Sizin için tatil ne anlam taşıyor? Tatil tercihleriniz nereleri?
Buket Uzuner’in bir kitabı vardı, orada “şehir romantiği” diye bir tanım yapmıştı. Bu tanım tam da bana göre. Şehir seven bir insanım. Doğanın içinde, sessiz, ıssız bir yer hiç bana göre değil. Daha çok Avrupa’da, görebildiğim kadar yer görmeyi istiyorum, tercihlerim o yönde oluyor. Avrupa’da sokakta bir kafede oturup kahve içtiğimde çok dinlenmiş hissediyorum kendimi.
CNN Türk, Kanal E ve CNBC-e’de toplam 10 yıldır ekrandasınız. Bu zorlu kariyer yolculuğunda anne olmak cesur bir adım değil mi?
Çocuk da yaparım kariyer de (gülüyor). Hangisini daha iyi yaptım ya da her ikisini de biraz eksik mi götürüyorum? Bu, hemen her çalışan ve çocuk sahibi olan kadının kendini sorguladığı bir konu. Ama özetle, vicdan azabıyla birlikte yaşamaya alışıyorsunuz demek mümkün. Bunu dramatik bir ifadeyle söylemiş olmayayım tabii. Çocuklarınıza yeteri kadar zaman ayıramadığınızı biliyorsunuz. Dengeyi kurmaya çalışırken genelde iş hayatı ağır basıyor. Bunun aksini yapabileni takdir ediyorum. Ama bizim gibi biraz da sıfırdan başlayıp bir yerlere doğru hedef koyup gitmeye çalışanlar için daha çok çalışmak gerekiyor. Dolayısıyla çocuklarınız olgun birer çocuk oluyor, sizi anlıyorlar hatta teskin ediyorlar. Zirve için Davos’tayken oğlum ilk karnesini aldığında yanında değildim. Oğlum telefonla arayıp, “Karnemi sana hediye edebilir miyim, biraz önce seni televizyonda seyrettim ve seninle çok gurur duydum” demişti. Çocukların sizi anladığını bilmeniz bir parça rahatlatıyor tabii.
Ağır temposu nedeniyle televizyonu bırakmayı düşündünüz mü hiç?
TV farklı bir tutkudur. Sahne tozu yutmak denir ya, ben ona ekran tozu yutmak diyebilirim. Gerçi biz medyatik değiliz o kadar. Olmayı da istemem ama televizyona çıktınız mı hep çıkmayı istersiniz. İstemiyorum diyen yalan söyler.
Bir kadın ve televizyoncu olarak hayatın içinde organize olmak zor değil mi?
Haklısınız, o kadar yorucu ve zor ki... İşin asıl sizi yoran tarafı, devamlı yarım saat sonrasını planlıyor olmak. Benim işimin türü saniyelerle planlamayı gerektirdiği için özel hayatımı da öyle yaşamaya başladım. 7.00 kalkış, 7.30 büyük oğlanın okul servisi, 7.40 evden çıkış, 9.00 makyaj odasından çıkış gibi, dakika aksamadan gitmek zorunda gün. Hafta sonu bile benzeri programla yaşıyorum. Büyük oğlanı basket kursundan alacağız, küçük parka gidecek, bir saat sonra yemek için eve dönülecek.... Tatiller dahil bir tek gün bile saatsiz yaşamadım.
Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Dinamik, heyecanlı, hareketli, telaşlı... Hayatı önemsiyorum ve olabildiğince çok şeyin farkına varmak istiyorum. Dünyadan gitmeden önce, yapmak isteyip de yapamadığım bir şey kalırsa, gözüm arkada kalır gibi geliyor. Neye yetiştiğimi ben de bilmiyorum. Hep telaşım var.
Alışverişle aranız nasıl?
Kendimi alışverişe düşkün bir insan olarak tarif etmişimdir hep. Fakat almak duygusunu değil, alışveriş keyfini seviyorum. İki arkadaşınızla sohbet edip, bir kafede oturup biraz da insanları gözlemlemek bence büyük keyif. Yaşamdan geriye gördüğünüz kareler kalıyor çünkü.
Satın almadan geçemediğiniz bir şey var mı?
Ayakkabıya hiç dayanamam. Servetim ayakkabı dolabımda yatıyor. Evdekilere, “Bir sabah kalkıp beni bulamazsanız ayakkabılarıma bakın, onları da aldıysam bilin ki dönmeyeceğim” diyorum.
Ev işleriyle aranız nasıl? Yemek yapar mısınız?
Ömrüm boyunca yapmadığım, denemeye bile kalkışmadığım tek şey yemek yapmak. Mutfakta geçirilen zaman bana çok gereksiz geliyor. Ama güzel yemeği severim. Sofra düzenini severim. Bu konudaki şansım, evdeki yardımcımın harika yemekler yapıyor olması.
Siz ütü yapmayı da bilmezsiniz...
Bakın onu biliyorum. Dağ gibi ütü yapmadım hiç ama, güzel gömlek ütülerim.
Handan Bayındır
Çocuklar en çok bu doktorları seviyor
VKV Amerikan Hastanesi ile Theodora Vakfı’nın işbirliği bu ay birinci yılını doldurdu... Vakfın “palyaço doktorları” hasta çocuklara, hayatlarında eğlenceye, gülmeye, neşeye de yer olduğunu hatırlatıyor. Onların reçetesinde hep “bol bol kahkaha ve gülücük” var
Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nin çocuk kliniğine doğru ilerliyoruz... Koridordaki yönlendirme levhaları dikkatimizi çekiyor önce. Rengarenk, komik figürlerle yazılmış “Çocuk Kliniği” yazılarını takip ediyoruz. Yol aldığımız koridorun sağ tarafı tamamen denizaltı figürleriyle bambaşka bir dünyaya sürüklüyor bizi. Sevimli denizatları, güleç yüzlü denizanaları, şeker mi şeker balıklar... Koridor bittiğinde artık çocuk kliniğinin bekleme salonundayız. Burada da içinde oynayıp zıpladıkları iki sandal karşılıyor çocukları. Esas sürpriz, figürleriyle kendini bize gösteren denizaltı dünyasının küçük ölçekte de olsa gerçeğini görmek oldu. İçinde çeşit çeşit balıkların bulunduğu akvaryum, belli ki çocukların ilgi alanı. Salonda miniklerin boylarına uygun masaların üzerindeki rengarenk oyuncakların yarattığı renk cümbüşünü ise anlatmak zor... Bu atmosferin içinde hasta değil tabii ama çocuk olmayı çok istedik.
Çocuk Hastalıkları Bölüm Direktörü Dr. Pınar Dayanıklı ile randevumuz var.
Soruyoruz, ilerde solda, kedili odada diyorlar. Kedili oda? Evet ilerde solda, kapısında kocaman bir kedi figürü, içeride de hipopotam şeklindeki muayene masasının önünde bir doktor var. Doktor Pınar, harikalar diyarının büyüsü içinde tek gerçek olarak karşımızda duruyor.
Perşembe günleri Amerikan Hastanesi’ndeler
Dr. Pınar Dayanıklı’dan çocuk kliniğinin bu yeni haliyle bir yıldır hizmette olduğunu öğreniyoruz. Geçen yıl haziran ayında dekorasyonu biten klinik, aynı dönemde Theodora Vakfı’na da birlikte çalışma teklifiyle gitmiş. 1998’den beri dört hastanede hasta çocukları ziyaret edip onları eğlendiren vakfın çalışanları, diğer bir deyişle “palyaço doktorlar” geçen yıldan bu yana her perşembe Amerikan Hastanesi’ni de ziyaret ediyorlar. Dr. Dayanıklı, palyaço doktorların çocuklar üzerinde çok önemli etkileri olduğunu belirtiyor: “Onlar daha koridora girer girmez, ağlayan, bağıran çocuklar susuyor. Zaten çocuklar için en iyi ilaç, dikkatlerini dağıtmak. Theodora Vakfı çalışanları bu işi hakikaten çok iyi başarıyorlar.” Dr. Pınar Dayanıklı, özellikle kronik hastalıkları olan çocukların hastalıkları ve yaşamla ilgili endişelerinden ötürü çok mutsuz olduklarını belirterek, “Theodora Vakfı çalışanlarının ziyareti, onların hayatında eğlenceli bir pencere açıyor ve ağız dolusu kahkahalarla gülmelerini sağlıyor” diye özetliyor palyaço doktorların çocuklar üzerindeki etkisini.
Dostları ilə paylaş: |