KAYNAKLAR
1. Remmert H (1973); Über die Bedeutung warmblütiger
Pflanzenfresser für der Energiefluss in terrestischen
Ökesystemen" J.Orn.114:227 249
2. Remmert,H (1980); Ökolegie"Springer Verlag. Berlin 304.S.
3. Tischler W. (1987):"Agrarökologie" Fischer: Verlag Jena
2.7.Çevresel Zararlı Elementler ve Maddeler
2.7.1.Kadmiyum Ve Çevresel Etkileri
Kadmiyum doğada Greenockit (CdS), Otavit (CdCO3) ve kadminyum oksit (CdO) olarak ve genelde çinko, bakır ve kurşun madenleri ile birlikte bulunur.
Kadminyumlu artıklar Ni Cd pilleri, aküleri, Ni Fe pilleri, Cd Sn alaşımları, pigment boya üretimindeki bozuk mallar genelde geri kazanılmaktadır.
Elektrolitik çinko ve kadmiyum eldesinde, içinde %0.01 0.1 arasında kadmiyum içeren Jarosit Çamuru oluşmaktadır. Ayrıca diğer metalleri de içermektedir.
Galvanoteknik'den gelen karışık atıksularda % 0.04 (kurumadde ağırlık yüzdesi) kadmiyum bulunabilir. Karışık bu çamurdan Cd geri kazanılması olanaksızdır. Özel artık depolarına yerinde depolanmaktadır.
AT Yönelgesine göre (20 3 1978) zehirli ve tehlikeli artık olarak kabul edilen Cd artıkları, ona göre bertaraf edilmek zorundadır.
Kadmiyum pigment stabilizatör ve diğer bileşikler olarak kimya sanayiinde; Ni Cd pillerinde,alaşımlarda ve leğimlerde galvanoteknik (Cd metali ve Cd bileşiği) cam sanayiinde,
diğer ürünlerde kullanılmaktadır.
CdO Aerosol (Dumanı) tatlı metalimsi bir kokuya sahiptir ve zehirleyicidir. Kadmiyumun çok sayıda bileşikleri (kadmiyum, klorür, asetat, nitrat v.s) vardır. 8 9 mg CdO/m3 öldürücü olabilir.0.5 2.5 mg CdO/m3 ün beş saat süre ile inhalasyonu aylarca süren akciger rahatsızlıklarına neden olur. Bakır sinergestik etki yaptığından azı bile tehlikeli olabilir. Toprak'ta 0.01 0.7 mg/kg olarak genelde bulunur. Bitkiler de ekseriya köklerinde depolar.
Canlılara özellikle insanlara etkileri Cd (Kadmiyum) imisyonu fosfatlı gübre, arıtma çamuru ve kompost (organik gübre) yolu ile toprağa ve beslenme zinciri yolu ile insana geçtiği için son yıllarda izlenmesi gereken, doğadaki döngüsünün kontrol altına alınması gereken bir element olduğu ortaya çıkmıştır. Düşük konsantrasyonlarda bile kronik zehirlenmelere neden olabilmektedir. Asitli yağışların artması ile bitki tarafından Cd alınabilirliği de artmaktadır.
Dünyada yılda 20 000 ton Cd üretilmektedir. Bunun büyük çoğunluğu boya üretiminde emaye, cam lastik ve plastiklere renk verilişinde kullanılmaktadır. (% 30 zu). Plastikleri ışığa ve sıcaklığa karşı stabil yapmak için ise % 18'i galvaniz sanayinde % 20'i, Ni Cd. pil ve akülerinin üretiminde % 15'i % 5'i alaşımlarda; % 12'si de çeşitli diğer alanlarda kullanılmaktadır.
Cd'un çevreye yükü ve etkileri antropojen (insan) kaynaklıdır. Referans bölgelerinde Cd 0.001 ug/m3 iken; sanayi bölgelerinde 0.030 ug/m3'e kadar çıkmaktadır. Bunun % 36 kömür yakılmasından, % 6 sı fuol oil den ve % 8'i de diğer yakıtlardan kaynaklanmaktadır.
Cd yağış (yağmur veya kar) ve kuru çökelme yolu ile toprağa ve sulara geçmektedir. Arıtma tesisleri kanalı ile de % 60 95'i arıtma çamuruna geri kalan % 5 40'ı da arıtılmış atıksularda sucul alıcı ortamlara taşınmaktadır. Sucul ekosisteme geçen Cd'un % 30 60'ı sedimente geçmektedir.
Sediment Su gazı arasında Cd 30.000 katı kadar sedimente geçebilir. Sucul ekosistemdeki koşulların değişimi ile çamurdaki Cd mobilize olabilir. pH düşmesi,şelat bağlayıcıları deterjanlardaki NTA buna neden olabilir. Toprak genelde parçalanmayan ayrışmayan bir çok maddenin merkezi depolama yeri gibidir. Ancak aynı zamanda da beslenme zincirine geçmesine kaynak oluşturmaktadır. Ancak bunun bitki tarafından alınabilmesi toprak çözeltisindeki Cd miktarına bağlıdır. Bu çözeltideki Cd miktarı ise (zararlı kadmiyum) toprağın asiditesine, redoks özelliğine sülfür miktarına, toprak cinsine ve gübrelemeye bağlıdır.
Cd içeriği yüksek bitkiler:
Ispanak, marul, maydanoz, tereotu, tere, şampinyon,
siyahturp.
Cd içeriği düşük bitkiler:
Baklagiller, domates, iri çekirdekli meyvalar, çilek, bögürtlen, frenk üzümü ahududu.
Cd'un topraktan bitkiye transferi sadece bitki türüne değil aynı zamanda topraktaki Cd arzına bağlıdır. 40 mg/kg konsantrasyonunda bulunması halinde bitki kökleri tarafından alınması söz konusu iken; daha düşük konsantrasyonlarda ise sürgünler tarafından havadan alınır.
İnsan ekolojisi açısından Cd yükü ve insana geçişi çok yolludur:
- Havadan solunumla;
- Bitkiden, hayvandan yiyecekle
- Sudan içecekle geçer.
İçme suyudaki sınır'değer 0.006 mg/lt'dir.
Solunum havasında 0.1 0.5 ug Cd/m3 düzeyinde bulunması halinde akcigerler için önemli tehlike arzetmektedir. Sıgara içen insanlar solunum havası ile çok miktarda kadmiyum alıyorlardır. Örneğin günde 20 sıgara içen bir insan 2 4 ug Cd alıyor demektir. Sıgara içenle içmeyenin kanları karşılaştırıldığında içenin kanında iki misli fazla Cd bulunduğu görülür.
WHO (Dünya Sağlık Teşkilatı) uzmanları insanların günde aldıkları Cd miktarlarının sınırlanmasını istemiştir.
İnsanın haftada 300 500 ug Cd alması halinde böbrek kabuğunda Cd konsantrasyonunun 50 ug/g'a çıkması demektir.
İnsan sağlığına zarar veren konsantrasyonu ise 200 ug/g dır.
Yakın zamanlardaki araştırmalar ise 160 ug/g konsantrasyonu bile böbreklere zarar vermeye yeterlidir.
Gıda yolu ile alınan % 6 sı sindirilir, (resorpsiyon) akciğer yolu ile alınan ise resorpsiyon oranı % 10 40 arasındadır.
Kana geçen kadmiyum karaciğere ve böbreklere gider. İnsan bünyesindeki Cd'un % 5 si bu organlarda bulunur , depolanır. Kadmiyumun biyolojik yarılanma ömrü insan vucudunda 10 ile 30 yıl arasında değişmektedir.
Çinkolu enzimlerin görevlerini engelleyerek, böbreğe zarar verir ve aşırı protein atılmasına neden olur (Proteinurie). Protein B2 Mikroglobin miktarı idrarda çok artmaktadır. İiddetli tahribatlar ise kalsiyum ve fosfat ifrazatı artmaktadır.
24 saat içinde yüksek buhulanma (inhalatorik) yolu ile kadmiyum alan kişi toksik akciğer ödemine yakalanmaktadır.
Üst Solunum yolu tahriş olabilir; burunda iyileşmesi zor olan yaralar meydana gelebilir ve koku duygusu tamamen yok olabilir. Karaciğerde de kükürtlü enzim sistemi kadmiyum tarafından bloke edilmektedir. Toksik hepatitise kadar ve hatta siroza kadar hastalığı götürebilmektedir. Yeni bulgular oral olarak alınan kadmiyum yükünün kardiyovaskular hastalığa neden olduğunu göstermektedir.
Böbreğin bozulması kemik mineral dengesini de olumsuz etkilemektedir. Kadmiyum asteopurosunu da artırmaktadır. Kemiğin kireçsizleşmesi ve yumuşaması kadmiyum tahribatının sonucudur.
Kadmiyum iki yıllık etkileme süresi sonunda diş boynunda, boğazında sarı sarı kadmiyum halkaları oluşturmaktadır. Kadmiyum insanan imun sistemini zayıflatmaktadır. Kanserojen olduğu da kesindir.
Eğer içecekler kadmiyumlu kaplarda tutulmuş ve bekletilmişse, içecekle kadmiyum alınabilir. Oral olarak alınan içecek 30 120 dakika sonra akut bir şekilde mide ve bağırsak rahatsızlıkları ile kendini belli eder. 30 mg Cd öldürücü etki yapar.
Kadmiyumlu çubukların kaynak yapılması sırasında teneffüs edilen hava da ağır akciğer ödemine sebep olabilir.
Biyolojik yarılanma ömrünün yüksek oluşu nedeni ile kadmiyum "birikim zehiri"dir. İnsanlığı bu derece tehlikeli olan kadmiyum tehlikesinden korumak için ne yapmalı? Kadmiyumun işlenmesini, kullanılmasını azaltıp, geri kazanılmasını artırmak süretiyle zararlarını düşürebiliriz. Demir Çelik sanayi oldukça çok kadmiyum kullanmaktadır. Elektrofiltreler toz halindeki Cd emisyonlarını ancak % 30 azaltmaktadır. Teknik olarak daha fazla azaltmak olanaksızdır. Demir olmayan metal sanayiin hidrometalurjik yöntemlerden çevreye bırakılan Cd miktarını en aza indirmek için proses suyunun yeniden kullanılması ve işletme suyunda toplanması yolu ile sağlanabilir.
Aslında en kesin çözüm Cd kullanılan sanayilerde Cd'inin yerini alacak maddenin bulunması ve kullanılmasıdır. Ayrıca ileri arıtma teknolojileri ile Cd kaplama sanayinde ve diğer sanayi kollarında oluşan kadmiyumlu atıksulardan örneğin buharlaştırma yöntemi ile içindeki Cd geri kazanılmaktadır. Plastik ve boya sanayinde Cd geri kazanılması kolay değildir. Cd piğmentinin yerini çok yüksek değerli organik bileşikler ve az zehirli anorganik maddeler alabilir. Plastiği ışığa ve ısıya karşı korumadaki görevi kükürtlü kalay stabilizatöre devredebilir.
Ancak yapılan çalışmalar plastiği ve kadmiyumu birbirinden ayırıcı yöntemleri geliştirmenin ve uygulamanın Cd yerini dolduracak bir madde bulmadan daha ekonomik olacağı sonucunu vermiştir.
Kömürle çalışan termik santrallar da Cd emisyon kaynağıdır. Çöp ve katı artık yakma tesislerinde de Cd yayılması vardır. Elektrofiltrelerle bu % 94 oranında (10 70 g Cd/ton çöp) tutulmaktadır. Yöntem geliştirilerek bu oran % 97'ye çıkarılmıştır. Küçük yakma tesisleri çok sorumludur bu açıdan dolayısıyla merkezileştirilmesi halinde sorunun çözümü daha kolaylaşır.
Uzun ömürlü tedavi, Cd'un kullanımdan kaldırılması, bu toksik ağır metal yerine başka madde bulunması ile gerçekleşir. Cd'un olumsuz çevresel etkileri de ortadan kalkar.
2.7.2.Ekotoksik Kimyasal Maddeler Ve Kontrolü
Çevremizin yoğun bir şekilde kimyasal madde yükü altında kaldığı ve önümüzde çözülmemiş bir problem olarak durduğu bilinmektedir.
Kalıcı kimyasal maddelerin beslenme zinciri yolu ile canlı bünyesine geçtiği ve uzun süre kaldığı bir gerçektir. Bu nedenle de yeni kimyasal maddeler bulunduğunda , bunların piyasaya sürülebilmesi ekotoksikolojik deneylerle ,beslenme zinciri yolu ile insanlara zarar vermediğinin kanıtlanması gerekmektedir. Ekotoksik etkiden anlaşılan ise, kimyasal maddelerin hava, su, toprak ve tüm canlı alemine tesiridir. Ekosistemin çeşitli ortamlarında biyotik ve abiyotik parametreler değiştirilerek bu kontrol deneyleri yapılmaktadır. Deneylerin değerlendirilmesinde aşağıdaki sorulara yanıt aranmaktadır :
1. Hayvanların hangi reaksiyonları ekotoksikolojik etkiyi değerlendirmek için uygundur ?
2. Labratuvardaki bu veriler ne düzeyde gerçek ekosisteme taşınabilir ?
3. Az sayıda bitki ve hayvan türü, populasyonu ile yapılan bu deneylerin sonucu ne derecede dışarıya, gerçek çevreye aktarılabilir ?
4. Laboratuvar ve dışarının ekolojik koşullarına yeterli uyum sağlayan indikator organizmalar var mıdır ?
5. Ekosistem kesitlerinde veya model sistemlerde yapılan araştırmalar,doğal ekosistemlerdekinin sonucunu verebilecek midir ?
6. Bazı kimyasal maddelerin özelliklerini belirginleştirmek için model sistemleri nasıl olmalıdır ?
* Kimyasal Maddelerle Sucul Ekosistemde Araştırmalar
Çok sayıda üretilen ve kullanılan kimyasal maddeler çeşitli yollarla sularımıza kavuşmaktadır.Bu nedenlede sucul ekosistemlere giden bu kimyasal maddelerin sorun olup olmadığını ortaya koymak gerekmektedir.Bunun için de kalan miktarı, ayrışabilirliği, ve etkilerini belirleyen yöntemlerin geliştirilmesi gerekmektedir.
2.7.3.Pestisidler:
2.7.3.1.Pestisidler ve Yarattığı Ekolojik Sorunlar
Pestisidler canlı düşmanı maddelerdir. Bu ilaçların çevrede kullanılması büyük ekolojik sorunlar yaratmaktadır. Zararlılara yapılan ilaçlamalar, bir müddet sonra onlarda ilaçlara dayanıklı yeni türlerin oluşmasına neden olmaktadır. Mutasyon yolu ile yeni nesillerin immunitesi artmaktadır. Zehir ne kadar çok ve sık kullanılırsa, o kadar çabuk dirençli yeni nesiller oluşur. İkinci dünya savaşından sonra tonlarca pestesid kullanıldığı için, çok sayıda dirençli yeni tüler meydana gelmiştir. Bugün bilinen 600 zararlı organizma multiresistens (çok çeşitli sayıdaki pestisidlere karşı dirençli) durumdadır. Artan dirençlili daha fazla zehir püskürtme, ilaçlama demektir ki, bu olay ekosistemi tahrip etmektedir. Doğal olarak ekosistemde ölümle, beslenme zinciri yoluyla bir denge sağlanmıştır. Pestisidlerni etkisi ile bu sağılıkı zincir ilişkisi kırılabilir ve istenmeyen türlerin çok aşırı miktarda üremesine sebebiyet verebilir. Doğada pestisidlerin zararlılardan çok yararlı organizmalara zarar verdiği gözlenmiştir. Bu yüzden bazı nadir türler ekoksistemden yavaş yavaş yok olmuştur. 1974 yılında Almanya'nın Baden-Wirttemberg Eyaletinde üzüm bağlarında yapılan aşırı ilaçlama 100 milyonun üzerinde arının ölümüne neden olmuştur. Ayrıca küçük ve orta büyüklükteki hayvanların sayısında ve türlerinde de insanlar hiç farkına varmadan azalma olmuştur (kelebek, mayıs böceği, kertenkele vb.)
Peru'nun pamuk tarımı yapılan Canete-Valley bölgesinde önceleri dengeli tarım yapılırken, daha sonra birim alandan fazla ürün elde edilmeye gidilmiş ve çok miktarda pestisid kullanılmıştır. Verimin arttığı gözlenince, kullanım dozu da artmıştır. Yararlı organizmalar da çok zarar görmüşlerdir.
Zararlı organizmalar da multiresistens özelliğini elde etmişlerdir. Hem ekoloji, hem de ekonomi büyük bir zarar görmüştür. Bu durum kimyasal bitki koruma ilaçları yerine, ekolojik uyumlu, entegre olmuş koruyucu madde ve yöntemlerin uygulanması ile düzeltilmiştir.
2.7.3.2.Pestisidler ve İnsan Sağlığı
Tarımda, ormancılıkda ve sebzecilikte bitkisel ve hayvansal zararlılara karış kullanılan kimyasal maddelere pestisid diyoruz. Herbisidler ot mücadelesinde, fungusid mantara, inzektisid böceklere, nematisid nematodlara, rodentisid kemirici hayvanlara, moluskisid salyangozlara, vb. karşı kullanılan ilaçlardır.
Çok sayıda pestisid etki maddesi ve de çok sayıda preparat vardır. Pestisidlerde kullanılan etkin maddenin eninde sonunda beslenme zinciri yolu ile insana etki edeceğinden kalıntı doz sınır değeri vardır. Uzun vadede alınan bu sınır dozların insana gerçekten zararlı etik edip etmediği konusu tartışılabilir: 1. Hayvanlarda denenerek alınan sonuçlar insanlara aktarılabilir mi? 2. Deneyler sağlıklı hayvanlarda yapılmaktadır, halbuki insanlar diğer çevresel yükler altındadır, bir stres, pres vardır. 3. Teratojen ve mutajen etki araştırması yeterli midir? 4. Kanser yapıcı etkisi tüm pestisidlerde incelenmemiş ve araştırılmamıştır. 5. Vucutdaki yabancı maddeler bünyede parçalanmakda veya ayrıştırılmaktadır, ancak bu zehirsizleştirme anlamına gelmeyebilir, çünkü bu ara oluşan ürün çok daha fazla zehirli olabilir. 6. Hayvanlarda genelde sadece bir tür zehirin etkisi araştırılmış, incelenmiştir, halbuki zehirlerin kombinasmyon etkisi vardır ki, bu kendini kümülatif değil potensi (üssel) olarak gösterir. Pestisidlerin diğer çevresel zehirlerle, tıbbi ilaçlarla, besin katkı maddeleri ile, baharatlarla, v.b. gibi maddelerle birlikte üssel etki gösterebilir.
Pazardan tesadüfen alınan sebze, meyva ve tarım ürünlerinin %40 ında mutlaka zararlılara karış kullanılan ilaçların kalıntısı vardır. İnsan sağlığı için öngörülen sınır değerleri bile aşabilir. Akut zehir etkisi kendisini hemen belli eder ve hasta-zehir ilişkisi kurmak suretiyle olay aydınlatılabilir. Ancak uzun vadede etki eden kronik zehir etkiyi açıklamak hiç de kolay olamaz. Kombinasmyon etki varsa açıklanamaz?
Pestisidler insanlarda beyin tümoruna, beyin kanamasına, tansiyon yükselmesine, karaciğer sirozuna ve çeşitli kanser hastalıklarına yakalanmasına neden olabilir. Çok düşük konsantrasyonlarda ise, konsantrasyon zayıflamasına, uykusuzluğa, saldırganlığa, kusmaya neden olabilir.*
Dostları ilə paylaş: |