İsmail arabaci kiMDİR



Yüklə 2,91 Mb.
səhifə162/269
tarix07.01.2022
ölçüsü2,91 Mb.
#83021
1   ...   158   159   160   161   162   163   164   165   ...   269
TEBRİZ’İN SESİ

 

Güney Azerbaycan’da yaşayan 20 milyonu aşkın Türk’ün durumu, özellikle son yıllarda bu bölgede yaşanan ve yaşanmakta olan önemli ilgili olaylar, Güney Azerbaycan Türk milletinin, 80 yıldan beri Fars hükümetleri tarafından yenmiş ve yenmekte olan en tabii haklarını yeniden elde etmek ve bağımsızlığa kavuşmak amacıyla verdikleri savaşımları hakkında bilgi edinmek için, Tebriz’in Sesi dergisine veya www.tebrizinsesi.com ile www.guneyazerbaycan.com internet sitelerine başvurabilirsiniz. 



Mart 2005 başında 3. sayısı yayımlanan Tebriz’in Sesi aylık dergisi, Türkiye’de yaşayan bir grup Güneyli-Kuzeyli Azerbaycanlı yurtseverlerin işbirliğiyle, Güney Azerbaycan’ın özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin haklı sesini yankılandırmak amacıyla Türkiye’de yayımlanıyor.

Dergi’nin bu sayısının 2. sayfasında "Tebriz’in Sesi’nden Tebriz’in Sesi’ne " başlıklı başyazının son kısmında şöyle yazılmaktadır:

‘‘ Tahran’da yakılan bayrak Mersin’dekinden renksiz mi?

Her sene 24 Nisan’da İran devletinin resmi müsaadesiyle Tahran’da Ermeni Taşnakları tarafından sözde soykırım gösterisi bahanesiyle Türkiye bayrağı yakılmakta ve tek bir resmi makamdan (Türkiye Büyükelçi’sinden) dahi bir tepki verilmemekte, sessizlikle karşılanmaktadır. Bu olay hep ülkenin Azerbaycan Türkü nüfusu tarafından protesto edilse ve her sene çatışmalar yaşansa da, İran devleti hala bu yardakçılıktan vazgeçmemektedir. Acaba İstanbul’da, Taksim Meydan’ında İran bayrağı yakılsaydı, onlar ne tepki verir, bu biçimde sessiz kalır mıydı?! Sormaya bile gerek yok!

Türkiye kamuoyu hatta bu ülkenin bayrağının Tahran’da yakılmasına itiraz ederek Taşnak ‘kuldur’ları tarafından karnı yırtılan Azerbaycanlı Türklere bile destek verecek bilinçten yoksun bırakılmaktadır!

Mersin’de yaşanan olaydan bir kat daha beter olan 24 Nisan günü olaylarına tepki olarak aynı dayanışmayı sergilemek daha yerinde, daha anlamlı olmaz mı?! ...’’

 

6. sayfada çeşitli yerlerden dergiye yollanan mesajları içeren ‘Yankılar’ bölümünde ise, İstanbul’da öğrenim alan Güney Azerbaycanlı öğrenci Ali S.nin gönderdiği mesajda şunları okuyoruz:



‘‘ ... Ben İstanbul’da sosyal bilimde öğrenim alan bir Güney Azerbaycanlı olarak uzun yıllardır Türkiye’de beni ilgilendiren bir çok çarpık anlayışla karşılaştım. Bunlardan bir kaçını okurlarla paylaşmak ve yanıtlanmasını isterdim:

1. Eski edebiyat metinlerinde ve tarihi eserlerin tercüme veya harf çeviriminde ‘Acem’ kelimesini neden hep ‘İran~İranlı’ diye aktarıyorlar? Tarihte Pehlevi dönemine kadar (1925) hiç bir zaman devlet adı İran kelimesi bildiğiniz gibi belirsiz bir ad olarak Turan gibi mitolojik bir kavramdı ve – örneğin Azerbaycan toponimi tersine - ne siyasi ne de coğrafi değer veya gerçeklik taşımaktaydı.

2. Türk devletlerinden bahsederken neden büyük bir Türkçe divanı bile bulunan Şah Hatayi tarafından kurulan özbeöz Türkmen (Oğuz) boyu Safevi İmparatorluğu’ndan (1499-1735), Türkçü bir anlayışa sahip Nadir Şah’ın kurduğu Afşar Devleti’nden (1735-1803), Kaçar Memalik-i Mahrusesi’nden (1785-1925) ve Güney Azerbaycan Cumhuriyeti’nden (1945-46) hiç mi hiç bahsedilmez ve Fars tarihine mal edilir?’ Bu coğrafyada (şimdilik İran da dahil olmak üzere) Anadolu’dan dahi önce başlayan bin yılı aşkın Türk yönetimi geçmişi nasıl yok sayılabilir!? Neden ‘İran’ toponimi hep tarihe ve geçmişe genelleştirilmekte ve bu coğrafyaya (Büyük Horasan ve Azerbaycan da dahil olmak üzere) Acem ülkesi gözüyle bakılmaktadır?! Kendi ırkına ‘Etrak-i bi-idrak’ (anlamaz Türkler) diyen Türkiye eksenli Osmanlı ne kadar Türk’se, Azerbaycan eksenli Şii, Afşar ve Kaçar Devletleri de o kadar Türk’tür!

3. Her kesin bildiği gibi Fars ve Rusların türettiği uyduruk Azeri lafına neden son verilmiyor? Bilindiği üzere Azeri kavramı, Pehlevi döneminden beri yaygınlaştırılmaya çalışılan siyasi güdümlü literatürde, ‘Fars kökenli Moğol dönmeleri’ gibi siyasi vurgu taşımaktadır. Bu halkın adı Azerbaycan Türkü, dili Azerbaycan Türkçesidir. Siz şimdi Güney Azerbaycan’ın her bir köyüne gidip ‘milletin ne?’ sorarsanız, kesinlikle Azeri lafını anlayan ve kullanan bulamaz, ‘Türküm’ cevabını alırsınız. Kaldı ki, aynı mantığa göre biz farklı ve bazen anlaşılmayan şivelerle konuşan Arap ülkelerinin halkını ve dillerini (çeşitli Arap diyalektlerini) Lübi (Lübnani!!), Suudi (Arabistani), Suri (Suriyevi), İraki (!) falan mı adlandırmalıyız?! Neden onlar hep birlikte ‘... Arap Cumhuriyeti’ adını benimserken, biz ‘Türki’ oluyoruz ve ‘... Türk Cumhuriyeti’ demeye dilimiz varmıyor?!

4. Neden bu toplum ] Türkiye toplumu [ kulağının dibinde 25-30 milyonluk Güney Azerbaycan ve Afşar-Kacar-Kaşkay Türkü’nün varlığından bile haberdar değil?! Neden Atatürk dönemi hariç, Farsilerin baskısında kalan ve defalarca soykırıma uğrayıp ve bu ülkeye yardım eli uzatan bu kalabalık kitleye karşı hiçbir kültürel politika dahi izlenmiyor?! Oysa İran adlandırılan devlet buradaki Kürt aşiretlerini de, Türk kökenli (!) Caferileri bile siyasi güdümleri doğrultusunda sürekli sinsice kullanmaktadır!

Ve bir sürü ‘neden’ler...

Bunları duyarsızlık mı, yoksa bilinçli bir art niyet mi saymak gerekiyor?! Geçen sayınızda yansıtıldığı gibi, Farsiler sırf Fars Körfezi’ne Arap~Basra körfezi denilmesine karşı iktidar, muhalefet, rejim ve anti rejim gözetmeksizin hep bir ağızdan tepki gösterip yaygara koparırken, bizdeki bu sakat anlayışa, bu tarihi kültürel savurganlığa ne demeli!? ...’’
Kaynak: www.tebrizinsesi.com


Yüklə 2,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   158   159   160   161   162   163   164   165   ...   269




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin