Kayyimen liyunżira be/sen şedîden min ledunhu veyubeşşira-lmu/minîne-lleżîne ya’melûne-ssâlihâti enne lehum ecran hasenâ(n)
Ali Bulaç Meali
Dosdoğru (bir Kitaptır) ki, kendi katından şiddetli bir azabla uyarıp-korkutmak ve salih amellerde bulunan mü'minlere müjde vermek için (onu indirdi); şüphesiz onlara güzel bir ecir vardır.
Edip Yüksel Meali
Kusursuz bir (kitap)... O'ndan gelecek şiddetli bir cezaya karşı uyarsın ve erdemli davranan müminlere kendileri için güzel bir ödülü müjdelesin.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Onu dosdoğru (bir kitap) olarak (indirdi) ki katından gelecek şiddetli azaba karşı (insanları) uyarsın ve yararlı işler yapan müminlere kendileri için güzel bir mükafat bulunduğunu müjdelesin.
Süleyman Ateş Meali
Onu dosdoğru (bir Kitap) olarak indirdi ki katından gelecek şiddetli azaba karşı (insanları) uyarsın ve iyi işler yapan mü'minlere de kendileri için güzel mükafat bulunduğunu müjdelesin.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve barışa yönelik hayırlı ameller sergileyen müminlere, kendileri için güzel bir ödül öngörüldüğünü muştulasın...
Yusuf Ali (English)
(He hath made it) Straight(2327) (and Clear) in order that He may warn (the godless) of a terrible Punishment from Him, and that He may give Glad Tidings to the Believers who work righteous deeds, that they shall have a goodly Reward, *
M. Pickthall (English)
(But hath made it) straight, to give warning of stem punishment from Him, and to bring unto the believers who do good works the news that theirs will be a fair reward.
Kehf Suresi 3
مَاكِثِينَ
kalacaklardır
فِيهِ
onun içinde
أَبَدًا
sürekli olarak
Türkçe Transcript (*)
Mâkiśîne fîhi ebedâ(n)
Ali Bulaç Meali
Onlar orada ebedi olarak kalıcıdırlar.
Edip Yüksel Meali
Ki orada sürekli kalacaklardır.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Onlar orada sürekli kalacaklardır.
Süleyman Ateş Meali
Onlar sürekli olarak o mükafat içinde bulunacaklardır.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Onlar, o hal üzere sonsuza dek kalıcıdırlar.
Yusuf Ali (English)
Wherein they shall remain forever:(2328) *
M. Pickthall (English)
Wherein they will abide for ever;
Kehf Suresi 4
وَيُنْذِرَ
ve uyarması için
الَّذِينَ قَالُوا
diyenleri
اتَّخَذَ
edindi
اللَّهُ
Allah
وَلَدًا
çocuk
Türkçe Transcript (*)
Veyunżira-lleżîne kâlû-tteḣaża(A)llâhu veledâ(n)
Ali Bulaç Meali
(Bu Kur'an) 'Allah çocuk edindi' diyenleri uyarıp-korkutur.
Ve "Allah bir çocuk edindi" diyenleri uyarsın diye indirdi onu.
Yusuf Ali (English)
Further, that He may warn those (also) who say, "(Allah) hath begotten a son":(2329) *
M. Pickthall (English)
And to warn those who say: Allah hath chosen a son,
Kehf Suresi 5
مَا
yoktur
لَهُمْ
onların
بِهِ
bu hususta
مِنْ عِلْمٍ
hiçbir bilgisi
وَلَا لِآبَائِهِمْۚ
ve atalarının
كَبُرَتْ
ne büyük (küstahça)
كَلِمَةً
söz
تَخْرُجُ
çıkıyor
مِنْ أَفْوَاهِهِمْۚ
ağızlarından
إِنْ يَقُولُونَ
onlar söylemiyorlar
إِلَّا
başka bir şey
كَذِبًا
yalandan
Türkçe Transcript (*)
Mâ lehum bihi min ‘ilmin velâ li-âbâ-ihim(c) keburat kelimeten taḣrucu min efvâhihim(c) in yekûlûne illâ keżibâ(n)
Ali Bulaç Meali
Bu konuda kendilerinin ve atalarının hiç bir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar sadece yalan söylüyorlar.
Edip Yüksel Meali
Ne onların, ne de atalarının bu konuda bir bilgileri yoktur. Ağızlarından ne büyük bir söz çıkıyor! Yalandan başka şey söylemiyorlar.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük bir iftiradır. Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Süleyman Ateş Meali
Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından ne büyük (küstahça) söz çıkıyor! Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Ona ilişkin ne kendilerinin bir ilmi vardır ne de atalarının. Söz olarak ne büyüktür ağızlarından çıkıveren! Onlar bir yalandan başka şey söylemiyorlar.
Yusuf Ali (English)
No knowledge have they of such a thing, nor had their fathers. It is a grievous thing that issues from their mouths as a saying.(2330) What they say is nothing but falsehood! *
M. Pickthall (English)
(A thing) whereof they have no knowledge, nor (had) thee fathers. Dreadful is the word that cometh out of their mouths. They speak naught but a lie.