Kuran & İtret ben aranızda iki ağır emanet bırakıyorum: Biri Allah’ın kitabı, diğeri İtretim; Ehl-i Beyt’imdir. Bu ikisine sarıldığınız müddetce benden sonra asla sapmazsınız. Hz. Muhammed (s a. a) Muhammed Hadi marifet kur’ÂN İLİmleri



Yüklə 1,21 Mb.
səhifə26/53
tarix31.10.2017
ölçüsü1,21 Mb.
#23316
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   53

Mushafların Tekleştirilmesi


Daha önceden de belirttiğimiz gibi Hz. Peygamber'in (s.a.a) vefatından sonraki dönem Kuran'ın toplatılması dönemi olarak bilinmektedir. Sahabenin önde gelenleri bilgi ve yeteneklerine göre Kuran ayetlerini toplayıp, surelerini düzenlemeye çalıştılar. Kuran ayetlerini toplayamayanlar ise, bu işi yapabilenlerden kendileri için bir Mushaf hazırlanmasını istediler. İslam devletinin sınırlarının da genişlemesiyle, Mushafların sayısı da artmaya başladı. Ayrıca Müslümanlar yaşamlarını Kuran'a göre düzenliyorlardı, ahkâm, yasama ve toplumsal düzenin sağlanması için tek kaynak Kuran'dı. Bu yüzden Müslümanların sayısının artmasıyla Kuran'a olan ihtiyaç da çoğalıyordu.

Mushafları hazırlayan bazı sahabeler de konumları itibarîyle, bazı şehirlerde önemli bir değere ulaşmışlardı, örneğin Küfe halkı Abdullah b. Mesud'a çok değer vermekte ve sadece onun Mushaf'ını kabul etmekteydi. Medine halkının başvuru kaynağı ise Ubey b. Kâ'b'ın Mushaf'ıydı. Ebu Musa Eşari'nin Mushaf'ıysa Basra halkının, Şamlıların başvuru kaynağı da Mikdad b. Esved'in Mushaf'ıydı.


Mushaflar Arasında İhtilâflar


Kuran ayetlerini bir araya getirerek, sureleri belli bir sıraya koyan sahabelerin farklı kimseler olmaları, aralarında koordinasyonun olmaması ve her birinin farklı ilmi kapasitelerinin bulunmaları nedeniyle, Mushaflar arasında farklılıklar gözükmeye başlandı. Herkes kendisine göre bir metot uygulamış, sıralama yapmış ve kabul ettiği okunuş şeklini yazmıştı, dolayısıyla Mushaflar birliktelik arz etmiyordu.

Mushaflar ve ayetlerin okunuş şeklindeki farklılıklar, bir süre sonra halk arasında da ihtilâfların oluşmasına neden oldu. Herkes kendi bölgesinin Mushaf'ını alıp onu kabul ediyordu ve cihad için bir araya geldiklerinde farklılıkları görüp, tartışmaya başlıyorlardı. Öyle ki çoğu zaman bu tartışmalar çok sert seviyelere kadar varıyor ve şiddetli çekişmelere neden oluyordu. Farklı Müslüman grupların Mushaflar hakkındaki çekişmeleri ve Mushaf sahiplerine olan taassuplarına tarihten şöyle birkaç örnek verebiliriz:

1- Huzeyfe, Ermenistan'ın fethinden döndükten sonra Said b. As'a şöyle dedi: "Bu yolculuğumda öyle şeylerle karşılaştım ki, mutlaka önü alınmalıdır. Görmezlikten gelinip, önemsenmezse insanlar Kuran üzerinde çok ihtilâfa düşecekler ve sonra buna bir çözüm bulunamayacak. Said: "Konu nedir?" diye sordu. Huzeyfe de sözlerine şöyle devam etti: "Hams bölgesinden bazıları Miktad'ın Kuran okuyuşunu esas alıp, onun görüşlerini en üstün ve doğru olarak kabul etmektedir. Küfe'liler ise İbn-i Mesud'un kıraatini, Basralılar da Ebu Musa el-Eşari'nin Mushaf'ını ve kıraatini kabul edip, onu Lübab'ul-Kulub (kalplerin özü) olarak tanımlamaktadırlar."

Bu konuşmadan sonra Huzeyfe ve Said Küfe'ye gittiler, Huzeyfe bu konu hakkında Küfelilere bir konuşma yaptı ve endişelerini dile getirdi. Sahabelerden ve tabiînden çoğu onun söylediklerini kabul etiler, fakat İbn-i Mesud'un taraftarları kabul etmeyip, itirazda bulunarak şöyle dediler: "Bizler İbn-i Mesud'un Mushaf'ını esas alarak, onun Kuran okuyuşunu kabul etmekteyiz, bu yüzden eleştirileriniz bizim için geçerli değildir. Huzeyfe ve orada bulunanlar, onların bu sözlerine karşı geldiler, daha sonra Huzeyfe şöyle dedi: "Kesinlikle bu durumu Osman'a bildireceğim ve ondan bir çözüm bulmasını isteyeceğim." Huzeyfe İbn-i Mesud ile de görüştü, ona Mushaflar arasındaki uyuşmazlıktan ve bir olmaları gerektiğinden bahsetti, fakat İbn-i Mesud kabul etmeyerek sert konuşmaya başladı. Orada bulunan Said toplantıyı terk etti daha sonra Huzeyfe de kalkıp Osman'la görüşmek üzere Medine'ye doğru hareket etti."1

2- Yezid-i Nehaî şöyle diyor: Osman tarafından Küfe valiliğine atanan Velid b. Ukbe'nin döneminde, Küfe camisine gittim. Caminin belli bir görevlisi yoktu, halk toplanmıştı, içlerinde Huzeyfe de bulunmaktaydı. Sonra içlerinden biri şöyle seslendi: "Ebu Musa el-Eşari'nin kıraatini kabul edenler caminin 'Kende' kapısına doğru toplansın, İbn-i Mesud'un kıraatini kabul edenler de caminin Abdullah'ın evine bakan zaviyesine gelsinler. Bu İki grup Bakara suresindeki bir ayet üzerinde anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Bir grup ayeti: "Beytullah için haccı ve umreyi tamamlayın" ve diğer bir grup ise: "Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın" 2 şeklinde okuyorlardı. Huzeyfe şaşırıp kaldı ve dedi ki: "Sizden önce de böyle anlaşmazlıklar vardı, bu durumu mutlaka Osman'a bildirmeliyiz."

İbn-i Ebi Şa'sa ise şunları da nakletmektedir: "Huzeyfe dedi ki; bu kadar farklı kıraatlerda ne oluyor! Yeminler olsun ki eğer sağ kalırsam mutlaka halife Osman'a giderek onu tek bir kıraatı oluşturması için zorlayacağım." Bu sözleri Huzeyfe'den duyan Abdullah sinirlenerek: "Çok iddialı bir söz söyledi" dedi.

Başka bir rivayette de şöyle nakledilmekte: "Kûfe halkı Abdullah b. Mesud'un, Basralılar ise Eş'ari'nin kıraatiyle Kuran'ı okuyorlar. Allah'a yeminler olsun ki halifenin huzuruna varırsam bu farklı Mushafları suya atması için uğraşacağım." Bunları duyan İbn-i Mesud dedi ki: "Allah'a yeminler olsun ki bu işi yapacak olursan, Allah seni cehenneme atar." 1

İbn-i Hacer kitabında naklediyor: "İbn-i Mesud, Huzeyfe'ye: Bana senin değişik okuyuş şekillerini kabul etmediğini ve kıraatleri birleştirmek istediğini söylediler. Huzeyfe: "Evet, filâncanın kıraatı ve falancanın kıraatı denilmesi hoşuma gitmiyor, Müslümanların da ehlikitap gibi bu şekilde ihtilâfa düşmelerini istemiyorum" dedi."2

3- İbn-i Eşte, Enes b. Malik'ten şöyle naklediyor: "Osman'ın hükümeti döneminde, halk Küfe'de Kuran'ın okunuşunda ihtilâfa düştüler, ders verenlerden biri, bir Mushaf üzerinden ders verirken başka biri de farklı bir Mushaf'tan ders veriyordu. Bu durum gençler arasında karışıklığın oluşmasına neden oldu, ders veren her hoca da, kendi kıraatini doğru bilip diğerlerinin kıraatini yanlış buluyordu. Bu ihtilâflar Osman'ın kulağına yetişti, Osman şöyle dedi: "Sizler Burada (Medine) Kuran'ın okunuşuyla ilgili anlaşmazlığa düşüp, yanlış okuyor sunuz, dolayısıyla daha uzak yerlerde olanların daha çok hataya düşerek yanlış okumaları normaldir. Bunun düzeltilmesi icab eder."1

4- Muhammed b. Sirin'den ise şöyle nakledilir: "Bazıları Kuran okuyordu, onları dinleyen diğer bir grup da yanlış okuduklarını söyledi. Bu sözler Osman'a ulaştı, O da bu soruna çare bulmak için Kureyş ve Ensar'ın önde gelen bilginlerinden 12 kişiyi topladı."2

5- Bekir Eşec'den şöyle rivayet edilmiştir: "Irak'ta birisi diğerinden bir ayeti okumasını istedi, ayeti okuduktan sonra yanlış okuduğunu ve bu okuyuş şeklini kabul etmediğini söyledi. Bu tür sözler her geçen gün daha fazla yaygınlaşmaya başladı, öyle ki durum Osman'a bildirildi."3

Kuran'ın okunuşu ve Mushaflar arasındaki bu tür ihtilaflar, Huzeyfe b. Yeman -Allah ondan razı olsun- gibileri tarafından önceden tespit edilmeseydi, bunlar gelecekte bir takım kötü sonuç ve büyük kargaşalara yol açacaktı.



Yüklə 1,21 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin