(Mübareze ve tekâmül kanunuyla alâkalı olarak, 2703-2707 p.lara da bakınız.)
1293- Bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor:
“(9:20) ²v¬Z¬KS²9«~«— ²v¬Z¬7«Y²8«_¬" ¬yÁV7~ ¬u[¬A«, |¬4 ~—f«;_«%«— ~—h«%_«;«—~YX«8³~ «w<¬gÅ7«~ İman ve hicret edip Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler.
¬yÁV7~ «f²X¬2 ®}«%«‡«… v«P²2«~ Allah indinde derece cihetiyle en büyüktürler. Bunların mertebe-i kemal ve kerametleri diğerlerinin hepsinden yüksektir. Diğerleri sikayet ve imaret de dâhil olduğu halde sair kemalat ve fezailin hepsini haiz bile olsalar, indillah bu mücahidlerin böyle mücahid olmak haysiyetiyle rütbe ve derecesi öbürlerinden daha büyüktür. «–—i¬¶<_«S²7~v; «t¬¶[«7—~«— Ve işte bunlardır ki, ancak o fâizlerdir. y¬U²V«" Åu«Q«7 |«K«2 sı olmayan o büyük fevz ü felah bunlara mahsustur. Hatta denilebilir ki fevz-i mutlak bunlarındır.” (E.T.2484)
1294- Diğer bir âyet de şöyledir: “(59:8) «w<¬h¬%_«ZW²7~ ¬š~«h«TS²V¬7 O fukara muhacirler için... şu sıfatlarla da tavsif olunmuşlardır:
«w<¬gÅ7«~ Onlar ki ²v¬Z¬7~«Y²8«~«— ²v¬;¬‡_«<¬… ²w¬8 ~Y%¬h²'~ yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır. Müşriklerin tazyiki üzerine din uğrunda evlerini, barklarını, mallarını, mülklerini bırakıp çıkmışlar ve fakir değiller iken fakra maruz olmuşlardır. Halleri, gayeleri şudur:
_®9~«Y²/«‡«— ¬yÁV7~ «w¬8 ®Ÿ²N«4 «–YR«B²A«< Allah’dan bir fazl ve rıdvan isterler. y«7Y,«‡«— «yÁV7~ «–—hM²X«<«— ve Allah ve Resulüne nusret, yani dinine hizmetle yardım ederler. «–Y5¬…_ÅM7~ v; «t¬¶[«7—~ İşte onlar, yani böyle güzel vasıflarla muttasıf olanlardır ki, sâdıklardır. -Kavillerini fiilleri ile isbat eden, sıdk u sadakatte rüsuhu olan, özü sözü doğru vefakâr kimselerdir. İmanlarını, Allah’a ve Resulüne sadakatlerini fiilen mücahedeleriyle isbat etmişlerdir. (Bak. Sadakat)
İbn-i Cerir, Katade’den şöyle rivayet eder: Bu muhacirler, diyarlarını ve mallarını, ehillerini ve aşiretlerini terk edip Allah ve Resulünü sevdikleri için çıktılar, şiddetli sıkıntılar içinde bulunmakla beraber İslâm-ı ihtiyar ettiler. Hatta bize anlatılmıştır ki, adam vardı açlıktan belini tutmak için karnına taş bağlardı, yine adam vardı kış günü örtüsüzlükten çukurda yatardı.
İşte bunlar içinde bulundukları dünya lezzetlerini feda edip din aşkı ile, Allah’ın fazl u rıdvanına iman neş’esiyle böyle şiddetlere, sıkıntılara tahammül ve Allah’a ve Resulüne nusret yolunda mal ve canlarıyla mücahede ederek imanlarındaki sadakatı fiilen göstermiş zatlardır. Onun için ikabı şedid olan Allah’tan korkmalı, bunların haklarını gözetmeli de fey’i, zenginler arasında paylaştırmayıp Peygamber’in emrini tutmalı, bu sâdık fakirlere hisse vermelidir.” (E.T. 4839)
1294/1- İmam-ı Gazalî Hazretleri, dine hizmet için din tahsilinde bulunanın memleketinden ve aileden uzaklaşmasının lüzumunu şöyle anlatır:
“Dünya ile alâkasını azaltıp, yurdundan ve aileden uzaklaşmalıdır. Çünki dünya alâkası ve aile gailesi, tahsile mani’dir. Halbuki Allah Teala bir insanın içinde iki kalb yaratmamıştır (ki, iki tarafı idare etsin). Ne zaman aklını başka tarafa bölersen, gerçekleri anlaman azalır. Bu sebebden “Bütün kuvvetini ilme bağlamadan, ilimden bir şey alamazsın” denilmiştir.” (İ.U.ci.l. sh.128)
Dostları ilə paylaş: |