Şüphesiz biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye.
Edip Yüksel Meali
Biz, kimlerin erdemli davranacağını sınamak için, üzerindeki maddelerle yeryüzünü süsledik.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Biz yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye yarattık ki, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim.
Süleyman Ateş Meali
Biz yeryüzündeki şeyleri, kendisine süs olsun diye yarattık ki onların, hangisinin daha güzel iş yaptığını deneyelim.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Biz, yeryüzündeki şeyleri ona bir süs yaptık ki, insanları, içlerinden hangisi amel yönünden daha güzeldir diye imtihan edelim.
Yusuf Ali (English)
That which is on earth we have made but as a glittering show for the earth,(2332) in order that We may test them - as to which of them are best in conduct. *
M. Pickthall (English)
Lo! We have placed all that is in the earth as an ornament thereof that we may try them: which of them is best in conduct.
Kehf Suresi 8
وَإِنَّا
biz elbette
لَجَاعِلُونَ
yaparız
مَا عَلَيْهَا
(yerin) üzerindekileri
صَعِيدًا
bir toprak
جُرُزًا
kupkuru
Türkçe Transcript (*)
Ve-innâ lecâ’ilûne mâ ‘aleyhâ sa’îden curuzâ(n)
Ali Bulaç Meali
Biz gerçekten (yeryüzü) üzerinde olanları kupkuru-çorak bir toprak yapabiliriz.
Edip Yüksel Meali
Ve elbette biz onun üzerinde bulunanları çorak bir toprak haline dönüştüreceğiz.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Şüphesiz biz, yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak yapacağız.
Süleyman Ateş Meali
Biz elbette (bir gün) yerin üzerindekileri kupkuru bir toprak yaparız. *
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Ve şu da bir gerçek ki biz, yeryüzündeki her şeyi, bitki bitirmeyen/kıtlık ve ölüme yol açan kupkuru bir toprak haline elbette getireceğiz.
Yusuf Ali (English)
Verily what is on earth we shall make but as dust and dry soil (without growth or herbage).(2333) *
M. Pickthall (English)
And lo! We shall make all that is therein a barren mound.
Kehf Suresi 9
أَمْ
yoksa
حَسِبْتَ
mi sandın?
أَنَّ
sadece
أَصْحَابَ
sahiplerinin
الْكَهْفِ
Kehf
وَالرَّقِيمِ
ve Rakim
كَانُوا
olduklarını
مِنْ آيَاتِنَا
bizim ayetlerimizden
عَجَبًا
şaşılacak
Türkçe Transcript (*)
Em hasibte enne ashâbe-lkehfi ve-rrakîmi kânû min âyâtinâ ‘acebâ(n)
Ali Bulaç Meali
Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?
Edip Yüksel Meali
Mağaradakilerin ve onlarla ilgili rakamların ilginç kanıtlarımızdan başka bir şey olduğunu mu sandın? *
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Yoksa sen Ashabı Kehf'i ve Rakim'i (isimlerinin yazılı bulunduğu taş kitabeyi) şaşılacak âyetlerimizden mi sandın?
Süleyman Ateş Meali
Yoksa sen, sadece Kehf ve Rakim sahiplerinin bizim şaşılacak ayetlerimizden olduklarını mı sandın? (onlardan başka çok daha acaip ayetlerimiz vardır. Arzı yeşertip sonra kurutmamız da şaşılacak ayetlerimizden değil midir?) *
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Yoksa sen o Ashab-ı Kehf'i, mağara ve kitabe yâranını, bizim ayetlerimizden, hayrete düşüren bir tanesi mi sandın?
Yusuf Ali (English)
Or dost thou reflect(2334) that the Companions of the Cave(2335) and of the Inscription(2336) were wonders among Our Sign? *
M. Pickthall (English)
Or deemest thou that the People of the Cave and the Inscription are a wonder among Our portents?
“Kehf” mağara ve dağların içindeki dehliz demektir. “Rakîm” ise âyette söz konusu edilen mağaraya konulan kitabedir. Bazı bilginlere göre rakîm, mağaraya sığınan gençlerin mensub olduğu köyün veya kentin adıdır. Rakîm, yüksek dağ ve tepe anlamına da gelmektedir. Bu âyette; Allah’ın, hayret uyandıran delillerinin “Ashab-ı Kehf”ten ibaret olmadığına, sürekli olarak gerçekleştikleri için, sıradan işlermiş gibi algılanan sayısız olayların da birer ilâhî kudret göstergesi olduklarına dikkat çekilmektedir.
Kehf Suresi 10
إِذْ
zaman
أَوَى
sığındıkları
الْفِتْيَةُ
o gençler
إِلَى الْكَهْفِ
mağaraya
فَقَالُوا
dediler
رَبَّنَا
Rabbimiz
آتِنَا
bize ver
مِنْ لَدُنْكَ
katından
رَحْمَةً
bir rahmet
وَهَيِّئْ
ve hazırla
لَنَا
bize
مِنْ أَمْرِنَا
şu işimizden
رَشَدًا
bir çıkış yolu
Türkçe Transcript (*)
İż evâ-lfityetu ilâ-lkehfi fekâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten veheyyi/ lenâ min emrinâ raşedâ(n)
Ali Bulaç Meali
O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: 'Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).
Edip Yüksel Meali
Gençler mağaraya sığındıklarında, "Rabbimiz bize merhametini yağdır ve bu durumdan bize bir kurtuluş yolu göster," demişlerdi.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
O gençler mağaraya sığınınca şöyle dediler: "Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bizim için şu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla."
Süleyman Ateş Meali
O gençler mağaraya sığındılar: Rabbimiz, bize katından bir rahmet ver ve bize şu işimizden bir çıkış yolu hazırla!" dediler.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Hani, o yiğit gençler o mağaraya sığındılar da şöyle dediler: "Ey Rabbimiz, katından bir rahmet ver bize ve bizim için bir çıkış yolu lütfet işimize."
Yusuf Ali (English)
Behold, the youths betook themselves(2337) to the Cave: they said, "Our Lord! bestow on us Mercy from Thyself, and dispose of our affair for us in the right way!"(2338) *
M. Pickthall (English)
When the young men Red for refuge to the Cave and said: Our Lord! Give us mercy from Thy presence and shape for us right conduct in our plight