Bedî' İlminde İfade Güzelleştirici Sanatlardan
Cinas, Seci ve İktibas
İsmail EKİNCİ*
Giriş
Edebiyat ve şiirin zirveye ulaştığı dönemde nazil olan Kur'an-ı Kerim, eşsiz belagatı ile şiir ve hitabetin zirvesinde olan Araplara meydan okumuştur. Belagat çalışmaları da ilk defa Kur'an-ı Kerim'e bağlı olarak ortaya çıkmıştır.
Belagat lafzı, Arapça "بَلُغَ" fiilinden türemiş bir mastar olup, sözdeki açıklık ve güzellik, maksadı tam olarak ifade edebilmek anlamlarına gelmektedir. Belagat mastarının, ulaşmak, ulaştırmak, sona ermek, ergenliğe girmek, yaklaşmak, olgunlaşmak, kaliteli olmak vb. anlamlara gelen bülüğ ve belağ mastarlarıyla da anlam ilişkisi bulunmaktadır. Çünkü belagatte de kişinin, yer ve zamanı da gözeterek, maksadını açık bir şekilde muhatabına ulaştırması söz konusudur. Terim olarak ise belagat, biri meleke, diğeri ilim olmak üzere iki anlamda kullanılmıştır. Meleke olarak belagat, sözün fasih olmakla birlikte yer ve zamana da (mukteza-yı hale) uygun olmasıdır. Başka bir ifadeyle bir fikrin, sözlü veya yazılı olarak, yerinde ve zamanında, manası en açık şekilde ve akıcı bir dille ifade edilmesidir.1 Batı dillerinde meleke anlamında rhétorique; ilim anlamında da éloquence kelimeleri kullanılmaktadır.2
İlim olarak ise düzgün ve yerinde söz söyleme usül ve kaidelerini inceleyen belagat, meani, beyan ve bedi' olmak üzere üç bölüme ayrılmaktadır.3
Meani kelimesi ma'nanın çoğuludur. Meani, beyan, muhassinât (bedi') şeklinde üç disipline ayrılan belagatın sözün yerinde olma (mukteza-i hale uygunluk) şartlarını, sözü duruma ve yere göre uyarlama ilkelerini inceleyen dalına meani ilmi, bu nitelikteki sözü, açıklık ve kapalılık bakımından birbirinden farklı olan anlatım biçimleriyle ifade etmenin ele alındığı disipline beyan ilmi, meani ve beyan şartlarını taşıyan sözü güzelleştiren sanatlardan bahseden dalına da muhassinat adı verilmiştir. Muhassinâta bedi' ilmi adını ilk veren dil alimi İbn-Malik et-Tai'nin oğlu İbnü'n-Nâzım'dır.4
Bedi' ilmi, manevi güzelleştiriciler (muhassinat-ı maneviyye) ve lafzi güzelleştiriciler (muhasinat-ı lafziyye) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Muhassinat-ı lafziyye, mana ile ilgili güzelleştiriciler ve sanatlardır ve tıbak, tedbic, mukabele, iham-ı tezat, muraat-ı nazîr, teşabüh-i etraf, iham-ı tenasüb, irsad, müşakele, terdid, müzavece, akis, rücu, tevriye, istihdam, tenasiku's sıfat, ta'did, leff-ü neşr, cem', tefrik, taksim, cem maa't-tefrik, cem maa't-taksim, cem maa't-tefrik ve't-taksim, tecrid, mübalağa, mezheb-i kelami, hüsn-i talil, tefri, istidrad, te'kidül-medh bima yüşbihüz-zem, te'kidüz-zem bima yüşbihü'l medh, istitba', idmac, tevcih, maksadı ciddiyet olan şaka/hezil, tecahül-i arif, el-kavlü bi'l mu'ceb, üslub-i hakim, ittirad olmak üzere bir çok sanatı içermektedir.
Muhassinat-ı lafziyye ise, nazım veya nesirde yer alan lafızla ilgili güzelleştiricilerdir ve cinas, seci, müvazene, mümasele, teşri', lüzumu ma la yelzem, iktibas, tazmin, telmih, hüsn-i ibtida, hüsn-i tahallus, iktidab, hüsn-i intiha gibi sanatları ihtiva etmektedir.
Biz bu makalemizde, bedi' sanatlarından olan cinas, seci ve iktibas konularını açıklamaya çalışacağız. İktibas sanatı bazı belagat müelliflerince muhassinat-ı maneviyye içerisinde ele alınmış olsa da, biz bu sanatı, lâfzî güzelleştiriciler içerisinde değerlendirenler gibi düşünerek inceleyeceğiz.
CİNAS
Bedi’ sanatlarından olan cinas, kelime olarak مجانسةَ gibi جانس fiilinin mastarı olup iki şeyin birbirine benzemesi anlamına gelmektedir. Bir edebiyat terimi olarak; manaları farklı, yazılış ve söylenişleri aynı veya benzer olan iki veya daha fazla kelimenin nazım veya nesirde bir arada kullanılmasına denir. Buna aynı zamanda tecnis, tecânüs ve mücanese isimleri de verilebilir.
5
İki lafız arasındaki benzerlik dört yönden (vücuh-i erbaa) olabilir;
1. Harflerin türü 2. sayısı 3. hareke ve sükunu (hey’et) 4. sırası.
Bu dört yönden benzerliğine göre cinas genel olarak cinas-ı tam ve cinas-ı gayrı tam olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.6
-
Tam Cinas: İki lafız arasında dört yönden de benzerlik olması durumudur. Tam cinas kendi içinde ikiye ayrılmaktadır.
-
Cinas-ı Basit: Cinası oluşturan iki lafzın da tek bir kelimeden oluşmasıdır.
“
Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Gafil olma bir gün yer yer seni”
Bu beyitteki üç yer kelimesi isim iken, sonuncusu ise fiil olarak kullanılmıştır.7
-
Cinas-ı Mümasil: Cinası oluşturan iki lafzın da kelime türleri bakımından, yani fiil, isim ya da zarf olma bakımından ortak olmalarıdır.
Ziyaeddin Nakşibendî’den:
“Hacet-i dünya için sen varırsın yüz yere
Hacet-i ukba için hiç komazsın yüz yere”
Bu beyitteki yüz kelimelerinin ikisi de isim olmakta fakat birincisi sayı, ikincisi de insan yüzü anlamında kullanılmıştır.8
ويوم تقوم الساعة يقسم المجرمون ما لبثوا غير ساعة
“Kıyametin koptuğu gün suçlular, (dünyada) bir saatten fazla durmadıklarına yemin ederler.”9
-
Cinas-ı Müstevfa: Cinası meydana getiren iki lafzın kelime türleri bakımından, yani isim, fiil ve harf olma yönünden birbirinden farklı olmasıdır.
Sümbülzade Vehbi Efendi’den:
“Eyleme vaktini zayi, deme kış yaz, oku yaz.”
Burada yaz kelimelerinden birincisi mevsim, ikincisi ise fiil olarak yazmak eyleminin emri olarak gelmiştir.10
ما مات من كَرَمِ الزمانِ فإنهُ يحيا لَدَى يحيى بْنِ عبدِ اللهِ
“Zamanın cömertliklerinden her ne ölmüşse gerçekten o, Yahya b. Abdullah’ın yanında diriliyor.”11
-
Cinas-ı Mürekkeb: Cinası meydana getiren iki lafzın ya da ikisinden birisinin iki kelimeden oluşmasıdır. Kendi içinde üç kısma ayrılmaktadır.12
Bülbül eder güle naz
Ağlayan çok gülen az.
-
Cinas-ı Müteşabih: Cinası oluşturan iki lafzın yazılış ve okunuşlarının aynı olmasıdır.13
اذا ملك لم يكن
ذا هبة فدعه فدولته
ذاهبة
“Eğer sultan ihsan sahibi olmazsa ondan vazgeç. Çünkü onun devleti gidicidir.”14
-
Cinas-ı Mefruk: Cinası oluşturan iki lafzın yazılışlarının farklı, okunuşlarının aynı olmasıdır.15
كلكم قد اخذ الجام ولا
جام لنا ما الذي ضر مديرالجام لو
جاملنا
“Bizim kadehimiz olmadığı halde hepiniz kadehleri aldınız. (Bir kadeh de bize vererek) lütufta bulunsa bunun sakiye ne zararı olur”16
-
Cinas-ı Merfu: Cinası meydana getiren iki lafızdan birisinin müstakil bir kelime olmayıp başka bir kelimenin parçası olmasıdır.
من قا
م ساقه دار
مساقه
“Çalışan kazanır.” 17
-
Gayr-ı Tâm Cinas: Nakıs cinas da denmektedir. Bu da iki lafız arasında harflerin türü, sayısı, hareke ve sırası gibi benzerliklerden birisinin olmamasıdır.18
-
Harflerin Türlerinin Farklı Olması:
-
Cinas-ı Müzari: Muzari lafzı benzer manasına gelmektedir. Cinas-ı muzari de, harflerin türlerinin farklı olup, mahreçlerinin birbirine yakın yani benzer olmasıdır. Bu durum ilk, orta ya da son harfte olabilir.19
Başta:
بيني وبين كنى ليل دامس وطريق طامس
“Benimle evim arasında zifiri karanlık ve izi kaybolmuş bir yol vardır.”20
Ortada:
وهم ينهون عونه وينأون عنه
“Onlar ise ona yaklaşmaktan alıkoyarlar hem de kendileri ondan uzaklaşırlar.”21
Sonda:
الخيل معقود بنواصيها الخير
“Atların alınlarında hayır düğümlenmiştir.”22
-
Cinas-ı Lahik: Cinası meydana getiren lafızlarda harflerin türlerinin farklı olup, mahreçlerinin de birbirinden uzak olmasıdır. Bu farklılık ya bir harftedir ya da birden fazlar harfte olabilir.23
Başta:
ويل لكل همزة لمزة
“İnsanları çekiştirip kaş göz işaretleriyle alay edenlerin vay haline.”24
Ortada:
ذلكم بما كنتم تفرحون في الارض بغير الحق وبما كنتم تمرحون
“Bunun sebebi şudur: Çünkü siz yeryüzünde haksızlıkla seviniyordunuz ve çünkü güveniyordunuz.”25
Sonda:
واذا جاءهم امر من الامن
“Kendilerine güven ile ilgili bir haber geldi mi?”26
-
Harflerin Sayısının Farklı Olması:
-
Bir Harfte Farklılık Olması: Farklılığın olduğu yere göre farklı isimler verilir.
-
Cinas-ı Merduf: Cinası oluşturan iki lafızdan birisinin ilk harfinin fazla olmasıdır.27
وَالْتَفَّتِ السَّاقُ
بِالسَّاقِ إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ
الْمَسَاقُ
“Bacaklar birbirine dolaşır. O gün kişi yalnız rabbinin huzuruna sevk edilir.”28
-
Cinas-ı Müktenif: Cinası oluşturan iki lafızdan birisinin orta harfinin fazla olmasıdır.29
جدِّى جهدي
“Servetim emeğimin karşılığıdır.”30
-
Cinas-ı Mutarref: Cinası oluşturan iki lafızdan birisinin son harfinin fazla olmasıdır.31
يمدون من ايدي عواصٍ عواصم
“Onlar (düşmanı) kıran, (dostu) koruyan eller uzatırlar.”32
-
Birden Fazla harfte Farklılık olması:
Cinas-ı Müzeyyel: Birden çok harf fazlalığı sadece kelime sonunda olursa bu tür cinasa müzeyyel adı verilir.
33
إن البكاء هو الشِّفا ءُ من الجوى بين الجوانح
“Kalpteki yanıklığa çare ancak sesli ağlamaktır.”34
-
Lafızların Hareke ve Sükûn Yönünden Farklı Olması:
Cinas-ı Muharref: Cinası oluşturan lafızların hareke ve sükûnlarının farklı olmasına denir.
35
جُبة البُرْدِ جنة البَرْدِ
“Yün cübbe, soğuğun kalkanıdır.”
الجاهل امّا مُفْرِطٌ او مُفَرِّطٌ
“Cahil ya ifratçıdır ya da tefritçidir.”
-
Harflerin Sıralanışında Farklılık Olması:
Cinas-ı Kalb: Cinası meydana getiren lafızlarda harflerin sıralanışının farklı olmasına cinas-ı kalb veya tecnis-i kalb denir. Yine cinas-aks ismi de verilmiştir. Bu da, iki lafızdan birisi tersten okunduğunda meydana gelen cinastır. Dört şekilde meydana gelir.
36
-
Kalb-i Kül: Lafızlardan birisinin tamamı ters çevrildiğinde meydana gelir.37
حسامه
فتح لأوليائه
حتف لأعدائه
“Onun kılıcı dostları için zafer, düşmanları için ölümdür.”38
-
Kalb-i Ba’z: Lafızlardan birisinin bir kısmının ters çevrilmesiyle meydana gelir.39
اللهم استر عوراتنا وآمن روعاتنا
“Allah’ım ayıplarımızı ört, korkularımızdan emin kıl.”40
-
Maklub-i Mücennah: Beytin başıyla sonundaki lafızlardan birisi ters çevrildiğinde oluşan cinastır.
لاح أنوار الهدا من كفِّهِ في كل
حالٍ
“Her durumda onun avucundan hidayet nurları parladı” 41
-
Cinas-ı Müstevi: Bir sözün veya iki sözden birisinin tersten okunduğunda birincisinin aynısı olmasına denir.42
كل في فلك
“Her biri bir yörüngede yüzerler.”43
وربك فكبر
“Sadece rabbini yücelt”44
مودته تدوم لكل هول وهل كل مودته تدوم
“Onun sevgisi her türlü korkuda devam eder
Herkesin sevgisi her halükarda devamlı olabilir mi?”45
Cinas-ı Müzdevic: Cinas-ı mükerrer ve cinas-ı müredded de denir. Cinası oluşturan iki lafzın, araya herhangi bir lafız girmeksizin, peş peşe gelmesidir. Bu da hem tam hem nakıs cinasta meydana gelmektedir.46
وجئتك من سبإ بنبأ يقين
“Sana Sebe’den sağlam bir haber getirdim.”47
Cinas-ı Hatti: Buna cinas-ı tashif ve cinas-ı musahhaf isimleri de verilir. İki lafzın yazılışlarının aynı, harflerinin noktalarının farklı olmasıdır.
48
وهم يحسبون أنهم يحسنون صنعا
“Oysa onlar güzel iş yaptıklarını sanıyorlardı”49
Cinas-ı İşaret: Burada cinas açıkça görülmez. Sadece cinasa işaret vardır.
حلقت لحية موسى باسمه وبهرون اذا ما قُلبا
“Musa’nın sakalı kendi ismiyle (musa ile/ustura ile) traş edilsin
Ters çevrildiğinde de harunla (nûra ile/hamam otuyla).
Elifini hazfederek هرون lafzını ters çevirdiğimizde نوره kelimesi ortaya çıkar. Bu da vücuttaki tüylere sürüldüğünde onları döken hamam otudur. Sonundaki ta harfi üzerine durulduğunda hâ olarak okunur ve bu şekilde iki kelime ters çevrildiğinde birbirini karşılar. 50
Cinasa İlave Edilenler:
-
Cinas-ı İştikak: Kök harfleri itibariyle iki lafzın aynı olmasıdır.51
فأقم وجهك للدين القيم
“Yüzünü doğru olan dine tut.”52
-
Cinas-ı Müşabehe: İki lafzın kök harflerinin birbirine yakın olması sebebiyle iştikakı andırmasıdır. Buna şibh-i iştikak da denir.53
قال اني لعملكم من القالين
“Lut dedi ki: Doğrusu ben bu işinize kin güdenlerdenim.”54
SECİ
Seci, sözlükte güvercin, kumru gibi kuşların nağmeli bir şekilde ötmesi, dişi devenin tekdüze ve uzun sesler çıkararak inlemesi, bir şeyi kastetmek gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak ise, iki ya da daha fazla ibarenin fasıla sonlarının aynı olmasıdır. Seci bir harfte meydana gelebileceği gibi, birden fazla harfte, bir kelime veya birden fazla kelimede de meydana gelebilir.
Secinin güzel olabilmesi için şu şartlara haiz olması gerekmektedir.
-
Seci doğal olmalı, zorlamadan kaçınılmalıdır.
-
Secili lafızlar tatlı ve ahenkli olmalıdır.
-
Secili terkipler fesahat ve belagat kurallarına uymalıdır.
-
Lafız, manaya tabi olmalıdır. Yani manaya öncelik verilmelidir.
-
Secili fırkalar da manaları itibarıyla birbirinden faklı olmalıdır.
-
Manaları aynıysa bile sonrakilerin öncekileri ya te’kid edici ya da açıklayıcı olması gerekir.55
Seciyle ilgili terimler ise şunlardır:
Fasıla: Fıkradaki son kelimedir.
Fıkra: Fasılanın yer aldığı cümledir.
Revi: Kafiyenin son harfi.
Sadrulbeyt: Beytin ilk mısrasıdır.
Acüzülbeyt: Beytin ikinci mısrasıdır.
Seci, mutarref, murassa ve mütevazı olmak üzere üçe ayrılır.56
-
Mutarref Seci: İki fasılanın kafiyelerinin aynı, vezinlerinin farklı olmasıdır.57
ما لكم لا ترجون لله وقارا وقد خلقكم اطوارا
“Neden siz Allah için vakar ummazsınız. Oysa O, sizi aşama aşama yaratmıştır.”58
-
Murassa’ Seci: İki fasılanın olduğu gibi iki ibaredeki lafızların çoğunun veya hepsinin hem vezin hem de kafiye açısından aynı olmasıdır. Bu sanata tarsi’ adı da verilmektedir.59
فهو يطبع الاسجاع بجواهر لفظه ويقرع الاسماع بزواجر وعظه
“O sözünün cevherleri ile seciler yapıyor ve öğüdünün şiddetiyle kulakları çınlatıyor.”60
-
Mütevâzî Seci: İki fasılanın sadece vezin ve revi harfi yönünden aynı olmasıdır.61
فيها سرر مرفوعة واكواب موضوعة
“Orada yüksek kanepeler ve konulmuş küpler vardır.”62
Secinin Şiire Has Türleri:
-
Teştir: Buna meştûr ve muşattar seci de denir. Beytin her iki yarsının kendi içinde diğer yarıdan farklı olarak secili olmasına teştir denir.63
تدبير معتصم بالله منتقم لله مرتغب في الله مرتقب
“(Bu fetih) Allah’a yönelen Mutasım Billah’ın, Allah için intikam alanın (işlerinde) Allah’ın rızasını gözetenin ve (Allah’ın lütuflarını) bekleyenin tedbiridir.”64
-
Tasrî’: Beyitteki ilk mısranın sonuyla ikinci mısranın sonunun aynı kafiye üzere olmasıdır. Nesirdeki secinin şiirdeki karşılığı tasri dir. Hüsn-i ibtida için şairlerin kasidelerinde matla kısmını bu sanat üzere inşa etmeleri adettir.65
أمن تذكر جيرانٍ بذي سلمٍ مزجت دمعًا جرى من مقلةٍ بدم
“Ey gönül! Selemlileri anmaktan mı,
Gözünden kanlı yaş akıtıyorsun.
Bu iki beyitte ilk ve ikinci mısraların kafiye harfi (م)ortaktır.66
İKTİBAS
Sözlük anlamı “ateşten köz almayı” ifade eden iktibas, terim olarak şiir yahut nesirde bir ayeti kerime veya hadisi şerifin tamamının veya bir kısmının alınmasıdır. Yapılan iktibasın ayet veya hadis olduğu belirtilmez. Bu nedenle “Yüce Allah şöyle buyurdu”, “Hz. Peygamber şöyle buyurdu” şeklinde yapılan alıntılar iktibas sayılmaz. İfadeye canlılık ve güzellik kattığı, sözü pekiştirip güzelleştirdiği için iktibas edebi bir sanat kabul edilmiştir. İktibas sanatından söz edilebilmesi için en az bir terkip olması şarttır. Bu sebeple söz içerisinde ayetten veya hadisten tek bir kelime alınması iktibas olarak kabul edilmediği gibi, uzun iktibaslar da makbul sayılmaz.67
-
Nesirde İktibas:
el-Hariri’den:
فلم يكن ( الا كلمح البصر او هو اقرب ) . حتى انشد فأغرب
“O (dost) göz açıp kapayacak kadar yahut daha az bir zamanda garip bir şiir söyledi.”68
Yine Hariri’den:
قلنا : " شاهت الوجوه " وقبح اللكع ومن يرجوه
“Dedik ki: Yüzleri çirkinleşsin, kötü de lanetlensin ve onu isteyenler de.”69
-
Şiirde İktibas:
ان كنت ازمعت على هجرنا من غير ما جرم فصبر جميل
وان تبدلت بنا غيـــرنـــــــا فحسبنا الله ونعم الـــــوكيــــل
“(Sevgilim!) –suçsuz olarak- bizi terk etmeye karar verdin ise (bize düşen) güzelce sabretmektir.
Eğer başkalarını bize tercih edersen Allah bize kâfi ve ne güzel vekildir.”70
İktibas iki kısımdır. İktibas olunan sözün, asıl anlamından başka bir anlama nakledilmemesi birinci türdür ve şu örneği verebiliriz.
İbn-i Abbâd’ın,
قال لي : ان رقيبي سيء الخلق فداره
قلت : دعني وجهك الجـنة حفت بالمكاره
“(Sevgilim) bana dedi ki: Rakibim kötü huyludur, onu idare et. Ben de dedim ki, (bana öğüt vermeyi) bırak. Senin yüzün birtakım istenmeyen şeylerle kuşatılmış cennet gibidir.”71
Bunun aksi de iktibas olunan sözün başka bir anlama nakledilmesidir.
لئن اخطأت في مديحـ ك ما اخطأت في منعي
لقد انزلت حاجاتي بواد غير ذي زرع
“Andolsun ki, seni medh etmede hata ettiysem, beni men (ve mahrum) etmende sen hata etmedin. Çünkü ben ihtiyaçlarımı ekin bitmeyen bir vadiye koymuşum.”72
İktibasta vezin ve benzeri basit değişmelerde bir beis yoktur.
قد كان ما خفت ان يكونا انا لله وانا اليه راجعونا
“Olmasından korktuğum oldu. (Zaten sonunda) Allah’a döneceğiz sözü gibi.”
73
BİBLİYOGRAFYA
-
Bolelli, Nusrettin, Belagat, İFAV Yayınları, İstanbul, 2015.
-
Bulut, Ali, Belagat, İFAV Yayınları, İstanbul, 2014.
-
Durmuş, İsmail, “Meani”, DİA, XXVIII. Cilt.
-
el-Kazvini, Hatip, Telhis ve Tercümesi, Haz. Nevzat Yanık, Mustafa Kılıçlı, M. Sadi Çöğenli, Huzur Yayınları, İstanbul.
-
Hacımüftüoğlu, Nasrullah, "Belagat İlminin Gelişmesine Müessir Olan Kaynaklar", AÜİFD., Sayı 11, Erzurum 1993.
-
Kılıç, Hulusi, “Belagat”, DİA, V. Cilt.