MANEVİ TERBİYE YOLUNDA
(SEYR-İ SÜLÜK) ZİKRİN ÖNEMİ
MANEVİ TERBİYE YOLUNDA (SEYR-İ SÜLÜK) ZİKRİN ÖNEMİ
Allah'tan bir ruh taşıyan1, yaratılmışların en mükemmeli olan2 ve ilahi emanetleri yüklenen3 insanın görevlerinden biri de Allah'ı zikirdir. Yüce Allah (c.c.), Kur'an'da zikir üzerinde çok durmuş ve kendisinin çok zikredilmesini istemiştir.
Zikr: Lügatte anmak, yad etmek, hatıra getirmek, beyan ve ifade etmek, hafızada olanları hatırlamak gibi manalara gelir, Istılahta Cenab-ı Hakkın yüce ismini büyüklüğünü ve uluhiyetini anmak4 ve hatırlamak, O’nu unutmamak ve gaflet halinde olmamak,5 riyazetin en önemli esası, kulun Rabbine yaklaşmasını sağlayan en büyük ibadettir. 6
Sofiyye ıstılahında zikr; Allah'ı belirli cümleler veya kelimelerle anmaktır.7
Ebu Said-i Ebü'l-Hayr hazretleri buyurdu ki:"Zikir, Allah’u Teala’yı anıp, hatırlamak, O'ndan başkasını unutmaktır." 8
Zikir, Arapça unutmanın zıddı olan hatırlamayı ifade eden bir kelimedir. Zikrin hakikati zikredilen(Allah)dan başkasını unutmaktır. “Zikr” kelimesi ve türevleri Kur’an-ı Kerim’de 291 yerde geçer. 9 Sadece “zikr” kelimesi ise, 76 yerde zikredilir. Sadece emir halinde 37 yerde geçer.
Bazı alimlere göre “insan” kelimesi “nisyan” yani unutmak kelimesinden türemiştir. Ruhlar Allah Teala’nın, “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” sorusuna, “Evet” diyerek cevap vermişlerse de, dünyaya gelip bir bedene girdikten sonra çoğu bu sözlerini unutur ve putları ya da mal-mülk sevgisini ilah edinirler. Bu nisyanın yani Allah’ı ve Allah’a verilen sözü unutma hastalığının tedavisi ise hatırlamaktır, zikirdir.
Bütün ahlak dışı davranışlar ve günahlar “Allah’ı unutmak”tan kaynaklanır. Bunun çaresi de Allah’ı ve ahireti hatırlamak, yani zikirdir. Zikir sayesinde, Allah’ın kendisiyle birlikte olduğunun ve sürekli kendisini gördüğünün bilincine eren kişide erdemli ve ahlaklı davranışların artması kuvvetle muhtemeldir.10
Zikir, insanın bilgi olarak elde ettiği şeyleri muhafaza altında tutmasına ve gerektiğinde hatırlamasına imkân sağlayan bir bellek anlamında potansiyel bir gücü ifade ettiği gibi, bir şeyin kalben veya sözlü (dil ile) hatırlanması şeklinde aynı gücün harekete geçirilmesine de denir. Kalp veya dil ile zikir, unutulmuş bir şeyin yeniden hatırlanması, ya da hafızadakinin unutulmamak üzere sürekli canlı tutulması şeklinde olabilir. 11
Zikr kelimesi, Kur’an’da 30'un üzerinde farklı anlamlarda kullanıldığını 12söyleyenler gibi, bazı araştırmacılarda ise bu anlam 37 olarak zikredilmiştir. 13
Kur'an yorumcuları ise zikir kavramını, sözlük anlamının dışında farklı anlamda kullanıldıklarını ifade etmişlerdir.
Bu kavramın Kur'an'daki anlamlarını şöyle sıralayabiliriz: Tevhid14, vahiy15, Kur'an16, Tevrat-İncil ve Diğer Kutsal Kitaplar17, dua etmek18, öğüt-nasihat19, şeref20, iman ve itaat-sevap ve nimet-mağfiret ve rahmet21, Allah'tan korkmak-Allah'ın sevap, azap ve mağfiretini hatırlamak-yaptığına pişman olmak 22, söz etmek-bahsetmek-anlatmak23, haber24, korumak(hıfz)25, beyan-açıklama26, beş vakit namaz27, cuma namazı28, ikindi namazı29, ayıplamak-eleştirmek30, Allah'ı övmek31 , düşünmek32, ikaz-uyarı-hatırlatma33, insanın unuttuğu bir görevini-bir işini-bir bilgiyi- bir anıyı-bir olayı hatırlaması34, nimet vereni bilmek-tanımak ve O'na şükretmek 35.
Görüldüğü üzere Kur'an'da zikir kavramı geniş bir mana yüküne sahiptir. Zikir kökünden gelip duyuru/tebliğ36, anlama37, hatırlama38, öğüt39, hatıra40, ibret41 ve ihtar42,öğüt-hatırlatma-ikaz43, ibret44 ve Kur'an45 anlamlarında "tezkire" kelimesi, öğüt veren Peygambere “müzekkir”46, öğüt alana da “müddekir”47 denilmiştir.
İnsanın Allah'ı zikretmesi, Allah'ın kesin emridir. Kur'an'da Allah'ın zikredilmesi ile ilgili birçok ayet vardır. Şu ayetleri örnek olarak zikredebiliriz:
"Rabb'inin ismini zikret..." 48
"Rabb'inin ismini çok zikret..." 49
"Allah'ı zikredin...." 50
"Allah'ı çok zikredin..." 51
"Allah'ı çok zikredin, ta ki kurtuluşa eresiniz." 52
Allah Teala, zatını zikir karşısında duyarlı olanları, kalpleri Allah'ın zikrine yumuşayanları ve Allah'ı çok zikredenleri övmüş, bu kimseleri; akıllı, mütevazı ve hakiki müminler olarak nitelendirmiş, aksi davrananları ise yermiştir.
Yüce Rabbimiz,
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün, gidip gelişinde akıllı kimseler için ibret verici deliller vardır." 53 diye akıllı kimselerden haber verip ardından bizlere onların şu vasfını bildirmektedir: "Onlar; ayakta, oturarak ve yanları üzerinde iken Allah'ı zikrederler." 54
Allah Teâla, hakiki mümini bize tanıtırken şöyle buyurmaktadır:
"Müminler o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğu zaman, ayetler onların imanlarını artırır. Onlar, Rab'lerine güvenirler, namazlarını kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için yoksullara, hayır kurumlarına) harcarlar. İşte hakiki müminler onlardır. Onlara Rab'lerinin katında dereceler, bağışlanma, iyi, temiz ve bol rızık vardır." 55
Bu ayetlerde hakiki müminlerin 5 özelliği sayılmış, beş özelliğin birincisi olarak, "Allah zikredilince kalpleri ürperme" zikredilmiştir.
Allah Teala, zikredilince kalpleri ürperenleri, mütevazi vasfı ile nitelemiştir:
"(Ey Peygamberim!)... Mütevazi müminleri müjdele. Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Başlarına gelen musibetlere sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızktan (Allah yolunda) harcarlar." 56
Bu ayette müjdelenmesi istenen mütevazi müminlerin (muhbitin) beş özelliğinden birincisi olarak" Allah anılınca kalplerinin ürpermesi" zikredilmiştir.
"İman eden kimseler için Allah'ın zikrine ve inen Hakka karşı kalplerinin saygı duyma (huşu') zamanı gelmedi mi?" 57 Sorusunu yönelten yüce Allah;
"Rab'lerinden korkanların Ondan derilerinin ürperdiğini, derilerinin ve kalplerinin Allah'ın zikrine yumuşadığını" 58, kalplerin ancak Allah'ı zikir ile huzura ereceğini bildirmiştir: "Hakka yönelenler, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikri ile sükuna erenlerdir. Bilesiniz ki kalpler ancak Allah'ın zikri ile huzur bulur." 59
Allah anılınca, kalbi ürperen hakiki mümin, "Allah'ı çok zikredin" emrini de yerine getirir. Bu, onun imanının ve Allah'a saygısının gereğidir. 60
Hakiki müminlerin Allah'ı çok zikretmesine mukabil münafıkların, Allah'ı pek az zikrettikleri, kafirlerin, Allah'ın zikrinden yüz çevirdikleri bildirilmiştir:
"Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Allah ise onların aldatmalarını kendilerine çevirir. Namaza kalktıkları zaman üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı pek az zikrederler." 61
Ayette münafıkların beş özelliğinden biri olarak Allah'ı az zikretmeleri sayılmıştır.
Allah'ı zikri terk etmenin günah, isyan ve helaki mucip bir davranış olduğunu62 ortaya koymaktadır. Yüce Allah bu sebeple müminlere seslenerek mal ve çocuklarının kendilerini Allah'ı zikirden alıkoymamasını istemektedir:
"Ey müminler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır." 63
Kur'an'da Allah'ı zikir teşvik edildiği, Allah'ı zikredenler övüldüğü, zikretmeyenler yerildiği gibi Peygamberimizin hadislerinde de Allah'ı zikir teşvik edilmiş, Allah'ı zikredenler övülmüş, etmeyenler yerilmiştir.
Ebu Musa el-Eş'ari (r.a)’dan rivayetle Peygamber Efendimiz(s.a.v):"Rabb'ini zikreden ve zikretmeyen kimselerin durumu ölü ve diri kimse gibidir." 64
Ebu Musa(r.a)’dan rivayetle Peygamber Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"İçinde Allah'ın zikredildiği ev ile zikredilmeyen ev ölü ve diri kimselerin durumu gibidir." 65
Her zaman66Allah'ı çok zikreden67 Peygamberimiz (s.a.v.);"Kıyamet gününde Allah katında derece bakımından en faziletli insanlar hangileridir?" Sorusuna, "Allah'ı çok zikreden erkek ve Allah'ı çok zikreden kadınlardır" cevabını vermiştir.68
Ebu Hureyre(r.a)’dan rivayetle Peygamber Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın meclislerini araştıran gezici bilgin melekleri vardır. Bu melekler, zikir yapılan bir meclis bulduklarında onlarla birlikte otururlar, birbirlerini zikir meclisine katılıp dinlemeyi teşvik ederler. Meleklerden zikir meclisine o kadar çok katılan olur ki dünya seması ile zikir meclisi arasını doldururlar. Zikir meclisi dağılınca semaya çıkarlar...." 69
ALLAH’I ZİKRETMENİN ÜÇ HALİ
Zikretmek mademki bu kadar kıymetli bir ibadet, öyleyse nasıl olmalı da her zaman zikir halinde olunmalı ve çok zikredenler zümresinden sayılmalı…
Rağıb el-Isfehani zikrin; "kalp ile zikir” ve "dil ile zikir" olmak üzere iki kısma ayrıldığını ve bu kavramın, unutulan bir şeyi hatırlamak ve bir şeyi unutmayıp zihinde tutmak; "dil ile zikrin"; bir şeyi ve bir varlığı anmak, sözünü etmek, hakkında konuşmak ve övmek; "kalp ile zikrin"; bir şeyi zihinde tutmak, hatırına getirmek ve düşünme anlamında olduğunu beyan etmiştir. 70
Bazılarına göre zikir her aza ile hatta beden ile de olmaktadır. Beden ile zikir, vücudun bütün organlarının Allah'ın emirlerini yerine getirmeleri ve yasaklarından sakınmaları ile olur. Bu da kişinin kendi vücudunun organlarını Allah'ın yolunda bulundurması ile mümkündür.71
Ama müfessirlerin çoğuna göre zikir üç çeşittir. Bunlar, dil, kalb ve beden ile yapılan zikirlerdir.
İbn Acibe hazretleri bu üç çeşit zikrin sahipleri hakkında şunları söyler:
1. Sadece dille zikretmek; bu, gafillerin zikridir.
2. Dil ve kalple yapılan zikir; bu, seyrü sülük sahiplerinin zikridir.
3. Sadece kalple yapılan zikir; bu, Hakk'a vasıl olanların zikridir. 72
Dil ile zikir
Dil ile zikir; Allah'ı güzel isimleriyle anmak, övmek, yüceltmek, noksan sıfatlardan tenzih etmek, Onun varlığını, birliğini, eşi, ortağı ve benzeri olmadığını, gücünü, iradesini ve nimetlerini ifade eden cümleleri söylemek, dua etmek, Kur'an okumak, öğrenmek ve öğretmek... şeklinde yapılabilir. 73
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi asıl zikir; kalple yapılan zikirdir. Dil ile yapılan zikir kalple yapılan zikre delalet eder.74 Dil, kalbin tercümanıdır.
Dil ile zikredilmesini ifade eden ayet ve hadisler vardır. "Allah'ı çok zikredin" 75 emri dil ile zikri öngördüğü gibi "Rabb'inin ismini zikret"76emri de dil ile zikri ifade eder.
Müminin kalbi, dilin zikrine karşı duyarlıdır. "Allah zikredilince kalbin ürpermesi"77 bu gerçeğin göstergesidir.
Şu hadislerde de dil ile zikirden bahsedilmiştir:
"Zikrin en efdali (faziletlisi) la ilahe illallah (diye yapılan zikir) olduğunu" 78bildiren Peygamberimiz (s.a.v)’e;
"Ey Allah'ın Resulü', İslam'ın alametleri bana çok geldi, (hepsini yapamıyorum), bana bir görev bildir ki ona yapışayım" deyen birisine,
"Dilini devamlı Allah'ın zikri ile meşgul et" buyurmuştur.79
Muaz b. Cebel’in (r.a),"Amellerin hangisi Allah'a daha sevimlidir?" sorusuna, "Ölünceye kadar dil ile sürekli Allah'ı zikretmektir" cevabını vermiştir.80
Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: Peygamberimiz (s.a.v.);
"Cennet bahçelerine uğradığınız zaman, nimetlerinden bolca yararlanın" buyurdu. Ben, "Ey Allah'ın Peygamberi! Cennet bahçelerinden maksat nedir?” Diye sordum,
"Camilerdir" buyurdu. "Camilerin nimeti nedir? Ey Allah'ın Peygamberi" dedim.
"Sübhanellahi ve'l-hamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber (Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim, her türlü övgü Allah'a mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür) cümlelerini söylemektir" buyurdu.81
Bu hadisler zikrin önemini hem de dille zikrin nasıl yapılacağını bildirmektedir. Tehlil (la ilahe illallah), tekbir (Allahüekber), tesbih (sübhanellah), hamdele (elhamdülillah), hasbele (hasbiyallah), havkale (la havle ve la kuvvete illa billah) ve Resulullah'a (s.a.v) salavat bunların en başında gelir. Bütün zikirler ism-i has olan "Allah" zikrinde toplanır. Bu zikrin sonucu, zatta fani olmaktır; asıl gaye ve nihai hedef odur. 82
Peygamberimiz (s.a.v), insanın sahip olduğu en değerli varlıkların başında "şükreden bir kalbe ve zikreden bir dile sahip olmasını" zikretmiştir.83
Bir müminin; tesbih, tehlil, tahmid ve tekbir cümlelerini söyleyerek zikredebileceği gibi hayırlı işlerine euzü besmele ile başlayarak, gelecekte yapacağı her işi için inşaallah diyerek, dua ederek, Kur'an okuyarak, tevbe istiğfar ile de zikredebilir.84
Muaz b. Cebel (r.a) Peygamber Efendimiz’e (s.a.v), "İmanın en faziletlisinin ne olduğunu" sorması üzerine Peygamberimiz (s.a.v); "Allah için sevmen, Allah için kızman ve dilinle Allah'ı çok zikretmendir…" 85 cevabını vermiştir.
Bu sözü ile Allah'ı zikretmeyi imanın gereği yapılması icabeden görevler cümlesinden sayan Peygamberimiz (s.a.v), Allah'ın (özel) gölgesinin dışında hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde yedi sınıf insanı Allah'ın (özel) gölgesinde gölgelendireceği, bunlardan bir sınıfın da, kimsenin bulunmadığı tenha yerlerde Allah'ı zikredip gözyaşı dökenler olduğunu bildirmiştir. 86
Yüce Allah'ın, "Beni zikrettiği ve beni anmak için dudaklarını hareket ettirdiği zaman ben kulumla beraberim" 87buyurduğunu haber veren Peygamberimiz (s.a.v) Allah'ı zikretmeyen toplumun ziyan içinde olduğunu 88 bildirmiş ve müminleri Allah'ı zikretmeye teşvik etmiştir.
Ebu Said'den (r.a) rivayetle Peygamberimiz (s.a.v), yüce Allah'ın şöyle buyurduğunu bildirmiştir:"Kur'an(ı okumak, öğrenmek) ve beni zikretmek, benden bir şey istemekten alıkoyarsa, bu kimseye dua edip isteyenlere verdiğimden daha fazlasını veririm."89
Bedenle zikir;
Bedenin her bir uzvunu emrolunduğu görevleriyle meşgul etmek ve yasaklandığı şeylerden alıkoymaktır.90 Mesela gözün görevi; gerçekleri, Allah'ın varlığına delalet eden kevni ve kitabi ayetleri görmesi, kötü ve günah olan şeylere bakmaması, kulağın görevi; gerçekleri, Allah (c.c) ve Peygamberin (s.a.v) sözlerini dinlemesi, yasak ve haram olan sözleri dinlememesi, el ve ayakların görevi; bu uzuvların ibadet ve itaatte kullanılması, isyan ve yasak olan şeylerden ve yerlerden uzak tutulması, dilin görevi; doğru ve hayırlı sözler söylemesi, yalan, gıybet, iftira ve benzeri haram ve kötü olan şeylerde kullanmaması, aklın görevi; gerçekleri idrak etmesidir.
Ümmü'd-Derda (r.a), "Eğer namaz kılarsan bu, Allah'ı (c.c) zikirdir. Eğer oruç tutarsan bu da Allah'ı (c.c) zikirdir. İşlediğin her hayırlı amel Allah'ı (c.c) zikirdir. Her türlü şerden/kötülükten kaçınmak da Allah'ı (c.c) zikirdir..." demiştir.91
Said b. Cübeyr der ki: “Zikir, Allah'a (c.c) itaat etmektir. Allah'a (c.c) itaat etmeyen kimse isterse pek çok tesbih çeksi
Dostları ilə paylaş: |