Peygamberlere iman 3 Peygamberlerin Görevleri 6


Peygamberlerle İlgili Rivayetler



Yüklə 456,75 Kb.
səhifə3/18
tarix17.01.2019
ölçüsü456,75 Kb.
#99656
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   18

Peygamberlerle İlgili Rivayetler



814- İmam Ahmed, Ebu Zerr (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:

"Ebu Zerr şöyle dedi:

"Hz. Peygamber (a.s)'e geldim; mesciddeydi. Hemen oracığa oturdum. Hz. Peygamber (a.s):

"Ya Ebu Zerr! Namaz kıldın mı?" buyurdu. Ben de:

"Hayır (kılmadım)" dedim. Hz. Peygamber (a.s):



"O halde kalk ve kıl" buyurdu.

Ebu Zer dedi ki:

"Ben de hemen kalkıp namaz kıldım, sonra oturdum. Hz. Peygamber (a.s):

"Ya Ebu Zer! İnsan ve cin şeytanlarının şerrinden Allah'a sığın" buyurdu.

Ebu Zer dedi ki: "Ben:

"Ya Resulullah! İnsanlardan da mı şeytanlar var?" dedim. Resulullah (a.s):

"Evet, var" buyurdu. Ben yine:

"Ya Resulullah! Namaz(ın durumu) nedir?" dedim. O da:



"Konulmuş bir hayırdır. İsteyen (nafile olarak) az kılar, isteyen çok kılar" buyurdu."

Ebu Zer dedi ki: "Ben:

"Ya Resulullah! Oruç (hakkında ne buyurdunuz)?" dedim. O da:

"Mükafatı olan bir farzdır ki, Allah katında fazlasıyla verilmiştir." buyurdu. Ben:

"Ya Resulullah! Zekat(ın durumu nedir?)" dedim. Hz. Peygamber (a.s):



"(Onun da sevabı) kat kattır" buyurdu.

Ebu Zer dedi ki: "Ben:

"Hangisi daha faziletlidir?" dedim. Resulullah (as.):

"Durumuna göre verilen veya fakire gizli olarak verilendir" buyurdu. Ben:

"Ya Resulullah! Nebilerin hangisi daha önceydi?" dedim. O da:



"Adem (Aleyhisselam)dır" dedi. Ben:

"Ya Resulullah! O, nebi midir?" dedim. Hz. Peygamber (a.s):



"Evet, o vahye mazhar olmuş bir nebidir" buyurdu. Ben:

"Ya Resulullah! Peygamberlerin adedi kaçtır?" dedim.



"Büyük bir topluluk olarak üçyüzon küsurdur" buyurdu.

Bir defasında da "on küsur" yerine "onbeş" buyurdu. Ben yine:

"Ya Resulullah! Adem nebi midir?" dedim. O da:

"Evet, o vahye mazhar olmuş bir nebidir" buyurdu.

Ebu Zer dedi ki:

"Ben:

"Ya Resulullah! Sana indirilen (ayetler)in hangisi daha büyüktür?" diye sor­dum. O da:



"Ayetel Kürsi'dir; yani "Allah, kendinden başka hiçbir ilah bulunmayan Al­lah'tır." 76 buyurdu."77
815- Tabarani, Ebu Ümame (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:

"Bir adam: "Ya Resulullah! Adem (Aleyhisselam) nebi miydi?" diye sordu. Resulullah (a.s)



"Evet" buyurdu. Adam:

"Onunla Hz. Nuh (Aleyhisselam)'ın arası ne kadar oldu?" dedi. Resulullah (a.s):



"On karn (kusak)dır" buyurdu. Adam:

"Hz. Nuh ile Hz. İbrahim (Aleyhisselam)'in arası ne kadar oldu?" dedi. Hz. Peygamber (a.s):



"O da on karn (kusak)dır" diye cevap verdi. Adam:

"Ya Resulullah! Peyamberlerin sayısı kaçtır?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s) de:



"Üçyüzonüçtür" dedi."

Bir Açıklama

Bu, ahad bir hadistir. Mütevatirin mutlak kıldığını veya sükut ettiğini sı­nırlandırmak için o yeterli değildir. Bunun, peygamberlerin sayısı veya ara­larındaki zaman konusunda olması aynıdır. Hadisin metninde geçen "el-Karn" kelimesi ile, bazan kuşak (nesil), bazan da yüzyıl kasdedilir. Burada "el-Karn" kelimesi ile neslin kasdedildiği aşikardır. Çünkü daha önce de gördüğümüz gibi, insanlar beşeriyet hayatının öncesinde uzun ömür sürüyorlardı. Bunun için akaid alimlerinin imamları -ki onlar bu işin uzmanlarıdır- nın tercih ettiği görüş şudur:

Ne resululer ve ne de nebiler, sayı ile sınırlandırılmazlar. Çünkü biz ahad hadis nedeniyle peygamberlerden olmadığı halde, herhangi birini onların arasına katmak veya onlardan olduğu helde herhangi birini aralarından çıkarmak gibi bir hatayı işleyemeyiz. Bazan ahad hadisin ravisi, vehme kapılabilir veya unu­tabilir. Ahad hadis hakkında muhtemel olan diğer şeyleri de, buna ilave edebili­riz.78


816- Bezzar, Ebu Musa (r.a)'dan merfuen şöyle rivayet etmiştir:

"Allah Teala, Hz. Adem (a.s)'i cennetten çıkardığ zaman, ona cennet meyunlarından azık verdi. Ve ona herşeyin sanatını öğretti. Şu meyvalarımz, cennet meyvalarındandır. Ne var ki bunlar değişti, ama onlar değişmez."79


817- Tabarani, İmran bin Hosayn ve Semure bin Cündeb (r.a)'den rivayet etmiştir:

"Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurdu:

"Nuh (Aleyhisselam)'ın oğlu üçtür: Sam; Arapların babası, Ham; Habeşliler (zenciler)in babası, Yafiş; Rumların babası."80
818- Buhari ile Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir.

"Ebu Hureyre şöyle demiştir:

"Resulullah (a.s) :

"İbrahim (a.s) keserle sünnet oldu." buyurdu."

Bazıları "kadum" kelimesini şeddesiz olarak okumuşlardır. Ebu Sinad onu "kaddum" şeklinde şeddeli olarak söylemiştir. O zaman anlamı Şam'da bir yer adı olur. Buna göre de hadisin manası: "Hz. İbrahim (a.s) Kaddum denen yerde sünnet oldu" şeklinde olur.

Buhari81'nin bir rivayetinde de şu ilave vardır:

"Resulullah buyurdu ki:

"İbrahim (a.s) seksen yaşında sünnet oldu."82
819- Bezzar, Ebu Hureyre (r.a)'den, o da ref ederek rivayet etmiştir:

"Hakikaten cennette büyük İnciden (yapılmış) bir köşk vardır. Onda ne bir çatlaklık, ne de bir zayıflık bulunur. Allah onu dostu İbrahim (a.s) için konak yeri olarak hazırlamıştır."83


820- Buhari, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmiştir:

"Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurdu:

"İbrahim Aleyhisselam kıyamet günü babası Azer'i, üzeri tozlu ve siyahlı bir halde gördü."

Buhari84'nin yine Ebu Hureyre (r.a)'den bir rivayetinde Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet gününde İbrahim (a.s), kendi babası Azer ile Azer'in yüzünde bir siyahlık ve toztoprak olduğu halde karşılaşır, İbrahim (a.s) babasına:

"Ben sana dünyada iken bana asi olma demedim mi?" der. Babası da ona: "İşte bugün ben, sana asi olmayacağım!" der. Bunun üzerine İbrahim (a.s):

"Ey Rabbim! Sen bana insanların yeniden dirilecekleri gün, beni rezil ve rüsvay etmeyeceğini va'd etmiştin. Şimdi Allah'ın rahmetinden çok uzak olan babamın vaziyetinden daha arlandırıcı ve utandırıcı hangi rüsvaylık olabilir?" der. Yüce Allah da:

"(Ya İbrahim!) Ben cenneti kafirlere haram kılmışımdır" buyurur. Bundan sonra yüce Allah tarafından:

"Ya İbrahim, şu iki ayağının altındaki nedir?" denilir. İbrahim bakar ve ayakları arasında kana bulanmış bir sırtlan görür (ki, İbrahim (a.s)'in babası bu çirkin surete çevrilmiştir.) Bu çirkin manzara üzerine onun ayaklarından yaka­lanır ve ateşe (yani cehennemin içine) atılır."85
821- Buhari ile Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle dediğini rivayet etmiş­lerdir:

"Resulullah (a.s) :

"Allah, Lut Peygamber'e rahmet etsin! Yemin olsun ki, o muhakkak çok sarp bir kaleya sığınıyordu. Ve eğer ben zindanda Yusuf (a.s)'un kaldığı kadar uzun zaman tutuklu kalsaydım, sonra bana çıkarmak üzere o davetçi gelseydi, ben hemen ona icabet ederdim."

Yine Buhari'nin 86bir rivayetinde Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:



"Allah, Lut Peygamber'i bağışlasın. Muhakkak ki o, çok sağlam bir kaleye sığınmakta idi"87
822- Tabarani, Abdullah bin Mes'ud (r.a)'dan şu şekilde rivayet etmiştir:

"İbni Mes'ud şöyle dedi:

"Yusuf Aleyhisselam'a ve annesine, insanların yüz güzelliğinin, beyazlığın ve benzerlerinin üçte ikisi verilmişti. Onun yanına bir kadın geldiği zaman, kendi­sini fitneye düşürmesinden korkarak yüzünü kapatırdı."88
823- İmam Ahmed, İbni Ömer (r.a)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Resulullah (a.s) buyurdu ki:

"Haber göz ile görmek gibi değildir. Allah Azze ve Celle, Musa (a.s)'ya, kav­minin buzağı konusunda ona yaptıklarını haber vermişti de Musa (elindeki) lev­haları yere atmadı. Onların yaptığını gözleriyle görünce, levhaları yere attı. Bunun üzerine levhalar kırıldı."89
824- Buharı, Übeyy bin Ka'b (r.a)'dan şu şekilde rivayet etmiştir:

"Übeyy bin Ka'b, Resulullah (a.s)'ı söyle buyururken işitmiş:



"Musa (a.s) genç hizmetçisine: "Kuşluk yemeğimizi getir" dedi. Hizmetçisi:

"Ne dersin, taşın dibinde barındığımız zaman balığı unutmuşum. Onu hatır­layıp zikretmemi, şeytandan başkası unutturmadı" dedi. Musa (a.s), Allah'ın emrettiği o yerin ötesine geçmedikçe, yorgunluk duymamıştı..."90
825- Buhari ile Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir:

"Resulullah (a.s):



"Ölüm meleği Musa Peygamber'e gönderildi. Melek, Mu­sa (a.s)'ya gelince, Musa (a.s) meleğe bir tokat vurdu. Melek Rabb'ına döndü ve:

"Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin" dedi. Allah, meleğe gözünü (yahut eski kudret ve metanetini) iade etti ve tekrar "Musa (a.s)'ya dön de: "Eli­ni bir öküzün sırtına koymasını ve elinin örttüğü her bir kıla mukabil bir yıl ömür verileceğini söyle" dedi. Musa (a.s) bu ilahi ihsanı duyunca;

"Ya Rabbi! Bundan sonra ne olacak (ölecek miyim, yoksa daha yaşayacak mıyım)?" diye sordu. Allah:

"Sonra öleceksin" buyurdu. Musa (a.s):

"Öyleyse ölüm şimdi gelsin" dedi de Allah'tan bir tas atımı mesafeye kadar kendisini "Arz-ı Mukaddese yaklaştırmasını (orada ölüp orada gömülmesini) diledi."

Ebu Hureyre şöyle dedi:

"Resulullah (a.s):

"Eğer ben Musa (a.s)'nın gömüldüğü yerde sizinle bera­ber bulunsaydım, onun yol kenarında olan ve kızıl bir kum tepesinin yanında bulunan kabrini muhakkak sizlere gösterirdim " buyurdu."

Müslim 91'in rivayetinde de Hz Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur:



"Ölüm meleği Musa (a.s)'ya gelerek: "Rabbi'ne icabet et!" dedi. Bunun üzerine Musa (a.s) ölüm meleğinin gözüne bir tokat vurarak onu çıkardı..."

Sonra Ebu Hureyre yukarıdaki hadisi zikretti.

Bir Açıklama

Hafız İbni Hacer, 'Fethu'l Bari'de şunları kaydetmiştir:

"İbni Huzeyme diyor ki:

"Bazı bid'at fırkaları, bu hadisi inkar etmiş ve şöyle demişlerdir:

"Hz. Musa (a.s) meleği tanıdıysa onu hafife almış olur; eğer tanımadıysa, meleğin gözünü çıkardığından dolayı kısas edilmesi gerekmez mi? Bu sorunun cevabı şöyledir:

"Allah Teala, ölüm meleğini Hz. Musa (a,s)'ya ruhunu kabzetmek için gön­dermemiş; ancak ve ancak imtihan ve denemek için göndermiştir. Hz. Musa (a.s)'da, ölüm meleğini evine izinsiz giren bir adam sandığı ve onun ölüm meleği olduğunu bilmediği için tokatlamıştır. Şeriat koyucu, izinsiz olarak müslümanın evine bakan kişinin gözünü çıkarmayı mübah kılmıştır."

Konuyla ilgili daha fazla bilgi için Fethu'l Bari'de İbni Hacer'in açıklamalarına bakmak gerekiyor.92
826- Buhari, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmiştir:

"Resulullah (a.s):



"Hıza'a, Hızır (Hadır) denilmesinin sebebi şudur: Hızır, otsuz kuru bir yere oturduğu zaman, ansızın o otsuz yer Hızır'ın arkasından yeşillenip dalgalanırdı" buyurmuştur."

Bir Açıklama

Bazıları Hızır (a.s)'ın nebi olduğu fikrine sahip oldukları için bu rivayeti bu­rada zikrettik. Halbuki onun hakkındaki ihtilaf bilinmektedir. Hızır (a.s)'ın veli olduğunu tercih edenler de vardır, nebi olduğunu tercih edenler de vardır. Yine onun hala hayatta olduğu görüşünü savunanlar olduğu gibi, bu iddianın doğru olmadığı görüşünde olanlar da vardır. Buhari, bu sonuncu görüşü tercih eden­lerdendir. Bu düşünce, Resulullah (a.s)'ın sınırlandırdığı bir dönemden sonra yeryüzünde hiç kimsenin baki olmadığını reddeden genel nasların bir kısmı üzerine bine edilmiştir.93
827- Bezzar, Ebu Derda (r.a)'dan şu şekilde rivayet etmiştir:

"Ebu Derda şöyle demiştir:

"Resulullah (a.s), Hz. Davud (a.s)'u zikrettiği vakit:

"O, beşerin en çok iba­det edeniydi" buyurmuştur."94
828- Buhari, Ebu Hureyre (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:

"Resulullah (a.s):

"Davud (a.s)'a Kur'an (okumak) kolaylaştırıldı. Davud (a.s) kendisinin binek hayvanlarının sefere hazırlanmasını emrederdi de onlar eğerlenirdi. Bunlar eğerlenmezden önce Zebur'u okurdu. Davud (a.s) yalnız kendi elinin emeğinden yer idi."

Buhari (l)'in bir rivayetinde de kısaltılarak Resulullah (a.s) şöyle buyurmuş­tur:

"Muhakkak Davud (a.s) yalnız kendi elinin emeğinden yer idi."

Bir Açıklama

Hadisi Şerifte geçen "Davud (a.s)'a Kur'an kolaylaştırıldı" sözü hakkında İbni Hacer şunları söylemiştir:

"Hadis'te geçen "Kur'an" kelimesi ile kıraat, yani okumak kasdedildiği söy­lenmiştir. Bu lafızda asıl olan, cem etmek yani toplamaktır, "Her şeyi topladım" sözündeki mana; onları okudum, demek olur. Burada "Zebur" kasdedilmiştir, denildiği gibi, Tevrat'ın da kastedildiği söylenmiştir.

Her nebinin kıraati, kendisine vahyedilen kitaba aittir. Ancak onlar Zebur ve Tevrat arasında tereddüt etmişlerdir. Çünkü Zebur, tümüyle öğüt verici şeylerle doludur. Onlar, ahkamı Tevrattan alıyorlardı.

Katade demiştir ki:

"Biz Zebur'un yüzelli sure olduğunu ve tüm surelerin övgü ve öğüt verici şeyler içerdiğini söylerdik. Onda helal, haram, farzlar ve cezalar yoktur."

Bu konularda o, Tevrat'a atıfta bulunmaktadır. Bu rivayeti İbni Ebu Hatim ve diğerleri tercih etmiştir. Hadis-i şerifte, bereketin bazen kolay zamanda mey­dana geldiği, hatta o zaman içinde çok iş ortaya çıktığına işaret vardır."

Hadis-i şerifte geçen: "Davud (a.s) kendi elinin emeğinden yer idi" sözü, ka­zançların en üstününün, el emeği olduğuna delildir.

Hz. Davud (a.s) zırh örer ve onları satardı. Kendisi kralların büyüklerinden olmakla birlikte, sattıklarının parasıyla geçinirdi.95


829- Taberani, Ebu Derda (r.a)'dan rivayet etmiştir:

"Resullulah (a.s) ashabına:



"Allah Teala Davud (a.s)'un ruhunu, ashabının arasında kabzetmişti. Onlar ne dinlerinden vaz geçirildiler, ne de dinlerini değiştirdiler. Mesih (a.s)'ın ashabı da, onun sünnetleri ve yolu üzerinde ikiyüz yıl geçirdi" buyurmuştur."

Bir Açıklama

"Ashabının arasından" sözü, Hz. Davud (a.s)'un ruhunun kabzedilişi sırasın­da, ashabının onun etrafında olmasını gerektirmez. Aksine, Hz. Davud (a.s) onların arasından kabzedildikten sonra, ashabının değişmediği anlamına gelir.

"Mesih -İsa- (a.s)'ın ashabı, onun sünnetleri ve yolu üzerinde ikiyüz yıl ge­çirdi" sözü, şunu ifade ediyor: Hz. Mesih (a.s)'in getirdiği gerçek dinin, hıristiyanların üzerindeki hakimiyeti, onun göğe yükseltilmesinden sonra ikiyüz yıl sürdü. Ondan sonra Hz. İsa (a.s)'ın dinini tahrif eden Pavlus'un ekolü, üstünlük kazandı ve o günden bu güne kadar üstünlük Pavlos ekolünde kalmaya devam etti.

Bu ekolün muhalifleri, onlara katıldılar. Onların görüşlerine katılmayan çok az kişi kaldı. Selmani Farisi (r.a) Medene-i Münevvere'ye gelmeden önce on­ların sonuncusuna rastlamıştı.96
830- Buhari ve Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmişlerdir:

"Ebu Hureyre Resulullah (a.s)'ı şöyle buyururken işitmiştir:



"İki kadın ve beraberlerinde onların iki oğlan çocukları vardı. (Bunlar yolda giderken) kurt geldi, bunlardan birisinin çocuğunu kapıp gitti. Bunun üzerine (çocuğunu kurt kapan büyük) kadın, arkadaşı küçük kadına:

"Kurt senin çocuğunu götürdü," dedi. Diğer kadın da:

"Hayır, senin çocuğunu götürdü," dedi. Nihayet bu iki kadın meselelerini Hz. Davud (a.s)'a arzettiler. O da büyük kadının lehine hükmetti. Bunlar mah­kemeden çıkıp Hz. Davud (a.s)'un oğlu Sülayman (a.s)'a gittiler. Ve babasının hükmünü yeniden ona bildirdiler. O da:

"Bana bir bıçak getirin de çocuğu iki kadın arasında paylaştırayım" dedi. Bunun üzerine küçük kadın:

"Aman öyle yapma! Allah sana merhamet etsin! Çocuk bu kadınındır" dedi. Sülayman (a.s) da bu söz üzerine çocuğun küçük kadına ait olduğuna hükmet­ti."

Ebu Hureyre:

"Vallahi ben "Sikkin" sözünü o güne kadar hiç işitmemiştim; biz bıçağa sa­dece "Müdye" diyorduk" demiştir."97
831- Buhari ile Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir:

"Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:



"Allah Teala: "Hiç bir kulum için: "Ben muhakkak Yunus bin Metta'dan ha­yırlıyım" demesi yakışmaz" buyurdu."

Buhari'nin bir başka rivayetinde de Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Kim: "Ben Yunus bin Metta'dan hayırlıyım" derse, o yalan söylemiştir"98

Bir Açıklama

İbni Kesir, Tefsirinde Allah Teala'nın:

"O Peygamberler ki, biz onlardan bir kısmını, diğerlerinden üstün kıldık..." 99 sözü ile ilgili olarak şunları söylemiş­tir:

Bu ayet, Allah Teala'nın peygamberlerden bir kısmını, diğerlerine üstün kıldığını haber veriyor. Nitekim yüce Allah şu ayeti kerimede de şöyle buyur­muştur:

"Gerçekten biz peygamberlerden bir kısmını, diğerlerine üstün kıldık; Da­vud'a da Zebur'u verdik."100

Allah Teala:

"O peygamberler ki, biz onlardan bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah'ın kendisi ile konuştuğu onlardandır..."

diye buyururken Hz. Musa (a.s) ile, Hz. Muhammed (a.s)'i kasdetmiştir.

İbni Hibban'ın Sahih'inde Ebu Zerr (r.a)'den rivayet edilen hadisi şerifte varid olduğu gibi Hz. Adem (a.s) de öyledir.

Yine Cenab-ı Hak:



"...(O peygamberlerden) bazısının derecelerini yükselttik..."101 buyurmuştur.

Nitekim İsra hadisinde sabit olduğu gibi Hz.Peygamber (a.s), enbiyayı gök­lerde gördüğünde, onların Allah katındaki derecelerinin farklı olduğuna şahit olmuştur. Bu ayeti kerime ile Sahihayn'da sabit olan ve Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edilen şu hadisi şerifin arası nasıl cem edilir? Hadisi şerif şöyledir:

"Ebu Hureyre (r.a) şöyle demiştir:

"Müslümanlardan bir adam ile yahudilerden bir adam birbirleriyle sövüştü. Müslüman yemin etmekte olduğu bir yemin içinde:

"Muhammed'i, alemler üzerine tercih ve ihtiyar eden Allah'a yemin ederim ki," demişti. Yahudi de müslümana karşı:

"Musa (a.s)'yı, alemler üzerine tercih ve ihtiyar eden Allah'a yemin ederim ki," dedi. Bu sırada müslüman elini kaldırıp yahudinin yüzüne bir tokat yapıştırdı. Bunun üzerine yahudi, Hz. Peygamber (a.s)'e geldi ve müslümanı ona şikayet etti. Bunun üzerine Resulullah (a.s)

"Beni Musa (a.s)'ya üstün tutmayınız! Muhakkak insanlar, kıyamet günü bayılacaklar. Fakat ilk ayılan ben olacağım. O anda Musa (a.s)'yı arş'ın bir ta­rafına sıkıca tutunmuş bulacağım. Musa (a.s) Turu Sina günündeki çarpılması ile mükafatlandırıldı mı, yoksa benden evvel mi ayıldı? bilmiyorum. Bundan ötürü beni diğer peygamberlere üstün tutmayınız."

Bir diğer rivayette, Hz. Peygamber (a.s):



"Peygamberler arasında tafdil (birini diğerine üstün kılma) yapmayınız..." buyurmuştur.

Yukarıdaki sorunun cevabı bir kaç yönden verilir;



Birincisi: Bu hadisi şerif tafdil bildirmeden önce buyrulmuştur. Bu konuda ihtilaf vardır.

İkincisi: Resulullah (a.s) bu hadisi tevazu ve alçak gönüllülüğünden dolayı söylemiştir.

Üçüncüsü: Bu hadis, anlaşmazlık ve tartışma sırasında kişilerin mahkemeleştikleri böyle durumlarda bir kısmını diğerine üstün tutmaktan nehyetmektedir.

Dördüncüsü: Sırf düşünce ve asabiyet sebebiyle birini diğerine üstün tut­mayınız, demektir.

Beşincisi: Üstün kılma makamı size değil, yalnızca Allah'a aittir. Size, Al­lah'a teslim olmak, emirlerine boyun eğmek ve O'na iman etmek düşer..."102
832- Buhari ile Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'nin şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

"Bir yahudi, kendisine ait bir ticaret eşyasını satışa sunarken, bu eşyaya mukabil hoşlanmadığı yahut razı olmadığı bir şey verilmişti. Bunun üzerine ya­hudi:

"Musa (a.s)'yı beşer üzerine tercih ve ihtiyar eden Allah'a yemin ederim ki, hayır," dedi. Bu sözü Ensar'dan bir kimse işitti. Kalkıp yahudinin yüzüne bir to­kat vurdu ve:

"Allah'ın Resulü aramızda bulunduğu halde, sen "Musa (a.s)'yi beşer üze­rine tercih eden Allah'a yemin ederim" diyorsun, öyle mi?" dedi. Bunun üzerine yahudi, Resulullah (a.s)'a gitti ve:

"Ya Ebu Kasım! Muhakkak ki, benim için bir zimmet ve ahd vardır. Falan kimse yüzüme bir tokat attı," dedi ve olayı anlattı. Bunun üzerine Resulullah (o.s) öyle öfkelendi ki, öfkesi yüzünde görüldü ve:

"Allah'ın peygamberleri arasında tafdil yapmayınız. Muhakkak ki, sura üfürülmüş, artık Allah'ın diledikleri müstesna hepsi düşüp ölmüştür. Sonra ona bir daha üfürülmüştür, ben ilk diriltilen kişi olacağım. O anda bir de baka­cağım ki, Musa (a.s), arşa sıkıca tutunmuş bulunacak. Musa (a.s), Turu Sina günündeki çarpılması ile muhasebe mi olundu, yoksa benden evvel mi diriltildi? bilmiyorum. Ve ben: "Muhakkak bir kimse Yunus bin Metta (a.s)'dan daha fazi­letlidir" sözünü söylemem."

Bir Açıklama

İbni Kesir, Nihaye'de şöyle demiştir

"Turu Sina günündeki çarpılması ile mükafatlandırıldı mı veya muhasebe mi olundu" -ki bizim metnimizde: muhasebe mi olundu? şeklindedir- sözü, kıyamet günü insanların başına gelen ölüm halidir. Onun sebebi de yüce Rabbimizin muhakeme etmek için kullarına tecelli etmesidir. Bunun üzerine insanlar, aza­met ve celalden ötürü çarpılırlar. Nitekim Hz. Musa (a.s):

"Rabbi, o dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa da baygın düştü..."103

ayeti kerimesinde belirtildiği gibi Rabbini görmek isteyince, Turu Sina günü çarpılıp baygın düştü. Hz. Musa (a.s), kıyamet günü insanlar baygın düşünce, ya bu birinci baygınlık ile mükafatlandırıldı da bu tecelli sırasında daha bayılmadı, ya da baygınlığı diğerlerinden daha hafif oldu da insanların tümün­den önce ayıldı. Doğrusunu Allah bilir."104
833- Buhari, Ebu Hureyre (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:

"Ebu Hureyre söyle demiştir:

"Resulullah (a.s) buyurdu ki:

"Eyyub (a.s), mucizeli suda soyunmuş olarak yıkandığı sırada üzerine altından düşürülmüş bir sürü çekirge düştü. Eyyub (a.s) bunları hemen toplayıp elbisesine doldurmaya başladı. Bunun üzerine Rabb'i:

"Ya Eyyub! Ben seni görmekte olduğun bu altın çekirgelerden yana zengin kılmadın mı?" diye nida etti. Eyyub (a.s):

"Evet Rabbim, beni o suretle zengin kıldın. Fakat senin hayır ve bereketin­den benim için müstağni olmak yoktur" dedi."105
834- Bezzar, Enes bin Malik (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:

"Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:



"Allah'ın peygamberi Eyyub (a.s), mübtela kılındığı musibetler içinde onsekiz yıl kaldı. Yakını ve uzağı onu reddetti. Ancak onun kardeşlerinden iki kişi vardı ki, onlar, sabah akşam ona gelip giderlerdi. Onlardan birisi diğerine:

"Allah"a yemin olsun ki, Eyyub, alemlerden hiç kimsenin bilmediği bir günah işlemiştir, biliyor musun?" dedi. Diğeri:

"O da nedir ki?" diye sordu. Birincisi:

"Onsekiz yıldan beri Allah ona merhamet edip içinde bulunduğu durumdan onu kurtarmıştır (daha ne olsun?)" dedi. Eyyub (a.s)'un yanına geldiklerinde, ikincileri sabredemeyip bunu Eyyub (a.s)'a söyledi. Eyyub (a.s):

"Ne söylediğini bilmiyorum. Ancak Allah biliyor ki ben, çekişen ve çekiş­meleri sırasında Allah'ı anan iki kişiye uğrardım da evime döndüğümde Allah'ı ancak bir hak için anmış olabilecekleri korkusuyla onların yerine keffaret verir­dim" dedi."

Ravi devamla şöyle anlatır:

"Hz. Eyyub (a.s), def-i hacet için çıktığı zamanlarda işini bitirdiğinde karısı onun elinden tutar ve eski yerine gelmesine yardım ederdi. Bir gün Hz. Eyyub (a.s)'un def-i hacetten sonra esini çağırmakta geciktiği görüldü. Allah Teala, Hz. Eyyub (a.s)'a:

"Vur ayağını yere. İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su." diye vahyetmişti. Hanımının gelmekte gecikmesini istedi. Hanımı da onu beklemeye başladı. Bir de karısının yanına geldi ki Allah Teala ondaki bütün hastalıkları gidermiş, en güzel şekliyle karşısında duruyor. Hanımı onu görünce:

"Allah seni mübarek kılsın, şu musibete uğramış Allah'ın peygamberini gördün mü? Sıhhatli olduğu zamanda Allah'a yemin ederim ki, senden daha çok ona benzeyen birini görmedim" dedi. Hz. Eyyub (a.s)'un, birisi buğday, diğeri de arpa için olan iki ambarı vardı. Allah Teala iki bulut gönderdi. Bunlardan birisi buğday deposunun üzerine gelince depoya taşırıncaya kadar altın boşalttı. Diğeri de arpa ambarına yine taşınrıcaya kadar altın boşalttı."106
835- Ebu Davud, Ebu Hureyre (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:

"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:



"Bilmiyorum ki; o mel'un gölge mi, değil mi? Bilmiyorum ki, o Üzeyr pey­gamber mi, değil mi?"

Bir Açıklama

Şu söz İbn'ü-l Esir'in, Cami'inde İbni Abbas (r.a)'a nisbet ettiklerindendir -ki o Allah Celle Celalühu'nun:

"Her millet içinde mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur."107

sözü kapsamına girer-: Muhakkak Farisilerin peygamberleri öldüğünde, İblis onlar için Mecüsilik'i yazıp önlerine koydu.

Ve İbnu'1-Esir bu metni, Cami'inde Ebu Davud için nisbet etmiştir. Açıkçası o, Ebu Davud'un kitabının nüshalarından birinde bulunmaktadır. Ama o, nüshaların tümünde yoktur.108
836- Buhari ile Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmişlerdir:

"Ebu Hureyre şöyle demiştir:

"Resulullah (a.s);

"Adem çocuklarından doğrulan hiç bir çocuk yoktur ki, doğurulurken şeytan ona dokunmuş olmasın, işte şeytanın dokunmasından do­layıdır ki, çocuk anasından doğduğunda feryad ederek ağlar. Şeytanın bu do­kunmasından, Meryemoğlu ile annesi müstesnadır."

Buhari'nin109 bir diğer rivayetinde Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:

"...Ne var ki, çocuk doğurulunca şeytan ona dokunur. Şeytanın bu dokun­masından dolayıdır ki, çocuk anasından doğduğu anda feryad ederek ağlar. Şeytanın bu dokunmasından, Meryemoğlu (İsa) ile annesi müstesnadır."

Sonra Ebu Hureyre:



"Ben onu ve zürriyetini o taşlanmış şeytandan Sana sığındırdım"110 ayetini söylerdi.

Buhari'nin 111 bir başka rivayetinde de Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Şeytan, her Adem çocuğunu, doğurulurken parmağı ile yan tarafından dürter, bundan, Meryemoğlu İsa müstesnadır. Şeytan onu dürtmeye gitti ve hicabda (yani cenin içinde bulunduğu dölyatağında) dürttü."

Müslim'in112 rivayetinde de, Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:



"Ademoğullarının herbiri, anası kendisini doğurduğu gün şeytan ona mu­hakkak dokunur. Bundan, Meryem ile oğlu müstesnadır."113
837- Tirmizi, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmiştir:

"Ebu Hureyre dedi ki:

"İsa (a.s)'ya, hücceti telkin ediliyor. Allah (c.c), şu ayetinde ona (vereceği cevabı) telkin etti:

"Allah o gün, "Ey Meryemoğlu İsa! buyuracak, sen mi insan (Hıristiyan)lara, beni ve annemi Allah'tan başka birer ilah ittihaz edin (edinin) dedin?"114

Ebu Hureyre, Hz. Peygamber (a.s)'den rivayet ederek şöyle dedi:

"Allah, şu ayetin tamamım İsa (a.s)'ya telkin etti:

"Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz..."115
838- Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmiştir:

"Ebu Hureyre şöyle dedi:

"Hz. Peygamber (a.s) buyurdu ki:

"Geceleyin yürütüldüğüm zaman, Musa Aleyhisselam'a kavuştum. (Peygam­ber Efendimiz onu tavsif ederek:) Bir de gördüm ki, o, Şenue kabilesi erkekle­rinden biri gibi karayağız, uzun boylu, balık etli, düz saçlı bir zattır.

İsa (a.s)'ya da kavuştum. (Hz. Peygamber (a.s) onu da tavsif ederek:) İsa (a.s), orta yapılı, sanki hamamdan çıkmış gibi al çehreliydi.

İbrahim salavatullahi aleyh'i de gördüm. Çocukları içinde ona en çok ben­zeyeni benim. Sonra bana birinin içinde süt, diğerinde şarap bulunan iki kap getirildi. Ve: "Bunların hangisini dilersen al," denildi. Ben sütü aldım ve onu içtim. Bana: "Fıtrata hidayet olundun, yahut fıtrata isabet ettin. Eğer sen şarabı almış olsaydın, ümmetin azgın olurdu" denildi."


839- Buhari ile Müslim, İbni Ömer (r.a)'den rivayet etmişlerdir:

"İbni Ömer şöyle demiştir:

"Hayır vallahi, Hz. Peygamber (a.s), İsa (a.s) için "Kırmızı çehrelidir" de­medi. Fakat o şöyle dedi:

"Ben uyumuştum, rüyamda Kabe'yi tavaf ediyordum. O sırada esmer, salıverilmiş düz saçlı bir kişi gördüm. İki kişi arasında onlara dayanarak iki ta­rafa bocalayarak sevkediliyordu (tavafı böyle yapıyordu), başı da su dam­latıyordu, yahut başı su akıtıyordu. Ben:

"Bu kimdir?" diye sordum.

"Meryemoğlu İsa'dır," dediler. Ona yönelmek üzere yürüdüğüm sırada bir de kırmızı yüzlü, uzun boylu, başı kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat, börtlek; sanki salkımındaki emsalinden dışarı çıkmış iri bir üzüm tanesi. (Orada bulunanla­ra:)

"Bu kimdir?" diye sordum.

"Bu, Deccal'dir," dediler. Ona benzerlikte insanların en yakın olanı İbni Ka­tandır."

Zuhri: "İbni Katan, Huzaa kabilesinden cahiliyye devrinde helak olmuş bir adamdır," demiştir.

Bir Açıklama

İbni Hacer bu hadisin şerhinde şunları söylemiştir:

"Saçı salıverilmiş adam" sözü, yani saçını salıvermişti, demek olur. İmam Malik'in rivayetinde de:

"Tarayarak aşağıya sarkıtılmış saçı vardı ki, su damlatıyordu, diye kastedilmesi muhtemeldir, ki bu da daha önce geçmişti. Yahut da parlaklık kasdedilmiştir. Bunda çok temiz ve parlaklık, kinaye olarak anlatılmıştır. Salim'in ileri­deki rivayetinde Hz. İsa Aleyhisselam'ın vasfı hakkında şu cümle yer almıştır:

"O, esmer, salıverilmiş düz saçlı bir kişiydi." Daha önce geçen hadiste, Hz. İsa (a.s)'ın na'tı hakkında şöyle buyurulmaktadır: "O, kıvırcık saçlı idi."

Hadîste geçen ca'dun, kıvırcık saçlı kelimesinin zıddıdır. Bu durumda ikisi­nin arasını şu şekilde birleştirmek mümkündür:

O, salıverilmiş uzun ve düz saçlı idi, ama Hz. Peygamber (a.s) onu, saçından değil, cismindeki kıvraklıktan dolayı böyle tasvir etmişir. Bununla da, onun bir araya getirilip demet yapılması kastedilmiştir. Bu ihtilaf, onun esmer veya kırmızı çehreli oluşundaki ihtilafın benzeridir. Araplarca "ahmer-kırmızı" de­mek, kırmızılıkla beraber çok beyaz demektir. "Adem" esmer demektir. Bu iki vasfın arasını şöyle birleştirmek mümkündür.

Yorgunluk gibi bir sebepten dolayı, onun rengi kırmızıdır, halbuki o, aslında esmerdir.

Ebu Hureyre, Hz. İsa (a.s)'nın kırmızı çehreli olduğunu kabul etmiştir. Öyle ise, başkasının hıfzettiği bir şeyi, İbni Ömer (r.a)'in bilmediği ortaya çıkıyor. Davudi'nin: "Adem" sözünü söyleyen kişinin rivayeti isbat edilmiştir, şeklin­deki sözüne gelince; İbni Ömer'in muhalefetine karşılık, Ebu Hureyre ile İbni Abbas'ın ittifak etmeleriyle birlikte bunun, nereden kaynaklandığını bilmiyoruz.

Abdurrahman bin Adem'in, Ebu Hureyre'den rivayetinde, Hz.İsa (a.s)'nın tavsifi hakkında şöyle bir ibare yer almaktadır:

"Resulullah (a.s)'ın tavsifine göre o, orta yapılı, rengi kırmızı ile beyaza ben­ziyordu." Doğrusunu Allah bilir.

"Hayır, vallahi Hz. Peygamber (a.s), Hz. İsa (a.s) için: "Kırmızı çehrelidir," demedi." sözündeki "Li'iyse" kelimesinin başıdaki lam", "an" manasınadır. Yüce Allah'ın şu kavlinde de öyledir:

"İnkar edenler, iman edenler için dediler ki: "Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi." 116

İbni Ömer'in bilmediği ve başkalarının isbat ettiği konunun arasını birleş­tirme olayı daha önce geçmişti. Onda, galip zan üzere yemin etmenin cevazına işaret vardır. Çünkü İbni Ömer (r.a) tavsifi karıştırmıştır. Halbuki kırmızı ol­makla tavsif edilen, Hz. İsa (a.s) değil, Deccal'dır. Oysa her ikisi için de "Me­sih" tabiri kullanılmıştır. Bu kelime, Hz. İsa (a.s) için övgü sıfatı, Deccal için yergi sıfatıdır. İbni Ömer, Hz. İsa (a.s)'nın vasfı hakkında, kesin olarak onun es­mer olduğunu duymuş, bunun için de, Hz. İsa (a.s)'yı kırmızı çehreli olarak tav­sif eden kişinin, galip zannından dolayı yemin etmiştir.117


840- Buhari ile Müslim, Ebu Hureyre (r a)'den rivayet etmişlerdir:

"Ebu Hureyre dedi ki:

"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:

"Yemin ederim ki, kendimi Hıcr'da buldum. Kureyş bana seyahatımdan so­ruyordu. Bilhassa Beytu'l-Makdis'e dair öyle şeyler sormuştu ki, ben İsra gece­si, onlarla ilgilenip tesbît etmemiştim. Bundan ötürü o kadar müşkül bîr duru­ma düştüm ki, hiç bir zaman öyle sıkılmamıştım. Bunun üzerine Allah, benimle Beytü'l-Makdis arasında engel olan uzaklığı kaldırdı. Ben orayı görüyor ve ne sorarlarsa muhakkak ona bakarak cevap veriyordum. Ve yine kendimi Peygam­berlerden bir cemaat içinde gördüm. Bir de baktım ki, Musa (a.s), dikilmiş na­maz kılıyor. O, düz saçlı, Şenüe kabilesi erkeklerinden birine benzer bir erkek tipindedir.

Meryemoğlu İsa (a.s)'yı da dikilmiş, namaz kılarken gördüm. Benzerlikçe in­sanların ona en yakın olanı, Urve bin Mes'cid Sakafı'dir.

İbrahim (a.s)'ı da ayakta durmuş namaz kılarken gördüm, insanların ona en çok benzeyeni, sahibinizdir (kendisini kasdediyor). Derken namaz vakti oldu. Ben onlara imam oldum, namazı bitirince bir sözcü:



"Ya Muhammed! Ateşin (cehennemin) sahibi olan Malik işte budur, ona se­lam ver," dedi. Ben ona doğru dönmüştüm ki hemen, o bana selam verdi."118
841- Buhari ile Müslim, İbni Abbas (r.a)'dan rivayet etmişlerdir:

"İbni Abbas dedi ki:

"Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurdu:

"Ben İsa (a.s)'yı, Musa (a.s)'yı ve İbrahim (a.s)'i gördüm:

Amma İsa (a.s) al çehreli, kıvırcık saçlı, geniş göğüslü idi. Amma Musa (a.s), karayağız, iri, uzun boylu, düz saçlı idi. Sanki Sudanlı erkeklerden birisiy­di."119
842- Buhari ile Müslim, Ebu Hureyre (ra)'den rivayet etmişlerdir:

"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:

"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, muhakkak ileride Meryemoğlu İsa (a.s) sizin içinize adaletli bir hakem ve imam olarak inecektir. O zaman o, salibi (haçı) kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak. Mal o ka­dar çoğalacak ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecek. Nihayet bir tek secde dünya ve dünyadaki herşeyden daha hayırlı olacaktır."120
843- Taberani, Ebu Hureyre (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir;

"Resulullah (a.s) söyle buyurdu:

"Meryemoğlu İsa (a.s) inecek ve insanların içinde kırk yıl geçirecek."121
844- İmam Ahmed, Ebu Hureyre (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:

"Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Eğer ömrüm uzun olursa, Meryemoğlu İsa (a.s) ile buluşmayı umut ederim. Şayet ölüm bana mühlet vermez ise, sizden kim ona rastlarsa, benden ona se­lam söylesin."122
845- Buhari ile Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle dediğini rivayet et­mişlerdir:

"Ben, Resulullah (a.s)'tan işittim, şöyle buyuruyordu:

"Ben, Meryemoğlu İsa'ya dünya ve ahirette insanların en yakınıyım. Benimle onun arasında başka bir peygamber yoktur. Peygamberler, esasında babaları bir, anaları ayrı ayrı kardeşlerdir. Onların anaları ayrı ayrıdır, halbuki dinleri birdir."123
846- Buhari ile Müslim, Ebu Said (r.a)'den rivayet etmişlerdir:

"Ebu Said (Resulullah (a.s) şöyle buyurdu demiş):

"Peygamberler arasında hayır farklı gözetmeyin!"

Bir Açıklama

Hz. Muhammed (a.s)'in nebi ve resullerin faziletlisi olduğu üzerinde icma' edilmiştir. Bu konuda nas çoktur. Kur'an-ı Kerim bazı peygamberlerin, diğer­lerine üstün kılındığı konusunu açık seçik belirtmiştir:

"Andolsun ki biz, peygamberleri birbirinden üstün kılmış ve Davud'a Ze­bur'u vermişizdir."124

Bunu yasaklama konusunda gelen rivayetler ise, tevazu ve alçak gönüllülüğe yorumlanmıştır. Ayrıca kendisi üzerine tercih yapılanın, eksik olması şeklinde anlaşılacağına veya kendisine tercihte bulunulan kişi üzerine tercih edilen için, bir tarafgirlik şeklinde anlaşılacağına hamledilmiştir.125
847- Bezzar, Enes bin Malik (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:

"Enes demiştir ki:

"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:

"Peygamberler, kabirlerinde diridirler, onlar namaz kılarlar."126




Yüklə 456,75 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin