Peygamberin, Diğer İnsanlar Gibi Her Şeye Maruz Kalması:
Peygamber; sağlık, hastalık, kuvvet, zayıflık, acı, lezzet, hayat, ölüm gibi başkalarının maruz kaldığı her şeye maruz kalır. Yalnız peygamberin başına gelen şeyler, insanların, ondan nefret ermesine sebep olacak türden şeyler değildir. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Eyyub’u da (an). Hani Rabbine: ‘Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin’ diye niyaz etmişti. Bunun üzerine Biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik. Kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik.”151
“Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ‘ölür’ ya da ‘öldürülürse’, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah’a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır.”152
Hangi peygamber olursa olsun kainat ile ilgili işlerde tasarruf yetkisi yoktur. Fayda veya zarar verme gücüne sahip değildir. Allah’ın iradesini etkilemesi söz konusu değildir.
Allah’ın kendisine dilediği kadarın dışında gaybı da bilemez. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“De ki: Ben, Allah’ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.”153
“Allah, bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz. Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar. Ki böylece onların (peygamberlerin), Rablerinin gönderdiklerini hakkıyla tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah) onların nezdinde olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır (kaydetmiştir).”154
Peygamberin Erkek Olması
Peygamber, yalnız erkek olur. Yüce Allah, melek veya kadından155 peygamber göndermemiştir.156 Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdiğimiz “adamlardan” (= erkeklerden) başkasını peygamber olarak göndermedik.”157
“De ki: Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, Biz de onlara elbette gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik.”158
Peygamberlerin Gönderilme Sebebi
Peygamberlerin gönderilmesinin amacı; Allah’a ibadet etmeye ve dinini egemen kılmaya davet etmektir. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Senden önce gönderdiğimiz her peygambere: ‘Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk edin’ diye vahy etmişizdir.”159
“Andolsun ki Biz: ‘Allah’a kulluk edin ve Tâğut’tan sakının’ diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.”160
“Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin diye Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahy ettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı.”161
Dini ikâme etmek ve Allah’a kulluk; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanmayı içerdiği gibi, insanın nefsini (kötülüklerden) arındırıp temizleyen, bu dünya da maddi ve ahlaki kemale ulaşması ve daha kalıcı yüce bir kemale hazırlanması için hayr tohumunu orada eken salih amelleri de kapsamaktadır.
Bu yüce öğretilere, insanların mücerred akıllarıyla ulaşması mümkün değildir. Bunu ancak Allah’ın vahyinden öğrenmeleri mümkündür. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.”162
Allah’ı anmaktan kalbi gafil kalan, heva ile arzusuna uyan ve kötülüklere alabildiğince dalan kimsenin kanıtı, bu şekilde geçerliliğini yitirmektedir.
“Muhakkak biz, Nuh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahy ettiğimiz gibi, sana da vahy ettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyûb’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahy ettik. Davud’a da Zebur’u verdik. Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu. Peygamberleri müjdeciler ve azab habercileri olarak gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah Azîz (=mutlak üstün)’dir, Hakim (= yegane hüküm ve hikmet sahibedir.”163
“Allah bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar onları saptıracak değildir. Allah her şeyi çok iyi bilendir.”164
İbn Kesîr bu konu ile ilgili olarak şöyle der: Yüce Allah, kerim nefsinden ve âdil hükmünden haber vererek kendilerine risaleti tebliğ etmedikçe, onlara karşı kanıtı sabit olsun ve bir bahaneleri kalmasın diye herhangi bir kavmi dalalete sürüklemeyeceğini belirtmektedir.
Nitekim yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Semûd (kavmine) gelince, onlara doğru yolu gösterdik. Ama onlar, körlüğü, doğru yola tercih ettiler.”165
Yüce Allah hüccetini ikâme etmeden ve bahaneleri iptal etmeden hiçbir kimseye azap vermez.
“Biz (bir topluluğa ya da kavme) peygamber göndermedikçe (onlara) azap etmeyiz.”166
Peygamberlerin Masum Olması167
Peygamberleri, yüce Allah seçmiştir.
“Allah Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesi ile İmrân ailesinden bazılarını peygamber) seçip (onları) âlemlere
üstün kıldı.”168
Yüce Allah, peygamberleri kötülüklerden temizlemiş ve onları büyük-küçük masiyetlerden korumuştur.169
“Bir peygamberin emanete ( = ganimet malına) ihanet etmesi olur şey değildir.”170
Yüce Allah, peygamberleri; doğruluk, güvenirlilik, hakk’ı ifa etme ve kendisine verilen görevi yerine getirme gibi yüce ahlakla ahlaklandırmıştır.
“Kur’ân’da İbrahim’i(n kıssasını da) an. Şüphesiz ki o, ‘sıddîk’ (= özü sözü doğru/dosdoğru) bir peygamberdi.”171
Yüce Allah, peygamberlerden bazısını kendisi için tercih etmiştir.
“Gözümün önünde yetiştirilmen için senin üzerine benden bir sevgi koydum.”172
“Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra ey Musa! Belli bir çağa (=peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa) geldin. Ben, seni kendime (peygamber) seçtim.”173
Peygamberlerden bazısı, Allah’ın himayesi ve gözetim altındadır.
“Rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret. Doğrusu sen, Bizim ‘gözetimimiz’ altındasın.”174
Yüce Allah, peygamberlerden bazısını (özel olarak) seçip ona bir takım şeyler öğretmiştir:
“İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüya da görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya’kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin Alîm (=çok iyi bilen)’dir, Hakim (=hüküm ve hikmet sahibi)’dir.’175
Yüce Allah, Meryem suresinde, peygamberlerden bazılarını zikrettikten sonra şöyle buyurmaktadır:
“İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Adem’in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail (=Ya’kub)’in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah’ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.”176
Peygamberler, fazilet yönünden birbirlerinden farklı da olsalar, hepsi de ruhi yücelikte ve Allah’a bağlılıkta zirveye ulaşmışlardır:
“O peygamberlerin bir kısmını, diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya açık mucizeler verdik ve onu Rûhu’l-Kuds ile güçlendirdik.”177
Nebilerin ve Resullerin durumu ile ilgili Kur’an’da bu şekilde gelen birçok nassın; onları nezahet, temizlik ve kutsallık, insanî kemal için ideal ve canlı bir örnek kılan şeylerle nitelediğini görmekteyiz. Böyle kişilerin günaha dalmaktan ve masiyetleri işlemekten münezzeh olmamasına imkân yoktur. Böyle kişiler, vacibi terk etmez ve haramı işlemez kimselerdir. Kendilerini güzel örnek kılan ve kendileri için takdir olunan kemale ulaşmaya çalışan insanların yöneleceği ideal örnek yapan üstün ahlâka sahip olmamaları da mümkün değildir. Çünkü terbiyelerini, güzel ahlâk ile süslenmelerini ve eğitim- öğretimlerini yüce Allah kendisi üzerine almıştır. Böylece en yüce zirve ve seçilmeye layık en büyük İnsan haline gelmişlerdir.
“İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer onlar (=kâfîrler) bunları inkâr ederse şüphesiz yerlerine bunları inkâr etmeyecek bir toplum getiririz. İşte o peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy.”178
“Peygamberleri, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahy ettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.”179
“Onlar (=bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler.”180
Bu ayetler, yüce Allah’ın nebilerine ve resullerine bahşettiği insani olgunluğun büyüklüğünü gösteren birer delildir. Onlar böyle olmasaydılar gönüllerde heybetleri kalmaz ve insanların gözünde itibarları olmazdı. Böylece onlara olan güven kaybolur ve hiç kimse onlara uymazdı. İnsanları hakka ileten önderler olmak için gönderilmelerinin hikmeti yok olurdu.
Hatta bir vacibi terk etmek, bir haramı işlemek veya güzel ahlâka aykırı düşen bir fiil işlemek gibi insani olgunluğa ters düşen şeylerden birini işlemiş olsalardı, insanlara ideal örnekler ve hidayet meşaleleri değil, kötü örnekler olurlardı.
Allah’ın peygamberleri, diğer insanlardan farklı olarak sahip oldukları üstün asaletleriyle daima Allah’ın huzurunda olduklarını, her şeyde Allah’ı hatırladıklarını, celal ve cemalinin tezahürlerini, kudret ve azametinin delillerini gördüklerini idrak etmektedirler. Bunları, kendi nefislerinde ve etraflarında bulunan; yerde ve gökte, gece ve gündüzde, hayat ve ölümde görürler. Kalpleri Allah’a tazim ve hürmetle dolar.
Dolayısıyla kalplerinde şeytana dair bir yer, nefsin arzularına dair bir mekan, şehvete dair bir eğilim ve hakkı isteme, hak yolunda fena bulma ve şehid olma arzusu dışında bir arzuya meyil kalmaz.
Kur’an’da peygamberlerin ismet sıfatları ile bağdaşmayan şeyler işledikleri intibaını veren bazı naslar, aslında İlk bakışta göze çarpan zahirî manalarından başka manalara gelmektedir. Bu söylediklerimiz, her peygambere nispet edilen hususlarda açıkça görülecektir:
Dostları ilə paylaş: |