RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Rüya Ve Rüya Adabına Dair|buharimüslimmuvatta|Enes|Resulullah (sav) şöyle buyurur: "Beni rüyada gören, gerçekten beni görmüştür, çünkü şeytan benim suretime giremez." |Buhari, Tabir 2, 10; Müslim, Rüya 10, (2266); Muvatta, Rüya 1, (2, 956)|959
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Rüya Ve Rüya Adabına Dair|tirmiziebu davud|Ebu Rezin el-Ukeyli Lakit İbnu Amir İbni Sabire|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Mü'minin rüyası, nübüvvetin kırk cüzünden bir cüzdür. Bu rüya, anlatılmadığı müddetçe bir kuşun ayağında (takılı vaziyette) durur. Anlatılacak olursa hemen düşer." |Tirmizi, Rü'ya 6, (2279, 2280); Ebu Davud, Edeb 96, (5020)|960
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Rüya Ve Rüya Adabına Dair|buharimuvatta|Ebu Said|Mü'minin rüyası, nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür. |Buhari, Ta'bir 4; Muvatta, 1, (2,956)|961
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Rüya Ve Rüya Adabına Dair|tirmizi|Ebu Said|Tirmizi'de Ebu Said'den şu rivayet kaydedilmiştir: "En sadık rüya seher vakitlerinde görülen rüyadır." |Tirmizi, Rü'ya 3, (2275)|962
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Rüya Ve Rüya Adabına Dair|buharimuvattaebu davud|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) şöyle demişti: "Benden sonra, peygamberlikten sadece mübeşşirat (müjdeciler) kalacaktır!" Yanındakiler sordu: "Mübeşşirat da nedir?" "Salih rüyadır!" diye cevap verdi." Muvatta'nın rivayetinde şu ziyade var: "Salih rüyayı salih kişi görür veya ona gösterilir." |Buhari, Tabir 5; Muvatta, Rüya 3, (2, 957); Ebu Davud, Edeb 96, (5017)|963
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|buharimüslimtirmizi|Semüre İbnu Cündeb|Resulullah (sav) sık sık: "Sizden bir rüya gören yok mu?" diye sorardı. Görenler de, O'na Allah'ın dilediği kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu: "Sizden bir rüya gören yok mu?" Kendisine: "Bizden kimse bir şey görmedi!" dediler. Bunun üzerine: "Ama ben gördüm" dedi ve anlattı: "Bu gece bana iki kişi geldi. Beni alıp haydi yürü! dediler. Yürüdüm. Yatan bir adamın yanma geldik. Yanında biri, elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazan bu kayayı başına indirip onunla başını yarıyordu, taş da sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı takip ediyor ve tekrar alıyordu. Ama, başı eskisi gibi iyileşinceye kadar vurmuyordu, iyileştikten sonra tekrar indiriyor, önceki yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere: "Sübhanallah! nedir bu? dedim. Dinlemeyip: "Yürü! Yürü!" dediler. Yürüdük, sırtüstü uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın bir yüzüne gelip, çengeli takıp yüzünün yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gözü enseye kadar soyuluyordu. Sonra öbür tarafına geçip, aynı şekilde diğer yüzünün derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yüz derileri iyileşip eskisi gibi sıhhate kavuşuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar önce yaptıklarını yapmaya başlıyordu. Ben burada da: "Sübhanallah, nedir bu?" dedim. Cevap vermeyip: "Yürü! Yürü!" dediler. Beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik, içinden birtakım gürültüler, sesler geliyordu. Gördük ki, içinde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çığlık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp: "Bunlar kimdir?" diye sordum. Bana cevap vermeyip: "Yürü! Yürü!" dediler. Beraberce yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir çok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, öbürü ağzını açıyor bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir müddet yüzdükten sonra geri dönüp adama doğru yine yaklaşıyordu. Her dönüşünde ağzını açıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp: "Bu nedir?" diye sordum. Cevap vermeyip yine: "Yürü! Yürü!" dediler. Beraberce yürüdük. Çok çirkin görünüşlü bir adamın yanına geldik. Böylesi çirkin kimseyi gormemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında dönüyordu. Ben yine: "Bu nedir?" diye sordum. Cevap vermeyip: "Yürü! Yürü!" dediler. Beraberce yürüdük, iri iri ağaçları olan bir bahçeye geldik. İçerisinde her çeşit bahar çiçekleri vardı. Bu bahçenin içinde çok uzun boylu bir adam vardı. Semaya yükselen başını neredeyse göremiyordum. Etrafında çok sayıda çocuklar vardı. Ben yine: "Bunlar kimdir?" dedim. Cevap vermeyip: "Yürü! Yürü!" dediler. Beraberce yürüdük. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha büyük, ne de daha güzel bir ağaç hiç görmedim. Arkadaşlarım: "Ağaca çık!" dediler. Beraberce çıkmaya başladık. Altun ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yükselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik, Kapıyı çalıp açmalarını istedik. Açtılar ve beraberce girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışça bir yarısı çok güzel, diğer yarısı da çok çirkin kimselerdir. Sanki böylesine güzellik, böylesine çirkinlik görmemişsindir. Arkadaşlarım onlara: "Gidin şu nehire banın!" dediler. Meğerse orada açıkta bir nehir varmış. Suyu sanki safi süttü, bembeyaz.,. Gidip içine banıp çıktılar. Çirkinlikleri tamamen gitmiş olarak geri geldiler. İki tarafları da en güzel şekli almıştı. Beni dolaştıran arkadaşlarım açıkladılar: "Bu gördüğün Adn cennetidir. Şu da metin makamındır. Gözümü çevirip baktım. Bu bir saraydı, tıpkı beyaz bir bulut gibi. "Beni gezdirin, içine bir gireyim!" dedim. "Şimdilik hayır! Amma mutlaka gireceksin," dediler. Ben: "Geceden beri acaip şeyler gördüm, neydi bunlar?" diye sordum. "Sana anlatacağız," dediler ve anlattılar: "Taşla başı yarılan, o ilk gördüğün adam, Kur'an'ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri, burnu, gözü soyulan adam, evinden çıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan saçan kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadınlı erkekli çıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadınlardır. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam faiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında dönen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim (a.s)'di. Onun etrafındaki çocuklar ise, fıtrat üzere (buluğa ermeden) ölen çocuklardır." Cemaatten biri hemen atılarak: "Ey Allah'ın Resulü! Müşrik çocukları da mı?" diye sordu. Resulullah (sav) "Evet," dedi, "müşrik çocukları da." ve anlatmaya devam etti: "Yarısı güzel yarısı çirkin yaratılışlı olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kötü amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onları affetmiştir." |Buhari, Ta'bir 48, Ezan (Sıfatu's-Salfit) 166, Teheccüt 12, Cenaiz 93, Büyu 2, Cihad 4, Bed'ül-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Beraet 15, Edeb 69; Müslim, 23, (2275); Tirmizi, Rü'ya 10, (2295)|964
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|buharimüslimtirmizi|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Biz öne geçen sonuncularız. Ben uyurken bana arzın hazineleri getirildi. Elime altından iki bilezik kondu. Bunlar benim nazarımda büyüdüler ve beni kederlendirdiler. Bana: "Bunlara üfle" diye vahyedildi. Ben de üfledim, derken uçup gittiler. Ben bunları, çıkacak olan ve aralarında bulunduğum iki yalancı olarak te'vü ettim: Birisi San'a'nın lideri , diğeri de Yemame'nin lideridir." |Buhari, Tahrir 40, 70; Müslim, Rüya,22, (2274); Tirmizi, 10, (2293)|965
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|buharimüslim|Ebu Musa|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Rüyamda kendimi Mekke'den, hurma ağaçları bulunan bir beldeye hicret ediyorum gördüm. Ben bunu, hicretimin Yemame'ye veya Hacer'e olacağı şeklinde tahmin etmiştim, meğer Yesrib şehrine imiş. Bu rüyamda kendimi bir kılıncı sallıyor gördüm, kılıncın başı kopmuştu. Bu, Uhud Savaşında mü'minlerin maruz kaldıkları musibete delalet ediyormuş. Sonra kılıncımı tekrar salladım. Bu sefer, eskisinden daha iyi bir hal aldı. Bu da, Cenab-ı Hakk'ın fetih ve Müslümanların biraraya gelmeleri nevinden lütfettiği nimetlerine delalet etti. O aynı rüyamda sığırlar ve Allah'ın (verdiği başka) hayrını gördüm. Sığırlar Uhud gününde mü'minlerden bir cemaate çıktı, (gördüğüm başka) hayır da Allah'ın Bedir'den sonra (nasib ettiği fetihlerin) hayrı ve bize Rabbimizin lütfettiği (Bedru'l-Mev'id) sıdkının sevabı olarak çıktı." |Buhari, Ta'bir 39, 44, Menakıb 25, Meğazi 9, 26, Menakıbu'l-Ensar 45; Müslim, Rü'ya 20, (2272)|966
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|müslimebu davud|Enes|Hz. Peygamber (sav)'in şöyle söylediğini işittim: Ben bu gece, rü'yamda, kendimi Ukbe İbnu Rafi'in evinde imişim gördüm. Orada bana İbnu Tab denen cinsten taze hurma getirildi. Ben bu rüyayı şöyle te'vil ettim: "Yükselme dünyada bizimdir, ahirette de hayırlı akibet bizimdir, dinimiz de tamamlanmıştır." |Müslim, Rü'ya 18, (2270); Ebu Davud, Edeb 96, (5026)|967
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|buharitirmizi|İbnu Ömer|Resulullah (sav) şöyle demişti: "Ben (rüyamda), saçları karma karışık siyah bir kadının Medine'den çıkıp Mehyea'ya indiğim gördüm. Burası Cuhfe'dir. Ben bunu, Medine'deki vebanın oraya nakledilmesine yordum." |Buhari, Ta'bir 41, 42, 43; Tirmizi, Rü'ya 10, (2291)|968
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|buharimüslim|İbnu Ömer|Resulullah (sav)'ın zamanında kişi, bir rüya görecek olsa onu aleyhissalatu vesselam efendimize anlatırdı. O sıralarda ben genç, bekar bir delikanlıydım, mescidde yatıp kalkıyordum. Bir gün rüyamda, iki meleğin beni yakalayıp cehennemin kenarına kadar getirdiklerini gördüm. Cehennem kuyu çemberi gibi çemberlenmişti. Keza (kova takılan) kuyu direği gibi iki de direği vardı. Cehennemde bazı insanlar vardı ki onları tanıdım. Hemen istiazeye başlayıp üç kere: "Ateşten Allah'a sığınırım" dedim. Derken beni getiren iki meleği üçüncü bir melek karşılayıp, bana: "Niye korkuyorsun? (korkma)" dedi. Ben bu rüyayı kızkardeşim Hafsa (ra)'ya anlattım. Hafsa da Resulullah (sav)'a, anlatmış. Resulullah (sav): "Abdullah ne iyi insan, keşke bir de gece namazı kılsa!" demiş. Salim der ki: "Abdullah bundan sonra geceleri pek az uyur oldu!" |Buhari, Ta'bir, 35, 36, Salat 58, Teheccüt 2, Fedailu'l-Ashab 19; Müslim, Fedailu's-Saha-be 140, (2479)|969
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|buharimüslim|İbnu Ömer|Abdullah İbnu Ömer (ra) bir başka rivayette şöyle demektedir: "Rüyamda, avucumda seraka denen iyi cins ipekten bir parça gördüm, cennette, her nereyi arzu etsem beni oraya uçuruyordu. Bu rüyamı Hafsa (ra)'ya anlattım. O da Resulullah'a anlatmış. Resulullah (sav): "Kardeşin salih bir kimse" diye yormuş." |Buhari, Ta'bir 25; Müslim, Fedailu's-Sahabe 139, (2478)|970
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|ebu davudtirmizi|Ebu Bekre|Resulullah (sav) bir gün: "Sizden bir rüya gören var mı?" diye sual buyurdular. Cemaatten bir adam: "Evet ben (şöyle bir rüya gördüm): Sanki gökten inmiş bir terazi vardı. Siz ve Ebu Bekir tartıldınız. Sen, Ebu Bekir'den ağır geldin. Ebu Bekir'le Ömer de tartıldılar. Ebu Bekir ağır geldi. Sonra Ömer'le Osman tartıldılar. Ömer ağır bastı. Sonra terazi kaldırıldı" dedi. (Adam sözünü bitirince) Resulullah (sav)'ın mübarek yüzlerinde memnuniyetsizlik gördük." |Ebu Davud, Sünnet 9, (4634); Tirmizi, Rüya 10, (2288)|971
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|buharimüslimtirmiziebu davudİbnu mace|İbnu Abbas|Bir adam Resulullah (sav)'a gelerek şu rüyayı anlattı: "Bu gece rüyamda buluta benzer bir şey gördüm, ondan yağ ve bal yağıyordu, insanlar da ellerini açıp bu yağmurdan almaya çalışıyorlardı. Azıcık alan da vardı, çokça alabilen de. Derken arzdan semaya kadar uzanan bir ip gördüm. Siz o ipe yapışıp çıktınız. Sizden sonra birisi ona tutunup o da çıktı. Sonra bir diğeri yükseldi, sonra bir diğeri daha ipe tutundu, ama ip koptu. Ancak onun için ipi eklediler, o da yükseldi." Hz. Ebu Bekir (ra) atılarak: "Ey Allah'ın Resulü, annem babam sana kurban olsun, müsaade buyursanız ben yorayım!" dedi. Resulullah da: "Pekala, yor!" dedi. Hz. Ebu Bekir şunları söyledi: "O bulutumsu gölgelik, İslam bulutudur. Ondan yağan bal ve yağ Kur'andır. Kur'an'ın (bal gibi) halaveti ve (yağ gibi) yumuşaklığıdır. İnsanların bundan avuç avuç almaları Kur'an'dan kiminin çok, kiminin az miktarda istifadeleridir. Arzdan semaya inen ip ise, senin getirdiğin hakikattir. Sen buna yapışmışsın, Allah o sebeple seni yüceltecektir. Senden sonra bir adam daha ona yapışacak ve onunla yücelecek, ondan sonra biri daha ona yapışıp o da yücelecek. Ondan sonra biri daha yapışır, fakat ip kopar, ancak onun için ip ulanır o da yapışıp yükselir. Ey Allah'ın Rasülü, annem babam sana feda olsun, doğru te'vil edip etmediğimi haber ver!" Resulullah (sav) şu cevabı verdi: "Bazı te'vilinde isabet ettin, bazı te'vilinde de hata ettin" "Öyleyse, Allah'a kasem olsun, hatalarımı söyleyeceksin!" "Hayır," dedi, Resulullah (sav) "yemin verme!" |Buhari, Ta'bir 11, 47; Müslim, Rü'ya 17, (2269); Tirmizi, Rü'ya 10, (2294); Ebu Davud, Sünnet 9, (4632); İbnu Mace, Rü'ya 10, (3918)|972
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|muvatta|Aişe|Rüyamda hücreme üç ayın düştüğünü gördüm. Rüyamı babam Ebu Bekir (ra)'e anlattım. Sükut etti, cevap vermedi. Resulullah (sav) vefat edip de odama defnedilince Ebu Bekir: "İşte (rüyanda gördüğün) üç aydan biri ve en hayırlısı!" dedi. |Muvatta, Cenaiz 10, (1, 232)|973
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|tirmizi|Aişe|Hz. Peygamber (sav)'e Varaka İbnu Nevfel hakkında soruldu. Hz. Hatice (ra): "O seni tasdik etti ve sen peygamberliğini izhar etmeden önce vefat etti" dedi. Resulullah (sav) şu cevabı verdi: "O bana rüyada gösterildi. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Şayet cehennemlik olsaydı, beyaz renkli olmayan bir elbise içerisinde olması gerekirdi." |Tirmizi, Rü'ya 10, (2289)|974
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|müslim|Cabir|Bir bedevi Hz. Peygamber (sav)'e gelip: "Rüyamda başımın kesildiğini, kendimin de onun peşine düştüğünü gördüm" dedi. Resulullah (sav) adamı azarlayıp: "Sakın ha! Şeytanın, rüyanda seninle eğlenmesini kimseye anlatma!" dedi. |Müslim, Rü'ya 12, (2268)|975
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Tabir Edilmiş Rüyalar|buhari|Ümmü'l-Ala el'Ensariyye|Muhacirler geldiği zaman (kur'a çekildi), bize Osman İbnu Maz'un'un ağırlanması çıktı. (Onu evimize yerleştirdik.) Hemen hastalandı. Tedavisi ile meşgul olduk. (Şifa bulamadı), vefat etti. Osman (ra)'ı rüyamda gördüm, akan bir çeşmesi vardı. Düşümü Hz. Peygamber (sav)'e anlattım. Bana: "Bu onun amelidir, onun için akıyor" dedi. |Buhari, Tabir 13, 37, Cenaiz 3, Şahadat 30, Menakıbu'l-Ensar 46|976
İFLAS BÖLÜMÜ|İflas Hakkında|buharimüslimmuvattatirmiziebu davudnesaiİbnu mace|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) şöyle buyurdular: "Bir kimse, iflas edenin yanında malını aynen bulmuş ise, bu mala o, herkesten daha ziyade hak sahibidir." |Buhari, İstikraz 14; Müslim, Müsakat 22, (1559); Muvatta, Büyu 42, (2, 678); Tirmizi, Büyu 36, (1262); Ebu Davud, Büyu 76, (3519-3520, 3522); Nesai, Büyu 95, (7, 311); İbnu Mace, Ahkam 26, (2358, 2359)|977
İFLAS BÖLÜMÜ|İflas Hakkında|müslimtirmiziebu davudnesaiİbnu mace|Ebu Said el-Hudri|Resulullah (sav) zamanında, bir adamın satın aldığı meyveyi afat vurdu. Bu yüzden adamın borcu arttı ve iflas etti. (Kendisine dava arzedilince) Resulullah (sav) halka: "Kardeşinize mal tasadduk (ederek yardım) edin" dedi. Bunun üzerine, halk ona tasaddukta bulundu, ama toplanan, borcunu ödemeye kafi gelmedi. Aleyhissalatu vesselam Efendimiz, bu sefer alacaklılara: "Bulduklarınızı alın, size bundan başka bir şey yok" buyurdu. |Müslim, Müsakat 18, (1556); Tirmizi, Zekat 24, (655); Ebu Davud, Büyu, 60, (3469); Nesai, Büyu, 30 (7, 265), 96, (7, 312); İbnu Mace, Ahkam 25, (2356)|978
ÖLÜMÜ TEMENNİ BÖLÜMÜ|Ölümü Temenni Hakkında|buharimüslimtirmiziebu davudnesai|Enes|Resulullah (sav) şöyle buyurdular: "Sizden hiç kimse, maruz kaldığı bir zarar sebebiyle ölümü temenni etmesin. Mutlaka bunu yapmak mecburiyetini hissederse, bari şöyle söylesin: "Rabbim, hakkımda hayat hayırlı ise yaşat, ölüm hayırlı ise canımı al!" |Buhari, Merda 19, Da'avat 30; Müslim, Zikr 10, (2680); Tirmizi, Cenaiz 3, (971); Ebu Davud, Cenaiz 13, (3108, 3109); Nesai, Cenaiz 1, (4, 3)|979
ÖLÜMÜ TEMENNİ BÖLÜMÜ|Ölümü Temenni Hakkında|nesaibuharimüslim|Kays İbnu Ebi Hazım|Habbab İbnu Eret (ra)'in yanına girmiştim. Karnından yedi yeri dağlatmıştı. Bana: "Eğer Resulullah (sav) ölümü taleb etmekten bizi men etmeseydi mutlaka onu taleb ederdim" dedi. |Nesai, Cengiz 2, (4, 4); Buhari, Merda 19, Da'avat 30, Rikak 7, Temenni 6; Müslim, Zikr 12, (2681)|980
TEŞEKKÜR BÖLÜMÜ|Teşekkür Hakkında|tirmizi|Üsame İbnu Zeyd|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim, kendisine yapılan bir iyiiğe karşı, bunu yapana: "Cezakellahu hayran (Allah sana hayırlı mükafaat versin)" derse teşekkürü en mükemmel şekilde yapmış olur." |Tirmizi, Birr 86, (2036)|981
TEŞEKKÜR BÖLÜMÜ|Teşekkür Hakkında|tirmiziebu davud|Cabir|Resulullah (sav): "Kim bir ihsana mazhar otursa, bulduğu takdirde karşılığını hemen versin, bulamazsa, verene senada bulunsun. Zira onu övmekle, teşekkürünü yerine getirmiş olur. Ketmeden (karşılık vermeyen) nankörlük etmiş olur" dedi. Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade var: "... Kim de kendisine verilmeyenle süslenirse iki yalan elbisesi giyen gibi olur." |Tirmizi, Birr 86, (2035); Ebu Davud, Edeb 12, (4813, 4814)|982
TEŞEKKÜR BÖLÜMÜ|Teşekkür Hakkında|tirmiziebu davud|Cabir|Resulullah (sav): "Kim bir ihsana mazhar otursa, bulduğu takdirde karşılığını hemen versin, bulamazsa, verene senada bulunsun. Zira onu övmekle, teşekkürünü yerine getirmiş olur. Ketmeden (karşılık vermeyen) nankörlük etmiş olur" dedi. Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade var: "... Kim de kendisine verilmeyenle süslenirse iki yalan elbisesi giyen gibi olur." |Tirmizi, Birr 86, (2035); Ebu Davud, Edeb 12, (4813, 4814)|983
TEŞEKKÜR BÖLÜMÜ|Teşekkür Hakkında|tirmiziebu davud|Ebu Said|Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Halka teşekkürde bulunmayan Allah'a da şükretmez." |Tirmizi, Birr 35, (1955); Ebu Davud, Edeb 12, (4811)|984
TEŞEKKÜR BÖLÜMÜ|Teşekkür Hakkında|tirmiziebu davud|Enes|Muhacirler hicretle Medine ye gelip (Ensarın yardımlarını gördükleri) vakit şöyle dediler: "Ey Allah'ın Rasülü! Biz, çok maldan böylesine cömertçe veren, az maldan da yardımı böylesine güzel yapan aralarına inmiş bulunduğumuz şu Medinelilerden başka bir kavmi hiç görmedik! Bize bedel işlerimizi yaptılar, hayatımızı düzene koymada yardımcı oldular. Biz (hicret ve ibadetlerimizle kazandığımız) sevapların hepsini onlar alacak diye korkuyoruz." Resulullah (sav) onlara şu cevabı verdi: "Hayır! Onlar sizin dua ve teşekkürlerinizden hasıl olan sevabı alacaklar." |Tirmizi, Kıyamet 46, (2489); Ebu Davud, Edeb 12, (4812)|985
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|tirmizibuharimüslimİbnu macenesai|Osman|Resulullah (sav)'ı dinledim şöyle diyordu: "Allah yolunda bir günlük ribat, diğer menzillerde (Allah yolunda geçirilen) bir günden daha hayırlıdır." |Tirmizi, Fedailul-Cihad 26, (1667, 1664, 1665); Buhari, Cihad 73; Müslim, İmaret 163; İbnu Mace, Cihad 7; Nesai, Cihad 39, (6, 39)|986
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|tirmiziebu davud|Fadale İbnu Ubeyd|Her ölenin ameline son verilir, ancak Allah yolunda ölen murabıt müstesna. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ayrıca o, kabir azabına da uğratılmaz. (Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Gerçek mücahid, nefsiyle cihad edendir.") |Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 2,(1621); Ebu Davud, Cihad 16, (2500)|987
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|tirmiziebu davud|Fadale İbnu Ubeyd|Her ölenin ameline son verilir, ancak Allah yolunda ölen murabıt müstesna. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ayrıca o, kabir azabına da uğratılmaz. (Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Gerçek mücahid, nefsiyle cihad edendir.") |Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 2,(1621); Ebu Davud, Cihad 16, (2500)|988
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|buharimüslimtirmizinesaiİbnu mace|Enes|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Öğleden evvel veya öğleden sonra bir kerecik Allah yolunda yola çıkış, dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır." |Buhari, Cihad 5, 6, 73, Rikak 2, 51; Müslim, İmaret 112-115, (1880); Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 17, (1648, 1649, 1651); Nesai, Cihad 11, 12, (6,15); İbnu Mace, Cihad 2, (2755-2757)|989
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|tirmiziebu davudnesaiİbnu mace|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "(Müslüman erkeklerden) kim, Allah yolunda, ila-yı kelunetul-lah için, devenin iki sağımı arasında geçen müddet kadar savaşacak olsa cennet kendisine vacib olur." |Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 21, (1657); Ebu Davud, Cihad 42, (2541); Nesai, Cihad 25, (6, 26); İbnu Mace, Cihad 15, (2792)|990
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|tirmiziebu davudnesai|Muaz İbnu Cebel|İçinden samimi şekilde Allah yolunda cihad yapmayı temenni eden bir kimse, bilahare ölse de, öldürülse de şehid sevabı kazanır. Kim de Allah yolunda yara alsa veya Allah yolunda -düşmanın sebep olmadığı- bir musibetle bile yaralansa bu yara, kıyamet günü, en büyük hali içinde rengi zaferin renginde, kokusu da misk kokusunda olarak gelir. Kimin vücudunda, Allah yolunda iken çıkan, iltihab gibi bir yara açılacak olsa bu da onun için şehidlik mührü olur. |Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 21, (1657); Ebu Davud, Cihad 42, (2541); Nesai, Cihad 25, (6, 26)|991
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|buharimüslimtirmizinesaimuvatta|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah yolunda yaralanan hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yarası kanıyor olarak gelmiş olmasın, bu kanın rengi kan renginde, kokusu da misk kokusundadır." |Buhari, Cihad 10, Zebaih 31; Müslim, İmaret 103; Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 21, (1656); Nesai, Cenaiz 82, (4, 78), Cihad 27, (6, 28); Muvatta, Cihad 29, (2, 461)|992
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|buharimüslimmuvattanesai|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri, Allah rızası için yola çıkan kimse hakkında: "Bu kulum, benim yolumda cihad etmek üzere bana inanarak peygamberlerimi tasdik ederek yola çıkmıştır, artık onu ya cennetime koymak yahut da ücret veya ganimet elde etmiş olarak, çıkmış olduğu meskenine geri çevirmek hususunda garanti veriyorum" diyerek te'minat verir. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun ki, Allah yolunda yaralanmış hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yaralandığı ilk günkü manzarasıyla gelmiş olmasın: (Yarası taze) kan renginde, kokusu da misk kokusunda olarak. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin ediyorum ki, Müslümanlar'a meşakkat vermeyecek olsam, Allah yolunda gazveye çıkan hiçbir seriyyeden asla geri kalmazdım. Ancak onları hayvana bindirecek imkan bulamıyorum. Onlar da beni takibe imkan bulamıyorlar. Benden geri kalmak da onlara zor geliyor. Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Zat-ı Zülcelal'e kasem olsun, Allah yolunda gazaya çıkıp öldürülmeyi, sonra tekrar hayat bulup gazada tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar gazaya çıkıp öldürülmeyi ne kadar isterim!" |Buhari, İman 25, Cihad 2, 119, Hums 8, Tevhid 28, 30; Müslim, İmaret 103-107, (1876), (8, 119); Muvatta, Cihad 2, (2, 444), 40, (2, 465); Nesai, Cihad l4,(6, 16), İman 24|993
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|buharimüslimtirmizinesaimuvatta|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav)'dan bir gün sordular: "Ey Allah'ın Resulü! Allah yolunda yapılan cihada hangi amel denk olur?" "(Başka bir amelle)" dedi, "ona güç getiremezsiniz!" Soruyu soranlar ikinci ve hatta üçüncü sefer tekrar sordular. Resulullah her seferinde aynı cevabı verip: "(Bir başka amelle)" ona güç getiremezsiniz!" dedi ve sonra şunu ilave etti: "Allah yolundaki mücahidin misali gündüzleri ve geceleri hiç ara vermeden oruç tutup, namaz kılan, Allah'ın ayetlerine de itaatkar olan ve Allah yolundaki mücahide cihaddan dönünceye kadar namaz ve oruçtan hiç gevşemeyen kimse gibidir." |Buhari, Cihad 2; Müslim, İmaret 110, (1878); Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 1, (1619); Nesai, Cihad 17, (6, 19); Muvatta, Cihad 1, (2, 443)|994
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|buharimüslimebu davudtirmizinesaiİbnu mace|Ebu Said|Resulullah (sav)'a: "Ey Allah'ın Resulü! İnsanların en efdali kimdir?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Allah yolunda malıyla canıyla cihad eden mü'min kişi!" "Sonra kim?" diye tekrar soruldu. Bu sefer: "Tenhalardan bir tenhaya Allah korkusuyla çekilip, insanları şerrinden bırakan kimsedir" diye cevap verdi. |Buhari, Cihad 2, Rikak 34; Müslim, İmaret 122, 123, 127, (1888); Ebu Davud, Cihad 5, (2485); Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 24, (1660); Nesai, Zekat 74, (5, 83), Cihad 7, (6, 11); İbnu Mace, Fiten 13, (3978)|995
CİHAD BÖLÜMÜ|Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri|nesai|Ebu Saidi'l-Hudri|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Size, insanların en hayırlısı ve en şerlisini haber vermiyeyim mi! İnsanların en hayırlısı o kimsedir ki, kendi veya başkasının atı sırtında ya da yaya olarak, ölünceye kadar Allah yolunda çalışır, insanların en şerlisine gelince o da, Allah'ın Kitabını okuyup (emir ve yasaklarına) riayet etmeyen kimsedir." |Nesai, Cihad 8, (6,11-12)|996
Dostları ilə paylaş: |