Kainatin efendiSİ hz. Muhammed


Kız gömme hadisesi her ne kadar birine uygulayıp birine uygulamasalar da tüm arap kabilelerinde yaygındı



Yüklə 1,43 Mb.
səhifə5/27
tarix26.07.2018
ölçüsü1,43 Mb.
#58599
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   27

Kız gömme hadisesi her ne kadar birine uygulayıp birine uygulamasalar da tüm arap kabilelerinde yaygındı.

Onlardan bir olan Asım’ın oğlu Kays Minkari islamdan önce on iki veya on üç kızını gömmüş, Müslüman olduktan sonra Peygamberimiz ona:”Her nefse karşı bir köle azat et.”buyurmuştur.48

SENİ SEVİYORUM EY NEBİ !!!

Bana sevgini bahşet ey Fahri Kainat,ey Alemlere Rahmet Nebi!

Sadece benim yüreğim değil,tüm yürekler senin sevgi yağmurlarına muhtaç Efendim!Küçük elleri büyük yürekleriyle,ebabiller gibi zulmün üstüne taş olup yağan,Filistinli çocuğun kalbine de yağdır sevgi yağmurunu sağanak sağanak..

Sadece inancını yaşamak,iffetin timsali örtüsüyle toplum sahnesine çıkmak istediği için,alay edilen,dışlanan ve yok edilmeye çalışılan Zeynep’lerin yüreğine de yağ ey Nebi!!Yağ ki;bu sevgi yağmurları onlara direnme gücü versin .Her türlü zulme rağmen ,sevgiyle ve güler yüzle bu kutlu dava yolunda yürüme azmi versin....

 ZALİMLERİN YÜREĞİNE DE YAĞ EY NEBİ!!!!!!



Gerçi onların yürekleri taş,beyinleri taş,ruhları hep taş ama;Hz. Ömer’in ve Hz. Halit’in taşlaşmış gönüllerinde bile iman tohumlarını yeşerten Mevla’m, belki onlardan da yeni Ömer’ler yeni Halit’ler yeni Vahşi’ler çıkartır.Eğer hidayet nasipleri değilse,eğer iman tohumları yeşermeyecek kadar kalpleri taşlaşmışsa,onların üzerlerine azap olup yağ ey Nebi,tıpkı Bedir’de Ebu Cehil’lerin üzerine yağdığın gibi......

Bütün bunlardan sonra yine bana gel!Şu günahkar,şu katı kalbime, sevgine muhtaç, aşkına susamış yüreğime gir ya Muhammed!!Ay’ı böldüğün gibi yüreğimi de aşkınla ikiye böl!Bir tarafında EN BÜYÜK SEVGİLİ taht kursun en zirveye,bir tarafında sen kur saltanatını Ey Nazlı Sultan! İbrahim’in baltasını al eline ve kır yüreğimdeki bütünputları. Musa’nın elini getir yüreğime ve aydınlat yüreğimi.Musa’nın asasını vur gönlüme!Böl yürek denizimi ikiye ve EN BÜYÜK SEVGİLİ’ NİN sevgisiyle senin sevgin,el ele geçsin yüreğimin en derinine ve en zirvesine giden yoldan ve sonra kapansın yürek denizim, firavunî sevgiler boğulsun iman denizlerimin dalgalarında.Gel yüreğime ya MUHAMMED! Yüreğim;hicretinden önceki Medine gibi seni bekliyor.Yüreğime hicret etya MUHAMMED! Gel ve mescidini kur gönlüme..Münafıklığı ve küfrü kov kalbimden..Ve iman devletini kur yüreğime...

Yüreğime gel ya MUHAMMED!Misafirlerin en azizi,en güzeli!En mübareği ve en mukaddesi!Misafirlerin gülü,en güler yüzlüsü,en güldüren yüzlüsü,güllerin kendisinden güzellik ve ilham aldığı,gül yüzlü ve gül yürekli Nebi!!!Gel ve gülle donat kalbimi!Gel ve nurunla doldur,gel ve sevginle kandır, gel ve aşkınla yandır yüreğimi!Sensiz ana babasını kaybetmiş gözü yaşlı,kalbi yaralı bir yetimim ey Nebi!Gel ve sevindir beni,okşa saçlarımı,al gönlümü.Tut ki;erken yitirdiğin Kasım’ınım,doyamadığın Abdullah’ınım. Tut ki; canının goncası torunun Hüseyin’im.Şefkatinle sar beni, muhabbetinle kuşat beni ey Nebi...

Yüreğime gel ya Muhammed!Yüreğim şimdi Mescidi Aksa...Filistinli çocuklar koşuyor yüreğimin bulvarlarında..Kimisi babasını arıyor gözü yaşlı, kimisi oyun yerine taş atıyor zulmün beynine,kimisi küçük bedenine gelinlik yerine,damatlık yerine bombalar kuşanmış yürüyor küfrün kalbine. Şehadetin gururu ve ay yüzlerinde...

 Ve Ümmetin boynu bükük, ümmetin diz çökmüş yüreğimde. Haydi! Yüreğime gel ey Nebi!Cebrail’le,Burak’la gel!Ve imanı yaralanmış,izzeti paralanmış,namusu ayaklar altına alınmış,her cephede yenik düşmüş ümmetinin yüreğini sevgi yağmurlarınla yıka ve çıkar miraca!!!!!



Ey Nebi!’’Sevdiğinize sevginizi söyleyin’’buyuruyorsun.İşte söylüyorum,işte haykırıyorum sana;SENİ SEVİYORUM EY NEBİ.......................

SENİ ÇOK SEVİYORUM!!!!!

 VE EN BÜYÜK SEVGİLİ’ DEN ;önce O’nu ve sevgisini,sonra da seni ve sana kavuşmayı diliyorum...Seni seviyorum Efendim!Seni çok seviyorum ey SEVGİLİ!!!!!!!!!!!!!!


**Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse Yalnızca birkaç günlüğüne

Aniden çalsa kapınızı

Merak ediyorum neler yapacağınızı
Biliyorum ama

Böylesine şerefli bir konuğa

Açacağınızı en güzel odanızı

Ona sunacağınız tüm yemeklerin

En iyisi olacağını

Ve inandırmaya çalışacağınızı

Onu evinizde görüyor olmaktan

Mutluluk duyacağınızı

Gerçekten de evinizde

Ona hizmet etmekten alacağınız hazzı
Fakat söyleyin bana

Efendimizi,evinize doğru gelirken gördüğünüzde

Onu kapıda mı karşılayacaksınız?

Yoksa Onu içeriye almadan önce

Aceleyle bazı dergileri,gazeteleri çarçabuk saklayıp

Yerine Kur'an'ı mı koyacaksınız?

Peki hala Amerikan filmlerini seyredecek misiniz, televizyonda?

Yada kapatmaya mı koşacaksınız aceleyle. O size kızmadan önce?
Kim bilir belki de

Ağzınızdan hiç çıkmamış olmasını dilerdiniz

Hatırlayabildiğiniz en son çirkin kelimenin

Peki ya

Dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız?

Ve bunun yerine ortalığa

Kitaplığınızın raflarında tozlanmış hadis kitapları mı çıkaracaksınız?
Hemen içeriye girmesine müsaade edecek misiniz?

Yoksa telaşla “ne yapayım” diyerek,

Sağa sola mı koşturacaksınız?

Merak ediyorum

Eğer peygamber efendimiz

Birkaç günlüğüne sizinle birlikte yaşasa

Yapmaya devam edecek misiniz,

Her zaman yaptığınız şeyleri?

Ailenizdeki sohbetler eski halini koruyacak mı?

Her yemekten sonra sofra duası etmeyi yine zor mu bulacaksınız?
Hiç yüzünüzü asmadan

Oflayıp puflamadan her vakit namazınızı kılacak mısınız?

Ya sabah namazı için

Sıcacık yataktan erkenden fırlayacak mısınız?

Peki ya yine mırıldanacak mısınız

Her zaman söylediğiniz şarkıları

Ve okuyacak mısınız her zaman okuduğunuz kitapları?
Peki izin verecek misiniz

Aklınızın ve ruhunuzun beslendiği şeyleri?

Yoksa hiç bilmemesini mi isterdiniz?
Şöyle diyelim ya da,

Gideceğiniz her yere

Götürebilecek misiniz Peygamberi de?

Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarınız?

Tanıştırmaktan onur duyar mısınız

En yakın arkadaşınızı O'nunla

Yoksa hiç karşılaşmamasını mı umardınız

Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle?

Şimdi söyleyin açık yüreklilikle

Onun kalmasını ister misiniz sizinle

Sonsuza dek, hep birlikte?

Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız,

Ziyareti bitip gittiğinde?
Gerçekten bilmek ilgi çekici olabilir değil mi?

Bilmek ve düşünmek

Eğer bir gün

Peygamber Efendimiz

Ziyaretimize gelse,

Yapacağımız şeyleri?
***

NAAT
Seccaden kumlardı

Devirlerden diyarlardan gelip göklerde buluşan

ezanların vardı

Mescid mü’min,minber mü’min

Taşardı kubbelerden tekbir, dolardı kubbelere amin

Ve mübarek geceler dualarımız geri gelmeyen dualardı

Geceler ki pırıl pırıl kandillerin yanardı

Kapına gelenler ya Muhammed uzaktan yakından

Mü’min döndüler kapından

Besmele ekmeğimizin bereketiydi

İki dünyada aziz ümmet Muhammed ümmetiydi

Konsun yine pervazlara güvercinler

Hû hû”lara karışsın aminler



Mübarek akşamdır gelin ey “fatihalar yasinler”

Günler ne günlerdi ya Muhammed

Çağlar ne çağlardı

Daha dünyaya gelmeden inananların vardı

Ve bir gün ki gaflet çöller kadar dı

Halime’nin kucağında Abdullah’ın yetimi,Amine’nin

emaneti ağlardı

Hatice’nin goncası,Aişe’nin gülüydün

Ümmet’in gözbebeği,göklerin rasuluydün

Elçisin elçi geldin,elçiler getirdin

Ruhunu Allah’a,elin ümmete verdin

Beşiğin yurdun yuvan Mekkede bunalırsan Medine’ye

göçerdin

Biz bu dünyadan nereye göçelim ya Muhammed

Yeryüzünde inkar,riyâ,hıyanet altın çağını yaşıyor

Diller sayfalar satırlar Ebu Leheb öldü diyorlar

Ebu Leheb ölmedi ya Muhammed

Ebu Cehil kıt’alar dolaşıyor

Neler duydu şu dünyada mevlidine hayran kulaklarımız

Ne adlar ezberledi ya Nebi adına alışkın dudaklarımız

Artık yolunu bilmiyor,yolunu unuttu ayaklarımız

Kâbene siyahlar yakışmamıştır ya Muhammed bugünkü

kadar

Hasret gururla savaşta,gurur kafdağında derebeyi,

Onuda yaralarlar kanadından,gelse bir şefkat meleği

İyiliğin türbesine türbedar oldu iyi

Vicdanlar sakat çıkmadan yarına

İyilikler güzellikler getir ademoğullarına

Şu gördüğün duvarlar ki kimi Tâif’tir kimi Hayberdir

Fethedemedik ya Muhammed senelerdir

Ne doğruluk ne doğru,ne iyilik ne iyi

Bahçede en güzel dal unuttu yemiş vermeyi

Günahın kursağında haramların peteği

Bayram yaptı yapanlar,semaveyi boşaltıp saveyi

dolduranlar

Atını hendeklerden bir atlayışta aşırdı aşıranlar

Ağlasın Yesrip,ağlasın Selmanlar

Gözleri perdeleyen toprak,yüzlere serptiğin topraktı

Yere dökülmeyecekti ey Nebi,yabanların gözünde

kalacaktı

Konsun yine pervazlara güvercinler

Hû hû”lara karışsın aminler,



Mübarek akşamdır gelin ey “fatihalar yasinler”

Ne oldu ey bulut gölgelediğin başlar

Hatırladınmı ey yol!Bir aziz yolcuyla aşarak dağlar

taşlar

Kafile kafile,kervan kervan şimale giden yoldaşlar

Uçsuz bucaksız çöllerde yine izler gelenlerin,yollar

gideceklerindir

Şu tekbir getiren mağara örümceklerin değil

peygamberlerindir,meleklerindir

Örümcek ne havada,ne suda,ne yerdeydi!Hakkı göremeyen

gözlerdeydi

Şu kuytu cinlerin mi,perilerin yurdumu

Şu yuva ki bilinmez kuşları

hüthütmüdür,güvercinmi,kumrumu

Kuşlarını bir sabah Medine’ye uçurdumu

Ey avade yatan ölü

Bahçende açtı dünyanın en güzel gülü

Hatıran uyusun,çöllerin ılık kumlarıyla örtülü

Dinleyene hala çöller ses verir

Laleyl susar uğultular gelir

Mersiye okur Uhud,kaside söyler Bedir

Sende bir hac günü,başta Muhammed yanında Ebu Bekir

Gidenlerin yüzbin olup dönüşünü destan yap

Ey şehir Ebu Bekirde nur,Osmanda nurlar

Kureyş uluları karşılarında meydan okuyan bir Ömer

bulurlar

Ali’nin önünde kapılar açılır,Ali’nin önünde eğilir

surlar

Bedirde,Uhudda,Hayberde Hakkın yiğitleri ŞEHİT olurlar

Bir mutlu günde ki ölüm tatlıydı

Yerde kalamazdı ruhun kalmamalıydı

Konsun yine pervazlara güvercinler

Hû hû”lara karışsın aminler



Mübarek akşamdır gelin ey “fatihalar yasinler”

Vicdanlar sakat çıkmadan ya Muhammed yarına

İyiliklerle,güzelliklerle gel ademoğulların

Yüreklerden taşsın yine imanlar

Itri yine bestelesin tekbiri,evliya okusun kur’an’lar

Ve kur’an,göznuruyla çoğaltsın Osmanlar

Naatını Galip yazsın,mevlidini Süleymanlar

Sütunları,kemerleri,kubbeleriyle geri gelsin Sinanlar

Çarpılsın,hakikat niyetine cenaze namazı kıldıranlar

Gel ey Muhammed bahardır,dudaklar arasında saklı

aminlerimiz vardır

Hac’dan döner gibi,Mirac’dan iner gibi gel bekliyoruz

yıllardır

Bulutlar,rüzgar,hızır,cibril,nisan,bahar,ayetlerini

ezber bilen yapraklar kanat

Açılsın göklerin kapıları,perdeler kat kat

Çöllere dökülsün yıldızlar

Dizilsin yollarına yetimler,günahsızlar

Çöl gecelerinden yanık türküler yapan kızlar sancağını

saçlarıyla dokusun

Bilal-i Habeşi sustuysa ezanları Davut okusun

Şimdi seni ananlar anıyor ağlar gibi

Ey yetimler yetimi ey garipler garibi

Düşkünlerin kanadıydın,yoksulların sahibi

Nerde kaldın ey Nebi, nerde kaldın ey Rasul

Konsun yine pervazlara güvercinler

Hû hû”lara karışsın aminler



Mübarek akşamdır gelin ey “fatihalar yasinler”(Arif Nihat ASYA)
**Sahabeyi farklı kılan en önemli sebeb Rasulullahın onlara sahabeti ve onların Rasulullaha olan sadakatleriydi.

Nitekim Uhud’da Sad bin Rebi-nin yaralandığını düşünen Rasulullah onun bulunmasını ister.Ve Sad-ı yaralılar içerinde delik deşik bulduklarında son anlarında şu sözleriyle gözlerini kapar:

Kirpiklerinizi kımıldatacak kadar kuvvete sahip olduğunuz müddetçe, Resulullaha sahib çıkmaya devam edeceksiniz.Yoksa ind-i ilahide mazeretiniz makbul olmaz.”49



Ve onlar her güçlüğe rağmen sabır ve sebat gösteriyorlar,Resulullahın şu öğüdüne kulak verip şikayetten vazgeçiyorlardı:

Eskiden bir mü’min adam,yakalanır,kendisi için kazılan bir çukura konur,sonra testere ile başından aşağıya doğru ikiye ayrılır,demir taraklarla etleri ve kemikleri taranırdı da onlar yine şikâyette bulunmazlardı.”50



Zorluğundan dolayı El-Usur’da denilen Tebük gazasında Sahabe-i Kiram Rasulullaha şöyle diyorlardı:

Biz Yahudilerin Hz.Musa’ya,’Sen git Allahınla düşmanı kov,sonra biz geliriz’dedikleri gibi demeyiz.Belki emrederseniz,şu Kızıl Deniz’e bile dalarız,Ya Rasulallah.”51



Resulullahı babalarına tercih eder,her seferinde anam babam feda olsun,derlerdi.Resulullahın zevcesi ve Ebu Süfyanın kızı olan Ümmü Habibe,Ebu Süfyan Müslüman olmadan evine geldiğinde Resulullahın minderine babasının oturduğunu görünce hızla yerinden kalkıp minderi çekmesini gören Ebu Süfyan babası olduğunu hatırlatmasına rağmen Ümmü Habibe şöyle diyordu:

Bir sürü tanrılara tapan bir müşrik baba olacağınıza,bir Allah’a inanan Habeşli bir köle olsaydınız,bu dediğiniz itaat ve hürmet mecburiyetini duyardım.”52



-Abdullah bin Süheyl iman ettiğinden babası tarafından hapsedilip eziyet edilmiş ve bedir’de babasına karşı savaşmıştır.

Ve kardeşi Ebu Cendel Müslüman olduğunda Hudeybiye anlaşması yapılmış,anlaşma gereği,müşriklerden Müslümanlara iltihak eden teslim edilecek,Müslümanlardan müşriklere iltihak edenler teslim edilmeyecekti.Ebu Cendel’in iltihakı reddedilmiş,kendisinin ısrar ve yalvarmalarına rağmen anlaşma gereği müşriklere teslim edilmişti.Çünki zahiren şer olan bu anlaşmanın neticesi,Kur’anın da ifadesiyle Fethi Mübinin bir müjdesi idi.Mekkenin fethinde baba Süheyl’de Müslüman olmuştu.
Onlar kendilerini hangi seviyede olurlarsa olsunlar farklı görmezler,Kur’anın belirttiği kardeşlik sırrına ulaşmışlardı.

İran Mecusilerine karşı savaşan komutan Ebu Ubeyde çölde önüne sunulan ve kendisi için saklanan soğuk su ve taze ekmeği şöyle reddediyordu:

İla-yı kelimetullah için kanlarını aynı safta beraberce akıtan kardeşlerimizin sofrasından farklı sofraya oturmak kadar ind-i ilahide kötü bir hareket tasavvur etmiyorum.Ya bu soğuk su ile şu taze ekmeği götürür,kardeşlerimizin içtiği sıcak su,yediği kuru ekmek ile değiştirirsiniz.Yahut da Ordu Kumandanı değil,Halife-i Müslimin bile olsa Ebu Ubeyde,bu hususi sofraya oturmaz.!”



Çünkü onların biri değil,Rasulullaha kadar hepsi aynı Kur’an terbiyesinde idiler.

Hz.Ömer’de bir iftar sofrasında ev sahibinin kendisi için sakladığı bal şerbetini şöyle reddediyordu:

Ne zaman idaresini üzerine aldığım Müslümanlar sofrasında bal şerbeti içmeye başlarlarsa,ben de o zaman bu şerbetş içebilirim.Yoksa idari ağırlıklarını sırtımdaki bir dağ gibi vücudumda da hissettiğim Müslümanlar,içmeye kuyu suyu dahi bulamazken,benim burada bal şerbetş içmem İslam Adaleti ile asla bağdaşamaz!”



Onlar izzet ve bu sorumlulukla hayatlarını geçirdiler.Nitekim Hz.Ömer Abdurrahman bin Avf’dan zaruri ihtiyacı için 455 dirhem borç isterken şöyle diyordu:

Ya Abdurrahman!Ödünç parayı senden istiyorum,çünkü,sana borçlanırsam bir emr-i Hak vukuunda veya borcumu ödeyememe halinde mirasımdan bir parça vererek seninle helalleşmek kolay olur.Devlet hazinesine borçlandığım sırada bu emr-i Hak vuku bulursa o zaman devlet hazinesinde hissesi bulunan bütün Müslümanlarla helalleşmek mecburiyetinde kalırım.Bu takdirde mirasım kâfi gelmeyeceği gibi mizanımdaki sevabım dahi beni kurtaramaz!”53



HZ.ERKAM

Hz.Erkam bin Ebil Erkam.İslamın ilk tedris ve neşir evinin sahibi.Dâr-ul İslâm,Beyt-ül İslam.

Erkamın evi kabeye nazır ve emniyetli bir yerde idi.

Erkamın evi Hz.ömerin Müslüman olmasına kadar önemli hizmetlere ve âyetlerin inişine ev sahipliği yaptı,ondan sonra artık açıktan ibadet edilmeye başlandı.

Erkam,Hılf-ul Fudulun kurucu ve üyelerinden.

Müslüman olan ilk 15 kişiden biri.

Medineye ilk hicret edenlerden.

Daha sonraları bu ilk tedris evi vakfedilmiş,hareme katılarak,dokunulmaz olmuştur.

Daha sonra mescid olan bu ev,aslına rücu ederek hareme katılmıştır.

Bedir ehlinin en son vefat edenlerindendir.

HİCRET

İslamiyeti daha iyi yaşamak,küffarın zulmünden korunmak ve Allahın emriyle iki dost 622 yılında Mekkeden Medineye doğru yola çıktılar.Meşakkatli bir yolculuktu.

Yakalayana yüz deve vadedilmişti.

Hz.Ebubekir hep biraz korku ve biraz telaş içerisinde idi.Kendisi için değil, dostuna bir zarar gelmesinden korkuyordu.

Sevr mağarasının önünde bulunduklarında Hz.Ebubekir,mağaranın tam karşısında bulunan bir kimseyi işaret ederek,gözetildiklerini söyleyince Efendimiz;

-Hayır,melekler bizi kanatlarıyla gizliyorlar.-buyurdular.

Çünki o nebi korunduğunu biliyordu.Rasulullah emindi,korkan Hz.Ebubekire hitaben:”Ey Ebubekir!Üçüncüleri Allah olan,iki kişi için seni üzen şey ne olabilir.” diyordu.

** Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Mekke'den hicret ettiği ve küffarlar takibe çıktıkları vakit, Sebîr namındaki dağa çıktılar. Sebîr dedi: "Yâ Resulallah, benden ininiz. Korkarım, benim üstümde sizi vururlarsa Allah beni tâzip eder. Onun için korkarım." Cebel-i Hira çağırdı:

"Bana gel."Bu sır içindir ki, ehl-i kalb Sebîr'de havf ve Hira'da da emniyeti hissederler.

** Hicret esnasında yüz deve mükâfatını duyan bir çobanın hikayesi.Sahih bir surette haber veriyorlar: Bir çoban, onları gördükten sonra Kureyş'e haber vermek için Mekke'ye gitmiş. Mekke'ye dahil olduğu vakit, niçin geldiğini unutmuş. Ne kadar çalışmışsa, hatırına getirememiş. Mecbur olmuş, dönmüş. Sonra anlamış ki, ona unutturulmuş.

**Hicrette Rasulullaha yetişerek üçüncü olan Süheyb’i engellemek isteyen müşrikleri bir yandan ok atıcılığıyla tehdit ederken,diğer yandan da Mekkede bulunan mallarını,iki cariyesini bıraktığını söyleyince,kendisini takib etmekten vaz geçip, kendisine izin veriyorlardı.

Rasulullah Medineye varmadan ona yetişmişti.

Bu tavrından ve fedakârlığından dolayı onun hakkında inen ayette:”Yine insanlar arasında kimi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendisini feda eder. Allah ise kullarına çok şefkatlidir.”54

Hz.Peygamberde onun için:”Ey Eba Yahya!Kârlı bir alış veriş yaptın.”diyordu.

Ebu Leheb’in kızı Dürre’de Medineye hicret edenler arasında idi.Kaderin tecellisi..kömür gibi..cehennem odunu ve oduncusu bir anne ve babadan böyle cennet çiçeği bir insanın zuhuru akılla çözülebilecek bir mesele olmayıp,hakim isminin bir tecellisi nazarıyla bakmak gerek.

Ebu Leheb ve Ebi Muayt Rasulullahın iki komşusu idi.Ona en çok eziyet edenlerdendiler.Hidayet nasib olmayınca iman etmedikleri gibi,bir türlü hidayet nasib olmuyordu.Oysa Taiften dönerken hristiyan köle Addas bir sohbette Müslüman oluyordu.

Rasulullah hicret edenlerin en sonuncusu olarak Mekke’den ayrılmıştı.22-Eylül-622 Pazartesi günü Kuba’ya varmış.Arkadan Hz.Ali’de kendilerine yetişmiş ve 14 gün Kuba’da kaldığı süre içerisinde ilk mescidi inşa etmiş ve ilk Cuma namazını burada kılmıştır.
SÜRAKA BİN MALİK

Rasulullahı hicrette takib eden iyi bir yol izleyicisi.İzlerden hayvanların erkeklik-dişilik-yaş,yük devesimi yarış devesimi gibi bir çok özellikleri tesbit edebilen izci.

İzlerden hareketle onları bulmuştu.Ancak üç seferde ona nazar eden peygamberimiz üçünde atının tökezleyip düşmesi sonucu,sonuncuda atın dizlerine kadar atının gömüldüğü yerden duman çıkmış ve atını peygamberimizin himmetiyle kurtararak takibden vaz geçip gelenleri de değişik yönlere yönlendirmiş,zaman kazanmalarını sağlamıştı.

Süraka Müslüman olmamış ancak Rasulullahtan emannâme almıştı.

Daha sonra başından geçen bu olayı Ebu Cehile anlattı.

Süraka öldürmeye veya yakalamaya giderken,küfrünü öldürüyordu.

Süraka da öldürmek için takib ederken hidayete erenlerden….

Tıpkı Sümame ve Fadale gibi ki;Rasulullahı öldürmeye gelmişlerdi..Rasulullah Fadalenin göğsüne elini koyunca onun için Peygamberimiz insanların kendisi için en hayırlı olanı olmuştur.En nefret edilenden en sevilene.O’nu öldürmeye gelenler O’nda diriliyor.O’nun hayatını almak isterken O’nda hayat buluyorlardı.

Rasulullah ona:”Ey Süraka!Kisranın bileziklerini kollarında görür gibi oluyorum”demişti.

Hz.Ömer döneminde Kisra fethedilmiş,kürk ve bilezikleri Medineye getirilmişti. Sürakada Medinede idi.Hz.Ömer gümüş bilezikleri Sürakaya verdi.Bilezikleri bileğine taktı,çokluğundan dirseklerine kadar uzandı.

Böylece bir mucize daha gerçekleşmişti.

*Medine misafirperver bir belde idi.Mekkede hakim Kâbe iken,Medineye Rasulullah ve onun maneviyatı hakim olmuştu.Orada şefkat hakim idi.

-Mekkeli erkekler kadınlarına hakim iken,Medineli kadınlar erkeklere hakimdiler.Mekkeden Medineye göç edenlerde de aynı durum oldu.

Yüklə 1,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   27




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin