576 (1180-81) yılında Ahmed et-Tûsî tarafından yazılan tAca'ibü'I-mahlûkât adlı Farsça eserde yer alan Hazar denizi, Akdeniz, Cibâl, Sİnd ve Basra körfezi haritaları muhtemelen Belhî geleneğine göre yapılmıştır (Krachkovsky, I, 325).Ze-keriyyâ b. Muhammed el-Kazvînî'nin (ö. 682/1283) dünya haritası da Belhî ekolü geleneğini takip eder. Bu haritanın ilginç bir özelliği, Okyanus'un efsanevî Kafdağı ile çevrili olarak gösterilmesi ve dağın güney kısmında efsanevî "hayat çeşme-si"nin bilinmeyen yere doğru akmasıdır (Miller, V, İv. 80). Kazvînî'nin denizler haritasının Bîrûnî'nin haritasına dayandığı anlaşılmakta, bölgelerle ilgili dünya haritasının ise Batlamyus geleneğine uygun şekilde hazırlandığı görülmektedir. İb-nü'l-Verdî lakabıyla tanınan Ebû Hafs Si-râceddin Ömer'in (ö. 861/1457) dünya haritası, Belhî geleneğini takip eden Kazvînî'nin dünya haritasına benzer (a.g.e., V,
İv. 75-79). Ebû Abdullah Şemseddin Mu-hammed ed-Dımaşkî (ö. 727/1327), dünyanın meskûn bölgelerini yedi kişver usulü gibi yedi dairevî diyagram halinde belirlemiş ve çeşitli ülkeleri bu dairelere yerleştirmiştir.
XIV. yüzyıla doğru İslâm haritacılığında, önceki geleneklerden ve yabancı etkilerden bağımsız yeni bir akım başlamıştır. Bu akımda enlem ve boylamlar yerine birbiriyle kesişen dikey ve yatay hatlar sistemi kullanılmakta ve meydana gelen dörtgenlere şehir ve kasabalar yerleştirilmektedir. Büyük ihtimalle bu teknik Moğollar aracılığıyla Çinliler'den alınmıştır. Nitekim Çinliler, haritalarında işaret edilebilir mesafeler için dikdörtgen hatlar kullanıyorlardı. Bu tekniği takip eden Yuan She Törihi'ndeki 1329 tarihli Moğol haritası diğer bazı Moğol haritaları gibi Çin'de yapılmıştı. Bu haritada verilen yer isimlerinin daha önce. üzeri Moğolca yazılmış başka bir haritadan Çince'ye çevrildiği sanılmaktadır (Krachkovsky, 1,398-399). Bu metotla yapılan en güzel harita, Hamdullah el-Müstevfî'nin (ö. 740/1340'tan sonra) dünya haritasıdır. Bu haritada yeryüzünün meskûn kısmı, kutuplarda birbiriyle kesişmeyen ve doğru hatlar halinde uzanan 18 boylam ve ekvatordan başlayıp kuzeye doğru giden 9 enlemle yaklaşık 10° x 10° ölçüsündeki karelere ayrılmış ve her karenin içine yerleşim merkezlerinin isimleri yazılmıştır; yedi iklim ise kenarlarda gösterilmiştir. Bu haritada. Bîrûnî'nin yeryüzünün güney yarım küresinin denizlerle kaplı olduğu fikrinin etkisi görülmektedir. Müs-tevfî, Orta Asya ve İran'a ait ayrıntılı haritasında da şehirleri 1° x 1° Ölçüsündeki kareler içinde gösteren bir mikyas kullanmıştır. Boylamlar batıdan doğuya doğru 64 dereceden 111 dereceye kadar uzanır; enlemler ise ekvatorun kuzeyine doğru 16° ve 45° arasındadır (Miller, V, İv. 83-86). Kesişen yatay ve dikey hatlar tekniğini Hâfız-ı Ebru da kullanmış ve British Museum'daki dünya haritasını (Or., nr. 1577, vr. 7b-8a), dikey hatların boylamları ve yatay hatların enlemleri teşkil ettiği S° x 5° ölçekli karelere ayırmıştır; coğrafî bölgeler ise kenarda gösterilmiştir. Yeryüzünün güney yarım küresi tamamen denizle kaplıdır ve burada herhangi bir kara parçasına rastlanmaz. Bu ekolün diğer bir uygulaması Sâdık İsfahânî"nin (ö. 1651) Şâhid-i Sâdık adlı eserindeki haritalarda görülür (British Museum, Eger-ton, vr. 335a-35 lb). Bu haritalar, bir tek
enlem ve boylam derecesinden meydana gelen karelerden oluşmaktadır (irfan Habib. s. 73).
Tunuslu Şerefi Sefâkusî ailesinin bazı üyeleri, XVI. yüzyılın ortalarından sonuna kadar yaptıkları haritalarla ün kazandılar. Ailenin en yaşlı üyesi Ali b. Ahmed b. Muhammed 955 (1548) yılında, bugün Paris'teki Bibliotheque Nationale'de muhafaza edilen sekiz yapraklı bir atlas meydana getirdi. Bu atlasla, daha sonra yapılan 979 (1571 -72) yılına ait Şerefi dünya haritası arasında benzerlik bulunduğu görülmektedir (Miller, V, 176) Muhtemelen Akdeniz ve Karadeniz'de seyreden hıristiyan ve Suriyeli gemiciler için yapılmış olan atlasta, çeşitli haritaların yanında Karadeniz ve Azak denizi sahillerinin haritaları da yer almaktadır. Ailenin diğer bir üyesi Muhammed b. Ali eş-Şerefî de 1601 yılında doğu yansı İdrîsî'-nin haritasına, batı yarısı Katalonyah gemicilerin haritalarına dayanan bir dünya haritası yapmıştır (Krachkovsky, I, 455-457; Miller, V, 175-177).
Ortaçağ'da Hint Okyanusu'nda dolaşan Arap gemicilerinin deniz haritaları kullandıkları bilinmektedir. Marco Polo'ya göre Araplar iyi haritalara sahiptiler (Tibbetts, s. 4). Kaynaklarda bu konuyla ilgili iki önemli örnek bulunmaktadır. Bunlardan biri. Joâo de Barros'un hakkında bilgi verdiği ve İbn Mâcid'in (ö. l500:den sonra) Batı Afrika'da (Malindi) Vasco de Gama ile yaptığı toplantıda ona gösterdiği deniz haritasıdır. Joâo de Barros'a göre bütün Hindistan sahillerini kapsayan bu haritanın üzerinde Arap usulü enlemlerle boylamlar bulunuyor, ancak bunların yanında rüzgârlarla ilgili herhangi bir hat yer almıyordu; çizgilerin meydana getirdiği dörtgenler çok küçük, kuzey-güney ve doğu-batı hatları arasındaki sahil çok belirgindi. Teixeira da Mota'ya göre bu enlemler yıldızların irtifalarını temsil ediyor olabilir ve muhtemelen İbn Mâcid ile Süleyman el-Mehrî'nin eserlerinde verilen 1 ısbâ"m(l°36r) 1/4 x 1/4'ü oranındaki mikyasa uygundur (Studia, XI 11963|, s. 64-65.69-72); boylamlar ise doğu-batı yönünde ve muhtemelen 24 saatlik veya 8 "za'rrflık (3 fersah) aralıklarla çizilmiştir. İbn Mâcid'inKitâbü'l-Fevâ'id ü uşû-li Hlmi'l-bahr ve'l-kavâcid adlı eserinde yıldızlarla ilgili tabirlerin karşılaştırmalı biçimde "sûliyan" (Tamil gemicileri) tabirleriyle birlikte verilmiş olması ilginç bir özelliktir. Fakat, İbn Mâcid'in sûliyan deniz haritaları hakkında bilgisi bulunduğuna dair elde kaynak yoktur. Ancak bu
HARİTA
durum onun, Tamiller'in denizler hakkındaki bilgilerinden haberdar olduğunu ve belki onlardan şifahî malumat aldığını göstermektedir. Araplar'ın deniz harita-larıyla ilgili ikinci örnek, Sir Thomas Roe tarafından Mogadişulu usta bir gemicinin elinde görülen deniz haritasıdır. Parşömen üzerine yapılan bu harita düzenli bir şekilde çizilmiş ve derecelen misti. Ancak Teixeira da Mota haritanın Avrupa tipi bir harita olduğuna inanmaktadır, çünkü ona göre rehber Portekizce konuşuyordu ve Doğu Afrika'da uzun süre kalarak yerli denizcilerle yakın ilişki içine girmişti {a.g.e., s. 72-73).
14S7'de bir dünya haritası yapan Frau Mauro, bir Arap denizcisinin 1420 yılında Hint Okyanusu'ndan gelerek Ümitburnu'-nu geçtiğini ve Atlas Okyanusu'na doğru yol aldığını söylemektedir (Krachkovsky,
1, 562). Eğer bu bilgi doğru kabul edilirse Arap denizcilerinin bu yolun haritasını da çizmiş oldukları düşünülebilir. İbn Mâcid'in Vasco de Gama'nın takip ettiği denizyollarını bilmesine rağmen ne kendisi ve ne de Süleyman el-Mehrî böyle bir geçişten bahsetmiştir.
BİBLİYOGRAFYA :
Mes'ûdî, et-Tenbîh, s. 33; İbn Havkal.Şûre-tü'l-arz, 1, s. V-Vl. 2-3; [], 329-330; Makdisî. Ahsenü't-tekâsîm, s. 9-11, 16; İbn Sînâ, eş-Şi-fâ' et-Tab?iyyât (5), s. 25-26; Hudûdü'l-'âlem (Minorsky), s. XV, 18 (dipnot nr. 5); Bîrûnî. Ta/ı-dldü nihâyâti'l-emâkin (nşr. P Bulgakov - İ. İbrahim Ahmed), Kahire 1962 -> (ed. Fuat Sezgin). Frankfurt 1992, s. 233; a.mlf., et-Tefhîm: The Book ofInstruction in ttıe Eiements of the Art of Astrology {trc. R. Wright), London 1934, s. 137; Muhammed b. Ebû Bekir ez-Zührî, Kitâ-bü.'t-Cacrâfıyye (nşr. Muhammed Hâc Sâdık, BEO, XXI11968| içinde), s. 7-312; K. Miller. Map-pae arabicae: Arabische V/elt-und Lândenkar-ten des 9.-13. Jahrhunderts, Stuttgart 1926-31,1-Vl, tür.yer.; E. L. Stevenson, Geography of Ctaudius Ptolemy, NewYork 1932, Fisher'in önsözü, s. 5-6, ayrıca bk. s. 25-41, 163-165; L. Bagrovv - R. A. Skelton. Histonj of Cartography, London 1964, İv. XXVI;!. Krachkovsky. Târlhu'l-edebi'l-coğrâfiyyi'l-'Arabî (trc. Selâhaddin Osman Hâşim), Kahire 1968,1, 59, 206, 262-263, 279-292, 325, 373-374, 398-399, 455-457, 562; G. R. Tibbetts. Arab Nauigation in the In-dian Ocean before the Comİng of the Portugu-ese, London 1971, s. 4; İrfan Habib, An Atlas of the Mughal Empire, Delhi 1982, s. 73; Yous-souf Kamal, Monumenta Cartographİca Africae etAegypti, Kahire 1926-1951, IH/1, s. 525; 111/
2, s. 672-677; 111/3, s. 741; 111/4, s. 804-817; 111/ 5, s. 996, 1049; The History of Cartography (ed. |. B. Harley-D. Woodward), Chicago 1992, tür.yer.; Zeki Velidi Togan, "Biruni's Picture of the World", Memoirs of the Archaeologicai Survey oflndia, Llll, New Delhi 1941, s. 60-62; İbrahim Şevket, "öarâ'itü. coğrâfiyyi'l-'Arabi'l-evvel". Mecettetü't-Östâz, Bağdad 1962, s. 2-
209
HARİTA
3, 7, 12-13; A. Teixeira da Mota. "Methodes de navigation et cartographie nautique dans I'ocean indien avant le XW siecle", Studia, XI (1963), s. 64-65, 69-75; S. Maqbul Ahmad. "Isiam and the Modern Age", Jamia M'ûlia ts-lamıa, XXI/2, New Delhi 1990, s. 89-100; a.mlf.. "Eharita", El2 (jng), IV. 1077-1083.
mi S. Maqbul Ahmad
Osmanlı Dönemi. Osmanlılar'daki haritacılık terminolojisi İslâm literatüründen gelen levh, tersîm. tasvîr, suret, resm, resm-i harîta, levhu'r-resm gibi tabirlere, Batı'dan doğrudan alınan harta, hartı, karti, karta, papamonta (İtalyanca map-pa mundi = dünya haritası) gibi yenilerinin eklenmesiyle teşekkül etti. Harita kelimesinin Anadolu Türkçesi'nde harta, hartı şeklinde kullanımı muhtemelen Pî-rî Reis ile gelişti ve zamanla anlamca karşılanmasına yönelik yeni fikirler de ortaya atıldı. Kâtib Çelebi, "resm-i harîta"yı genelde yaptığı gibi "harta resmi" şeklinde Türkçe'leştirdi; daha sonra harta ve resm kelimelerinin sık sık birbirinin yerine kullanıldığı görülür.
Osmanlı haritacılığında orijinal eserlerin ortaya konulduğu devir XVI. yüzyılın ilk yarısıdır. Genelde bu asrın sonlarına kadar olan çalışmalara yön veren Örnekler, Doğu ve Batı kaynaklarının karışımı ürünlerden meydana geliyordu. Bu tarihten sonra birçok ülkede görüldüğü gibi Hollanda menşeli ilerlemelerin etkisi ve yansıması söz konusudur. Osmanlı coğrafya eserleri arasında, müslümanla-rın Geç Antik Çağ'ın sonu ve Ortaçağ'ın başlarında Grek ve Hint haritacılığından etkilenerek geliştirdikleri Arapça çalışmalar, çevirileri ve yeni versiyonlarıyla yerlerini almışlardı. Osmanlılar için bu irtibat, Kâşgarlı Mahmud'un 1074'te tamamladığı Dîvânü lugöti't-Türk'teki dünya haritasına kadar uzanır. Daire içinde verilen
harita, müellifinin beyanına göre Türk-ler'in bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla yapılmıştı. Bu dünya haritası Japonya'yı gösteren ilk çalışma olarak da dikkat çeker.
Osmanlıların erken devirlerine ait haritalar ele geçmemiştir; ilk örneklere XV. yüzyılın ortalarından itibaren rastlanır. Fâtih Sultan Mehmed'in saltanat yıllarına ulaşan çalışmalar Venediklilerle gelişmekte olan rekabetle de bağlantılıdır. Fâtih Sultan Mehmed'in fetihten sonra İstanbul'da giriştiği icraat arasında, Trabzonlu G. Amirutzes'den Batlamyus'un Geographia adlı eserini tercüme etmesini ve haritalarından faydalanarak da bir dünya haritası hazırlamasını istediği bilinmektedir. Geographia'nm Arapça tercümesinde bazı haritaların yer almasına rağmen (Süleyrnaniye Ktp., Fâtih, nr. 2414; Ayasofya, nr. 2610) padişahın ikinci isteğinin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair elde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Öte yandan Fâtih'in aynı kişiye hazırlattığı bugün mevcut olmayan İstanbul haritasının da G. A. Vavossore'-nin XVI. yüzyılın ilk yarısında Venedik'te yayımladığı gravüre kaynaklık ettiği yönünde düşünceler geliştirilmiştir.
XVII. yüzyılın ikinci yarısında Evliya Çelebi İstanbul'da bir "esnâf-ı harîtacıyân" topluluğundan bahseder. Sekiz dükkâna sahip olan ve sayıları on beş kişiyi bulan bu zanaat mensuplarının birkaç lisana, özellikle Latince'ye mükemmel âşinâ olduklarını. Atlas Minör ve Coğrafya, Pa-pamoma gibi eserlerden yola çıkarak hazırladıkları haritaları gemicilere sattıklarını, onların da böylece okyanuslarda ve büyük denizlerde korkusuzca gezdiklerini anlatır (TSMK, Bağdat Köşkü. nr. 304, vr 163a). Tezkire sahibi Sehî'ye göre Sinoplu şair Safâyî XVI. yüzyılın başların-
da haritacılık alanında eşsizdi ve çok hürmet gördüğü gemicilerin şeyhi olmuştu. IV. Murad devrinde Hollandalı Jacobus Golius'a sipariş edilen Osmanlı Devleti topraklarının haritasını yapma işine dair kesinleşmiş ve ele geçmiş bir belgeye rastlanmaz. Antoine Galland da 1672'de Mehmed Çelebi adında biri tarafından yapılmış olan güzel bir İstanbul haritasını yine burada gördüğünü yazmaktadır (İstanbul'a Ait Günlük Hatıralar, I, 219).
Osmanlı haritacılığı üzerinde inceleme yapan ilim adamlarının ortaklaşa dikkat çektikleri en önemli mesele, Osmanlı Devleti topraklarının genişliğine uygun bir malzeme ile karşılaşmayı sağlayabilecek kataloglama çalışmalarının yetersizliğidir. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi ve yurt dışındaki kütüphanelerde mevcut değerli görülen haritalara dair ayrıntılı araştırmalar bulunmasına rağmen henüz birçok kütüphanede ve arşivlerde bu konuya ei atılmamış ve birçoğunun kataloglarında haritalara yer ayrılmamıştır. Osmanlı coğrafya eserlerinin tenkidinde ve tasnifinde karşılaşılan nüsha farklarının büyüklüğü ve bazan ölçüsüzlüğü problemi haritalar için de geçerlidir. Birçok eserde haritaların ihmal edilmesi şeklinde yaygınlaşmış olan durum, nadiren eserin aslında bulunmayan haritaların ilâvesi gibi bir değişiklik de gösterir (meselâ bk. Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 172'de yer alan Kİtâb-ı Bahriyye nüs-hasındaki İstanbul haritası). Matbaanın hayata geçirilmesi ve basma eserlerin yayılmasıyla birlikte haritaların yerinden çıkarılması, renklendirilmesi ve ilâve yer adlarının konulması gibi kullanım alışkanlıklarının basmalara da geçtiği gözlenmektedir.
1. Deniz Haritaları. Daha ÇOkXIIl. yÜZ-
yılın başlarından itibaren Cenovalılar tarafından ortaya çıkarılan portolanlar (limanları gösteren harita) Katalan, Portekiz ve İtalyan gemicilerinin ellerinde gelişmişti. Gemiler için sığınabilecekleri limanların, kıyıların, adaların, ikmal ve durak yerlerinin belirtildiği portolanlar, alışverişin daha yoğun olduğu Akdeniz'de Doğu ve Batı haritalanndaki ortak özelliklerin bir araya getirilmesiyle zenginleştirilmiştir. Uzakdoğu denizlerindeki ada gruplarına ulaşan Doğulu gemicilerin ve devamlı hareket içindeki Batılı gemicilerin çalışmalarıyla kuşaktan kuşağa gelişen portolanların yapımında hangi tarafın önde olduğunu belirlemek güçtür. Portolanların ortak özellikleri arasında nem ve tuza karşı dayanıklı olabilmeleri
için deriden yapılmaları, üzerlerinde rüzgâr gülü ve mutlak bir ölçek göstergesi bulunması, denizde kayalıkların siyah, sığ yerlerin kırmızı, kıyıların yeşil ve mavi hatlarla çizilmesi başta gelir. Haritalar çoğunlukla birbirlerinden kopya edilerek ve benzeri kaynaklardan istifadeyle meydana getirildiğinden ortak bir haritacılık dili teşekkül etmiştir. Bilhassa Akdeniz'de haritaların elden ele dolaşması, aynı yoldaki denizciler gibi haritacıların da başka ülkelerde ürün vermiş olabileceklerini düşündürmektedir.
Osmanlılar'da özellikle gemiciler harita yapmaya teşvik edilmekte ve ödüllendirilmekteydi. Bilinen portolanların en eskisi, 816 (1413) tarihini taşıyan Ah-med b. Süleyman et-Tancî'nİn Karadeniz'i. Atlas Okyanusu'nun doğusundaki Avrupa ve Afrika sahillerini, İngiltere adalarını gösteren deniz haritasıdır (TSMK, Hazine, nr. 1823). Arapça düzenlenmiş olan portolanda on iki ayın Latince isimleri kamerî takvim içinde verilmiştir. Ah-med b. Süleyman'ın Tunus'ta hazırladığı bu portolanda süslemeler ve birtakım figürler de bulunmaktadır. Bu döneme ait diğer bir deniz haritası, Tunuslu İbrahim (el-Mürsî ?- el-Kâtibî ?) tarafından Tunusta çizilmiştir (İstanbul Deniz Müzesi, Âsâr-ı Atîka, nr. 882). Akdeniz, Ege, Karadeniz ve Batı Avrupa kıyılarının gösterildiği 15 Ramazan 865 (24 Haziran 1461) tarihli harita üzerinde yapılan incelemeler, iklim haritaları yoluyla intikal eden Arap haritacılığı geleneğine ait açık ve yaygın izler taşıdığını ortaya koymuştur. Batlam-yus'un haritalarıyla Karadeniz'de bile dolaşmanın güç olduğu bir dönemde İbrahim'in haritasının denizcilere en azından Akdeniz'in ortalarına kadar yardım ettiği aşikârdır. Bu harita sayesinde. Batı et-
kisinin açıkça görüldüğü portolanlarda o tarihe kadar Doğu haritacılığının ulaşmış olduğu seviye anlaşılırken deniz haritalarında ölçek bulunmadığına dair görüşler de çürütülmüştür. Bazı araştırmalarda Tancî'nin haritasıyla arasında bağlantı kurulmuş olan bu portolan da Arapça düzenlenmiştir ve ayrıca bir gök haritası ihtiva etmektedir. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde kayıtlı bulunan (Hazine, nr. 1822) el-Hâc Ebü'l-Hasan'in deniz haritası ise Avrupa, Afrika ve Osmanlı Devleti'nin üç kıtadaki topraklarını göstermektedir. Muhtemelen Kanunî Sultan Süleyman dönemine ait olan haritada şehirler kalelerle resmedilmiş, vilâyet adlandırması ile otuz altı değişik bölgenin isimleri ve bayrak şekilleri verilmiştir. Haritada sonradan ilâve edilmiş çizimlerin bulunduğu da görülmektedir.
Akdeniz'in tam bir portolanı ve Osmanlı haritacılığının en ünlü temsilcisi olan Kitâb-ı Bahriyye, Pîrî Reis'in(ö. 1554) amcası Kemal Reis'le birlikte başladığı gemicilikteki müşahede ve tecrübelerini aktardığı bir şaheserdir. Kitabın oluşmasında, bütün bilgilerin yalnız haritalar üzerinde verilemeyeceği düşüncesinin de payı vardır. Pîrî Reis 1521 "de tamamladığı Kitâb-ı Bahriyye'nm ilk telifini, 1524 Mısır seferinde yanında bulunduğu Sadrazam İbrahim Paşa'nın tekrar temize çekilip padişaha takdim edilmesi arzusuna uyarak yeniden ele aldı. 1526'da İbrahim Paşa aracılığıyla Kanunî Sultan Süleyman'a sunulan ikinci telifin manzum olan metni Seyyid Muradı tarafından düzenlenmiştir. Eserde önce telif sebebiyle birlikte haritanın tanımlama ve alâmetleri açıklanmakta, daha sonra bazı büyük denizler ve adaları, Sultaniye, Kilitbahir ve Bozcaada'dan itibaren Ege denizi. Mora,
HARİTA
Adriyatik kıyıları, Venedik, Anadolu'nun batı kıyısındaki ada ve limanlar üzerinde ayrıntılı bilgiler verilmektedir. Pîrî Reis anlattığı her limanı ayrı bir portolanla göstermiş ve oradaki Önemli binaların resimlerini çizmiştir. Orijinalleri ele geçmeyen bu teliflerden Kanûnî'ye sunulduğu sanılan nüsha221 hantalıdır (TSMK. Hazine, nr. 642). Portolanlarda olduğu gibi Kitâb-ı Bahriyye'de de sığ yerler, kumsallar, güvenli limanlar, kayalıklar, su kaynakları ve yerleşim merkezleri özenle belirtilmiştir. Eser, halen çok değişik ilimler için bir araştırma kaynağı olarak önemini sürdürmektedir (bk. kİTÂb-i BAHRÎ YYE)
Seydî Ali Reis'in 1538'de Kanûnî'ye takdim ettiği, kısaca el-Muhît olarak tanınan Kitâbü'l-Muhît il ilmi'I-eflâk ve'I-ebhur adlı eseri (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1643), Hint denizleri için yapılmış portolan mahiyetinde bir çalışmadır. Bazı harita ve papamontalann da anlatıldığı eserin bunlarla birlikte sunulduğuna dair görüşler varsa da mevcut yazmalar bunu doğrulamamaktadir (bk. kitâbü'i-MU-
HÎT)
Deniz haritacılarından olup hassa reisleri arasında adı geçen Ali Macar Reis'in Safer 975 (Ağustos-1567) tarihli Atlas'ı, üzerinde Karadeniz ve Marmara denizi, Doğu Akdeniz, Orta Akdeniz, Batı Akdeniz, Atlantik kıyıları ve İngiltere adaları, Ege ve Marmara deniziyle dünya haritalarının yer aldığı yedi parçadan meydana gelmektedir (TSMK, Hazine, nr 644). Ali Macar Reis'in imzasının yalnızca Batı Akdeniz haritasında bulunması, diğerlerinin daha sonra ilâve edilmiş olabileceği ihtimalinin öne sürülmesine yol açmışsa da bu durum ancak dünya haritası için kabul edilebilir. Öte yandan Atlas'm İtalyan ve Katalan portolan tekniği düzenine uyması dolayısıyla, İtalyan haritacıla-nnca hazırlanıp yer adları yazılmadan Os-manlılar'a ulaştığı ve bunları Ali Macar Reis'in tamamladığı düşünülse bile bu resimleme tekniğinin Osmanlı nakkaşhâ-nesinin yabancısı olmadığı bir tarzı gösterdiği de açıktır. Bu geleneğin diğer bir örneğini teşkil eden Atlas-ı Hümâyun T. D. Goodrich tarafından 1984'te ortaya çıkarıldı. Saray için nakkaşhâ ıede hazırlandığı anlaşılan eser dokuz : snta ihtiva etmektedir: Karadeniz ve Marmara: Doğu Akdeniz ve Ege denizi; Orta Akdeniz ve Adriyatik denizi; Batı Akdeniz ve İspanya; Batı Avrupa'nın Atlantik kıyıları, Adriyatik denizi. Britanya adaları; Ege denizi: Mora ve Güney İtalya: di ıya; Avrupa
211
HARİTA
ve Kuzey Afrika (İstanbul Arkeoloji Müzeleri Ktp., nr. 1621). Ali Macar Reis'in Atlas'ı ile büyük bir benzerlik arzeden Atlas-ı Hümâyun 1570'e tarihlenmek-tedir. Üçüncü atlas, adını bulunduğu galeriden almış olan Walters Deniz Atla-si'dır (Baltimore, Walters Art Gallery, MS, W. 660). Yine nakkaşhâne ürünü olan atlas Karadeniz ve Marmara denizi, Ege ve Doğu Akdeniz, Orta Akdeniz ve Adriyatik denizi, Batı Akdeniz ve İspanya, Kuzeybatı Avrupa, Avrupa ve Kuzey Afrika, Güney Asya ve Hint Okyanusu, dünya haritalarının bulunduğu sekiz parçadan oluşmaktadır. Yine portolan tipi deniz haritalarına giren bu atlasın da diğerleri gibi saraya sunulmak amacıyla ve aynı tarihlerde (1560-1570) hazırlandığı sanılmaktadır. Atlaslardaki haritaların bazılarında orijinal bilgiler bulunduğu yeni araştırmalarla ortaya konulmuştur.
Haritacı Menemenli Mehmed Reis'in 999'da (1590-91) Türkçe olarak hazırladığı Ege denizi haritasında. Arnavutluk'un Avlonya şehrinden Anadolu'daki Fethiye'ye kadar Akdeniz kıyıları ve yerleşim merkezleriyle bütün Ege adaları gösterilmiştir (Venedik. Civico Museo Correr, Port. 22). Bu harita, aynı tip haritalar içerisinde bir makama sunulmadan bugüne ulaşabilmiş nâdir çalışmalardan biri olarak da dikkat çeker. Üzerindeki yer adlarının Arnavutluk kıyılarında yoğunlaşması. Menemenli Mehmed Reis'in bu bölgede yaşadığının işareti sayılmaktadır.
1648-1650 yılları arasında meydana getirildiği tahmin edilen Seyyid Nuh'un Deniz Kitabı {Kitâbü Bahri'l-Esued ue'l-Ebyaz), Karadeniz ve Akdeniz limanlarının kaleler itibara alınarak çizilmiş 204 portolanını ihtiva etmektedir (Bologna, Biblioteca Universitaria, MS, nr. 3609). Seyyid Nuh'un kitabıyla ilgili problemler süregelmektedir. Pîrî Reis'in Kitâb-ı Bah-riyye'sinin esere model oluşturduğu apaçıktır ve bu bakımdan onun değişik bir kopyası telakki edilir. Karadeniz'in anla-tılmadığı Pîrî Reis'in kitabından bu noktada ayrılan eser, iç deniz hükmünde olan Karadeniz'in 1699'dan sonraki kısmen değişen durumuyla daha fazla önem kazanmıştı. Yine Kitâb-ı Bahriyye'nin örnek alınarak hazırlandığı anlaşılan Ha-rîta-i Ekâlîm'm müellifi belli değildir (TSMK, Bağdat Köşkü, nr 337). Ege denizi. Akdeniz kıyıları ve adalarının gösterildiği 134 haritalı atlas Kitâb-ı Bahriyye'nin ilk telifini aksettirmektedir. Aynı eserin ikinci telifinden faydalanılarak meydana getirilmiş olan başka bir ano-
212
nim çalışma ise 198 hantalıdır (TSMK, Bağdat Köşkü, nr. 338). Bu tarzı yansıtan başka örnekler de bulunmaktadır (bk. Soucek, bibi.).
2. Dünya Haritaları. Osmanlllar'in eski dünya haritalarını, başlıcalarını İstahrî, İdrîsî ve Sirâceddin İbnü'l-Verdfnin eserlerinin oluşturduğu klasik coğrafya kitaplarından tanıdıkları bilinmektedir. XVI. yüzyılın ortalarında oldukça doğru bilgiler içeren kendi çalışmalarını ise ne şekilde ortaya koydukları araştırma konusudur ve bu yönde kaydettikleri gelişmeler daha çok Portekizliler'in Hint Okyanusu'n-daki faaliyetlerini yakından ve kararlı bir siyasetle takip etmelerine ve buna karşı çalışma yapmalarına bağlanmaktadır.
Pîrî Reis'in ünlü ilk haritasına olan ilgi 1929 yılında keşfedilmesinden itibaren hiç eksiimemiştir (P Kahle, Die uerschol-tene Colombus-Karte uon 1498 in einer türkischen Weltkarte uon 1513, Berlin-Leipzig 1933). Muharrem 919 (Mart 1513) tarihli olan ye Gelibolu'da çizilen bu dünya haritasının bugüne sadece bir parçası ulaşabilmiştir (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1633 mükerrer). 1517 yılında Kahire'de Yavuz Sultan Selim'e takdim edilen bu haritanın elde kalan parçası Atlas Okyanusu'nun iki kıyısında İspanya, Portekiz ve Batı Afrika ile Amerika'nın doğu kısımları. Florida ve Antiller'i göstermektedir. Harita üzerinde yer adlarının yanı sıra keşif tarihleri, efsanevî notlar ve eserin meydana getirilişine dair bilgiler bulunmakta ve bu notlardan, Pîrî Reis'in otuz dört Doğu ve Batı menşeli haritadan faydalandığı anlaşılmaktadır. Bu kaynaklar arasında en çok dikkat çekenler. 2000 yıl öncesinin İskenderiye Kütüp-hanesi'nden çıkma bir harita ile Kristof Kolomb'un bugüne intikal etmeyen 1498
tarihli haritasıdır. Atlas Okyanusu'nda keşfedilen yerlerin doğrulukla gösterildiği haritayı önemli kılan ve hayranlık uyandıran diğer özelliklerinin başlıcalan da kaynaklarının eskiliği ve orijinalliği, çizimlerin ancak havadan yapılan çekimlerle XX. yüzyılın ortalarından itibaren yapılabilen haritalara benzerlik arzetmesi ve yine sadece modern tekniklerle tesbit edilebilen Antartika kıyılarının henüz buzullarla kaplı olmadığı zamandaki halinin verilmiş olmasıdır. Özellikle son tesbit, Pîrî Reis'in kaynakları arasında buzul devrinden önce resmedilmiş haritaların da bulunabileceğine dair görüşlerin doğmasına yol açmış ve bu haritadan yola çıkılarak kayıp olduğuna inanılan Atlantis kıtasının aranmasına kadar derinleştirilen çeşitli toplu çalışmalar ortaya konulmuştur (C. Hapgood, The Maps of the Ancient Sea Kings, Euidence of Advanced Ciuili-zation in the Ice Age, New York 1979).
Dostları ilə paylaş: |