Şirketiniz Kjaer Global’ı 1988 yılında Kopenhag’da kurdunuz. Ancak daha sonra Hamburg’a, oradan da 1992’de Londra’ya geçtiniz. Bu kadar sık yer değiştirmenizin sebebi nedir?
Şirketi ilk Danimarka’da, üstelik kırsal kesimde kurdum. Kopenhag ve Hamburg arasında bir seçim yapmam gerekiyordu. Danimarka’da kırsal kesimin göbeğinde bulunuyorduk; öte yandan Danimarkalı olmak ve Kopenhag’dan gelmek doğrusu size pek uluslararası bir nitelik kazandırmıyordu. Hamburg’a geçmek, benim büyük dünyaya atılışımda ilk adımdı. Gerçi 1980’li yılların başlarında Paris’e gitmiştim ama Fransızcam pek iyi olmadığı için Danimarka’ya geri dönüp, büyük dünyaya açılmadan önce dört yıl daha çalışmam gerekiyordu. Daha uluslararası olmak istiyordum. Hamburg’da geçirdiğim yıllarda her yerle çalıştım sayılır. Mauritius ile çalıştım, Bali ile çalıştım; Hindistan ve Hong Kong’la da... Gerçekten de dünyanın dört bir yanıyla çalıştım ve bu harika bir şey.
Kültürü anlamak ve ona en iyi şekilde hizmet etmek için gereken dünya görüşünü kazanıyorsunuz. Bu da benim gerçekten yapmak istediğim bir şeydi. Daha sonra şirketi Hamburg’dan Londra’ya taşıma ihtiyacı hissettim. Bu benim için kişisel bir gerilim oluşturuyordu. Herkes Paris ya da Londra’ya gitmek ister. Yarattıkları atmosferlerden dolayı bu böyle... Dolayısıyla ben de rotamı Hamburg üzerinden Londra olarak çizdim.
Moda dünyasında bir tasarımcılık geçmişiniz var. Daha önceki açıklamalarınızda, moda sektöründeki orijinalite yoksunluğu ve sığlıktan ötürü burada geçirdiğiniz zamanda hayal kırıklığı yaşadığınızı dile getirdiniz. Biraz açar mısınız?
Sığ olduğunu, sanırım kalite konusuna fazla derinlemesine giremediğimiz için söyledim. Ancak moda sektöründe çalışanların kendileri, sığlıktan çok uzaklar. Ben daha az, ancak daha iyi ürünler görmek istiyorum. Daha anlamlı ürünler üretmenin yolu bence buradan geçiyor; ruhu olan ürünler böyle yaratılır. Baş döndürücü bir hızla değişen modanın ruhunu aramak boşunadır. Çılgın hız derken böyle bir şeyi kastediyorum.
Sanırım her zaman pahalı şeyler satın alabilecek güçte insanlar olacak. Fakat bir şeyin pahalı olması, onun iyi olmasını gerektirmez. Başka bir deyişle, bir şeyin iyi olması için illa pahalı olması da gerekmez. Bu daha çok, çekirdek değerler üzerinde yoğunlaşmak ve aynı anda her şeyi yapmaya çalışmaktan vazgeçmek ile ilgili bir durum. “Her işi yaparım” tavrıyla hareket edenler, sonunda hiçbir işte ustalaşamazlar.
Dostları ilə paylaş: |