Leri olmak üzere Fârâbî ve İbn Sînâ gibi filozoflar, harfi sadece ses yönüyle ele alarak ağzın muayyen bir mahreç sahasından



Yüklə 1,17 Mb.
səhifə13/28
tarix04.01.2019
ölçüsü1,17 Mb.
#90534
növüYazı
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   28

İKİ Asri Çubukçu

HARİS b. SÜREYC ~"

el-Hâris b. Süreye

b. Yezîd et-Temîmî

(ö. 128/746)

Horasan'da

Emevîler'e karşı başlatılan harekâtın liderlerinden.

L J

Hayatının Horasan'a gittiği 110 (728) yılına kadar olan dönemi hakkında bilgi yoktur. Bu tarihte, Türkler'in isyanını bas­tırmak için bölgeye gönderilen ordular­da kumandan olarak görev yapan Haris, Ceyhun nehri kıyısında meydana gelen ve Emevîler'in yenilgisiyle sonuçlanan savaş­ta su ile irtibatları kesilen Emevî ordusu­nu bulduğu su kaynağıyla tamamen yok olmaktan kurtardı. Buhara ve Hârizm bölgelerine düzenlenen seferlere de ku­mandan olarak katıldı.



Haris b. Süreye daha sonra, Emevîler'in İslâmiyet'i kabul eden yerli halktan cizye almaya devam etmesine ve Arap olma-

yan müslüman unsura ikinci sınıf insan muamelesi yapmasına karşı çıkarak me-vâlînin haklarını korumak için harekete geçti. Mürcie mezhebinin Horasan böl­gesindeki en güçlü liderlerinden biri ola­rak tanındı. İlk defa Merv'de Suğrân de­nilen iki sınır bölgesinde ayaklanan Ha­ris, yanına aldığı İranlı dihkanlar ve yerli halk ile birlikte Önce Fâryâb'a gitti, ora­dan Belh'e geçti. Belh. Merverrûz ve He-rat valilerini mağlûp ederek bütün To-hâristan bölgesine hâkim oldu, vergileri toplayıp kendi adamları arasında dağıt­tı. Bölgedeki Ezdliler, Temîmliler, Bekrli-ler ve Türkler onun saflarına katıldılar. Cûzcân, Fâryâb ve Tâlekân halkının da desteğini sağlayan Haris Belh'i zaptet­tikten sonra Merv üzerine yürüdü. An­cak Emevîler'in Merv valisi Âsim b. Ab­dullah el-Hİlâlî'nin karşısında hiç bek­lemediği bir yenilgiye uğradı. Bu yenil­gi ordusunda huzursuzluk meydana ge­tirdi ve Bekrliler'in kendisinden ayrılıp Âsım'ın tarafına geçmesine sebep oldu. Asım ile tutuştuğu ikinci savaşı da kay­beden Haris, bir süre sonra bölgenin önemli şehirlerinden Tirmiz'i muhasara etti. Bu arada Âsim azledilerek yerine Esed b. Abdullah el-Kasrî tayin edildi (117/735).

Asım b. Abdullah, Esed'in vali olarak tayin edilmesi üzerine haksızlıklara son vermediği takdirde Haris ile iş birliği ya­pacağını halifeye bildirdi. Bunun üzerine Esed, Haris b. Süreyc'in üzerine yürüdü. Mâverâünnehir'e geçerek onu mağlûp etti ve elindeki şehirleri geri aldı. Bu ye­nilgi ordusundaki askerlerin ayaklanma­sına sebep oldu. Haris, az sayıdaki taraf­tarıyla Tohâristan'daki Tebûşkân Kalesi'-ne sığınmak zorunda kaldı. Esed, Ezd ka­bilesine mensup olan Cüdey' b. Ali el-Kir-mânî'yi onun üzerine şevketti. Adamları Hâris'e teslim olması için baskı yaptılar-sa da bunu kabul etmedi. Adamlarının bir kısmı kılıçtan geçirildi, kadınları da kö­le olarak satıldı fi 18/7361. Sığındığı Te­bûşkân Kalesi'nden kovulan Haris, Doğu Tohâristan'a giderek Türgiş Hakanı Su-lu ile buluştu. Henüz İslâmiyet'i kabul etme­miş olan Türkler ile iş birliği yaparak on­ların da desteğiyle Merverrûz bölgesini hâkimiyeti altına aldı. Âmül hâkimi Hâlid b. Abdullah el-Hucrî'yi de kendi tarafına çekmeyi başardı.

Bu sırada ölen Esed b. Abdullah'ın ye­rine Nasr b. Seyyar Horasan valisi tayin

edildi (120/738). Bölgede geniş bir taraf-

HÂRİS b. SÜREYC

tar kitlesiyle ortaya çıkan Cüdey' b. Ali el-Kirmânî tehlikeli olmaya başlayınca Vali Nasr. onun bu gücünü kırmak için Halife 111. Yezîd'den aldığı izinle, uzun süredir Sâ-merrâ'da Türkler'in arasında yaşamakta olan Haris b. Süreyc'e eman verip Merv'e davet etti. Nasr'ın gayesi, Hâris'in gücün­den faydalanarak Cüdey" b. Ali el-Kirmâ-nî'yi ve diğer muhaliflerini bertaraf et-meKti. Haris, Nasr'ın davetini şartlı ola­rak kabul edip Merv'e döndüyse de (127/ 745) bir müddet sonra onunla anlaşmaz­lığa düştü. Aralarında meydana gelen sa­vaşta yenilince bu defa Cüdey' b. AH el-Kirmânî ile anlaşarak Nasr'ın üzerine yü­rüdü ve onu bozguna uğrattı. Bu iki âsi kumandanla baş edemeyeceğini anlayan Nasr Merv'i terketmek zorunda kaldı.

Merv şehrine giren Haris ile Cüdey'in ittifakı uzun sürmedi. Hâris'in ordusun­daki Ezdliler ile Kirmânî'nin ordusundaki Temîmliler, Nasr b. Seyyâr'ın emrindeki soydaşları ile savaştıklarına pişman olup ordudan ayrıldılar ve Bişr b. Cürmûz'un liderliğinde toplandılar. Bu gelişme üze­rine Haris b. Süreye, Cüdey" ile yaptığı it­tifakı bozarak Bişr'in tarafına geçti ve an­laşmazlık bir savaşla sonuçlandı. Haris, Cüdey1 b. Ali karşısında mağlûp olarak ha­yatını kaybetti (Receb 128/Nisan 746).

Haris b. Süreye, Emevîler'e karşı çıkan ilk ve önemli simalardan biridir. Bu mü­cadelesi sırasında Mürcie mezhebinin ya­yılması için de gayret göstermiş, bölgede âdil bir yönetim kurmak amacıyla Emevî idarecilerine karşı gayri müslim yerli halk ile iş birliği yapmaktan da kaçınmamış­tır.

BİBLİYOGRAFYA :

Belâzürî, Ensâb, III, 129; İbnü'l-Esîr, ei-Kâ­mil, V, 150, 183-189, 197-199, 202-205, 216-217, 236-241. 252-253, 306 vd., 327 vd., 340-346, 362-365; İbn Kesîr. el-Bidâyeinşr. Ahmed Ebû Mülhim v.dğr], Beyrut 1409/1989, X, 27-30; Kelbî, Cemheretü'n-neseb (nşr. Nâcî Ha­san). Beyrut 1407/1986, s. 204; İbn A'sem el-Kûfî, et-Fütûh, Beyrut, ts. (Dârü'n-Nedveti'l-ce-dîde), VIII, 106-107; J. Wellhausen. Arap Devletî ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara Î963, s. 57, 216-256; a.mlf., İslâmiyet'in İlk Devrinde Dini-Siyasi Muhalefet Partileri (trc. Fikret Işıl­tan). Ankara 1989, s. 21; Hakkı Dursun Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, İstanbul 1980, s. 22-24; W. Montgomery Watt. İslâm Düşüncesinin Teşek­kül Devri (trc. Ethem Ruhi Ftğlalı), Ankara 1981, s. 106, 155. 178, 179, 183, 322; Barthold. Tür­kistan, s. 206-207; Khalid Yahya Blankİnship, The End of the Clhâd State: The Reign of His-ham ibn Abd al-Matik and the Collaps of the Ümayyads, New York 1994, s. 176-184, 191, 332-333. m

İRİ Nadir Özkuyumcu

201

HARİS b. UMEYR



F HARİS b. UMEYR

el-Hâris b. Umeyr el-Ezdî (ö. 8/629)

Hz. Peygamber'in

Busrâ emîrine elçi olarak gönderdiği sa­hâbî.

L J

Hz. Peygamber, hicretin 7. yılında (628) komşu hükümdarları İslâm'a davet et­mek üzere onlara elçilerle mektup gön­dermeye başlayınca 8. yılın başında (629) adı tesbit edilemeyen Busrâ emîrine yaz­dığı mektubu Lihboğullan'ndan Haris b. Umeyr ile gönderdi. Haris Mûte'ye vardı­ğında Gassânî emirlerinden Şürahbîl b. Amr yolunu keserek nereye gittiğini sor­du; Resûlutlah'ın elçisi olduğunu öğre­nince boynunu vurdurdu.



Resûl-i Ekrem. Hâris'in ölüm haberini duyunca çok üzüldü ve Zeyd b. Harise kumandasında hazırlattığı 3000 kişilik bir orduyu Mûte'ye gönderdi (bk. MÛTE

SAVAŞI).


BİBLİYOGRAFYA :

Vâkıdî. et-Meğâzî, II, 755-756; İbn Sa'd, et-Tabakât, II, 128; Kâdî Abdü I cebbar, Teşbîtü de-lâ'itü'n-nübüuue (nşr Abdiilkerîm Osman), Beyrut 1966, il, 440; İbn Abdülber. el-İsS'âb, I, 304-305; İbnü'l-Esîr. Üsdü'l-ğâbe, I, 408; Nüvey-rî. Nihâyetü't-ereb, XVIII. 156; İbn Seyyidünnâs, 'CJyûnü'l-eşer, II, 198; İbn Kayyım el-Cevziyye. Zâdü'l-me'âd, II], 381; İbn Hudeyde. el-Mişbâ-hu'l-mudt (nşr. Muhammed Azîmüddin). Beyrut 1405/1985, 1, 206; İbn Hacer, el-İşâbe, I, 286; Halebî. İnsânû't-'uyûn, II, 786; Ziriklî. el-A'lâm, II, 159; Koksal. İslâm Tarihi (Medine). VIII, 50-51; el-Kâmûsü'[-İslâmî,\\, 9.

H

Mehmet Avkaç



HARİSE b. NU'MÂN

Ebû Abdillâh Harise b. en-Nu'mân b. Nef' el-Hazrecî el-Ensârî

Sahâbî.

L J


Hazrec kabilesinin Neccâroğulları ko­luna mensuptur. Dedesinin adı bazı kay­naklarda Nak", Rafı' veya NefT şeklinde de geçmektedir. Annesi Hz. Peygamber'e biat eden, zaman zaman ona evinde ye­mek ikram eden hanımlardan Ca'de bint Ubeyd b. Sa'lebe'dir. Hârise'nin bütün gazvelere iştirak ettiği ve Bedir'de Os­man b. Abdüşems'i esir aldığı kaydedil­mektedir (Vâkıdî, I, 139, 162).

Hayır sever bir insan olan Harise, isyan­cılar evini kuşattığı zaman Hz. Osman'a

202

kendisi için savaşabileceklerini söyleye­rek onu desteklediğini ifade etmiştir (Bu-hârî, m, 93). Kaynaklarda Hârise'nin ve­fat tarihi zikredilmemekle birlikte Muâ-viye döneminde (661-680) öldüğü bilin­mektedir. Ümmü Hâlid bint Hâlid ile ev­lenen Hârise'nin ikisi erkek beş çocuğu ol­muş, kızlarının hepsi biat eden kadın sa-hâbîler arasında yer almıştır. Muhaddis Ebü'r-Ricâl Muhammed b. Abdurrahman b. Abdullah onun torunlarındandır (Ze-hebî, Aclâmü'n-nübelâ\ II, 380).



Ömrünün sonlarına doğru gözlerini kaybeden Harise namazgahı ile evinin ka­pısı arasına bir ip çekmiş, fakirler bir şey istedikçe ipe tutunarak onlara bizzat sa­daka vermiş, bu işi kendilerinin yapabile­ceğini söyleyen ailesine, fakirlere kendi eliyle sadaka vermenin insanı kötü Ölüm­den koruduğuna dair Resûl-i Ekrem'den bir hadis duyduğunu söylemiştin ibrı Sa'd, 111, 488; Taberânî, III, 229, 231).

Medine'de Hz. Peygamber'in odaları­nın yanında odaları bulunan Harise. Re­sûl-i Ekrem yeni bir hanımla evlendikçe bunlardan onun evine en yakın olanı ona bırakarak bir sonrakine geçerdi. Bundan dolayı Hz. Peygamber'in, "Bizim yüzü­müzden evinden taşınıp durduğu için Ha­rise b. Nu'mân'dan utanır oldum" dediği rivayet edilmiştir (İbn Sa'd, Mi, 488).

Hârise'nin, Cebrail'i Dihye b. Halîfe el-Kelbî suretinde iki defa gördüğü nakle­dilmektedir. İlki, Hz. Peygamber'in Benî Kurayza yahudilerine karşı savaş hazırlı­ğı yaptığı sırada Cebrail'i bir katır üzerin­de önden giderek kendisinin de içinde bulunduğu müslümanların silâhlanıp saf tutmalarını emrettiği sırada vuku bul­muştur (Vâkıdî, II, 498-499). İkincisi de Huneyn Gazvesi'nden sonra gerçekleş­miştir. Cebrail ile Resûl-i Ekrem'in soh­bet ettikleri bir sırada onlara selâm ve­rerek, bir başka rivayete göre ise kendi­lerini rahatsız edeceği endişesiyle selâm vermeden yanlarından geçtiği, bunun üzerine Cebrail'in, "Şu adam selâm ver­miş olsaydı selâmını alırdık" dediği, Re-sûlullah'ın onu tanıyıp tanımadığını sor­ması üzerine de onun Huneyn Gazvesi'n-de savaş alanını terketmeyen kişilerden biri olduğunu söylediği belirtilmektedir {Müsned, IV, 17; V, 433).

Harise b. Nu'mân'ın Ahmed b. Han-bel'in ei-Müsned'inde yer alan ikisi Ceb­rail'i gördüğüne, biri de mal hırsından do­layı kişinin gittikçe ibadetten soğuyaca­ğına ve neticede kalbinin mühürlenece­ğine {a.g.e., V, 433) dair üç rivayeti bulun-

maktadır. Ayrıca onunla ilgili olarak Hz. Âişe tarafından muhtevası birbirinin ay­nı üç hadis rivayet edilmiştir. Buna göre Resûl-i Ekrem, rüyasında Hârise'nin an­nesine yaptığı iyilikler sebebiyle cennete girdiğini görmüş ve orada okuduğu Kur-'an'ı dinlemiştir. Sonra da, "İyilik dediğin böyle olmalı. Harise annesine karşı en iyi şekilde davranan İnsanlardan biridir" de­miştir (a.g.e..V\. 36, 152, 167). BİBLİYOGRAFYA :

Müsned, IV, 17; V, 433; VI, 36, 152, 167;Bu-hârî, et-Târîhu'l-kebîr, 111, 93; Vâkıdî. el-Meğâzî, I, 24, 139, 162; II, 498-499, 708; ili, 900, 901; İbn Sa'd, el-Tabakât, III, 487-488; Taberânî. el-Mu'cemü'l-kebîr, Beyrut 1404/1984, III, 227, 228, 229, 230, 231; Müberred. el-Kâmil, Bey­rut 1986, III, 1473; Halîfe b. Hayyât.ef-Tabakâl (Zekkâr), I, 205; İbn Abdülber. e(-/stfâb(Bicâvî]. I, 306-307; İbnü"l-Esîr. üsdü'l-ğâbe, I, 358, 359; VII, 49; Zehebî. A'lâmü'n-nübelâ*. II. 378-380; a.mlf., Tecrtdü esmal'ş-şahâbe, Beyrut, ts., 1, 113; Heysemî. Mecma'u'z-zeuâ'id, IX, 313, 314; İbn Hacer. el-İşâbe, I, 298, 299; Wensinck, el-Mu'cem, VİII, 54. r—|

Iffil Nuri TopaloClu

HARİSE b. SÜRÂKA

Harise b. Sürâka b. el-Hâris

el-Hazrecî el-Ensârî

(ö. 2/624)

Bedir Gazvesinde

ensardan şehîd olan ilk sahâbî.

L J


Hazrec kabilesinin Neccâroğulları ko-lundandır. İslâmiyet'i kabul edip etmedi­ği bilinmeyen babası Sürâka hicretten ön­ce vefat etmiştir. Annesi Ümmü Harise Rubeyyi' bint Nadr, Enes b. Mâlik'in hala­sı ve Enes b. Nadr'ın kardeşidir. Bazı kay­naklarda annesine nisbetle Harise b. Ru­beyyi' şeklinde de anılır (Ebû Nuaym, 1, vr. 160b). Buhârî, ei-Câmi'u'ş-şaMh'in bir yerinde annesinin adını Rubeyyi" bint Berâ şeklinde kaydederse de ("Cihâd", 14) bunun bir zühul eseri olabileceği söy­lenmiştir (İbn Hacer, Fethu'l-bûrî, XI, 188) Ebû Nuaym, Harise hakkında, "An­nesine çok iyilik etmesiyle meşhurdur; Hz. Peygamber rüyasında onun cennet­te Kur'an okuyuşunu dinledi" derken onu Harise b. Nu'mân ile karıştırmıştır (Ma1--rifetü's-şahâbe, I, vr. 160b). Hicretten he­men sonra annesiyle birlikte müslüman olan Harise, Resûl-i Ekrem tarafından Sâib b. Osman ile kardeş ilân edilmiştir.

Harise, bir gün Hz. Peygamberle soh­bet ederken şehitlik mertebesine ulaş­ması İçin kendisine dua etmesini istemiş, Resûl-i Ekrem de bu isteğini yerine ge-

tirmiştir (İbnü'l-Esîr, I, 426], İşının kü­çük olması sebebiyle Bedir Gazvesi'ne savaşçı olarak katılamayan Harise, savaş atanının gerisinde bir su birikintisinden su içerken atılan bir okla isabet almış ve bu gazvenin ensardan ilk şehidi olmuş­tur. Hârise'nin Bedir'de bulunduğuna ve Uhud Gazvesi'nde şehid edildiğine dair rivayet kabul görmemiştir (Ebû Nuaym, I, vr. 161a; İbn Hacer, el-lşâbe, 1, 297). Be-dir'den Medine'ye dönülünce annesi oğ­lunun durumunu sormak üzere Hz. Pey-gamber'e gelerek, "Eğer oğlum cennet­te ise sabreder, sevabını beklerim; değil­se onun için var gücümle ağlarım" demiş, Resûlullah da Hârise'nin Firdevs cenne­tinde olduğunu söylemiştir (Buhârî, "Ci-hâd", 14, "Megâzî",9, "Rikâk", 51).

BİBLİYOGRAFYA :

Mûsned, III, 124, 210, 215. 260, 264, 272, 282, 283; Buhârî. "Cihâd", 14, "Megâzî", 9. 13, "Rikâk". 51;Tlrmizî, "Tefsir", 23/3; Vâkıdî. el-Meğâzî, 1, 65, 94, 146, 147, 163; İbn Hişâm. es-Sîre(Zekkâr), ], 459, 524, 527; İbn SaU eî-Tabakât, II, 17; III, 510; Ebü Nuaym. Ma'rife-tü'ş-şatyâbe, TSMK, III. Ahmed, nr. 497/1-2, I, vr. 160M61-; İbn Abdülber. el-lstfâb (Bicâvî), i, 307-308; İbnü'l-Esîr, Ûsdü'l-ğâbe (Bennâ), I, 425-426; V, 452; Zehebî. Tecrldü esmâ'i'ş-şa-Ijâbe, Beyrut, ts. (Dârül-Ma'rifej. I, 112; İbn Hacer. Fettıu'l-bârt (Sa'd), XI, 188; a.mlf., el-İşâ-be, I, 297; Aynî. 'ümdetü'l kâri. Kahire 1392/ 1972, XI, 347-348; Koksal, İslâm Tarihi (Medi­ne), II, 132-133; Wensinck. et-Mu'cern, VIII, 53.

İRİ AliToksarı

HÂRİSÎ, Hüseyin b. Abdüssamed

İzzüddîn Hüseyn b. Abdissamed

b. Muhammed ei-Hârisî el-Amilî

(ö. 984/1576)

Şiî âlim.

1 Muharrem 918 (19 Mart 1512) tari­hinde Âmil'de (Cebeliâmil) doğdu. Yemen kabilelerinden Benî Hemdân'a mensup olup Hz. Ali'nin yakın arkadaşlarından Ha­ris b. Abdullah el-A'ver'in soyundan gel­diği için Hârisî nisbesiyle anılmaktadır. İlk tahsilini Bedreddin Hasan b. Ca'fer el-Kerekî ve meşhur âlim Şehîd-i Sânfden yaptı. Kendisini hadis, tefsir, fıkıh, usul, kelâm, mantık, matematik ve Arap dili gibi dallarda eser verecek düzeyde yetiş­tirdi.

Bölgedeki çeşitli merkezleri ziyaret ederek muhtelif konularda ilmî münaza­ralarda bulunan Hârisî, Osmanlı Devleti1-nin hocası Şehîd-i Sânî'ye yaptığı davet üzerine onunla birlikte İstanbul'a gitti (17

Rebîülevvel 952/29 Mayis 1545). Kendi­sine Bağdat'ta, hocasına da Ba'lebek'te-ki medresede görev verildi. Birkaç ay İs­tanbul'da kaldıktan sonra Sivas üzerin­den Ba'lebek'e vardılar {15 Safer 953/17 Nisan 1546) Ancak oğlu Bahâeddin Âmi-lî'nin Ba'lebek'te doğduğuna (18 Zilhic­ce 953/9 Şubat 1547), şeyhiyle birlikte Ebû Ca'fer et-Tûsî'nin Fihristü kütübi'ş-Şfa adlı eserini mukabele ettiklerine (Ramazan 954/Ekim-Kasım 1547) ve bir­likte Amil'e dönerek 955'e (1548) kadar orada kaldıklarına dair kaynaklarda yer alan bilgiler. Hârisî'nin Bağdat'taki gö­revi kabul etmediğini veya daha sonra gö­rev yerini değiştirdiğini düşündürmek­tedir.

Hârisî, sürekli birlikte bulunduğu Şe­hîd-i Sânî'nin Şîa propagandası yaparak fitneye sebebiyet verdiği gerekçesiyle idam edilmesi üzerine ailesiyle beraber İsfahan'a gitti (965/1 558). İsfahan şey­hülislâmı (kâdılkudât) Zeynüddin Ali el-Âmilî'nin tavsiyesi üzerine I. Tahmasb ta­rafından davet edilerek saltanat merke­zi Kazvin'in şeyhülislâmlığı ile görevlen­dirildi (966/1559). Yedi yıl sürdürdüğü bu görevi boyunca Şîa mezhebini yaymaya gayret eden Hârisî. imamın gaybubeti halinde cumanın kılınamayacağına dair görüşün aksini savunarak namazları biz­zat kendisi kıldırdı. Ayrıca dinî ilimleri öğretti ve bu alanda çeşitli eserler verdi. Daha sonra Meşhed'de şeyhülislâmlık gö­revine getirildi; ardından I. Tahmasb ta­rafından yeni fethedilen Afganistan'ın başşehri Heratta kendisine üç köy tah­sis edilerek tedris ve irşad faaliyetlerin­de bulunmak, halka Şîa mezhebini tanıt­makla görevlendirdi. Herat'ta sekiz yıl hizmet veren Hârisî'den pek çok âlim ve talebe istifade etti. Kazvin'e dönüp hac­ca gitmek üzere sultandan izin isteyen Hârisfye. irşad faaliyetlerinin aksamama­sı için yerine oğlu Âmilî'yi vekil bırakması şartıyla izin verildi. Tasavvufîyönü de bu­lunan Hârisî hac dönüşünde Bahreyn'de yerleşti ve oğlunu da yanına davet etti. Baba oğul burada kaldıkları süre içinde öğretim faaliyetinde bulundular.

Kendi oğlu Bahâeddin Âmili, şeyhinin oğlu Cemâleddin Hasan el-Âmilî, Bâye-zîd-i Bistâmî-i Sânî diye bilinen İbn İnâ-yetullah el-Bistâmîve Muhammed Bakır ed-Dâmâd gibi âlimlerin de aralarında bulunduğu birçok talebe yetiştiren Hâri­sî, Bahreyn'in Hecer şehrine bağlı Musal­la köyünde 8 Rebîülevvel 984'te (5 Hazi­ran 1576) vefat etti.

HÂRİSÎ, Hüseyin b. Abdüssamed

Eserleri. Otuz civarında eser telif etti­ği kaydedilen Hârisî'nin günümüze ula­şan bazı eserleri şunlardır: 1. Dirâyetü'l-hadîş (Tahran 1306). 2. Vüşûlü'l-ahyâr ilâ uşûH'I-ahbâr (Tahran 1306; Kum 1401). Hadis usulüne dair olup baş tara­fında imametin delilleriyle ilgili uzunca bir bölüm bulunmaktadır. 3. Nûrü'I-ha-kika ve nûrü'l-hadîka. Ahlâk ilmiyle il­gili olan eser. Muhammed Cevâd el-Hü-seynî el-Celâlî tarafından neşredilmiş­tir (Kum 1403/I983). 4. Erbcfûne hadi­sen (nşr. Hüseyin Ali Mahfuz, Tahran I 377/1957). S. el-cİkdü'I-Hüseynî. Fık­ha dair olup 19S0'li yıllarda Yezd'de ba­sılmıştır. 6. Münazara ve mübâhaşe. Ahmed Revzâtî tarafından Farsça'ya ter­cüme edilmiştir {Cüftügû-yi Yek Dâniş-mend-i Şi'î bâ Yek 'Âiim-i Sünnî, İsfahan 1377/1958, 1387/1967). 7. Şerhul-EIfiy-ye. Şehîd-i Evvel'in namaza dair el-EHiy-ye adlı eserinin şerhidir. 8. Tuhfetü eh-li'1-îmân il kıbleti 'irâki'I-'Acem ve Horasan. Hârisî. Ali b. Abdülalî el-Kere-kî'nin yanlış olduğu iddiasıyla camilerin kıblegâhlarmı değiştirmesi üzerine ma­tematik bilgisini kullanarak buna karşı çıkmış ve bu eseri kaleme almıştır (eser­lerin yazma nüshaları için bk. Brockel-mann, II, 132, 576).

Hârisî'nin diğer bazı eserleri de şun­lardır: el-Gurer ve'd-dürer, er-Risâle-

tü't-Tahmâsiyye fi'i-hkh, Dîvân, Ha­şiye 'ale'l-İrşâd, Şerhu KavâHdi'1-ah-kâm, Tcflîköt 'ale'ş-Şahîfeti's-Seccâ-diyye, Işlâhu Câmi'i'1-beyn (eserleri­nin bir Üstesi için bk. Atyânü'ş-Ş?a, VI, 64). Brockelmann. Bahâeddin Âmilî'ye ait olan eî-Vecîze ile Vesîletü'1-fevz ve'I-emân adlı eserleri (GAL Suppi, II, 576) yanlışlıkla babası Hârisî'ye de nis-bet etmiştir {a.g.e., II, 596-597). BİBLİYOGRAFYA:

Hârisî, Nûrü'l-hakika ue nûrü'l-hadika (nşr M Cevâd el-Hüseynî el-Celâlî), Kum 1403/1983, naşirin önsözü, s. 5-7; Hür el-Âmilî, Emelü'l-âmil (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Bağdad 1385/ 1965, I, 56, 58, 74-77; I], 70, 249; Abdullah Efendi el-İsfahânî, Riyâzü'[-'ulemâ' ue hiyâzü'I-fuzalâ' [nşr. Ahmed el-Hüseynî), Kum 1401, II, 108-121; Muhammed b. Süleyman et-Tunukâ-bünî, Kışaşü't-'ulemâ', Tahran 1964, s. 247-248; Brockelmann. GALSuppL, \\, 132, 575-576, 596-597; îzâhu't-meknûn. I, 346, 516; Hediyyetü 7-'âri/în, I. 320; Ziriklî, el-A'lâm, II, 260; Kehhâle. Mutcemü7-mü'e(/İ/în,lV, 17; Teb-rîzî. Reyhânetü't-edeb, Tebriz, ts. (nşr, Çâphâ-ne-i Şafak). IV, 126-129; Abdülhüseyin Ahmed e!-Emînî, el-Gadîr fı'l-kitâb ve's-sünne ue'I-edeb. Tahran 1366 hş., XI. 218-231; Ali el-Fâzıl el-Kâînî, Mu'cemü mü'elli/î'ş-Şî'a, Kum 1405, s. 275; A'yânü'ş-Şî'a, VI, 56-66.

İRİ Vecdi Akyüz 203

HÂRİSÎ, Mahmûd b. Ubeydullah

F HÂRİSÎ, Mahmûd b. Ubeydullah ""

Ebü'l-Kâsım (Ebü'l-Mehâmid)

Alâüddîn Mahmûd b. Ubeydiilâh

b. Sâid el-Hârisî

(ö. 606/1209}

Hanefî fakihi.

L J


Zilhicce 531'de (Eylül 1137) Serahs'ta doğdu ve orada yetişti. Doğum tarihi 541 (1147) olarak da kaydedilmektedir. Merv-li olması sebebiyle Mervezîve Belh civa­rındaki Tâykân'a nisbetle Tâykânî nisbe-leriyle de anılır. Babası, amcaları Muham­med ve Ubeydullah b. Sâid ile Abdülazîz b. Osman en-Nesefı'den ders aldı. Ayrıca Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem'ânî, Nasr b. Seyyar es-Sâidî, Mes'ûd b. Mu­hammed el-Mes'ûdî, Ebû Muhammed Fazl b. Muhammed ez-Zeyyâdî gibi âlim­lerden hadis dinledi. Kendisinden İbnü'd-Dübeysî ve İbnü'n-Neccâr el-Bağdâdî gi­bi âlimler rivayette bulundular. Özellikle fıkıh ilminde derinleşerek devrinin önem­li Hanefî hukukçularından biri oldu. Hilaf ilmi ve mezhebindeki görüşlere vukufun­dan dolayı "şeyhülislâm" lakabıyla tanın­dı. 605 (1209) yılında hac için gittiği Mek­ke ve Medine'de, dönüşte bir müddet kal­dığı Bağdat ile daha sonra yerleştiği Merv'-de ders verdi. 19 Rebîülevvel 606 (21 Eylül 1209) tarihinde Merv'de vefat etti.

Hepsi de fürû-i fıkıhla ilgili olan eserle­rinden sadece. Muhammed b. Hasan eş-Şeybânfnin el-Câmihi'l-kebîr'min Ah­med b. Ebü'l-Müeyyed el-Mahmûdî en-Nesefî tarafından kaleme alınmış man­zum şeklinin şerhi olan Tefhîmü't-tahrîr li-nazmi'I-Câmfi'I-kebîr adlı kitabı gü­nümüze ulaşmıştır (Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 306; Dâ-rü'1-kütübi'l-Mısriyye, Fıkhu Hanefî, nr.

95) Kaynaklarda adı geçen diğer eserle­ri de şunlardır: el-'Avn ü'l-hkh, Hulâ-şatü'n-nihâye iî fevâ*idi'İ~Hidâye, el-cUdde ve el-Fetâvâ. BİBLİYOGRAFYA:

Münzirî. et-Tekmile, II, 175;Zehebî. Târlhu'l-İstâm:sene601-610,5. 2! 9; Kureşî. et-Cevâhi-rü'l-mudıyye, 111, 444; Keşfû'z-zunûn, I, 570; El, 1130, 1180, 2039; Leknevî. el-Feuâ'idü'l-behiy-ye, s. 209; Brockelmann. GAL, I, 179; Suppt., 1, 290; Hediyyetü'l-ıânjîn, II, 404; ZirikFi, el-A'lâm, Vlli, 54; Kehhâle. Mu'cemü't-mü'eilifîn, XII, 178-179; Sezgin. CAS, 1,426.

Mİ Mehmet Erdoğan

HÂRİSÎ, Mes'ûd b. Ahmed

Ebû Muhammed (Ebû Abdirrahmân)

Sa'düddîn Mes'ûd b. Ahmed

b. Mes'ûd Gİ-Irâki el-Mısrî

(ö. 711/1312)

Hanbelî fakihi.

L J


652 (1254) yılında dünyaya geldi. Ba­basının doğduğu Bağdat'ın batısındaki Hârisiye köyüne nisbetle anılır. İyi bir fı­kıh öğrenimi görerek devrinin Hanbelî hukukçuları arasında seçkin bir yere sa­hip oldu. Kahire'de Radıyyüddin İbnü'l-Burhân. Necîbüddin el-Harrânî, Abdul­lah b. Allak; İskenderiye'de Osman b. Avf, İbnü'l-Furât: Dımaşk'ta Ebû Zekeriyyâ İbnü's-Sayrafî, Ahmed b. Ebü'l-Hayr gibi muhaddislerden hadis dinledi. Kendisin­den Takıyyüddin es-Sübkî, Abdülazîz b. Muhammed b. Cemâa. Yûsuf b. Abdur-rahman el-Mizzîve Birzâlî gibi âlimler ha­dis dinlediler. Bir süre Dımaşk'ta Nuriye Medresesi meşihatlığında bulunan Hâri-sî Mısır'a dönerek İbn Tolun, Hâkim. Sâli-hiye ve Mansûriye camilerinde ders ver­di. 709 yılı Rebîülâhirinde (Eylül 1309) Mı­sır kâdılkudâtlığına getirildi ve ölünceye

kadar bu görevde kaldı. Takıyyüddin İbn Dakiku"l-îd'in, Allah'a cihet izafe edenle­re katıldığı ve bu görüşlerin propaganda­sını yaptığı için Hârisî ile ilişkilerini kesti­ğine dair kaynaklarda yer alan bilgilerden, bazı itikadî meselelerde çağdaşlarıyla cid­di ihtilâflara düştüğü anlaşılmaktadır. 14 Zilhicce711 (22 Nisan 1312)tarihinde Ka­hire'de vefat eden Hârisî Karâfe Kabris-tanı'na defnedildi.

Eserleri. 1. Şerhu'I-Mukni\ Hanbelî hukukçusu İbn Kudâme'nin el-Mukn? adlı eserinin "Ariyet" bölümünden "Vesâ-yâ"ya kadarki kısmının şerhidir (Brockel­mann, I, 688). 2. Şerhu Süneni Ebî Dâ-vûd. Ebû Davud'un es-Sünen'inin ta­mamlanamamış bir şerhidir. 3. Emâlî. Hadis metin ve sened tenkidiyle râvi bi­yografilerini ihtiva eden bir eserdir. Bü­tün kaynaklar Hârisî'nin sadece bu üç eserini zikrederken Bağdatlı İsmail Paşa Şerhu Süneni İbn Mâce'yi de ona atfet­mektedir (bk. îzâhu'l-meknûn, il, 28).

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Kudâme el-Makdİsî. 'ulemâ'ü 't-hadîş, IV, 274;Zehebî, Tezkiretü'l-huffâz.lV, 1495-1496; a.mlf., el-Mucİn fî tabakâü't-muhaddişîn (nşr. Hemmâm Abdürrahîm Saîd), Amman 1404/ 1984, s. 229; Yâfiî. Mir'âtü't-cenân (Cübûrî), IV, 251; İbn Receb, ez-Zeyt *alâ Tabakâü't-Hanâ-bite. Kahire 1372,11, 362-364; İbn Hacer. ed-Dü-rerü'l-kâmine, IV, 347-348; İbn Tağrîberdî, en-liücûmü'z-zâhire, IX, 221; Süyûtî, Hüsnü'l-mu-hâdara, !, 358; İbnü'l-Kâdî, Dürretü'l-hicâi, MI, 11-13; İbnü'l-İmâd. Şezerât, VI, 28-29; Brockel­mann, GAL Suppt., 1, 688; îzâhu'l-meknûn, 11, 28; Hediyyetü'l-'ârirtn, II, 469; Ziriklî. ei-AHâm, VIII, 109-110; Kehhâle. Mu'cemü'l-mü'eltifîn, XI!, 225. r-,


Yüklə 1,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   28




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin