İsim ve Sıfatlar Tevhidi



Yüklə 1,8 Mb.
səhifə14/23
tarix27.05.2018
ölçüsü1,8 Mb.
#51850
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   23

Nuaym b. Hammâd el-Huzâ’î ise şöyle demiştir: “Allah’ı yaratıklarına benzeten kâfir olur. Allah’ın kendisini nitelendirdiği şeyleri inkar eden de kâfir olur. Ne Allah’ın kendisini nitelendirdiği ne de Rasûlü’nün O’nu nitelendirdiği hiçbir şey teşbîh değildir.” Tahrici daha önce 55 nolu dipnotta geçmişti.

59. Dımaşk (fiam) ehlinin müftüsü, Ebû Abdillah b. Ebî Müslim el-Hüzelî. Fıkıhçı ve hafız. Kendisi şöyle derdi: “İlim talebi yolunda bütün yeryüzünü dolaştım.” Zührî ise hakkında: “Âlimler üçtür” dedikten sonra onlardan biri olarak Mekhûl’u saymıştır. Mekhûl h. 113 yılında vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/107-108); Siyer (5/155-160); Mîzânu’l-İ’tidâl (4/177-178); Tehzîbu’t-Tehzîb (10/259-261).

60. Ebû Bekr Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdillah b. fiihâb el-Kureşî ez-Zührî. H. 50 yılında doğdu. İbn Ömer radiyallâhu anhumâ’dan iki hadis işitti. İbnu’l-Müseyyib’le sekiz yıl beraber kaldı. Hakkında Ömer b. Abdülazîz: “Allah’a ilimden daha üstün bir şeyle ibâdet (kulluk) etmedin” demiştir. Zehebî hakkında söylenen menkıbe ve haberlerin 40 yaprak tuttuğunu söyler. H. 124 yılında vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/108-113); Siyer (5/326-350); Mîzânu’l-İ’tidâl (4/40); Tehzîbu’t-Tehzîb (9/385-388); fiezerâtü’z-Zeheb (1/162).

61. Mâlik b. Enes b. Mâlik b. Ebî Âmir b. ‘Amr b. el-Hâris, Ebû Abdillah el-Asbahî el-Medenî. Büyük fıkıh ve hadis âlimi. Dâru’l-Hicre (Medine) ve Mâlikî mezhebinin imamı. Nâfi’, Zührî, İbnü’l-Münkedir, Abdullah b. Dînâr ve daha pek çok ulu tâbiînden hadis rivâyet etmiş, kendisinden de İbnu’l-Mübârek, Saîd el-Kattân, İbn Mehdî ve İbn Vehb gibi sayısız âlim hadis rivayet etmiştir. İmam fiâfiî O’nun için: “Mâlik Allah’ın halkına bir huccetidir” demiştir. Buhârî ise en sahih isnâdın, Mâlik’in Nâfi’den, O’nun da İbn Ömer’den rivâyet ettiği isnâd olduğunu söyler. İmam Mâlik el-Muvatta’ adlı meşhur hadis kitabının müellifidir. İmam fiâfiî el-Muvatta’ hakkında: “Yeryüzünde (hadis alanında) Mâlik’in Muvatta’ından daha doğru bir kitap yoktur” demiştir. İmam Mâlik h. 179 yılında 86 (89’da denmiştir) yaşındayken Medine’de vefat etmiş ve (Cennet-i) Bâki’ye defnedilmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/207-213); Siyer (8/48-135); el-Bidâye ve’n-Nihâye (10/180); Tehzibu’t-Tehzîb (10/5-8); fiezerâtü’z-Zeheb (2/12-15).

62. Süfyân b. Saîd b. Mesrûk b. Habîb, Ebû Abdillah es-Sevrî el-Kûfî. Hadis hâfızlarının imamı, zamanındaki bildiğiyle amel eden âlimlerin efendisi. fiu’be, İbn Maîn ve bir cemâat O’nun için: “Hadiste mü’minlerin emiri” demiş, fiu’be b. el-Haccâc hakkında ayrıca “Süfyân benden daha hâfızdır”, İbnu’l-Mübârek ise “1100 şeyhten hadis yazdım. Onların içinde Süfyân’dan daha iyisini görmedim” demiştir. H. 161 yılında vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/203-207); Siyer (7/229-279); Tehzîbu’t-Tehzîb (4/101-104); fiezerâtü’z-Zeheb (1/250-251).

63. Leys b. Sa’d b. Abdurrahmân, Ebu’l-Hâris el-Fehmî el-Mısrî. Mısır diyarının şeyhi, âlimi ve başkanı. Asrının meşhur fıkıh âlimi. Hakkında İmam fiâfiî: “Mâlik’den daha fakihtir, ancak ashâbı O’nu kalkındırmamıştır”, İbn Vehb ise: “Eğer Leys ve Mâlik olmasa sapıtmıştık” demişlerdir. H. 175 yılında 81 yaşındayken vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/224-226); Siyer (8/136-163); Mîzânu’l-İ’tidâl (3/423), Tehzîbu’t-Tehzîb (8/401-405); fiezerâtü’z-Zeheb (1/285).

64. Abdurrahmân b. ‘Amr b. Muhammed (Yuhmed), Ebû ‘Amr el-Evzâ’î ed-Dımaşkî. fieyhu’l-İslâm ve fiam ehlinin imamı. H. 88 yılında sahâbe hayattayken doğdu. İbadete çok düşkündü. Geceyi; namaz, Kur’ân ve çokça göz yaşı dökerek ağlamayla ihya ederdi. Hakkında Hâkim: “Evzâ’î, genel olarak asrının, özel olarak da fiam ehlinin imamıdır” demiştir. Kendisinden cemâat rivâyet etmiştir. H. 157 yılında vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/178-183); Siyer (7/107-134); Mîzânu’l-İ’tidâl (2/580); Tehzîbu’t-Tehzîb (6/215-218); fiezerâtü’z-Zeheb (1/241-242).

65. (SAHİH ESER): Tirmizî, el-Câmiu’s-Sahîh (3/51); el-Hallâl, es-Sünne (No: 313); el-Lâlekâî (No: 875); İbn Abdilberr, Câmiu Beyâni’l-İlmi ve Fadlih (No: 1801, 1802); Zehebî, el-Uluvv (bk. Muhtasar, No: 123, 126, 134, 137). Eser sahihtir. Bk. el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ (sh: 76, 129, Mecmûu’l-Fetâvâ 5/39); İbnu’l-Kayyim, İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye (sh: 77); İbn Hacer, Fethu’l-Bârî (13/418); el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 138, 139, 142, 143).

66. Hadisin metni ve tahrici 13. bölümde gelecek. Bk. sh: 124 ve 160 nolu dipnot.

67. Ahmed b. Muhammed b. Hanbel b. Hilâl b. Esed, Ebû Abdillah ez-Zühlî eş-fieybânî el-Mervezî sonra el-Bağdâdî. Büyük hadis ve fıkıh âlimi. Asrında müslümanların efendisi. Hanbelî mezhebinin imamı. H. 164 yılında dünyaya geldi. İmam Mâlik’in öldüğü yıl olan 179 yılında henüz 15 yaşındayken ilim tahsil etmeye başladı. Kısa sürede tefsir, hadis, fıkıh ve diğer islamî ilimlerde şöhret oldu. Hakkında İmam fiâfiî: “Bağdât’tan çıktığımda geride Ahmed b. Hanbel’den daha faziletli, daha bilgili ve daha fakîh birini bırakmamıştım” İbnu’l-Medînî ise “Allah bu dini riddet günü Ebû Bekir es-Sıddîk ile, mihnet günü de (Kur’ân yaratılmıştır dendiği fitne günleri) Ahmed b. Hanbel ile desteklemiştir” demişlerdir. Sünnete olan düşkünlüğü ve bağlılığı nedeniyle İmâmu’s-Sünne (Sünnet’in imamı) ismiyle şereflendirilen İmam Ahmed çok zâhid, vera’ ve takva sahibi kişiliğiyle meşhurdur. O’nun zühdü, takvası ve kerametleriyle ilgili anlatılan ve yazılan menkıbeler bir hayli fazladır. İçerdiği rivâyetlerin çokluğu nedeniyle, müsnedler içinde en fazla rivâyeti içeren “el-Müsned” adlı o muhteşem eserin müellifidir. Ölümünden sonra oğlu Abdullah tarafından yapılan bazı ilave rivâyetlerle bugün mevcut olan halini almıştır. İmam Ahmed h. 241 yılında 77 yaşındayken Bağdât’ta vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (2/431-432); Siyer (11/177-358, el-Bidâye ve’n-Nihâye (10/340-358) Tehzîbu’t-Tehzîb (1/66-68), fiezerâtü’z-Zeheb (2/96-98).

68. Bk. İbnu’l-Kayyim, es-Savâıku’l-Mürsele (1/265); İbnu’l-Mevsılî, Muhtasaru’s-Savâık (2/251); İbnu’l-Cevzî, Menâkıbu’l-İmâm Ahmed (sh: 156); Zehebî, Târîhu’l-İslâm (İmam Ahmed’in hal tercemesi No: 27); İbn ‘Useymîn, fierhu Lüm’atü’l-İ’tikâd (sh: 35).

69. Muhammed b. el-Hasen b. Ferkad, Ebû Abdillah eş-fieybânî el-Kûfî. Fıkıh ve hadis âlimi. Ebû Hanîfe’nin arkadaşı ve öğrencisi. Ebû Hanîfe’den fıkıh ilmi tahsil etmiş, Mâlik’ten hadis dinlemiş, İmam fiâfiî’ye hocalık yapmıştır. İmam fiâfîi hakkında: “O’ndan bir deve yükü hadis yazdım. O’ndan zekaca daha üstün ilim dolu biriyle münazara etmedim. Eğer Kur’ân Muhammed b. el-Hasen’ın diliyle indi demek isteseydim, dili fasih kullanışından dolayı bunu derdim” demiştir. el-Âsâr, el-Muvatta’ ve’l-Hucce alâ Ehli’l-Medîne gibi eserleri vardır. H. 189 yılında Rey’de vefat etmiştir. Bk. el-Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd (2/172-182); Siyer (9/134-136); Mîzânu’l-İ’tidâl (3/513); Lisânu’l-Mîzân (5/121); fiezerâtü’z-Zeheb (1/321).

70. (SAHİH ESER): el-Lâlekâî (No: 740); Zehebî, el-Uluvv (sh: 113); İbn Kudâme, İsbâtu Sıfati’l-Uluvv (No: 82); İbn Teymiyye; Mecmûu’l-Fetâvâ (4/4-5; 5/50, el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ sh: 89). Eser sahihtir. Bk. el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 159).

71. Başka bir ifâdeyle Allah’ın zâtıyla yüksekte, yukarıda, gökte olması, arşına istivâ etmiş olması.

İmam Ebû Hanîfe’nin, Allah’ın zâtıyla uluvvu hakkında pek çok sözü vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

“Her kim: ‘Rabbim gökte mi yoksa yerde midir? bilmiyorum’ derse kâfir olmuştur. Yine aynı şekilde: ‘O, arş(ının) üzerindedir, fakat arş gökte midir, yoksa yerde midir? bilmiyorum’ diyen kimse de kâfir olmuştur.” el-Fıkhu’l-Ebsat, sh: 45. Bu sözün diğer bir rivâyeti de şöyledir: “Her kim: ‘Rabbim gökte mi yoksa yerde midir? bilmiyorum’ derse kâfir olmuştur. Çünkü Allah “Rahmân arşa istivâ etti” (Tâhâ, 5) buyuruyor. Allah’ın arşı da yedi kat semânın üstündedir. Yine aynı şekilde: ‘O, arşın üzerindedir, fakat arş gökte midir yoksa yerde midir? bilmiyorum’ diyen kimse de kâfir olmuştur. Çünkü o Allah’ın gökte olduğunu inkar etmiştir. Allah’ın gökte olduğunu inkar eden de kâfir olmuştur: “Çünkü Allah illiyyîn’in en üstündedir, en yukarısındadır. O’ndan yukarıdan istenir, aşağıdan değil.” İbn Kudâme, el-Uluvv (sh.116); İbn Teymiyye, el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ (sh: 86-87, Mecmûu’l-Fetâvâ 5/48); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar sh: 136, No: 118); İbnu’l-Kayyim, İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye (sh: 74); İbn Ebi’l-’İzz el-Hanefî, fierhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye (sh: 288).

“Allah-u Teâlâ’dan birşey istenirken, yukarıdan istenir, aşağıdan değil. Çünkü aşağı hiçbir şeyde Rubûbiyyet ve Ulûhiyyetin sıfatlarından değildir. Nitekim hadiste de şöyle rivâyet edilmiştir: “Bir adam siyah câriyesini Hz. Peygamber’e getirerek şöyle dedi: ‘Bir mü’mine câriyeyi âzat etmek üzerime vâcib oldu. Bunu bana yeterli görür müsün?’ Hz. Peygamber de câriyeye: ‘Sen mü’mine misin?’ diye sordu. O da ‘evet’ deyince bu defa Hz. Peygamber:‘Peki Allah nerede?’ diye sordu. O da göğe işâret etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber adama: ‘Onu âzat et, çünkü o mü’minedir, buyurdu.” el-Fıkhu’l-Ebsat, sh: 47-48.

“Biz Allah’ın ihtiyaç olmaksızın arş üzerine istivâ ve istikrar ettiğini ikrar ederiz. O ihtiyaç olmaksızın arşı da başkalarını da muhafaza eder.” el-Vasıyye, sh: 73.

“Her kim Allah Azze ve Celle’nin (zâtıyla) gökte olduğunu inkar ederse muhakkak kâfir olmuştur.” el-Uluvv (Muhtasar sh: 137, No: 119).

72. Allah’ın zâtıyla yüksekte, yukarıda olduğunu gösteren üç ismi vardır. Bunlar el-Aliyy, el-A’lâ ve el-Müteâl’dir. Bunların üçü de Kur’ân’da zikredilmiştir:

el-Aliyy için bk. (Bakara 255; Nisâ 34; Hacc 62; Lokmân 30; Sebe 23; Gâfir (Mü’min) 12; fiûrâ, 51)

el-A’lâ için bk. (Nâziât 24; el-A’lâ 1, Leyl 20).

el-Müteâl için bk. (Ra’d, 9)

Ayrıca Kur’ân’da Allah’ın yüksekte, yukarıda olduğunu gösteren el-Uluvv sıfatı vardır ki, “Teâlâ” şeklinde ifâde edilmiştir. Bunun için bk. (En’âm 100; A’râf 190; Yûnus 18; Nahl 1, 3; İsrâ 43; Tâhâ 114; Mü’minûn 92, 116; Neml 63; Kassas 68; Rûm 40; Zümer 67; Cin 3).

73. Allah’ın üstte olduğunu gösteren “el-Fevkıyye” sıfatı için ayrıca bk. (En’âm 18, 61, 65; Fetih 10; Hâkka 17).

74. Ayrıca bk. (A’râf 54; Yûnus 3; Ra’d 2; Furkân 59; Secde 4; Hadîd 4).

75. Ayrıca bk. (Mülk, 17).

76. (ZAYIF HADİS): Ev’âl (dağ keçisinin tekesi) hadisinden bir bölüm. Ahmed (1/206, 207); Ebû Dâvûd (No: 4723, 4724, 4725); Tirmizî (No: 3320); İbn Mâce (No: 193); Hâkim (No: 3428) ve diğerleri el-Abbâs b. Abdulmuttalib radiyallâhu anh’den. Hadis sened yönünden zayıftır. Bk. el-Elbânî, Silsiletü’l-Ehâdîsi’d-Daîfe (No: 1247); Zılâlu’l-Cenne (No:577); fierhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye Tahkîki (sh.277, 294 nolu dipnot); Dr. Abdullah et-Türkî ve fiuayb el-Arnavût, fierhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye Tahkîki (2/365, 3 nolu dipnot).

Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd radiyallâhu anh’den gelen ve hükmen merfû’ olan başka bir hadis vardır. Hadisin metni şöyledir: “Arş suyun üstünde, Allah da arşın üstündedir. Allah sizin ne üzere olduğunuzu bilir.” Taberânî, el-Kebîr (No: 8987); el-Lâlekâî (No: 659); Dârimî, er-Redd ale’l-Cehmiyye (No: 81); er-Redd alâ Bişri’l-Merîsî (No: 73, 90, 105); İbn Huzeyme, et-Tevhîd (No: 149, 150); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar No: 48); Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât (sh: 401, diğer baskıda 2/145) ve diğerleri İbn Mes’ûd’dan.

Hadisin senedi hasendir. İbn Teymiyye, el-Akîdetü’l-Vâsıtıyye (2/41)’de hadisin hasen olduğunu söylemiştir. İbnu’l-Kayyim de İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye (sh: 160) adlı eserinde hadisin isnâdını tashih etmiştir. O’nun bu tashihine İbn Hacer işaret etmiş ve hadisi İbn Ebî Âsım’ın es-Sünne adlı eserinde tahric ettiğini söylemiştir. (Bk. Fethu’l-Bârî 3/413). Ayrıca Zehebî el-Uluvv ’da isnâdına sahih derken, Heysemî Mecmau’z-Zevâid ’de (1/86): “Ricâli (râvileri) Sahîh’in ricâlidir” demiştir. el-Elbânî’de bu senedin ceyyid (iyi) olduğunu belirtmiştir. (Bk. Muhtasaru’l-Uluvv sh: 104). Selîm el-Hilâlî ise senede mevkûf olarak hasen demiştir. (Bk. İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye, thk. Selîm el-Hilâlî, sh: 76, 30 nolu dipnot).

77. (SAHİH HADİS): Buhârî (No: 3344, 3610, 4351, 4667, 5058, 6163, 6931, 6933, 7432, 7562); Müslim (No: 1063); Ebû Dâvûd (No: 4764); Nesâî (5/87); İbn Kudâme, İsbâtu Sıfati’l-Uluvv (No:23); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar No:7); Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât (sh: 420, diğer baskıda 2/163) ve diğerleri Ebû Saîd el-Hudrî radiyallâhu anh’den. Hadis sahihtir. Bk. el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 84, No: 7); Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr (No:2645); İrvâu’l-Galîl (No: 864); Muhtasaru Sahîhi Müslim (No: 514).

78. Ayrıca bk. (Âl-i İmrân 55; Secde 5; Gâfir (Mü’min) 36-37).

79. (SAHİH HADİS): Ahmed (3/33, 418, 431, 538, 541); Buhârî (No: 7340 muallak olarak fakat cezim sigasıyla); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar No: 11) ve diğerleri “Hiç kimse iyi (helal) bir şeyden sadaka vermiş olmasın ki Allah onu sağ eliyle (alıp) kabul etmesin. Zaten Allah’a iyi şeyden (helalden) başkası da yükselmez (çıkmaz). Aynen sizden birinizin tayını özenle büyüttüğü (yetiştirdiği) gibi, sahibi için onu büyütür de nihayet dağ gibi olur” lafzıyla Ebû Hureyre radiyallâhu anh’den. Hadis bu lafızla sahihtir. Bk. el-Elbânî, İrvâu’l-Galîl (No:886); Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 86, No: 11); Muhtasaru Sahîhi’l-Buhârî (1/332, 6 nolu dipnot).

Hadis bu lafız dışında “Hiç kimse iyi bir şeyden (helalden) sadaka vermiş olmasın ki Allah onu sağ eliyle alıp kabul etmesin. Bu bir hurma bile olsa. Zaten Allah iyiden (helalden) başkasını da kabul etmez... (hadisin geri kalan kısmı için 184 nolu dipnota bak)” lafzıyla da rivâyet edilmiştir. Ahmed (2/331, 418, 419, 431, 538, 541); Buhârî (No: 1410); Müslim (No: 1014); Tirmizî (No: 661, 662); Nesâî (5/56-58); İbn Mâce (No: 1842) ve diğerleri Ebû Hureyre’den. Hadis bu lafızla da sahihtir. Bk. el-Elbânî, İrvâu’l-Galîl (3/393-395); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (1/431-432); Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr No: 5600, 6152); Muhtasaru Sahîhi’l-Buhârî (No:705); Muhtasaru Sahîhi Müslim (No: 539).

80. (SAHİH HADİS): Mâlik (1/155, No: 82); Ahmed (2/257, 312, 486); Buhârî (No: 555, 3223, 7429, 7486); Müslim (No: 632); Nesâî (1/240-241); İbn Huzeyme, es-Sahîh (No: 321, 322); et-Tevhîd (No: 118, 381); Beyhakî, el-Esmâ (sh: 425, diğer baskıda 2/166); Dârimî, er-Redd ale’l-Cehmiyye (No: 92); İbn Kudâme, el-Uluvv (No: 51); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar, No: 3) ve diğerleri Ebû Hureyre radiyallâhu anh’den. Hadis sahihtir. Bk. el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 83, No: 3); fierhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye Tahkiki (sh: 285, 315 nolu dipnot); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (No: 626); Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr (No: 8019); Zılâlu’l-Cenne (Ebû Saîd el-Hudrî’den, No: 491, 504).

81. (SAHİH HADİS): Ahmed (4/395, 401, 405); Müslim (No: 179); İbn Mâce (No: 195, 196); Dârimî, er-Redd ale’l-Merîsî (sh: 173); Beyhakî, el-Esmâ (sh: 402, diğer baskıda 1/295); Âcurrî, eş-fierîa (sh: 304); İbn Hibbân (el-İhsân, No: 266); İbn Huzeyme, et-Tevhîd (No: 51); Beğavî, fierhu’s-Sünne (No: 91); İbn Mende, et-Tevhîd (No: 778); Tayâlisî, el-Müsned (No: 491); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar, No: 12) ve diğerleri Ebû Mûsa el-Eş’arî radiyallâhu anh’den. Hadis sahihtir. Bk. el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 86, No: 12); fierhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye Tahkiki (sh: 120, 52 nolu dipnot; sh: 197, 171 nolu dipnot; sh: 220, 183 nolu dipnot); Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr (No: 1860); Muhtasaru Sahîhi Müslim (No: 85); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (No: 91). (Hadisin tam metni için bk. 175 nolu dipnot).

82. Ayrıca bk. (Tâhâ 4; Secde 2; Zümer 1; Gâfir (Mü’min) 2; Fussilet 2, 42; Duhân 1-5; Câsiye 2; Ahkâf 2).

83. Hadisin tam metni ve tahrici ileride gelecektir. Bk. 13. bölüm sh: 124 ve 160 nolu dipnot.

84. (SAHİH ESER): Beyhakî, el-Esmâ (sh: 408, diğer baskıda 2/150); Zehebî, el-Uluvv (sh: 100); Tezkiretü’l-Huffâz (1/181-182); Siyer (8/402); İbnu’l-Kayyim, İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye (sh: 72) ve diğerleri.

Eserin isnâdını, İbn Teymiyye el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ’da (sh: 75, Mecmûu’l-Fetâvâ 5/39), İbnu’l-Kayyim hocasına uyarak İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye’de (sh: 69, 72) ve Zehebî Tezkiretü’l-Huffâz’da (1/182) tashih etmişlerdir. İbn Hacer Fethu’l-Bârî ’de (13/417) “eseri Beyhakî’nin ceyyid (iyi) bir senedle tahric ettiğini” söylemiştir. el-Elbânî’de Muhtasaru’l-Uluvv ’da (sh: 138) “râvileri güvenilir imamlardır” demiştir.

85. Cehm b. Safvân, Ebû Muhriz er-Râsibî es-Semerkandî. Sapık, bid’atçi ve Cehmiyye’nin başı. Tirmiz’de yetişen Cehm, sonra Belh’e gider ve burada Mukâtil b. Süleymân’ın (öl. 150h.) mescidinde onunla birlikte namaz kılar. İkisi münazaralarda bulunurlar. Tirmiz şehrine sürülür. Bundan sonra da kendisi el-Hâris b. Süreyc ile birlikte Benî Umeyye’den olan sultana karşı isyan çıkarır. Söylenildiğine göre kendisini Selm b. Ahvez, Allah’ın Mûsâ’yla konuştuğunu inkar ettiği için Isfahan’da h. 128 yılında öldürür. Merv ya da Horasân’da öldürüldüğü de söylenir. Bk. Taberî, Târîhu’t-Taberî (4/292 ve sonrası); Cemâluddîn el-Kâsımî, Târîhu’l-Cehmiyye ve’l-Mu’tezile (sh: 14-18); İbn Kesîr, el-Bidâye (10/28 ve sonrası); Zehebî, Siyer (6/26-27); Mîzânu’l-İ’tidâl (1/426); Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadiscilerle Kelamcılar Arasındaki Münakaşalar (sh: 61). (Cehm’in sapık görüşleri için 24 nolu dipnota, öldürülme hadisesinin ayrıntısı için 19. bölüm sh: 177’ye bakın.)

86. (SAHİH HADİS): Câbir b. Abdullah radiyallâhu anh’ın rivâyet ettiği meşhur Vedâ Haccı hadisinden bir bölüm. Ahmed (3/313, 371, işaret lafzı zikredilmeden); Müslim (No:1218); Ebû Dâvûd (No: 1905); İbn Mâce (No: 3074); Dârimî (No: 1850); İbnu’l-Cârûd, el-Müntekâ (No:469); Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ (5/8); İbn Huzeyme, es-Sahîh (No:2809); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar No: 2) ve diğerleri. Hadis sahihtir. Bk. el-Elbânî, Muhtasaru Sahîhi Müslim (sh: 186-188); Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 83); İrvâu’l-Galîl (4/201-209, No: 1017); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (2/783-787, No:2555); fierhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye Tahkiki (sh: 287, 319 nolu dipnot); Haccetü’n-Nebiyyi Kemâ Revâhâ anhu Câbir radiyallâhu anhu adlı kitapçık.

87. İbn Ebi’l-’İzz el-Hanefî, Allah’ın yaratıklarına uluvvunu ve O’nun kullarının üstünde olduğunu gösteren Kur’ân ve Sünnet naslarının değişik şekillerde geldiğini ve bunların yaklaşık yirmi başlık altında incelenebileceğini belirttikten sonra bu konudaki nasları onsekiz başlık altında kanıtlarıyla beraber uzun uzadıya anlatmıştır. fierhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye (thk. el-Elbânî, sh: 285-288). İsteyenler oradan bakabilirler. Ayrıca bk. fierhu Lüm’âtü’l-İ’tikâd (sh: 65-69).

88. Haremeyn’in İmamı, Abdülmelik b. Abdullah b. Yûsuf b. Abdullah b. Yûsuf b. Muhammed, Ebu’l-Meâlî el-Cüveynî en-Nîsâbûrî. Büyük imam ve fiâfiîlerin hocası. “Nihâyetü’l-Matlab fi’l-Mezheb”, “el-İrşâd fi’l-Mezheb”, “er-Risâletü’n-Nizâmiyye fi’l-Ahkâmi’l-İslâmiyye” gibi pek çok eserin sahibi. H. 419 yılında doğan Ebu’l-Meâlî el-Cüveynî, h. 478 yılında vefat etmiştir. Önceleri kelâmcıların metodunu benimsemiş daha sonra ise Ehl-i Sünnet’in yoluna dönmüştür. Bununla da yetinmeyip kelâmcılara karşı Ehl-i Sünnet’in büyük savunucularından olmuş ve onlara red mahiyetinde “er-Risâletü’n-Nizâmiyye”, “İsbâtu’l-İstivâ ve’l-Fevkıyye” gibi birçok eser yazmıştır. Kelâm ilmini bıraktığını gösteren pek çok söz kendisinden nakledilmiştir. Bunlardan birkaçı şöyledir:

“Ey Ashabımız! Kelâm ilmiyle uğraşmayınız. Eğer ben, kelâmın beni nereye ulaştıracağını önceden bilmiş olsaydım, onunla uğraşmazdım.”

Ölüm anında da şöyle demiştir: “Derin bir denize dalmış, meğer islam ehlini ve ilimlerini terketmişim, beni menettikleri konulara dalmışım. fiimdi eğer Rabbim bana rahmetiyle yetişmezse benim halim nicedir. Bakın şimdi ben anamın i’tikâdı üzere ölüyorum.”

Yine ölüm anında şöyle demiştir: “Sünnete aykırı her sözden döndüğüme dâir tanıklık ediniz. Muhakkak ben, Nisâbûr’un yaşlılarının öldüğü şey (i’tikâd) üzere ölüyorum.”



Bk. İbn Hallikân, Vefayâtü’l-A’yân (3/167-170); İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ (4/17, 18, 71, 73, 88); (5/100, 101, 103); (6/52); (12/368); (16/91); el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ (sh: 33, Mecmûu’l-Fetâvâ 5/11); Zehebî, Siyer (18/468-477); el-Uluvv (Muhtasar, sh: 275-277); İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye (12/136-137); İbnu’l-’İmâd, fiezerâtü’z-Zeheb (3/358-362).

89. Cüveynî, bu sözünü kelâm ilmiyle uğraştığı dönemde söylemiş, kıssada da anlatıldığı gibi daha sonra bu konuda şaşkına dönmüştür. O, Allah’ın arşına istivâ ettiğini, hayatının son dönemlerinde yazdığı “er-Risâletü’n-Nizâmiyye” (bk. sh: 32-34) ve “İsbâtu’l-İstivâ ve’l-Fevkıyye” (bk. Mecmûatü’r-Resâili’l-Münîriyye, 1/170-187) adlı eserlerinde kesin ifadelerle anlatmıştır. el-Elbânî’de bu noktaya özellikle işaret etmektedir. Bk. Muhtasaru’l-Uluvv, sh: 277. Ayrıca bk. Mecmûu’l-Fetâvâ (4/61).

90. Muhammed b. Ebî Ali el-Hasen b. Muhammed b. Abdullah, Ebû Ca’fer el-Hemedânî. H. 440 yılından sonra dünyaya gelen Hemedânî, ilim tahsili için pek çok seyehate çıkmıştır. İmam Zehebî hakkında “eser (rivâyet) ehlinden olup sûfilerin büyüklerindendi” demiştir. Zâhid kişiliğiyle bilinen Ebû Ca’fer el-Hemedânî hakkında İbn Teymiyye “ârif şeyh” demiştir. H. 531 yılında vefat etmiştir. Bk. İbn Teymiyye, Mecmûu’l Fetâvâ (4/44); Zehebî, el-‘İber fî Haberi Men Gaber (4/85); Siyer (20/101-102); İbn Tağriberdî, en-Nucûmu’z-Zâhire fî Mulûki Mısra ve’l-Kâhire (5/260); İbnu’l-’İmâd, fiezerâtü’z-Zeheb (4/97).

91. (SAHİH ESER): İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ (4/44, 61); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar, No: 337); Siyer (18/475, 477); İbnu’l-Kayyim, İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye (sh: 174); Subkî, Tabakâtu’ş-fiâfiiyye (5/190). Eserin isnâdı sahihtir. Bk. el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv, sh: 277.

92. Cihet, yâni yön, taraf, bir cismin etrafından başladığı düşünülen uzantılar. Cihet konusu hakkında ayrıca bk. İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ (3/41-42); (5/262-266, 298-307); (6/38-40); (7/663-664); (17/326-327); el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 68-70); İbn ‘Useymîn, el-Kavâidü’l-Müslâ (sh: 40).

93. İmam, âlim, zâhid, ârif ve biricik örnek, fieyhu’l-İslâm ve evliyânın önderi Ebû Muhammed Muhyiddîn Abdülkâdir b. Ebî Sâlih Abdullah b. Cenkî Dûst (Dost) el-Ceylî el-Hanbelî. Bağdât’ın şeyhi olan Abdülkâdir el-Ceylânî, Taberistan’ın gerisinde kalan Ceylân bölgesinde h. 471 yılında doğdu. Hayatını ilim ve ibadetle geçirdi. Zühdü ve takvasıyla ilgili anlatılanlar sayılamayacak kadar çoktur. Hakkında ‘İzzuddîn b. Abdüsselâm: “fieyh Abdülkâdir kadar kerâmetleri mütevâtir olan hiç kimseyi bilmiyorum” demiştir. Ehl-i Sünnet i’tikâdına sımsıkı bağlı olan fieyh Abdülkâdir, meşhur Hanbelî âlim İbn Kudâme’nin de hocasıdır. “el-Günye”, “Tuhfetü’l-Muttakîn ve Sebîlu’l-Ârifîn” gibi eserleri vardır. Sözleri çok hikmetli ve güzeldir. Ancak kendisine bazı yalan sözler isnâd edilmiştir. H. 561 yılında vefat etmiştir. Bk. el-’İber (4/175); Siyer (20/439-451); İbn Receb, Zeylü Tabakâti’l-Hanâbile (1/290-310); en-Nucûmu’z-Zâhire (5/371); fiezerâtü’z-Zeheb (4/119-202).

94. el-Günye (sh: 56). Ayrıca bk. İbn Teymiyye, el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ (sh:129, Mecmûu’l-Fetâvâ 5/85-86); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar, sh: 284, No: 348); İbnu’l-Kayyim, İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye (sh: 175).

fieyh Abdülkâdir el-Ceylânî’nin sözünün konuyla ilgili bölümü şöyledir: “Yaratıcıyı ayet ve delillerle bilmeye gelince, kişi bilmeli ve kesin olarak inanmalı ki Allah; birdir, yegânedir (tektir)... Allah, yükseklik yönünde (yukarı tarafta) arşına istivâ edendir, mülkü kapsayandır. İlmi, eşyayı (çepeçevre) kuşatandır: “O’na ancak güzel söz yükselir (çıkar). Onu da sâlih amel yükseltir” (Fâtır, 10), “Allah, gökten yere (kadar) her işi (yaratma işini) düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O’na çıkar” (Secde, 5). Allah’ı her yerde olmakla nitelemek câiz değildir. Aksine Allah; gökte, arşa istivâ etmiştir, denmesi gerekir. Nitekim Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Rahmân arşa istivâ etti.” (Tâhâ, 5)...” Daha sonra bu konuda birtakım ayet ve hadisleri zikrettikten sonra da şunları söyler: “İstivâ sıfatını herhangi bir te’vîle kaçmaksızın (olduğu gibi) kullanmak gerekir. Öyle ki bu istivâ, arşa yapılan zât istivâsıdır. Ne Mücessime ve Kerrâmiyye’nin dediği gibi (arşın üzerine) oturmak ve (onunla doğrudan) temas etmek yâni (ona doğrudan) değmek anlamındadır, ne Eş’ariyye’nin dediği gibi kadrinin ve sıfatlarının yüceliği ve yüksekliği anlamındadır ne de Mu’tezile’nin dediği gibi (arşı) istilâ etmek ve (ona) galebe çalmak anlamındadır. Çünkü Kur’ân ve Sünnet nasları, istivâ sözüyle bunları kasdetmemiştir. Aksine onlardan aktarılan istivâ sıfâtının doğrudan kendi anlamına hamledilmesidir. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in eşi Ümmü Seleme radiyallâhu anhâ’nın Allah’ın “Rahmân arşa istivâ etti” buyruğu hakkında şöyle dediği rivâyet edilmiştir: ‘İstivânın niteliği akıl ile bilinemez. (Anlamı ise) bir bilinmez değildir. Ona inanmak gerekli (farz), onu inkar etmek ise küfürdür’... O’nun niteliği bilinmeksizin Arş’ın üzerinde olması Allah’ın her peygambere indirdiği her kitapta söylenegelmiştir.” sh: 56-57.


Yüklə 1,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin