Istanbul Üniversitesi Matbaası


Belgeler Işığında Eski Türklerde Tıp



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə103/329
tarix07.01.2022
ölçüsü1,58 Mb.
#88912
1   ...   99   100   101   102   103   104   105   106   ...   329
Belgeler Işığında Eski Türklerde Tıp

Eski Türk tıbbı deyince; Başlangıçtan İslâmiyeti kabule kadar Orta Asya Türklerinin ve İslamiyeti kabulden sonra, özellikle Anadolu’ya yerleşen Türklerin tıbbı gi­bi çok geniş kapsamlı bir tıp tarihi akla gelir. Çok bilinmeyenli ve zor bir çalışma alanı olan bu konu, Türk kültürü araştırmaları çoğaldık­ça daha açıklanabilir hale gelmektedir. Aşağıdaki bilgiler Türklerin İslâmiyeti ka­bule kadar olan devrelerdeki hekim ve tedavi şekilleri hakkın­daki bilgileri bir araya getirmektedir. Bu kaynaklar bile bize Türk hekimi' nin yalnızca bir "Şaman" ve tedavi şeklinin de "hastalık cinlerini kovmak" olmadığını göstermektedir.

Kısaca "şaman"; hastalık yapan, sıhhate za­rar veren kötü ruhların, cinlerin hastadan ko­vulması için ateşle, tütsüyle, dansla, sihir ve müzikle çalışan bir din adamıdır. Şaman'ın Türkçe’si Kam'dır. Kağnılı boylarında ol­duğu gibi, Kök-Türk devri Türklerinde de er­kek ve kadın "kam"lar bulunduğu bilinmektedir. Şaman'a Kırgız ve Kazak Türkleri Bakşı, Baksa, Yakut, Türkleri ise Ayı oyun (iyi şaman), Abası oyun (kötü şaman) diyorlardı. Arwişçı da kam gibi çalışan özellikle yılanı zehirsiz hâle getirmek için arwıs (büyü, sihir) kullanan kimseydi. Bu tip tedaviler­den bir örnek, Dîvân-ı lûgâti't-Türk'de belir­tilen "kovuç"tur. Kovuç; "cin çarpması" ese­ridir, böyle olan adamın yüzüne soğuk su serpilir, sonra "kovuç, kovuş" denir. Üzerlik ve ödağacı ile tütsülenir. Kaşgarlı Mahmud buna "kaç, kaç, demek olsa gerektir" der. Oğuzlar "kovuç" yerine "kovuz" kullanırlar. "Yel kovuz bitiği denir ki, cin çarpmasına kar­şı afsun, üfürük demektir" diye açıklar. Aynı şekilde bir tedavi de "ısrık"dır. Isrık; ço­cukları perilere ve göz dokunmasına karşı af­sunlamak için ilâç yapıldığı zaman söylenir. Çocuğun yüzüne tütsü verilerek "ısrık ısrık" denir ki, "ey peri ısırılmış olasın" demektir. Onbirinci yüzyılda afsuncu geleneğin devam ettiğini Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig'de belirtir ; "... Bunlardan sonra, afsunçılar gelir ki cin ve perilerden gelen hastalıkları bunlar tedavi ederler". Fakat gerçek hekim (otacı) ile olan ilişkisini de çok güzel ortaya koymuştur: "Otacı'nın sözüne göre, ilâç alı­nırsa, hastalığa iyi gelir, afsuncu'nun sözüne göre muska taşırsan, cinler senden uzaklaşır .

Artık Otacı'nın belirtilmesi zamanı gelmiş­tir. Otacı Türk hekimidir. Kaşgarlı Mahmud, ansiklopedik büyük lûgatında otacıyı şöyle açıklar; ot = bitki, ot, ilâç, ağı bundan do­layı hekime otacı denir. "Otamak" ise te­davi etmektir. Dr. Emel Esin bize bir Türk Otacı'sı hakkında bilgi verir. Otacı Ak-kün, M.S. VI. ile VIII. yüzyıllar arasında ya­şamış olan bir Türk hekimidir. Mezarı Altay dağlarında bulunmuştur. Elbiseleri, ziynetle­ri, silâhları ve atları ile gömülmüş olan otacı'nın, gümüş olan kemer tokasının arka yü­zünde "Otacı Ak-kün Şengün Kuşağı" yazısı Kök-Türk harfleriyle kazılmıştır. Tokanın ön yüzünde ise temsîlî bir "bitki" resmi yer alır. Otacı ,Türkler arasında yüksek bir mevkiye sa­hipti, Oğuzlar boylarında da otacının huzu­runa girince secde edilir, emri ile hayatlarını ve mallarını vermeğe hazır olunurdu. Ak-kün'ün mezarında bulunan bir gümüş kabın altında da gene Kök-Türk harfleriyle "Otacı' nın bir prensin danışmanı ve yeminli arkadaşı" olduğu belirtiliyordu. Mezardan bir de o çağlarda şeref payesi olan bir boynuz çık­mıştır. Bu o zamanlar elde taşınır veya keme­re takılırdı. Bunun baş kısmı zoomorfik baş şeklinde oyulmuş ve üzerine balık şeklinde bir vücut ile onun etrafına sarılmış bir yılan res­mi kazılmıştı. Bu amblemin mânâsı, yılan gi­bi, "tıp ilminin sırlarını saklamak" fikrini ve­riyordu . VI. yüzyıldan sonra Türklerde Budizm'in yayılmasıyla "Otacı İliği" (hekim­lerin kralı) ve "Otacı baksış" (hekim keşiş) te­rimleri de kullanılır oldu . Yusuf Has Hâ­cib de Otacılar hakkında şunları söyler; "... Bunlardan biri tabip (otacı)lerdir, bütün has­talıkları ve ağrıları bunlar tedavi eder; bu in­sanlar da senin için lüzumludur, hayat işi onlarsız sağlanamaz; insan hayatta iken hasta­lanabilir, tabibe müracaat ederse tabip (emçi) o hastalığı ilâç ile tedavi eder". Son sa­tırda hastalığa ilâç yapan tabip "emçi"dir. Emçinin kim olduğuna baktığımız zaman Dîvân-ı lûgâti't-Türk'de şunları görürüz: Em = ilâç, bundan alınarak ilâç yapan adama "emçi" denir. Bu kelimeyi birçok yerde kullanır: "Emçi angar ot otadı = hekim ona ilâç yaptı", "Men anı emledim = ben onu ilaçladım", "ol anı emledi, samladı = o ona ilâç etti, sağalttı" gibi... Uygurca söz­lükte de em, ilâç, tedavi vasıtası; Moğolcada "ilâç", "sihir vasıtası" olarak geçer. Emçi de, ' 'hekim'' anlamındadır.

Hekim olan "otacı" ve "emçi"den başka, Türkistan'ın saygıdeğer hekimleri olan "Ata-sagun"dan da bahsetmeliyiz. Kaşgarlı Mah­mud, Atasagun'u, "tabib ve "Türk hekimi" olarak yazar. Bunlara ilâve olarak "idişçi"yi de almakta yarar var. İdişçi'yi he­kim olarak değil de, ilâç hazırlayan bir çeşit eczacı olarak açıklayabiliriz. "İdiş"in kelime anlamı; kap-kacak, çanak-çömlek ve ka­deh, tas, bardak gibi her nevî kap'tır. "İdişçi başı” nı da Rahmetî Arat "içkicibaşı" olarak tercüme etmiştir. Kutadgu Bilig'de şöyle anlatılır: Öğdülmüş hükümdara içkicibaşının (idişçi başı) nasıl olması lâzım geldi­ğini söyler;

İdişçi her türlü otları hazır bulundurur, ya macun ya çurnı (müshil) hazırlar.

Onun elinde, yenilen, yalanan veya içilen, arzu edilen her türlü ilâç bulunur.

Kuru veya yaş meyve, yahut içki ve şarap, bunlar boğaza hep onun elinden girer.

Hastalık ve rahatsızlık insana boğazdan gelir; tedavi ve ilâç da boğazdan olur.

İçkiyi bizzat kendi eliyle karıştırmalı ; ken­disi mühürleyerek muhafaza altına almalıdır.

Yemek ve içkiye karıştırılan bütün otları kendi eliyle katmalı ve bunların temizliği­ ne dikkat etmelidir.

Kuru, yaş meyve veya gül-balı, gül-şurubu, bütün bu içkileri kendisi yapmalı ve mu­hafaza etmelidir .

Görüldüğü gibi idişçinin görevi sadece içki hazırla­mak değil, her türlü otları hazır bulundurup, ilâç hazırlamaktır. Özellikle, çurnı, Türk he­kimlerinin yaptıkları sürgünlük (müshil) ilâ­cını hazırlamak onun görevidir.

Eski Türklerdeki tedavi şekillerine de genel olarak bakacak olursak; ilk başta "ilâçla tedavi" gelir ki, ilâçların büyük bir kısmı bit­kilerden yapılıyordu. Uygur tababeti hakkın­da bize bilgi veren tıp yazmasında, altmışa ya­kın tıbbî bitkiden bahsedilir. Dîvân-ı lûgâti't-Türk'de ise, tedavide kullanılabilecek 194 cins bitki saptanmıştır. Bunlardan; aluç, ayrık, anduz, boy otu, çiğit, çöğen, eğir, ışgun,yarpuz, yüzerlik bugün de aynı şekilde kullanılan tıbbi bitkilerdendir. Hangi bitkile­rin hangi hastalıklarda kullanıldığı ve hangi sisteme göre sınırlandırıldığı ise bu yazının kapsamı dışında, fakat önemli bir inceleme konusudur. Bitkilerden hazırlanan ilâçların yanı sıra hayvansal ve madensel maddelerin de çokça kullanıldığını biliyoruz.

Bunlara ilâve olarak bir o kadar başarıyla; masaj, kırık-çıkıkçılık, dağlama, moksa, hattâ muhtemelen Doğu’da Çinliler tarafından öğre­tilen akupunktur uygulanıyordu. Bütün bu te­davi şekillerinin Kuzey Avrasya göçmenleri arasında antik çağlardan beri kullanıldığı açık­ça ifade edilir. Bu usûllerden "dağlama” nın Türkçe’deki "tağ "dan alınıp kullanıl­dığını Kaşgarlı Mahmud "Dîvân"da şöyle açıklar: "Dağ; atlara ve başka hayvanlara vu­rulan dağ, dağlama.. Fars'lılar bu kelimeyi Türk'lerden almışlardır. Çünkü Türk'lerde ol­duğu gibi onlarda sürü bulunmaz ki dillerin­de böyle kelimeler bulunabilsin. Halbuki ben bu kelimeyi İslâm sınırlarında dahi işittim ; "Ol atın taglattı = o atını dağlattı"; Fars'lı­lar bu kelimeyi Türklerden alarak "dağ" di­ye kullanırlar, "O atın tağladı = o atını dağladı" attan başka hayvan dağlanırsa yine böyle denir . İnsanlara yapılan dağlama ise Türkçe’de tögün kelimesiyle ifade edilir. "Tögün veya tükün; dağı dögün, dağla.....olup "ol başın tüknedi = o yarasını dağladı", (o ateşle yarasını dağladı)" diye izah edilir .




Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   99   100   101   102   103   104   105   106   ...   329




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin