Kitap Hakkında ÖLÜm sarhoşLUĞU ya da berzah âlemine geçİŞİn zorluklari


- Mümin ve Kâfirin Ölüm Anındaki Durumları



Yüklə 0,54 Mb.
səhifə11/26
tarix12.08.2018
ölçüsü0,54 Mb.
#69848
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   26

32- Mümin ve Kâfirin Ölüm Anındaki Durumları


İmam Cafer Sadık (a.s), talebelerinden birine şöyle buyurdu:

İnsanlar iki kısımdır: Birisi dünya ve belalarından kurtulan, diğeri de dertlerle ölümden sonraki âleme göçendir.

Daha sonra İmam, şöyle izahta bulundu:

İmanlı birisi dünyadan göçtüğünde, dünya belalarından kurtulmakta ve sevinçle ölümden sonraki hayata girmektedir. Ama kâfir birisi öldüğünde, insanların birçoğu, bitkiler ve hayvanlar onun elinden kurtulmaktadır. (O ise üzülerek hatıralarıyla birlikte ölümden sonraki âleme girmektedir.) Mümin ölürken rahatlar, kâfir ise ölürken üzülür. [1]  

[1]- Meâni’l-Ahbâr, s. 143.

33- Müminin Ölüm Anındaki Kerameti


Hz. Peygamber (s.a.a) buyurdu ki: Allah Teâlâ bir kulundan razı olduğu vakit, Azrail’e şöyle der: “Benim tarafımdan git, falan kulumun ruhunu al, bana getir. Yaptığı bunca iyi amel yeterlidir. Ben onu imtihan ettim. Onun, beğendiğim yüce bir makama sahip olduğunu gördüm.”

Azrail beş yüz melekle, ellerinde gül dallarıyla ve zaferan çiçekleriyle Allah katından yeryüzüne inerler ve o salih kulun yanına gelirler. Meleklerden her biri, ona ayrı bir müjde verirler. O vakit melekler ellerinde bulunan gül dalları ve zaferan demetleriyle ruhunu almak için iki yanında iki saf tutarlar. (Celalet ve saygıyla o salih kulun ruhunu karşılarlar.)

Şeytanların önderi olan İblis bu manzarayı gördüğünde, iki elini başının üstüne koyup haykırarak feryat eder durur. Takipçileri onun bu şekilde korkuya kapıldığını görünce sorarlar: “Ey bizim büyüğümüz! Nasıl bir olay oldu da bu şekilde tutuştun?” İblis şöyle der: “Görmüyor musunuz, Allah’ın bu kulu nasıl da bu denli ihtiram ve saygınlık kazanmış! Onu saptırmak için neredeydiniz?”

Onlar şöyle derler: “Biz onu yoldan çıkarmak için vazifemizi yaptık. Ama o bize itaat etmedi.”[1]

 

[1]- Câmiu’l-Ahbâr, Bihâr ile aynı, c. 6, s. 161.


34- Ölünün Ruhunun, Tabut Üzerindeki Feryadı


Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Muhammed’in ruhu elinde olana (Allah'a) yemin olsun ki, eğer siz ölünün durumunu bilip de, sözlerini işitseniz, onun hakkında düşünmekten gafil kalır ve kendi halinize ağlarsınız. Ölünün cenazesini kaldırıp taşıdıkları vakit onun ruhu tabutun üstünde durup şöyle bağırmaktadır: “Ey benim akrabalarım ve evlatlarım! Dünya benimle oynadığı gibi sizinle de oynamasın! Dünya malını meşru ve gayri meşru yollardan yığdım, sonra hepsini size bıraktım. Bu durumda o malın zevk ve sefasını sürme başkaları, cezası, hesabı ve sorgusu ise benim içindir.

Öyleyse benim başıma gelenlerden ders ve ibret alın ki, sizler de benim durumuma düşmeyesiniz![1]

 

Birinci bölümün sonu



[1]- Bihâr, c. 6, s. 161.

BERZAHIN ANLAMI, GÖRÜNÜMÜ ve KUR'ÂN AÇISINDAN BERZAH


İKİNCİ BÖLÜM

Berzahın Anlamı


“Berzah” kelimesi, aslında iki şey arasındaki engel veya vasıta anlamına gelir. İki şey ve iki konak arasında bulunan hususa “berzah” derler. Keza iki deniz arasında bulunan kara parçasına da “berzah” denir. Yine tatlı ve tuzlu su arasında bulunup bu ikisinin karışmasına engel olan sınırın adı da “berzah”tır.

Burada, bu kitabın söz konusu ettiği berzahtan maksat, dünya ile ahiret arasında bulunan âlemdir ve her insanın ölümünden başlayıp kıyamet gününün vukuuna kadar devam etmektedir. Buna göre, şu anda berzah âlemi mevcuttur. Ölen kimseler bu âlemde bulunmaktadırlar. Başka bir deyişle; insan öldüğünde, onun bedeni ölür. Ama ruhu, bedeninden ayrı kalır ve canlıdır. Ruh cismin avarızından (araz, cisme arız olan bir şey) olmadığından dolayı, cismin ölmesiyle ölmez. Aksine “müstakil bir cevher”dir (bağımsız bir öz/tözdür) ki cismin yokluğunda da kendi kalıcılığını, varlığını sürdürebilmektedir. Keza cismin ölümünden sonra da “berzah” denen bir âlemde karar kılar ve gerçekte, görünmeyen bir şekilde kendi cismiyle irtibatı vardır.


Berzah Âleminin Görünümü


İnsan ruhu, dünya hayatının sona ermesiyle “latif bir cisimde” karar kılar ki, o cisim maddi cismin birçok arazlarından uzaktır. Buna “misâlî beden” veya “misâlî kalıp” derler. Ne tamamen mücerrettir, ne de sırf maddidir. Belki “berzahî tecerrüd” (berzaha has bir nevi mücerretlik)tir. (Örneğin: Suyun bir saksının içinde bulunmasıyla bir naylon poşetin içinde bulunmasının farklı olduğu gibi. İlki kalın bir cismin, ikincisi ise latif bir cismin içinde bulunmaktadır. Suyun, naylonun dışından görüldüğü gibi, bazıları da berzahî suretleri/şekilleri görebilirler.) Elbette madde âleminin zindanında esir olarak yaşayan bizler için bu konunun apaçık anlaşılması mümkün değildir; ama biraz da olsa anlaşılabilmesi için bilginler bu durumu “uyku haline” benzetmişlerdir.

Allame Meclisi’nin dediğine göre “berzah âleminin “uyku” ve “rüyaya” benzetilmesi, birçok hadiste zikredilmiştir.

Her insan rüya âleminde, ruhunun, kalıbından yararlanarak bazen çok geniş ve güzel yerlere gittiğini, oralarda görkemli manzaralarla ve birçok nimetlerle karşılaştığını, onlardan istifade edip lezzet aldığını görmüştür. Bazen de tersine korkunç manzaralar görüp çok korkmuş, rahatsız olmuş ve bağırıp ağlayarak uykudan uyanmıştır.

Bu benzetmeye (rüya âlemi) dikkat edildiğinde, berzah âleminin görünümü, bir miktar daha kolay anlaşılır. İsminden de anlaşıldığı üzere “misali cisim”, bu bedenin benzeridir. Ama bu yoğun maddeli unsura sahip değildir. Belki nurani, maddeden ve bu âlemin bilinen unsurlarından soyut latif bir cisimdir.

Bazılarına göre: “Misalî kalıp” herkesin bedeninin bâtınında vardır ve sonuçta ölüm anında bedenden ayrılarak kendi “berzah” hayatına başlamış olur. Buna göre ruh, ölümden sonra “tenasuh” meydana gelmesin diye ayrı bir bedene intikal etmez. Belki, kendi batınında bulunan misâlî kalıbına intikal etmektedir.[1]

Hadislerde de “misâlî cisme” işaret edilmiştir. Bunlardan birinde; birisi İmam Cafer Sadık’a (a.s): “Bazıları müminlerin ruhlarının, arşın etrafında bulunan yeşil renkli kuşların kursaklarında bulunduğuna inanıyorlar?” diye sorar. İmam da şöyle buyurur:

Bu inanç doğru değildir. Mümin, Allah katında onların ruhlarını, kuşların kursaklarına koymasından daha kıymetlidir. Belki ruhları önceki bedenlerine benzer (bir) bedendedir.[2]

Yine İmam şöyle buyurmuştur:

Allah Teâlâ müminin ruhunu aldığı vakit onu dünyadaki “kalıbına” benzer bir kalıba yerleştirir.

Sonra İmam şöyle devam etti:

Bu ruhlar, (berzah kalıbında) yiyip içerler, birisi onların (yanına) geldiğinde, onu dünyada olduğu şekliyle tanırlar.[3]

Bu hadislere göre, müminlerin berzah âlemindeki ruhları, berzah cennetinin bağlarında ve odalarındadırlar. Kâfirler ve mücrimlerin ruhları ise, berzah ateşi ve azabına müptela olmuşlardır ve Yemen’de bulunan Hadramevt’te, Berehut (Berehevt) denilen yerde dururlar.[4]

Müminlerin ruhları da Necef-i Eşref’te bulunan Dâru’s-Selâm’dadır.[5]  

[1]- Bu bahsin açıklamasını, Peyâm-i Kur’ân adlı konulu tefsirden okuyabilirsiniz: c. 5, s. 461-465.

[2]- Furû-i Kâfî, c. 3, s. 244.

[3]- age, s. 245.

[4]- age, s. 244-246.

[5]- Bihâr, c. 6, s. 243.



Yüklə 0,54 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin