senelerce âyetler ve âyetlerin içindeki sözcükler üzerinde duruldu. Bu çalışma sonucunda ortaya çıkan çalışma, “Tebyînu'l Kur’ân” adıyla tüm insanlık ile paylaşıldı. Burada okuduğunuz mealin nasıl oluştuğu, neden o anlamın tercih edildiği Tebyînu'l Kur’ân'da ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. O nedenle özellikle insanlığın elinde mevcut olan daha evvel yazılmış tefsir ve mealler ile olan farklıların gerekçeleri hem ayrıntılı olarak verilmiş hem de hepsi sağlam kaynaklar ile delillendirilmiştir. Kısacası bu kısa meale ulaşabilmek için, on bir ciltte (yeni baskıda 8 cilt), on binlerce sayfalık bir çalışma yapılmıştır.
MUSHAF'TAKİ BESMELELER
Mevcut Mushaflarda her sûrenin başında bulunan besmeleler Kur’ân'dan olmayıp iki sûre arasını belirtmek amacıyla sonradan konulmuştur. Kur’ân'da 2 tane besmele vardır. Biri Fâtiha sûresi diye adlandırılan âyetlerin (14. necmde görülebilir) başındaki besmeledir. Diğeri de Neml sûresi'nde Süleymân peygamberin Sebe melikesine yazdığı mektubun (144. necmde görülebilir) başındaki besmeledir. Biz, necmleri numaralandırmak sûretiyle necmleri birbirinden ayırdık.
ÂYET NUMARALARI
İlk nüshalarda âyet numaraları yoktu. Oysa mevcut Mushaflarda, bazen bir tek cümle, 1'den 10'a kadar 10 âyet şeklinde numaralanmakta; bazen de on cümle, bir paragraf, bir bölüm tek bir âyet olarak gösterilmektedir.
Bir metindeki cümlelerin numaralanarak okunuşu, okurun dikkatini metinden sayılara yönlendirip metnin anlaşılmasına engel olacağı kaygısı ile biz Mealimizde numaraları âyet başına “1- …” şeklinde koymayıp okurlarımız orjinalini kolay bulsunlar ve başka Mealler ile mukayese yapabilsinler diye ayetlerin başında “2x..” şeklinde üst simge halinde koyduk. Her necmin altında da, klasik kabuldeki Resmi Mushaf numarasını, iniş sırasındaki numarasını; bilinen sûre adını ve âyet numaralarını gösterdik. Örneğin, iniş sırasına göre 1., Resmi Mushaf'ta 96. sûre olan Alak sûresi'nin 1-5. âyetlerinden oluşan necm, (1/96, Alak/1-5) şeklinde; Resmi Mushaf'ta 2. sûre, iniş sırasına göre 87. sûre olan Bakara sûresi'nin 114-115. âyetlerinden oluşan necm, (87/2, Bakara/114-115) şeklinde gösterilmiştir. Taksimin önündeki rakam (87/?), iniş sırasını, yan çizgiden sonraki rakam (?/2) ise Resmi Mushaf'taki sırayı göstermektedir.
DİPNOTLAR
Yukarıda da açıkladığımız gibi Kur’ân, açık, apaçık, anlaşılması kolaylaştırılmış, en güzel tefsir olarak indirilmiş bir kitaptır. Kimsenin açmasına, açıklamasına, tefsir etmesine ihtiyaç duymamaktadır.
Bu mealde biz, değinilen terimleri ve tarihi olayları dipnotta sayın okuyucularımıza bildirdik. Bizim dipnotlarımız, Kur’ân'ın açıklamasına yönelik olmayıp arka plânı okurlarımıza bildirmeye yöneliktir.
YALIN TÜRKÇE SUNUM
• Bu çalışmada, mümkün olduğu ölçüde her sözcüğe Türkçe karşılık verilmesine gayret gösterilmiştir. Esma-i Hüsna [Allah'ın en güzel isimleri] da dâhil olmak üzere, terimsel niteliği olmayan ve Türkçe'de de Türkçe diye kullanılan Arapça sözcükler gerçek anlamlarıyla sunulmuştur. Bu nedenle bazı sözcüklerin ifadesi uzun olmuştur. Ama doğrusu öyle olmasıydı. Bu, Esma-i Hüsna açıklamalarında açıkça dikkat çekecektir.
• Bu çalışmada, Arapça'dan Türkçe'ye geçmiş bazı sözcükler, Türkçe'de kullanıldığı şekliyle yazılmıştır. Örneğin, rabb, hakk, cinn sözcükleri “rab, hak, cin” diye yazılmıştır.
• Bu çalışmada, metnin daha iyi anlaşılması için, özgün metindeki zamir hâlindeki özne ve tümleçler, açık isimlerle ifade edilmişlerdir; yani, zamirlerin mercii açık olarak yazılmıştır. Örneğin, özgün metindeki, “O dedi ki” ifadesi, –bulunduğu yerdeki anlam gereği– “Allah dedi ki” diye yazılmıştır.
KUR’ÂN'IN ANLAŞILMASI-ANLAŞILMAMASI
Tüm bunlardan sonra, kişinin Kur’ân'ı anlaması ve yararlanabilmesi için Kur’ân'dan öğrenilen yöntemler şunlardır:
• Kur’ân okuyan önce mutahhar [zihnen temizlenmiş] olmalıdır; yani beynindeki virüslerden, mezhep, meşrep, tarikat tortularından uzak olmalıdır.
• Kendi şeytanından da uzak olmalı; okuduğu konulara objektif yaklaşmalı; Allah adına okumalı ve Allah'tan anlayış, kavrayış istemelidir (biz buna, bilinçli olarak euzü besmele çekmek diyoruz).
• Kur’ân âyetlerinin tertili [iyi bir sıralanışı] sağlanmalı; Kur’ân necm necm okunmalı; iki necm birbirine karıştırılmamalı; arka arkaya konmuş iki necmin inişi arasında haftalar, aylar, hatta senelerin olduğu, bunların birbiriyle bağlantılı olmadıkları bilinmelidir.
• Konu tek âyetten değil, o konuyla ilgili âyetlerin tamamından –imkânlar ölçüsünde iniş sırasına göre bir araya getirilerek– Kur’ân'ın bütünlüğü dikkate alınarak öğrenilmelidir. Bu, doğru anlaşılmasının sağlaması olacağı gibi, konunun bütünüyle bilinmesini de sağlayacaktır. Örneğin, İslâm'daki “iddet” [eşi ölen ya da boşanan kadının evlenmeden geçirmesi gereken süre] konusunu öğrenmek isteyen bir kişi, Kur’ân'daki bu konuya ait tüm âyetleri (450, 452, 514 ve 601. necmleri) birlikte okursa, konuyu iyiye öğrenmiş olur.
• Bir de, Kur’ân'daki konu ve hâdiselerin arka plânları; terim ve hükümlerin yöreselliği dikkate alınmalıdır.
Mesela: Kur’ân'da cennet ve cehennem, Arap coğrafyasına göre örneklenmiş; cehennem o coğrafyadaki en çok sıkıntı veren sıcak ve ateş ile; cennet de Arap coğrafyasında en çok özlenen ortamlar [yeşillikler, sulak bahçeler, gölgelikler, vs.] ile tasvir edilmiştir. Elbise dünyanın birçok yerinde soğuktan koruyan bir nesne olmasına rağmen, Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve sizi kendi hışmınızdan koruyan elbiseler kıldı (Nahl/81; 306. necm) diye ifade edilerek, sıcaktan koruma amaçlı bir nesne olarak zikredilmiştir. Demek oluyor ki, Kur’ân, soğuk iklimli, bol yağışlı bir yörede yaşayan bir topluma inseydi, cennet ve cehennemin tasviri farklı olacaktı, elbise için de “sizi, soğuktan koruyacak” ifadesi kullanılacaktı.
Yine Kur’ân'da ağaç ve hayvanlar da, Arabistan coğrafyasına göre örneklenmiştir. Kur’ân'da Arabistan halkına yönelik olan, Devenin nasıl yaratıldığına bakmıyorlar mı? ifadesi, Hindli için, “Filin nasıl yaratıldığına bakmıyorlar mı?” anlamı ifade eder.
Yine Kur’ân'ın birçok âyetinde, Mekke ve Medîne'nin siyasî, ticarî ve askerî durumuna gönderme yapılmakta ve bunlara ait özel isimler ve riba, zıhar, îlâ, talâk, nikah vs. gibi terimler, Ebû Leheb, Zeyd gibi isimler, Bedir, Uhud, Hendek, Huneyn, Tebük savaşları, Hudeybiye antlaşması yer almaktadır. Bunların ansiklopedik düzeyde bilinmesi, Kur’ân'ın iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Biz bunları dipnotlarla göstermeye çalıştık.
Bu şekilde okunan Kur’ân, insanların inanmasını sağlayacak, rüşde [en sağlam yola; doğru yolu bulmaya, akıllı davranmaya, akıl ve ruh bakımından olgunlaşmaya, iyilikleri elde edebilecek olgunlukta olmaya] kılavuzlayacaktır. İnsanları, furkân [iyiyi-kötüyü, güzeli/çirkini ayırt etme] bilincine ulaştıracak, zihinsel hastalıklara şifa, sıkıntılara, bunalımlara kurtuluş reçetesi, karanlıklara ışık, hatta ferd ve toplumun ruhu/canı olacaktır. Böylece ferd ve toplumlar, her alanda kokuşmuşluktan kurtulacaklardır.
Tüm Kur’ân erlerini, insanlığı Kur’ân ile tanıştırmaya çağırıyorum. Bu, bir iman ve vicdan borcudur. İnanıyorum ki, Kur’ân yalın olarak insanlığa sunulursa, akleden tüm insanlar, akın akın, grup grup Allah'ın dinine girecek ve İslâm dini, gerçekte olduğu gibi imrenilen bir din olarak tekrar kendini gösterecektir.
Kur’ân'ı tanımak, tanıtmak dilek ve umutlarımla…
Hakkı YILMAZ
RESMİ MUSHAF'A GÖRE SÛRE FİHRİSTİ
Sûre ismi
Sayfa
No
Sûre İsmi
Sayfa
No
Sûre İsmi
Sayfa
No
1
Alak
39
A‘râf
77
Mülk
2
Kalem
40
Cin
78
Hâkkah
3
Müzzemil
41
Yâ-Sîn
79
Me‘âric
4
Müddesir
42
Furkân
80
Nebe
5
Fâtiha
?
43
Fâtır
81
Nâziât
6
Tebbet
44
Meryem
82
İnfitâr
7
Tekvîr
45
Tâ-Hâ
83
İnşikâk
8
A‘lâ
46
Vâkıa
84
Rûm
9
Leyl
47
Şu‘arâ
85
Ankebût
10
Fecr
48
Neml
86
Mutaffifîn
11
Duhâ
49
Kasas
87
Bakara
12
İnşirâh
50
İsrâ
88
Enfâl
13
Asr
51
Yûnus
89
Âl-i İmrân
14
ÂdiyÂt
52
Hûd
90
Ahzâb
15
Kevser
53
Yûsuf
91
Mümtehine
16
Tekâsür
54
Hicr
92
Nisâ
17
Mâûn
55
En‘âm
93
Zilzâl
18
Kâfirûn
56
Sâffât
94
Hadîd
19
Fil
57
Lokmân
95
Muhammed
20
Felâk
58
Sebe
96
Ra‘d
21
Nâs
59
Zümer
97
Rahmân
22
İhlâs
60
Mü’min
98
İnsân
23
Necm,
61
Fussilet
99
Talâk
24
Abese
62
Şûrâ
100
Beyyine
25
Kadr
63
Zuhruf
101
Haşr
26
Şems
64
Duhân
102
Nûr
27
Buruc
65
Câsiye
103
Hac
28
Tîn
66
Ahkâf
104
Münâfıkûn
29
Kureyş
67
Zâriyât
105
Mücâdele
30
Kâriah
68
Ğâşiye
106
Hucurât
31
Kıyâmet
69
Kehf
107
Tahrîm
32
Humeze
70
Nahl
108
Teğâbün
33
Mürselât
?-?
71
Nûh
109
Saff
34
Kaf
72
İbrâhîm
110
Cuma
35
Beled
73
Enbiyâ
111
Feth
36
Târık
74
Mü’min
112
Mâide
37
Kamer
75
Secde
113
Tevbe
38
Sâd
76
Tûr
114
Nasr
?-?
TEŞEKKÜR
Meal basılmazdan evvel teknik kontrollerin yapılması, öneri ve eleştiride bulunulması noktasında Meali okuyarak gerekli katkıda bulunan değerli kardeşlerim, muhterem Dr. İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Ertuğrul Özalp, Murat Tokgöz, Ogan Timinci, Selim Vural, Hüsamettin Tatlıpınar, Şölen Can Evin, Ziya Demircan, Dr. Mehmet Elçi, Hakan Kayılı, Zafer Yalçın, Halil Ay, Sedat Şenermen, Naci Cepe ve isminin yazılmasını istemeyen diğer kardeşlerime de çok teşekkür ediyorum. Allah hepsinden razı olsun.
ALAK SÛRESİ
MEKKE DÖNEMİ
Necm: 1
1-2Oluşturan; insanı embriyondan oluşturan Rabbinin adına öğren-öğret!
3-5Öğren -öğret!
Senin Rabbin ise kendilerini üstün biri sayan o kişilerden daha üstün olandır. Senin Rabbin ki kalemle öğretti.O, insana bilmediğini öğretti.
(1/96, Alak/1-5)
Necm: 2
6-8Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil! Dönüş Rabbine olmasına rağmen insan, kendisini yeterli gördüğünde, kesinlikle azar. 9,10Salât ettiği [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olduğu; toplumu aydınlatmaya çalıştığı] zaman bir kulu engelleyen kişiyi gördün mü? 11,12Hiç düşündün mü, eğer o salât eden kul, doğru yol üzerinde idiyse ya da takvâyı [Allah'ın koruması altında olmayı] emrettiyse!... 13Hiç düşündün mü, eğer salât edeni engelleyen o kişi, yalanlamış ve yüz çevirmiş ise!... 14Salâta engel olan o kişi, bilmedi mi, Allah'ın kesinlikle görmekte olduğunu?
(1/96, Alak/6-14)
Necm: 3
15,16Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil! Eğer salât edene; mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olan; toplumu aydınlatmaya çalışan kimseye engel olan o kişi, salâtı; mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmaya çalışmayı engellemesine son vermeyecek olursa, andolsun, perçemden; yalancı, günahkâr perçemden; saçından tutup sürükleyeceğiz. 17O zaman o, meclisini/örgütünü çağırsın. 18Biz zebanileri; defedicileri, engelleyicileri çağıracağız.
19Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil! Sen salât edeni; mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmaya çalışmayı engelleyen o kişiye itaat etme. Sen Rabbine boyun eğip teslim ol ve yaklaştırıl/Rabbin seni Kendine yaklaştırsın.
(1/96, Alak/15-19)
KALEM SÛRESİ
MEKKE DÖNEMİ
Necm: 4
1Nûn/50. Kalem'i ve onların satır satır yazıp söylediklerini/efsaneleştirdiklerini kanıt gösteriyorum ki; 2Sen Rabbinin nimeti sayesinde, mecnun [gizli güçlerce desteklenen/deli bir kişi] değilsin. 3,4Ve kesinlikle senin için minnete bulaşmamış çok mal var. Ve kesinlikle sen, çok büyük bir ahlâk üzerindesin.
(2/68, Kalem/1-4)
Necm: 5
5-8Artık, yakında hak dinden çıkarak kendini ateşe atmış olan hanginizmiş göreceksin, onlar da görecekler. Şüphesiz Rabbindir, yolundan sapanı en iyi bilen. Yine O'dur kılavuzlanarak doğru yola ermiş olanları en iyi bilen. O hâlde âhiret gününü yalanlayan o kişilere itaat etme!
9-16Onlar arzu ettiler ki, sen onlara yağ çekesin, onlar da hemen sana yağ çeksinler. Çok yemin eden, aşağılık, alaycı, gammaz; arkadan çekiştiren, arabozucu, kovuculuk için gezip duran, mal ve oğulları var diye hayrı engelleyen, saldırgan, günaha batmış, kaba/obur, sonra da kötülükle damgalı şu asalakların hiçbirine itaat etme. Âhireti yalanlayan o kişi, âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman: “Daha öncekilerin masalları” dedi. Yakında Biz onun burnunu sürteceğiz.
(2/68, Kalem/5-16)
Necm: 6
17-24Şüphesiz Biz, o çiftlik sahiplerine belâ verdiğimiz gibi onlara belâ vereceğiz: Hani onlar, sabah olunca kesinlikle çiftliğin ürünlerini devşireceklerine yemin etmişlerdi. Bir istisna da yapmıyorlardı. Ama onlar uyurken Rabbin tarafından bir tayfun çiftliğin üzerinden dolaşıverdi. Sabaha, çiftlik, biçilmiş/devşirilmiş gibi oluverdi. Sabahladıkları vakit birbirlerine seslendiler: “Haydi, devşirecekseniz sabahleyin erkence gidin!” dediler. Hemen yola koyuldular, aralarında fısıldaşıyorlardı: Sakın bugün aranıza bir yoksul sokulmasın!
25-29Sadece engelleme gücüne sahip/şiddete güçleri yeten bir tavırla erkenden gittiler. Ama çiftliği gördüklerinde: “Biz şüphesiz biz şaşırmışız/ yanlış yere gelmişiz; yok yok, biz yoksun bırakılmışız; Allah bizi cezalandırmış!” dediler. En hayırlı olanları: “Ben size ‘Allah'ı noksanlıklardan arındırmıyor musunuz?’ dememiş miydim?” dedi. Onlar: “Rabbimiz Seni tenzih ederiz, doğrusu bizler yanlış; kendi zararlarına iş yapan, haksız davranan kimselermişiz!” dediler.
30-32Sonra döndüler, birbirlerini kınıyorlardı: “Yazıklar olsun bizlere! Bizler gerçekten kendini firavun gibi gören