İKİNCİ BÖLÜM
KELİMELER
KELİME NEDİR
112. Kelime, mânâsı veya gramer vazifesi bulunan ve tek başına kullanılan ses veya sesler topluluğudur.
Mânâlı veya vazifeli olma
Kelimeler mânâlı veya gramer vazifeli dil birlikleridir. En küçük dil birlikleri olan seslerin, evvelce de gördüğümüz gibi, mânâları veya gramer vazifeleri yoktur. Onlar sadece kelimelerin, dolayısıyla dilin yapısında kullanılan malzeme vazifesini görürler. Tek tek hiçbir varlığı, hiçbir nesneyi karşılamaz, hiçbir mânâ ifade etmezler. Dilde de ancak kelime bünyesinde kullanılma sahasına çıkarlar. Yani sesler en küçük dil birlikleridir. Fakat bir mânâlı şekiller manzumesi olarak insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilde mânâlı ve müstakil hüviyetli dil birlikleri olarak vazife görmezler. Ancak, bu şekilde vazife gören dil birliklerinin, yani kelimelerin yapısını meydana getirirler. Dildeki mânâlı birlikler kelimeler, kelimelerin meydana getirdiği kelime gurupları ve cümlelerdir. Canlı cansız bütün varlıklar, mefhumlar, hareketler, fikirler, dilde bu mânâlı birliklerle karşılanırlar. Kelime gurupları ve cümleler kelimelerden yapıldığına göre, demek ki, kelimeler mânâlı en küçük dil birlikleridir. Fakat hemen ilâve edelim ki kelimelere mânâlı en küçük dil birlikleri demek kâfi değildir. Bu tarif bütün kelimeleri içine almaz. Çünkü kelimelerin büyük bir kısmı mânâlı olmakla beraber bazılarının tek başlarına mânâları yoktur; bunlar ancak diğer kelimelerle birlikte kullanılırken mânâlı bir vazife görür, bir dereceye kadar bir mânâ kazanırlar. Yani bazı kelimelerin, ileride kelimelerin mânâ ve vazifeleri üzerinde dururken etraflı olarak göreceğimiz gibi, sadece gramer vazifeleri vardır: ile, için gibi. Şu hâlde kelimeler mânâsı veya gramer vazifesi olan en küçük dil birlikleridir.
Kelimelerin mânâları, esas itibariyle, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli antlaşmalara dayanır. Kelimeler canlı cansız varlıkları, mefhumları, hareketleri ve onların hâllerini karşılar ve temsil ederler. Kelimelerin mânâlarını teşkil eden bu karşılama ve temsil ses ve ses toplulukları ile varlıklar arasında bir uyma, bir birleşme bulunmasındandır. Sesle nesne arasındaki bu uymayı, bu birleşmeyi, bu birbirini karşılamayı her kavim kendisine göre yapmış, böylece ayrı ayrı dillerde ayni nesneler ayrı ayrı ses veya ses toplulukları ile karşılanmışlardır. Nesnelerin bu şekilde ses veya ses toplulukları ile karşılanışı, kitabın giriş bahsinde de söylediğimiz gibi, gizli antlaşmalara dayanmaktadır. Fakat bu gizli antlaşmaların mahiyeti ve sebepleri belli değildir. Yani sesle nesne, kelimelerle mânâları arasında mevcut uygunluk önceden kabul edilmiş ve kökleşmiş bir birleştirme dışında her hangi bir münasebet ifade etmemektedir. Meselâ taşa niçin taş, yola niçin yol, ata niçin at denmiştir, bilinmez. taş, yol, at kelimeleri ile karşıladıkları varlıklar arasında önceden öyle kabul edilmiş olma dışında belli bir sebebe dayanan her hangi bir münasebet yoktur. Bu hususta yalnız tabiat taklidi kelimeler istisna teşkil ederler. Tabiattaki sesleri taklit suretiyle ortaya çıkmış kelimelerde sesle nesne, kelime ile mânâ arasında önceden öyle kabul edilmiş olmak dışında mantıkî bir münasebet vardır. Çünkü böyle kelimeler seslerin taklidine dayandıkları için nesne sesle değil, ses sesle karşılanmıştır. Tabiattaki seslerin dildeki ses toplulukları, yani kelimelerle aynen karşılanması şüphesiz mümkün değildir. Onun için tabiat taklidi kelimelerle karşılıkları arasında tam bir ses ayniliği olduğu düşünülemez. Arada sadece bir benzerlik, nesnenin sesini hatırlatan bir ses yakınlığı bulunur. Fakat bu benzerlik ve yakınlık tabiat taklidi kelimelerde sesle nesne, kelime ile mânâ arasında diğer kelimelerde bulunmayan mantıkî bir münasebetin mevcut olduğunu göstermeğe kâfidir. Bu mantıkî münasebet bazı tabiat taklidi kelimelerde de zamanla unutulabilir. O zaman bu kelimeler de diğer kelimeler gibi mânâsı ile mantıkî hiçbir münasebeti olmayan bir duruma düşerler. Fakat bu az görülen bir hâldir ve tabiat taklidi kelimelerde kelimenin sesi umumiyetle karşıladığı nesnenin sesini andırır: şırıltı, hışırtı, fısıltı gibi.
Tek başına kullanılma
Kelimeler dilde tek başlarına, müstakil olarak kullanılan dil birlikleridir. Kendilerinden büyük birlikler olan kelime gurupları ve cümle içinde dahi müstakil hüviyetlerini kaybetmezler. Kelime gurupları ve cümle bitişik kelimeler hâlinde değil, kelime toplulukları hâlinde bulunurlar. Kelimeler kendilerinden büyük bu birlikler içinde bir araya gelirken arka arkaya söylenmeleri dolayısıyla bitiş ve başlangıç noktalarında ses bakımından birbirlerine bağlanırlar. Fakat vurguları ve mânâları bakımından daima istiklâllerini muhafaza ederler. Ayni şekilde yazıda da kelimeler ayrı yazılır ve birbirlerine birleştirilmezler. Kelimeden küçük dil birlikleri ise müstakil bir hüviyete sahip değildir. Sesler, ekler ve bir kısım köklerden ibaret olan bu birlikler ancak kelime içinde kullanılma sahasına çıkar ve vazife görürler. Yani kelimeler tek başlarına, müstakil olarak kullanılan en küçük dil birlikleridir. Bu dil birlikleri belirli tertiplerde yan yana gelerek daha büyük birlikler olan kelime guruplarını ve cümleleri meydana getirirler. Demek ki dil büyük bu kelimeler manzumesi, kelimeler dil denilen müessesenin tek tek tam bir müstakil hüviyetle kullanılan uzuvlarıdır.
Kelimenin yapısı
Kelimeler ses veya ses toplulukları hâlinde bulunurlar. Yani kelimelerin yapısını bir veya birden çok ses teşkil eder. Fakat tek sesli kelimeler çok azdır. Kelimelerin asıl büyük kısmı çok seslidir. Tek sesli kelimelerin sesi tabiî ancak vokal olabilir: o, a gibi. Konsonantlar tek başlarına söylenemedikleri için yalnız olarak kelime olamazlar. Birden fazla sesli kelimelerin en küçüğü ise iki sesli olur.
YAPI BAKIMINDAN KELİMELER
113. Kelimelerin yapısını ses ve şekil olmak üzere iki bakımından ele almak lâzımdır. Çünkü kelimelerin bir ses yapısı, bir de şekil yapısı vardır. Ses yapısı kelimelerin, bünyesindeki seslerin birbirleriyle münasebetleri bakımından gösterdiği manzara olup onların söylenişleri ile ilgilidir. Yani ses yapısı kelimelerin söyleniş bakımından göze çarpan yapısıdır ki buna kelimelerin dış yapısı da diyebiliriz. Şekil yapısı ise kelime bünyesinin, içinde bulundurduğu mânâlı ve gramer vazifeli şekiller bakımından gösterdiği manzaradır. Yani kelimelerin bünyesinde onlara mânâ veren birtakım şekiller bulunur. Kelimelerin şekil yapısı işte bu şekillerin meydana getirdiği yapıdır. Kelimelerin mânâ yapısını teşkil eden bu yapıya da kelimelerin iç yapısı diyebiliriz. Kelimelerin kulağa hitap eden ses yapısı ile anlayışa hitap eden şekil yapısı şüphesiz kelime içinde birbirine girmiş bir durumda bulunurlar. Fakat kelime bünyesine dikkat edilince bu iki yapı kolaylıkla birbirinden ayırt edilebilir.
SES YAPISI BAKIMINDAN KELİMELER
Heceler
Ses birlikleri, heceler
114. Ses yapısı bakımından ele alınınca kelimelerin bünyesinde birtakım ses birlikleri olduğu göze çarpar. Bu ses birlikleri ya tek sesler veya ses gurupları hâlinde bulunurlar: a-çı-lış, ge-zin-ti gibi.
Ses birlikleri birden fazla sesli dil birliklerinin, bu arada kelimelerin yapısının kuruluşunda mühim bir rol oynarlar. Evvelce seslerin birleşmeleri bahsinde de gördüğümüz gibi sesten büyük dil birliklerinin, bu arada kelimelerin yapısını teşkil eden ses toplulukları ses yığınları hâlinde değil, ses zincirleri hâlinde bulunurlar. Yani sesten büyük bir dil birliğini meydana getiren sesler müstakil olarak tek tek arka arkaya dizilmezler. Aralarında zincir şeklinde bir birleşme olur. Kelimenin ses bütünlüğü, seslerden örülmüş derli toplu bir şekil alması ancak bu suretle temin edilir. Bir kelimede yan yana gelen seslerin birbirleri ile birleşmeleri kaynaşma ve bağlantı hâlinde olmak üzere iki şekilde ortaya çıkar. Kaynaşma şeklinde olan birleşme yan yana gelen seslerin bir ses gurubu meydana getirmelerine sebep olur. Çünkü bu birleşmede yan yana gelen seslerin teşekkülü için harekete geçen ses organları sesler için yaptıkları ayrı hareketleri ayni istikamette birbirleriyle birleştirirler. Böylece bir ses gurubu teşkil eden birden fazla ses için ses organları tek hareket, tek istikametli bir hareket yapmış olur ve ses gurubu tek ses telâffuz ediliyormuş gibi bir çırpıda çıkar. Kelime bünyesinde ancak muayyen sesler bir ses gurubu hâlinde birleşirler. Bu yüzden bir kelimede, yan yana gelen seslerin sayılarına ve cinslerine göre bir veya birden fazla ses gurubu bulunur. Vokalle başlayan bir kısım kelimelerde ise baştaki vokal kendisinden sonra gelen ses guruplarına girmez ve tek başına kalır. İşte yan yana gelen seslerin kaynak şeklinde bir birleşme ile gurup gurup birbirlerine bağlanmaları sesten büyük dil birliklerinin, bu arada kelimelerin bünyesinde tek ses veya ses gurubu şeklinde parçaların ortaya çıkmasına sebep olur. Kelime bünyesinin bu parçalarına, bu tek ses veya ses guruplarına ses birlikleri diyoruz. Ses birlikleri kelime dediğimiz ses zincirinin halkalarıdır. Tek ses olsun, ses gurubu olsun, her ses birliğinde tam bir ses bütünlüğü vardır. Çünkü bir ses birliği için ses organları tek bir hareket yaparlar; tek ses veya ses gurubu olan ses birliği bir çırpıda, bir darbe hâlinde çıkarılır. Bünyesinde birden fazla ses birliği bulunan kelimelerde yan yana gelen ses birlikleri de birbirleriyle birleşirler. Fakat bu birleşme kaynaşma şeklinde değil, bağlantı şeklinde olur. Yani önce gelen ses birliğinin son sesi, sonra gelen ses birliğinin ilk sesine bağlanır. Bu bağlanış her iki birliğin diğer seslerine intikal etmez. Çünkü iki ses birliği için ses organları iki hamle, ayrı istikametli iki hareket yaparlar. Aradaki bağlantı sadece ilk birliğin son sesinin teşekkülünü tamamlayan ses organlarının sukûnet hâline dönmeden ikinci belirliğin ilk sesinin teşekkülü için ayrı istikamette harekete geçmelerinden ibarettir. Birbirine bağlanan iki ses bir ses birliğinin içindeki sesler gibi ayni istikamette bir birleşme yapmadıkları için ortaya kırık bir birleşme çıkar ve böylece iki birlik birbirine sadece eklenmiş olur. Bu suretle birbirine eklenen ses birliği halkaları kelime dediğimiz ses zincirini meydana getirirler.
Kelimelerde heceler
115. Bir kelime bir veya birden fazla ses birliğinden teşekkül eder. Demek ki bir kelimede en az bir ses birliği, yani bir ses veya bir ses gurubu bulunur. O hâlde en küçük kelime tek sesten ibaret olan kelimedir. Fakat biraz yukarıda da söylediğimiz gibi tek sesli kelimeler çok azdır. Kelimelerin büyük bir kısmının bünyelerinde birden fazla ses bulunur. Birden fazla sesle kurulmuş olan kelimelerin bünyesinde ise en az bir ses gurubu mevcuttur. Bir ses gurubundan büyük kelimeler de birden fazla ses birliğinden teşekkül ederler. Birden fazla ses birliğinden yapılmış olan kelimelerin içinde en az bir ses gurubu bulunur, fakat birden fazla tek ses bulunamaz. Yani birden fazla ses birliğinden yapılmış olan kelimeler ya bir sesle bir veya birden fazla ses gurubundan teşekkül ederler, yahut tamamıyla ses guruplarından yapılmış bulunurlar. Demek ki bir ses birliği olarak tek ses ancak bir kısım kelimelerin yapısında görülür. Bulunduğu yer ise daima kelimenin başıdır. Yani kelimelerin ancak birinci birlikleri tek ses olabilir. İlk birlikten sonraki birlikler daima ses gurupları hâlinde bulunurlar. Bir birlik olarak bir kısım kelimelerin başında bulunan bu tek seslerin cinsi de ancak vokal olabilir. Konsonantlar tek başlarına söylenemedikleri için bir ses birliği olarak kelime bünyesinde tek ses hâlinde kullanılmazlar. Demek ki bir birlik olarak tek ses, tek sesli kelimeler dışında, ancak vokalle başlayan bir kısım kelimelerde bulunur. Vokalle başlayan bu kelimelerin ilk birlikten sonraki ses birlikleri ile vokalle başlayan diğer kelimelerin ve konsonantla başlayan bütün kelimelerin bütün ses birlikleri ise ses gurupları hâlinde bulunurlar.
Eklerde heceler
116. Tek ses veya ses gurubu hâlinde olan ses birlikleri yalnız kelime dediğimiz tek başına kullanılan dil birliklerinin bünyesinde görülmez. Sesten büyük fakat kelimeden küçük olan, tek başına kullanılamayıp kelime içinde vazife gören dil birliklerinin yapıları da bu ses birliklerinden kurulmuştur. Ek adını verdiğimiz ve kelimelerin şekil yapısının unsurları olan bu dil birliklerinin bünyesinde de, tıpkı kelimelerde olduğu gibi, tek ses veya ses gurubu hâlinde bulunan ses birlikleri görülür. Yalnız ekler tek başlarına kullanılmadıkları için onların bünyesindeki ses birlikleri nisbet ve sayı itibariyle kelimelerdekilerden biraz farklı bir durumda bulunurlar. Bir kere tek sesli ekler tek sesli kelimelere nisbetle daha çoktur. Sonra eklerdeki ses birliklerini sayısı hiçbir zaman kelimelerdeki kadar çok olmaz. Çünkü bütün ekler kelimelerin içine girerler. Kelimelerdeki ses birliklerinin sayısı birden başlayarak ona varabilir, hatta bazen onu bile geçebilir. Bu arada bünyesindeki ses birliklerinin sayısı üçü geçen kelimeler pek çoktur. Hâlbuki eklerin bünyesinde hemen hemen hep bir veya iki ses birliği bulunur. Bunların da birincisi ikincisinden; yani tek ses birliğinden ibaret olan ekler, iki ses birliğinden yapılmış eklerden daha çoktur. İçinde üç ses birliği bulunan ekler ise çok nadirdir.
Hecenin yapısı
117. İşte kelimelerin ve sesten büyük diğer dil birliklerinin bünyesinde görülen bu ses birliklerine hece adı verilir. Demek ki hece kelimelerde bulunan ve bir hamlede söylenen, ağızdan bir çırpıda çıkan ses veya ses topluluğudur. Yani heceler kelimelerin ses yapılarının, içinde bir ses vahdeti, bir ses birliği olan parçalarıdır. Kelimelerin ses yapısı ancak bu parçalardaki ses birliği, ses bütünlüğü üzerine kurulur. Tek sesten ibaret olan hecede zaten tam bir ses bütünlüğü vardır. Ses gurubu, ses topluluğu hâlinde bulunan hecede ise bu bütünlük, yukarıda söylediğimiz gibi, sesler arasında vuku bulan kaynaşma şeklindeki birleşme ile meydana gelir. Demek ki tek heceli bir kelimede tam bir ses bütünlüğü, birden fazla heceli bir kelimede ise her hecede tam bir ses bütünlüğü mevcuttur. Ses organları bu bütünüleri, bu ses birliklerini, bu kelime parçalarını tek tek hareketlerle arka arkaya çıkararak kelimeleri, kelime guruplarını, cümleleri meydana getirirler.
Hecede vokal
118. Hecenin merkezinde daima vokal bulunur. Daha doğrusu hecenin temelini vokal teşkil eder. Hecenin varlığı için bir vokal lâzım ve kâfidir. Kâfidir; çünkü bazı heceler tek vokalden ibarettirler. Bu heceler tek vokalden, dolayısıyla tel heceden ibaret olan kelime ve eklerdeki hecelerle vokalle başlayan bir kısım kelimelerin başında bulunan hecelerdir. Tek vokalden ibaret olan kelimeler çok az olduğu, ilk hecesi tek vokal olan kelimeler fazla olmadığı, umumiyetle ekler gibi tek vokalli ve vokalle başlayan eklerin sayısı da mahdut bulunduğu için tek vokalden ibaret heceler pek fazla değildir. Hecelerin büyük çoğunluğu birden fazla sesten yapılmış ses gurupları, ses toplulukları hâlinde bulunurlar. Böyle heceler de en az ve en çok bir vokal ihtiva ederler. Yani bir hecede birden fazla vokal bulunmaz; çünkü ses organlarının iki vokalin teşekküllü için yaptığı iki hareket ayni istikamette olmayıp tek bir hareket hâlinde birleştirilemez, iki vokal bir hamle ile bir çırpıda çıkarılamaz. Bir vokal ancak konsonantlarla birleşerek bir hece, bir ses birliği, bir hamlede çıkarılan bir ses topluluğu meydana getirebilir. Fakat bir hecede bir vokal bulunması şarttır; çünkü konsonantlar yanlarına bir vokal getirilmeden bir darbe hâlinde tek başlarına çıkarılamazlar. Hülâsa, hecenin varlığı için bir vokal kâfi geldiği gibi muhakkak lâzımdır da.
Kelimede seslerin hecelere taksimi
119. Konsonantlar takıntılı seslerdir. Telâffuzları sırasında ses yolunda bir tıkanıklık olur. Bir konsonant, başına veya sonuna bir vokal getirilerek çıkarılır: at, ta gibi. Başına vokal getirilerek çıkarıldığı zaman tıkanıklık kendi kendisine açılır ve konsonantın teşekkülünü tamamlayan organlar sesi duyurmak için hareketlerini âni olarak ve şiddetli bir şekilde kesip normal hâle geçerler. Hava cereyanı tıkanıklığın açıldığı yerde patlayıp kalır. Bu sebeple sonunda vokal olmayan, başına getirilen vokalle telâffuz edilen konsonantlar kesiklikten doğan bir güçlükle çıkarılırlar. Sonuna vokal getirilerek çıkarıldığı zaman ise konsonantın teşekkülünden sonra vokale geçildiği için konsonantın sesi vokalin açık yolunda rahatça dışarıya çıkar. Burada gelen hava cereyanının bir tıkanıklıkta kesilmesi değil, bir tıkanıklıktan kurtularak yoluna devam etmesi bahis mevzuudur. Bu sebeple sonunda vokal bulunan konsonantın çıkarılması kolay ve rahat olur. İşte başta ve sonda vokal bulunmasına göre konsonantların telâffuzunda görülen bu güçlük ve kolaylık onların kelime içinde vokallerle birleşerek hece teşkil etmelerinde mühim bir rol oynar. Telâffuzdaki bu güçlük ve kolaylık dolayısıyla bir konsonant kendisinden sonra gelen vokalle birleşmeği kendisinden önce gelen vokalle birleşmeğe daima tercih eder. Bu ise kelime içinde seslerin hecelere taksimini düzenleyen başlıca âmil durumunda bulunur. Kelime içinde iki vokal arasında bulunan bir konsonant hece bakımından muhakkak kendisinden sonraki vokale bağlanır. Bu yüzden kelimelerde birinci hece dışında ki hecelerin hepsi daima konsonantla başlarlar. Birinci hecenin başında ise konsonant gibi vokal de bulunabilir. Vokalle başlayan bir kısım kelimelerin hecelerinin tek vokalden ibaret olmasının sebebi de yine arkasından gelen konsonantın kendisinden sonra gelen vokalle birleşmesidir. Konsonantın kendisinden sonraki vokale bağlanması temayülü yüzünden hece sonunda ancak iki yerde konsonant bulunabilir. Bunlardan biri kelimelerin son hecesi olup geride başka vokal olmadığı için hece konsonantla bitebilir. Diğeri de kelime içinde iki konsonantın yan yana bulunmaları hâlinde ikincisinin kendisinden sonraki vokale bağlanmasına karşılık birincisinin kendisinden önceki vokalle birleşmesi dolayısıyla ortaya çıkan hecedir. Kelime içinde iki konsonant yan yana bulunmadığı zaman heceler daima vokalle biterler.
Hece bölünmesi
120. Konsonantların kendilerinden sonra gelen vokalle birleşmeği kendilerinden önce gelen vokalle birleşmeğe tercih etmeleri bir kelimenin iki şeklinde hecelerin birbirinden farklı olmalarına, bir şekildeki hecelerin ikinci şekilde parçalanmasına sebep olur. Bu parçalanma daima hece sonundaki konsonantın ayrılması şeklinde cereyan eder. Baştaki konsonant ise kendisinden sonra gelen vokalden hiçbir şekilde ayrılmaz. Yani bir hece bir sesini başka bir heceye verirken vokalden evvel değil, ancak vokalden sonra bölünebilir. Sonu çift konsonantla biten bir hecede ise bölünme bu iki konsonantın arasında olur. Yani bir hece kelimenin yeni şeklinin icabı olarak kendisini takip eden heceye ancak sonundan bir konsonant verebilir. Bu konsonantı verebilmesi için de kendisini takip eden ilk sesin tabiî, vokal olması şarttır. Meselâ gel-dim ve ürk-mek kelimelerindeki gel ve ürk heceleri ge-len ve ür-ken kelimelerinde bölünmüş olarak ge ve ür hâlinde bulunurlar. Konsonantla biten köklerle vokalle başlayan eklerin birleşmesinde daima bu şekilde hece bölünmeleri olur.
Yazıda hece
121. Hece bir hamlede çıkarılan ses birliği olduğu için bir çırpıda telâffuz edilmezse kendi bünyesi de, içinde bulunduğu kelimenin bünyesi de yıkılır. Bu sebeple, söylenişte daima bir bütün hâlinde çıkarılan, iki parçaya ayrılmayan hece yazıda da parçalanmaz ve satır sonuna tamamı sığmayan kelime ancak heceler arasından bölünerek yeni satır başına geçirilir.
Vurgu
122. Bir kelime içinde bulunan heceler hep ayni şekilde söylenmezler. içlerinden bir tanesinin söylenişi vurgulu olur. Böylece kelime tek tek söylenişleri ile arka arkaya sıralanan bir hece zinciri olmaktan çıkarak dalgalı bir ses ahengine kavuşur ve konuşma monoton bir seyir takip etmekten kurtulmuş olur. Vurgu bir kelimede diğerlerinden kuvvetli bir şekilde çıkarılan hece üzerindeki baskıdır. Vurgulu hece çıkarılırken üzerine hususî bir şekilde basılır. Bir hece üzerine yapılan bu baskı, bu vurgu onu diğer hecelerden kuvvetli bir söylenişe sahip kılar. Bir hecenin kuvvetli veya normal şekilde söylenmesi ciğerlerden yükselen havaya bağlıdır. Hava cereyanı kuvvetli olursa hece kuvvetli söylenmiş olur. Demek ki vurgu çıkan hava cereyanının kuvvetli olmasından doğar. Hava cereyanı kuvvetli olunca ses organlarındaki titreme, çarpma ve sürtünmeler de kuvvetli olacağı için vurgulu hecenin sesi diğer hecelerden daha kuvvetli bir şekilde çıkarılır. Vurguların kuvveti çeşitli dillerde birbirinden farklıdır. Türkçe vurgu bakımından mülâyim bir dildir. Vurgulu ve vurgusuz heceleri arasında fazla bir kuvvet farkı yoktur. Yani Türkçe hafif vurgulu bir dildir. Türkçe’de kelime kök ve gövdelerinde orta hece ve heceler vurgusuzdur. Vurgu bu heceler dışında, yani ilk veya son hecede bulunur. Bunlar arasında da umumiyetle vurgulu olan son hecedir. Fakat yerli yabancı bütün yer adları ile Türkçe’de benimsenmemiş olan yabancı şahıs isimlerinde ve bazı yabancı kelimelerde vurgu ilk hecede bulunur: Ankara, Kurtuluş, Berlin, Portekiz, Türki’ye, Çörçil, Hitler, Vaşington, banka, radyo, posta gibi.-stan ile biten coğrafî isimlerin istisna olarak son heceleri vurgulu söylenir: Afganistan, Yunanistan, Türkistan misallerinde olduğu gibi. Türkçe’de benimsenmiş olan yabancı şahıs isimlerinde de vurgu son hecede bulunur: Hüseyin, Osman gibi. Türkçe’de hitaplarda ise vurgu daima ilk hece üzerindedir. Hitap şeklinde söylenmedikleri zaman normal vurguları son hecede bulunan kelimelerin de hitap hâlinde söylenince vurguları muhakkak başa alınır. Kelime kök ve gövdelerinde sonda veya başta bulunan vurgular kelimelerin çekim ekleri almış şekillerinde ve umumiyetle çekimle ilgili hâllerinde değişebilir. Böyle hâllerde vurgu ilk veya son hece dışında ve sondan evvelki hecelerden biri üzerinde de bulunabilir Bunu eklerin cinsleri ve sıralanışları tayin eder. Onun için eklerle ilgili bu vurguların yerlerini ileride her çekim şeklinde sırası geldikçe belirteceğiz. Şimdilik bu söylediklerimizi şu şekilde toparlayarak vurgu bahsine burada son verebiliriz: Demek ki Türkçe’de, bilhassa kök ve gövdelerde olmak üzere, kelimelerin orta hecesi veya heceleri vurgusuzdur. Türkçe’de vurgu daha çok son hecede, bazen ilk hecede, bazen de sondan evvelki hecelerde bulunur. Ayrıca şunu da belirtelim ki asıl vurgu sonda iken ilk hecede, asıl vurgu ilk hecede iken de sonda olmak üzere ikinci derecede ve çok hafif bir vurgu daha vardır. Fakat bu, vurgu olmaktan ziyade kelimenin başlangıç ve bitişinde telâffuzun tabiî icabı olarak ses organlarının orta hecedekinden fazla bir kuvvet şart etmelerinden ibarettir.
Türkçe’nin heceleri
123. Türkçe’de bir hece içinde en az bir, en çok dört ses bulunur. Yani Türkçe’de heceler ya bir ses, ya iki ses, ya üç ses veya dört ses ihtiva ederler. Bir ve dört sesli olarak birer tip, iki ve üç sesli olarak da ikişer tip hece vardır. Demek ki Türkçe kelimelerde altı çeşit hece ile karşılaşılır. Bu altı çeşit hece şunlardır:
1. Tek vokalden ibaret hece: o, a-çıq ve i-ki kelimelerindeki o, a ve i heceleri gibi. Bu hece tek vokalden ibaret kelimelerle vokalle başlayan birden fazla heceli bir kısım kelimelerin başında bulunur.
2. Bir vokal ve bir konsonanttan teşekkül eden hece: el, ay-rı ve üs-tün kelimelerindeki el, ay ve üs heceleri gibi. Bu hece tek heceli bir kısım kelimelerle vokalle başlayan birden fazla heceli bir kısım kelimelerin başında bulunur.
3. Bir konsonant ve bir vokalden teşekkül eden hece: ye, ge-liş, e-ri-mek, u-ğul-tu kelimelerindeki ye, ge, ri ve tu heceleri gibi. Bu hece tek heceli bir kısım kelimelerde ve vokalle başlayanların ilk hecesi hariç, birden fazla heceli kelimelerin her yerinde bulunabilir.
4. Bir konsonant, bir vokal, bir konsonanttan teşekkül eden hece: gök, til-ki, gi-rin-ti ve u-ya-nış kelimelerindeki gök, til, rin ve nış heceleri gibi. Bu hece tek heceli bir kısım kelimelerde ve vokalle başlayanların ilk hecesi hariç, birden fazla heceli kelimelerin her yerinde bulunabilir.
5. Bir vokal ve iki konsonanttan teşekkül eden hece: alt, ürk-mek, ört-müş kelimelerindeki alt, ürk ve ört heceleri gibi. Bu hece tek heceli bazı kelimelerle vokalle başlayan birden fazla heceli bazı kelimelerin başında bulunur.
6. Bir konsonant, bir vokal ve iki konsonanttan teşekkül eden hece: dört, qorq-maq, bo-şalt-maq, sevinç kelimelerindeki dört, qorq, şalt, vinç heceleri gibi. Bu hece tek heceli bazı kelimelerde ve vokalle başlayanların ilk hecesi hariç, birden fazla heceli kelimelerin her yerinde bulunabilir.
ŞEKİL YAPISI BAKIMINDAN KELİMELER
Dostları ilə paylaş: |