MektûBÂt tercemesi



Yüklə 3,26 Mb.
səhifə78/135
tarix07.01.2019
ölçüsü3,26 Mb.
#90817
1   ...   74   75   76   77   78   79   80   81   ...   135

204

İKİYÜZDÖRDÜNCÜ MEKTÛB


 Bu mektûb, mîr Muhammed Nu’mân-i Bedahşî hazretlerine yazılmışdır. Câhillerin dedi-kodu yapmalarına üzülmemeği bildirmekdedir:

Mîr hazretleri, aşağı kimselerin bozuk sözlerine üzülmeyiniz! İsrâ sûresi, seksendördüncü [84] âyetinde meâlen, (Herkes, kendine uygun işi yapar) buyuruldu. Ya’nî, kişinin işi ve sözü, kendinin aynasıdır. Alçakların sözlerine iyi veyâ kötü karşılıkda bulunmamak dahâ iyidir. Yalanın sonu gelmez. Onların birbirini tutmıyan sözleri, kendilerini rezîl etmeğe yetişir. Allahü teâlânın aydınlatmadığı kimseye, kimse ışık veremez. Siz, verilen vazîfeyi yapmağa bakınız! Başka şeyleri görmemezlikden geliniz! En’âm sûresinin doksanbirinci âyetinde meâlen, (Allah deyin, sonra onları bırakın. Bozuk işlerinde oynasınlar!) buyuruldu. Kardeşimiz Muhammed Sâdık, tâm vaktinde geldi. Ramezân-ı şerîfin son on günü i’tikâf yapdı. Ona çok şeyler açıldı. Yeni şeylere kavuşdu. Allahü teâlâya hamd olsun ki, diğer sevdiklerimiz de ilerlemekdedirler. Kalbleri uyanıkdır. Bu, Allahü teâlânın büyük ihsânıdır. Dilediğine ihsân etmekdedir. Onun ihsânları boldur. Mahlûkların en iyisi olan efendimiz Muhammed aleyhisselâma ve Onun Âline ve Eshâbının hepsine bizden düâlar ve selâmlar olsun!


205

İKİYÜZBEŞİNCİ MEKTÛB


 Bu mektûb, hâce Muhammed Eşref-i Kâbilîye yazılmışdır. İşin başı, islâmiyyetin sâhibine uymak olduğu bildirilmekdedir:

Allahü teâlâ sizi, Muhammed Mustafâya tam uymakla şereflendirsin “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”! Çünki, bütün işlerin başı ve Sıddîkların birinci istekleri budur. Bundan başkası, boş vehmler ve bozuk hayâllerdir. Allahü teâlâ, bizi ve sizi bunlardan korusun! Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın izinde gidenlere selâm olsun “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü dâimen”!



Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz!

206

İKİYÜZALTINCI MEKTÛB


 Bu mektûb, molla Abdülgafûr-i Semerkandîye yazılmışdır. Dünyânın kötülüğü ve ona düşkün olanların zevallılığı bildirilmekdedir:

Yâ Rabbî! Ölüm bizi uyandırmadan önce, sen bizi uyandır! Peygamberlerin efendisi “aleyhi ve aleyhim ve alâ âlihissalâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve efdalühâ” hurmetine, düâmızı kabûl eyle! Tatlı olan mektûbunuz ve kıymetli yazılarınız gelerek bizleri sevindirdi. Buna karşılık olarak, Allahü teâlâ, size iyilikler versin!

Kardeşim! İnsanları dünyâya, yalnız yiyip içmek için ve giyinip süslen-

-243-

mek için göndermediler. İstediklerimizi toplamak, sevdiğimiz şeylerle keyflenmek ve oynayıp zevklenmek için yaratılmadık. İnsanların yaratılması, Allahü teâlâya karşı aşağılığını, gücü yetmezliğini, muhtâc, zevallı olduğunu göstermeleri içindir. Kulluk da, bu demekdir. Fekat, bu kulluk, Muhammed aleyhisselâmın islâmiyyetinin izn verdiği gibi olmalıdır. Yoksa, müslimân olmıyanların yapdıkları riyâzetler, mücâhedeler, bu parlak islâmiyyete uygun olmadığı için, zarar ve ziyândan başka sonu olmaz. Pişmân olmakdan, üzülmekden başka birşey kazandırmaz. Ehl-i sünnet vel-cemâ’at denilen doğru yolun âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak i’tikâdı düzeltdikden sonra, ibâdetleri yapmakla berâber, kalbi Allahü teâlânın zikri ile süslemelidir. Tesavvuf yolunun büyüklerinden alınan vazîfeyi sık sık tekrarlamalıdır. Bu büyüklerin yolunda, sonda ele geçecek olanlar başlangıcda yerleşdirilmişdir. Bunların bağları, başkalarının bağlarından çok üstündür. Kısa görüşlü olanlar, inansa da, inanmasa da, bu böyledir. Maksadımız, dostları teşvîkdir. İnanmıyanlara bir diyeceğimiz yokdur. Fârisî beyt tercemesi:



Masal sanana, masal gibi olur,

Kıymet bilene, çok fâideli olur.

Sözün kısası şudur ki, âhıretde kurtulmak, çok zikr etmeğe bağlıdır. Enfâl sûresinin kırkaltıncı âyetinde meâlen, (Allahü teâlâyı çok zikr ediniz ki kurtulasınız!) buyuruldu. Bunun için, çok zikr etmek lâzımdır. Buna mâni’ olan herşeyi düşman bilmelidir. Âhıretde kurtulmanın ilâcı, işte budur. Bizden, ancak söylemekdir. Fârisî beyt tercemesi:



Zikr et zikr, bedende iken cânın,

Kalb temizliği, zikrîledir Rahmânın.

Ra’d sûresi, otuzuncu âyetinde meâlen, (Biliniz ki kalbler zikr ile râhat bulur) buyuruldu. Allahü teâlâ, size bundan başarı nasîb eylesin! Çünki, en lüzûmlu ve en kârlı iş budur. Mubârek zemânlarda çok giyilmiş olan antâri gönderildi. İşleriniz hayrlı olsun! Vesselâm.


207

İKİYÜZYEDİNCİ MEKTÛB


Bu mektûb, mirzâ Hüsâmeddîn Ahmede “rahmetullahi aleyh” yazılmışdır. İnsanların bir arada bulunması, kalblerini berâber edeceği ve islâmiyyete uymıyan şeylerin kıymetsiz olduğu bildirilmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği, sevdiği kimselere selâm olsun! Çok zemân geçdi, sizin ve mahdûm zâde hazretlerinin ve Cemâleddîn Hüseynin ve orada bulunanların ve hele şeyh İlâhdâd ve meyân Şeyh-ulhediyyenin selâmet haberlerinizi alamadım. Herhâlde, uzakda kalan bu kardeşlerinizi unutduğunuz anlaşılıyor. Evet, yakında bulunmanın, kalblerin birleşmesinde büyük te’sîri vardır. Bunun içindir ki, hiçbir Velî, bir Sahâbînin derecesine yükselemez. Veysel Karânî “rahmetullahi aleyh” o kadar şânı yüksek olduğu hâlde, Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” hiç görmediği için, Eshâb-ı kirâmdan en aşağı olanın derecesine yetişemedi. Abdüllah bin Mubârek hazretlerinden soruldu ki, hazret-i Mu’âviye ile Ömer-



-244-

bin Abdül’azîzden hangisi dahâ yüksekdir? Cevâb olarak: (Mu’âviye “radıyallahü anh”, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yanında giderken, atının burnuna giren toz, Ömer bin Abdül’azîzden katkat dahâ yüksekdir) buyurdu.

Burada bulunanların hepsi iyiyiz. Allahü teâlâya bunun için, belki bütün ni’metleri için hamd ve şükrler olsun. Ni’metlerinin en büyüğü olan, müslimân yapdığı için ve mahlûklarının en iyisinin yolunda bulundurduğu için, ne kadar çok hamd edilse, yine azdır. Çünki, onun yolunda bulunmak, iyiliklerin başı, kurtulmanın çâresi ve dünyâ ve âhıret se’âdetlerinin kapısıdır. Allahü teâlâ, Peygamberlerin en üstünü hurmetine “aleyhi ve aleyhim ve alâ âlihissalâtü vesselâm”, bizleri ve sizleri, her zemân bu yolda bulundursun! Âmîn. Fârîsî mısra’ tercemesi:

İş budur. Bundan başkası hiçdir!

Tesavvufcuların sözlerinden, ele birşey geçmez. Onların hâllerinden insanın birşeyi artmaz. Onların vecdleri ve hâlleri, islâmiyyete uygun olmazsa, on para etmez. Keşfleri, ilhâmları, kitâba ve sünnete benzemezse, yarım arpa kadar değerleri olmaz. Tesavvuf yolunda ilerlemenin sebebi, islâmiyyetde inanılması lâzım olan şeylere, yakînin, îmânın artması içindir. Hakîkî îmân da, bu demekdir. İkinci sebebi de, fıkhda bildirilen vazîfeleri yapmanın kolay ve tatlı olması içindir. Tesavvuf, bu ikisine kavuşmak içindir. Bunlardan başka birşey için değildir. Çünki, Allahü teâlâ, Cennetde görülecekdir. Dünyâda hiç görülemez. Tesavvufcuların aradıkları müşâhedeler, tecellîler, gölgelere kavuşmakdır ve benzetilen, O sanılan şeylerle avunmakdır. Allahü teâlâ, ötelerin ötesidir. Şaşılacak şeydir ki, onların müşâhedeler ve tecellîler diye övündükleri şeylerin iç yüzleri, eğer anlatılırsa, bu yola yeni girenlerin gevşemelerinden korkulur ve arzûları, istekleri azalır. Eğer iç yüzleri anlatılmazsa, doğrusunu bildiğim hâlde, doğru ile yanlışın birbirlerine karışmalarına göz yummuş olmakdan korkarım. Ey, yollarını şaşırmışlara, doğru yolu gösteren Rabbim! Âlemlere rahmet olarak yaratdığın Muhammed “aleyhisselâm” hurmeti için, bana doğru yolu göster! Hâlinizi arasıra bildiriniz ki, sevgiyi artdırır. Doğru yolda bulunanlara selâm olsun!



Yüklə 3,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   74   75   76   77   78   79   80   81   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin