PEYGAMBERLERE İMAN 3
Peygamberlerin Görevleri 6
Peygamberlerle İlgili Rivayetler 8
Konuyla İlgili Önemli Açıklamalar 18
Peygamberler 19
Her Ümmete Bir Peygamber Gelmesi 20
Peygamberin, Kendi Ümmetinin İçinden Gönderilmesi: 21
Peygamberin, (Diğer insanlar Gibi) Yemek Yiyen Birisi Olması: 21
Peygamberin Evlenmesi: 21
Peygamberin, Diğer İnsanlar Gibi Her Şeye Maruz Kalması: 21
Peygamberin Erkek Olması 22
Peygamberlerin Gönderilme Sebebi 22
Peygamberlerin Masum Olması 23
Peygamberlere İman 24
Peygamberlerin Sıfatları 25
Mucize 25
Peygamberlere İman 25
Muhammed Allah'ın Rasûlüdür 26
I- Peygamberlik ve Peygamberlere İman 28
II- Peygamberler Hakkında Vâcib Olan Sıfatlar 28
I- Sıdk 28
2- Emânet 28
3- Tebliğ-i Şeriat 29
4- Fetanet 29
5- İsmet 29
III- Peygamberlerin Hata Etmesi Câîz Midir? 29
IV- Peygamberler Hakında Câîz Olan Sıfatlar 30
V- Peygamberlerin Sayısı 30
VI- Peygamberlik Dereceleri 31
VII- Peygamberlik Vehbî ve Ebedîdir 31
VIII- Kur’an-ı Kerîm’de İsmi Zikredilen Peygamberler 32
IX- Peygamberlerin Tebliğ Ettikleri Dinlerde Bir Olan Esaslar 32
1) Dini Muhafaza (Koruma): 32
2) Nesli (Soyu) Muhafaza: 32
3) Aklı Muhafaza: 32
4) Canı Muhafaza: 32
5) Malı Muhafaza: 32
X- Hz. Muhammed (s.a.)'in Son Peygamber Oluşu 32
XI- Mütenebbî 33
MUCİZE 34
1- Mucize ne Demektir? 34
II- Mucizenin Hususiyetleri 34
III- Harikulade Haller ve Hâdiseler 35
I- İrhas: 35
2- Mucize: 35
3- Keramet: 35
4- Meûnet: 35
5- İstidrac: 35
6- İhanet: 36
IV- Mucize İle Sihir ve Benzerleri Arasındaki Farklar 36
V- Mucize Karşısında İnsanlar 36
VI- Kur'ân-ı Kerîm’de Nakledilen Mucizeler 37
VII- Büyük Mucize Kur'ân-ı Kerîm 37
VIII- Peygamberimizin Diğer Mucizeleri 38
IX- Peygamberlere Neden İnanılmamıştır? 39
A- Davet Edilen Din Ve Peygamberler Yönünden: 39
B- Davet Edilen Insanlar Yönünden: 40
1- Din Taassubu: 40
2- Siyasî Düşünceler: 40
3- Hased ve Düşmanlık Hisleri: 40
4- Atalarının Dinini Bıraktırmayan Taassub: 40
5- Menfi Propaganda: 41
6- Sorumsuz Bir Hayat Yaşayamama Endişesi 41
X- Ashabının Dilinden Peygamberimizin Bazı Mucizeleri 41
PEYGAMBERLERE İMAN
Peygamberleri tanımak, onlar aracılığıyla Allah'ı tanımak demektir. Peygamberleri tanımayan, onlara iman etmeyen, onlara teslim olmayan ve itaat etmeyen insan, Allah Azze ve Celle'yi tanımaz ve O'nun hukukunu yerine getiremez. Bundan dolayı, Allah'ın kitabındaki bir ayet-i kerimenin, Resul'e biat etmeyi, Allah'a biat etmenin yerine koyduğunu görüyoruz. Yine bir diğer ayet-i kerimenin, Resulullah (a.s)'a itaati, Allah'a itaatin yerine koyduğunu görüyoruz.
Ayet-i kerimeler şöyledir:
"Muhakkak ki, sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmektedirler..."1
"Kim Resul'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik!"2
Biz Allah'ın yüce sıfatları ve güzel isimleri bulunduğunu; rububiyyet, uluhiyyet ve malikiyyetin O'na ait olduğunu zikretmiştik. Biz bu konuların gerçek ayrıntı ve gereklerini ancak peygamberlerin aracılığıyla öğreniyoruz.
İbadeti, ubudiyyeti, şeriatı ve Allah'ın rızasına ermenin yöntemini öğrenmenin tek yolu, ancak peygamberler aracılığı ile olur.
Bu konuda yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Allah melekleri, kullarından dilediği kimseye kendinden bir vahiy ile: Benden başka ilah olmadığına dair (kullanımı) uyarın ve benden korkun, diye gönderir."3
"Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona: Benden başka ilah yoktur; şu halde bana kulluk edin, diye vahyetmiş olmayalım."4
Bundan dolayı Allah'ın resullerine iman etmeyenler, mü'min değillerdir. Peygamberlerden birini inkar etmek, Allah ve aynı zamanda diğer Peygamberleri de inkar etmek demektir.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Allah'ı ve peygamberlerini inkar edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırıp: "Bir kısmına iman ederiz, ama bir kısmına inanmayız," diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; işte gerçekten kafirler bunlardır..."5
Peygamberlere iman etmek, bunun için imanın rükünlerinden dördüncüsü olmuştur ve İslama girmek de ancak iki şehadeti söylemekle olur. Resulullah (a.s) ancak sıfatlarıyla, Allah'ın O'nun eliyle izhar ettiği mucizelerle -ki onlar bazan ileride tahakkuk edecek gaybi bilgiler şeklinde de olur- ve hayırlı, temiz meyveler ile bilinip tanınır. Bizim peygamberimiz (a.s) en yüce sıfatlara, en çok, en uzun ömürlü ve en açık mucizelere, kuşaklar boyu gerçekleşen gaybi haberlere, en tatlı, en temiz ve en lezzetli meyvelere sahipti. Geçmiş peygamberler O'nu müjdelemişti. Biz bu konuya geniş bir şekilde 'er-Resül' adlı kitabımızda değinmiştik.
Kur'an-ı Kerim peygamberler konusunda, bize yeterli bir fikir vermiştir.
Nübüvvet ve risaletin Allah'ın seçmesine dayandığını, onda insan gayretinin hiçbir müdahalesi bulunmadığını Kur'an-ı Kerim bize beyan etmektedir. Her ne kadar Resuller ve nebiler kalb bakımından insanların en saf ve yetenek bakımından onların en üstünü olsalar bile, bu böyledir.
Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"...Allah elçilik (görevini) kime vereceğini daha iyi bilir...."6
"Allah, meleklerden de, insanlardan da elçiler seçti. Şüphesiz Allah işitendir, görendir."7
"Allah, melekleri, kullarından dilediği kimseye kendinden bir vahiy ile: "Benden başka ilah olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun," diye gönderir." 8
Allah Teala, Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Ya'kub (a.s) haklarında:
"Doğrusu onlar, bizim yanımızda seçkin ve iyi kimselerdendir."9
Hz. İbrahim Aleyhisselam hakkında:
"Andolsun ki, biz onu dünyada elçi seçtik, ahirette de, o iyilerdendir." 10
Hz. Musa Aleyhisselam hakkında da:
"(Allah) "Ey Musa dedi," Ben risaletimle ve sona konuşmamla seni insanların başına seçtim..."11
"Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver."12 buyurmuştur.
Kendilerine peygamberler gönderilmemiş hiçbir ümmet bulunmadığı konusu da, Kur'an-ı Kerim'in zikrettiği konular arasındadır.
"Andolsun ki biz: Allah'a kulluk edin ve putlardan sakının diye (emretmeleri için) her millete, bir peygamber gönderdik..." 13
"Biz seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Her millet içinde mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur."14
"Rabbin, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezlerine göndermedikçe o memleketleri helak edici değildir... Zaten biz, ancak halkı zalim olan memleketleri helak etmişizdir." 15
"(Allah'ın emirlerini) kendilerine iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik..."16
Allah Teala, Hz. Muhammed (a.s) ile nübüvvet ve risalet müsessesesini sona erdirmiş ve O'nu ins ve cinler alemine peygamber kılmıştır.
"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat O, Allah'ın Resülu ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilir." 17
"Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler."18
Hz.Muhammed (a.s) tüm insanlara Allah'ın elçisi olduğu gibi, aynı zamanda cinlere gönderilmiş bir elçidir.
"Hani cinlerden bir gurubu, Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik."19
"O, başka bir şey değil, ancak cümle alem için bir zikirdir."20
"De ki: "Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi Allah'ın (gönderdiği) elçiyim..."21
"Kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bitsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır."22
Kur'an-ı Kerim'in beyanlarından biri de, onun tüm peygamberlerin haberini bize anlatmamış olmasıdır.
Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarına anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var..."23
"Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmini ise sana anlatmadık. Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu."24
Alimler katında tercih edilen görüşe göre, Kur'an-ı Kerim'de zikredilen peygamberlerin sayısı yirmibeştir. Zu'l Kifl (a.s)'in üzerinde ihtilaf olmakla birlikte, onun da peygamber olduğu görüşü benimsenmiştir.
Kur'an'da adları zikredilen peygamberler şunlardır:
Hz. Adem (a.s), Hz. İdris (a.s), Hz. Nuh (a.s), Hz. Hud (a.s), Hz. Salih (a.s), Hz. İbrahim (a.s), Hz. Lut (a.s), Hz. İsmail (a.s), Hz. İshak (a.s), Hz. Yakub (a.s), Hz. Yusuf (a.s), Hz. Eyyub (a.s), Hz. Şuayb (a.s), Hz. Musa (a.s), Hz. Harun (a.s), Hz. Yunus (a.s), Hz. Davud (a.s), Hz. Süleyman (a.s), Hz. İlyas (a.s), Hz. Elyesa (a.s), Hz. Zu'l Kifl (a.s), Hz. Zekeriyya (a.s), Hz. Yahya (a.s), Hz. İsa (a.s), Hz. Muhammed (a.s). Salat ve selam hepsinin üzerine olsun.
Kur'an-ı Kerim, peygamberlerin bazısını, sabır ve tahammüllerinin çokluğu ve buna devam etmeleri sebebiyle, onları "ülü'l azm-karar sahibi" diye vasıflandırmıştır.
Bu hususta Allah (c.c) şöyle buyurmuştur:
"O halde peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret..." 25
Onlar Ahzab suresinde özel olarak zikredilmişlerdir:
"Hani biz peygamberlerden söz almıştık; senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryemoğlu İsa'dan da. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık."26
İlim ehli nezdinde, onların faziletteki sıralamaları aşağıdaki gibidir:
Hz. Muhammed (a.s),
Hz. İbrahim (a.s),
Hz. Musa (a.s),
Hz. İsa (a.s),
Hz. Nuh (a.s). Salat ve selam onların üzerine olsun.
Allah'ın, resulleri ve nebileri ayrıcalıklı kıldığı özelliklerinden biri de kendilerine vahiy gelmesidir.
"De ki: "Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlahınızın, sadece bir ilah olduğu vahyolunuyor..."27
"Biz, Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik..." 28
"Biz, senden önce de ancak kendilerine vahiy verdiğimiz erkekleri elçi olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız bilgi ehline sorunuz."29
Nebilere ve resullere özel olan vahiy; Allah'ın kendi peygamberlerinden birini muhatab alarak ona indirilmiş olan sözüdür. Peygamber, ancak vahiy sebebiyle peygamber olur. Vahyin geliş yollarını, Kur'an-ı Kerim şöyle beyan etmiştir:
"Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakimdir." 30
Bu ayette, vahyin doğrudan Resulullah (a.s)'ın kalbine ilka edilmesi şekli, kelamın perde arkasından doğrudan Allah'tan alınması şekli ve melek aracılığı ile geliş şekli belirtilmiştir. Vahiyle görevli melekler çoktur. Vahiyle mükellef olan asıl elçi Cebrail Aleyhisselam'dır. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Onu Ruhu'l-emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye apaçık arap diliyle senin kalbine indirmiştir."31
Akıl ve nakil, peygamberlerin dört ana sıfat ile muttasıf olmaları gerektiği üzerinde birbirini destekleyici mahiyettedirler. Bu özellikler şunlardır:
a- Sıdk: Doğru sözlü ve dürüst olmak.
b- Emanet: Güvenilir olmak.
c- Tebliğ: Allah'tan aklıklarını insanlara ulaştırmak.
d- Fetanet: Akıllı ve zeki olmak.
Sıdk: Haberin, gerçekle mutabakatıdır.
Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Allah ve Resulü doğru söylemiştir..."32
"Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı; elbette onu kuvvetle yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık, hiçbiriniz buna mani de olamazdınız."33
"Aslında onlar seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler, açıktan açığa Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar." 34
Emanet: İsmet demektir, yani günah işlememek demektir. İsmetin manası, peygamberlerin zahir ve batınlarını günaha bulaşmaktan korumak demektir. Ulemanın ıstılahında o, teklifi yerine getirmektir. Genel anlamıyla emanet budur.
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (Sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi..."35
Peygamberlerin emanet ile muttasıf olmaları, kendilerine uyulması ve arkaşlarından gidilmesi sebebiyle ilahi teklifin muktezasıdır:
"(Resulüm!) De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın..." 36
"Biz her peygamberi, ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik..."37
"Andolsun ki, Resulullah'da, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için en mükemmel bir örnek vardır."38
"İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır..."39
"(Şuayb) dedi ki: "Ey kavmim! Size yasak ettiğim şeylerde aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum..."40
"Onlar (bütün peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar..." 41
Fetanet: Delil getirme gücüne sahip alma ve buna bağlı olarak akıl zenginliği, anlayış gücü ve çabuk kavrayış demektir. Çünkü peygamberlerin görevi, Allah'ın yarattılarından mükellef olanlara, Allah'ın dini ile delil getirmektir.
Bu konuda Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"(Yerine göre) müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki, insanların, peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir."42
"İşte bunlar bizim hüccetimizdir. Biz onu, kavminin karşı koymasına rağmen İbrahim'e verdik..."43
"Dediler ki: "Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin ve bize yaptığın mücadelede çok ileri gittin..."44
Tebliğ: Allah'ın mesajlarını, tebliğ edilmesi emredilen kişilere ulaştırmak demektir.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"O peygamberler ki, Allah'ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar..."45
"Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır..."46
"(Ey Muhammed!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et..."47
Allah Teala'nın şu sözü de peygamberlik müsessesesi ile ilgilidir:
"Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahiy verdiğimiz erkekleri elçi olarak gönderdik..."48
Ulema bu ayet-i kerime'den, nübüvvet ve risalet görevinin kadın cinsinde olamayacağı görüşünü çıkarmıştır. Meleklerin Meryem (a.s)'e hitabına gelince; bu, nübüvvet vasfı ile ilgili değildir, aksine sıddıklık vasfından dolayı, Allah'tan kendisine ihsan buyurulmuş bir keramettir.
Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur:
"(İsa'nın) anası da sıddika (çok doğru bir kadın)dır..."49
Yüce Allah'ın:
"Musa'nın anasına: "O'nu emzir, kendisine zarar geleceğinden endişelendiğinde onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma; çünkü biz onu tekrar sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız," diye bildirdik (vahyettik)"50
kavline gelince; onda geçen "vahyettik" sözünün, ilham veya melek vasıtasıyla yapılan bir hitab olma ihtimali vardır. Ama o, bir nübüvvet vasfı değildir, keramet ve velayet vasfıdır.
Allah Azze ve Celle peygamberin sıdkına dair alamet koymuştur ki, o da, muhatapların benzerini getirmekte acze düştükleri olağanüstü mucizedir.
Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik."51
Hiçbir peygamber yoktur ki, muhatapları karşısında kendi risaletine hüccet olması için mucize verilmemiş olsun. Bazan resulün bir tek mucizesi olur, bazan da birden çok mucizeleri olur.
Bizim peygamberimizin temel mucizesi Kur'an'dır. O öyle bir mucizedir ki, içinde pek çok mucize vardır. Fakat Kur'an'la birlikte O'na daha birçok mucizeler verilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |