122- “Sonra onun Rabbi onu seçti. (Bütün varlıklara üstün kıldı.) Onun ruhanî ve doğal dönüşünü kabul etti; ona doğru yol gösterdi.”
[Bu ayet 23 harfiyle İslamın hidayet ve onarım tarzını hatırlatıyor. Ebced değeriyle de 1300 yıllık fiilî hidayeti gösteriyor.]
123- “Allah dedi ki: Kadın-erkek hepiniz (iki cins olarak bütün insanlar) birbirinize düşman olarak inin! Size benden bir rehberlik gelecek. Kim ona uyarsa, o ne sapar, ne de bedbaht olur.”
[Bu son cümle de 1400 ediyor.]
124- “Ve kim benim mesajımdan yüz çevirirse ona (dünyada) dar bir geçim olacak ve kıyamet günü onu kör olarak dirilteceğiz.”
125- “O gün der: Ey Rabbim ben dünyada görüyordum. Beni neden kör olarak dirilttin?”
[Ama kelimesi 121 ediyor. Yani Allah ona iki göz vermiş; fakat o daima ikilik ve ikili görüyor. Basiran kelimesi ise, 303 ediyor. Yani ikili yapıyı görüyor ve onu birleştirebiliyor. “Bak iki göz bir görüyor” deyimine numune oluyor. Evet, muvahhit kişi dünyadaki ikiliği bir gördüğü gibi, ruhanî görüşe sahip üçüncü bir gözü de vardır.]
126- “Allah der: Çünkü benim ayetlerim sana geldi. Sen onları terk ettin. Bugün sen de böyle terk edileceksin.”
[Bu ayet 38 (19×2) harftir. 19’lu ikili yapıyı hatırlatıyor.]
127- “İşte Biz israf eden, Rabbinin ayet ve belgelerine inanmayan kişiyi (dünyada) böyle cezalandırıyoruz. Ahiretin azabı ise daha şiddetli ve daha kalıcıdır.” [Birinci cümle 2075 ediyor.]
Bir Ara Not: 124. ayette dünyada dar geçimden söz eden cümle ve bu cümlenin sayısal değerinin 1957 olması; 126. ayetin cevabının zahiren 125. ayetteki soruya uymaması ve 127. ayette biri dünya cezası, diğeri ahiret azabı iki çeşit cezalandırmaktan söz edilmesi ve bu ayetin dünyaya bakan cümlesinin sayısal değerinin 2055 etmesi bize şöyle remizli ince bir işaret veriyor: Adnan Menderes inançlı idi; görüyordu.. Fakat Kur’ana sahip çıkmadı. 1957’de büyük malî bir sıkıntı yaşadı. Mustafa Kemal de bilinçli ve gören bir siyasi idi. Fakat manayı ve imanı göremedi. Evet, Rabbim, beni neden kör olarak dirilttin, cümlesi 1361 ediyor. Ki Hicri olarak bir sene farkla 1938’e denk geliyor.
Çok ilginçtir ki; 126. ayet, siz kâfir oldunuz, onun için sizi kör olarak haşrettik demiyor. Siz ayetlerimizi terk ettiğiniz için, siz de bugün terk edileceksiniz, diyor. Bu cümle de Rumi olarak 1383 (1964) ediyor.
128- “Kendilerinden önce helak ettiğimiz ve onların şehir ve meskenlerinde yürüdüğü eski çağlar, bunlar için yol gösterici olmadı mı?! Bu geçmiş çağlarda akıl ve irade sahipleri için nice belge ve bilgiler vardır.”
129- “Eğer Rabbinin geliştirme ve imtihan için verdiği mühlet sözü ortada olmasaydı; helak olma cezası bunlar için de aynen gerçekleşecek idi. Ve vakti belirlenmiş olan kıyamet kopacak idi.”
130- “Madem hayatın hakikati gelişme ve imtihandır; sen (ey Muhammed) onların söylediklerine karşı sabret. Güneş doğmadan ve batmadan önce Rabbinin kemalat ve kusursuzluğunun ifadesi olan namazı kıl. Gecenin ortalarında ve gündüzün de ortalarında namazı kıl. Ki (Allah’ın kemalatını ve kusursuzluğunu bilmek sayesinde) hoşnut olasın.”
Hoşnut olmanın zıt kavramı hoşnutsuzluktur. Yeni ifade ile sıkıntı ve depresyon.. İşte namazın getirdiği maddi-manevî temizlik ve namazın doğal hareketleri, sıkıntı ve depresyona şifa olduğu gibi; namazın zikirlerinin üç temel kavramı olan tesbih, hamd ve tekbir de insanın ruhunu arındırıyor; ona manevî gıda ve ilaç oluyor; şöyle ki:
• Tesbih, doğu ve batı, gece ve gündüzün temsil ettiği varoluş ve hayatta gerçek manada, kötü ve çirkinliğin olmadığının ifadesidir.
• Hamd, başta biyolojik dünya olmak üzere bütün kâinatın nimet sofrası ve kemalat sergisi olduğunu bildirir.
• Tekbir de sonsuzluk ifadesidir. Sonsuzluk ve ebedilik ise, yukarıda anlatılan gerçeklerin gerekçesi, temeli ve ontolojik esasıdır. Allahu Ekber başka büyüklerin varlığını bildirmez; sadece varolan bir Sonsuzu bildirir. Demek Namaz kıl ki, hoşnut olasın, cümlesinin asıl manası budur. İkinci bir manası ise “Günlük görevlerini yap ki; bedbaht olmayasın!” şeklindedir.
131- “Dünya hayatı süsü olarak onlara verdiğim bir takım mallara gözünü dikme! Çünkü bu mallar onlar için bir fitnedir. Senin Rabbinin sana verdiği rızık, daha hayırlı ve daha kalıcıdır.”
132- “Ailene de namazı emret. Ve sen namaz konusunda sabret; biz bu görevi sana vermekle, seni geçiminden sorumlu tutmayız. Seni biz besleyeceğiz.
Bil ki, başarılı sonuç kendini (ruh ve kalbini) koruyanındır.”
[Herkesin tanımak istediği Hz. Muhammed’in bütün kişiliği bu 132. ayette gösteriliyor. Nitekim Muhammed kelimesi şedde ile beraber 132 ediyor.]
13-126 “Neden Rabbinden bir mucize bize getirmiyor, dediler. Acaba eski kitaplardaki mucize onlara gelmedi mi!?”
[Bu son cümlenin 28 harf olması, manevî ve fizikî 28 harflik bilgiye ve 28 bölümlük İncilin mucizelerine işaret ediyor. Ayrıca bu cümle 1417 ediyor. Et-Tağut kelimesi de 1417 ediyor. Yani dinin en birinci mucizesi, zulme ve manevî karanlığa ilaç olmasıdır. Diğer mucizeler ise 2. derecede kalır.]
134- “Eğer ilmî bir mucize olan bu Kur’andan önce onları helak etseydik; ‘ey Rabbimiz, neden bize bir elçi göndermedin? Ki, biz zilletli ve aşağılık azap içine düşmeden senin ayetlerine tabi olaydık!’ diyeceklerdi.”
135- “Dünya imtihan ve hakkaniyet ortamıdır. Herkes bekliyor; siz de bekleyin. Siz sonra doğru yolun sahiplerinin kimler olduğunu; kimlerin başarıya ulaştığını (hidayete erdiğini) bileceksiniz.”
[Bu ayetin bekleyin, cümlesi 16 harftir. Bileceksiniz, cümlesi ise 34 harftir.]
Dostları ilə paylaş: |