Eserleri. A) Telif Eserleri. 1. Al-Faraz-dak's Lobgedicht (Lobiied) auf al-Wa-lid b. Jazid (Leipzig 1902). Doktora tezidir. Ferezdak'ın şiirleri ve bunlara dayanarak yazılmış biyografisiyle onun Emevî Halifesi II. Velîd İçin kaleme aldığı kasidelere dairdir. 2. Die Kultur der Amber (Leipzig 1910, 1919). 1907 kışında Münih'te verdiği konferansların metinlerinden meydana gelmiştir. Kremer, Wellha-usen ve Grimme gibi şarkiyatçıların daha önceki çalışmalarını da göz önünde bulunduran Hell "İslâm'dan Önce Araplar", "Muhammed", "Fetihler Dönemi", "Eme-
Josef Hell
178
HEMDÂN(BenîHemdân)
vîler", "Bağdat", "Kuzey Afrika ve ispanya" başlıkları ile altı bölüm oluşturan konferanslarında Arap kültürünün gelişmesi ve misyonu üzerinde durur. Birinci bölümde genel olarak kültürlerin doğuşu ve gelişmesine temas edildikten sonra Arap-lar'ın İslâm'dan önceki hayat tarzları, kültür, sanat, ticaret ve inançları hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde, Hz. Peygamber ile birlikte dünyanın önemli bir kesiminde meydana gelen değişimin dinî, siyasî, kültürel yönden değerlendirilmesi, üçüncü bölümde hilâfet konusu, fetih hareketleri ve sonuçlan gibi konular ele alınmıştır. Dördüncü bölüm. Hz. Osman'dan sonra başlayan hilâfet tartışmalarını ve her yönüyle Emevîler'i İnceler. Beşinci bölümde İslâmiyet'in yayılması. Abbâsîler'in İslâmiyet'e yaptığı hizmetler, içteki çekişmeler, mezheplerin ortaya çıkışı, dinî ve tabii ilimler sahasında kaydedilen gelişmeler ele alınır. Son bölümde İslâmiyet'in Kuzey Afrika ve Avrupa'ya yayılışı ve müslümanların buralardaki faaliyetleri, geride bıraktıkları eserler, yetiştirdikleri âlimler ve Avrupa'nın İslâm kültüründen etkilenişi üzerinde durulur. Bu eser S. Hudâbahş tarafından The Arab Civilization adıyla İngilizce'ye tercüme edilmiştir (Cambridge 1925; Kaiküta 1926; Lahore 1943). 3. Von Muhammed bis Ghazâli (fena 1915, 1923). İslâmiyet'in esaslarının teorik ve pratik yönden incelendiği eserin giriş bölümünde Ortadoğu'da hâkim olan dinlere ve topluluklara kısaca temas edildikten sonra Hz. Muhammed'in ortaya çıkışı, peygamber olarak İlâhî vahyi tebliğ edişi. İslâmiyet'in yayılması, vahyin özelliği ve tesiri. Kur'an'ın yazılması ve derlenmesi, hadisler, mezheplerin oluşması ve İslâm filozof ve fıkıhçılarıyla başlıca eserleri ele alınmış, sonraki bölümlerde inanç esasları, ahlâk, cihad ve evlilik gibi konulara dair bazı âyetlerin tercümelerine yer verilmiştir. Ebû Hanîfe ve el-Fık-hü'l-ekber'\e ilgili bölümde Ebû Hanîfe'-nin İslâm akaidinin esasları hakkındaki görüşleri, bunu takip eden Ebû Ca'fer et-Tahâvî'ye dair bölümde Ehl-i sünnet ve'l-cemâat'in inanç sistemi, arkasından Ebü'l-Hasan el-Eş'arî'nin Kİtâbü'l-Lü-mcf adlı eserinin üçüncü kısmındaki tartışma, Ebü'l-Leys es-Semerkandî bölümünde vahiy meselesi ve Gazzâlî'ye ayrılan son bölümde de onun çeşitli eserlerinde yer alan ibadet ve ahlâkla ilgili görüşleri incelenmiştir.
B) Neşirleri. 1. Diwan des Farazdaq, 2. HalÜe (München 1900). Daha önce R. Boucher, Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki nüshaya (Ayasofya, nr. 3884) dayanarak Ferezdak divanını neşretmeye başlamış {Paris 1870-1875), ancak ilk 3000 beyitten sonra bu çalışma durmuştu. Hell, 1898 yılında İstanbul'dan eserin fotoğraflarını sağlayarak yazma nüshanın kalan kısımlarını yayımladı. Bu arada, 467 numaralı kasideden itibaren yazmada eksiklik olduğunun farkına varmış ve Boucher'in istinsah ettiği nüsha ile Cambridge Kütüphanesi'nde bulunan nüshayı karşılaştırıp ortaya çıkardığı altmış bir sayfalık kısmı Diwan des Faraz-daq, 2. Haîfte B adı altında tıpkıbasım olarak neşretmiştir (Leipzig 1901). 2. Abü Hanifa, al-Fıkh al-akbar (lena 1915, tercümesiyle birlikte). 3. Muham-mad b. Sallâm al-Ğumahi, Die Klas-sen der Dichter (Leiden 1916). Hell. 1910'da Kahire'deki el-Mektebetü'1-Hi-dîviyye'de üzerinde çalıştığı İbn Sellâm el-Cumahî'nin Tabakütü'ş-şu'arâ' adlı eserini altı yıl sonra yayımlamıştır. Daha sonra Chester Beatty Kütüphanesi'nde (Dublin) kitabın bir başka nüshası bulunmuş ve Arthur John Arberry tarafından Bulletin of the School of Oriental and African Studies'te (XIII, 11949-1950], s. 7-22, 602-615) bu nüsha ile Hell'in neşri karşılaştırılarak onun bazı eksiklik ve okunuş farklılıkları ihtiva ettiği ortaya konulmuştur. Üç yıl sonra eser Mahmûd Muhammed Şâkir tarafından tekrar yayımlanmış (Kahire 1952), Hell'in neşri de 1982'de Beyrut'ta bir kere daha basılmıştır. 4. Neue Hudaili-ten-Diwane (I, Hannover 1926; II, Leipzig 1933). Kahire'de el-Mektebetü'l-Hi-dîviyye'de çalışırken bulduğu Hüzeyl kabilesi şairlerine ait bazı divanların neşridir. Eserin I. cildinde Ebû Züeyb el-Hüzelî'nin, II. cildinde Sâide b. Cüeyye, Ebû Hırâş, Mütenahhil ve Üsâme b. Hâ-ris'in divanları ile tercümeleri yer almaktadır.
Hell. bunlardan başka çeşitli ilmî dergi ve armağan kitaplarında genellikle Arap şiiri ve şairleriyle ilgili birçok makale yayımlamış, ayrıca bazı araştırmacılara eski Arapça metinlerin tercümesi hususunda yardımcı olmuştur (eserlerinin tam listesi için bk. Bibliographie der Deutschsp-rachigen Arabistik und Islamkunde, XIV, 388-390).
BİBLİYOGRAFYA :
G. Pfannmüller. Handbuch der Isla m-Literatür, Leipzig 1923, s. 34,40,47, 51, 61, 167. 195, 256, 261; J. Fück. Die arabischen studien in europa, Leipzig 1955, s. 317-318; Necîbel-Aki-ki, eİ-Müsteşrikûn, Kahire 1980, 11, 437; Bede-vî, Meusû'atü'l-müsteşrİkin, s. 424-425; Bibliographie der Deutschsprachigen Arabistik und Islamkunde (ed. Fuat Sezgin), Frankfurt 1992, XIV, 388-390; H. Wehr, "Hell, Joseph", Neue Deutsche Biographie, Vlll, Berlin 1969, s. 473. m
İHI Mehmet Kanar
HEMDÂN (Benî Hemdân)
""
L
Yemen'de yaşayan
Kahtânîler'e mensup
bir Arap kabilesi.
Kabileye adını veren Hemdân'ın nesebi Hemdân (Evsele) b. Mâlik b. Zeyd b. Evsele b. Rebîa b. Hıyar b. Mâlik b. Zeyd b. Kehlân b. Sebe b. Yeşcüb b. Ya'rub vasıtasıyla Kahtân'a ulaşır (Hemdânî. X, 1-7). Ancak bu silsile bazı kaynaklarda farklı şekillerde gösterilmiştir (Hasan îsâ, s. 21-26). Kabile, Hemdân'ın torunlarından Bekîl ile Hâşid'in çocukları vasıtasıyla çeşitli kollara ayrılarak varlığını günümüze kadar korumuştur (bu iki kabilenin kolları ve zamanımızda yaşadıkları yerler için bk. İA, V/l, s. 348-350).
İslâm'dan önce, San'a'dan Sa'de'ye ve Kızıldeniz'den Me'rib'e kadar uzanan geniş toprakların doğusunda Benî Bekîl, batısında Benî Hâşid yaşıyordu. Ancak bu ayırım kesin değildi; çünkü kabilelerin bazı kolları birbirlerine ait bölgelere yerleşmişlerdi. Benî Bekîl'e ait topraklar meyve, sebze ve tahıl ürünleri bakımından Çok verimli olmasının yanında şehirleri, kaleleri, hayvancılığa elverişli dağları, verimli ovaları ve özellikle Erhab bölgesinde yetişen develeriyle meşhurdu. Kabile mensupları ziraat ve hayvancılığın yanı sıra madencilikle de uğraşıyor, altın ve gümüş çıkarıp işliyorlardı.
Tarihi çok eskilere giden Hemdân kabilesi, milâttan önce siyasî olarak bağlı bulunduğu Sebe Devleti'nin, adına Ye-men'in birçok yerinde mâbedler yapılan baştanrısı Makka'ya tapıyordu. Siyasî otoriteyi ele geçirip güçlendiği milâttan sonraki bir buçuk asırlık dönemde ise Riâm (Riyam) adında kendine ait bir tanrısı vardı. Kabile mensuplarının, savaşlardan sonra ve hasat zamanında bu tanrının Akvâ tepesinde bulunan putunu ziyaret ettikleri bilinmektedir. Bazı Hemdânlı-lar'm ise Zûnüvâs zamanında Yahudiliğe
179
HEMDÂN (Benî Hemdân)
girdikleri, bazılarının da muhtemelen IV. yüzyıldan itibaren Bizans kayserlerinin bölgeye gönderdikleri misyonerler vasıtasıyla Hıristiyanlığı kabul ettikleri ileri sürülmektedir. Ancak İslâmiyet'in ortaya çıkışından önce bu kabilenin büyük bir çoğunluğu Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilen Yeûk, Yegûs, Süvâ'. Ved ve Nesr(Nûh 71/ 23) adlı putlara tapıyor, bu arada hac ve umre için Mekke'ye gidip özel bir telbiye ile Kabe'yi tavaf ediyordu. Ebrehe Fil Vak-"ası'nda Kabe'yi yıkmak İstediği zaman Hemdânlılar da Yemen Emîri Zûnefer'in öncülüğünde diğer bazı kabilelerle birlikte Ebrehe'nin üzerine yürümüşlerdi. Kaynaklarda bu kabilenin Câhiliye devrine ait birçok savaşına işaret edilmekte ve Bedir Gazvesi günü, Yegüs putunu ele geçirmek isteyen Benî Murâd ile aralarında meydana gelen Rezm (Redm) Savaşı'nı kazandığı belirtilmektedir.
Hemdânlılar'ın İslâmiyet'i kabul etmesiyle ilgili bazı rivayetler Mekke dönemine kadar uzanmaktadır. İbn Sa'd'ın Hişâm b. Muhammed'den naklen verdiği bir habere göre Kays b. Mâlik el-Erhabîel-Hem-dânî Hz. Peygamber'e gelir ve müslüman olur. Arkasından da yurduna dönerek kabilesini müslüman eder ve Mekke'ye tekrar gelip durumu Resûl-i Ekrem'e bildirir. Bunun üzerine Resûlullah Kays'ın bu gayretini takdirle karşılar ve bir ahidnâ-me hazırlatarak onu kabilesinin çeşitli kollarına emîr tayin eder; ayrıca namazlarını kılıp zekâtlarını verdikleri sürece Allah ve Resulü'nün himayesinde olacaklarını bildirir ve 300 "farak"lık |Yemen'de kullanılan bir ölçü) bir tahsisat bağlatır iet-Tabakât, i, 340-341). Aynı kaynağa göre Abdullah b. Kays adlı başka bir Hem-dânlı yine Mekke döneminde Hz. Peygamber'e gelir ve müslüman olur; ancak geri dönerken yolda Zübeyd kabilesinden Zübâb adlı bir kişi tarafından öldürülür {a.g.e., a.y.).
İslâm'a girmeyi kabul eden Hemdân kabilesi, TebükSeferi dönüşünde (9/630-31) Hz. Peygamber'e bağlılığını bildirmek üzere Mâlik b. Nemat başkanlığında bir heyeti Medine'ye gönderdi. Heyet mensupları önce Resûl-i Ekrem'e hitaben şiirler söyleyerek kabilelerini övdüler; ardından heyet başkanı Mâlik, "Ey Allah'ın elçisi! Hemdân'm en hayırlı kimseleri süratli develerle İslâm'ın ipine bağlanarak sana geldiler, davetine icabet ettiler; putlarından da ayrıldılar" dedi. Hz. Peygamber de, "Hemdân, yardım için koştuğu ve sıkıntılara sabrettiği müddetçe ne güzel kabiledir! İslâm'ın abdalı da
evtâdı da onlardandır" dedi (İbn Sa'd, 1. 341); ayrıca namazlarını kıldıkları, zekâtlarını verdikleri müddetçe topraklarını ve meralarını onlara bıraktığını ve kendilerine Allah ve Resulü'nün himayesini verdiğini yazılı olarak bildirdi (İbn Hişâm, II, 596-599). Taberîgibi bazı kaynaklarda, başarısızlığı sebebiyle Hâlid b. Velîd'in yerine 10. yılın Ramazanında (Aralık 631) Yemen'e Hz. Ali'nin gönderilişine ait rivayetlerin doğrudan doğruya Hemdân kabilesiyle ilgili olmadığı ve bu husustaki haberlerin Hz. Ali'yi yüceltmek için uydurulduğu ifade edilmektedir (Taberî, I, 1731-1732; Fayda, s. 104-112). Resûl-i Ekrem'in hastalığı üzerine Yemen'de baş gösteren irtidad hareketlerine, kabilenin ileri gelenlerinden Miş'âr b. Zülmiş'âr'ın uzun bir konuşma yapması üzerine (Jbn Hacer. VI, 298-299) iltifat etmeyen Hemdânlılar, Mesrûk b. Zülhâris'i Medine'ye göndererek Hz. Ebû Bekir'e bağlılıklarını bildirmişlerdir [a.g.e., VI, 293).
Yemen'İn diğer iki kabilesiyle (Mezhic, Himyer) birlikte İslâm ordusunun yedide birini oluşturan Hemdânlılar (Taberî, I, 2495), ilk İslâm fetihleri sırasında Irak ve Suriye cephelerinde savaşmışlar; Yer-mük. Kâdisiye ve Nihâvend muharebelerine, Humus, Lazkiye, Medâin. Hemedan ve Horasan'ın fetihlerine katılmışlardır. Mısır'ın Amr b. Âs tarafından fethedilmesi sırasında Babilon şehrinin alınmasında mancınık kullanan bu kabile mensupları Emevîler zamanında Endülüs'ün fethine gitmiş ve bazıları Gırnata çevresine yerleşmişlerdir. Küfe'ye yerleşen Hemdânlı-lar Cemel ve Sıffîn vak'alarında Hz. Ali'nin yanında çarpışmışlardır; ayrıca reisleri Saîd b. Kays Sıffîn'de çok aktif bir rol oynamıştır. Kendilerini "mızrak ve zırhlarım" şeklinde nitelendiren Hz. Ali'nin, "Cennetin kapısında bekçi olsaydım Hem-dânlılar'a selâmetle giriniz derdim" anlamında bir beyit söylediği rivayet edilir. Suriye'de Dımaşk, Humus ve Lazkiye'ye yerleşen Hemdânlılar ise Muâviye'nin ve Emevî idaresinin yanında yer almışlar, çeşitli idarî ve askerî görevler üstlenmişlerdir. Kûfe'de yaşayanlar, Hz. Ali'den sonra onun çocukları ve Ehl-i beyt mensuplarıyla birlikte hareket ederek Emevîler'e karşı başlatılan çeşitli isyanlarda etkili olmuşlar, meselâ Irak Valisi Haccâc'a karşı başlatılan isyan hareketinin lideri İbnü'l-Eş'as'ın yanında önemli faaliyet göstermişlerdir. Haccâc da İbnü'I-Eş'as'ı fiilen ve ayrıca şiirleriyle destekleyen kabilenin meşhur şairi A'şâ Hemdân'ı öldürtmüştür (83/702). Mısır'da Cîze'ye yerleşen
Hemdânlılar buradaki varlıklarını uzun süre devam ettirmişler, ancak tarih içerisinde zamanla eriyip yok olmuşlardır. Anavatanları Yemen'de kalan ve burada bir devlet kuran kabile mensupları (bk. HEMDÂNÎLER) bugün hâlâ varlıklarını sürdürmektedirler.
Şiirlerinden zamanımıza bazı örnekler ulaşmış Câhiliye devrine mensup Hem-dânlı kırk beş kadar şairin Mekke şivesini kullanmış olması dikkat çekicidir. Bu şiirler Hasan îsâ Ebû Yasin tarafından yayımlanmıştır [Şl'ru Hemdân, s. 223-316). Hemdân kabilesinin yetiştirdiği en büyük âlim, el-İklîl min ahbâri'I-Yemen ve ensâbi Himyer adlı eserin müellifi Hasan b. Ahmed el-Hemdânî'dir (ö. 344/ 955ten sonra). Hemdânî eserinin X. cildini kabilesine ayırmış ve burada kabilenin kolları ile yetiştirdiği meşhur şahsiyetleri anlatmıştır. Hemdânî nisbesiyle tanınan muhaddis. fakih ve diğer âlimlerden bazıları şöyle sıralanabilir: Ebü'l-Müverri' Muhâdır b. Müverri", Ebû İshak Amr b. Abdullah es-Sebîî, Ebû Hişâm Abdullah b. Nümeyr, Ebü'I-Ganâim Muham-med b. Muhammed. Ali b. İbrahim ve oğlu Ebü'l-Ekrem Berekât, Ebû Temmâm İbrahim b. Ahmed, Ebû Zer Ömer b. Zer, Mücâlid b. Saîd b. Umeyr (Semânı, V, 648-649).
BİBLİYOGRAFYA :
İbnü'l-Kelbî. Nesebü Me'ad ue't-Yemenİ't-ke-öîrfnşr. Nâcî Hasan). Beyrut 1408/1988,1, 131-135; 11, 509 vd.; İbn Hişâm. es-Sîre2, II, 596-599; İbn Sa'd. ei-Tabakât, 1, 340-341; Taberî. Târih (de Coeje). I, 1717-1718, Î731-1732, 2489, 2495, 3312, 3321, ayrıca bk. İndeks; İbn Dü-reyd. el-İştİkâk. s. 419 vd.; Hemdânî. el-İkltl (nşr. Muhibbüddin el-Hatîb). Kahire 1368/1948, X, 1-7, 33 vd., 65, 68. 75. 220, ayrıca bk. İndeks; İbn Hazm. Cemhere, s. 392-395, 475-476; Bekrî. Mu'cem, IV. 1396; Sem'ânî, el-En-sâb (Bârûdî). V, 647-649; Süheylî. er-Rauzü'l-ünüf, VII, 454-456; Kalkaşendî./Yi/ıâye£ü7-ereö, Beyrut 1405/1984, s. 438-439; İbn Hacer, el-!şâ-be (Bicâvî). V, 752-754; VI, 293, 298-299, 472; L. Caetani./s/âm Tarihi (trc. Hüseyin Cahid), İstanbul 1924-27, VI, 306-308; Cevâd Ali, el-Mu-faşşat, II, 353-373; IV, 447-450; Kehhâle, Muı-cemü kabâ'iii't-'Arab, Beyrut 1388/1968, III, 1224-1225; A. P. Caussin de Perceval, Essaisur t'histoire des arabes, Graz-Austria 1967,1-III, bk. İndeks; Muhammed Hamîdullah. et-Veşâ'İ-ku's-sİyâsiyye, Beyrut 1389/1969,s. 191-192; Ahmed Hüseyin Şerefeddin, Dirâsât fi ensâbi kabâ'ili't-Yemen, Riyad 1401/1981, s. 46-66; Mustafa Fayda, hlâmiyetin Güney Arabistan'a Yayılışı, Ankara 1982, s. 101-112; Hasan îsâ Ebû Yâsîn. Ş?ru Hemdân veahbâruhâ fı'l-Câ-hiliyye ve'l-İstâm, Riyad 1403/1983, s. 13-144. 145 vd.; J. Schleifer. "Hâşid ve Bekîl", İA, V/l, s. 348-350; a.mlf., "Hemdân", a.e., V/l, s. 418-419; a.mlf. - [W. M. Watt]. "Hamdan", EF (Fr.). 111,125-126. [—ı
İMİ Mustafa Fayda
180
HEMDÂNÎ
HEMDANI
~l
L
Ebû Muhammed Lisânü'l-Yemen
el-Hasen b. Ahmed b. Ya'kûb
el-Hemdânî el-Bekîlî el-Erhabî
(ö. 360/971'den sonra)
Ensâb âlimi, tarihçi, coğrafyacı ve şair.
J
Kendi İfadesine göre 19 Safer 280"de
(10 Mayıs 893) doğdu {Şıfatü Cezireti't-cArab, Hamed el-Câsir'in mukaddimesi, s. 8). Yemen'in büyük kabilelerinden Hem-dân'a mensuptur. Süyûtî Hazrecî'ye dayanarak onun San'a'da doğduğunu söyler. Lakabı Lisânü'l-Yemen'dir; ayrıca dedesi Ya'küb'a izafetle İbn Ya'kûb, büyük dedelerinden şair ve hakîm Süleyman Zi'd-Dimne'den dolayı da İbnü'l-Hâik (güzel şiir söyleyen, kelimeleri kumaş gibi dokuyan şairin oğlu) veya İbn Zi'd-Dim-ne diye tanınmıştır {el-İklit |nşr. Muhib-büddin el-Hatîb|, X, 166-167; İbn Zl'd-Dümeyne yazılışı yanlıştır, bk. İbnü'l-Kıf-tî, 1, 279;E/2(Fr.|. Eli, 126|).
Hemdânîel-İkîîl'de, atalarının çökerken tarihlerde göçebeliği terkederek bir kısmı Zebîd'de kalırken bir kısmının önce Kûfe'ye. sonra da Bekîl bölgesindeki Merâşfye yerleştiğini, daha sonra büyük dedesi Yûsuf un ailesi ve yakınlarıyla birlikte San'a'ya göç ettiğini, babasının burada kervancılıkla ve altın ticaretiyle meşgul olduğunu, bu arada kendisinin kervanlarla birçok yere seyahat ettiğini anlatır (X, 166 vd.}. İbnü'l-Kıftîde onun Irak'a gittiğini ve oradaki âlimlerle görüştüğünü söylemekte (İnbâhü'r-ruuât, I, 315), ancak Hamed el-Câsir. eserlerinde Irak yolundaki bazı yer adlarını doğru tes-bit edemediğine dikkat çekerek Hemdâ-nînin bu seyahatini şüpheyle karşılamakta ve Iraklı âlimleri Mekke'deki ikameti (aş. bk.) sırasında görmüş olabileceğini ileri sürmektedir (Şıfatü Cezîreti'l-'Arab, mukaddime, s. 13). Hemdânî. yine el-İk-lîî'de amcası Muhammed'in kızı Fâtıma ile evlendiğinden, oğlu Mâlik'in genç yaşta öldüğünden ve kendisinin de ona mersiyeler yazdığından bahseder. Eserde diğer oğlu Muhammed'in adı geçmemektedir.
Daha çok Yemenli âlimlerin yanında yetişen Hemdânî yine Yemenli râvilerden bilgi edinmiştir. Neseb konusunda Ebû Nasr Muhammed b. Abdullah b. Saîd el-Himyeri'den ders almıştır. Meşhur hoca-
larından biri de Muhammed b. Ahmed el-Evsânî el-Himyerî'dir (ö. 360/971). Had-ramut, Necid ve Hicaz'daki âlimlerle görüşmüş ve o zamanlar çok önemli bir ilim merkezi olan Mekke'de de bazı âlimlerden okumuştur.
Hemdânî, 306'da (918) gittiği Mekke'den 313 (925) yılında Yemen'e dönerek San'a'ya 60 fersah uzaklıktaki Sa'de şehrine yerleşti ve devlet adamlarından yakın ilgi gördü. Bu arada İbnü'l-Enbârî, Ebû Amr en-Nahvî ve İbn Hâieveyh gibi birçok âlimle görüşmelerini ve yazışmalarını da sürdürdü. Yemen o dönemde Zeydî imamlarının merkezi haline gelmiş ve ezelî Adnânî-Kahtânî rekabeti yeniden alevlenmişti. Sa'de'de kendilerini Adnan'a nisbet eden bazı şairlerin Yemen kabilelerine sataşmaları ve Adnânîler'in onlardan daha üstün olduğunu iddia etmeleri Hemdânî'yi harekete geçirdi ve yazdığı kasidelerle bu şairlere cevap verdi. Ancak yenilgiyi hazmedemeyen şairler ona düşman oldular ve Sa'de hâkimi Zeydî (Ressî) İmam Ahmed b. Yahya Nâsır-Lidî-nillâh'a Hz. Peygamber'i hicvettiğini söylediler. Bunun üzerine İmam Ahmed, Hemdânî'yi yakalatarak (24 Şevval 3 i 9/9 Kasım 931) bir buçuk yıl kadar hapsetti. Bir rivayete göre Hemdânî'nin hapsediliş sebebi, onun Nasır-Lidînillâh'in iki kumandanını kendisinden ayrılmaya ve Aş-şe ahalisini isyana teşvik etmesiyle alâkalıdır l'lA, V/l, s. 419). Hemdânî'nin bu olaylarla ilgisi açıkça ortaya konulmamışsa da bu isyanın öncülüğünü yapanlara methiyeler söylediği bilinmektedir (El2 |Fr.|, ili, 127). Hemdânî, hapishaneden Zebîd Emîri İbn Ziyâd'ın aracılığı ile çıkmış veya kaçmıştır. Buna göre Saîd el-Endelü-sînin onun hapiste öldüğüne dair verdiği bilginin (Kitâbü Tabakâti'i-ümem, s. 59) doğru olmaması gerekir.
Hemdânî, 321 (933) yılında serbest kaldıktan sonra kendi kabilesine ait toprakların ortasında bulunan Reyde'ye yerleşti. Onun hayatına dair bilgi veren kaynaklar genellikle vefat tarihini belirtmezler. Birçok araştırmacı 334'te (945-46) öldüğünü söylerse de bu tesbit kesin değildir. eJ-/WîTde(II, 332) hocası Muhammed el-Evsânfnin 360 (971) yılında öldürüldüğünü anlatmış olması -eğer bu kısım daha sonra bir başkası tarafından ilâve edilmemişse- Hemdânî'nin bu tarihte hayatta olduğunu gösterir. Ancak Hamed el-Câsir, bu bilginin sonradan ilâve edildiğini ve onun 344'ten (955-56) sonra
öldüğünü söyler {Şıfatü CezîretiVArab, mukaddime, s. 31). İbnü'l-Kıftî Hemdâ-nî'nin Reyde'ye gömüldüğünü yazmaktadır {İnbâhü'r-ruuât, i, 315). Hemdânî sadece ensâb, tarih ve coğrafya alanında değil madencilik ve astronomi gibi birçok İlim dalında da bilgi sahibiydi.
Eserleri. 1. el-İkffl*. Ensâb hakkındadır. Kuzey Arabistan kabileleri için İbnü'l-Kelbî'nin Cemheretü'n-neseb'i ne kadar önemli İse Güney Arabistan kabileleri için de el-İklîî o kadar önemlidir. On ciltlik eserin günümüze ulaşan I ve II. ciltleri Muhammed b. Ali el-Ekva" el-Hİvâlî (Kahire I383-1386/1963-1966. I977-1980), VIII. cildi Anistâs Mârî el-Kermilî (Bağdat 1931) ve X. cildi Muhibbüddin el-Ha-tîb (Kahire I368/1949; Beyrut 1407/1987) tarafından neşredilmiştir, z. Şıfatü Ce-zîreti'l-'Arab. Arap yarımadasındaki meskûn yerlerden ve buralarda oturan kabilelerden bahseder. İbnü'l-Kıftî'nin adını zikretmemesi ve Keşfü'z-zunûn-da (il, 1822) Hemdânî'nin el-Mesâlik ve'1-memâlik adlı kitabının unvanına "Fî ^câ'ibi'l-Yemen ve CezîretiVArab ve es-mâ'i bilâdihâ" ibaresinin eklenmiş olması, İnbâhü'r-ruvât'\ tahkik eden Muhammed Ebü'l-Fazl İbrahim'i, bu eserin müstakil olmayıp sözü edilen el-Mesâlik'\n bir bölümü olabileceği kanaatine şevket -miştir (I, 318). Ancak el-İklîî"ın muhtasarında kitabın müstakil bir çalışma olduğu kaydedilir (Hamed el-Câsir'in mukaddimesi, s. 31). Hemdânî. Şıfatü Ce-zîreti'l-"Arab'\ kaleme alırken şahsî müşahedelerine ve daha önce bu konuda yazılmış kitaplara istinat etmiş, mukaddimede de Batlamyus'un Kitâbü'l-Coğrâf-yâ fi'l-macmûre mine'1-arz adlı eserini özetlemiştir. Onun Arap yarımadasında bizzat gördüğü yerlerle ilgili verdiği bilgiler doğru olmakla birlikte diğer yerler hakkında birçok yanlış yaptığı görülmektedir. Eser D. H. Müller tarafından iki cilt halinde neşredilmiş (Leiden 1884-1891; Frankfurt 1993), Muhammed b. Abdullah Büleyhid en-Necdî. bu yayını esas alıp Ye-men'den getirtilen bir başka yazma nüshadan da faydalanarak kitabı tek cilt halinde tekrar yayımlamıştır (Kahire 1373/ 1953). Yemenli Kâdî Muhammed b. Ali el-Ekva' el-Hivâlî. Hemdânî'nin zikrettiği yerleri bizzat gezerek ve isimlerini soruşturup tahkik ederek, ayrıca daha önce yapılan baskılan ve çeşitli yazma nüshaları da karşılaştırarak kitabı yeniden neşre hazırlamış, bu çalışma, Hamed el-Câsir'in
181
HEMDÂNÎ
Hemdânîve eserleri hakkında bilgi veren bir mukaddimesiyle birlikte basılmıştır (Beyrut 1394/1974; Riyad 1394/1974, 1397/1977). 3. Kitâbü'l-Cevhereteyni'î-'atîkateyni'l-mâ^ateyn mine'ş-şa/rd' ve'1-beyiâ3 {ez-Zeheb ue'l-ftdda). Altın ve gümüş hakkında olup bu alanda yazılmış tek eserdir. Hemdânî bu kitabında, "iki eski maden" dediği altın ve gümüşün ocaktan çıkarılmasından işlenmesine, değişik eşya yapımından para basımına ve bunların ayar ve kalitelerine varıncaya kadar yaşadığı dönemdeki maden yatakları ve madencilikle ilgili çeşitli konularda bilgi vermektedir. 898 (1492-93) tarihli bir nüshası İsveçte Uppsala Kütüphane-si'nde, bir yazması da Kahire Dârü'l-kütü-bi'1-Mısriyye'de (nr. 907) bulunan kitap, Christopher Tbll tarafından Almanca'ya çevrilerek tıpkıbasımıyla birlikte neşredilmiş (Uppsala 1968), eseri daha sonra Muhammed eş-Şuaybî de yayımlamıştır (Sana 1982). 4. ed-Dömiğa. Kümeytel-Esedî'nin Adnânîler'i ve Hâşimîler'i öven, Kahtânîler'i yeren eî-Hâşimiyyât adlı kasideleri içindeki "el-Kaşîdetü'n-nûniyye"-sine cevap olarak yazdığı 602 beyitten oluşan kasidedir. Hemdânî bu kasidesinde Kahtânîler'i över. sonra da Maad ve Farslar'dan bahseder. Onun 200 yıllık Ad-nânî-Kahtânî mücadelesinde asabiyet gayretiyle Kahtânîler'in safında yer alması muhalifleri tarafından, Adnânîler'in Benî Hâşim koluna mensup Hz. Peygam-ber'e ve Ehi-i beyt'e karşı olduğu ve onlara hakaret ettiği şeklinde değerlendirilip suçlanmasına yol açmıştır. el-İklÜ"\n Berlin'de bulunan nüshasının sonunda günümüze ulaşan kaside f£/2[Fr], III, 127), hapse atılmasından az önce bizzat Hemdânî tarafından şerhedilmiştir. Bazı kaynaklarda yanlışlıkla oğlu Muhammed'e nisbet edilen bu şerhin San'a'da İmam Yahya Kütüphanesi'nde 623 (1226) tarihli bir nüshası bulunmakta, ancak kasidenin el-İklîl'in Berlin nüshasındakine nisbetle sonunda yirmi altı beytin eksik olduğu görülmektedir [Şıfatü. Cezîreti'l-fArab, Hamed el-Câsir'in mukaddimesi, s. 27-28). Nahivci İbn Hâleveyh (ö. 370/ 980) bu kasideyle birlikte Hemdânî'nin diğer şiirlerini bir divanda toplamış, bunların şerhini ve i'rabını yapmıştır. ed-Dö-miğa, Muhammed b. Ali el-Ekva' el-Hi-vâlî tarafından tahkik edilerek Kitâbü Kaşîdeti'd-dâmiğa adıyla yayımlanmıştır (Kahire 1978). S. Serâ'irü'l-hikme.
Kaynaklardan edinilen bilgilere göre astronomi, astroloji ve felsefe konularını içermektedir. Yunanlı bilginler tarafından da kaynak olarak kullanılan eserin yalnızca astronomi ve astrolojiyle ilgili olan onuncu makalesi bugüne ulaşabilmiştir [el-Makâtetü't-'âşire min Serâ'lri'l-hikme, Dımaşk 1979). 6. el-Kuvâ ü't-tıb. Eser kaynaklarda zikredilirse de hakkında bilgi verilmez. Hemdânî'yi bu kitabından dolayı Mıfcemü'l-etıbbâ* adlı eserine alan Ahmed îsâ da klasik kaynaklardan iktibas ederek onun kısaca hayatını anlatmış ve eserlerinin bir listesini vermiştir. 7. el-Ya'sûb. Avcılık, helâl ve haram olan av, bu konudaki hadisler, şiir ve terminoloji yönünden konuyu inceleyen bu kitap da günümüze ulaşmamıştır, ed-Dâmiğarun şerhinde Hemdânî'nin Me-iâhirü'i-Yemen adlı bir başka ensâb çalışmasından söz edilirse de bunun ei-Jic-/îi'in bir bölümü mü, yoksa müstakil bir eser mi olduğu bilinmemektedir (Şıfatü Ceztreü'l-'Arab, Hamed el-Câsir'in mukaddimesi, s. 28).
Dostları ilə paylaş: |