KALESİ, HASAN
(1922-1976) Makedonyalı şarkiyatçı.
Arnavut asıllı olup 7 Mart 1922'de bugün Makedonya Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Kırçova'ya (Kieevo) bağlı Sır-biça köyünde doğdu. Babasından Arapça ve dinî ilimlerle ilgili dersler aldı. Üsküp'-teki Kral Aleksandar Medresesi'nde altı yıl okuduktan sonra iki yıl Priştine Lise-si'ne devam etti. Yüksek öğrenimini Belgrad Üniversitesi Filoloji Fakültesi Doğu Dilleri Bölümü'nde yaptı (1946-1951). Fakültede iken Fehim Bayraktar eviç1 in ilgisini çeken Kalesi onun yönlendirmesiyle Arap filolojisi dalında çalışmalara başladı ve bu hocasına asistan olarak tayin edildi (1952). Yüksek lisans ve doktora tezlerini Yugoslavya'daki Arapça vakıf belgeleri üzerine hazırladı. 1965 yılında ihtisas amacıyla gittiği Hamburg'da Annemarie von Gabain ile birlikte Türkoloji kürsüsünde çalıştı. Almanya'dan döndükten sonra Priştine Albanoloji Enstitüsü'nde üç yıl uzman olarak bulundu (1967-1970) ve ardından Priştine Üniversitesi Felsefe Fakültesi Tarih Bölümü'nde hoca olarak göreve başladı. Aynı fakülte bünyesinde Doğu Dillen Bölümü'nü kurdu (1973) Bu bölümde çalışmalarını sürdürürken 19 Temmuz 1976'da vefat etti.
Mecmau'l-lugati'l-Arabİyye (Kahire), Dünya Uralo-AltaistikEnstitüsü gibi ilmî kuruluşlara üye seçilen Kaleşi'nin Türkoloji ve tarih alanında yaptığı çalışmaları Almanca, Arapça, Arnavutça, Boşnakça. Fransızca, İtalyanca, Makedonca, Sırpça-Hırvatça ve Türkçe olarak yayımlamıştır. Bunların en önemlileri, Türkler'in dört yüzyıl boyunca Balkanlar'da meydana getirdiği İslâm kültür ve medeniyetine ait araştırmalardır. Kalesi, Osmanlı devrinde bir kültür merkezi olarak Priz-ren konulu incelemesinde 308 Türkler'in bu küçük Balkan kasabasına getirmiş olduğu maddî ve manevî kültürü ele almış, bu kültürün yayılışı ve etkilerini ortaya koymuştur.
Eserleri. Kaleşi'nin Arap ve Türk edebiyatından hikâye ve şiir tercümeleri, Türk kültürü ve İslâm medeniyeti. Türk dili, Türk edebiyatı, Türk tarihi, İslâm hukuku ve Arap edebiyatı gibi değişik alanlarda, özellikle Türkçe'nin Arnavutça'ya etkisi, Taşlıcalı Yahya Bey, Prİzrenli Sûzî Çelebi, Yugoslavya'daki Türk kütüphaneleri ve yazmaları konularında yayımlanmış çoğu makale hacminde 300'den fazla çalışması mevcut olup başlıcaları şunlardır:
A) Kitapları.
1. iz Kur'ana asnog-Svetu Ceiom Opomene.309 Kur'ânı Kerîm'in mahiyeti, tarihi, Batı dillerindeki tercümeleriyle ilgili geniş bir girişten sonra çeşitli konulara dair âyetlerin Sırpça-Hırvatça tercümesini ihtiva etmektedir.
2. Najstariji Vakufski kumenti u Jugoslaviji na Arapsko Jeziku (Priştina 1972). Yugoslavya'daki: Arapça vakıf belgeleri üzerine yaptığı doktora tezidir.
3. Srpsko-Hrvatsko Arapski Rjesnik (Sarajevo 1988). Kâmil Buhi ile birlikte hazırladığı bu çalışma Yugoslavya'da Sırpça-Hırvatça-Arapça yazılan ilk sözlük sayılmaktadır.
4. Kontri-ibuti Shqiptareve ne Diturite İslame . 310
5. Antologija Arapske Knjiosevnosli, I Proza.311 Fakülte ders kitabı olarak hazırlanan ve sonunda Arapça-Sırpça Hırvatça-Arnavutça anlaşılması güç terimler sözlüğü bulunan eser henüz yayımlanmamıştır.
B) Makaleleri.
"Yugos-lavya'da İlk Türk Kütüphaneleri 312 Müşterek Türk-Arnavut Savaşları Üzerine Söylenen Arnavut Türküleri" 313-La.mra.si Türk Folklor Kongresi Bildirilen, II 314San Saltuk Arnavut Söylentilerinde 315 Arnavut Dilinde Kullanılan Osmanlıca-Türkçe Ekler Şemsettin Sami Fraşeri'nin Siyasi Görüşleri 316 Şemsettin Sami'nin Siyasi Görüşleri ve 'Megalo İdea' Hakkındaki Düşünceleri.317
Bibliyografya :
Bİsera Nurudinoviç, Blbtiografija Jugoshü-enske Orijentalîstike 1945-1960, Sarajevo 1968, s. 35,48-49,84-85, 110, 114-115, 125-129, 154-156, 174, 198-199,222; a.mlf.. Bib-liografija Jugostouenske OrijentalisÜke 1961-1965, Sarajevo 1981, s. 20, 33, 57. 60. 85-87, 93, 100,156-157; HamitUmeri, Prof. Dn Hasan Kalesi-Hayatı, Çalışmaları oe "Yugoslauga'-da En Eski Vakfiye" Adlı Makalesinin Türkçe Çevirisi {lisans tezi, 1981 j, ACİ İlahiyat Fakültesi; P. Bartl, "Hasan Kaleshi (1922-1976)", Sû-dost-Forschungen, XXXV, München 1976, s. 252-253; Feti Mehdiu. "Prof.Dr. Hasan Kalesi, 7. III. 1922-19. VII. 1976", POF, XXV (1976), s. 8-9; A. Popovtf, "Hasan Kalesi (1922-1976|", Turcİca, X, Paris 1978, s. 7-8; Riza Sadi-ku. "Hasan Kalesht (1922-1976)", Münchner Zeitschrift für Balkankunde, I (1978), s. 1-13; İrfan Morina, "Ölümünün 10. Yıldönümünde Prof. Dr. Hasan Kalesi", Çeüren, sy. 53. Priştine 1986, s. 31-51 (Bu incelemede Hasan Kaleşi'nin makalelerinin tam listesi yer almaktadır); Mustafa İsen - M. Teodosiyeviç. "Kalesi, Hasan", TDEA.V, 124. Musmı-Aisin
KALGAY
Kırını Hanlığı'nda veliahda verilen unvan.
Yarlıklarda ve vekayi'nâmelerde kagal-gay, kagalya. kalgay, kalga şeklinde geçer. XVII. yüzyıla ait yarlıklarda da ilk şekJi olan kagalgay kullanılmıştır.318 Kelimenin Moğolca "büyük kapı" anlamındaki hagalhadan geldiği tahmin edilmektedir.319 XVI. yüzyılda Özbeklerde "veliaht" mânasına kalgay kullanılıyordu 320 W. Barthold, kelimeyi Orta Asya'da Belli te oturan prense verilen kalhan kagılhan unvanı ile birleştirmek istemiştir.
Kırım hanlarından ilk defa Mengli Giray Han, ikinci hanlığı esnasında 147S'te büyük oğlu Mehmed Giray'ı kalgay unvanıyla veliaht yapmıştır.321 Moğol devletlerinde veliaht tayiniyle ilgili örnekler varsa da böyle özel bir müessese görülmemektedir. Moğol devlet sisteminde ulus hanedan üyeleri arasında taksim edilirdi.322 Kalgayliğın Kırım Hanlığı'nda özel şartlar sonucu bu eski geleneklerin doğurduğu yeni bir şekil olması muhtemeldir. Kardeşlerinin taht için mücadeleden geri kalmaması Mengli Giray'ı kendi sağlığında oğlu için böyle bir makam ihdas etmeye sevketmiş olmalıdır. Kalgay Mehmed Giray bilhassa babasının son yıllarında çok önemli bir rol oynamış ve hanlığı fiilen idare etmiştir. Daha sonra Osmanlı metbûluğu ve kabile aristokrasisi karşısında bu müessese hanlar tarafından dikkatle korunmuş, her han tahta geçtikçe kendinden büyük kardeşini, kardeşi yoksa oğlunu kalgaylığa getirmiş ve sonraları bir Cengiz Han kanunu olduğu iddiası ile buna âdeta kutsal bir mahiyet verilmek istenmiştir.
II. Mehmed Giray'm kalgayı Âdil Giray İran'da öldürülünce han çok sevdiği oğlu Saadet Giray'ı bu mevkiye getirmek istemiş, fakat ihtiyar kardeşi Alp Gİray'ın itirazı üzerine onu kalgay yapmak mecburiyetinde kalmış, oğlu için de rivayete göre atalığının adına izafetle "nûreddin" unvanıyla bir ikinci veliahtlık ihdas etmiştir.323 Teamüle göre han ölünce yerine kalgay ve boşalan kalgaylik mevkiine de nûreddin geçerdi. Bu şekilde, istediğini han yapan padişahın veya kabile aristokrasisinin müdahaleleri büyük Ölçüde sınırlandırılmış olacaktı. Bununla beraber Giraylar sülâlesine mensup kırk kişiden yirmi dördü kalgaylıktan ve beşi nûreddinlikten hanlığa geçmiştir. Kırım kabile aristokrasisinin İstanbul'a danışmadan töreye göre kalgayları han ilân etmesinin yahut padişahın kalgaylık hukukunu hesaba katmamasının çeşitli mücadelelere yol açtığı bilinmektedir. Osmanlı padişahı hana olduğu gibi kaigaya da ayrı bir kalgaylık tevcih beratı verirdi.324 Hezarfen Hüseyin Efendi kalgayların mevki ve yetkilerini şöyle açıklamaktadır: "Hanların kendüden küçük karındaşı kalgay olur, veliahd makamındadır; kalgay sultandan küçüğü nûreddin olur ve bunların her birinin makarr-i saltanatları vardır; nûreddin Sultankadı nâm karye kurbünde sakindir. Bahçesarayı'ndan bir saatlik yoldur; bunların her birinin veziri ve defterdarı ve kadısı vardır; ancak hutbe ve sikke han hazretlerinindir. Kalgay ve nûreddin serasker olsalar vâki olan ganâyimden onda bir alırlar.325
Kalgayin "tahtgâh Akmescid'dir. Asıl sarayı bu şehrin güneyinde Kayalaraltı'nda ufak bir kasaba İçinde idi. Akmescid ile beraber Karasubazarı ve yöresindeki yerler de doğrudan doğruya onun idaresi altına verilmişti. Yarlıklardan, buraya ayrıca Kagalgay sarayı yahut Ak-Saray denildiği anlaşılmaktadır.326 Kalgaym sarayı ve divan teşkilâtı hanınkinin bir benzeridir. Osmanlı tesirinin en fazla oiduğu XVII. asırda kal-gayın belli başlı saray enderun mansıpları rütbe sırasıyla şunlardır: Hadım ağası, atalık ağası, hazinedar, aktacı. Bîrun mansıpları da şöyle sıralanabilir: Kapı ağası, hazinedarbaşı, aktacı bey, defterdar efendi, sultan kadısı, kapıcıbaşı, bal-cibaşı, kullar ağası, hazine kâtibi, kapıcılar kethüdası, saraçbaşı, çaşnigirbaşı.
Kalgay, han sülâlesine ait bütün sultanların başındadır 327 kendi adına yarlık çıkarır ve yabancı devletlerle doğrudan doğruya yazışmada bulunurdu. Bu yarlıklarda kullandığı unvanlar şöyledir: "Gazi Giray Han'ın ulu oğlu ve kagalga sultanı olan Tohtamış Giray sultandan ... karındaşım Leh kralının hu-zûr-ı şeriflerine 328 Uluğ padişah kagalgay-i nusret-ârâ.329 Han yarlıkları gibi daima "sözümüz" hitabıyla başlayan kalgay yarlıkları meâlen hanınki ile aynıdır. Anlaşma metinlerinde kalgayın ve nûreddinin ayrıca zikri lâzımdır.330 Aksi takdirde onlar hanın barış imzaladığı bir devlete karşı savaşa girebilirler. Rus çarları, Leh kralları ve Çerkez beyleri ayrıca kaigaya ve maiyetine para ve kürkten oluşan bir hazine ve "bölek" öderlerdi.331 Kalgay, handan sonra devletin en yüksek mevkiini işgal ediyordu. Bu sebeple Müneccimbaşı kalgayı Osmanlılar'daki veziriazama benzetmiştir.332 Hanın bizzat gitmediği seferlere daha küçük bir ordunun kumandanı olarak kalgay giderdi. III. İslâm Giray zamanında olduğu gibi bazan kalgay ile hanın veziri ve kabile aristokrasisi arasında bir iktidar mücadelesi patlak verirdi. Kırım'da kabile aristokrasisinin başı (baş-bey) olan şirin beylerinin de kalgay ve nûreddinleri vardı.
Bibliyografya :
Feridun Bey. Münşeat, II, 135, 147; Hezârfen Hüseyin Efendi, Tethisü'l-beyân fi Kauânîn-i Âi-i Osman (haz. Sevim ilgürell, Ankara 1998, s. 170; Müneccimbaşr, Sahâifü't-ahbâr, II, 705; Seyyid Mehmed Rızâ. es-Seb'ü's-seyyâr fi ah-bâri'l-mülûki't-Tâtâr(nşr. Kâzım Bek), Kazan 1248/1832, s. 74, 103; Hüseyin Feyizhan - Vel-yaminov Zernov. Kırım Yurtuna ve ot Taraflar-ga Dâir Boigan Yarlıglar ue Hatlar, Petersburg 1281/1864, nr. 1,4, 7, 10, 11, 16,34,35,39. 188; V. D. Smirnov, Krimskoye chanstoo pod üerchouenstuom Olomanskoj porty do nacala XVIII oeka, Petersburg 1887, s. 350-362; E. Haenisch. Wörterbuch zu Monghol un niuca Tobca'an, Leipzig, ts-, s. 57; Zeki Veüdi Togan. Bugünkü Türkistan ue Yakın Mazisi, Kahire 1929-40, s. 34; B. V Vladimİrtsov. Moğoltar'm İçtimaî Teşkilâtı (trc. Abdülkadir İnan], Ankara 1944, s. 149-153; J. Matuz, "Çjalga", Turaca, II, Paris 1970, s. 101-129; W. Barthold. "Kalgha", El, [J, 742; C. M. Kortepeter. "Kalgüay", EF-(İng.). IV, 499-500. Halil İnalcık
Dostları ilə paylaş: |