İlgili Mes'eleler
1. Al-i İmrân Sûresİ'ndeki âyetin tefsiri.
2. Tevbe Sûresi'nde yer alan âyetin tefsiri.
3. Ankebût Sûresİ'ndeki âyetin tefsiri.
4. Yakın zayıflayabilir de kuvvetlenebilir de.
5. Yakînin zayıfladığının alâmetleri bulunmaktadır ve mezkûr üç husus bu alametlerden bazısıdır.
6. Sırf Allah'tan korku duymak yerine getirilmesi gereken farizalardandır.
7. Bunu gerçekleştİrebilenin nail olacağı sevap.
8. Terk edenin karşılaşacağı ceza.
Açıklamalar
«işte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur.» (ÂI-i imrân, 175) Müellif bu babı, korku ve haşyetin yalnızca Allah'a yöneltilmesi gereğinden ve yaratıklara bu derecede korku duyulmasının yasak olmasından dolayı açmıştır. Böylelikle tevhidin tamamlanmasının bir şartının da yalnızca Allah'tan korku duymak olduğu açıklanmış olmaktadır.
Bu konuyla ilişkili olarak karışıklık ve yanlış anlamanın önüne geçilmesi İçin bazi noktaların netleştirilmesi gerekmektedir.
öncelikle bilinmesi gerekir ki; korku ve haşyet bazen ibadet; bazen de adet ve tabiat olarak vuku bulur. Bu değişiklik korkunun sebep ve ilgilerinden kaynaklanmaktadır.
Sözü edilen korku ve haşyet, bir ilahtan, ma'buddan duyulan korku derecesinde ise, korku duyulan makama yakınlaşmak amacı güdülüyorsa, duyulan korku kişiyi batını bir İtaate ve işlenen bir günah karşısında da gİzlİ bir endişeye sevkediyorsa, işte böyle bir korkunun Allah'a yöneltilmesi İmanın en mühim gereklerindendir. Allah'tan başka bir varlığa yöneltilmesi ise, mağfiret edilmeyen en büyük şirktir. Çünkü bu nitelikteki bir korku sebebiyle insan, kalbe vacip olan en mühim amellerden biri olan İbadet konusunda bîr başka varlığı Allah'a ortak koşmuş olmaktadır. Böylece de başka varlıklardan duyduğu korku Allah 'tan duyduğu korkudan daha fazla olmaktadır.
Belirtildiği şekildeki korku sırf ve yalnızca Allah'a yönelik ise kişi, ihlâslı ve tevhid ehli demektir. Bir başka varlığa yönelik ise, sevgi ile alakalı olduğu haşyet konusunda da Allah ile birlikte bir eş edinmiş olmaktadır. Kabirde yatan bir Ölünün istenmeyen bir hadise meydana getireceğinden korkmak, gazap ederek bazı nimetlerin engellemesinden endişe etmek vb. korkular bu türe misal olarak verilebilir. Kabirperestlerde benzeri korku ve endişelere sıklıkla rastlanmaktadır.
Düşman korkusu, yırtıcı hayvan, yılan vb. zahirî zararından endişe edilen şeylerden duyulan korku gibi tabu korkular ibadet kapsamında yer almaz. Birçok müminde benzeri korkular görülmekle birlikte bu tür doğal korkular imana aykırı değildir.
Sebebi ortadan kalktığı halde devam eden korkular da kınanan tür altına giren korkular değildir.
Ancak hiçbir sebep yokken ya da zayıf sebeplere mebnî, yalnızca vehme dayalı hayalî korkular sahibini korkaklar sınıfına dahil edecek türden yerilmiş olan korkulardır. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem körü ahlaktan sayılan korkaklıktan Allah'a sığınmaktadır. Bu nedenle eksiksiz İman, tevekkül ve cesaret korkunun bu türünü defetmektedir. Öyle ki seçkin ve kuvvetli müminlerin korkulan bu sayede emniyete ve huzura dönüşmektedir. Çünkü güçlü bir imana, kalpten gelen bir cesarete sahiptirler. Mükemmel bir tevekkülleri bulunmaktadır.
Müellif aradaki ilişkiden dolayı bu babı bir Öncekinin ardından zikretmiştir.
Otuzüçüncü Bâb
«Eğer müminler İseniz ancak Allah'a tevekkül edin.» (Mâide, 23)
Âyetinin Tefsiri Babı
«Müminler -başka değil- ancak o kimselerdir kİ, Allah anıldığı zaman yürekleri titrer, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda imanları artar* ve yalnız Rablerine dayanıp güvenirler.» (Enfâl, 2)
«£j peygamber! Sana ve sana uyan müminlere Allah yeter.» (Enfal, 64)
Allah'a tevekkül ederse O, ona yeter.» (Talâk, 3)
İbn Abbâs radıyallâhu anhumâ'dan rivayet edildiğine göre: "İbrahim aleyhisselâm ateşe atıldığında: «Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!» (Âl-iimrân, 173) demişti. Muhammed saiiallâhu aleyhi ve sellem de aynı kelimeleri müşriklerin şu sözü üzerine söylemişti: «Düşmanlarınız olan imanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan, dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve 'Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!' dediler.» (Âl-i imrân,173) 111 Buhârî ve Nesâî rivayet etmiştir.
İlgili Meseleler
1. Tevekkülün yerine getirilmesi gereken farizalardan sayılması.
2. İmanın şartlarından birinin de tevekkül olduğu.
3. Enfâl Sûresi'nde bulunan âyetin tefsiri.
4. Enfâl Sûresi sonundaki âyetin tefsiri.
5. Talâk Sûresi'nde geçen âyetin tefsiri.
6. Sıkıntı anlarında İbrahim aleyhissetâm ve Muhammed saiiallâhu aleyhi ve sellem'in söyledikleri bildirilen sözün ne derece büyük bir öneme sahip olduğu,
Açıklamalar
«Eğer müminler iseniz ancak Allah'a güvenin.» (Mâide, 23)
Allah'a revekkül, iman ve tevhidin en önemli gereklerindendir. Kulun Allah'a güçlü tevekkülü imanının kuvveti ve tevhidinin tamam olması nisbetindedir. İnsan, din ve dünyasına yönelik İstediği ya da istemediği her tür şey için Allah'a tevekkül etmeye, O'ndan yardım dilemeye mecburdur.
Allah'a tevekkülün hakikati şöyle ifade edilebilir: Kul kesinlikle bilmelidir ki; her şey ve her iş Allah'a aittir. Allah'ın dilediği şey olur, dilemediği İse asla olmaz. Faydayı da, zararı da veren ancak O; veren de, mani olan da O; güç ve kuvvet ancak ve ancak Allah'ındır ve O'nun sayesinde güç ve kuvvete sahip olunabilinir. İnsan bunları bildikten sonra din ve dünyasına yönelik yararlan elde edebilmek ve zararları defedebilmek İçİn kalpten rabbine dayanmalıdır. İsteğine erişebilmek için rabbİne sonsuz bir güven içinde bulunmalıdır. Bununla birlikte insan, yarar getiren sebepleri gerçekleştirebilmek İçin elinden gelen çabayı sarfetmekten de geri durmaz.
Kul bu bilgiyi, bu güven ve itimadı devam ettirdiği sürece gerçek manada rabbine tevekkül etmiş demektir. Allah'ın işlerinde kendisine kifayet etmesi ile ve tevekkül sahiplerine verdiği vaadlerle sevinmelidir. Bu sayılanlar Allah'dan başka bir varlığa yönlendirildiğinde ise, insan şirke düşmüş olur. Allah'tan başkasına tevekkül eden, O'ndan başkasına bağlanan kimse yardımsız bir şekilde tek başına kala kalır ve emelleri boşa çıkar.
Dostları ilə paylaş: |