KlâSİk edebiyat terimleri SÖZLÜĞÜ -II- retorik terimleri SÖZLÜĞÜ Rıza FİLİzok ali ak izmir-Bornova: 2010



Yüklə 0,58 Mb.
səhifə10/10
tarix16.04.2018
ölçüsü0,58 Mb.
#48318
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

Yapmacık (Afféterie): Retorik terimi. Üslûbun niteliklerinden “zerâfet”in (grâce) kötü kullanımı sonucu oluşan kusur. Kaçınılması zor olan kusurlardandır. Bu kusurdan kurtulmak için mümkün olduğu kadar doğallık özelliğini göz önünde bulundurmak gerekir.

Yaratıcı hayal gücü (Imagination créatrice): Hayalin doğal olanın ötesine giderek yeni terkipler yaratabilme gücüdür. Örneğin zihnimizde kanatlı bir atı canlandırmamız gibi. "Adalet"in elinde terazi tutan birisi olarak tasavvur edilmesi yaratıcı hayal gücünün eseridir.

Yavan söz* (Verbe banal): Sözün ifade ettiği fikir veya olayların eskimiş, yıpranmış, daha önce sık sık kullanılmış olmasıdır.

Yavrulu anlatı* [Fr. Mis en abyme ]:Edebiyatta bir anlatının içinde benzer diğer bir anlatının, -bazen onun içinde de bir başka anlatının- bulunması halidir.

Yer değişimi* 1) [Fr. hypallage ]: Bir cümlenin bazı kelimelerinin mantıken bağlı olması gereken kelimeye değil de bir başka kelimeye bağlanmasıdır. Ör.” Karanlık adam, yalnız bir gecede ilerliyordu.”(Virgile), “Güneşinin camdan girişi gibi..” (Paul Valéry)

Yığma* (Accumulation): Retorik terimi. Bir çeşit düşünce figürü (figure de pensées). Bir davanın savunmasında, davaya daha fazla güç vermek, daha ikna edici veya itham edici bir kuvvet kazandırmak amacıyla dağınık olan ifade edilmiş bütün delilleri (argument) bir araya getirmeye denir. Etki yaratmak amacıyla kelimelerin, duyguların hızlı ve art arda birbirlerini izlemeleri sonucu ortaya çıkan bir figürdür. Aynı kategoriye ait kelimelerin art arda sıralanmasıdır: Ör.: “En güzel, en hoş, en etkileyici, en anlamlı resim buydu.”

Yüce* (Sublime) : Yüce, üslupta okuyucuyu ansızın çarpan, hayranlık içinde bırakan, âdeta kendinden geçiren bir düşünce, bir hayal (image) veya bir duygudur. Yüce, dehanın, yıldırım gibi patlayan ve onun gibi hemen kaybolan bir şimşeğidir. Güzel ile yüce arasında şu fark vardır: Güzel biçimden bağımsız değildir, süs ve takıları sever; yüce sade, hatta bazen haşin ve özensizdir. Güzel küçük şeylerde bile bulunabilir, yüce ise her zaman büyüktür ve hatta bazen sonsuzluğa uzanır. Güzel bize tatlı, hoş duygular verir; yüce, biçimden bağımsızdır, ruhumuzu birden ele geçirir. Üslûp bakımından yüce üçe ayrılır: Bunlar, düşünce yüceliği (sublime de pensée), duygu yüceliği (sublime de sentiment) ve hayal yüceliğidir (sublime d’image). Üslûpta düşünce yüceliği, büyük bir düşüncenin veciz, enerjik ve dramatik kuruluşundan doğar. Üslûpta duygu yüceliği, cömert ve asil bir duygunun veciz ifadesinden veya insanı yücelten olağanüstü bir erdemi dile getirmesinden doğar. Ruhu vecde getiren ve onu sıradan heyecanların üzerine çıkaran asil ve canlı heyecanların ifadesidir. Hayal yüceliği, üslûbun bizi çarpıcı ve derinden yakalayan hayallerle süslü olmasıdır.

Yüce üslûp (Style sublime) : Retorik terimi. Bir üslûp türü. Yüce üslûp, coşkulu bir hayal gücünün, yüksek bir heyecanın ve çok canlı bir kavrayış ve düşünüş tarzının ifadesidir. Bu üslûbun nitelikleri, enerji (énergie), ateşlilik (véhémence), ihtişam (magnificence) ve yüceliktir (sublime)dir. Enerji, düşüncenin veya duygunun ifadesine verilen kuvvettir; bu ise ifadenin kesinliğinden ve hızından doğar. Ateşlilik, enerjinin bir üst derecesidir. İhtişam, ifadenin zenginlik niteliği ile büyüklük niteliğinin bir arada bulunmasından doğar. Yücelik, ifadenin, ruhu ve duyguları en yüksek sınırlarına ulaştıracak bir nitelik taşımasıdır. Düşüncelerinin büyüklüğü ve dilinin görkemi ile bizi hayran bırakan ve kendimizden geçiren bir üslûp çeşididir. Bu üslûp türünün en önemli özelliği, asil düşüncelere, derin duygulara, muhteşem ifade ve imajlara daha çok yer vermesidir. Retorikçilere göre trajedi, od, orezon fünebr (oraison funèbre) bu üslûpla yazılmalıdır. Yüce üslûp hayranlık uyandırarak, hayrete düşürerek, ve hatta bazen şaşkınlık içinde bırakarak ruhu etkiler. Bu üslûp, düşüncelerin derinliği, duyguların yüceliği ve imajların büyüklüğüyle diğer üslûplardan ayrılır.

Zaaf-ı Suri (Litote): Retorik terimi. Bir çeşit düşünce figürü. I) Düşünülenden daha azını söylemeye denir. Dinleyicinin, muhayyilesini çalıştırarak, söylenen sözlerin ötesini düşünmesini sağlamak amacıyla başvurulan bir sanattır. Zaaf-ı Suri, bir şeyi pozitif olarak ifade etme yerine, aksine değerinden aşağı gösterir veya inkâr eder, hatta daha fazla enerji vermek amacıyla gizlediği gerçek değerini küçültmeye gider. Zaaf-ı Suri’de düşünülenden daha azı söylenir ve söylenilenden daha fazla şey ifade eder. Bu figür alçak gönüllülük, saygı, hatta yapmacık amacıyla kullanılır. "Bu adam alçağın biri, korkağın biri değildir" dediğimiz zaman, bu adamın cesur olduğunu, yürekli olduğunu söylemek isteriz. II) Batı retoriğinde “Litote” ayrıca az şey söyleyerek çok şey anlatma sanatı olarak da tarif edilir.

Zaman sekmesi, enalaj (énallage): 1)Düşüncenin yeni bir hareketini belirtmek ve ifade etmek amacıyle, cümlede anîden zaman değişikliğine gitmek: Örn: “Baktın yok, hemen geriye dönersin.”2) Bedel* Beklenen, alışılan bir biçim yerine bir başka biçimin kullanılmasıdır. Bir şahıs zamiri yahut bir fiil zamanının bir diğeriyle yer değiştirmesidir.

Zarafet (Grâce): Retorik terimi. Üslûbun niteliklerinden biri. Zarif üslûp, duyguların inceliğine, fikirlerin parlaklığına uygun düşen imajlara ve süslemelere sahip olan üslûptur. Zarafet, tarifi imkânsız bir çekicilik veya güzellik anlamına gelir. La Fontaine bu nitelik için: "güzellikten de hoş olan" der. Zarafet, insanın hoşuna giden, insanı kendine çeken ve bir nevi onun başını döndüren bir üslup güzelliğidir.

Zekâ (Esprit, intelligence): Edebî bir yeti olarak düşünüldüğünde, nesneler arasında bulunan son derece nazik ve gizli ilişkileri kavrama ve bunları ortaya çıkarma yeteneğidir.

Zenginlik (Richesse): Üslûbun özel niteliklerinden biri. Bu nitelik fikir bolluğu, hayallerin parlaklığı ve ifadenin renkliliğinden ibarettir.

Zevk sağlamlığı (Sûreté du goût): Zevk sağlamlığı, hakikî güzelliklerle sahte olanlarını birbirine karıştırmama ve şaşmaz bir doğrulukla bunları ayırdedebilme yetisidir.

Zirve* [Fr. acmé]: Bir hikâyede düğümün en yüksek noktasıdır. Eserin en etkili anıdır. Cümlenin telaffuzunda zirve, sesin en yüksek anıdır.

© http://www.ege-edebiyat.org

NOT: Her hakkı mahfuzdur. Eğitim amaçlı kullanımlar dışında, kısmen yahut tamamen kopyalanamaz, basılamaz, neşredilemez.
Yüklə 0,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin