Kayseri, abdülmuhsiN 5 kayseri etnografya müzesi 5



Yüklə 1,4 Mb.
səhifə36/44
tarix27.12.2018
ölçüsü1,4 Mb.
#86789
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   44

KEHHALE, ÖMER RIZÂ

(1905-1987) Tarihçi, araştırmacı ve ansiklopedisi.

Dımaşk'ta doğdu. Ticaretle meşgul olan bir ailenin çocuğudur. İlk ve orta öğreni­mini Şam'da yaptı. Yüksek öğrenim için bir yıl Lübnan'da bulunduysa da geri kalan tahsilini yine Şam'da tamamladı. Bir süre ilkokul öğretmenliği yaptıktan son­ra baba mesleği olan ticaretle uğraşmaya başladı. Bu sebeple Cezayir, Fransa. İngiltere, Nijerya ve Sierra Leone'u gezdi. Seyahatin amacı zamanla değişerek ilmî inceleme gezisine dönüştü. Bu ülkelerin etnolojisine dair araştırmalarının ürünü olarak kaleme aldığı otuz makaleyi Elif Bâ gazetesinde yayımladı. Makaleler. Su­riye Eğitim Bakanı ve el-Mecmau'1-iImiy-yü'1-Arabî'nin başkanı Muhammed Kürd Ali'nin dikkatini çekti. Konferans vermesi için başbakan tarafından akademiye da­vet edildi. Şam'daki Dârü'l-kütübi'z-Zâ-hiriyye'de otuz iki yıl memur ve müdür olarak görev yaptı. Bu süre içinde çok sa­yıda Doğulu ve Batılı âlim, edebiyatçı ve araştırmacıyla tanışma imkânı buldu. Da­ha sonra Şam'daki el-Mecmau'1-ilmiyyü'I-Arabî'ye tayin edilen Kehhâle bu görevi sırasında el-Mecmau'l-ilmiyyü'l-Irâki, el-Meclisü'l-a'lâ li'1-ulûm ve'l-fünûn ve'l-âdâb ve'l-uIûmi'l-ictimâiyye(Dımaşk), el-Cem'iyyetü'l-Misriyye li'd-dirâsâti't-târî-hiyye, el-Meclisü'1-a'lâ li'ş-şuûni'l-İslâmiy-ye (Mısır) ve Cem'iyyetü't-türâsi'I'ilmî (Halep) gibi kurumlara üye olarak seçil­di. 30 Kasım 1987'de Şam'da vefat etti ve Bâbüssagir Kabristanı'na defnedildi.

Eserleri. Daha çok ansiklopedik çalış­maları olan Kehhâle'nin en önemli eseri Mu'ce mü'1-mü'e İli tin'dir. Tam adı Muc-cemü'l-mü'ellifîn: Terâcimü musanni­fi'I-kütübi'l-'A.rabiyye olan eserde Keh­hâle kendi zamanına kadar Arapça eser yazan vefat etmiş müellifleri ele almış­tır. Alfabetik olan bu çalışmada bir mü­ellifin kısaca hayatından bahsedildikten sonra eserleri zikredilir. Çok eser sahibi müelliflerin çalışmalarından farklı alan­larda beş tanesi kaydedilir. Ardından bib­liyografya verilir. Mu'cemü'l-mifeUifîn, son iki cildi indeks olmak üzere on beş cilt (sekiz mücelied) olarak basılmıştır.615 Kehhâle, bu baskının XIII. cildine eklediği küçük ha­cimli el-Müstedrek'in yanı sıra müstakil bir el-Müstedrek daha kaleme almış ve önceki ciltlerde yer almayan veya eserin baskısından sonra vefat eden müellifleri eklemiştir (Beyrut 1406/1985) Ferrâc Atâ Salim, eJ-Müstedreic'Ieriyle birlikte ese­rin dört ciltlik şahıs isimleri indeksini ha­zırlamıştır.616 Ferrâc Atâ bu indekste şahısların ölüm tarihini tek­rar vermiş, bazı kişiler hakkında tanıtıcı kısa cümleler yazmıştır. Ayrıca isimleri numaralayarak 19.100 isim belirlemiştir.Kehhâle'nin büyük emek mahsulü olan bu çalışması takdirle karşılanmakla birlik­te bazı hataları da tesbit edilmiştir. Eser­de alfabetik sıralama yanlışları yapılması, aynı kişilerin farklı isim ve lakaplarından dolayı farklı yerlerde mükerreren zikre­dilmesi, tarihlerin yanlış veya eksik yazıl­ması, bazı yer, şahıs ve kitap isimlerinin yanlış kaydedilmesi, bir kısım müelliflerin daha azbilinen isimleriyle yazılması, bazı eserlerin yanlış müelliflere izafe edilmesi eserin eleştirilen noktalarıdır. İdrîs b. Mâhî el-Kaytûnî, İsmail b. Ali el-Ekva". Ab­dullah el-Hıbşî eserdeki bu hataları konu alan makaleler yazdıkları gibi 617 Ferrâc Atâ da indeksinde hatalara işaret etmiştir Muhammed Hayr Ramazan Yûsuf esere bir tekmile yazarak 1397-1415 (1977-1995) yılları arasında vefat eden müellifleri eklemiştir (Beyrut 1418/1997).



Bibliyografya :

Ömer Rızâ Kehhâle, el-Müstedrek "alâ Mu'ce-mi'l-mû'eUipn, Beyrut 1406/1985, s. 7-10; Ed-hem el-Cündî, A'lâmü'l-edeb ue'l-fen, Dımaşk 1958, II, 146; Hassan b. Bedreddin el-Kâtib, et-Meusû'atü'l-mûceze,D\maşk 1971, VI, 193;En-ver e!-Cündî. A'lâmü'l-karni'r-râ'bi1 'aşer et-hlcrt, Kahire 1981, s. 179-188; M. Abdûllatîf

Salih el-Ferfûr. A'lamü Dtmaşk fi'l-karni'r-râ-bt' 'aşerel-hicrt, Dımaşk 1408/1987, s. 382-383; Ahmed el-Alâvine, Zeylü'l-A'tâm, Cidde 1418/1998, s. 142-143; Ferrâc Atâ Salim. Keş-şâfü Mu'cemi't-mü'elliftn ti-Kehhâte, Riyad 1419/1998, I-IV; Nizâr Abaza - M. Riyâzel-Mâ-lih. İtmâmü'l-A'lâm, Beyrut 1999, s. 191-192; İdrîs b. Mâhî el-Kaytûnî, "Nazra fî Mu'cemi'l-mü'cllifîn", MMLADm., XLiI (1967). s. 299-320; XLVI (1971), s. 302-323; İsmail b. Ali el-Ekva'. '"Havle Mu'remİİ-mirellifîn", a.e., Ll (1976), s. 397-415; Abdullah el-Hıbşî, '"lîışhî-hu'1-a'Iâmi'l-Yemeniyye IT kitabi Mutemi'I-mü'ellimı", Mecelletü'l-'Arabî, XVI/3-4, Riyad 1981, s. 208-226; "Vefeyât", Âlemü't-kûtüb, IX/1, Riyad 1408/1988, s. 139-140. Muhammed Abdûllatîf

KEHKEŞAN

Divan şiirinde ve çeşitli efsanelerde adı geçen bir yıldız kümesi, Samanyolu.

Farsça'da "saman" mânasına gelen kâh keh ile "çekenler" demek olan keşân kelimeleriyle yapılmış, "saman çeken­ler, saman taşıyanlar" anlamındaki bu isimle güneş sisteminin de içinde bulun­duğu, dünyadan çok uzakta ve merkez­den dışa doğru sayıca azalan, disk şeklin­de, bulutsuz gecelerde açıkça görülebilen yıldızlar kümesi ifade edilmiştir. Beyaz bir yol halinde görülen sayısız yıldızdan İba­ret bu küme için Farsça'da kâh-enkân. pâlâheng denildiği gibi Arapça'da me-cerre ve hakbâ adlan kullanılmıştır. Bir­çok Doğu ve Batı milletinin efsanelerinde çeşitli şekillerde yer alan kehkeşan. Yu­nan mitolojisine göre Jüpiter'in karısı Ju-no'nun Hercules'i emzirirken göğsünden düşerek gökyüzüne dağılan birkaç damla sütten meydana gelmiştir. Bundan dola­yı yıldız kümesine İngilizce'de milky way (süt yolu) denmiştir. Yakut efsanelerinde "göğün dikiş yeri" veya "Tann'nm dünya­yı yarattığı sıralardaki ayak izleri" kabul edilmişken Kuzeybatı Sibirya'da Vogul, Orta Sibirya'da Tunguz kavimleriyle Macarlar'ın efsanelerinde "altı ayaklı geyiği avlamak için ayaklarına kayak takan av­cının kayak izleri" şeklinde düşünülmüş­tür.

Türk efsanelerinde kehkeşan daima yön tayiniyle ilgili olarak yer alır. Nitekim Anadolu'da kullanılan "gökdere, gök yo­lu" tabirleri, Hun Türkleri'nin Avrupa'ya akınlarında kehkeşan istikametinde ta­kip ettikleri "ordu yolu"nun izlerini akset­tirmektedir. Değişik coğrafyalarda yönü az çok farklılık gösteren kehkeşan, Özel­likle yaz aylarında Orta Asya ile Avrupa arasında uzanan bir yol gibi göründüğün­den büyük göçler bu yol doğrultusunda yapılmıştır. Türk dilinin Farsça kehkeşan kelimesini henüz tanımadığı zamanda ve yörelerde Kırgizlar'ın "kuş colı (yolu)", Türkmenler'in "kuşlar yolı". Kazan Türk­leri'nin "kiyik (yabani) kaz yulı" şeklindeki adlandırmaları astronomi gözlemine da­yanan yön tayini anlayışıyla ilgilidir. Os­manlı Türkçesi'nde de kehkeşana İslâmî bir tasavvurla birlikte yine yön bildiren "hacılar hac yolu" denmiştir.

Fars efsanelerine göre kehkeşan, ker­piç ustalarına saman taşıyanların düşür­düğü saman çöp ve tozlarından meyda­na gelmiştir. Türkçe'de "saman uğrusu" adı da bu efsanenin bir saman hırsızının bıraktığı İzler tasavvuruna dayanmasın­dan ortaya çıkmıştır. Necâtî Bey"in, "Devr-i felek ki arpa kadar zulme meyi ede Dest-i adaletin sala çok kehkeşana tîğ" beytindeki, feleğin yaptığı zulümden dolayı kehkeşana kılıç çekilmesi tasavvu­ru zulüm (kötülük) uğru (hırsız) arpa (sa­man çalınması) arasında kurulmuş olan ilgiden dolayıdır. Ayrıca zulümdeki "ka­ranlık" mânası yönünden de gece bastırır bastırmaz kehkeşanın görüneceği kaste­dilmiştir. Türkiye Türkçesi'nde "saman yolu, samanlıkyolu, gök yolu, gök kapısı" gibi sözlerle de kehkeşan anlatılmıştır.

istanbul'da çıkarılan Kehkeşan mecmuasının ilk sayısının kapağı Kehkeşan motifi divan şiirinde çeşitli

şekillerde görülmektedir. Bazan hem çok­luğu hem parlaklığı itibariyle âşığın göz yaşı olarak ele alınmış, şekli itibariyle de daha çokyoia benzetilmiştir. Hayâlî'nin, "Aks-i râh-ı pür-şükûfendir miyan- bend-i felek" mısraında kehkeşan sevgilinin yıl­dız çiçekleriyle dolu yolunu ifade etmek üzere kullanılmıştır. Ayrıca yine şekil yö­nünden kervana da benzetildiğinden di­van şiirinde "kervan-râh-ı kehkeşan" ta­birine sık sık rastlanır. Ahmed Paşa'nın, "Geh kâhkeşan gâh iletip hırmen-i mehten DOlâb-ı felekdelv ile dökerdi ana mâ" beytinde kehkeşanın ay harmanın­dan saman götürmesi ve "felek dolabı"-nın delv ile (kova = kova burcu) ona su dök­mesi bir arada zikredilerek kerpiç yapı­mına telmihte bulunulmuştur. NevTnin, "Kem kâse bezm-i işretine mâh-ı asu­man Yetmez ziyafetinde simât olsa keh­keşan" beytinde kehkeşan, kendisini teş-kii eden küme içindeki yıldız bolluğundan ötürü Övülen şahsın sofrasındaki zengin­liği ifade eder. Bazan da Şeyhî'nin, "San dâneyidi encüm ü dâm idî kehkeşan Yâ sayd-ı nesr-i tâyire pertâb idi şihâb" bey­tinde olduğu gibi kehkeşan tuzağa, yıldız­lar ise kuşları aldatmak için içine serpil­miş yeme benzetilmiştir.

Yakın dönem Türk matbuatında "Keh­keşan" adı verilen bazı edebî dergiler ya­yımlanmıştır. Bunlardan Trabzon'da Ali Rıza tarafından çıkarılan dergi on beş günlük "musavver, edebî, fennî, ziraî, ti­carî, sınaî bir mecmua" olarak23 Tem­muz 1909 ile 1910 arasında yirmi dört sayı çıkarılmıştır. Şiir, makale, tenkit, fel­sefi yazılar, kısa hikâye ve musahabelerin yer aldığı mecmuada Hamâmîzâde İhsan, Halil Nihad (Boztepe). İbrahim Alâeddin (Gövsa) ve Tahsin Nâhid gibi imzalar gö­rülmektedir. Fecr-i Âtî'nin yerini almak İsteyen Yeni Nesil adlı edebî grubun ya­yın organı olarak İstanbul'da neşredilen Kehkeşan ise "fennî, edebî, içtimaî on beş günde bir neşrolunur mecmua-i mu­savver" tanıtımıyla yayın hayatına girmiş, 8 Eylül 1912-2 Eylül 1914 tarihleri ara­sında sadece dokuz sayı çıkabilmiştir. Gö­rülebilen beş sayısındaki başlıca imzalar şunlardır: Hasib (Dinçsoy), Hâlid Fahri (Ozansoy). İsmail Hami (Danişmend), Sadi, Münir Süreyya (Münir Süleyman Çapanoğ­lu), Selâhaddin Enis (Kantarağasızâde, Atabeyoğlu), Yusuf Ziya (Ortaç).



Bibliyografya :

Burhân-ı Kâh' Tercümesi, s. 685; [Redhouse], İlaveli Lugat-ı Osmaniye, İstanbul 1283,11, 181; a.mlf., A Turkish and Engtish Lexicon, İstanbul 1890, s. 1520;Şükûn. Farsça-Türkçe Lügat, 5. 1492; Tarama Sözlüğü, Ankara 1967-71,111, 1893; V, 3290; Agâh Sırrı Levend, Diu&n Edebi­yatı (istanbul 1943), İstanbul 1980, s. 216-217; Yusuf Ziya Ortaç. Bizim Vb/cuşjstanbul 1966, s. 11-15; Halit Fahri Ozansoy, Edebiyatçılar Çeu-remde, Ankara 1970, s. 228-230; Mehmed Ça-vuşoğlu. Mecali Bey Dîvânı'nın Tahlili, İstan­bul 1971, s. 252;BahaeddinÖgel. Türk Mitoloji­si, İstanbul 1971, II, tür.yer.; Hasan Duman. Ka­talog, s. 206; Cemâl Kurnaz. Hayâli Bey Dîuânı (Tahlili), Ankara 1987, s. 439; M. Nejat Sefer-cioğlu, Neu'î Dîuâm'mn Tahlili, Ankara 1990, s. 334-359; İskender Pala. Ansiklopedik Dİuân Şiiri Sözlüğü, Ankara 1999, s. 236; Dİhhudâ, Luğatnâme, XXII, 298; Cengiz Yurdanur, "Keh­keşan", TDEA.V, 260. Nazım H. Polat




Yüklə 1,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin