Hayatın Niteliği
Herhangi bir travma veya hastalık, hastayı hayatın niteliğini düşürme fikri ile tehdit eder. İlk adımda hastaları demoralize edecek veya psikolojilerini ciddi biçimde bozabilecek etkenlerin başında, hastalığın kendisinden çok bu fikir gelir (işine eski performansı ile devam edemeyeceğini düşünmek, eskisi gibi güzel olmamak düşüncesi, eskisi gibi spor yapamamak v.b.).
Bütün tıbbi müdahalelerin, en temeldeki ana hedefi, hayatın niteliğini eski haline getirip, devamını sağlamak ve hatta hayatın niteliğini arttırmaktır.
Her tıbbi müdahalede, hayatın niteliği konusu otomatik olarak akla gelmektedir. Bu noktada, metodoloji çerçevesinde sorulması gereken Önemli sorular şunlardır: a. Hasta dışındaki kişiler, hastanın hayatının niteliğini neye göre değerlendirmektedirler? b. Bu durumu nasıl yorumlamaktadırlar? c. Bunu yorumlarken, bu kişilerin etik ve hukuki sınırları nedir? Bu sorular, pekçok etik ikilem ve önyargıları ortadan kaldırabileceği için önem taşımaktadır.
İncelemekte olduğumuz diabetik ketoasidoz vakasına geri dönecek olursak, hastaneye gelen hastanın, hayat kalitesi hastalık tablosu gelişmeden önce iyi idi. Birdenbire, ömür boyu sürecek olan ve hayatında bazı değişiklikler yapmasını gerektirebilecek öneriler ve tedavi planları, hastanın İlk adımda bunları reddetmesine neden olmuş olabilir. Ayrıca, mental konfüzyondan yeni çıkmış olması da, kararlarını etkilemiş muhtemel nedenler arasında olabilir. Tedaviyi reddettiği anda, hayatının nasıl devam edeceğini idrak edip etmediğine dair bir görüşmenin sonuçları alınmadan önce, hayatının niteliği hakkında bir görüşmeye başlamak ihtimal dahilinde kabul edilemez.
Tıbbi değerlendirme açısından ise, şeker hastalarının, bazı kurallara uydukları takdirde, hayatlarının geri kalan kısmını, hastalanmadan önceki hayat niteliklerine yakın bir biçimde geçirebildikleri tıbbi bir gerçekliktir.
Dostları ilə paylaş: |