Kuyumculuk sektöründe kullanılan taşlar; Kıymetli Taşlar, Yarı Kıymetli Taşlar ve Süs Taşları olarak üçe ayrılmaktadır. Sektörde elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, safir gibi taşları içine alan kıymetli taşların özel bir önemi bulunmaktadır. Kapalıçarşı piyasasında yıllık ortalama 150 ile 300 milyon ABD Doları civarında kıymetli taş işlem hacminin olduğu tahmin edilmektedir. Piyasalarda kullanılan kıymetli taşların ticaretinin büyük ölçüde kayıt dışı bir şekilde yapıldığı bilinmektedir.
Mücevherat üretiminde kullanılan kıymetli taşların işlem gördüğü organize bir piyasanın bulunmaması ve kıymetli taş işlemlerinin kayıt dışı yapılması ülkemizde kıymetli taş ticaretinin gelişmesini engellemekte olduğundan, İAB bünyesinde kıymetli taşların işlem göreceği bir piyasanın kurulması büyük önem taşımaktadır.
Bu çerçevede, Bankaların, özel finans kurumlarının ve yetkili müesseselerin oluşturulacak piyasada işlem yapabilmeleri için; Bankalar Kanunu, Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik, Özel Finans Kurumlarının Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik ve Türk Parası Kıymetini Korumu Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin 2002-32/27 Sayılı Tebliğ’de değişiklikler yapılması gerekmektedir.
Ayrıca, kıymetli taş ticaretinin organize bir piyasa ortamında kayıt altına alınabilmesini teşvik edecek vergi düzenlemelerine gidilmesi de yararlı olacaktır. Bakanlar Kurulunun Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespiti Hakkında 2002/4480 Sayılı Kararına göre, kıymetli taş ticaretinde %18 oranında KDV ve 4076 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa göre %6,7 oranında ÖTV uygulanmaktadır. Söz konusu Kanunun 12/2-d maddesine göre, Bakanlar Kurulu bu oranları sıfıra kadar indirmeye yetkilidir. Bu çerçevede, kıymetli taş ticaretinden alınmakta olan KDV oranının % 1 seviyelerine çekilmesi yönünde değişiklerin yapılması yararlı olacaktır.
Buna göre kıymetli taş işlemlerinin İAB bünyesinde organize bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için;
a) Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık tarafından 32 Sayılı Karar’da yapılacak değişiklikler (33 Sayılı Karar Taslağı) ile İAB’nin kıymetli taş borsası olarak yetkilendirilmesi,
b) Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık tarafından 32 Sayılı Karar’da yapılacak değişiklikler (33 Sayılı Karar Taslağı) ile kıymetli taşların kıymetli taş borsasına tescil edilmesi zorunluluğunun getirilmesi,
c) 32 sayılı Karar’da yapılacak değişikliklerden sonra Sermaye Piyasası Kurulu ve Hazine Müsteşarlığı tarafından ilgili yönetmeliklerde değişiklik yapılması,
d) borsa üyelerinin kıymetli taş işlemi yapabilmeleri için Bakanlar Kurulu tarafından Bankalar Kanunu’nda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından Özel Finans Kurumlarının Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik’te, Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlık tarafından Türk Parası Kıymetini Korumu Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin 2002-32/27 Sayılı Tebliğ’de değişiklik yapılması,
Kıymetli taş işlemlerinin Borsa dışında yapılmasının önüne geçilmesi ve bu işlemlerin Borsada yapılmasının teşvik edilmesi için Bakanlar Kurulu tarafından Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespiti Hakkında 2002/4480 Sayılı Karar’da yapılacak değişiklik ile bu tür işlemlerde uygulanan KDV oranının sadece bu piyasada yapılan işlemlerle sınırlı olmak kaydıyla %1’e indirilmesi,
Yine aynı şekilde ÖTV oranının sadece bu piyasada yapılan işlemlerle sınırlı olmak kaydıyla Bakanlar Kurulu Kararı ile %1’e indirilmesi,işlenmiş taşlarda ise yine % 1 oranınin uygulanması, söz konusu taşların, nihai taşlı takının hammaddesi yani girdisi olduğu, işlenmiş olsun olmasın, fakat mıhlanmamış veya takılmamış veya dizilmemiş, olduğunun yani serbest (loose) elmas veya kıymetli taş olduğunun,ifade edilmesi
yararlı olacaktır.
Öte yandan konuyu sadece vergi üzerine odaklamamak gerekir. Yalnızca kıymetli taş sektöründe değil diğer sektörlerde de piyasalaşma kavramı ve kayıtlı ekonomiye geçiş süreci açısından saha çalışmaları yapılmalıdır. Bu süreç piyasaları etkin çalıştırmayı, organize hale getirmeyi hedeflemektedir
Kayıtlı ekonomiye geçiş AB’ye giriş süreci ile paralel olarak yürütülebilir. Finansal piyasalarda yapılan çalışmalarda kayıtlı ekonomiye geçiş süreci açısından önemli bir aşamaya gelinmiştir. Aynı şey kıymetli taş piyasalarında da mümkündür. İstanbul Altın Borsası İMKB yanında faaliyetini sürdürmekte olup, bünyesinde yapılacak çalışmalar önemli gözükmektedir.
Kayıtlı ekonomilerde tezgâh üstü piyasalardan organize piyasalara geçiş ve bu piyasaların etkin çalıştırılması büyük önem taşır.
Ayrıca bu sureci menkul kıymetleştirme çerçevesinde ele almak , atıl olan kaynakları ekonomiye kazandırmak için gereklidir. Bunun için altın sertifikası, altın fonu katılma belgesi vb. birçok inovatif araçlar bulunarak, bunların finansal piyasalarda işlem konusu yapılması sağlanabilir.
Ülkemizde altının bir yatırım aracı olduğu unutulmamalıdır.Bu çerçevede altın borsasının finansal araçlarını da göz önüne alırsak Geçici 67. maddeyi gözden geçirmekte ve sistemi stopaj temelinde oturtmakta fayda olduğu görülür. Aracılar ve yatırımcıların bulunduğu ortamda düşük oranlı stopajla nihai vergileme yoluna gidilmelidir. Bunun için VUK ve değerlemeyi etkileyen yönleriyle beraber kapsamlı bir çalışma yapılmalıdır.
Kısaca altın borsası kıymetli taş borsasına dönüştürülerek daha kapsayıcı yapı oluşturulmalıdır. Yani sadece altın değil diğer kıymetli taşların da alınıp satıldığı bir borsa şeklinde yeniden düzenlenmelidir.Bu husus İstanbul Finans Merkezi Projesinin de bir parçasıdır.
Yukarıda özetlediğimiz hususların yanında:
Platin, Paladyum ve Rodyum’un da KDV’den İstisna Olmasının gerekli olduğunu,
Cevherden Üretim Yapan Firmaların Kendilerine Yapılan Teslim ve Hizmetler Dolayısıyla Ödedikleri Katma Değer Vergisini İndirim Konusu Yapamaması ve Bu Nedenle İhracata Yönelmesi Sorununun bulunduğunu,
Altın Fiyat Artışının Vergilendirilmesi Nedeniyle Firmaların Sermayelerinin Azalmadığını,
Yetkili Müesseselere Verilmiş Olan Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’nün Ürettiği Basılı Altınlar ile Bir Kilogramdan Küçük Külçe Şeklindeki Standart Altınların Alım Satımı Faaliyetlerine İlişkin Düzenleme Yapılması İhtiyacı olduğunu ,
Gelir İdaresinin sektörde yeni bir sınıflandırmaya gitmesinin gerekli olduğunu belirmekte yarar bulunmaktadır.
KUYUMCULUK SEKTORU VERILERI
DÜNYA KIYMETLİ TAŞ PAZARI
Dünyada pırlantalı mücevherat pazarı 68 milyar dolar büyüklüğe sahip bulunmaktadır.
2003 yılında yaklaşık 500 milyon dolar olarak tahmin olunan pırlantalı mücevher pazarı bu gün itibariyle 1,250 milyar dolara yükselmiş bulunmaktadır.
Bu büyüklüğün ( 1,250 milyar Dolar ) %35’i iç pazar talebi, kalan %65’i ise ihracat olarak gerçekleşmektedir.
İhracat, Ege ve Akdeniz gibi turizm bölgelerinde doğrudan turiste satış olarak karşımıza çıkmaktadır.
İTHALAT
Sektörde girdi olarak kullanılan kıymetli ve yarı kıymetli taşların tamamı yurt dışından temin edilmektedir. Bu anlamda sektör tamamıyla dışa bağımlıdır.
İthalat esas olarak İstanbul Atatürk Hava Limanı Gümrüğünden gerçekleştirilmekte olup yıllar itibariyle resmi ithalat büyüklükleri aşağıdaki gibidir (NOT: Son sütun gümrük saymanlığı verileridir):
2005 yılı 15,5 milyon dolar 8,4 milyon dolar
2006 yılı 22,3 milyon dolar 10 milyon dolar
İthalat başlıca aşağıdaki ülkelerden yapılmaktadır:
Belçika
İsrail
Hindistan
Dubai
Hong Kong
Çin ve Diğerleri
İHRACAT
Türkiye’nin işlenmemiş olarak çıplak taş ihracatı bulunmamaktadır.
İşlenmiş pırlantalı mücevher olarak ihracatı sözkonusu olup bu ihracat,
Gümrük beyannameli ihracat
Bavul ticareti
Doğrudan turiste satış
olarak gerçekleştirilmektedir.
İHRACAT
İhracat çoğunlukla doğrudan turiste satış nedeniyle tam ve gerçekçi olarak ölçülememekte ve bu konuda elimizde resmi veri bulunmamaktadır. Ancak 850-900 milyon dolar arası ihracatımız olduğu kuvvetle tahmin edilmektedir.
Bu durumda ihracatın ithalatı karşılama oranı % 72’dir.
ÖTV’nin kaldırılması halinde Türkiye’nin tıpkı külçe altında olduğu gibi (külçe halinde ithal olunan altın işlenmeden yine külçe olarak da ihraç edilmektedir) çıplak taş olarak ithal edilen pırlanta ve diğer taşların yine çıplak taş olarak ihracı gündeme gelecektir. Bu durum ihracatın ithalatı karşılama oranını kısa dönemde ve hızla pozitif yönde artıracaktır.
İHRACAT POTANSİYELİ
Pırlantalı mücevher ihracatı Başta Dubai, ABD, Rusya ve Diğer Cumhuriyetler ile Almanya-Fransa-Belçika olmak üzere diğer AB ülkelerine yapılmaktadır.
2007 yılı itibariyle bu ihracatın en az 850-900 milyon dolar olduğu tecrübelerle tahmin edilmektedir.
Özellikle Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan başta olmak üzere Türki Cumhuriyetlerden Türkiye’ye artan pırlantalı mücevher talebi olduğu, bu yönelimin bu ülkelerde yaşanılan değişim sonucu, artan gelir ve tüketim eğiliminden kaynaklandığı görülmektedir.
Bu Cumhuriyetlerle ilişkili olarak tarihsel, kültürel ve coğrafi yakınlığımız pazara girmek isteyen diğer ülkelere göre avantaj olarak karşımıza çıkmakta ve Türk mücevher sanayi için büyük fırsatlar sunmaktadır.
İŞLETME YAPISI VE SAYISI
Pırlanta sektörünün işletmeleri kuyumculuk sektörü içinde yer almaktadır.
Sektör emek yoğun olup imalatçı işletmeler daha çok küçük ve orta ölçekli atölye düzeyindedir.Türkiye genelinde sayıları yaklaşık 4.500 olarak karşımıza çıkmaktadır.
Modern teknolojiler kullanarak seri üretim yapan ve en az 50 en çok 1000 işçi çalıştıran ortalama imalatçı sayısı ise 250 civarındadır.
Perakende satış yapan kuyumcu mağazası sayısı yaklaşık 30.000’ dir.
I) Elmas ve Kıymetli Taşlarda Özel Tüketim Vergisi Sorunu
I) Elmas ve Kıymetli Taşlarda Özel Tüketim Vergisi Sorunu
4760 sayılı Kanuna ekli (IV) sayılı listede yer alan 71.02 GTİP nolu elmaslar ile 71.03 GTİP nolu kıymetli taşlar için belirlenen özel tüketim vergisi oranı %20’dir. Ancak, 4760 sayılı Kanunun “Oran veya Tutar” başlıklı 12’nci maddesinin (2) nolu bendinin (d) alt bendine göre, Bakanlar Kurulu topluca veya ayrı ayrı olmak üzere; Kanuna ekli (IV) sayılı listedeki mallar için belirlenen oranları sıfıra kadar indirmeye, %25’e kadar artırmaya yetkilidir.
Vergi oranlarının, elmas ve kıymetli taş konusunda önemli merkez konumundaki ülkeler veya yoğun ticaret ilişkisinde olduğumuz ülkeler (Amerika, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Hindistan, Çin, İtalya gibi) bazında küçük ölçekte karşılaştırılarak belirlenmesi, ham taş da diğer ülkelerde olduğu gibi, işleme yatırımlarını özendirmek, desteklemek ve işlemeciliği geliştirmek amacıyla % 1 oranının uygulanması, işlenmiş taşlarda ise yine % 1 oranınin uygulanması, nihai takıdaki altın ve diğer kıymetli madenlere ise mevcut fiili uygulamalar ve istisnalar çerçevesinde devam edilmesi veya AB, Bölge Ülkeleri standartlarının uygulanması sektörü çok olumlu etkileyecektir. Türkiye olarak uyguladığımız farklı ve yüksek oranlar nedeniyle sektör olumsuz etkilenmekte, bu pazarlarda rekabet şansını yitirmekte yada kayıt dışı çalışmayı tercih etmektedir. Bu sonuçlar ise organize piyasaların gelişimini, kurumsallaşmayı, sektörel bazda eğitim eksikliğini, etik kuralların yerleşmesini önlemektedir. Yapılacak bu vergi oranı değişikliğinin yanlış değerlendirmelere yol açmaması için söz konusu taşların, nihai taşlı takının hammaddesi yani girdisi olduğu, işlenmiş olsun olmasın, fakat mıhlanmamış veya takılmamış veya dizilmemiş, olduğunun yani serbest (loose) elmas veya kıymetli taş olduğunun,ifade edilmesi yararlı olacaktır.
II) Yetkili Müesseselere Verilmiş Olan Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’nün Ürettiği Basılı Altınlar ile Bir Kilogramdan Küçük Külçe Şeklindeki Standart Altınların Alım Satımı Faaliyetlerine İlişkin Düzenleme Yapılması İhtiyacı
II) Yetkili Müesseselere Verilmiş Olan Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’nün Ürettiği Basılı Altınlar ile Bir Kilogramdan Küçük Külçe Şeklindeki Standart Altınların Alım Satımı Faaliyetlerine İlişkin Düzenleme Yapılması İhtiyacı
22.09.2006 tarih ve 26297 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’in (Tebliğ No: 2006-32/32) 3’üncü maddesinin (e) bendi ile yetkili müesseselerin faaliyet konuları kapsamına;
“Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü tarafından üretilen basılı altınlar (milli ziynet ve meskük vb.) ile bir kilogramdan küçük külçe şeklindeki standart altınların alım satımını yapmak”
hususu ilave edilmiştir.
Ancak, yetkili müesseselerin söz konusu alım/satım işlemlerine ilişkin uygulanacak belge ve kayıt düzeni (altını satarken fatura-fiş düzenlenmesi, muhasebe sistemi, altını alırken gider pusulası tanzimi, bsmv vb. konular) hakkında bir düzenleme yapılmamıştır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-g maddesi uyarınca külçe altın, külçe gümüş ile hurda metalden elde edilen külçe alım satımında KDV bulunmaması nedeniyle, “döviz alım-satım belgesi”ndeki mevcut düzenleme benzeri bir belge ortamına yada ödeme kaydedici cihazlardan alınan belge ortamında yeni bir düzenleme yapılması ihtiyacı bulunmaktadır.
2006-32/32 sayılı Tebliğ ile getirilen söz konusu faaliyetin uygulamaya geçirilebilmesi için, Vergi Usul Kanununun mükerrer 257’nci maddesi ile verilen yetki çerçevesinde konunun Maliye Bakanlığınca ele alınması ve düzenleme yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
III) Platin, Paladyum ve Rodyum’un KDV’den İstisna Olmaması
III) Platin, Paladyum ve Rodyum’un KDV’den İstisna Olmaması
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “Diğer İstisnalar” başlıklı 17/4-g maddesindeki “Külçe altın, külçe gümüş, kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci, kübik virconia) döviz, para, damga pulu, değerli kağıtlar, hisse senedi, tahvil ile metal, plastik, lastik, kauçuk, kağıt, cam hurda ve atıkları (hurda metalden elde edilen külçeler dahil) teslimi” hükmü gereği külçe altın ve gümüş KDV’den istisna tutulmuş, ancak platin, paladyum ve rodyum istisna tutulmamıştır.
İAB bünyesinde platin işlemlerine başlandığı 9.7.1999 yılından bu yana sadece 5 kg külçe platin ithalatı olmuştur. Altın ve gümüş de olduğu gibi platin ve diğer kıymetli metallerin de KDV’den istisna tutulmasına yönelik olarak yapılacak değişiklik, platin işlemlerinin de kayıt altına alınmasını sağlayacağı düşünülmektedir.
IV) Cevherden Üretim Yapan Firmaların Kendilerine Yapılan Teslim ve Hizmetler Dolayısıyla Ödedikleri Katma Değer Vergisini İndirim Konusu Yapamaması ve Bu Nedenle İhracata Yönelmesi Sorunu
IV) Cevherden Üretim Yapan Firmaların Kendilerine Yapılan Teslim ve Hizmetler Dolayısıyla Ödedikleri Katma Değer Vergisini İndirim Konusu Yapamaması ve Bu Nedenle İhracata Yönelmesi Sorunu
Cevherden üretim yapan firmalar tarafından “dore külçe teslimlerinin KDV’ne tabi olduğu, zira 3065 sayılı Kanunun 17’nci maddesinin 4/g bendinde “külçe altın” teslimlerinin KDV’den müstesna olduğu, cevherden üretim yapılan dore külçe, külçe altın niteliği taşımadığından dore külçe teslimlerinin KDV’ye tabi olduğu, bu durumun Türkiye içinde satış ve teslime konu edinilmesini dolayısıyla Türkiye’de rafine edilerek altın külçe haline getirilmesini oldukça güçleştirdiği, zira dore külçeyi satın alan rafineriler dore külçeden külçe altın elde ettiği, külçe altın teslimleri 3065 sayılı Kanunun 17/4-g bendi uyarınca istisna kapsamında bulunduğu, bu işlemleri sebebiyle KDV uygulanmadığı ve dore külçe sebebiyle yüklendikleri KDV’leri indirim konusu yapamadıkları, bu durumun madenlerde üretilen dore külçelerin ihracını zorunlu kıldığı, dore külçenin ihracatı yoluyla KDV iadesi alındığı, ihraç edilen dore külçe yurtdışı rafinerilerinde işlenip külçe altın haline geldikten sonra Türkiye’de KDV’ye tabi olmaksızın gelebildiği” ifade edilmektedir.
3065 sayılı Kanunun “Araçlar, Kıymetli Maden ve Petrol Aramaları ile Ulusal Güvenlik Harcamaları ve Yatırımlarda İstisna” başlıklı 13’üncü maddesinin (c) bendinde “Altın, gümüş, platin arama, işletme, zenginleştirme, rafinaj ve Türk Petrol Kanunu hükümlerine göre petrol arama faaliyetlerine ilişkin olmak üzere, bu faaliyetleri yürütenlere yapılan teslim ve hizmetler ile aynı Kanun hükümlerine göre boru hattıyla taşımacılık yapanlara bu hatların inşa ve modernizasyonuna ilişkin yapılan teslim ve hizmetler” hükmü yer almakta olup, söz konusu teslim ve hizmetler vergiden müstesnadır.
V) Altın Fiyat Artışının Vergilendirilmesi Nedeniyle Sermayenin Azalması Sorunu
V) Altın Fiyat Artışının Vergilendirilmesi Nedeniyle Sermayenin Azalması Sorunu
Kuyumcular tarafından “altın satışında karın vergisi yerine fiyat artışının vergisinin alındığı, dolayısıyla elindeki sermayesinin altın fiyat artışının vergilendirilmesi nedeniyle azaldığı ve kuyumcu esnafı faturalı işlem yapmaktan kaçındığı” ifade edilmektedir.
24.4.2003 tarih ve 25088 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4842 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5’inci maddesi ile 193 sayılı VUK’un 38’inci maddesine “Sürekli olarak işlenmiş altın alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler, altın satış tarihindeki İstanbul Altın Borsasında oluşan has altın değeri ile satılan mamulün has altın maliyet bedeli arasında oluşan farkı, maliyet bedeline ilave ederler. Söz konusu fark, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında izlenir. Bu fon, sermayeye ilave dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, o yılın kazancına dahil edilerek vergiye tâbi tutulur. Bu mükelleflerin kullandıkları yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet unsurlarının sadece ilgili dönemde ayrılan fonu aşan kısmı gider kabul edilir.” fıkrası eklenmişti.
Ancak 5024 sayılı Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun (enflasyon düzeltmesi) 9’uncu maddesi ile söz konusu 38’inci maddeye eklenen fıkra yürürlükten kaldırılmıştır.
Altın fiyat artışlarının aynı dönemdeki enflasyon oranlarının üzerinde olduğu dönemlerde, enflasyon düzeltmesi uygulaması da kuyumcu sektörünün ana sermayesi olan altının fiyat artışından dolayı vergilendirilmesi sorununa çözüm olamadığı, sektör tarafından ifade edilmektedir.
Bu nedenle, kuyumculuk sektörünün sermayesi olan altının fiyat artışı vergisinin ortadan kalkması yönünde konunun değerlendirilmesi ve düzenleme yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.