FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Cafer İbnu Ebi Talib (ra)|tirmizi|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Caferi gördüm, cennette meleklerle birlikte uçuyorduk." |Tirmizi, Menakıb, (3767)|4422
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Cafer İbnu Ebi Talib (ra)|buharitirmizi|Ebu Hüreyre|Açlıktan karnımı yere yapıştırdığım, yönlerini dönüp de halimi onlarla da yiyecek ikram ederler umuduyla bildiğim ayetleri bana okumalarını taleb ettiğim zamanlar olurdu. Faklriere en çok hayrı dokunan kimse Ca'fer İbnu Ebi Talib idi. Gerçekten (söylediğim durumlarda) o bizimle ilgilenir, evinde ne varsa ondan bize ikram ederdi. Öyle ki, bazan içi tamamen boşalmış olan yağ kilesini bize çıkarıp açıverir, biz de onun içinde kalan (bulaşığın)ı yalanırdık. |Buhari, Fezailu'l-Ashab 10; Tirmizi, Menakıb, (3770)|4423
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Cafer İbnu Ebi Talib (ra)|buharimüslimtirmizi|Bera|Resulullah (sav), Cafer İbnu Ebi Talib (ra)'e dedi ki: "Sen bana hem huy ve hem de yaratılış yönüyle benziyorsun." |Buhari, Megazi 43; Müslim, Cihad 90, (1783); Tirmizi, Menakıb, (3769)|4424
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hasan Ve Huseyin (ra)|buharimüslimtirmizi|Bera|Resulullah (sav)'ı gördüm. Hz. Hasan'ı omuzunda taşıyor ve de: "Allahım, ben bunu seviyorum, onu sen de sev" diyordu. |Buhari, Fezailu'l-Aahab 22; Müslim, Fezailu's-Sahabe 58, 59, (2422); Tirmizi, Menakıb, (3784)|4425
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hasan Ve Huseyin (ra)|tirmizi|Bera|Tirmizî'nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Resulullah (sav) Hz. Hasan ve Hüseyin'e bakıp: "Allahım, ben bunları seviyorum, sen de sev!" buyurdu. |Tirmizi, Menakıb, (3784)|4426
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hasan Ve Huseyin (ra)|buhari|Ukbe İbnu'l-Haris|Hz. Ebu Bekr (ra) (bir gün) ikindi namazını kıldı, sonra beraberinde Hz. Ali (ra) olduğu halde yürümeye başladı. Yolda Hz. Hasan'ı çocuklarla oynuyor gördü. Omuzuna alıp: "Babam feda olsun! Ali'ye değil, Resulullah'a benziyor!" buyurdu. Hz. Ali de gülüyordu. |Buhari, Fezailu'l-Ashab 22|4427
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hasan Ve Huseyin (ra)|tirmizi|Enes|Resulullah (sav)'a "Ehl-i Beyt'inden hangisini en çok seviyorsun?" diye sorulmuştu. "Hasan ve Hüseyin!" diye cevap verdi. Hz. Fatıma (ra)'ya: "Benim oğullarımı bana çağır!" emreder, onları getirtip koklar, kucaklardı. |Tirmizi, Menakıb, (3774)|4428
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hasan Ve Huseyin (ra)|tirmiziİbnu mace|Ya'la İbnu Mürre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hüseyin bendendir ben de Hüseyin'denim. Allah Hüseyin'i seveni sever. Hüseyin esbat'tan biridir." |Tirmizi, Menakıb, (3777); İbnu Mace, Mukaddime, (144)|4429
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hasan Ve Huseyin (ra)|tirmizi|Ebu Said|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hasan ve Hüseyin, cennet ehlinin iki gencidir." |Tirmizi, Menakıb, (3778)|4430
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hasan Ve Huseyin (ra)|nesai|Abdullah İbnu Şeddad|Abdullah İbnu Şeddad, babasından (ra) naklediyor. Der ki: "Resulullah (sav) iki akşam namazının (yani akşam ve yatsının) birinde yanımıza geldi. Hasan veya Hüseyin'den birini taşıyordu. Resulullah (sav) öne geçip çocuğu yere bıraktı. Sonra tekbir getirip namaza durdu. Sonra namaz sırasında uzunca bir secde yaptı." Babam devamla dedi: "(Secde çok uzadığı için) başımı kaldırıp baktım. Bir de ne göreyim! Secdede olan Resulullah'ın sırtına çocuk binmiş duruyor. Ben hemen secdeme döndüm. Namaz bitince, Resulullah (sav)'a cemaatten: "Ey Allah'ın Resulü! Namaz sırasında öyle uzun bir secde yaptınız ki, bir hadise meydana geldi zannettik veya sana vahiy indi zannettik!" diye soranlar oldu. "Hayır!" dedi, "bunlardan hiçbiri olmadı. Velakin, oğlum sırtıma bindi. Ben, acele edip hevesi geçmeden sırtımdan indirmeyi uygun bulmadım (kendisi ininceye kadar bekledim). |Nesai, İftitah 83, (2, 229, 230)|4431
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hasan Ve Huseyin (ra)|tirmizi|Ensardan Selma|Ümmü Sele'nin yanına girdim, ağlıyordu. "Niye ağlıyorsun!" diye sordum. Bana şu cevabı verdi. "Şimdi Resulullah (sav)'ı rüyamda gördüm. Başında ve sakallarında toprak vardı. "Neyiniz var, ey Allah'ın Resulü?" dedim, "Az önce Hüseyin'in öldürüldügüne şahid oldum" buyurdu." |Tirmizi, Menakıb, (3774)|4432
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hasan Ve Huseyin (ra)|buharitirmizi|Enes|Ubeydullah İbnu Ziyad'a Hz. Hüseyin (ra)'in başı getirildi. Elindeki çubuğun ucuyla burnuna dürtüyor ve: "Bu kadar güzelini de hiç görmedim!" diyordu. Ben de: "O, (Al-i Beyt arasında) Resulullah (sav)'a en çok benzeyeni idi" dedim. |Buhari, Fezailu'l-Ashab 22; Tirmizi, Menakıb, (3780)|4433
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hasan Ve Huseyin (ra)|tirmizi|Ammar İbnu Umayr|Ubeydullah İbnu Ziyad ve arkadaşlarının kellesi geldikçe Kufe'nin Rahabe mahallesinin mescidinde üst üste dizildi. (Seyirci kalabalığı) ben de yaklaştım. "Geldi! Geldi!" diyorlardı. (Ne idi bu gelen? Merak edip daha da yaklaştım). Meğerse bir yılanmış. (Nerden geldiyse) gelmiş, kelleler arasına girip (kayboluyor, tekrar) çıkıyordu. Derken Ubeydullah İbnu Ziyad'ın burun deliğine girdi ve orada bir müddet kaldı. Sonra çıkıp gitti ve kayboldu. Biraz sonra kalabalık tekrar bağırmay a başladı. "Yine geldi! Yine geldi!" Bu hal iki veya üç kere tekerrür etti. |Tirmizi, Menakıb, (3782)|4434
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Zeyd İbnu Harise Ve Oğlu (ra)|buharimüslimtirmizi|İbnu Ömer|Resulullah (sav) askeri bir sefere hazırlamış, askerlerin başına da Üsame İbnu Zeyd'i komutan yapmıştı. (Üsame siyahi bir azadlının oğlu olması hasebiyle) onun komutanlığından memnun kalmayan bazı kimseler dedikodu yaptılar. (Söylenen yersiz sözler kulağına ulaşmış olan) Resulullah (sav): "Onun komutanlığı hususunda dedikodu yapan sizler, aynı dedikoduyu daha önce babasının komutanlığı için de yapmıştınız, Allah'a yemin olsun! O komutanlığa layık idi. Ve o, bana, insanların en sevgililerindendi. Bu da, bana ondan sonra insanların en sevgili olanlarındandır" buyurdu. |Buhari, Fezailu'l-Ashab 17, Megazi 42, 87, Eyman 2, Ahkam 33; Müslim, Fezailu's-Sahabe 63, (2426); Tirmizi, Menakıb, (3819)|4435
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Zeyd İbnu Harise Ve Oğlu (ra)|tirmizi|İbnu Ömer|Ömer, Üsame İbnu Zeyd'e (fey'den) üçbinbeşyüz (dirhemlik) pay ayırmıştı. Bana ise üçbin (dirhemlik) pay verdi. "Niye Üsame'yi benden üstün tuttun? Vallahi hiçbir savaşta benden ileri geçmiş değil (yani ben de onun katıldığı her savaşa katıldım) dedim. Bana şu cevabı verdi: "Ey oğulcuğum! Zeyd (ra), Resulullah (sav) nezdinde babandan daha sevgili idi. Üsame (ra) da Resulullah (sav)'a senden daha sevgilidir. Ben Resulullah (sav)'ın sevgisini kendi sevgime tercih ettim." |Tirmizi, Menakıb, (3815)|4436
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Ammar İbnu Yasir (ra)|tirmizi|Ali|Ammar (ra), Resulullah (sav)'ın yanına girmek için izin istedi. "Ona müsaade edin, girsin!" buyurdular. Ammar girince de: "Tayyib ve mutayyeb Ammar'a merhaba!" diyerek selamladılar. |Tirmizi, Menakıb, (3799)|4437
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Ammar İbnu Yasir (ra)|buhari|İkrime|İbnu Abbas (ra), bana ve oğlu Ali'ye: "Ebu Said'e gidin, onun rivayet ettiği hadisi dinleyin!" dedi. Biz de gittik. Onu, bakımını yapmakta olduğu bir bahçede bulduk. (Bizi görünce) ridasını alıp sarındı. Sonra bize (en baştan) anlatmaya koyularak, mescidin inşaasını zikretmeye kadar geldi ve: "Biz kerpiçleri tane tane taşıyorduk. Ammar (ra) ise (biri kendi, biri de Resulullah adına) ikişer ikişer taşıyordu. Resulllah (sav) onu gördü. Üzerindeki toprakları çırpmaya başladı ve: "Vay Ammar. Onu baği (asi) bir grup öldürecek. Bu, onları cennete çağırır, onlar da bunu ateşe çağırır!" buyurdu." [Buhari'nin rivayetinde "Onu bagi bir grup öldürecek" ibaresi mevcut değildi. Bu ibare Ebu Bekr el-Berkani ve el-İsmaili'nin rivayetinde mevcuttur.] |Buhari, Salat 63, Cihad 17|4438
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Ammar İbnu Yasir (ra)|tirmizi|Aişe|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ammar hangi meselede muhayyer bırakılmışsa mutlaka en doğrusunu seçmiştir." |Tirmizi, Menakıb, (3800)|4439
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Ammar İbnu Yasir (ra)|nesai|Amr İbnu Şurahbil|Amr İbnu Şurahbil, Resulullah'ın ashabından bir kişiden naklediyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ammar takırdaklarına kadar iman doldurulmuştur." |Nesai, İman 17, (8, 111)|4440
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Abdullah İbnu Mes'ud (ra)|buharitirmizi|Abdurrahman İbnu Yezid|Huzeyfe (ra)'ye, "içiyle dışıyla, hal ve hareketleriyle Resulullah (sav)'a en çok benzeyen şahıs kimse, onu bize söyle de kendisinden hadis dinleyelim" diye sordum. Bize şu cevabı verdi: "Biz içiyle dışıyla, hal ve hareketleriyle, evinin duvarlarıyla gizleninceye kadar Resulullah'a en çok benzeyen, İbnu Mes'ud (ra)'dan başka birisini tanımıyoruz." |Buhari, Fezailu'l-Ashab 27, Edeb 70; Tirmizi, Menakıb, (3809)|4441
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Abdullah İbnu Mes'ud (ra)|buharimüslimnesai|Mesruk ve Şakik|Abdullah İbnu Mes'ud (ra) dedi ki: "Kenisinden başka ilah olmayan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun, Kur'an'dan nazil olan her bir surenin nerede indiğini, her bir ayetin de ne sebeple indiğini mutlaka biliyorum. Eğer bilsem ki, bir kimse Kitabullah'ı benden daha iyi bilmektedir ve ona da deve ulaşabilmektedir, mutlaka binip giderim." |Buhari, Fezailu'l-Kur'an 8; Müslim, Fezailu's-Sahabe 114, (2462); Nesai, Zinet 10, (8, 134)|4442
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Abdullah İbnu Mes'ud (ra)|buharimüslimtirmizi|Ebu Musa|Yemen'den ben ve kardeşim beraber (Medine'ye) geldik. Bir müdet kaldık. Bu esnada İbnu Mes'ud ve annesini, Resulullah (sav)'ın yanına çok girip çıkmaları ve beraberliklerinin fazlalığı sebebiyle Resulullah (sav)'ın aile efradından olduklarına hükmetmiştik." |Buhari, Fezailu'l-Ashab 27, Megazi 74; Müslim, Fezailu's-Sahabe 110, (2460); Tirmizi, Menakıb, (3808)|4443
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Abdullah İbnu Mes'ud (ra)|müslimtirmizi|İbnu Mes'ud|Şu ayet indiği zaman (mealen): "İman edip güzel işler yapanlar, haramdan sakınıp iman ederek güzel işler yaptıkları, sonra yine haramdan kaçınmaya devam edip imanlarında sebat ettikleri, sonra da takvayı kalplerinde iyice kökleştirip iyilikte bulundukları takdirde, onların, haram şeyleri, henüz haram kılınmazdan önce tatmış olmalarından dolayı üzerlerine bir günah yoktur. Zira Allah iyilik yapanları ve iyi kullukta bulunanları sever" (Maide 93) Resulullah (sav) bana: "Sen bunlardan birisin" buyurdu. |Müslim, Fezailu's-Sahabe 109, (2459); Tirmizi, Tefsir, Maide, (3056)|4444
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Ebu Zerr El-Gıfari (ra)|müslim|Ebu Zerr|Hz. Ebu Zerr (ra), "Resulullah (sav) ile karşılaşmazdan önce üç yıl ibadet ettim" demişti. Kendisine: "(Bu ibadeti) kimin için yaptın?" diye sordular. "Allah için!" cevabını verdi. Tekrar: "Pekiyi nereye yönelerek yaptın?" denildi. "Rabbim beni nereye yöneltmiş idiyse oraya!" dedi ve açıklamaya devam etti: "Akşam vakti namaza başlıyor, gecenin sonuna kadar devam ediyordum. O zaman kendimi bir örtü gibi atıyor, güneş tepeme yükselinceye kadar öyle kalıyordum. (Bir gün kardeşim) Üneys bana: "Benim Mekke'de görülecek bir işim var. Sen bana baş-göz ol (eksikliğimi duyurma) dedi ve Mekke'ye gitti. Oraya varınca bana dönmekte gecikti. Nihayet geldi. "Ne yaptın?" dedim. "Mekke'de bir adama rastladım, senin (gibi farklı bir) din üzerine yaşıyor. Ancak O, kendisini Allah Teala'nın gönderdiğini zannediyor" dedi. "Halk ne diyor?" diye sordum. "Halk mı? Halk O'na şair diyor, kahin diyor, sahir (sihirbaz) diyor!" dedi. Esasen Üneys şairlerden biriydi. Tekrar sordum: "Pekala sen ne diyorsun?" "Ben" dedi, "kahinlerin sözünü işittim, bilirim. Onun ki kahin sözü değil. Onun söylediklerini şiir çeşitlerine tatbik ettim. Hiçbirine uygun gelmiyor. Benden sonra kimse O'na şiir diyemez. Vallahi O doğru sözlüdür, kahinler ise hep yalancıdırlar!" dedi. Bu açıklama üzerine ben ona: "Öyleyse benim işlerime de sen baş-göz ol, bir de ben gidip göreyim!" dedim. Ebu Zerr, gerisini şöyle anlatır: "Mekke'ye geldim. Halktan zayıf bir adam buldum. Ona: "Şu Sabii (sapık) dediğiniz adam nerede?" diye sormuştum. Adam, beni göstererek: "Burada bir sabii var! Burada bir sabii var!" diye bağırmaya başladı. Derken vadi halkı kesek ve kemiklerle üzerime hücum etti. Bayılarak yığılmış kalmışım. Kendime gelip kalktığım zaman kırmızı bir dikili taş gibiydim. Zemzem'e kadar gittim. Kanlarımı yıkadım, suyundan biraz içtim. Böylece otuz gün, gece ile gündüz arası kaldım. Bu esnada zemzem suyundan başka hiçbir taam almadım. Buna rağmen şişmanladım ve karnımın kavrımları arttı. Ciğerimde açlık hissi duymadım. Mekkeliler, ay ışığı olan bir gecede uyurken Beytullah'ı tavaf eden yoktu. Onlardan sadece iki kadar, İsaf ve Naile (adındaki putlarına) dua ediyordu. Tavafları sırasında bana kadar geldiler. (Dayanamayıp): "Onları birbirlerine nikahlayıverin bari!" dedim. Onlar dualarından vazgeçmeyip, tavaflarını yaparken yanıma kadar geldiler. Bu sefer: "Onlar(a niye tapıyorsunuz)? Odundan farkları ne?" dedim. Kadınlar: "(İmdat!) burada bir adam yok mu?" diye velvele kopararak gittiler. Tam o sırada kadınları Resulullah (sav) ve Ebu Bekr (ra), tepeden inerlerken karşılayıp: "(Niye bağırdınız) başınıza ne geldi?" derler. Kadınlar (onları daha tanımadan): "Ka'be ile örtüsü arasında bir sabii (sapık) var!" derler. Onlar sorarlar: "Size ne dedi?" "Bize ağzı dolduran (ağza alınmaz) sözler söyledi" derler. Derken Resululah (sav) geldi, Haceru'l-Esved'e istilamda bulundu, arkadaşıyla birlikte Beytullah'ı tavaf etti. Sonra namaz kıldı. Namazını bitirince, -Ebu Zerr der ki: "Aleyhissalatu vesselam'ı islam selamı ile ilk selamlayan ben oldum.- "Esselamu aleyke ya Resulullah. (Ey Allah'ın Resulü! Selam üzerine olsun)!" dedim. Bana: "Ve aleyke ve Rahmetullah. (Selam senin üzerine olsun, Allah'ın rahmeti de)!" diye mukabele etti. Sonra: "Sen kimlerdensin?" diye sordu. "Gıfar'danım!" dedim. Bunun üzerine eliyle eğilerek parmaklarını alnına koydu, içimdem: "Galiba kendimi Gıfar'a nisbet etmemden hoşlanmadı" dedim. Elinden tutmak üzere ilerledim. Fakat arkadaşı bana mani oldu. Onu benden iyi biliyordu. Sonra başını kaldırıp sordu: "Buraya ne zaman geldin? "Otuz gündür burdayım!" dedim. "Sana kim yiyecek verdi?" dedi. "Zemzen suyundan başka bir yiyeceğim olmadı. Şişmanladım bile. Öyle ki karnımın kıvrımları arttı. Ciğerimden açlık hissi de duymadım!" dedim. "Zemzem suyu mübarektir. O hakikaten besleyici bir gıdadır!" buyurdu. Hz. Ebu Bekr (ra): "Ey Allah'ın Resulü! Bana müsaade et, bu geceki yiyeceğini ben ikram edeyim!" dedi. Resulullah (sav) ve Ebu Bekr (ra) gittiler, onlarla ben de gittim. Ebu Bekr bir kapı açtı. Taif kuru üzümünden benim için bir avuç çıkarmaya başladı. Bu, Mekke'de yediğim ilk yemekti. Orada kaldığım kadar kaldım. Sonra Resulullah'a geldim. Bana dedi ki: "Ben hurmalıklı bir yere sevkedileceğim. Burasının Yesrib olduğu kanaatindeyim. Sen kavmine benden mesaj götür. Umarım, sayende Allah onları hayırla menfaatlendirecek ve onlar sebebiyle de sana sevap verecek." Bundan sonra ben kardeşim Üneys'e geldim. Bana: "Ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Müslüman oldum ve (Muhammed'in hak bir peygamber olduğunu) tasdik ettim" dedim. "Ben senin dinine karşı değilim. Ben de müslüman oldum ve tasdik ettim" dedi. Sonra kalkıp annemize geldik. (Durumu anlattık). O da bize: "Ben sizin dininize karşı değilim. Ben de müslüman oldum ve tasdik ettim!" dedi. Sonra kalkıp hayvanlarımıza binip kavmimiz Gıfar'a geldik. Resulullah (sav)'ın mesajını getirdik, ilk anda yarısı müslüman oldu. Eyma İbnu Rahza el-Gıfari müslüman olanların imamlığını yürütüyordu, bu onların efendisi idi. Diğer (müslüman olmayan) yarı: "Resulullah (sav) Medine'ye gelince müslüman oluruz!" dediler. Derken (sav) Medine'ye geldi. O geri kalan yarı da müslüman oldu. Bir müddet sonra Eşlem kabilesi de gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! (Gıfarlılar) bizim kardeşlerimizdir. Onların müslüman oldukları şey üzere biz de müslüman oluyoruz!" dediler ve onlar da müslüman oldular. Resulullah (sav): "Gıfar'a Allah mağfiretini bol kılsın. Eşlem'i de Allah selamete kavuştursun!" diyerek o iki kabileden memnuniyetini ifade buyurdular." [Metin Müslim'in metnidir.] |Müslim, Fezailu's-Sahabe 132, (2473)|4445
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Ebu Zerr El-Gıfari (ra)|buhari|Ebu Zerr|Ebu Zerr'in Buhari'de gelen bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resulullah (sav)'ın bi'set (peygamber olarak gönderildi) haberi Ebu Zerr (ra)'e ulaşınca, kardeşi (Üneys')e: "Devene bin! Şu vadiye (Mekke'ye) git! Kendisini peygamber zanneden ve semadan haber geldiğini söyleyen şu adam hakkında bana bilgi edin, sözlerini dinle ve bana getir!" dedi. Kardeşi gidip, Mekke'ye vardı. Onun sözlerinden dinledi. Sonra Ebu Zerrin yanına döndü ve şu bilgiyi verdi: "Onu gördüm, insanlara güzel ahlakı emrediyordu, (insanlara getirdiği) kelam da şiir değil." Ebu Zerr (kardeşinin anlattıklarını tatminkar bulmayarak), kardeşine: "Arzuladığım kadar merakımı gideremedim!" dedi. Azık hazırladı. İçerisine su olan dağarcığını yüklenip yola çıktı. Mekke'ye geldi. Mescide uğrayıp Resulullah (sav)'ı kolladı. Esasen O'nu tanımıyordu. Doğrudan sormayı da uygun görmedi. Böylece birkaç gece geçirdi. Tutup (bir kuytuya) yattı. Derken Ali (ra) onu görüp, bir yabancı olduğunu anladı. Onu görünce takip etti. Bu ikisinden hiçbiri diğerine herhangi bir şey sormadı. Bu suretle sabaha erdiler. Sonra kırbasını ve azığını Mescid'e taşıdı. O gün de öyle geçti ve Resulullah (sav)'ı akşama kadar göremedi. Bunun üzerine yattığı yere döndü. (Az sonra) Ali (ra) ona uğradı ve adama: "Yerimi öğrenme zamanı gelmedi mi?" dedi. Böylece Ebu Zerr'i kaldırdı ve beraberinde götürdü. (Ebu Zerr onu geriden takip etti.) Birbirlerine hiçbir şey söylemediler. Üçüncü güne ermişlerdi. O gün de aynı şekilde hareket ettiler. Ali onu beraberinde ikamet ettirdi. Ve: "Seni bu memlekete getiren sebebi bana söylemez misin?" diye sordu. Ebu Zerr: "Bana yardımcı olup yol göstereceğin hususunda ahd-u misakda bulunur (kesin söz verir)sen açıklarım!" dedi. Ali söz verdi, o da açıkladı. Ali dedi ki: "O haktır ve Allah'ın Resulüdür. Sabah olunca peşimi takip et. Ben, senin hakkında korktuğum bir şey görürsem, sanki su döküyorum gibi doğrulurum, değilse yürümeye devam ederim. Böylece girdiğim yere sen de girinceye kadar beni takip et!" Ali böyle yaptı. O da onu takip edip geldi. Ali, Resulullah (sav)'ın yanına girdi. O da onunla birlikte içeri daldı. Resulullah'ın sözünü dinledi ve anında müslüman oldu. Resulullah kendisine: "Hemen kavmine don. (Gördüklerini) onlara haber ver. Emrim sana gelinceye kadar (orada kal)" ferman etti. Ebu Zerr de: "Nefsim elinde olan Zat'a yemin olsun, ben de haberi onlar arasında bağırarak söyleyeceğim!" dedi. Oradan çıkıp Msecid'e geldi. Yüksek sesle: "Eşhedu en-la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resulullah!" dedi. Halk üzerine atılıp, onu iyice dövdüler, canını pek yaktılar. Derken Abbas (ra) gelip üzerine kapanarak (mani oldu). "Yazık size! Bunun Gıfarlı olduğunu, Şam'a giden tüccarlarınızın yolunun oradan geçtiğini bilmiyor musunuz?" diyerek onu ellerinden kurtardı. Ebu Zerr, ertesi günü aynı şeyi tekrarladı. Mekkeliler, üzerine atılıp tekrar dövdüler. Yine Abbas üzerine kapandı ve onu kurtardı. (Ravi der ki): "Bu, Ebu Zerr el-Giffiri'nin müslüman oluşunun başlangıcı oldu." |Buhari, Menakıbu'l-Ensar 33, Menakıb 10|4446
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Huzeyfe İbnu'l-Yeman (ra)|tirmizi|Huzeyfe|Annem bana: "Resulullah (sav) (en son) ne zaman gördün?" diye sordu. Ben: "Şu şu zamandan beri görmedim!" dedim. Annem bana (kızdı ve) azarladı. Bunun üzerine: "İzin ver Aleyhissalatu vesselam'a gideyim, akşam namazını O'nunla kılayım ve bana da sana da mağfiret dileyivermesini taleb edeyim!" dedim. (O gün) Aleyhissalatu vesselam'a gittim. Akşamı onunla kıldım. Yatsıyı da kılıncaya kadar (orada nafile) namaz kıldı. Sonra ayrıldı. Ben de peşine düştüm. Derken sesimi işitti. "Bu kim? Huzeyfe değil mi?" dedi. "Evet, Huzeyfe'dir!" dedim. "Hacetin nedir? Allah Teala Hazretleri sana da, annene de mağfiret buyursun. Şu bir melektir. Bu geceden önce arza hiç inmemiştir. Bana selam vermek ve Fatıma'nın cennetteki kadınların efendisi olduğunu, Hasan'ın ve Hüseyin'in de cennetteki gençlerin efendisi olduğun bana müjdelemek için Rabbinden izin istedi" buyurdu. |Tirmizi, Menakıb, (3783)|4447
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Huzeyfe İbnu'l-Yeman (ra)|tirmizi|Huzeyfe|Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Yerinize bir halife tayin etseniz!" demişti. Şu cevapta bulundu: "Ben birini yerime koysam, sonra da siz ona isyan etseniz, azaba maruz kalırsınız. Velakin, siz, Huzeyfe'nin size rivayet edeceği sözleri tasdik edin, Abdullah İbnu Mes'ud'un okuyacağını okuyun." |Tirmizi, Menakıb, (3814)|4448
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Sa'd İbnu Muaz (ra)|buharimüslimtirmizi|Bera|Resulullah (sav)'a sündüs bir cübbe hediye edildi, elimizle yoklamaya başladık, hepimiz hayran olmuştuk. "Nefsim (kudret) elinde olan Zat'a yemin olsun, Sa'd İbnu Muaz'ın cennetteki mendilleri bundan hayırlıdır" buyurdular. |Buhari, Libas 26, Bed'ül-Halk 8, Menakıbu'l-Ensar 12, Eyman 3; Müslim, Fezail 126, (2468); Tirmizi, Menakıb, (3846)|4449
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Sa'd İbnu Muaz (ra)|buharimüslimtirmizi|Cabir|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sa'd İbnu Mu'az'ın vefatından Arş titredi. -Bir rivayette "Arş-ı Rahman titredi-" |Buhari, Menakıbu'l-Ensar 12; Müslim, Fezailu's-Sahabe 125, (2467); Tirmizi, Menakıb, (3847)|4450
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Sa'd İbnu Muaz (ra)|tirmizi|Enes|Sad İbnu Mu'az (ra)'ın cenazesi taşındığı zaman münafıklar: "Cenazesi ne kadar hafif" dediler. (Bu sözleriyle) Beni Kureyza hakkındaki hükmünü kastediyorlardı. Bu, Resulullah (sav)'ın kulağına ulaştı. Hemen şunu söyledi: "Onun cenazesini melekler taşıyordu. (Bu sebeple insanlara hafif geldi)." |Tirmizi, Menakıb, (3848)|4451
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Abdullah İbnu Abbas (ra)|buharimüslimtirmizi|İbnu Abbas|Resulullah (sav) beni sinesine bastırdı ve: "Allahım, bunu dinde fakih kıl" diye dua etti. [Bir başka rivayette: "Allahım ona Kitab'ı öğret", bir diğer rivayette: "Hikmeti öğret" demiştir.] |Buhari, Fezail'l-Ashab 24, İlm 17, Vudu 10, İ'tisam 1; Müslim, Fezailu's-Sahabe 138, (2477); Tirmizi, Menakıb, (3823, 3824)|4452
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Abdullah İbnu Ömer (ra)|buharimüslimtirmizi|Abdullah İbnu Ömer|(Rüyamda) elimde bir iştirak parçası gördüm. Cennette her nereye istedi isem bu parça beni (bir kanat gibi) oraya uçuruyordu. Rüyamı (kızkardeşim) Hafsa'ya anlattım, O da Resulullah (sav)'a anlatmış. Aleyhissalatu vesselam, Hafsa'ya: "Kardeşin Abdullah (Allah'ın ve kulların hakkına riayet eden) salih bir insan, keşke geceleyin de namaza kalksa!" buyurmuş. Ben bu vak'adan sonra gece namazını hiç bırakmadım. |Buhari, Fezailu'l-Ashab 19, Mesacid 58, Teheccüd 2, 21, Tabir 25, 35, 36; Müslim, Fezailu's-Sahabe 139, (2478); Tirmizi, Menakıb, (3825)|4453
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Abdullah İbnu Zübeyr (ra)|buharimüslim|Aişe|İslam'da doğan ilk çocuk Abdullah İbnu'z-Zübeyr (ra)'dir. Doğunca onu Resulullah (sav)'a getirdiler. Bir hurma alarak ağzında gevdi, sonra (sevdiği şeyi) çocuğun ağzına soktu. Karnına ilk giren şey Resulullah (sav)'ın tükrüğü oldu. |Buhari, Menakıbu'l-Ensar 46; Müslim, Adab 26, (2146)|4454
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Abdullah İbnu Zübeyr (ra)|tirmizi|Aişe|Resulullah (sav) Zübeyr'in evinde bir kandil görmüştü: "Ey Aişe" dedi. "Ben Esma'yı nifas olmuş (doğum yapmış) zannediyorum. Sakın çocuğa isim koymayın, ben isim koyacağım!" Sonra ona Abdullah ismini koydu ve elindeki bir hurma ile de tahnik yaptı. |Tirmizi, Menakıb, (3826)|4455
FEZAİL BÖLÜMÜ|Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Bilal İbnu Rabah (ra)|buharimüslim|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ey Bilal! İslam olalıdan beri işlediğin ve sen çok menfaat ümid ettiğin ameli bana söyler misin? Çünkü ben, bu gece (rüyamda), cenette ön tarafımda senin ayakkabılarının sesini işittim!" Bilal şu cevabı verdi: "Ben İslamda, nazarımda, daha çok menfaat umduğum şu amelden başkasını işlemedim: Gece olsun gündüz olsun tam bir temizlik yaptığım (abdest aldığım) zaman, mutlaka bana kılmam yazılan bir namaz kılarım." |Buhari, Teheccüd 17; Müslim, Fezailu's-Sahabe 108, (2458)|4456
Dostları ilə paylaş: |