12- YÜCE ve ALÇAK (Süflî) RUHLAR
Yaşayan insanı kutsallaştırmak zordur ama iyi bir ad bırakarak ölmüş olan kolayca kutsallaştırılabilir. İşte yüce ruhlar derken kastedilen bu gibi kişilerin ruhlarıdır. Bunlara âlî ve temiz ruhlar da denir. Kötülerin ruhları ise süflî ruhlardır. Bunlara habis ve şerîr ruhlar da denir. Şeytanlar bu kapsama sokulur.
MÜRİT- Bir hocamız şöyle diyor:
"Âli ve temiz ruhlar insanlar için koruyuculuk vazifesi yaparken habis ve şerir ruhlar da insanlara zarar vermek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Bunlar, aynı zamanda insanlara hasım ve düşmandırlar. Bütün şerlerin ve kötü şerarelerin altında bunlar bulunurlar. Karakter, irade ve ruh bakımından zayıf insanları tesir altına alır ve kullanırlar70.
BAYINDIR- Çok ağır bir iddia, hayır ve şer Allah'ın elindedir. Ama "Âli ve temiz ruhların insanlar için koruyuculuk vazifesi yaptığını, habis ve şerîr ruhların da insanlara zarar vermek için ellerinden gelen her şeyi yaptığını" söylemek, hayrı yüce ruhlardan, şerri de süflî ruhlardan beklemek olur.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Sana ne iyilik gelse Allah'tan gelir. Sana ne kötülük gelse kendinden gelir. Seni insanlara elçi olarak gönderdik, şahit olarak Allah yeter." (Nisa 4/79)
"De ki: Allah'ın dilemesi dışında ben kendime bile bir fayda ve zarar verecek durumda değilim." (Araf 7/188)
Allah, göklerin ve yerin hakimidir. Onları koruma yetkisini kimseye vermemiştir. Her namazın sonunda okuduğumuz âyet'el-kürsîde şöyle buyruluyor:
"Onun hakimiyet alanı gökleri de kaplar yeri de. Her ikisini de korumak kendine ağır gelmez. O yücedir, uludur." (Bakara 2/255)
"De ki: Çocuk edinmemiş olan, hakimiyette ortağı olmayan, acizlikten ötürü bir veliye ihtiyacı bulunmayan Allah'a hamt olsun." Onu büyükledikçe büyükle." (İsra 17/111)
Demek ki, Allah'ın bir veliye ihtiyacı yokmuş.
Hayırları bir grup ruhaniden, şerleri de bir başka grup ruhaniden beklemek, hayır tanrıları ve şer tanrıları uydurmak olur.
Şimdi Allah'ın elçileri ile ilgili âyetlere bakıp hocanızın sözü üzerinde biraz zihin yoralım.
13- KUR'AN'DA ALLAH'IN ELÇİLERİ
Allah Teâlâ Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme şöyle demiştir:
“Seni insanlara resul olarak gönderdik, şahit olarak Allah yeter." (Nisa 4/79)
Arapça’da bir sözü ve elçiliği yüklenen kişiye resul denir71. Bir fıkıh terimi olarak resul, işe kendini karıştırmadan birinin sözünü bir başkasına ulaştırmakla görevli kişidir72. Dini terim olarak da Allah'ın hükümlerini halka ulaştırmak üzere görevlendirdiği insana resul denir73. Bunun Türkçe karşılığı elçidir.
a- Görevleri
Allah Teâlâ elçilerinin görevini üç şekilde belirlemiştir:
1) Emri yerine ulaştırma (tebliğ): Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Elçilere apaçık tebliğden başka ne düşer?" (Nahl 16/35)
"Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan onun elçiliğini yapmamış olursun" (Maide 5/67)
2) Emri açıklama (beyân):
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Biz ne elçi gönderdiysek sadece kendi halkının diliyle gönderdik ki, onlara açık açık anlatsın." (İbrahim 14/4)
"Biz Kitap'ı sana, başka değil, sadece ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklayasın ve bir de inanan kimselere yol gösterici ve rahmet olsun diye indirdik." (Nahl 16/64)
3) Müjdeleme ve uyarma:
Bu konuda şöyle buyruluyor:
"Biz elçileri, başka değil, sadece müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim inanır ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir." (En'am 6/48)
"Biz seni bütün insanlara sadece bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak göndermişizdir." (Sebe 34/28)
b- Elçinin yetkisiz olduğu durumlar: -
Elçinin koruma görevi yoktur.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Eğer yüz çevireceklerse çevirsinler, biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir." (Şura 42/48)
-
Elçinin vekillik görevi yoktur.
Ne halka karşı Allah'ın vekilliğini, ne de Allah'a karşı halkın vekilliğini yapar.
Vekilimiz Allah şöyle buyurur:
"Allah dileseydi şirke düşmezlerdi. Biz seni onların üzerinde bir koruyucu yapmadık. Sen onların üzerinde bir vekil de değilsin." (En'am 6/107)
"Sen sadece bir uyarıcısın. Her şeye vekil olan Allah'tır." (Hud 11/12)
-
Elçi kimseyi yola getiremez.
Bizi yoluna kabul eden Rabbimiz şöyle buyurur:
"Sen, sevdiğini doğru yola getiremezsin, ama Allah, dilediğini doğru yola getirir. Doğru yola girecekleri en iyi o bilir." (Kasas 28/56)
Elçi sadece doğru yolu gösterir: Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Kuşkusuz sen kesinkes doğru yolu gösterirsin." (Şura 42/52)
4) Elçi baskı yapamaz.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Sen öğüt ver! Esasen sen sadece bir öğütçüsün.
Sen onların tepesine dikilecek değilsin." (Ğaşiye 88/21-22)
-
Elçi kalpten geçeni bilmez.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Çevrenizdeki kimi çöl Arapları münafıktır. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, onları biz biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz; sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir." (Tevbe 9/101)
"Münafıkları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar dayalı odunlara benzerler. Her gürültüyü kendilerine karşı sanırlar. İşte düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onları kahretsin, nasıl döndürülüyorlar." (Münafikûn 63/4)
-
Elçi gaybı bilmez,
O sadece Allah'ın kendine vahyettiği şeyleri bilir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"De ki: "Ben size, Allah'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Size, "İşte ben bir meleğim." de demiyorum. Ben bana vahyolunandan başkasına uymam." De ki: "Görenle görmeyen bir olur mu? Hiç zihninizi yormaz mısınız?" (En'am 6/50)
"De ki: "Eğer gaybı bilseydim, daha çok iyilik yapmak isterdim ve bana kötülük de gelmezdi. Ben, inanan kesim için bir uyarıcı ve bir müjdeciden başka bir şey değilim." (Araf 7/188)
Peygamberler bu durumda ise ya diğer insanlar ne durumda olur?
Dostları ilə paylaş: |