İslam ve Cinsiyet Farklılıkları



Yüklə 2,13 Mb.
səhifə17/77
tarix12.08.2018
ölçüsü2,13 Mb.
#69829
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   77

7. İkametgâh Seçim Hakkı


Kocanın ikametgâhı belirleme hakkı, cinsel itaat hakkının bir parçasıdır. Yani kadın kocasına karşı cinsel açıdan tam itaat etmekle yükümlü olduğundan, sorumluluklarını yerine getirmek için yaşayacağı yer konusunda da kocasına tabi olmalıdır. Bu yüzden kocanın ikametgâh belirleme hakkını ispat etmek için özel bir delile ihtiyaç yoktur.

Bununla birlikte bazı rivayetlerde de böyle bir hakkın koca için olduğu ispat edilmiştir.[1]Buna karşın kadın nikâh sırasında şart koyma yöntemine başvurabilir ve bazı muteber rivayetlerde de bu yöntemin bu meseleye uygulanabileceği belirtilmiştir. Mesela, kadın nikâh sırasında kocasının onu yaşadığı köyden veya kentten başka yere götürmemesini şart koşmuşsa ve koca da bu şartı kabul etmişse, bu durumda kocanın şarta uyması gerekir.[2]Fıkhî açıdan da birçok fakih bu rivayete uygun olarak fetva vermiştir.[3]



[1]      Vesailu’ş-Şia, c.14, “Mut’a” babları, 42. bab, s.494; yine bk. “Mâ Yehrumu bi’l Kufr” babları, 14. bab, s.435.

[2]      Rivayetin metni şöyledir: İmam Cafer Sadık (a.s) kendisinden bir kadınla evlenen ve onu kendi şehrinden çıkarmamayı şart koşan bir erkek hakkında sorulunca şöyle buyurdu: “Bu sözünde durmalıdır” ve şöyle buyurdu: “Böyle yapması gerekir.” age. c.15, “el-Muhur” babları, 40. bab, s.49

[3]      Necefî, Cevahiru’l-Kelam, c.31, s.101

8. İtaat


Bundan önceki konularda bahsi geçen itaatsizlik ayeti dışında, kadının kocasına itaat etmesi konusunda da dinî metinlerde birçok rivayet yer alır ve hepsi de mutlak surette bunun elzem veya ideal olduğuna delalet eder ve itaat etmeyi özel durumlarla sınırlandırmaz. Örneğin muteber bir rivayette kadının kocasına itaat etmesi ve itaatsizliği terk etmesi, kocanın kadının üzerindeki hakkı olarak beyan edilmiştir.[1]

Yine bazı rivayetlerde itaat sözcüğünü içermeyen, ama daha net ve güçlü bir şekilde bu konuya vurgu yapan tabirler de kullanılmıştır. Örneğin, bir rivayete göre Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Eğer bir insanın bir başka insana secde etmesini emretmem icap etseydi, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.”[2]

Bu rivayetlerin yanı sıra, erkekleri kadınlara itaat etmekten sakındıran rivayetlere de rastlamaktayız.[3]

Kadının kocasına itaat etmesi ve tersi durumlarla ilgili rivayetlerde göze çarpan çelişki, bu konu üzerinde biraz daha durmamızı gerektiriyor.



[1]      Rivayetin metni şöyledir: “İmam Muhammed Bâkır’dan şöyle rivayet edilmiştir: Bir kadın Allah Resulü’nün (s.a.a) huzuruna gelerek, “Ya Resulallah!” dedi, “Erkeğin karısı üzerindeki hakkı nedir?” Allah Resulü (s.a.a), “Ona itaat etmesi ve itaatsizlik yapmamasıdır” buyurdu. Vesailu’ş-Şia, c.14, “Mukaddimatu’n-Nikâh” babları, 79. bab, s.112, h.1; yine bk. age. h.4, 6. bab, s.14, h.3; 9. bab, s.22, h.7 ve s.23, h.10; 91. bab, s.126, h.3; 117. bab, s.153, h.1; age, c.11, “el-Emr-u ven Nehy” babları, 41. bab, s.519; Nesaî, Sünen-i Nesaî, c.5, s.310 ve Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, c.4, s.305

[2]      Vesailu’ş-Şia, c.14, “Mukaddimatu’n-Nikâh” babları, 81. bab, s.115. Bu rivayetin anlamı için bk. İkinci Bölüm, “Duygusal İhtiyaçları Giderme.

[3]      age. “Mukaddimatu’n-Nikâh” babları, 94, 95, 96. bablar, s.128-131 ve Müstedreku’l-Vesail, c.14 ve s.262

8.1. Kadının Kocasına İtaat Etmesi


Kadının kocasına itaat etmesi ile ilgili rivayetlerde dikkati çeken önemli bir nokta, bu rivayetlerin itaat etmenin farz olduğuna delalet etmemesidir. Zira birçok fakihin de hatırlattığı üzere[1] kadının kocasına itaatinin farz olması, cinsel itaat ve evden çıkmak için kocasından izin alması gibi özel durumlarla sınırlıdır ve ev işlerini yapmak gibi durumlarda kadının kocasına itaat etmesinin mecburiyeti söz konusu değildir.[2]

Bazı fakihler de Asr-ı Saadet’ten beri kendilerini bu tür durumlarda kocasına itaat etmekle yükümlü görmeyen dindar kadınların siyeri başta gelmek üzere, müteşerria (şeriat işleriyle uğraşan kimse) siyerine istinat ederek, itaat etmenin farz olmadığı sonucuna varmıştır.[3] O zaman sözü edilen iki belirti, söz konusu rivayetlerin itaat etmenin müstehap olduğuna delalet ettiğinin şahididir.

İkinci nokta, kadının kocasına itaat etmesinin şartları ile ilgilidir. Bu hükmün şartlarından biri, ister kadının kocasına itaat etmesinin farz, ister müstehap olduğu durumlarda olsun, kocanın emri, ilahî emirler ve yasaklarla çelişmemelidir. Zira rivayetlerden çıkarılan kesin fıkhî kaide gereği “Hiçbir mahlûka itaat etmek, yaratana itaatsizlik sayılması varsayımında caiz değildir.”[4] Örneğin hac ibadeti kendisine farz olan bir kadının bu ilahî emri yerine getirmek için kocasından izin almasına gerek yoktur ve hatta kocanın muhalefeti varsayımında bile kadın hacca gidebilir.[5] Bunun dışında fakihlerin meşhur görüşüne göre, dinî hükümlerin zarar verme, haram olma veya meşakkate sebep olma gibi genel şartları da kadının kocasına itaat hükmünü şarta bağlar. Bu durumda eğer kadın kocasına itaat etmekle zarar görecek veya harama bulaşacak olursa, itaat etmekle yükümlü değildir. Kadının kocasına itaat etmesini bazı rivayetlerde şarta bağlayan “maruf” sözcüğü,[6] sözü edilen tüm şartları kapsamaktadır.

Üçüncü nokta ise, kocaya itaat etmenin bir kural olduğuna yönelik bilimsel izahtır. Bundan önceki tartışmalarımızda kadının kocasına karşı zorunlu görevleri ve bu görevlerin bilimsel temelleri hakkında bazı noktalara işaret ettik. Müstehap olan itaat durumları ise konu hakkında bir açıklamayı hak etmektedir. Böylece Müslüman kadınların bu kurala uymaya teşvik edilmesinin nedeni aydınlığa kavuşacaktır.

Kadınla erkek arasındaki biyolojik doğal farklılıklar İslam’ın bu konuya bakışının daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

Günümüzde bilimsel araştırmalar ışığında, erkeklerde sultacılık ve saldırganlık huyları gibi bazı özelliklerinin dışa vurmasında erkeklik hormonlarının etkili olduğu ispat edilmiştir.[7] Aynı şekilde, kadınlara has olan hormonal gelişmelerin, farklı idrak özelliklerinin dışa vurması ve duygusal ve esirgeme eksenli özelliklerin kadınlarda galip gelmesinde etkili olduğu da bazı konuya hâkim uzmanlarca onaylanan bir gerçektir.[8]

Kadın ve erkeğin kişiliği arasında söz konusu olan ve sözü edilen biyolojik temele göre yorumlanabilen ve bazı psikologlar tarafından da onaylanan farklılıklardan biri, kadınların başkasının liderliğini ve yöneticiliğini benimsemesi ve onların gözetimi altında çalışmak istemesidir.[9]

Sonuçta şöyle diyebiliriz: İslam’ın kadının kocasına itaat etme kuralına vurgu yapması, bu durumun kadın ve erkeğin farklı biyolojik eğilimleri ile uyumlu olması ve yine bu kuralın aile ocağının pekişmesinde ve aile fertlerinin memnuniyetinin artması üzerinde olumlu etkileri olması yüzündendir.

Demokratik aile yapısının ailenin diğer modellerine göre üstün olduğu düşüncesini benimseyen ve savunan kesimler bu görüş için ciddi bir muhalefet yolunu benimsemişlerdir. Zira bu kesim bazı araştırma bulgularına istinat ederek, evlilik kurumunda memnuniyeti, kararlarda eşleri eşit hakka sahip olma imkânına tabi olduğunu ve karar alma ve ev işleri ile ilgili görevleri cinsiyete göre ayırmanın eşlerin uyumu ve kadının rıza duygusu ile çeliştiğini beyan eden bir görüşü savunur.[10]

Fakat bu görüşün karşısında iki temel eleştiri bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, demokratik ailelerde madalyonun öbür yüzünde, aile istikrarının büyük ölçüde gerilemesi ve boşanma ihtimalinin yükselmesidir. Bu acı gerçeği demokratik aile modelini savunan aynı kesim de itiraf etmekte ve bazen bundan, yeni izdivaç kavramının kefareti tabiri ile söz etmektedir.[11]

İkinci sorun şudur: Görevlerin cinsiyete göre ayrımının en temel göstergelerinden sayıldığı geleneksel aile modelinde, kadınları memnun etme bakımından ciddi bir sorun yaşanmamakta ve sadece çağdaş dünyada gündeme gelen yeni değerler ve bakış açılarının yaygınlaşmasından sonra kadınların memnuniyet düzeyinin gerilediği anlaşılmaktadır.

İşte bu gerilemenin; görevlerin cinsiyete göre ayrımından kaynaklandığı söylenemez ve bunu, özel bir toplumda ve özel bir devrede baskın olan kültüre göre izah etmek gerekir. Bir başka tabirle, görevleri cinsiyete göre ayırma meselesi, bir başka kültürel durumda kadınların memnuniyetinin artmasına sebep olabilir.

Kuşkusuz bu sözden maksadımız, geleneksel aile yapısını tüm özellikleriyle ihya etmeye davet etmek değildir, çünkü bu durum ne tamamen idealdir; ne de tam olarak yerine getirilmesi mümkündür. Burada amacımız yeni sosyal duruma uygun İslamî bir aile modelinin gerçekleşebileceğini ispat etmektir. Bu model, bazı cinsiyete dayalı görevleri pekiştirmenin yanında, kadınların ilahî ve insanî haklarına ulaşma zeminini de oluşturur.

Kadınların bu modelde memnuniyet duygusuna kavuşmaları sadece cinsel benzerlik ve eşitliğe erişmeleri değildir ve aslında sözü edilen biyolojik temellere dayanarak bazı durumlarda kadının memnuniyeti, kocasını memnun etme yolu ile elde edilir. Mesela, normal şartlarda kocasının kalbini fetheden kadının kendisine has alçak gönüllülüğü, aile ortamını en iyi şekilde yumuşatır ve zemini maddi manevi ihtiyaçlarını karşılamak için uygun hale getirir. Kuşkusuz bu işlevin gerçekleşmesi, ahlakî ve terbiyevi etkenlere bağlıdır ve ancak tüm bu etkenlerin çok yönlü gerçekleşmesi ile kadının kocasına tam olarak itaati mümkün olur ve kölelik ahlakı gibi uygunsuz sonuçlara yol açmaz.

Şimdi geriye şöyle bir nokta kalıyor: Bazen kocanın ahlakî ve terbiyevi açıdan eksiklikleri yüzünden sözü edilen kural, kadının gerektiği düzeyde memnun olmasına yetmiyor ve hatta bazı uygunsuz sonuçlara bile yol açabiliyor. Bu şartlarda bu kuralın olumlu işlevleri azalsa da, ama İslam dini başta çocukların iyi yetiştirilmesi olmak üzere kuralın geriye kalan işlevlerine verdiği önem itibarı ile kadınları sabırlı olmaya davet eder ve dünyevî eksikleri telafi etmek üzere uhrevî mükâfatlar vaadinde bulunarak[12] aile ocağını pekiştirmeye ve çökmesini engellemeye çalışır. Bu tür ahlakî tavsiyeler zorunluluk getirmez ve kadınların alternatif seçme özgürlüğünü de yok etmez.

[1]      Şehid-i Sanî, Mesaliku’l-Efham, c.8, s.361; İmam Humeynî, Tahriru’l-Vesile, c.2, s.305; Gulpayganî, Hidayetu’l-İbad, c.2, s.367 ve Sistanî, Minhacu’s-Salihin, c.3, s.106

[2]      Bazı fakihler kocasına karşı çıkması durumunda kadının müstehap oruç tutmasını haram bilmişlerdir; bu konuyu ileride inceleyeceğiz

[3]      Hansarî, Camiu’l-Medarik, c.4, s.435

[4]      “Yaratana karşı günah işleyerek yaratılana itaat edilmez.” Rezi, Nehcu’l-Belaga, c.4, s.41

[5]      Vesailu’ş-Şia, c.8, “Vucubu’l-Hac” babları, 59. bab, s.111

[6]      Bu rivayetlerde, “Kadınlar marufta kocalarına itaatsizlik etmesinler” vb. ifadeler kullanılmıştır. Bk. age. c.14, “Mukaddimatu’n-Nikâh” babları, 117. bab, s.153., h.1 ve Meclisî, Biharu’l-Envar, c.21, s.318

[7]      Baron, and Byrne, Social Psycholojy, P.186

[8]      c.F. Lengermann, P. M. And Niebrugge-Brantley, J., “Contemporary Feminist Theory”, Contemporay Sociological Theory, P.321

[9]      Mutahharrî, Nizam-i Hukuk-i Zen Der İslam, s.215

[10]     Michelle, Camiaşinasî Hanivade ve İzdivaç, s.127

[11]     age. s.176

[12]     Vesailu’ş-Şia, c.15, “Muhur” babları, 26. bab, s.37 ve Biharu’l-Envar, c.100, h.30, s.247


Yüklə 2,13 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin