve kullanımı kolay kumaşlar, pilili etekler, ütü gerektirmeyen yıka ve giy gömlekler daracık kalem etekler yaşamda yerini almıştır. Bedenin üstüne sıkı sıkı oturan modeller giyilmekteydi. 1950’lerde çalışan kadına pantolonlar, jeanler sunuldu. 1960’lara doğru kıyafette konfor ve rahatlık ön plana çıkmaya başlamıştır. Etek boylarında kısalma ve çuval elbiseler giyilmeye başlamıştır. Savaş süresince askeri üniformaların etkisinde kalan erkek giyimi hazır giyimin yayılması ile durağan havadan çıkarak renkli, canlı bir havaya bürünmüştür. En önemli değişim yazlık giyimin kent modasına yansımış olmasıdır. Ceketler hafiflemiş “kalite-ağırlık” ilişkisi ortadan kalkmıştır. Pantolon üzerine çıkarılan gömlek ve tişörtler ceketlerin yerini almaya başlamıştır. Tişörtler bir iç giyim olmaktan çıkarak “üst giyim” parçası olmuşlardır. James Dean ve Marlon Brando’nun jean pantolon, deri ceket ve tişört üçlemesinin de bu modayı yaratmada verdiği katkı göz ardı edilmemelidir.
Bu dönemde sinemanın yarattığı Tanrıça Marilyn Monroe olmuştur ve ona cinsellik imgesi yüklenmiştir. Amerika ekonomik bunalım sonrası insanları Garbo ile avutmuş İkinci Dünya Savaşı sonrasında da Monroe ile büyülemiştir.
1960-1970 Başkaldırı
1960’lar dünyada başkaldırının, kadın, azınlık ve çevre hareketlerinin başladığı yıllardır. Aydın kesimin yaşayışına “bohem” bir hava getiren varoluşçuluk akımının etkisi hissedilmeye başlamıştır.Dünyadaki bilimsel gelişmeler, televizyonun varlığı, uzay keşifleri giyimde de “ultra modern” tasarımları gündeme getirmiştir. 1950’lerin sonlarında kısalmaya başlayan etekler 1960’ların ortalarında kalça hizasına kadar çıkmıştır. Hareket güçlüğü veren kıyafetler geride bırakılmıştır. Elbise tasarımlarında deneysel, düz, süssüz mimari bir anlayış ile tasarlanan geometrik hatlara sahip, alışılmadık renk kombinasyonları hakim olmuştur. 60’ların değişim ve devrim rüzgarına kulak verilmiştir.s.128.
60’lar erkek giyimi de dikkat çeken bir hızda yol almıştır. Kadife ceketler, denim gömlekler, dik yakalı dar kazaklar ve Beatles adlı pop müzik grubunun etkisi ile yaygınlaşan “temiz aile çocuğu” imgesi bu döneme damgasını vurmuştur.
1970-1980 Toplumsal Hareketlilik
Bu dönemde giyim giderek bireyselleşerek, çeşitli stillerin, geçmiş dönem modalarının, etnik kıyafetlerin, proleter giysilerin, köylü giyimlerinin kuralsız bir karışımı olmuştur. Keten, kadife, kot pantolonlar ve elbise günlük yaşamda her kesimin tercih ettiği kıyafetler arasına girmiştir. Bunda Batı dünyasının içinde bulunduğu durumun etkisi olmuştur. İşsizlik ve enflasyon, 1973 yılında yaşanan petrol krizi ile giyim sanayisi de zor günler yaşamaya başlamıştır. Dünyada halklar, insani ve çevreci sorunlar ile uğraşmaktaydı. Bireysellik kendini ifade etme önem kazanmıştır. Cinsellikten siyasete alternatif toplum arayışına giren gençler yerleşik değerlere, otoriteye baş kaldırmaya başlamışlardır. 60’larda beliren ve 70’lerde de varlığını sürdüren “hippiler” de toplumsal düzeni reddeden bir gençlik hareketi olarak , benimsedikleri aşk, barış ve doğa felsefeleriyle, sanayi toplumuna ve şiddete karşı çıkmışlardır. Yaşam biçimleri ile olmasa da giyimleri ile Türkiye’de de pek çok insanı etkilemiş bir akım olan “çiçek çocuklar”, giysilerinde dünyanın pek çok yerinden folklorik özelliklerini taşımışlardır. Üstü yazılı ve resimli tişörtler , bluejean’ler popülerleşmiş, saçlar ve sakallar oluruna bırakılmıştır. Bu dönemde geleneksel saygı kurallarının dışına çıkılmaya başlanmıştır. Ceketlerin ve gömleklerin düğmeleri iliklenmemeye başlamıştır. Özellikle gençlerin gittikçe rahat hareket etmeye başlaması giysi üreticilerinin buna göre tasarımlar yapmalarını sağlamıştır. Dizlere kadar dar gelen ve kalçayı tamamen sarması için cep bile konmayan pantolonlar yüksek topluklu ayakkabıları kapatan uzun ve geniş paçalı form almıştır. Ayakkabılar “apartman topuk”lu olmuştur. Yakalar genişlemiş, dar ceketlerin içine pastel renklerde sıkı, daracık, uzun sivri yakalı gömlekler giyilmiş bunların üzerine canlı renklerde iri desenli, geniş enli kravatlar kullanılmıştır. Bu dönemde kadın giyimi diğer dönemlere nazaran daha sık ve daha çok biçim ve çeşitte pantolon giymiştir.Uzun manşetli gömlekler, geniş kemerler, çizmeler ve çok iri gözlükler kullanmışlardır. Erkekler saçlarını uzatmışlar alışılagelmedik renklerde, ipek gömlekler, kalçaları sıkıca saran pantolonlar giymişler, kolyeler, yüzükler takmışlar ve 60’lı yıllarda ivme kazanan erkek kimliği tanımının sorgulandığı bir dönem olmuştur.
Cinsler arası eşitlik mücadeleleri, eşcinselliğin konuşulabilir oluşu, feminist hareketler, kadın ile erkek arasında görsel bir yakınlaşma başlatmıştır. Unisex ortak giyim kavramı literatüre giren bir olgu halini almıştır.
1980- İmaj Devri
Bu dönemde yabancı sermayenin ülkemize girmesi, dünyadaki önemli giyim mağazalarının şubelerini açmaları yaşanan gelişmelerin dünya ile aynı anda takip edilmesini sağlamıştır. Bu markaları taşıyan kıyafetler ile dolaşmak bir statü sembolü olmuş, bu kıyafetler para ve içinde bulunulan sınıfı betimler olmuştur. Logolar, afişler, markalar, imaj ve kelimelerle donanmış kent sokaklarında yaşayan bireyler için sosyal ilişkiler dünyasında var olma ve görülebilir olmanın yolu gibi gösterilmiştir.Etiketsiz bir şekilde basit bir tişörtü bile bulmak zorlaşmıştır. 1970’lerin sonlarına doğru sağlıklı yaşam ve sporun bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi gündeme gelmiştir. Dans stüdyoları, televizyon karşısında yapılan aerobik ve basketbol ve çeşitli spor dallarına duyulan ilgi bu akımların tamamlayıcısı olan giysilerin tasarlanmasına neden olmuştur. Sweat-shirt, t-shirt, saç bantları, spor lastik ayakkabılar, eşofmanlar, aynı zamanda dönemin disko danslarına uygun olacak strech kıyafetler üretilmiştir.Spor giyim takım elbiseleri de etkilemiştir. Yuvarlak-düşük omuzlar, aşağıdan iliklenen düğmeler, buruşuk kumaşlar ve yapısı olmayan yeni bir giyim anlayışı ortaya çıkmıştır.Pantolonlar da pillilere yeniden yer verilmiş, şalvar formu egemen olmuştur. Kadınlar erkek egemen iş dünyasına el atmışlar abartılı vatkalarla kaldırılmış omuzlu ceketler, takılan kravat ile genel moda resmine güçlü, profesyonel iş kadını imajını sokmuşlardır.
90’larda yaşanan ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve politik dalgalanmalar, milliyetçiliğin, dini örgütlerin önem kazanması, AIDS, şiddet, erotizm, atmosferin zarar görmesi gibi olayların siyasal ve sosyal dünya üzerinde bıraktığı atmosfer moda dünyasını da etkilemişti. Kullanılmış giysilere, dağınık görünüme yapılan dönüş dış görünümde “umurumda değil” tavrını ortaya koymuştur. Bu dönemde, tek moda anlayışı kalmamış bir sürü model, tarz karşı karşıya ve yan yana kullanılmaya başlamıştır. Gerçekleştirilen çeşitli estetik operasyonlar, takılan renkli lensler, eklenen saçlar ile insanlar genetik özelliklerine de karşı koymaya başlamışlardır.
LİDER
Lider, belirli bir amaca ulaşmak için ortak bir çabayı yöneten kişidir. Dolayısıyla örnek bir lider, doğru hedefi seçen ve ikinci olarak da buna ulaşmak için en etkili yolları bularak uygulayan kişidir (Mango, 2005:218).
Liderler, bir grubun parçası olmasına rağmen bu gruptan ayrı özellikleri olan, başarı ve başarısızlıklarıyla çevrelerini etkileyen seçkin insanlardır. Liderlerin başarılı olması, etrafındaki kişilerin haklarını koruması, onları amaçlarına ulaştırması ve sonuçta hem kendinin hem de onu izleyenlerin başarılı olmasına bağlıdır.
Liderin Özellikleri
Lider özellikleri açısından etki kavramı öncelikle görünüşü ön plana çıkarmakta, dolayısıyla belli bir karizmaya bağlanmaktadır. Karizmatik yapı, bilgi birikimi ve hitabet yeteneği ile birleştiğinde kitleleri peşinde sürükleyecek bir lider olgusu ortaya çıkabilmektedir. Liderlerin karizması olduğu varsayılır.
Lliderlik özelliklerinin tamamen doğuştan kaynaklandığını kabul etmemektedirler, fakat aynı zamanda liderlik öğrenilir ve tecrübe edilebilir bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğrenilen kavramlar arasında en önemlilerinden biri de beden dilidir. Earle (1997)’e göre liderin üç önemli özelliği vardır. Bunlar; dürüstlük ve saygınlık, dinlemek ve algılamak, sorumluluk almak ve karar vermektir. Liderin insanları motive edebilmesi ancak onların güvenini ve saygısını kazanmakla mümkün olabilecektir.
1950 Yılında Richard T. Morris ve Melvin Seman liderlik tanımlamasında gerekli olan başlıca özellikleri şöyle sıralamışlardır;
1. Belli bir insan kitlesinin bulunması,
2. Liderin bu insan kitlesiyle iletişim kurması,
3. Bu kitleye bir hedef ya da hedefler göstermesi ve onları bu
hedef doğrultusunda harekete geçirmesi,
4. Bireylerin kişisel çabalarını kontrol etmesi,
5. Takip edilen, engellerle karşılaşıldığında danışılan, hakem
olan, bağdaştıran ve arabulucu bir kişi olması (Morris ve
Seman, 1950:8).
Bir başka görüşe göre liderliğin üç olmazsa olmaz değeri vardır. Bunlar:
İnsanlık, görme netliği ve cesaret. İnsanlık; erdemleri uygulamak öğretmenin etkisini geliştirir, hem yüksek hem alçak konumdakileri uzaklaştırır ve ara konumdakileri sevindirir.
Görme netliği; net olan insanlar uygun davranır ve görevlerini adilce yaparlar, neyin güvenli neyin tehlikeli olduğunu bilirler, akıllı ya da aptal olup olmadıklarını görmek üzere insanları incelerler ve doğru ile yanlışı birbirine karıştırmazlar.
Cesaret; cesur olanlar sonuca varmak için görürler, yanlış ve hatalı olanlardan kaçınırlar.
Bir diğer yaklaşımda ise Vries (2007:209), liderlik yolunda kişilik özellikleriyle yakından ilişkili bazı yetilerin de gerekliliğinin altını çizmiştir.
Dostları ilə paylaş: