İŞLETME KAVRAMI
Yrd.Doç.Dr.Özlem Çetinkaya BOZKURT
Prof.Dr.Muazzez BABACAN
İş hayatı bütün lise ve üniversitelerden daha zor bir okuldur.
Thomas A. Edison
İŞLETME KAVRAMI
‘İçinde bulunduğu sistem hangisi olursa olsun, işletmelerin temel mantığı ve çalışma prensipleri belli esas ve temellere dayanır’ görüşüyle tamamlanan birinci bölümde anlatıldığı gibi günümüzde küçük ve sade işletmelerden devlet yapılanmalarına etki eden dev işletmelere kadar, ilkeleri benzer ama yapılanmaları çok çeşitli olan işletmeler, sadece üretim değil, kamu yararı, hükümet politikaları gibi birçok alanda varlığını hissettiren birimlerdir.
İçinde bulunduğu ekonomik sistem farklı olsa bile, çalışma prensipleri, üretim girdilerini bir araya getirme çabaları benzeşen işletmeler, izleyen başlıklarda kavramsal olarak geniş bir kapsamla ele alınacaktır.
A.İŞLETME ve GİRİŞİM TANIMI
İşletme sözcüğü Türkçe’de ‘iş’ kökünden gelmekte olup fiil olarak çalıştırmak, yararlı bir iş yapmak, iş gördürmek gibi anlamı vardır.
İsim olarak düşünüldüğünde üretim veya çalışma yapılan yer anlamı akla gelmektedir.
İşletmenin ortaya çıkabilmesi için, dilimizde kökünü, ‘girişmek’ fiilinden alan ‘girişimde bulunmak’ eylemi gereklidir. Girişimin amacı, işletme eylemini doğuracak olan unsurları bir araya getirme çabasına dayanmaktadır.
Girişim ve işletme hem sözcük hem de eylem anlamı itibarıyla birbirine çok yakın olan kavramları ifade etmekte olup işletme ve girişim kavramları sıkça bir arada ya da birbiri yerine kullanılan kavramlardır. Girişimcilik doğal bir yetenekmiş gibi görülse de, eğitim ve bilgiyle desteklenmesi durumunda başarılı işletme yönetimlerinin doğuşu sağlanabilir.
Girişim kavramı hem teknik, hem hukuki hem de mali çerçeve ve yükümlülükler içinde değerlendirilmesi gereken geniş kapsamlı bir kavramdır. Girişim, teknik bir birim olmasıyla işletmeyi bünyesinde taşımakta ve aynı zamanda mali ve yasal-hukuki boyutuyla kavramı genişletmektedir.
Girişim,
-
başkalarının ihtiyacını gidermek
-
kar amacı da gütmek,
-
devamlılığı sağlamak
-
bir ekonomik faaliyet içinde olmak,gibi amaçlara sahiptir.
Teknik açıdan işletme, üretim faktörlerini bir araya getirerek en akılcı biçimde üretim yapabilen bir birimdir. Eğer üretim faaliyeti yoksa işletmeden söz etmek mümkün değildir. Her girişimin bir işletme olması mümkündür ancak her işletme bir girişim olmayabilir. Ancak her işletmenin hukuki ve mali yükümlülükleri olması durumunda bir girişim olabileceği düşünülür.
İşletme kavramını çok değişik açılardan tanımlamak mümkündür. Örneğin, işletme “Kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretim faktörlerini uyumlu bir biçimde bir araya getirerek ekonomik mal ve hizmet üretmek ve/veya pazarlamak için faaliyette bulunan kuruluştur”.1
Bir başka tanıma göre “belli ölçüde kâr elde etmek ya da hizmet yaratmak amacıyla üretim faktörlerini bilinçli, uyumlu ve sistemli olarak bir araya getiren ve toplumun ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri üreten ya da pazarlayan ekonomik ve sosyal kuruluşlara işletme” denir.2 Yukarıdaki tanımlara dayanarak işletme ile ilgili özellikleri şöyle sıralamak mümkündür:
-
İşletme ekonomik bir kuruluştur.
-
İşletme dinamik bir kuruluştur.
-
İşletme sosyal bir kuruluştur.
-
İşletme bağımsız bir kuruluştur.
-
İşletme sosyo-teknik bir sistemdir
-
İşletme açık bir sistemdir.
B.İŞLETMELERİN ÖNEMİ
Ekonomik sistemin temel yapı taşları işletmelerdir. İşletmelerin bir ülke ekonomisi içindeki yeri ve önemi, "ekonomik" ve "sosyal" olmak üzere iki açıdan incelenmektedir.
-
İşletmelerin Ekonomik Açıdan Önemi
Bir ülke ekonomisi değişik alanlarda faaliyet gösteren büyüklükleri, hukuksal yapıları, üretim konuları, amaçları ve organizasyonları birbirinden farklı işletmelerden oluşmaktadır. Bir ülkede ekonomik sistemin gelişmesi ve güçlenmesi, işletmelerin gelişmesi ve güçlenmesine bağlıdır. İşletmelerin ekonomik açıdan yeri ve önemini dört grupta özetlemek olanaklıdır:
1. İşletmelerin üretim üniteleri olmaları,
2. İşletmelerin yaratıcı birer ünite olmaları,
3. İşletmelerin bölgelerin ekonomik gelişmesine katkıda bulunmaları,
4. İşletmelerin tasarrufların değerlendirilmesine olanak sağlamaları.
İşletmeler, toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetleri üretmek ve satmak gibi temel fonksiyonları üstlenmektedirler. İşletmeler bu fonksiyonları yerine getirirken diğer işletmeler, kamu kuruluşları ve tüketiciler ile sıkı bir ilişki içinde bulunurlar. İşletmeler üretim fonksiyonunda iki önemli görev üstlenirler. Teknik açıdan işletmeler, üretim için gerekli olan üretim faktörlerinin türünü, miktarını ve kalitesini saptarlar. Diğer bir deyişle, belirli bir üretim miktarını gerçekleştirmek için ne miktarda ve kalitede iş gücü, ne türde ve miktarda sermaye ve materyal kullanacağını belirlerler. Ardından, bunları uygun (rasyonel, akılcı) bir şekilde temin (tedarik) eder ve nihayet bunları yine uygun şekilde kullanarak üretim yaparlar.
Araştırma ve geliştirme faaliyetleri işletmelerin yaratıcı faaliyetleri olup sağladıkları yeni ürün ve yeniliklerin üretilmesi gibi büyük yararlara rağmen son derece masraflı çalışmalardır. Bu nedenle, araştırma ve geliştirme faaliyetleri, ancak, büyük işletmeler tarafından yürütülmektedir. Küçük ve orta ölçekli işletmeler bu faaliyetlerin gerektirdiği büyük masrafları kaldıramazlar.
İşletmeler kuruldukları bölgelerin ekonomik gelişimine büyük ölçüde katkıda bulunurlar. Dolayısıyla ülkenin gelişme düzeyleri birbirinden farklı bölgeleri arasındaki büyük farkları önemli ölçüde gidererek, gelişme ve refahın ülkede dengeli dağılımına yardımcı olurlar.
İşletmeler, tasarrufların değerlendirilmesini de sağlarlar. Değişik güdülerin etkisi ile tasarrufta bulunan, ancak tasarruf1arını kendileri değerlendirmek fırsatını bulamayanlar, bu tasarruflarını hisse senedi satın alarak işletmeye ortak olarak kâr geliri sağlayabilirler. Tahvil çıkaran kurumlardan tahvil satın alarak tahvil geliri veya bankalara yatırarak faiz geliri elde edebilirler.* İşletmeler de tasarruf sahiplerinin kendilerine verdikleri parasal değerleri toplayarak ve kullanarak üstlendikleri fonksiyonları yerine getirerek aynı zamanda toplumda tasarrufu ve sermaye oluşumunu özendirmiş olurlar.
-
İşletmelerin Sosyal Açıdan Önemi
Sosyal açıdan değerlendirildiğinde işletmelerin en önemli katkısı istihdam yönlüdür. İşletmeler yatırım yaparak, işgücüne yeni çalışma alanları açarak istihdam imkânı sağlarlar. İşsizliğin önlenmesinde önemli katkılar
sağlayan işletmeler, işsizliğin yol açtığı sosyal sorunları da azaltmaktadırlar.
İşletmeler faaliyetlerini sürdürdükleri çevreyi korumak, çevrenin kirlenmesini önlemek gibi bazı sosyal sorumluluklar da üstlenerek ekonominin kaynaklarını korumuş olurlar. Bunun yanı sıra işletmeler çalıştırdıkları personel için konut inşasına yardımcı olmak, spor tesisleri kurmak, eğlence ve dinlenme olanakları sunmak sorumluluğunu da üstlenerek milli ekonomide sosyal açıdan da önemli olduklarını vurgulamaktadır.
Bilindiği gibi, her işletme, adil şekilde vergi vermek sorumluluğu bulunmaktadır. Vergi, devletin kamusal giderlerini karşılayan en önemli kaynaktır. İşletmeler vergilerini adil ve gerçek kazançlarına uygun şekilde ödeyerek, kamu hizmetlerinin, böylece devletin üstlendiği görevlerin yerine getirilmesine olanak sağlarlar.
İzleyen başlıkta işletmelerin varoluş nedenlerini açıklayan kuruluş nedenleri ve yaşama geçiş sürecini oluşturan kuruluş aşamaları ele alınacaktır.
C. İŞLETMELERİN KURULUŞ AMAÇLARI
İşletmeler yapılarına, kuruluş nedenlerine, içinde bulundukları ekonomik düzenin koşullarına, yönetim anlayışlarına ve buna benzer diğer faktörlere bağlı olarak farklı amaçlarla var olmaktadırlar.
İşletmeler girişimcilerin özel veya genel amaçlarına bağlı olarak kurulsa da; belirlenen amaçların işletme çalışanları tarafından benimsenmesi ve başarılı olabilmesi için bazı özellikleri taşıması gerekir. Bunlar:3
-
Amaçlar kabul edilebilir olmalıdır.
-
Amaçlar ulaşılabilir olmalıdır.
-
Amaçlar açıkça tanımlanmış olmalıdır.
-
Amaçlar motive edici olmalıdır.
-
Amaçlar birbiriyle uyumlu olmalıdır.
-
Amaçlar işletmeye ve duruma göre özel olmalıdır.
İşletmelerin amaçları genel amaçlar ve özel amaçlar olarak iki ana grupta incelenmektedir.
1. Genel Amaçlar
İşlemelerin genel amaçları işletmenin türüne, yapısına, kuruluşuna bakılmaksızın bütün işletmeler için geçerli sayılmaktadır. Literatürde genel kabul görmüş işletme amaçları arasında şu amaçlar yer almaktadır4:
-
Kâr (uzun dönemli) elde etmek,
-
Topluma hizmet etmek,
-
İşletmenin yaşamını sürekli kılmak.
İşletmelerin amaçları içinde belki de en önemlisi
kâr elde etme amacıdır. Kâr elde etmek işletmenin sürekliliğini de sağlayan en önemli finansal gücü oluşturur ve aynı zamanda işletmenin o faaliyet dönemi için başarı simgesidir. Kâr kavramı aynı zamanda,
-
işletmenin değişik dönemlerine ait faaliyet sonuçlarını ölçme ve değerlendirme aracıdır,
-
işletmelerin faaliyetlerinin kontrolünü denetlemek için yararlanılan bir denetim aracıdır,
-
işletmenin yaşamını sürdürmesi ve geliştirmesi için ihtiyaç duyulduğunda başvurulan finansal araçtır (otofinansman1),
-
işletme içinde çalışanları güdülendirme ve isteklendirme aracıdır,
-
işletmenin ürünlerini sunduğu tüketici kitlesi için de bir güvence göstergesidir,
-
işletmenin bazı yükümlülüklerinin yerine getirilmesine (vergi, hissedar payı dağıtımı vb.) olanak sağlayan bir araçtır.
Ekonomistler, işletmenin amaçladığı kârın, bir işe para yatırmak için insanları isteklendirecek düzeyde olmasını öngörürler. Kâr, genellikle işletmelerin temel amacı olmuşken, bazı işletmelerde bu amacın olmadığı veya diğer amaçların daha fazla ağırlık taşıdığı görülmektedir.
Kâr amacı olmayan bu tür işletmelerde genellikle kâr etme amacının yerini sosyal bir amaç, katkı ve yarar alır. Örneğin, yardım kuruluşları, bazı dernekler, devlet okulları vb. gibi.
İşletmelerin temel amaçlarından biri de topluma hizmet etmektir. Bu amaç doğrultusunda, tüketicilerin taleplerine uygun nitelik ve miktarda mal ve hizmet üretmeleri, onların ödeme güçlerine uygun fiyat ve zamanda sunmaları sonucu oluşacak fayda, toplumun refah düzeyinin de artmasında önemli bir rol oynar. İşletmelerin bu amacı benimsemeleri, onların sosyal sorumluluklarının bilincine varmaları şeklinde açıklanmaktadır.
İşletme, kâr ve topluma hizmet amaçlarını uyumlu bir şekilde gerçekleştirmek için her iki amacı arasında bir denge kurmak zorundadır. Bu iki amaç arasında kurulacak denge, işletmenin yaşamını sürekli kılma amacına da erişmesini sağlayacaktır. İşletmeler ürettikleri mal ve hizmetlerle toplumu tatmin etmeye çaba gösterdikçe ve toplumsal yarar sağladıkça, sunulan mal ve hizmetlere yönelik talep güçlenir ve kazanç artar. Bütün bunlar işletme yaşamının süreklilik kazanması açısından yeterli olacaktır.
Sonuç olarak, çağımız işletmeleri üç amaçlı işletmeler niteliğindedirler. İşletme yaşamını sürdürebilmek için uzun dönemli bir kâr politikasını ve normal bir kârlılık düzeyini amaçlayacaktır. Böyle bir amaç, doğal olarak topluma hizmet ve işletmenin yaşamını sürekli kılma amaçlarıyla da bağdaşmaktadır.
-
Özel Amaçlar
İşletmelerin genel amaçları bütün işletmeleri kapsarken özel amaçlar, işletmelerin türlerine, kuruluş amaçlarına, sahiplerinin sayısına göre değişebilmektedir. Özel amaçların bazıları şöyle sıralanmaktadır
5:
-
Satış gelirlerini arttırmak,
-
Tüketicilere daha kaliteli mal veya hizmet sunmak,
-
Ucuza mal üretip ucuza satmak,
-
İstihdam olanağı sağlamak,
-
Büyümek ve gelişmek,
-
Topluma ve devlete yardımcı olmak ve hizmet etmek,
-
İşletmede çalışanları gözeterek onlara iyi ücret vermek, güvenli bir iş ortamı ve kazançtan pay almalarını sağlamak,
-
Uluslararası alanda faaliyet göstermek,
-
Sosyal saygınlık kazanmak, iyi bir imaja sahip olmak.
D.İŞLETMENİN KURULUŞ NEDENLERİ
Kişileri işletme kurmaya sevk eden temel güdülerin neler olabileceği önemli tartışma konularından birisidir. Klasik iktisat anlayışına göre bireysel çıkarların en üst seviyeye çıkarılması girişimciliği ateşleyen en önemli güdüdür. Yani ekonomik fayda ve kâr elde etme isteği girişimciliğin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.6 İşletmelerin kuruluş nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1. Bağımsız Çalışma İsteği
Birçok kişi başkalarına bağımlı olarak çalışmak istemez. Kişinin kendi adına işletme kurup çalıştırmak isteği kendi kendinin patronu olma yani özgür olma isteğinden kaynaklanır. Ayrıca birçok kişiye hükmetmek suretiyle güç ve nüfuz kazanma isteği de kişilerin işletme kurma isteğini artırmaktadır.7
2. Miras Yoluyla İşletme Sahipliği
İşletme sahibinin ölümü durumunda çocukları ya da akrabaları tamamen ya da kısmen işletmeye sahip olurlar. Anne, baba, ya da dedeler tarafından kurulan aile işletmelerinde çocukların veya torunların kendilerinden sonra faaliyetlerine devam ettirecekleri beklentisi içindedirler. Ancak, mirasçılar her zaman işletmeyi devam ettirme düşüncesinde olmayabilirler. Dünyada ve Türkiye’de, kamu dışındaki işletmelerin büyük bir bölümünün aile işletmesi olduğu yaygın bir kanaattir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerinde işletmelerin % 90’ının aile işletmesi olduğu, Türkiye’deki özel mülkiyet işletmelerin ise hemen hemen tamamının aile işletmesi veya aile etkisindeki işletme olduğu belirtilmektedir.8
3. Yeni Bir Buluş veya Fikri Pazara Sunma Arzusu
Girişimcilik ruhuna sahip kişilerin en belirgin özelliklerinden birisi başarı arzularının yüksek olmasıdır. Bu kişiler rutin işlerden pek hoşlanmazlar ve yeni ürün ve fikirler üretmeyi tercih ederler. Ürettikleri yeni fikirler, yeni girişimler olarak karşımıza çıkar. Kişiler kendilerine özgü üretken düşüncelerini uygulamak için girişimciliğe yönelirler. Çünkü bir kişi bir işletmede yönetici olarak dahi çalışsa, her zaman kendi özgün düşüncesini uygulama fırsatı bulamayabilir.9
4. Başka Fırsatların Yokluğu
Bazı insanlar isteklerine uygun bir iş bulmayı başaramazlar. Bu durum ya genel ekonomik güçlükler ya başka bir yere gitmeyi istememe, ya da belli bir yaşa gelmiş olma gibi kişisel faktörler nedeniyle ortaya çıkar. Böyle bir durumla karşı karşıya gelen kişiler kendi adına işletme kurmak isteyebilirler. Ayrıca sermaye sahibi kişiler bunu değerlendirebilmek için daha uygun alan bulamazlarsa kendi işletmelerini kurarlar.
İşsizliğin çok önemli bir sorun olduğu Türkiye’de çıkış yolunun girişimcilikten geçtiği görüşü yaygınlık kazanmaktadır. Son yıllarda girişimciliği özendirmek adına pek çok kurum ve kuruluş tarafından girişimci adaylarına eğitimler verilmekte ve kredi imkânları sunulmaktadır. Yeni ve başarılı küçük işletmeler kurulması ve gelişmesi sağlanarak istihdamın artırılması ve bu yolla Türkiye’nin gelişimine ve refah düzeyinin artmasına katkıda bulunulabileceği düşünülmektedir.
5. Toplumsal İtibar Sağlama
Toplumlarda daha fazla kazanmak arzusu, bir kişinin kazandığı ve harcadığı paranın başkaları tarafından başarı ve değer ölçüsü olarak değerlendirilmesinden ileri gelmektedir. İyi bir iş ve unvana sahip olmak, toplum gözünde girişimcilere verilen değer olarak yorumlandığından kişilerin sosyal statülerinde olumlu etkiler yapar.10 Yaşadığı yerde “işadamı” unvanı ile anılmak kişiyi işletme kurmaya ve çalıştırmaya iten önemli motivasyon kaynaklarından biridir.
6. Kazanç Sağlama ve Ülke Ekonomisine Katkıda Bulunma İsteği
Her iş kolunda elde edilecek maksimum ücretin bir sınırı vardır. Yetenek ve deneyimleri ne olursa olsun, insanların bu durumda daha fazla gelir elde etmesine imkân yoktur.11 Oysaki bir kişi tek başına bir işletmeye sahip olduğunda elde edilen kâr tamamen kendisine kalacaktır. Pek çok kişi için sürekli kazanç sağlama isteği işletme kurma amacı olabilir.
Elde edilen kazanç sonunda kişiler ve işletmeler devlete vergi ödemek durumundadır. Ödenen vergilerle ülke ekonomisine fayda sağlanacağı ve istihdam yaratılacağı inancı da işletmelerin kuruluş amaçlarından biri olabilir.
Yukarıda kuruluş nedenleri açıklanan işletmeler, bir sistem olarak çevresiyle ve kendi içindeki alt sistemlerle ilişki halinde olan bir yapılanmaya sahiptir. Sistemler yaklaşımına göre ele alındığında işletmelerin etkileşimli yapısı toplumla bütünleşmesini de sağlamaktadır.
E. BİR SİSTEM OLARAK İŞLETME
Kavramsal oluşumu 19. Yüzyılda başlayan biyolojik ve mekanik sistemlerden yola çıkılarak geliştirilen sistem yaklaşımı, 1950’li yıllarda bir yönetim yaklaşımı olarak işletme alanında da yerini almıştır. Bu teoriye gore sistem, aralarında belli ilişkiler bulunan alt sistemlerden oluşan, çevreyle etkileşimi ve bir amacı olan bilgiler, olaylar, durumlar ve ilişkileri kapsayan bir bütündür.
Bütünü oluşturan parçalar birbirlerini etkilediği gibi bütünü de etkilerler. Alt sistemlerden herhangi birinde aksaklık olduğunda bu durum, bütüne de yansır. Yani, sistemdeki bir durumu anlayabilmek, onu oluşturan alt sistemleri ve bu sistemlerin birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyerek mümkün olabilir.
Sistem yaklaşımı iki bölümde ele alınarak “Genel Sistem Yaklaşımı” ve “Açık Sistem Yaklaşımı” olarak incelenmiştir.
Genel sistem yaklaşımında sistem sadece kendisi ile etkileşim halinde bir yapı olarak ele alınmış ve çevresel öğelerin etkileri göz ardı edilmiştir.
Açık sistem yaklaşımında ise sistem ve çevre sürekli ve karşılıklı etkileşim halindedir. Çevresel öğeleri girdi olarak alan sistem kendi çıktılarını da çevreye girdi olarak sunmaktadır.
Bir çevresi olan ve onlarla ilişkileri olan ve birbirlerini değiştiren sistemlere açık sistem denir.12 Eğer sistem ile sistemin alışverişte /etkileşimde bulunduğu çevre arasında enerji, bilgi ve materyal alışverişi varsa, bu tür sistemler açık sistem, yoksa kapalı sistem olarak adlandırılır.
Açık sistemler, dışarıdan üretim girdilerini alıp, dönüştürme sürecinden geçirerek çıktılar (ürünler) olarak tekrar dış çevreye vermektedir. Çevreye tekrar karışan çıktılar başka süreçlerin girdisi olabilmektedir. Şematik olarak sistem yapısı Şekil 1’de gösterilmektedir.
Şekil 1 : Sistem Kavramı
Sistemler yaklaşımına göre girdi, sistemin çalışmaya başlaması için çevreden aldığı etkidir. Kapalı sistemlerde bir defa olarak, açık sistemlerde ise sürekli olarak sisteme girdi akışı vardır.
Girdiler işleme süreci adı altındaki süreçten geçerek çıktı haline gelir. Çıktılar sistemin içine veya dışına verilir. Girdi işleme süreci ve çıktı ilişkisinin etkinliğini artıran unsur geribildirim olarak sistem içinde yer alır.
Sistemin çevre ile etkileşimini sağlayan unsur sistem sınırı olarak tanımlanmaktadır. Sınır, sistemin kontrolü altında iç değişkenler ile sistemin kontrolü dışında olan dış çevreye ilişkin değişkenleri birbirinden ayırır. Sistemin sınırları içinde olan ve sistemin etkileyen faktörlere değişken, sınırın dışında olanlara da parametre denir.
Genellikle kapalı sistemlerde görülen, sistemin bozulmasına yol açan etki entropi olarak ve entropinin karşıtı olarak açık sistemlerde görülen, sistem bozulmaya başladığında entropiyi ortadan kaldıran etki negentropi (negatif entropi) olarak ifade edilir.
Her alt sistem bir çevre içinde bulunmaktadır.
İşletmeler de kendi alt sistemlerini oluşturan olan yönetim, üretim, pazarlama, mıhasebe, finansman, insan kaynakları ve halkla ilişkiler işlevlerine sahiptir. Bir bütün olarak işletme, sistemler yaklaşımınaı temsil eden özelliklere sahip alt sistemlere sahiptir.
İşletmeler bir açık sistem olarak dış çevresiyle iletişim halinde olduğu gibi, işlevlerinin her birini bir alt sistem olarak bütünü oluşturacak biçimde kurgular.
Bu konu
Yönetim ve Üretim Bölümünde
tekrar ele alınacaktır.
F.İŞLETME - ÇEVRE İLİŞKİLERİ
İşletmeler birbiriyle etkileşim içinde olan faktörlerin yer aldığı geniş bir çevre içinde bulunmaktadırlar. İşletmenin çevresiyle olan ilişkileri iki grupta incelenebilir.
Birinci grup dış (makro-genel-büyük) çevre faktörleridir. Bunlar ekonomik, teknolojik, hukuki, politik, uluslararası, sosyo-kültürel ve doğal çevredir.
İkinci grup ise iç (mikro-yakın-küçük) çevredir. Bu grupta ise, rakipler, yerel yönetimler, tedarikçiler, finansal kurumlar, müşteriler ve sendikalar yer almaktadır. Bu durum Şekil 1’de gösterilmektedir.
Sosyo-Kültürel Çevre
Tedarikçiler
Hukuki ve Politik Çevre
Müşteriler
Sendikalar
İŞLETME
Yerel Yönetimler
Doğal
Çevre
Rakipler
Uluslararası
Çevre
Ekonomik Çevre
Finansal Kurumlar
Şekil 1: İşletme ve Çevresi
İşletmeler bulundukları ortamdan çeşitli ölçülerde etkilenen ve aynı zamanda bulundukları ortamı etkileyebilen örgütlerdir.
Ürettikleri mal ve hizmeti tüketicilere sunarken, üretim yapabilmek için üretim faktörlerini piyasadan talep eden işletmeler, bu şekilde kuruldukları bölgenin ekonomik gelişmesine katkıda bulunurlar. İstihdam olanakları ve yan sanayinin gelişimine katkı sağlayarak bölgesel ekonomiyi canlandırırlar. Birçok ülkede gelişmişlik düzeyi birbirinden farklı olan bölgeler arasındaki dengesizliği ortadan kaldırmak amacıyla, gelişmişlik düzeyi geride olan bölgelerde işletmelerin kurulabilmesi için vergi istisnası, vergi indirimi veya muafiyeti, düşük faizli kredi olanakları gibi teşvik edici ve destekleyici yasal uygulamalara yer verilmektedir.
İşletmeler içinde bulundukları ekonomik sistem içinde amaçları, beklentileri ve çıkarları birbirlerinden farklı olan pek çok grupla etkileşim halindedir. İşletmeler kendi amaçlarıyla bu çıkar gruplarının amaçlarını uyumlaştırmak durumundadır. Bu grupların kendisi ve aralarındaki ilişkiler, işletmenin makro ve mikro çevresini oluşturur.
İşletmenin geleceğe ilişkin kararlarını etkileyen pek çok durum, makro ve mikro çevre faktörlerinden etkilenir.
1.Makro Çevre Unsurları
Makro çevre unsurları, işletmenin genellikle kısa dönemde tek başına etkileyerek değiştiremeyeceği kadar kapsamlı ve büyük olay ve durumları ifade eder. İşletmenin içinde bulunduğu ekonomik sistem, ekonomik göstergeler, teknoloji kullanım düzeyi, politik ve hukuki çevre, demografi ve uluslararası çevre geniş kapsamlı yapılarıyla işletmeleri kuşatır.
a.Ekonomik Çevre
Ekonomik çevreyi, “toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetlerin eldeki sınırlı kaynaklarla üretildiği, tüketildiği, kaynakların mal ve hizmetlerin ve gelirin bölüşüldüğü ortam” olarak tanımlamak mümkündür.13 Ekonomik yapının incelenmesi sırasında dikkate alınması gereken faktörler özetle şunlardır:
Milli gelirin yapısı: Ülkedeki toplam milli gelir, milli gelirdeki yıldan yıla artış oranları, sosyal sınıflar arasındaki gelir dağılım, kişi başına düşen milli gelir miktarı.
Ekonomik büyüme ve yatırımlar: Ülke ekonomisinin büyüme oranı, milli gelirin tasarruf oranı, tasarrufların yatırıma dönüşmesi eğilimi, yatırım teşvikleri, kamu ve özel sektör harcamalarının toplamı, kalkınma planlarına göre büyüme alanları.
Enflasyonist ve deflasyonist eğilimler: Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin yüksekliği anlamında gelir. Üretim girdilerindeki fiyat artışları nedeniyle üretim maliyetlerini artıran bir faktör olarak enflasyon, satın alma gücünü azalttığından işletmenin mali yapısı üzerinde önemli etkilere sahiptir. Deflasyon, bir ekonomide mal ve hizmet arzının talebi aşması üzerine fiyatlar genel düzeyinin düşmesidir. Deflasyon sırasında fiyatlar genel düzeyi, milli gelir, toplam üretim ve toplam istihdam düşer.
Ekonominin gelişme devresi: Ekonomideki konjonktürel
* dalgalanmalar, işletmeler üzerinde olumlu ve olumsuz birçok etkiye sahiptir. İktisatçılar genellikle gayri safi milli hâsılada en az altı ay süren azalmaları, daralma veya durgunluk olarak adlandırmaktadır. Çok daha uzun süreli ve şiddetli daralma dönemlerini bunalım veya depresyon sözcükleri ile ifade etmektedirler. Bazı faaliyet dalları bu aşamalardaki değişmelerden oldukça etkilenir.
Dış ticaret ve ödemeler dengesi: Ülkedeki dış ticaretin durumu ve bunun ülke içindeki etkisi, ödemeler bilânçosunun açık veya fazlalık vermesi, gümrük duvarları, ihracatı veya ithalatı teşvik politikaları işletme kararlarını belirleyici olabilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, işletmelerin çalışacakları ekonominin yapısal özelliklerini ve sorunlarını iyi analiz ederek stratejik planlarını sağlam ekonomik temellere oturtmaları gerekir.
b. Teknolojik Çevre
Teknolojik çevre, “yeni bilgilerin yaratıldığı ve her ortamda uygulanarak ürün ve süreçlerde gelişmelere yol açan faaliyetlerin oluşturulduğu bir platform” olarak tanımlanabilir14.
Teknoloji, uluslararası genel çevrenin en hızlı değişen öğesidir. İşletmenin mevcut hammaddeleri üretim usul ve süreçleri, kullanılan makinelerdeki değişme ve gelişmeler, aynı zamanda belirsizlik ve riski ortaya çıkarmaktadır. Teknolojik değişiklikler, işletme için büyük fırsatlar sunduğu gibi onun varlığını tehlikeye sokabilmektedir15. Teknolojik gelişmelere ayak uyduramayan işletmelerin rekabet gücünde zayıflama olacağı düşünülse de teknolojik değişikliklerin ekonominin her sektörünü aynı oranda etkilemeyeceği de açıktır. Yeni teknolojilerin ortaya çıkması bazı işletmeler için tehdit, bazıları içinse fırsat yaratabilir.
c. Sosyo-kültürel Çevre
Sosyokültürel çevre, insanların değer yargılarını, tutumlarını, davranış biçimlerini, kültürel alışkanlıklarını, olaylara bakış açılarını, yaşam biçimlerini oluşturan ve etkileyen unsurların bulunduğu çevredir16.
İnsanların davranışları ve sosyokültürel değerler, işletmeleri etkileyen diğer faktörlerdir. Teknoloji kadar hızlı olmasa da, sosyokültürel faktörler de sürekli değişmektedir. Gerek işletme içinde çalışanların davranış ve sosyal özelliklerindeki değişmeler, gerek tüketicilerin ve onları etkileyen toplumun davranışlarındaki değişmeler, insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulan işletmelerde de değişmeye neden olacaktır.
İşletmede çalışanların değerleri, çalışma şartları, çalışma saatleri, yer değiştirme, hayatın niteliğini geliştirme gibi işe yönelik beklentilerin yanında belirli bir otoritenin yakın kontrolü altında çalışmak istememe gibi değerlerden oluşmaktadır.
Tüketicilerin değer ve davranışları: İşletmenin faaliyetini etkileyen ve hatta şekillendiren en önemli faktör, tüketici davranışlarıdır. Tüketicilerin gelir seviyesi, yaşı, eğitim düzeyleri, şahsi ve ailevi özellikleri, sayısı, değer ve tutumları ve bunlarda meydana gelebilecek değişiklikler göz önüne alınmalıdır.
Tüketicilerin ve çalışanların üyesi bulunduğu grupların tutum ve davranışları: Bu grupların norm ve değerleri, üyeler üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Grup normları ve davranışlarında meydana gelebilecek değişiklikler, tüketiciler ve çalışanlar aracılığıyla işletme stratejisini de değiştirecebilecek güçtedir.
Toplumun tutum ve değerleri, ahlaki yapısı: İşletmenin faaliyet gösterdiği çevredeki tutum ve değerleri bunların değişimi işletme stratejisini etkiler. Toplumun yaşam tarzı, ihtiyaçlarının özellikleri kadar örf ve adetler, ahlaki değerler, toplumun hoş karşılamadığı tutum ve davranışlar işletmenin faaliyetleri için belirleyici faktörler olarak dikkate alınmalıdır.
Sosyal değişmenin hızı, içeriği ve nedenleri: Genel anlamda sosyal değişmeler, hızlı olmamakla birlikte, moda gibi bazı heves ve anlayışlar oldukça çabuk değişebilir. Bu açıdan sosyal değişmenin hızı ve niteliği iyi tanımlanmalı ve değişikliği ortaya çıkaran sebepler belirlenmelidir.
Demografik değişkenler, nüfusun özellikleri (demografi) ni oluşturan yaş, cinsiyet, gelir ve eğitime ilişkin dağılım bilgileri, ailelerin sayısı ve özellikleri, nüfus artış hızı, coğrafi bölgelere göre nüfus verileri incelenmelidir. Nüfusun sayısal büyüklüğü, kadın-erkek oranları, nüfus içindeki yaş grupları, etnik yapı, gelir dağılımı, eğitim durumu vb. unsurlar ekonomik ve sosyal yaşamda etkilerini arttırmaktadır.
d. Politik ve Hukuki Çevre
Politik ve hukuki çevre, işletmenin faaliyette bulunduğu ülkede merkezi ve yerel resmi makamların ve bunlara bağlı kuruluşların siyasi otoritesini sağladığı ve kullandığı ortam olarak tanımlanmaktadır. Politik çevredeki unsurların işletmelere etkisi yasalar, yönetmelikler ve kararlar yoluyla olmaktadır.
Politik çevre, günümüzde geçmişe oranla daha dinamik bir yapıya sahiptir. Hükümetlerin uluslararası, ulusal veya yerel boyutta politik eğilimleri ve hukuki düzenlemeleri sık sık değişebilmektedir.
Devlet ve hükümet rejimleri, seçim sonuçları, iktidar-muhalefet ilişkileri, güç dengeleri, politik istikrar veya istikrarsızlık, resmi makamlarla ilişkilerin etkinlik derecesi, hak arama yöntemleri, devletin çeşitli organlarının iş hayatına müdahale eğilimleri, özelleştirme veya devletleştirme vb. politik çevre analizinde göz önüne alınması gereken unsurlardan bazılarıdır. Bu politik unsurlar işletme için fırsat yaratabileceği gibi tehdit de oluşturabilir17.
Devlet yabancı malların rekabeti karşısında yerli üreticileri korumak amacıyla ithalat kısıtlamaları, gümrük vergileri ve anti damping tedbirleri getirebilir. Ya da, tam tersi durum söz konusu olup, antitröst kanunlarla, işletmeler arası birleşmeler veya pazar kartelleriyle oluşan suni tekeller devlet tarafından yasaklanabilir.
Bulunulan ülkedeki hükümet ve devletin faaliyetleri, işletmenin stratejik seçimleri üzerine etkili olmakta; işletmenin imkan ve fırsatlarını veya tehlikelerini; bazen her ikisini de arttırıcı etki yapmaktadır. Örneğin, bazı yiyecek üretiminde kullanılan maddelere konulan yasaklar gibi.
e. Uluslararası Çevre
Ülkelerin birbirleriyle politik ve ekonomik yönden işbirliği yapmaları, işletmelerin hayatı üzerinde büyük ölçüde etkili olmaktadır. Özellikle, dış ticaret (hammadde, enerji ve mal alım satımı), dış yatırımlar, diğer ülkelerle ilgili mali destek ve yardımlar, işgücü arz veya talebi yönündeki ilişkiler politik eğilimlere bağlı olarak gelişmektedir. Siyasi iktidarlar, politik görüşleri doğrultusunda uluslararası anlaşmalar yaparak, koruyucu tedbirler alarak veya almayarak, dışa açılma politikaları güderek veya kapanarak, ekonomiyi veya işletmeleri yönlendirmektedirler.
Küreselleşme eğilimlerinin doğurduğu sorunlar nedeniyle, ulusların birbirleriyle politik ve ekonomik yönden işbirliği içinde bulunması işletmelerin yaşamları üzerinde de büyük ölçüde etkili olmaktadır. Bu etki daha çok hammadde, enerji kaynakları, ürünlerin ithalatı ve ihracatı, dış finansal kaynaklar, dış yatırımlar ve bunların sonuçları (kâr, faiz, komisyon, işgücü arz ve talebi vb.) yönündedir18.
-
Mikro Çevre Unsurları
Mikro çevre unsurları işletmenin kısa vadede kendi kaynakları ve kararlarıyla etki edebileceği durumları ifade eder. Makro çevreye göre etkilemesi daha kolay ve hızlı olan bu unsurlar şöyle açıklanabilir.
-
Tüketiciler
Tüketiciler, işletmelerden kaliteli ve yeterli sayıda, ucuz ve zamanında mal ve hizmet satın almak amacındadırlar. Bu bağlamda işletmeler, tüketicilerin taleplerini en etkili ve ekonomik biçimde karşılamayı başarabilmelidirler. İşletme, tüketiciler ile bir yandan ürettiği mal ve hizmetlerin satın alınması nedeniyle ilişki kurarken bir yandan da, onların istek ve ihtiyaçlarını saptamak veya değişimlerini belirleyerek pazara daha etkili bir biçimde girebilmek için ilişki kuracaktır. Tüketiciler ayrıca, işletmelerin toplumsal sorumluluklarının bilincinde olmaları, toplumsal kaynakların en yararlı şekilde kullanılmasına özen göstermeleri ve olanakları ölçüsünde bazı sosyal girişimlere katılmaları ve desteklemeleri beklentisi içindedirler.
b. Rakipler
Ekonomik yaşamda her zaman rekabet vardır. İşletmenin faaliyetlerini sürdürürken, aynı sektörde diğer firmaların olması ve zaman içinde yeni firmaların bu sektöre girerek faaliyet göstermeleri doğal bir durumdur. Böyle bir piyasa ekonomisi içinde aynı mal ve hizmetleri üreten ve aynı pazarı paylaşan işletmelerin uygulayacakları stratejik kararlar ve pazar koşullarını değerlendirerek işletme sistemlerinde yapacakları değişiklikler, diğer rakipler tarafından da uygulanabilir. Buna karşılık, işletmenin amacı aynı pazarda bulunan diğer işletmeleri ortadan kaldırarak piyasada tek işletme olmak ve böylece işletme kârını arttırmak şeklinde ise, böyle bir durumun diğer işletmeler tarafından hoş karşılanmayacağı açıktır.
c. Arz (Tedarik) Kaynakları
İşletmeler kendilerine üretim girdisi olarak hammadde, enerji veya hizmet satanlar (arz edenler, tedarikçiler, ürün sağlayıcılar)la ve onların çevresinde meydana gelen değişikliklerle yakından ilgilidirler. Hammadde, yardımcı malzeme, yarı mamul temini ve tedarik imkanları ile bunların maliyeti, işletmeler ile arz kaynakları arasındaki güç ilişkilerine bağlıdır. Satın alanın gücü arttıkça maliyetin düşeceği, satanın gücü arttıkça işletmenin maliyeti ve bağımlılığı artacağı için arz kaynaklarının işletme için önemi büyüktür.
d. Sendikalar
Sendikalar, işletme faaliyetlerini etkileyen bir diğer mikro çevre faktörüdür. Çünkü sendikaların işçi ücretleri ve çalışma koşulları üzerinde çok büyük etkisi vardır. Sendika ile işletme ilişkilerinin sonucunda işçi ücretlerinin artması ya da azalması söz konusu olabilir. Ayrıca, ilişkilerin çatışmalı bir şekilde sürmesi oluşabilecek grev ya da lokavt durumları işletmeyi olumsuz etkiler.
e. Finansal Kurumlar
İşletmeler kuruluş aşamasında ya da faaliyetlerini genişletmek amacıyla öz sermayenin yetersiz kalması durumunda yabancı sermaye kaynaklarına başvurabilir. Bunları; bankalar, özel finans kuruluşları vb. aracılığı ile gerçekleştirir. Ayrıca, işletmeler hisse senetlerini “halka arz” ile sermaye piyasasından da yararlanabilirler.
G. İŞLETMELERDE RASYONELLİK İLKELERİ
Dilimizdeki karşılığıyla, akılcı veya ussal yaklaşım denebilecek olan rasyonellik yaklaşımı, işletmelerde çalışma ve başarı ölçütü olarak değerlendirilen ve temelleri 19.Yüzyılda Taylor tarafından atılan “bilimsel yönetim ilkeleri (Taylorizm)”, daha çok mühendislik bakış açısıyla üretimde daha az girdi kullanmayı sağlayacak bir anlayış oluşturmayı amaçlar.
Sanayileşmenin gelişmesiyle 20.Yüzyılda da ilgi çekmeye devam eden rasyonellik prensipleri, dar anlamda maliyetleri aşağı çekmeyi, daha çok ve kaliteli üretim sağlamayı savunur. Geniş anlamda rasyonel olmak, bir işletmenin tüm faaliyetlerinde ve yönetim anlayışında sürekli iyileştirme ve geliştirmeler yaparak mükemmelleştirmeye çalışmak olarak değerlendirilebilir.
Rasyonellik ilkeleri üretim odaklı olmak üzere üç temel kavramı kapsar:
-
Verimlilik (prodüktivite)
-
Ekonomiklik (İktisadilik)
-
Karlılık (rantabilite)
Eğer bu üç kavram da bir işletmede gerçekleşmiş ise işletmenin “etken” çalıştığını söylemek kolaylaşır.
-
ETKENLİK
|
Verimlilik (prodüktivite)
|
Ekonomiklik (İktisadilik)
|
Karlılık (rantabilite)
|
a. Etkenlik (Efficiency)
Üretim için kullanılan faktörlerin yani girdilerin ne ölçüde etken (efficiently) kullanıldığını ölçen bu kavram, daha önce belirlenmiş olan standart ölçüm değerleriye elde edilen sonuçların karşılaştırılmasına dayanır. Parasal değerlerle de ölçüm yapılabilir.
Etkenlik= Standart değer/ Gerçekleşen değer
Oranı ile formüle edilen etkenlik kavramı, 1 değerine yaklaştıkça başarılı sayılır. 1 değerinden büyük olması beklenen başarıdan fazlasının yakalandığı anlaşılır.
Örneğin 40 metrekare alanın boyanması için belirlenen süre 3 saat ise ve bu iş 3 saatte tamamlanırsa,
Etkenlik= 3/3=1 elde edilir;
Ancak 5 saatte tamamlanırsa
Etkenlik=3/5= 0,60 elde edilir. Bu da beklenen performansın yani %60’ına ulaşıldığını gösterir.
Etkenlik, kullanılan kaynakların yeterlik derecesini açıklar ve araçlarla kaynakları esas alır. Amaçların gerçekleşmesiyle ilgilenmez.
i.Verimlilik (Productivity)
Prodüktivite olarak da ifade edilen verimlilik kavramı, hem üretim hem de yönetim kavramları açısından ele alınabilen geniş bir kavramdır.
Bir işletmenin üretim olanaklarının tamamını kullanarak gerçekleştirdiği üretim miktarı, o dönemdeki üretkenliğini ifade eder. Cari (içinde bulunulan) dönem ile geçmiş dönemin üretim miktarı karşılaştırıldığında ortaya çıkacak olan rakam, işletmenin üretkenlik artış veya azalışını ifade eder.
Ancak bu üretimin ne kadar kaynak kullanılarak yapıldığı daha önemli bir konudur ki, verimlilik kavramı burada konu edilir. Daha verimli çalışmak, kolay anlaşılabilmesi için daha az kaynak kullanarak aynı miktar ürünü üretebilme yeteneğidir şeklinde özetlenebilir. Esasen verimlilikten kasıt, statik olarak bir andaki sayısal oran değil, karşılaştırmalı olarak verimlilik değerlerinin artmış olmasıdır.
Verimliliği planlamak, organize etmek ve denetlemek amacıyla kabul edilmiş bazı ilkeler şöyle sıralanabilir19:
-
Doğru işi yapmak (doğruluk ilkesi)
-
Yapabileceğinin en çoğunu ve en kalitelisini yapmak (iyilik ilkesi)
-
Yapılanın toplumsal yararını sorgulamak (toplumsallık ilkesi)
-
Sonucun toplumsal maliyetini çıkarmak (toplumsal maliyet ilkesi)
-
Bireyin kendini, toplumu, ülke, dünya ve doğayı tanıması (bilme ilkesi)
-
Mevcut ve potansiyel kaynakların tanınması, tanımlanması (farkında olmak ilkesi)
-
Kaynakları doğru kullanmak (teknik olma ilkesi)
-
Kaynakları tam kullanmak (ziyan etmeme ilkesi)
-
Kaynakları zamanında ve yerinde kullanmak (uygunluk ilkesi)
-
Kaynakları en ucuz, en az kullanmak (ekonomiklik ilkesi)
-
Her kaynağın fayda-maliyet analizini yapmak (analitik olma ilkesi)
-
Girdi seçimini dogru yapmak (en uygun bileşim ilkesi)
Verimlilik konusu işletmelerin örgütsel ve kültürel yapısında önemli bir yer tutmaktadır. Verimliliğin artışını sağlamak, öncelikle onu ölçebilmeyi gerektirir. Ölçülemeyen verimliliğin arttırılması da mümkün değildir
2.
En basit ifadeyle verimlilik, bir üretim veya hizmet sisteminin ürettiği çıktı ile bu çıktıyı elde etmek için kullanılan girdi arasındaki ilişkidir. Çıktılar ve girdiler arasında basit bir oranlama yapmakla elde edilen verimlilik değerleri, farklı durumlar için karşılaştırılarak verimlilik artışı olup olmadığı anlaşılmaya çalışılır. Verimlilik artışında çıktı/girdi arasındaki ilişki, üç biçimde gerçekleşebilir20:
-Aynı girdi ile daha çok çıktı elde edilebilir,
-Aynı çıktı daha az girdi ile sağlanabilir,
-Çıktıyı, girdi artışından daha yüksek düzeyde artırılabilir.
Fiziksel verimliliği ölçmek için fiziksel birimler kullanılır.
Örnek olarak 1000 birim üretim için 5000 birim girdi kullanılmışsa,
1000/5000=0.2 çıktı/girdi’dir.
Bunun anlamı 1000 birim çıktı için 5000 birim girdi kullanıldığıdır.
Eğer 1000 birim çıktı elde etmek için 2000 birim g irdi kullanılmış olsaydı ve iki durum karşılaştırılmak istenseydi
1000/2000= 0,5 çıktı/girdi ile daha yüksek bir verimlilik düzeyinden söz edilebilirdi.
Kısmi verimlilik, üretim faktörlerinden biri ile üretim miktarı oranlanarak her bir girdinin verimliliğinin hesap edilmesi demektir. Teknoloji verimliliği, işgücü verimliliği, hammadde verimliliği, finansman verimliliği için benzer yaklaşımla hesaplanabilir.
Toplam çıktı tek bir girdiye oranlanarak bulunur.
Kısmi verimlilik ölçütü
|
Formül
|
Verimlilik ölçüm birimi
|
İşgücü verimliliği
|
Çıktı (üretim miktarı)
işgücü saati
|
Üretim miktarı/adam-saat
|
Malzeme verimliliği
|
Çıktı (üretim miktarı) malzeme miktarı
|
Üretim miktarı/malzeme miktarı
|
Enerji verimliliği (elektrik)
|
Çıktı (üretim miktarı)
enerji miktarı
|
Üretim miktarı/kilovat-saat
|
Kısmi verimlilik oranları için örnekler:
Eğer bir işyerinde yükleme veya boşaltma yapılırken 3 işçi 5 saat boyunca saat çalışarak toplamda 1500 koli taşımışsa işgücü verimliliği hakkında şu söylenebilir.
İşgücü Verimliliği = Yükleme Miktarı(Koli) / Işçilik Miktarı (Adamxsaat)
= 1500 adet / 15 = 100 Koli/Adamxsaat
(işçilerin bir saatte taşıdığı koli sayısı)
Bir başka örnekte, eğer bir demir çubuk yapımı için 1000 kg hurda demir kullanılarak 800kg ağırlığında çıktı elde edilmişse
Malzeme Verimliliği = Üretim Miktarı(Kg) / Malzeme Miktarı(Kg)
= 800 / 1000 = 0.8 kg/kg dır.
Eğer, 50.000 litre meyve suyu üretimi için 2500 Kwh elektrik harcanmışsa,
Enerji Verimliliği = Üretim Miktarı (Lt) / Enerji Miktarı(Kwh)
= 50 000 / 2.500 = 20 Lt/Kwh’dır.
Toplam (faktör) verimliliği ise, toplam çıktının kullanılan tüm girdilere oranlanmasını ifade eder.
Toplam verimlilik = Çıktı (üretim miktarı)/ İşgücü maliyeti + malzeme maliyeti + enerji maliyeti
formülüyle hesaplanır.
Verimlilik ölçümü ve analizleri, işletmeleri gereksiz girdi kullanımından kaçınmaya ve gerçekten üretilmesi gerekenleri üretme konusunda bir duyarlılık kazanmaya götürmüştür.
ii. Ekonomiklik (İktisadilik)
Belirli bir dönemde elde edilmiş olan çıktıların parasal değeri, aynı dönemde bu çıktıları elde etmek için kullanılan kaynakların parasal değerine oranlanırsa, bulunan değere ekonomiklik değeri denir.
Örneğin, üretimin çıktısının değeri 10.000. p.b. (para birimi), girdilerin maliyeti de 5.000 p.b. olarak varsayılarak ekonomiklik şöyle belirlenir:
10.000/5.000= 2 olarak bulunur.
Bunun anlamı da harcanan her 1 p.b.’ne karşılık üretimin 2 p.b. değerine ulaşıldığıdır.
Dikkat: Elde edilen ekonomiklik değeri, “2 p.b. kazanılmaktadır” şeklinde ifade etmemeye dikkat edilmelidir. Burada kazanç yoktur. Kazanç, elde edilen parasal değerle harcanan değerler arasındaki farktan oluşur. Burada fark değil oranlama, karşılaştırma yapılmaktadır.
Ekonomiklik ile verimlilik arasındaki fark, verimliliğin fiziksel değerlerle; ekonomikliğin parasal değerlerle ifade edilmesidir.
iii. Rantabilite kavramı ise, üretim faktörlerinden biri olan sermayenin üretime katılması sonucunda ne kadar kar sağladığını ölçmeye yarayan bir orandır. Kar, bir dönemde elde edilen gelirler ve giderler arasındaki olumlu farktır. Karlılık ise, kullanılan sermayenin gelir getirebilme potansiyelidir. En basit hesaplama ile:
Kar/ sermaye x 100= % cinsinden karlılık oranını verir.
Örneğin kullanılan sermaye 3000 p.b. iken elde edilen kar 150 p.b.ise,
(150/3000)x100=0.05 karlılık oranından söz edilir.
Bunun anlamı kullanılan 3000 p. b.lik sermayenin %5 kar sağladığıdır. Yapılan çalışmaların verimliliğini ölçmek için değerli bir göstergedir.
b.Etkililik (Effectiveness)
Etkenlikten farklı olarak amaçların gerçekleşmesiyle ilgilenen kavram etkililiktir. Bu kavramla hedeflenen çıktı değerlerine ne ölçüde ulaşılabildiği ölçülmeye çalışılır. Hangi etkinlikteki kaynaklarla hangi çıktıların elde dildiği de bu kavramla ifade edilmiş olur. Asıl amaç kullanılan kaynakların tam kapasitede kullanılmasıdır.
Etkililik= Gerçekleşen çıktı / Planlanan çıktı
oranı ile formüle edilir.
Örneğin belirli bir sürede 200 birim ayakkabı üretmeyi hedefleyen bir işletmede 150 ayakkabı üretilebilmişse
Etkililik=150/200= 0,75 olur.
Bir faaliyet etkili fakat etken olmadığında kaynak israfı var demektir.Etken fakat etkili değilse hedeflere ulaşılamıyor fakat yine de kaynaklar etken kullanılıyor denebilir.
Hem etkenlik hem de verimlilik ilkelerini dikkate alan bir işletme performans (başarım) ölçütü olarak da yararlanabileceği bu ilkelerden yola çıkarak, daha akılcı, sorumlu ve yenilikçi örgüt felsefelerine ulaşabilir.
Verimliliğin sadece üretim odaklı bir analiz değil, sadece karlı olmakla kalmayıp sosyal anlamda da rekabet edebilir ve sürdürülebilir bir işletme kültürü oluşturma da etkili olduğu vurgulanmalıdır.21
ÇALIŞMA SORULARI
1. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) İşletme sosyal bir kuruluştur.
b) İşletme bağımsız bir kuruluştur.
c) İşletme açık bir sistemdir.
d) İşletme bir mühendislik kuruluşudur.
e) İşletme sosyo-teknik bir sistemdir
2. Aşağıdaki ifadelerden hangisi işletmelerin önemini açıklayan bir cümle değildir?
a) İşletmelerin üretim birimleri olmaları
b) İşletmelerin tasarrufların değerlendirilmesine olanak sağlamaları
c) İşletmelerin yaratıcı birimler olmaları
d) İşletmelerin bölgelerin ekonomik gelişmesine katkıda bulunmaları
e)İşletmelerin ailelere ait olmaları
3. İşletmelerin genel amaçları içinde hangisi yer almaz?
a) otofinansman yapmak
a) Kâr (uzun dönemli) elde etmek,
b) Topluma hizmet etmek,
c) İşletmenin yaşamını sürekli kılmak.
e) Kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek
4. İşletmelerin kuruluş amaçları arasında hangisi yer almaz?
a)Ülke ekonomisine katkı sağlama
b) Bağımsız çalışma
c) Miras
d) Toplumsal itibar kazabma
e) Şansını deneme
5. Genellikle kapalı sistemlerde görülen, ve sistemin bozulmasına yol açan etkiye ne ad verilir?
a) Negentropi
b) Alt sistem
c) Entropi
d) Negatif sistem
e) Fonksiyon
6. Hangisi işletmenin makro çevresinde yer alır?
a)Rakipler
b) Arz kaynakları
c) Demografi
d) Bankalar
e) Sendikalar
7. Hangis işletmenin mikro çevresinde yer alır?
a)Ekonomik çvre
b) Demografi
c)Teknolojik çevre
d) Tüketiciler
e) Kültürel çevre
8. Bir işletmenin üretim olanaklarının tamamını kullanarak gerçekleştirdiği üretim miktarı hangi kavramı ifade eder.
a)Verimlilik
b) Karlılık
c) Hızlılık
d) Etkinlik
e) Rasyonellik
9. Belirli bir dönemde elde edilmiş olan çıktıların parasal değeri, aynı dönemde bu çıktıları elde etmek için kullanılan kaynakların parasal değerine oranlanırsa, bulunan değere ne ad verilr?
a)Verimlilik
b) Karlılık
c) Ekonomiklik
d) Etkinlik
e) Rasyonellik
10. Aşağıdaki cümlelerden hangisi doğrudur.
a)Her işletme bir girişimdir.
b) Her girişim bir işletmedir.
c)Bir işletme çoğunlukla bir girişimdir.
d) Bir girişim hiç bir zaman işletme değildir
e) Bir girişim işletme olmadan girişim olamaz.
OKUMA PARÇASI: TÜRKİYE’NİN İLK 100 FİRMASI -2010
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) gerçekleştirdiği ”Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması”nın 2010 sonuçları açıklandı.İSO’nun çalışmasına göre, üretimden satışlarda Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun 2010 ve 2009′daki sıralamasından alınan ilk 100 işletme aşağıda gösterilmektedir.
2010 2009 Şirket Üretimden Satışlar (TL)
1 1 TÜPRAŞ-Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş. 20.819.067.010
2 2 EÜAŞ Elektrik Üretim A.Ş. Genel Müdürlüğü 9.740.496.745
3 6 Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. 6.004.819.331
4 3 Oyak-Renault Otomobil Fabrikaları A.Ş. 5.871.042.516
5 5 TOFAŞ Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. 5.448.847.625
6 4 Arçelik A.Ş. 5.108.831.127
7 8 Aygaz A.Ş. 3.969.130.023
8 7 Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. 3.715.823.817
9 11 İçdaş Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım San. A.Ş. 3.523.477.229
10 12 İskenderun Demir ve Çelik A.Ş. 3.239.662.761
11 10 Habaş Sınai ve Tıbbi Gazlar İstihsal Endüstrisi A.Ş. 2.827.821.839
12 14 PETKİM Petrokimya Holding A.Ş. 2.789.524.479
13 9 Vestel Elektronik San. ve Tic. A.Ş. 2.422.174.090
14 13 Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye A.Ş. 2.326.270.180
15 22 Mercedes-Benz Türk A.Ş. 2.221.362.664
16 16 Unilever San. ve Tic. Türk A.Ş. 2.099.831.304
17 15 Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. 2.072.503.647
18 18 Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu 2.007.646.209
19 20 Çolakoğlu Metalurji A.Ş. 1.947.112.529
20 17 BSH Ev Aletleri San. ve Tic. A.Ş. 1.929.869.218
21 19 İpragaz A.Ş. 1.875.676.204
22 26 Milangaz LPG Dağıtım Tic. ve San. A.Ş. 1.854.035.796
23 28 Borçelik Çelik San. Tic. A.Ş. 1.619.274.756
24 38 Er-Bakır Elektrolitik Bakır Mamülleri A.Ş. 1.529.585.000
25 23 Kroman Çelik Sanayii A.Ş. 1.525.203.328
26 29 Sarkuysan Elektrolitik Bakır San. ve Tic. A.Ş. 1.472.838.227
27 24 Goldaş Kuyumculuk Sanayi İthalat İhracat A.Ş. 1.460.119.660
28 45 Tosçelik Profil ve Sac Endüstrisi A.Ş. 1.454.653.589
29 25 Coca-Cola İçecek A.Ş. 1.441.793.814
30 30 Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı 1.371.303.217
31 33 AKSA Akrilik Kimya San. A.Ş. 1.309.712.086
32 21 PHILSA Philip Morris Sabancı Sigara ve Tütüncülük San. ve Tic. A.Ş. 1.302.087.088
33 27 Vestel Beyaz Eşya San. ve Tic. A.Ş. 1.220.609.175
34 36 Konya Şeker San. ve Tic. A.Ş. 1.187.080.538
35 35 Diler Demir Çelik Endüstri ve Tic. A.Ş. 1.186.669.326
36 32 Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü 1.173.076.150
37 43 Hyundai Assan Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. 1.150.155.807
38 41 Kaptan Demir Çelik Endüstrisi ve Ticaret A.Ş. 1.143.498.903
39 31 Ak Gıda San. ve Tic. A.Ş. 1.083.780.342
40 37 Bosch San. ve Tic. A.Ş. 1.023.734.995
41 84 Türk Traktör ve Ziraat Makineleri A.Ş. 1.021.679.933
42 46 KARDEMİR Karabük Demir Çelik San. ve Tic. A.Ş. 1.000.839.174
43 56 Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü 981.594.635
44 57 Yıldız Entegre Ağaç San. ve Tic. A.Ş. 981.584.172
45 40 Aselsan Elektronik San. ve Tic. A.Ş. 978.949.024
46 44 BANVİT Bandırma Vitaminli Yem San. A.Ş. 971.999.526
47 48 Borusan Mannesmann Boru San. ve Tic. A.Ş. 956.676.052
48 49 BRISA Bridgestone Sabancı Lastik San. ve Tic. A.Ş. 924.699.665
49 47 Kastamonu Entegre Ağaç San. ve Tic. A.Ş. 914.983.394
50 51 İzmir Demir Çelik Sanayi A.Ş. 910.297.942
51 34 Anadolu Efes Biracılık ve Malt San. A.Ş. 909.831.432
52 59 Yazıcı Demir Çelik Sanayi ve Turizm Ticaret A.Ş. 898.645.350
53 54 Toros Tarım San. ve Tic. A.Ş 892.277.815
54 63 Assan Alüminyum San. ve Tic. A.Ş. 885.466.973
55 82 TUSAŞ- Türk Havacılık ve Uzay San. A.Ş. 851.812.139
56 67 Yücel Boru ve Profil Endüstrisi A.Ş. 843.048.327
57 53 Fırat Plastik Kauçuk San. ve Tic. A.Ş. 828.306.331
58 75 Nursan Metalurji Endüstrisi A.Ş. 819.763.469
59 66 SÜTAŞ Süt Ürünleri A.Ş. 806.449.991
60 55 Akçansa Çimento San. ve Tic. A.Ş. 799.888.727
61 52 Siemens San. ve Tic. A.Ş. 798.211.995
62 61 Türk Pirelli Lastikleri A.Ş. 796.888.287
63 76 Mogaz Petrol Gazları A.Ş. 772.701.510
64 64 Sanko Tekstil İşletmeleri San. ve Tic. A.Ş. 772.179.259
65 73 Hayat Kimya Sanayi A.Ş. 771.569.879
66 62 C.P. Standart Gıda San. ve Tic. A.Ş. 737.878.076
67 39 Areva T&D Enerji Endüstrisi A.Ş. 735.400.719
68 81 Delphi Automotive Systems Ltd. Şti. 731.720.691
69 83 HES Hacılar Elektrik San. ve Tic. A.Ş. 710.646.967
70 80 Abalıoğlu Yem Soya ve Tekstil San. A.Ş. 703.711.995
71 69 Tat Konserve San. A.Ş. 685.833.478
72 68 Soma Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. 684.495.337
73 60 Oltan Gıda Mad. İhr. İth. ve Tic. Ltd. Şti. 681.704.007
74 86 Eti Gıda San. ve Tic. A.Ş. 681.026.270
75 74 ÇİMSA Çimento San. ve Tic. A.Ş. 673.599.079
76 65 S.S. Trakya Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 658.595.170
77 136 Advansa Sasa Polyester Sanayi A.Ş. 645.705.323
78 88 BMC San. ve Tic. A.Ş. 644.975.536
79 50 Ülker Çikolata Sanayi A.Ş. 642.810.718
80 – Trakya Cam San. A.Ş. 606.131.246
82 78 Boytaş Mobilya San. ve Tic. A.Ş. 600.200.224
83 92 Erpiliç Entegre Tavukçuluk Üretim Pazarlama ve Tic. Ltd. Şti. 596.811.202
84 116 Noksel Çelik Boru Sanayi A.Ş. 596.179.626
85 77 Ekinciler Demir ve Çelik San. A.Ş. 595.734.172
86 72 JTI Tütün Ürünleri Sanayi A.Ş. 590.434.738
87 99 Korteks Mensucat San. ve Tic. A.Ş. 590.073.815
88 93 Keskinoğlu Tavukçuluk ve Damızlık İşletmeleri San. Tic. A.Ş. 588.201.443
89 – Vestel Dijital Üretim San. A.Ş. 575.911.460
90 87 Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü 575.608.556
91 100 Honda Türkiye A.Ş. 572.774.517
92 – Besler Gıda ve Kimya San. ve Tic. A.Ş. 566.015.577
93 105 Pınar Süt Mamülleri Sanayi A.Ş. 563.201.448
94 95 BEYPİ Beypazarı Tarımsal Üretim Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. 553.337.283
95 58 Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. 550.884.307
96 70 Nursan Çelik Sanayi ve Haddecilik A.Ş. 545.707.106
97 128 Ege Çelik Endüstrisi San. ve Tic. A.Ş. 542.078.831
98 124 Park Teknik Elektrik Madencilik Turizm San. ve Tic. A.Ş. 540.749.683
99 – Şenpiliç Gıda Sanayi A.Ş. 539.730.161
100 103 Sider Dış Ticaret A.Ş. 537.642.486
Kaynak: http://www.borsarti.com/iste-turkiyenin-ilk-100-buyuk-sirketi.html#ixzz1k5kFSwDS, 29 Temmuz 2011.
BÖLÜM DİPNOTLARI